Fen Bilimleri Enstitüsü Tez Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Contiki-NG tabanlı IoT sistemleri ile RPL performans analizi(Ege Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Etik, Hakan; Kantarcı, AylinBu tez çalışmasında nesnelerin interneti cihazlarında en sık kullanılan işletim sistemlerinden biri olan Contiki-NG işletim sistemi üzerinde RPL(Düşük Güçlü ve Kayıplı Ağlar için Yönlendirme Protokolü) yönlendirme protokolü performansı incelenmiştir. Nesnelerin interneti için kullanılan cihazların fiziksel ortamda test etmek, büyük ağlar kurmak oldukça zor bir süreç olduğundan dolayı Contiki işletim sistemi kullanımı özellikle seçilmiştir. Bu işletim sistemi donanımı sanal ortamda birebir sunmakta ve Cooja simulatörü ile bu işlemleri gerçek zamanlı bir şekilde test edilmesine imkan sağlamaktadır. Çalışma kapsamında Contiki işletim sistemi ve Cooja simülasyon programı kullanılarak en sık kullanılan açık kaynaklı RPL(Düşük Güçlü ve Kayıplı Ağlar için Yönlendirme Protokolü) protokolünün performansı paket teslim oranı, güç tüketimi gibi parametreler ile ölçülmüştür. Yapılan çalışma sonucunda RPL protokolünün rastgele dağılımda, ızgara dağılımına göre farklı hedef fonksiyonlarında daha iyi performans sergilediği performans metrikleri ile gösterilmiştir. Ayrıca MRHOF(Histerezis Hedef Fonksiyonu ile Minimum Sıra) hedef fonksiyonun OF0(Görev Fonksiyonu 0)’na göre rastgele ve ızgara dağılımda daha iyi performas sergilediği sonucuna ulaşılmıştır.Öğe Farklı komşuluklara dayalı genelleştirilmiş kaba kümelerde topolojik yaklaşımlar üzerine(Ege Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Kömür, Ümit Can; Bedre Özbakır, OyaBu tezde, somehat açık kümeler kavramından yararlanılarak kaba yaklaşımlarda daha kesin sonuç elde edilmesi amacıyla yeni kaba küme modeli tanımlanmıştır. İlk olarak kaba kümeler ile ilgili bazı temel bilgiler ele alınmıştır. Ardından j-komşuluklar, j-bağlı komşuluklar, j-somehat komşulukların tanımları verilmiş ve sonrasında bu komşulukların karakteristik özellikleri ve bunlardan elde dilen topolojiler ile kaba yaklaşımlar incelenmiştir. Daha sonra, j-bağlı komşuluklar kullanılarak elde edilen j-bağlı somewhat açık kümeler tanımlanmış ve bu kümelere dayanan, yeni kaba yaklaşım türleri ve doğruluk değerleri tanımlanmıştır. Son olarak, yeni tanımlanan kaba yaklaşımlar ile önceki yaklaşımlar karşılaştırılarak yansımalı bağıntılar için yeni tanımlanan yaklaşımların öncekilerden daha doğru sonuçlar verdiği gösterilmiştir.Öğe Sıkıştırılamaz ve laminer dış akışlar için derin öğrenme temelli bir hesaplamalı akışkanlar dinamiği çözümünün geliştirilmesi(Ege Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Gençer, Türkay; Şentürk, UtkuBu tezde sıkıştırılamaz ve laminer dış akışlar için Hesaplamalı Akışkanlar Dinamiği (HAD) çözücüsünden gelen verilere dayalı çalışan derin öğrenme temelli bir alternatif hesaplama tekniğinin geliştirilmesi amaçlanmıştır. Geleneksel HAD çözücü kodları yüksek doğruluklu olmakla beraber, karmaşık problemler için epey zaman alıcı olmaktadırlar. Karmaşık problemleri modelleme ve tahmin etme kabiliyeti ile derin öğrenme yöntemi, sıkıştırılamaz ve laminer akış problemlerini çözmek için kullanılabilecek verimliliği artırıcı bir alternatif olarak görünmektedir. Çalışmada sıkıştırılamaz ve laminer dış akış hareketlerini çözmek için kullanılan Navier-Stokes denklemlerinin çözümlerini tahmin etmek için yapay sinir ağları oluşturulmuştur. Bu sinir ağları ile dış akış problemlerini test etmek için Re=20 ve 40 için silindir üzerindeki akış ile \Re=1000 ve hücum açısı 0–8 derece için bir NACA0012 kanat profili üzerindeki akış ele alınmıştır. Geliştirilen yöntemin performansı, geleneksel HAD çözücü kodu ile karşılaştırıldığında akış alanı için %7'nin altında, silindir ve kanat yüzeylerindeki basınç dağılımı için %1,5'in altında ortalama hata ile tahminler yapabildiği ve bu tahminleri geleneksel HAD çözücü koduna oranla 33,5 kat daha hızlı gerçekleştirdiği gözlemlenmiştir. Elde edilen sonuçlara dayanarak laminer ve sıkıştırılamaz dış akışların tahmin edilmesinde derin öğrenme yönteminin kullanılması, özellikle fazla sayıda simülasyon gerçekleştiren analiz mühendislerinin çözüm sürelerini yüksek oranda hızlandıracağı görülmektedir.Öğe Biyoreaktör kompostlama teknolojisi ile üretilen tavuk gübresi kompostlarının mısır topraklarının karbon ve azot mineralizasyonu üzerine etkileri(Ege Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Çokan, Şaheste Elif; Kayıkçıoğlu, H. HüsnüArtan nüfusla birlikte tarımsal üretimdeki artış, tarım arazileri üzerinde önemli bir baskı oluşturmaktadır. Türkiye'de toprakların organik madde içeriği zaten düşük seviyedeyken, yoğun işleme uygulamaları bu miktarın gün geçtikçe daha da azalmasına neden olmaktadır. Sürdürülebilir tarımın devam ettirilebilmesi için, topraklardan eksilen organik maddenin yeniden kazandırılması zorunludur. Topraklara organik madde eklemenin bir yolu, çevresel sorunlara yol açan atıkların kompost haline getirilerek toprağa geri kazandırılmasıdır. Bu tür atıklardan biri, artan talebi karşılamak amacıyla üretimi artan tavukların sindirim sistemi atıklarıdır. Tavuk gübresinin patojen riski ve koku problemleri nedeniyle, bu atıkların kompostlanarak topraklarda kullanılması tavsiye edilmektedir. Kompostlaştırma sürecinde kompost zenginleştiriciler de eklenebilir. Bu zenginleştiriciler, mikrobiyal aktiviteyi desteklemeleri nedeniyle kompostun olgunlaşma süresini kısaltmakta, stabiliteyi artırmakta ve elde edilen kompostun kalitesini yükseltmektedir. Bu tez çalışması, kompostun toprak kalitesinin biyolojik göstergelerinden biri olan karbon mineralizasyonu ile topraktaki organik azotun bitkilerin alabileceği inorganik forma dönüşüm süreci olan azot mineralizasyonu üzerindeki etkilerini incelemek amacıyla 2022 yılında Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümü'nde sera koşullarında gerçekleştirilmiştir. Çalışmada, Ege Bölgesi'nde yoğun atık oluşturan tavuk gübresi ve zeytin budama atıklarının, klinoptilolit, bakteriyel-fungal inokülant, zeytin budama atığı biyokömürü ile zenginleştirilmesi ve 18 saat boyunca biyoreaktörde termal stabilizasyon sağlanarak kompostlaştırılmasıyla elde edilen 3 farklı kompost ve ticari tavuk gübresi kompostu (20 t ha-1 oranında) kullanılmıştır. Deneme, sera koşullarında 5 farklı uygulama (Kontrol, Reçete 1, Reçete 2, Reçete 3, Ticari Tavuk Gübresi) ve 4 tekerrür olacak şekilde, 20 saksı ile tesadüf parselleri deneme desenine göre yürütülmüştür. Deneme bitkisi olarak mısır (Zea mays var. Ada 523) tercih edilmiştir. Sulama, saksı topraklarının tarla kapasitesinin %100'ü olacak şekilde gerçekleştirilmiştir. Denemenin 15. gününde ve hasat sırasında toprak örnekleri alınarak toprak solunumu (BSR), potansiyel N mineralizasyonu (Nmin.) ve dehidrogenaz enzim aktivitesi (DHG) analizleri yapılmış ve bitki biyokütle verimi incelenmiştir. Elde edilen bulgularımıza göre R3, kontrol saksılarına göre BSR değerini %189, DHG'yi ise %358 ile en fazla artıran uygulama olmuştur (p<0.05). Nmin. parametresi ise %257 ile en fazla R1 uygulaması ile artış göstermiştir (p<0.05). Verim olarak nitelendirilen bitki biyokütlesini en çok artıran uygulama ise % 96 ile R2 olmuştur (p<0.05). Korelasyon analizi sonuçlarına göre toprak solunumu, N mineralizasyonu ve dehidrogenaz aktiviteleri arasında %1 düzeyinde önemli pozitif korelasyon bulunurken, bitki boyu ile toprak solunumu arasında yine %1 düzeyinde, dehidrogenaz ve N mineralizasyonu arasında ise %5 düzeyinde önemli negatif korelasyon tespit edilmiştir. Sürdürülebilir gıda üretimi ve organik atıklardan yenilikçi kompost teknolojisiyle kompost üretimi birlikte ele alındığında, klinoptilolit içerikli kompostun (R2) önerilmesinin uygun olduğu değerlendirilmektedir.Öğe Krayotekniğinin asma gen kaynağı muhafazası ve virüsten ari fidan elde edilmesinde kullanılma olanakları(Ege Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Çelik, Şermin; Altındişli, AhmetAsma gen kaynakları yaygın olarak arazi koleksiyonlarında saklanır; fakat çok geniş alanlara ihtiyaç duyulması ve bakımının masraflı olması, iklim, çevre ve bakım koşullarından olumsuz etkilenmesinden dolayı gen kaynakları çeşitli tehditlerle karşı karşıya kalır. Asma gen kaynaklarının arazi koşullarında saklanmasındaki zorluklara karşın ex- situ olarak doku kültürü yoluyla saklama geliştirilmiştir. Ancak bu yöntemde; in vitro saklamada, stok kültürlerin korunmasındaki yüksek maliyet, enfeksiyondan materyal kaybetmek, alt kültüre alma gibi işlemlerinin çok yoğun işçilik gerektirmesi gibi dezavantajlar yöntemin kullanımını zorlaştırmaktadır. Son yıllarda, sıvı azot içerisinde (ultra düşük sıcaklıklarda saklama) uzun süreli saklama (kriyoprezervasyon) teknikleri gen kaynaklarının saklanmasına alternatif bir teknik olarak geliştirilmiştir. Ayrıca kriyoprezervasyon teknikleri, virüsle bulaşık asma bitkilerinden kriyoterapi yöntemiyle virüsten ari fidan elde edilmesinde kullanılmaktadır. Bu çalışmada Sultan 7, Bornova Misketi, Crimson Seedless çeşitlerinde ve Couderc 1613, 1103 Paulsen asma anaçlarında 3 farklı kriyoprezervasyon tekniğinin virüsten ve viroidlerden arındırılması ve ultra düşük sıcaklıklarda muhafazasının etkinliği belirlenmiştir. Bornova Misketi çeşidinde 6 ay sıvı azot tankında saklanması sonucunda bitki elde edilmiştir. Kriyoprezervasyon tekniklerinin uygulanması sonrasında canlılık ve bitki etme açısından farklılıkların türlere ve çeşitlere göre değişiklik göstermiştir.Öğe Yüksek mertebeden ayrık kesirli lineer olmayan sınır değer problemlerin çözümlerinin varlığı üzerine(Ege Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Işıksungur, Buse; Topal, Fatma SerapGiri³ k sm hariç, bu tez dört k s mdan olu³maktad r. kinci k s mda, kesirli nabla analiz ile ilgili tan m, lemma ve teoremlerden bahsedilmi³tir. Üçüncü k s mda 0 < ξ < 1, A : C(N b a+2, R) −→ R, r : N b a+2 × R −→ R olmak üzere −∇ξ+1y(t) = Ay(t) + r(t, y(t)), t ∈ N b a+2 y(a + 1) = 0, y(b) = θ∇y(η) üç nokta s n r de§er probleminin Green fonksiyonu elde edilmi³ ve bu üç nokta s n r de§er problemi için Banach ve Brouwer sabit nokta teoremleri kullan larak çözümlerin varl § ndan bahsedilmi³tir. Ayr ca üçüncü bölümde Ulam Hyers ve genelle³tirilmi³ Ulam Hyers kararl l § ndan da bahsedilerek problemin kararl l § üzerine bilgiler sunulmu³tur. Dördüncü k s mda bir önceki bölümde bahsetti§imiz üç nokta s n r de§er problemnin daha özel hali olan genelle³tirilmi³ ayr k kesirli üç nokta s n r de§er problemini ala alaca§ z. Yani 0 ≤ ξ < 1, ψ2 + ζ 2 > 0 ve κ2 + θ 2 > 0, p : N b a+1 −→ (0,∞) ³ekilde tan ml olmak üzere −∇ξ a (p∇y)(t) =f(t, y(t)), t ∈ N b a+2 ψy(a + 1) − ζ∇y(a + 1) =0, κy(b) + θ∇y(η) =0, viii ³eklinde tan ml s n r de§er problemini ele alaca§ z.Bu problem p(t) = 1 ve ψ = 1, ζ = 0 κ = −1 durumunda üçüncü bölümdeki probleme dönü³ür. Ayn zamanda dördüncü bölümde sabit nokta teoremlerinin en önemlileri olan Brouwer, Banach ve Schefer's sabit nokta teoremlerini çözümlerin varl § n söylemek için kullanaca§ z. Ayr ca bölümlerin hepsinde elde edilmi³ sonuçlar örneklerle desteklenmi³tir. Be³imci k s mda ise bu tezle ilgili baz sonuçlardan bahsedilmi³tir.Öğe Efe F1 arılarında hijyenik davranış özelliği ile Varroa destructor'a karşı dayanıklılığın karşılaştırılması ve koloni performansına etkisi(Ege Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Ertem, Gamze; Yücel, BanuBal arısının sosyal savunma mekanizmalarından biri olarak tanımlanan hijyenik davranış, işçi arıların enfekte olmuş yavruları tespit edip, hücre kapaklarını açıp temizlemesiyle temsil edilen oldukça karmaşık bir süreçtir. Bu davranış ekonomik arıcılığın önündeki en büyük engellerden biri olarak görülen Varroa destructor adlı ektoparazitik akarın da dahil olduğu yavru hastalıklarına karşı önemli bir savunma davranışı olarak değerlendirilmektedir. Bal arı yetiştiriciliğinde hastalık ve zararlı mücadelesinde kullanılan kimyasal maddelerin oranını azaltmak veya tamamen ortadan kaldırmak amacıyla hastalıklara ve özellikle Varroa destructor'a karşı dirençli bal arısı ıslahı son zamanlarda disiplinler arası bir başlık olarak değerlendirilmektir. Hijyenik davranış bu başlıklardan üzerinde en çok çalışılmış konulardan birisi olarak öne çıkmaktadır. 2019 yılında Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından tescil edilen ve özellikle çam balı üretimindeki yeteneği ile öne çıkan 'Efe Arısı' ekotipinde hijyenik davranış, üzerinde çok çalışılmamış konulardan birisidir. Yapılan bu çalışmada oluşturulan 20 adet Efe F1 melezi kolonilerinde hijyenik davranış testleri gerçekleştirilmiş, süreç içerisinde mevcut kolonilerdeki Varroa yoğunluğu hesaplanmış ve bu iki faktör arasındaki korelasyon incelenmiştir. Çalışma süresince kuluçka gelişimi ve ergin arılı çerçeve sayıları kayıt altına alınmış, Efe arısı ekotipinde hijyenik davranış ve Varroa yoğunluğunun koloni gelişim parametreleri üzerine etkisi tartışılmıştırÖğe Büyük veri ve büyük verinin bir uygulaması(Ege Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Coşkun, Kadir Ali; Ordin, Burak2005 yılında O'Reilly Media'da pazar araştırma müdürü olarak çalışan Roger Magoulas tarafından bilgisayar dünyasına tanıtılan 'Büyük Veri', boyutu ve karmaşıklığı nedeniyle geleneksel veri yönetimi teknikleriyle ele alınamayan büyük ölçekli verilerin yönetimini tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Büyük Veri üzerine yapılan bazı araştırmalar, bu konudaki çalışmaların 1970'li yıllardan itibaren başladığını göstermiş olsa da, konunun tarihsel detayları göz önüne alındığında, bu konudaki asıl çalışmaların 2008 yılında başladığı görülmektedir. Birçok diğer alan ve konuda olduğu gibi, Büyük Veri, bugüne kadar yapılan çalışmalar boyunca değişim geçirmiş ve günümüzde çeşitli uygulamalarda farklı yaklaşımlarla ele alınmıştır. Büyük Veri'nin günümüzde bu kadar önem kazanmasının birçok farklı nedeni bulunmaktadır. Büyük Veri, gerçek ve güncel verilerin analizine odaklandığından, üretimde maliyeti azaltma, reklam harcamalarını doğru yönlendirme, işgücü açısından tasarruf sağlama ve pazara uygun ürünler geliştirme/üretme gibi çeşitli süreçlerde doğru kararlar alınmasında önemli bir rol oynamaktadır. Büyük Veri, bugün birçok alanda önemli bir kavram haline gelmiştir. Veri analizleri ve veri üzerinde yoğun çalışmalar artık üretim ve pazar gibi, sosyal yaşantımızda sıklıkla içerisinde bulunduğumuz alanları da etkilemeye başlamıştır. Büyük Veri üzerine yapılan araştırmalar ve çalışmalar, genellikle müşteri memnuniyetini artırma, kitle analizi yapma, reklam trendlerini belirleme, erken hastalık teşhisi koyma, kolluk kuvvetlerine stratejik karar alma desteği sağlama, doğal afetlerin öngörülmesi ve yeni felaketlerin tahmin edilmesi gibi konularla ilişkilendirilir. Yapısal bir sıralamaya sahip olmayan ve büyük boyutlara ulaşan verilerin toplanması ve işlenmesi, günümüzde önemli bir değer haline gelmiştir. Bu nedenle, bu görevlerin tümünde verilerin depolanması, analiz edilmesi, yorumlanması ve kullanılması büyük önem kazanmış, bu süreçlerde yazılım dilleri kritik rol oynamaya başlamıştır. Bu tez çalışmasında, büyük veri kavramı üzerine literatür taraması yapılarak, Python programlama dili ile bir büyük veri uygulamasına odaklanılmıştır. Kullanılan bilgisayarın kapasitesi ölçüsünde seçilen verisetleri üzerinde büyük veri analizi kavramı simüle bir biçimde incelenmiştir. K-en Yakın Komşu (KNN) algoritması kullanılarak farklı metrikler ve farklı k değerlerinin algoritmanın performansı ve doğruluğu üzerindeki etkileri incelenmiştir. Elde edilen sonuçlar analiz edilerek, bu parametrelerin modelin başarısına katkıları yorumlanmıştır.Öğe Genelleştirilmiş pappus çizgelerde bağlantılılık analizi(Ege Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Topal, Yonca; Boruzanlı Ekinci, GülnazBu tez çalışmasında, kübik bir çizge sınıfı olan genelleştirilmiş Pappus çizgeler ele alınmış ve çeşitli zedelenebilirlik ölçümleri açısından hasarlar karşısındaki dayanıklığı incelenmiştir. Öncelikle, çizgeyi bağlantısız hale getirmek için yeterli olan hasarlı tepe ve ayrıt sayısına karşılık gelen bağlantılılık ve ayrıt bağlantılılık değerleri incelenmiştir. Genelleştirilmiş Pappus çizgelerin maksimal bağlantılı ve maksimal ayrıt bağlantılı olduğu gösterildikten sonra, geriye izole tepe kalmayacak şekilde bağlantısız hale getirmek için yeterli olan tepe ve ayrıt hasarlarına karşılık gelen süper bağlantılılık ve süper ayrıt bağlantılılık değerleri incelenmiştir. Genelleştirilmiş Pappus çizgeler, literatürde klasik bağlantılılık kavramına göre daha yeni bir yaklaşım olan yapı bağlantılılık ve altyapı bağlantılılık kavramları açısından da incelenmiştir. Yapı ve altyapı bağlantılılık kavramı, 2016 yılında Lin vd. tarafından entegre devre ve çipler üzerindeki ağların zedelenebilirliğini incelemek için ortaya atılmıştır. Bu kavramlarda hasar, belirlenen bir yapıya ya da belirlenen bir yapının altyapılarına izomorftur. Hasar, belirlenen $\mathcal{H}$ yapısına izomorf (ya da bağlantılı bir altçizgesine izomorf) olmak üzere, çizgeyi bağlantısız hale getiren minimum hasarlı yapı (ya da altyapı) sayısına $\mathcal{H}$-yapı bağlantılılık (ya da $\mathcal{H}$-altyapı yapı bağlantılılık) denir. Genelleştirilmiş Pappus çizgeler, yıldız yapı ve yıldız altyapı bağlantılılık açısından da ayrıntılı şekilde incelenmiştir.Öğe Peptidomimetik yaklaşım ve moleküler modelleme yöntemleri ile YAP-TEAD kompleksi oluşumunu inhibe edecek peptidlerin tasarlanması(Ege Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Buluz, Emre Can; Akgün, İsmail HakkıTez çalışması kapsamında doğal ve doğal olmayan amino asitlerden yararlanarak, peptidomimetik yaklaşım ile kanser oluşumu ve gelişiminde rol oynadığı birçok çalışma ile belirlenmiş olan YAP/TEAD kompleksi oluşumunu inhibe edebilecek peptidlerin tasarlanması amaçlanmıştır. Çalışma amacı doğrultusunda doğal olmayan amino asitlerin iki ve üç boyutlu yapıları Marvin Sketch yazılımı ile oluşturulmuştur. Doğal olmayan amino asitlerin rotamer kütüphaneleri Gfeller ve arkadaşları tarafından makalede hazırlanmış olan dosyalardan derlenmiştir. Doğal olmayan aminoasitlerin parametreleri moleküler dinamik programları olan Gromacs ve CHARMM Kuvvet Alanına uyumlu olan parametre dosyaları Gromacs 2020.6 yazılımına adapte edilmiştir. YAP/TEAD kompleksi için PDB kodu 3KYS olan yapı kullanılmıştır. Bu iki proteinin iyi etkileştiği yapılan çalışmalarla ortaya konmuş üç bölge belirlenmiş olup bu bölgedeki aminoasit dizileri, doğal olmayan aminoasitler ile modifiye edilmiş ve elde edilen yeni peptit dizisi üzerinden bağlanma serbest enerji hesabı yapılmıştır. Yapılan modifikasyonlar sonucu serbest enerji miktarı ana yapıya göre daha düşük olduğu belirlenen peptit yapıları moleküler dinamik simülasyonu için başlangıç pozu olarak seçilmiştir. Tasarlanan peptit ve TEAD proteini arasındaki etkileşimlerin incelenmesi için moleküler dinamik simülasyonu ve peptidin çekme simülasyonu Gromacs 2020.6 yazılımı kullanılarak gerçekleştirilmiştir.Öğe Organik pazara arz edilen bazı sebze türlerindeki fiziko kimyasal özelliklerin belirlenmesi(Ege Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Çalım, Kıymet Pınar; Duman, İbrahimBu araştırmada, farklı iki tarım yöntemi olan organik ve konvansiyonel tarımın salçalık domates, kapya biber, sofralık sakız kabak, brokoli ve salata-marulun oluşturduğu fiziksel ve kimyasal özelliklerin kıyaslanması amaçlanmıştır. Çalışma, açık tarla koşullarında yaz ve kış dönemi süresince organik pazara ve konvansiyonel pazara ürün arz eden üreticiden alınan sebze örnekleriyle yürütülmüştür. Bu üreticinin pazara sunduğu ürünlerden örnekler, tesadüfi bloklar deneme desenine göre dört tekerrürle alınmıştır. Çalışma sonucunda, konvansiyonel olarak üretilen domateslerin organik domateslere göre daha yüksek meyve ağırlığı olduğu, ancak organik domateslerin suda çözünür kuru madde miktarı (SÇKM), likopen, toplam fenol miktarı, C vitamini antioksidan aktivitesi ve güneş yanıklığı oranın daha az olması açısından daha üstün olduğu tespit edilmiştir. Organik kapya biberlerin meyve ağırlığı, çapı, et kalınlığı ve briks değerleri konvansiyonel biberlere kıyasla daha yüksek bulunmuştur. C vitamini içeriği de organik kapya biberde daha yüksek seviyelerde ölçülmüştür. Brokolide, organik üretimin C vitamini, antioksidan aktivitesi ve toplam fenol miktarı gibi besin değerleri açısından konvansiyonel üretime göre avantaj sağladığı belirlenmiştir. Sakız kabağı ve marulda da organik üretim, bazı besin değerleri ve renk kalitesi bakımından üstün çıkmıştır. Kıvırcık ve Yedikule marullarında, baş ağırlığı ve baş yüksekliği gibi fiziksel özellikler konvansiyonel marullarda daha yüksek olsa da, C vitamini, antioksidan aktivitesi ve toplam fenol miktarı organik marullarda daha yüksek miktarda bulunmuştur. Özellikle, Yedikule marulunda b* renk değeri organik üretimde daha yüksek çıkmıştır. Bu çalışmada, organik ve konvansiyonel tarım yöntemleriyle üretilen sebzelerin fiziksel ve kimyasal özellikleri karşılaştırılmıştır. Sonuçlar, organik tarımın birçok sebzede daha yüksek C vitamini, antioksidan aktivite, toplam fenol miktarı ve renk değerleri gibi kalite parametreleri sağladığını göstermiştir. Yapılan çalışmada, organik domatesler daha yüksek SÇKM, C vitamini, likopen ve fenol miktarına sahipken, organik kapya biberler daha büyük meyve ağırlığı ve çapına sahiptir. Brokoli, kabak ve marul gibi diğer sebzelerde de benzer şekilde organik tarım lehine önemli farklılıklar saptanmıştır. Bununla birlikte, bazı fiziksel özelliklerde konvansiyonel ürünler üstün bulunmuştur. Bu bulgular, organik tarımın sebze kalitesi üzerindeki olumlu etkilerini vurgulamaktadır.Öğe Çoklu modelli üst veri yönetimi temelli anlamsal arama altyapısının geliştirilmesi(Ege Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Gürel, Taner; Ünalır, Murat OsmanVerinin değerinin sürekli arttığı, büyük miktarda veri üretme, depolama ve paylaşma kapasitesine sahip bir çağdayız. Verinin yoğunluğu ve etkili bir şekilde yönetilememesi, istenen kalitede veriye ulaşamamak şirketlerde kötü içgörüye, dolayısıyla üretim ve planlamada verimsizliğe neden olur. Etkili üst veri yönetimi, veri keşfini, erişilebilirliğini ve kullanılabilirliğini artırma açısından önemlidir. Başka bir deyişle, üst veri, veri kümesinin nereden geldiği, ne tür veriler içerdiği, sahipliği ve diğer veri kümeleriyle nasıl ilişkilendiği gibi bilgileri içerir, bu da veri kümesinin neyle ilgili olduğunun anlaşılmasına yardımcı olarak, nasıl kullanılması gerektiğine dair yol gösterir. Anlamsal arama ise kullanıcıların yalnızca anahtar kelime eşleme yoluyla değil, verilerin bağlamını ve anlamını anlayarak ilgili bilgileri bulmasını sağlar. Bu tez çalışmasında çeşitli veri kaynaklarından elde edilen verilerin üst veri yönetimi yardımı ile anlamsal arama yapılmasına olanak sağlayan bir sistem altyapısı oluşturulması amaçlanmıştır. Temel hedef, farklı türden veri kaynakları arasında anlamlı bağlantılar kurarak, bilgiye hızlı ve etkili bir şekilde erişimi mümkün kılan bir sistem tasarlamaktır. Bahsedilen altyapının gerçekleştirimi için çizge, anahtar-değer, döküman ve ilişkisel veritabanları birlikte kullanılmıştır. Çizge veritabanları veri kaynaklarının birbirleriyle olan ilişkilerini modellemede ve yeni ilişkilerin keşfedilip modelin genişletilmesinde kullanılmıştır. Anahtar-değer veritabanı sistemdeki tüm eşsiz veri ve üst veri varlıklarını depolamaya ve hızlı bir şekilde erişilmesine imkan sağlamıştır. Döküman veritabanı farklı veri kaynaklarından gelen farklı yapıdaki verilerin ortak bir veri havuzunda birleştirilmesini sağlamıştır. İlişkisel veritabanının ters dizin ve trigram (üçlü karakter dizisi) özelikleri ile bulanık arama yapılarak benzer isimde varlıkların keşfedilmesi sağlanmıştır. Sistem altyapısının geliştirilme süresinde veri bütünleştirme önemli bir rol oynamıştır, veriler üst veri yönetimi sayesinde tutarlı bir şekilde bütünleştirilerek doğru ve güvenilir veriye erişim sağlanması hedeflenmiştir. Bu tezin en büyük katkılarından biri farklı veritabanlarının güçlü yönlerinden yararlanılarak en uygun depolama ve erişim yöntemlerinin birbirini tamamlayarak kullanılmasıdır. Bu çalışma özellikle veri yönetimi ve keşfi alanında önemli bir adım olup, şirketlerin ve kurumların karmaşık, benzer karakterlere ve yapıya sahip olmayan veri kümelerinin ortak bağlamda bütünleştirilmesini ve bunlardan değerli içgörüler elde etmesini, daha verimli ve bilinçli kararlar alabilmesini sağlamayı hedeflemektedir. Bağlamsal açıdan zengin veri varlıklarının tüm potansiyeli açığa çıkartılarak veriye dayalı kararların güvenle alınması, veri yönetimine yönelik standartların ve politikaların uygulanması kolaylaşır. Yapay zeka ve makine öğreniminde üst veriler, veri hazırlama, özellik seçimi, model yorumlama ve zaman içindeki model performansını izleme konularında yardımcı olabilir. Veri profesyonellerinin veri uzayına istediği bir noktadan giriş yaparak gezinmesi, veri kümelerini kıyaslaması, amaca yönelik en kaliteli ve doğru veriye ulaşması amaçlanmaktadır. Tezin bulgularının veri yönetimi ve keşfi alanlarında mevcut literatüre önemli katkılar sunması ve gelecekteki çalışmalara katkı sağlaması beklenmektedir.Öğe Gediz Havzasında tarımsal kuraklığın uzaktan algılama ile izlenmesi(Ege Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Ndiaye, Marianne; Akkuzu, ErhanBu çalışmada, Gediz Havzasında tarımsal kuraklığın uzaktan algılama ile izlenmesi (2013-2023) Vejetasyon Sağlık İndeksi (VHI) kullanılarak gerçekleştirilmiştir. VHI, Google Earth Engine kullanılarak Normalleştirilmiş Fark Bitki Örtüsü İndeksi (NDVI), Arazi Yüzey Sıcaklığı İndeksi (LST), Bitki Örtüsü Durum İndeksi (VCI) ve Sıcaklık Durum İndeksi (TCI) kullanılarak hesaplanmıştır. Veriler MODIS-TERRA sensöründen elde edilmiştir. Haritaları oluşturmak için QGIS yazılımı kullanılmıştır. Elde edilen VHI değerleri, Gediz Havzasında tarımsal kuraklığın yaşandığını göstermektedir. Kuraklık yoğunluğunun izlenmesi, çalışma alanında 34,37 ile 39,86 arasında değişen VHI değerleri ile düşük yoğunluklu kuraklığın hakim olduğunu ifade etmektedir. Zamansal değişim incelendiğinde, VHI'da hafif bir artış olduğu (doğrusal olmayan) ve 2013, 2014, 2016 ve 2022 yıllarının çalışma dönemi boyunca tarımsal kuraklıktan en çok etkilenen yıllar olduğu görülmektedir. Kogan sınıflandırması kullanılarak yapılan mekânsal değişime göre, çalışma alanındaki tüm kuraklık sınıflarının bulunduğu ve 2013, 2014, 2016 ve 2022 yıllarında diğer yıllara göre daha fazla alanın şiddetli kuraklıktan etkilendiği görülmüştür. Havzanın kuzey kesiminin çalışma dönemi boyunca kuraklığa karşı en az etkilenen bölge olduğu belirlenmiştir. Havzadaki farklı kuraklık türlerinin 11 yıllık dönemdeki (2013-2023) dağılımına göre, Gediz Anakol tarımsal kuraklıktan en çok etkilenen alt havzadır. Korelasyon analizi VHI ile sulama için sağlanan su miktarı arasında çok zayıf bir ilişki (R2 : 0,05), VHI ile Manisa Bölgesinde üretilen sultani üzüm miktarı arasında ise orta düzeyde bir ilişki (R2 : 0,50) olduğunu göstermektedir.Öğe Çiftçilerin sürdürülebilir tarım uygulamalarını benimsemesinin önündeki engeller: Ödemiş ilçesi örneği(Ege Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Gündüz, Ece; Atış, ElaSürdürülebilir tarım, çevresel, ekonomik ve sosyal boyutları dengelemeyi hedefleyen bir yaklaşımdır. Konvansiyonel tarım uygulamaları, kısa vadede yüksek verim sağlarken, uzun vadede toprak verimliliğinin azalması, su kaynaklarının tükenmesi ve çevresel tahribat gibi sorunlara yol açmaktadır. Bu nedenle, sürdürülebilir tarım uygulamaları günümüzde giderek daha önemli hale gelmektedir. Bu araştırmanın amacı, İzmir'in Ödemiş ilçesinde çiftçilerin sürdürülebilir tarım uygulamalarını benimsemelerinin önündeki engelleri belirlemek ve analiz etmektir. Araştırmada, çiftçilerin sosyo-demografik özellikleri, tarım işletmelerinin yapısı, sürdürülebilir tarım uygulamalarına yönelik bilgi düzeyleri ve tutumları da incelenmiştir. Araştırma, verileri İzmir ili Ödemiş ilçesinden seçilmiş 119 çiftçi ile 2023 yılı ekim-kasım aylarında yapılan yüz yüze anket çalışmasından elde edilmiştir. Anketlerde, çiftçilerin sürdürülebilir tarım uygulamaları hakkındaki bilgi düzeyleri, tutumları ve bu uygulamaları benimsemelerini engelleyen faktörler sorgulanmıştır. Araştırma iki aşamalı olarak gerçekleştirilmiştir. İlk aşamada, sürdürülebilir tarım uygulamalarını benimsemenin önündeki engellerin belirlenmesi için tarım uzmanları ile görüşmeler yapılmıştır. Bu aşamada elde edilen veriler doğrultusunda, çiftçilerle yapılan anketlerde kullanılmak üzere 10 temel engel belirlenmiştir. İkinci aşamada, anketler yoluyla bu engellerin çiftçiler tarafından nasıl değerlendirildiği ve göreli ağırlıkları tespit edilmiştir. Verilerin analizinde tanımlayıcı istatistikler, Likert ölçeği, Faktör Analizi ve Best-Worst analizi kullanılmıştır. Araştırma sonuçları, çiftçilerin %60,5'inin sürdürülebilir tarım uygulamaları hakkında bilgi sahibi olmadıklarını, ancak bu uygulamaları kullanmaya istekli olduklarını (4,95) ortaya koymuştur. Çiftçiler, sürdürülebilir tarım uygulamaları arasında damla sulamayı en önemli, biyolojik ve biyoteknolojik mücadeleyi ise en önemsiz uygulama olarak değerlendirmiştir. Ayrıca, çiftçilerin sürdürülebilir tarım uygulamalarını benimsemesindeki en büyük engellerin finansal yetersizlikler, pazarlama zorlukları ve yetersiz destekler olduğu tespit edilmiştir. Sosyal çevrenin etkisi ve bilgi eksikliği de önemli engeller arasında yer almaktadır. Faktör analizi sonuçlarına göre de çiftçilerin sürdürülebilir tarımı benimsemesinin önündeki engellerin temelinde yatan iki faktör boyutu risk algısı ile tarımsal destek ve pazarlama olarak belirlenmiştir. Bu bulgular, çiftçilerin sürdürülebilir tarım uygulamalarına yüksek bir kabul ve motivasyona sahip olmalarına rağmen, finansal yetersizlikler, pazarlama zorlukları ve yetersiz destekler nedeniyle bu uygulamaları hayata geçirmekte zorluk çektiklerini göstermektedir. Risk algısının aşılması için, STU'nun faydalarının anlatılmasının yanı sıra, bu uygulamalardan uzak durmanın olası zararlarının net bir şekilde aktarılması da oldukça etkili olacaktır. Bu bulgular ayrıca, çiftçilerin sürdürülebilir tarım uygulamalarını benimsemelerini teşvik edecek yeni politika araçlarının geliştirilmesi gerektiğini ortaya koymaktadırÖğe Farklı su azaltıcı katkıların değişik ortam koşullarında betonun basınç dayanımı ve elastik modülüne etkisi(Ege Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Özer, Fatih; Ramyar, KambizTez kapsamında üç farklı (0,39, 0,46 ve 0,51) su/bağlayıcı oranında, üç farklı (lignosülfonat, polikarboksilat eter ve modifiye polikarboksilat eter esaslı) su azaltıcı katı içeren 8 beton karışımı hazır beton tesisi santrali karıştırıcısında endüstriyel olarak üretilmiştir. Kırma kireçtaşı agregası içeren betonlarda hedeflenen 220±20 mm çökme, katkıların kullanım oranıyla ayarlanmıştır. Taze karışımların çökme değerine ek olarak sıcaklığı ve birim ağırlığı ölçülmüştür. Karışımlardan hazırlanan 100x200 mm silindir numuneler sıcak (38±2°C), soğuk (5±2°C) ve standart (20±2°C) sıcaklıklarda kürlenmiştir. Numunelerin 28 güne kadar farklı yaşlarda basınç dayanımı, yarmada çekme dayanımı ve elastik modülleri belirlenmiştir. Sonuçta, sıcak ortamda kürlemenin erken yaş özeliklere olumlu etkisi olsa da 28 günlük özelikleri olumsuz etkilemiştir. Bu etki basınç dayanımında daha bariz olmuştur. Düşük dayanımlı betonda, bakım koşulundan bağımsız olarak 28 günlük mekanik özeliklerde en iyi performansı polikarboksilat eter esaslı katkı göstermiştir. Katkının etkinliği, sıcak havada bir miktar azalmıştır. Kür yönteminden bağımsız olarak orta dayanımlı betonda polikarboksilat ve modifiye polikarboksilat esaslı katkılar 28 günlük mekanik özeliklere yakın etki göstermiştir. Yüksek dayanımlı betonda 28 günlük basınç dayanımı açısından polikarboksilat katkısı tüm koşullarda açık ara üstün olmuştur. Bu üstünlük standart ve soğuk havada kürlenen numunelerde daha belirgin olmuştur. Polikarboksilat eter esaslı katkı soğuk havada diğer katkılardan iyi performans göstermiştir.Öğe Yenilenebilir enerji teknolojilerinin enerji sistemine entegrasyonu ve ilgili destekleme mekanizmalarının değerlendirilmesi(Ege Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Erden, İbrahim; Küçük, MüminBu tezde, Türkiye elektrik piyasasında yenilenebilir enerji teknolojilerinin enerji sistemine entegrasyonu incelenmiştir. Çalışmada, bu entegrasyon süreçleri stratejik, yasal, teknik ve ticari yaklaşımlar kullanılarak değerlendirilmiştir. Çeşitli ülkelerde kullanılan destek mekanizmaları karşılaştırmalı olarak analiz edilmiş ve yenilenebilir enerji projeleri üzerindeki etkileri değerlendirilmiştir. Çalışma, yenilenebilir enerji projelerinin entegrasyonunda kullanılan çeşitli teşvik modelleri ve finansman mekanizmalarını incelemektedir. Vaka çalışmaları aracılığıyla, başta rüzgâr enerjisi projeleri olmak üzere yenilenebilir enerji projelerinin teknik ve ticari başarı faktörleri incelenmektedir. Çalışmanın bulguları, Türkiye'de yenilenebilir enerji projelerinin entegrasyonunda kullanılan teşvik modellerinin enerji güvenliği ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşılmasına önemli ölçüde katkıda bulunduğunu göstermektedir. Ayrıca, küresel enerji stratejileriyle karşılaştırıldığında, Türkiye'nin teşvik düzenlemelerinin yenilenebilir enerji yatırımlarını teşvik etme kapasitesinin olduğu fakat mutlaka iyileştirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.Öğe Bazı gölge çizgelerde yarı-toplam baskınlık değerleri(Ege Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Kocatürk, Nida Nur; Aytaç, AysunGünlük yaşamımızda, genellikle farkında olmadan birçok alanda ağlar bulunur. İnternet ağları, bilgisayar ağları, biyolojik ağlar, besin zincirleri, dağıtım ağları, bireyler arasındaki arkadaşlık ağları, makalelerin atıf ağları gibi karmaşık sistemler ağ formunda karşımıza çıkar. Bu nedenle ağ bilimi, matematik, bilgisayar bilimi, istatistik gibi birçok disiplinin bir araya geldiği çok disiplinli bir kavram olarak ortaya çıkmıştır. Ağlar belirli kurallar ve yasalar temelinde çalıştığından, gerçek dünyadaki ağların işleyiş kurallarını belirlemek ve açıklamak için ağ bilimi kavramı geliştirilmiştir. Ağ bilimi, kullanıcılarına ağdaki grupların belirlenmesi, önemli tepe ve bağlantıların tespiti, tepelerin ağdaki rol ve konumlarının belirlenmesi gibi geniş imkanlar sunar. Bir ağ, tepeler ve bu tepeler arasındaki bağlantılardan oluşur ve bir çizge olarak modellenebilir. Bir ağ çizge olarak ifade edildiğinde, çizgenin tepe kümesi ağın merkezlerini, ayrıt kümesi ise ağın bağlantı hatlarını temsil eder. Karmaşık veriler ağ olarak modellendikten sonra, bu veriler üzerinde çeşitli analizler gerçekleştirilir ve anlamlı sonuçlar elde edilir, sorunlara çözümler üretilir. Bu durumda, çizge teorisindeki bazı parametrelerden faydalanılır. Bu parametrelerden bazıları: bağlantılılık, bütünlük, baskınlık sayısı, toplam baskınlık sayısı, yarı-toplam baskınlık sayısı vb. ve bunların ayrıt versiyonlarıdır. Bu çalışmada, bazı gölge çizgelerin yarı-toplam baskınlık sayıları için hesaplamalar yapılmıştır.Öğe Şok ve titreşim azaltımı için çift negatif elastik metamalzemelerin geliştirilmesi(Ege Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Baygün, Tuba; Sarıkanat, MehmetBu tez çalışmasında, negatif etkin kütle ve negatif direngenlik özelliklerine sahip özgün elastik metamalzemeler geliştirilmiştir. Metamalzemeler, periyodik olarak düzenlenmiş makro rezonans hücreleri içeren kompozit yapılar olarak tanımlanmakta olup, geleneksel malzemelere kıyasla daha etkin titreşim ve şok yalıtımı sağlama potansiyeline sahiptirler. Geleneksel malzemelerin, özellikle düşük frekanslı dinamik yüklemeler altında yetersiz kalması, elastik metamalzemelerin geliştirilmesi için temel motivasyonu oluşturmuştur.Çalışmada negatif etkin özelliklerin kontrol edilebilirliği için yerel rezonatörler ve simetrik/antisimetrik burkulma kanatçıkları tasarlanmıştır. Bu etkin negatiflik özellikler, ortam teorisine dayalı bir homojenizasyon prosedürü ile sayısal ve deneysel olarak ispatlanmıştır. Çeşitli darbe testleri ile geliştirilen malzemelerin şok yalıtım performansları deneysel olarak incelenmiş ve bu metamalzemelerin gerçek dünya koşullarında etkinliği değerlendirilmiştir. Bunun yanında statik basma testi ve deneysel modal analizlerden elde edilen verilerle ayrık matematiksel modeller geliştirilmiş ve bu modeller üzerinden farklı titreşim ve darbe simülasyonları gerçekleştirilmiştir. Tezde sunulan çalışmalar, metamalzemelerin düşük frekanslı titreşim ve şok azaltımında yenilikçi çözümler sunma potansiyelini ortaya koymaktadır. Geliştirilen metamalzemeler, otomotiv, havacılık, savunma ve diğer endüstriyel uygulamalarda kullanılabilecektir.Öğe Tursiops truncatus (şişe burunlu Yunus) ve Phocoena phocoena (mutur) türlerinin total iskelet anatomisinin karşılaştırılmalı olarak incelenmesi(Ege Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Yaşar, Onur; Onmuş, OrtaçBu tez çalışmasında İzmir / Foça denizi açıklarında balıkçı ağlarına ölü olarak takılmış Delphinidae familyasından Tursiops truncatus türü ile İzmir Alsancak kıyılarına ölü halde karayavurmuş Phocoenidae familyasından Phocoena phocoena türüne ait iki farklı yunus türünün total iskelet anatomisi karşılakştırılmalı olarak incelenmiştir. Ölçümlerden elde edilen veriler kranial (kafatası) ve axial (kostal kemikler, omurlar) ölçümler olmak üzere 2 ana başlık altında incelenmiştir. Elde edilen verilerin değerlendirilmesi sonucunda; Phocoena phocoena türünün Tursiops truncatus türüne göre daha küçük olmasına karşın omur ve diş sayılarının fazla olduğu, kostal kemik çiftinin de 1 çift az olduğu tespit edilmiştir.Öğe Jeotermal su kaynaklarının tarımın sürdürülebilirliğine ve seracılığın gelişimine etkilerinin analizi: Aydın ili örneğ(Ege Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, 2024) Çınar, Nurçin; Engindeniz, SaitAraştırmanın ana amacı, Aydın ilinin Germencik ilçesinde bulunan jeotermal su kaynaklarının yörenin sürdürülebilir tarımsal üretimine ve jeotermal seracılığın gelişimine etkilerini ortaya koymaktır. Araştırma verileri Aydın ilinde jeotermal yer altı su kaynakları bakımından zengin olan Germencik ilçesindeki üreticiler ile yüz yüze yapılan anketlerden oluşmaktadır. Araştırma verileri oransal örnekleme ile 159 üreticiden yüzyüze anket yöntemiyle derlenmiştir. Araştırma anketleri Mart-Eylül 2022'de yapılmıştır. Aydın ili Germencik ilçesine bağlı 36 mahalleden sera kurulumuna uygun altyapı özelliklerine sahip 14 mahalle seçilmiştir. Germencik ilçesinde faaliyette bulunan 8 sera üreticiside örneklem içerisine dahil edilmiştir. Araştırmada üreticiler arazi büyüklüklerine göre üç gruba ayrılmıştır. Birinci grupta 20 dekar ve altında tarımsal üretim alanına sahip üreticiler (51 üretici), ikinci grupta 21 ile 49 dekar arasında tarımsal üretim alanına sahip üreticiler (55 üretici), üçüncü grupta ise 50 dekar ve üzerinde tarımsal üretim alanına sahip üreticiler (53 üretici) yer almaktadır. Araştırmada ilk olarak üreticilerin çeşitli sosyo-ekonomik özellikleri analiz edilmiştir. Üreticilerin yöredeki jeotermal enerji kaynaklarına karşı görüş ve tutumlarını belirlemek için beşli likert ölçeğinden yararlanılmıştır. Üreticilerin jeotermal enerji kaynaklarının kullanımından doğabilecek çevresel risk algılarını ve meydana gelen çevresel risklerin önem düzeyini belirlemek için bulanık eşli karşılaştırma (BEK) yönteminden faydalanılmıştır. Yörede bulunan jeotermal enerji kaynakları kullanımının Germencik bölgesinde nasıl yaygınlaşmasını istediklerini alternatif değerlendirme yöntemi tercihleri CRITIC yöntemi (Criteria Importance Through Intercritera Correlation) ile belirlenmiştir. Ayrıca bölgede bulunan jeotermal kaynaklarının kullanımından doğan çevresel sorunlara çözüm önerileri sunulmuştur. Araştırmada üreticilerin bölgede jeotermal seracılığa karşı tutumları belirlenmiştir. Jeotermal seracılık yapmak istememe nedenlerini önem sırası belirlenmiştir. Ayrıca bölgedeki mevcut seracılık faaliyetleri ortaya konulmuştur. Araştırma bulgularına göre üreticiler jeotermal kaynaklardan çıkan akışkanın sadece elektrik üretimi için değil farklı alternatif tesislerde de kullanılabileceği bilgisine sahiptir. Üreticilere göre jeotermal kaynakların çevreye olan etkisinde en önemli kriterler sırasıyla toprak kirliliği, hava kirliliği riski, bitki örtüsü zararı riski, su kirliliği riski, arazi kullanımı riski, doğal yaşamın bozulması riski, arazi çökmesi riski, görüntü kirliliği riski, sismik hareketlilik riski, gürültü kirliliği riski ve son olarak sismik hareketlilik riski olduğu görülmektedir. Araştırmanın bir başka en önemli sonucu jeotermal enerjinin seralarda kullanımı için üreticilerin devlet tarafından desteklenmesi ve teşviklerin arttırılması gerekliliğidir. Jeotermal seraların sayısının artması tarımsal üretimde artışı ve bölgede istihdamın artasını destekleyecektir. Ayrıca ülke ekonomisine ve kırsal kalkınmaya katkı sağlayacaktır.