Sosyal Bilimler Enstitüsü Tez Koleksiyonu
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe SSCB döneminde Azerbaycan toponimik sisteminde rusça kökenli toponimlerin dil incelemesi(Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Karimova, Gülsüm; Şahin, İbrahimAdbilim terimi özel alanlarla ilgili sözcüklerin yapısı, kökeni, kaynağı ve oluşumunda etkili olan geleneği belirlemeyi esas alan bir dilbilim alanıdır. Çalışmanın malzemesini Azerbaycan'ın 71 yıllık SSCB döneminde mevcut olan Rusça yeradları oluşturmaktadır. Tez, Giriş kısmı, 4 bölüm ve Sonuçtan oluşmaktadır. Giriş kısmında Rusların, özellikle de Sovyet döneminin Azerbaycan'a etkilerinden, tezin amacı, yöntem ve sınırlılığından bahsedilmiş, literatür özeti verilmiştir. Birinci bölümde toponimlerin stratigrafik incelemesi yapılmış, toponimlerin ideolojik açıdan öneminden ve SSCB etkisi ve Rus dilinin toponimlere etkisinden bahsedilmiştir. İdeolojinin ve Rusçanın yayılmasında toponimlerin etkili bir şekilde kullanıldığı görülmektedir. Çarlık Rusya döneminde, Ruslar farklı illere ve köylere yerleştirilerek buralara Rusça adlar verilmiş, bu durum Rus kültürünün ve dilinin yerleşmesine katkı sağlamıştır. SSCB döneminde ise, Türk kökenli yer adları değiştirilerek, bu bölgelerde Rusça adlar kullanılmaya başlanmıştır. Bu süreç hem ideolojik amaçlara hizmet etmiş hem de Rusçanın hâkimiyetini pekiştirmiştir. İkinci bölümde, derlenen malzeme, toponimlerin tür sınıflandırması esasında oykonim, oronim, hidronim, horonim, drimonim, dromonim, agronim, ekklezionim ve dokuzuncu alt başlık olarak urbonimler şeklinde sınıflandırılmıştır. Oykonimler, özellikle de köyadlarının ve urbonimlerin çoğunluk teşkil ettiği görülmektedir. Sovyetizmlerin, yani isim-baba adı-soyisim modelinin etkisi, burada daha belirgindir. Üçüncü bölümde, toponimlerin leksik-semantik sınıflandırması başlığı altında adların anlamları ve verilme veya değiştirilme nedenleri tespit edilmiştir. Bu bölümde antropotoponimler ve topotoponimler çoğunluk teşkil etmektedir. Coğrafi nesnelerin görünüm ve yapısına bağlı yeradları da genellikle arazinin özelliğinin Rusça tercümesinden oluşmuştur. Anlamı ya da veriliş sebebi tespit edilemeyen yeradları da bu bölümde kendine yer bulmuştur. Dördüncü bölümde, malzeme toponimlerin gramer sınıflandırması esasında incelenerek basit, türemiş ve birleşik yapıda oluşanlar ve fonetik açıdan değişkenlik gösterenler olarak sınıflandırılmıştır. Türemiş yeradlarının oluşmasında çoğunluk teşkil eden ekler ve birleşik yapıdaki yeradlarında kullanım sıklığı iii yüksek olan sözler belirlenerek aynı zamanda Rusça eklerin Türkiye Türkçesi gramerindeki karşılığı verilmiştir. Yapılan incelemeler sonucunda, Sovyetler Birliği döneminde, Azerbaycan'da ortaya çıkan Rusça toponimlerin oluşumunda etkili olan etkenler, bunların oluşturulmasında benimsenen ilkeler belirlenmiş, sınıflandırma sonuçları grafiklerle gösterilmiştir. Değiştirilen yeradlarının günümüzdeki durumları belirlenmiştir. Onomastik ve özellikle Toponimi alanında Azerbaycan dilciliği yaklaşık yüz yıldır önemli mesafeler almasına rağmen bugüne kadar Azerbaycan toponimik sisteminde Rus ve Rusça etkisi, araştırmacıların dikkatini çekmemiştir ya da siyasi kaygılar sebebiyle araştırmacılar bu konunun peşine düşmemişlerdir. Azerbaycan'daki Ermenice kökenli yeradları, yine herhangi bir ilin toponimleri, Bakü'deki ilçelerin urbonimleri gibi konular içerisinde SSCB etkisine ilişkin bilgiler bulunsa da bir bütün olarak Azerbaycan toponimlerindeki Rusça etkisi ilk kez bu çalışmada ele alınmıştır.Öğe Ud ses tablasında cila uygulamalarının ses özellikleri üzerine etkisinin araştırılması(Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Özdemir, Recep; Alaskan, A. MarufAhşap malzemenin müzik aletlerinin üretiminde kullanılması çok eskilere dayanmaktadır. Ahşap materyal estetik ve ses özellikleri açısından diğer malzemelere kıyasla müzik aleti yapımda kullanılan en önemli materyaldir. Kullanılan ağaç materyalin cinsine bağlı olarak müzik aletinin ses özelliklerinde değişiklik gözlemlenmektedir. Müzik aletlerinin ses tablalarında genellikle iğne yapraklı ağaçlar, gövde ve sap kısımlarında ise yapraklı ağaçların kullanımı tercih edilmektedir. Ses tablası yapımında kullanılan odunlarda düşük özgül ağırlık, yüksek elastikiyet modülü aranan başlıca özellikler arasındadır. Bu gerçekleştirilen çalışma da odun türünün akustik özelliklerinin iyileştirilmesi amacı ile kontrollü cilalama gerçekleştirilecektir. Odunun içerdiği rutubet miktarının akustik özellikleri üzerine etkisi büyük olup artması durumunda odunun akustik özelliklerini olumsuz etkilendiği bilinmektedir. Ayrıca rutubet içeriğine bağlı olarak müzik enstrümanlarının akort ve entonasyon ayarlarının bozulması da söz konusudur. Rutubet miktarının odunda istenen seviye de kalabilmesi için farklı cila türleri kullanılacaktır. Udun ses tablasında ki akustik özelliklerin en maksimum seviyede korunabilmesi için farklı cila türleri ile yüzeyleri kaplanarak ses analizleri yapılacaktır.Öğe Klasik öncesi Çağatay Türkçesi söz varlığı incelemesi(Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Akgün, Kübra; Şahin, İbrahim; Kaymaz, ZekiKlasik Öncesi Çağatay Türkçesi Söz Varlığı İncelemesi isimli bu çalışmada Çağatay Türkçesinin kuruluş aşamasında yer alan Lutfî ve Mevlâna Sekkâkî'nin divanları incelenmiştir. Divanlardaki isim türündeki sözcükler çalışmanın temelini oluşturmaktadır. Çalışmanın amaçları Lutfî ve Mevlâna Sekkâkî'deki isimleri detaylı bir şekilde incelemek, şairlerin düşünce yapılarına ilişkin fikir sahibi olmak, divanlardan hareketle dönemin kültürel, siyasî, sosyal yaşantısını anlamak, şairlerin kullandıkları sözcüklerin çeşitliliğini görmek, bu isimlerin metin bağlamında anlamlarına değinmektir. Bu bakımdan divanlardaki isim türündeki sözcükler, betimleme (tasvirî) yöntemi ve istatistikî yöntemle ele alınmıştır. Divanlardan elde edilen veriler ışığında Lutfî ve Mevlâna Sekkâkî'nin söz varlığı unsurları yorumlanmıştır. Bunun neticesinde Lutfî'deki sözcük sayısının Mevlâna Sekkâkî'den yüksek olduğu sonucuna varılmıştır. Çalışma, giriş, birinci bölüm, ikinci bölüm ve sonuç bölümlerinden meydana gelmektedir. Giriş bölümü, tezin konusu, amacı, yöntemi, yararlanılan kaynaklar, kapsamı, sınırlılıkları, literatür özeti ve Lutfî ve Mevlâna Sekkâkî'nin hayatı hakkında bilgilerin yer aldığı bölümdür. Birinci bölümde söz varlığı ve tematik söz varlığı kavramları tanıtılmış, tematik söz varlığı çalışmalarından örnekler sunulmuştur. İkinci bölüm, tezin inceleme bölümüdür. Burada Lutfî Divanı ve Mevlâna Sekkâkî Divanı'ndan taranan isim kategorisindeki sözcükler özel isimler ve cins isimler olarak iki ayrı sınıfa ayrılmıştır. Bu bölümdeki özel isimler adbilim bakış açısına göre ele alınmıştır. Cins isimler bölümü ise kendi içerisinde kullanım işlevleri doğrultusunda incelenmiştir. Her bölümün altında grafikler verilmiş, grafiklerden hareketle Lutfî ve Mevlâna Sekkâkî'deki unsurlar değerlendirilmiştir. Sonuç bölümünde ise bu eserlerden elde edilen veriler izah edilmiş, sözcük sayılarına değinilmiş, sözcüklerin köken bilgilerine yer verilmiştir.Öğe İsrail Filistin savaşında haber medyasındaki çocuk temsilleri: Ulusal ve uluslararası medya kuruluşlarının X iletilerine yönelik karşılaştırmalı bir inceleme(Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Gül, Kudret; Durgeç, PetekBu tez çalışmasının amacı, Teun Van Dijk'ın eleştirel söylem analizi yöntemi ışığında, İsrail-Filistin savaşında çocukların ulusal ve uluslararası medya kuruluşlarının X platformundaki hesaplarında nasıl temsil edildiklerini (Örneğin: Yardıma muhtaç, öldürülen veya zayıf) incelemektir. Ayrıca bu tez çalışmasında X platformunun örneklem içine alınmasının sebebi ie, sosyal medya alanında ana akım medyanın bir haber kaynağı olarak milyarlarca insana ulaşma kapasitesine sahip olup, kitlelerin davranışlarını etkileme potansiyeline sahiptir. Aynı zamanda, siyasal iletişimde önemli bir araç olarak kullanılan bu platform, siyasi partiler ve liderlerin stratejilerini uyguladıkları bir alan işlevi görmektedir. Pazarlama açısından ise, reklam verenler ve şirketler için önemli bir kar elde etme aracıdır. Bu denli etkili bir platformun, savaş dönemlerinde dezenformasyon, yanlış bilgi ve yanıltıcı içeriklerin yayılma merkezi haline gelmesi, burada paylaşılan iletilerin analiz edilmesini gerektirmektedir. Özellikle son birkaç aydır dünya gündeminde öne çıkan İsrail-Filistin savaşı, bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. Savaşlarda en fazla zararı gören kesimi çocuklar oluşturmaktadır, bu nedenle araştırma, çocuk temsilleri ile sınırlı tutulmuştur. Bu bağlamda bu tez çalışmasının örneklemi dünya çapında en fazla takip edilen ve birçok araştırmaya kaynaklık eden medya kuruluşlarının istatistiklerini sunan Alexa.com verilerine göre, dünyada ve Türkiye'de izler kitlesi güçlü olan BBC, The Guardian, CNN International, TRT Haber, NTV ve CNN Türk oluşturmaktadır. Bunlara ek olarak bu tez çalışması, savaşın başladığı tarih olan 7 Ekim 2023- 7 Mart 2024 tarihleri arasında bu seçilen medya kuruluşlarının X hesaplarından paylaşılan 30 adet X iletisi ile sınırlandırılmıştır. Her bir medya kuruluşuna ait 5 adet X iletisi örneklem içine alınmıştır. Bunun nedeni ise çocuk konulu iletilerin çok fazla sayıda olmasıdır. En fazla etkileşim düzeyine sahip iletiler örneklem içerisine alınarak araştırma soruları doğrultusunda eleştirel söylem analizi yöntemiyle incelenmiştir. Çalışmadan elde edilen sonuçlar incelendiğinde ise; Altı farklı medya kuruluşunun ekonomik, politik ve ideolojik farklılıkları, haberlerin sunuş biçimini önemli ölçüde etkilediği görülmektedir. Türkiye'de faaliyet gösteren medya kuruluşları, İsrail'i daha eleştirel bir yaklaşımla ele alırken ve duygusal bir söylem benimseyerek yerel siyasal otoriteler ve hükümet politikaları ile uyumlu bir habercilik anlayışı geliştirirken, Batı merkezli medya kuruluşları ise daha tarafsız, analitik bir yaklaşım ve küresel bir perspektif ile haber sunma eğilimindedir. Bu farklılıklar, haberlerin tematik yapılarında ve kullanılan dilsel ve retorik stratejilerde belirgin bir şekilde ortaya çıkmakta olup, izleyici kitleleri üzerinde farklı algısal ve duygusal tepkiler oluşturmaktadır. Bunlara ek olarak altı farklı medya kuruluşunun (TRT Haber, CNN Türk, BBC, The Guardian, NTV, CNN International) ideolojik eğilimleri, hedef kitleleri ve coğrafi konumlarının etkisiyle, makro söylem analizi bağlamında hem benzer hem de farklı temaların ön plana çıktığı görülmektedir. Makro söylem analizi çerçevesinde, savaşın çocuklar üzerindeki olumsuz etkileri ile empati ve toplumsal farkındalık gibi temaların benzer olarak ön plana çıktığı görülmektedir.Öğe Puanlayıcılar arası uyum düzeyinin örtük sınıf analizi yöntemi ve bilişsel tanı modelleri ile incelenmesi(Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Gürlük, Yılmaz Orhun; Korkmaz, MedihaBu çalışmada puanlayıcılar arası uyumda kullanılan modern diğer bir ifade ile örtük değişkene dayalı psikometrik yöntemlere yeni bir bakış açısının kazandırılması amaçlanmıştır. Ayrıca kullanılan bu yöntemlerin puanlanan ve puanlayıcı sayısı bakımından en uygun koşullarının tespit edilmesi hedeflenmiştir. Toplamda 1162 puanlayıcının dahil edildiği araştırmada puanlayıcılar arası uyumun tespit edilebilmesi amacıyla örneklem, araştırmanın ölçüm öznesi olan aynı bağlamları değerlendiren 581 kişilik 2 ayrı gruba bölünmüştür. Bu gruplardan ilkinin %48.889i kadın (n = 284) ve %51.29si (n = 297) erkek katılımcılardan oluşurken ikincisinin %51.649ü (n = 300) kadınlardan ve %48.369sı (n = 281) erkek katılımcılardan oluşmaktadır. Araştırmaya katılan uzmanların çoğunluğu (%49.83) Marmara Bölgesinde yaşarken, örneklemde en az yer alanların Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yaşayan katılımcılar (%0.60) olduğu görülmüştür. Araştırma kapsamında ilk olarak bağlam ve soru değerlendirme ölçekleri geliştirilmiş ve hem bağlam (a = 0.81) hem de soru (a = 0.84) değerlendirme ölçeklerinin uygun psikometrik kriterleri sağladığı görülmüştür. Araştırmada hem bağlam hem de sorular 3 düzey (1 = düşük beceri, 2 = orta beceri, 3 = yüksek beceri) olarak değerlendirilmektedir. Bu değerlendirmeler ilgili ölçeklerin ortalama puanları üzerinden yapılmıştır. Daha sonra aynı bağlamları değerlendiren iki puanlayıcı grubunun da bağlamları eşit sayıda sınıfa atayıp atamadığını tespit etmek amacıyla örtük sınıf analizleri yürütülmüş ve her iki grup için de üç sınıflı model kabul edilmiştir. Bu aşamadan sonra puanlayıcı grupları ayrı zaman koşullarını temsil edecek şekilde örtük geçiş analizi yapıldığında homojen modelin kabul edildiği; diğer bir ifade ile puanlama örüntüleri arasında farklılaşma olmayıp puanlayıcılar arası uyumun sağlandığı tespit edilmiştir. Puanlayıcılar arası uyum sağlandıktan sonra madde tepki olasılıkları temelinde (.00-.33 arası "1", 0.34-0.66 arası "2", 0.67-1.00 arası "3" olarak kodlanan çoklu puanlı matris) Q matrisleri oluşturularak araştırmanın çoklu genelleştirilmiş tanısal model (pG-DINA) aşamasına geçilmiş ve uzmanların puanlama becerileri incelenmeye başlanmıştır. Araştırmaya dahil olan 1162 uzmanın bağlam değerlendirirken yalnızca %6'sı hiçbir beceriyi tespit edemezken tüm becerilerin en yüksek düzeyde olduğu koşulu tespit edebilen hiç kimse çıkmamıştır. En iyi sınıfta, örneklemin %25'i bağlamda yer alan ve üç düzeyden oluşan becerilerden transferi 3 düzeyinde, analitik çözümlemeyi 3 düzeyinde ve eleştirel düşünmeyi 2 düzeyinde tespit edebilmiştir. Soru değerlendirme aşamasına geçildiğinde ise ilk soruda hiçbir beceriyi tespit edemeyen uzman oranının %8 olduğu ve tüm becerileri yüksek düzeyde tespit edebilenlerin örneklimin %11'ini oluşturduğu görülmüştür. İkinci soruda hiçbir beceriyi tespit edemeyen uzman oranı yine %8 olurken tüm becerileri yüksek düzeyde tespit edebilen uzman oranı %19 olmuştur. Son olarak araştırmada kullanılan üç analiz için (puanlayıcılar arası uyum için örtük sınıf analizi ve örtük geçiş analizi; uzmanların yetenek sınıflarının belirlenmesi için pG-DINA modeli) uygun koşulların belirlenmesine yönelik simülasyon çalışmaları yapılmıştır. Hem örtük sınıf hem de örtük geçiş analizinde 3 puanlayıcılı durumun en uygun koşul olduğu görülürken 500, 581, 750 ve 1000 puanlanandan oluşan örneklemlerde 2 puanlayıcılı durumun da uygun olduğu tespit edilmiştir. Ancak 100 puanlanan olduğu koşulda 2 puanlayıcı yüksek entropi değeri üretmektedir. Ek olarak her iki analiz de 500 katılımcıda kararlı yapıya ulaşmaktadır. pG-DINA modellerinde ise puanlanan ve madde-kategori sayısı temelinde simülasyon çalışmaları yapılmıştır. Toplam katılımcı ve kategori sayısına göre parametreler incelendiğinde kaydırma parametresinin farklılaşmadığı ancak tahmin parametresinin 1000 katılımcıdan büyük örneklemlerde kararlı yapıya ulaştığı tespit edilmiştir. Son olarak örtük geçiş analizi ile klasik uyum yöntemlerinden kappa karşılaştırıldığında 9 koşulun 3'ünde farklılaşma olduğu; iki yöntem arasında tam uyum bulunmadığı saptanmıştır.Öğe Yalova ilinin ekoturizm potansiyelinin incelenmesi(Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Durgut, Öznur; Özdöl Kutlu, SerapBu çalışmada Yalova'nın sahip olduğu ekoturizm potansiyeli, bu potansiyeli doğru kullanabilmek için yapılabilecek ekoturizm aktiviteleri, şehrin imkânları ve bu imkânları iyileştirmek için izlenecek yollar incelenmektedir. Yalova ili sahip olduğu doğası ile oldukça yüksek bir ekoturizm potansiyeline sahiptir. Sahip olunan potansiyelin ortaya çıkması, tanıtılması, yerli ve yabancı turisti şehre çekecek pazarlama ürünlerinin ortaya konulması açısından bu çalışma önem taşımaktadır. Bu kapsamda nitel araştırma yöntemi olan yüz yüze görüşme tekniği kullanılarak veri toplanmıştır. Orman İşletme Müdürlüğü, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü gibi şehrin önemli yetkili kişilerinin yanı sıra şehirde ekoturizm faaliyeti sürdüren tesisler ile de görüşme yapılmış; toplamda 10 kişiden değerli görüş ve fikirleri alınmıştır. Çalışmada değerlendirilen alanlar ''Yalova Doğa Turizmi Master Planı 2012'' içerisinde yer alan ekoturizm bölgeleri dikkate alınarak belirlenmiştir. Bu görüşler doğrultusunda sunulan sonuç ve önerilerin şehrin potansiyelini değerlendirme konusunda ışık tutacağı düşünülmektedir.Öğe Arkeolojik bulgular ışığında neolitik dönem giyim kültürü ve giysi temsilleri(Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Boyacı, Alev; Dedeoğlu, Fulyaİnsanlığın varoluş tarihi süresince, kim olduğumuz, ne olarak tanımlandığımız kısacası tanımımız ve kimliğimiz her zaman birincil bir merak konusu olmuştur. Kimlik olgusu bizler farkında olalım ya da olmayalım yaşamlarımıza etki eden, şekillendiren temel kavramlardan biridir. Hatta daha da ileri gidersek belki de en önemlisidir. Bazı kimlikler bizlere doğuştan itibaren yüklenmiş olabilir. İster istemez bir kimliğe dahil oluruz. Bizler kimliğimizi aramak bulmak ve bir şekilde göstermek, ortaya koymak isteriz. İşte, bu kimlik kavramının en somut göstergelerinden biri giysiler olarak karşımıza çıkmaktadır. Çıplak olarak geldiğimiz dünyada kimi zaman toplumsal rol göstergesi kimi zaman doğal koşulların etkisi sonucu temel bir ihtiyaç olarak giyinmek ihtiyacı doğduğumuz andan öldüğümüz ana kadar yaşamımızın bir parçası olmuştur. Bu çalışmada Neolitik Dönem 'den günümüze kadar olan süreçte giysi ve kimlik ilişkisi, somut arkeolojik veriler ışığında açıklamaktır. Ancak giysinin doğası gereği uzun yıllar kalıcılık sağlayamadığı için somut veriler son derece sınırlı kalmaktadır. Bu yüzden bu konuda en önemli referanslarımız figürinler, duvar resimleri, seramik bulgular ve çok az sayıdaki bazı giysi kalıntıları-bitki lif izleridir.Öğe Geleneksel danslarda dansçı bedenine somatik yaklaşım(Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Kılıç Hosseini, Ruhat; Yamaner Okdan, Hale; Elcik Yorgancıoğlu, PelinGeleneksel danslar, kültürel mirasın önemli bir parçası olup, dansçıların bedenleri aracılığıyla toplumsal değerleri, tarihsel birikimi ve estetik yapıları ifade eder. Somatik yaklaşım ise bedenin içsel deneyimlerine ve farkındalığına odaklanarak, performansın kalitesini artırmayı ve dansçıların kendilerini daha özgür ve etkili bir şekilde ifade etmelerini sağlamayı hedefler. Bu çalışma, nitel araştırma yöntemleri kullanılarak, somatik yaklaşımların geleneksel dans eğitimine entegrasyonu konusunda somatik pratikler önermektedir. Doküman analizi tekniği ile somatik yaklaşımlar ve geleneksel danslar üzerine yazılmış akademik makaleler, kitaplar, tezler ve diğer yazılı kaynaklar sistematik bir şekilde incelenmiş, elde edilen bulgular geleneksel danslar bağlamında değerlendirilmiştir. Araştırmalar sonucunda somatik farkındalığın dansçıların performanslarına olumlu etkileri olduğu gerçeğinden hareketle, dansçı beden farkındalığının somatik pratiklerle arttırılmasının geleneksel dansların icrasına katkı sağlayacağı görüşüne varılmıştır. Somatik yaklaşımların geleneksel danslarla entegrasyonunun, dansçıların beden farkındalığını artırarak daha bilinçli ve etkileyici performanslar sergilemelerine olanak tanıyacağını vurgulayan bu çalışma, geleneksel dansların zengin mirasını ve somatik yaklaşımların potansiyelini bir araya getirerek dans eğitimine ve performansına yeni bir perspektif kazandırmayı amaçlamaktadır. Bu tez, geleneksel danslarda somatik yaklaşım bağlamında dansçılara rehberlik edecek pratik önerileri sunmaktadır.Öğe Azerbaycan tiyatrosunun gelişim süreci ve öncü yazar: Mirza Fethali Ahundov(Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Tike Tetik, Melike Bahar; Duranlı, MuvaffakSanat, insanlık tarihinde uzun bir geçmişe sahip olan ve zamanla evrimleşerek bugüne kadar gelen bir olgu olarak ortaya çıkmıştır. Başlangıçta sadece işlevsel amaçlar için kullanılan sanat, sonraları estetik kaygılarla birlikte derinleşmiş ve insan kimliğiyle bütünleşmiştir. İnsanın yaşam mücadelesinde kendi gücünü anlamasına yardımcı olan sanat, ilkel topluluklarda doğanın gizemli güçleriyle etkileşime geçme ve onlara yön verme çabasının bir ürünü olarak görülür. Bu çalışmanın odak noktası Azerbaycan tiyatrosunun kökenleridir. Araştırmamız sonucunda bunun "meydan tiyatrosu" geleneğine dayandığını saptadık. Araştırmamızda Halk kültürü ve estetik ilkelerin belirgin olduğu bu oyunlar, çalışmanın ilk bölümünde detaylı olarak ele alınmıştır. Azerbaycan'ın modern tiyatrosunun gelişimi ve yükselişi, başlangıç noktası olan Mirza Fethali Ahundov ile birlikte incelenmiş ve diğer önemli isimlerle birlikte günümüze kadar olan süreç araştırılmıştır. Çalışma, öncelikle Mirza Fethali Ahundov'un yazarlık kimliği ve yaşamı üzerine yapılan araştırmayla başlamış, ardından Ahundov'un eserlerinin okunması ve incelenmesiyle devam etmiştir. Azerbaycan tiyatrosunun ortaya çıkışı ve gelişimi, Rus, Batı ve Türkiye'nin etkisi üzerinde durularak incelenmiştir. Ayrıca, Azerbaycan Halk Tiyatrosu ve Meydan Tamaşaları ele alınmış ve Ahundov üzerine yapılan çalışmalar detaylı bir şekilde incelenmiştir. İkinci bölümde öncü yazar Mirza Fethali Ahundov'un hayatı, özel yaşamı, eğitimi, eserleri araştırılarak sunulmuştur. Ahundov'un öncülük ettiği Modern Azerbaycan Tiyatrosunun gelişimi araştırılarak çalışma ilerletilmiştir. Çalışmamızın üçüncü bölümünde Mirza Fethali Ahundov'un oyunları tek tek ele alınarak incelenmiş, tiyatro eserlerinin analizi yapılırken, her bir oyun için "Yapısalcı İnceleme Metodları" kullanılmıştır. Ardından yazarımızın Azerbaycan Tiyatrosu'na ve Toplumuna özellikle yarattığı kadın karakterle yaptığı eleştirel duruş ve modern toplum yaratma çabası ele alınmıştır. Sonuç bölümünde ise özellikle Ahundov'un Azerbaycan Tiyatrosundaki önemi ve etkisi, ayrıca radikal duruşu ve bakış açısı değerlendirilerek çalışmamız tamamlanmıştır.Öğe Türk halk müziği geleneğinde ritim bileşeni ve ritim notası yazım modeli önerisi(Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Erkan, Tarkan; Taranç, BerrakThis study aims to develop a clear and systematic rhythm notation for Turkish Folk Music. The unique rhythm structures and components of Turkish folk music cannot be fully expressed with existing terminology and notation systems; This leads to a lack of documentation and options in the regular rhythmic register. The main concept of the study is creating a healthier form of identification, classification and notation system data of the rhythms specific to Turkish folk music. In the first chapter of the study, the criteria for evaluating the concept of rhythm, the components that make up rhythm and the analysis methods of these components are discussed in detail. Additionally, the deficiencies in the current rhythm terminology were discussed and the need to reconsider and develop this terminology was emphasized. In this context, it has been stated that the deficiencies of terminology have important effects not only on rhythm notation, but also on rhythm education and understanding Turkish folk music in a broader context. In the second chapter, classification methods based on rhythm components in Turkish Folk Music are discussed. The examination of the compilation studies carried out with the aim of expressing the rhythmic structure of Turkish folk music correctly, the problems experienced by these studies and the relations between meşk (traditional education process within the master-student relationship) and notation are discussed. In this section, different classification approaches to the concept of time in Turkish folk music are evaluated and suggestions are made to classify the unique rhythmic features of the specified music. The third chapter focuses on the rhythm notation model proposed for Turkish folk music. In addition to the rhythm notation systems of Western Classical Music, the notation systems of instruments such as drums, tabla, tombek and conga used in different cultures were examined and these studies were taken as a reference to the original rhythm notation model developed for Turkish folk music. The content of this model includes details specific to the notations of instruments such as Asma Davul, Bendir, Kenar and Doli; Therefore, the study allows the rhythmic expressions of these instruments to be stated accurately. In general terms, the study aims to express the rhythm structures specific to Turkish folk music more systematically with notation and thus contribute to the documentation and preservation of traditional Turkish folk music as a cultural heritage.Öğe CHP'nin hükümet programları üzerinden Türkiye'yi okumak (1946-1979)(Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Sönmez, Zekiye Seda; Berber, EnginTürkiye Cumhuriyeti, Osmanlı Devleti'nin devamı mı yoksa yepyeni bir devlet mi" sorusu, bugün de tartışılmaya devam edilmektedir. Bu çalışmada da söz konusu tartışmaya değinilmektedir. Bilindiği üzere Cumhuriyet Halk Partisi, yurttaşı olduğumuz devleti kuran parti olarak, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde önemli bir yere sahiptir. Partinin tarihi bir bakıma devletin tarihidir. Partinin sadece kuruluşu sürecinde değil, iktidarı tek başına ve/veya çok partili dönemde elinde tuttuğu sırada izlediği politikalar, çıkardığı kanun ve tüzükler, yaptığı uygulamalar, ülkenin her anlamda gidişatına yön vermiştir. Bu süreci hakkıyla okumak, bir yandan paragrafın başında dile getirilen soruya cevap vermekte, öte yandan yeni devletin kuruluş felsefesi ve hedeflerinin anlaşılmasına yardımcı olmaktadır. Türk Devrimi'ni silahlı mücadele aşamasında (Kurtuluş) TBMM içinde örgütlenen cemiyetlerin önemli bir kısmı, Mustafa Kemal Paşa önderliğinde "Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti" adı altında birleşmiştir. Silahlı mücadele zaferle sonuçlandıktan sonra, Mustafa Kemal'in girişimiyle ARMHC mensup mebuslarca Halk Fırkası kurulmuştur. Cumhuriyetin ilanında yaklaşık iki ay önce kurulan Fırka, devleti kurma görevini de üstlenmiştir. 1945 yılına kadar siyasi hayatına tek başına devam eden ve adı önce "Cumhuriyet Halk Fırkası" (1924), ardından "Cumhuriyet Halk Partisi'ne" (1935) dönüşen Fırka, 1950 Mayıs'ında 27 yıldır elinde tuttuğu iktidarı Demokrat Parti'ye kaybetmiştir. Gerek tek başına gerekse başka partilerle birlikte kurulan CHP hükümetlerinin; içişleri, dışişleri, milli eğitim, milli savunma, sağlık ve sosyal yardım, adalet, tarım, sanayi, ticaret, bayındırlık ve ulaşım alanındaki çalışmaları hükümet programları, programın TBMM ve Cumhuriyet Senatosu'ndaki görüşmeleri ve uygulama süreci üzerinden değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Bu yapılırken kurulan hükümetlerle eş zamanlı yapılmış parti kurultaylarının CHP Hükümetleri üzerindeki etkisi de sorgulanmıştır.Öğe Kur'an ve siyer ilişkisi bağlamında münafıklar(Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Çelik, Ahmet; Yağmur, Oğuzhan Şemseddi̇nKur'ân-ı Kerim'in birçok âyetinde nifak ve münafıklardan bahsedilmektedir. Hz. Peygamber'in özellikle hicretten sonra Medine döneminde yürüttüğü tebliğ faaliyetlerinde münafık(lar)ın eylemlerinden ciddi anlamda söz edilir. Münafıklar hakkında birçok çalışma yapılmasına rağmen Mekke-Medine dönemi münafıklarının kimlikleri ve faaliyetlerine dair, Kur'ân-Siyer bütünlüğü içerisinde ele alınan bir çalışmanın yapılmadığı görülmektedir. Bu çalışmada, Kur'ân-ı Kerim'de isimleri geçen ve faaliyetleri hakkında işaretler bulunan münafıkların kimlikleri Tefsir ve Siyer kaynaklarından tespit edilmiş ve hangi tür eylemlere katıldıkları üzerinde durulmuştur.Öğe Anime filmlerinde biçem: Hayao Miyazaki örneği(Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Mercan, Yiğit Ali; Kabadayı, LaleBiçem, tüm sanat dallarıyla ilişkili bir kavramdır. Sinema için, bir yönetmenin filmlerinde kullandığı tekniklerin sistematik olarak sıralanması şeklinde tanımlanmaktadır. Sinemanın biçemsel öğeleri; anlatı yapısı, mizansen, sinematografi, kurgu ve sesten oluşmaktadır. Animasyon sinemasındaki ilerlemeler canlı-aksiyon sinemanın biçemsel ve teknik gelişmelerine paralellik göstermektedir. Animasyon sinema, zaman içinde canlı-aksiyon sinemadan ayrılarak kendi biçemini oluşturmuştur. Japon animasyonu için kullanılan bir terim olan anime, Batı biçeminden etkilenmekle birlikte kendi ulusal biçemini yaratmıştır. Animelere özgü olan bu biçem, Japonya'nın tarihsel dönemlerinden, kültüründen, sanatından, dini ve geleneksel motiflerinden etkilenmiştir. Animelerin önemli temsilcilerinden biri olan yönetmen Hayao Miyazaki de animelerin genel biçemsel öğelerini kullanarak kendi kişisel biçemini oluşturmuştur. Bu bağlamda tezde, Hayao Miyazaki'nin biçemi, dört temel filmi, Rüzgârlı Vadi (1984), Gökteki Kale (1986), Komşum Totoro (1988) ve Ruhların Kaçışı (2001) animeleri üzerinden incelenmiştir.Öğe Trans kadın nüfusun ikametgâh hareketliliği ve mekânsal tercihleri: İzmir örneği(Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Nar, Yusuf; Südaş, İlkayLGBTİ+ nüfusun ve daha spesifik olarak transgender nüfusun kentsel mekân kullanımı son yıllarda giderek önem kazanan bir araştırma konusu haline gelmiştir. Türkiye'de de bu konudaki çalışmalar artmaktadır. Bu araştırmada, trans kadınların ikametgâh hareketliliği eğilimleri ve şehirsel mekân kullanımları Türkiye'nin üçüncü büyük şehri olan İzmir örneğinde incelenmiştir. İzmir'de ikamet eden, 18 yaş üzerindeki 15 trans kadın araştırmanın örneklemini oluşturmaktadır. Nitel yönteme dayanan bu araştırmada derinlemesine görüşmeler yoluyla veri toplanmıştır. Erişilmesi güç bir nüfus grubu oldukları için, kartopu örneklem yöntemi tercih edilmiştir. Katılımcıların, içinde büyüdükleri aile evinden ilk olarak neden ve nasıl ayrıldıkları, bugüne kadarki konut kariyerleri ve bugün İzmir'de ikamet ettikleri mahalleyi ve konutu neden tercih ettikleri sorulmuştur. Ayrıca, İzmir şehrindeki mekânsal kullanımları ve genel olarak İzmir'de yaşamak hakkındaki görüşleri hakkında da sorular sorulmuştır. Trans kadınların İzmir'e ilişkin deneyimleri hakkında, çevrimiçi röportaj videolardan ve yazılı dokümanlardan da veri kaynağı olarak yararlanılmıştır. Trans kadınlardan bazıları, literatürle örtüşen bir şekilde, çalışma, eğitim, konut kalitesi, erişebilirlik, merkeziyet vb. nedenlerle ikamet yerini değiştirmektedir. Ancak büyük bir çoğunluğu, cinsiyet kimliği-temelli ayrımcılık nedeniyle sürekli yer değiştimektedir. Kısa süreli kalışlarla karaterize olan konut kariyeri, onları kalıcı bir yuva duygusu geliştirmekten alıkoymaktadır. Dolayısıyla, temel bir insanî ihtiyaç olan yer bağlılığı ve köklülüğün gelişmesi, trans kadınlar için aile evinden başlayarak, her aşamada zordur. Ayrımcı davranışlarla mücadele edebilmek amacıyla, ev değiştirme sürecinde bazı taktikler geliştirmişlerdir. Bir konut sahibi olmak ya da trans kadın bir ev sahibinin kiracısı olmak, trans kadınlar için özellikle önemli görünmektedir. Formel bir istihdam olanağının sınırlı olması, konut kredilerinden yararlanılmasını oldukça güçleştirmektedir. Trans kadın nüfus, İzmir'in, merkezî bir ilçe olan Konak ilçesinin Alsancak ve Hatay semtlerinde yoğunlaşmıştır. Bundan başka, Bornova, Karabağlar, Buca ve Bayraklı diğer lokasyonlar arasındadır.Öğe Moda endüstrisinde sürdürülebilirliğin parametrelerinden olan modüler tasarım ile çocuk giysi koleksiyonu geliştirilmesi(Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Bul, Sevil; Kılıç, ArzuModüler giysi tasarımı, giysilerin uyumlu ve kolayca değiştirilebilen parçalardan oluştuğu yenilikçi bir yaklaşımı ifade eder. Bu tasarım, giysi parçalarının ömrünü uzatır ve modüler parçaların bir araya getirilmesiyle çeşitli stiller ve kombinasyonlar oluşturulmasına olanak tanır. Sürdürülebilirlik açısından, modüler giysi tasarımı tüketimi yavaşlatarak tekstil endüstrisinin çevresel etkilerini azaltır. Ayrıca, modüler tasarım atık üretimini azaltır ve uzun ömürlü giysiler üreterek kaynakların daha verimli kullanılmasına katkı sağlar. Özellikle çocuk giysilerinde, modüler giysi tasarımı çocukların hızlı büyüme dönemlerinde giysilerin daha uzun süre kullanılabilmesini sağlar. Bu durum, ebeveynler için maliyet tasarrufu sağlarken aynı zamanda atık miktarını da azaltır. Modüler tasarım sayesinde, çocuk giysileri kolayca ayarlanabilir ve farklı kombinasyonlarla çeşitli stiller elde edilebilir. Bu yaklaşım, çocuk giyim endüstrisinin sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmasına ve çevresel etkilerini azaltmasına yardımcı olur. Bu tez, moda endüstrisinde sürdürülebilirliğin önemli bir unsuru olan modüler tasarımın 2-8 yaş erkek çocuk kapsül koleksiyonlarında nasıl kullanılabileceğini incelemektedir. Modüler tasarımın, özellikle 2-4, 4-6 ve 6-8 yaş gruplarına uygun giysiler tasarlayarak, çocuk giysilerinde uygulanabilirliğini ve sürdürülebilir moda anlayışına katkılarını göstermeyi amaçlamaktadır. Bulgular, modüler tasarımın çevresel sürdürülebilirliği desteklerken, ekonomik ve sosyal boyutlarda da olumlu etkiler yaratabileceğini ortaya koymaktadır. Özellikle çocuk giysi koleksiyonlarında modüler tasarımın kullanımı, giysilerin yeniden kullanımını artırmakta, tüketici memnuniyetini ve ürünlerin uzun ömürlülüğünü sağlamaktadır. Bu tez, modüler tasarımın moda endüstrisinde sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmada önemli bir araç olduğunu vurgulamakta ve bu yaklaşımın geniş çapta benimsenmesinin önemini ortaya koymaktadır.Öğe Anıtsal yapıları ve ticaret dokusu ile Bornova geleneksel çarşı bölgesinin değerlendirilmesi ve koruma önerileri(Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Yılmaz, Zeynep Gülden; Çakmak, Şakirİzmir İli'nin önemli ilçelerinden biri olan Bornova, geçmişte Burunova, Buruabad, Birunabad gibi çeşitli isimlerle anılmış ve en son Bornova adına evrilmiştir. 15. yüzyıl ikinci yarısı itibariyle, Osmanlı belgelerinde Bornova ile ilgili ilk kayıtlar görülmeye başlanır. Bornova bu dönemde, tarım faaliyetlerinin gerçekleştirildiği, Müslüman Türk nüfusunun yaşadığı bir köy niteliğindedir. 1865 yılında İzmir-Kasaba demiryolu hattının Bornova'dan geçmesi ve Bornova İstasyonu'nun yapılması, Bornova ile İzmir'in merkezi arasındaki mesafenin kısalmasını sağlamıştır. Bu durum İzmir'in merkezi ile Bornova'yı bütünleştirmiş, bu bölgeye Levantenlerin ilgisini arttırmış ve merkezinin gelişiminde önemli rol oynamıştır. Bornova Geleneksel Çarşı Bölgesi, Osmanlı döneminde oluşmaya başlamış ve tarihsel süreç içinde büyüyerek gelişimini sürdürmüştür. Bornova Geleneksel Çarşı bölgesi 'Büyük Çarşı' ve 'Küçük Çarşı' olarak iki bölgeden oluşmaktadır. Günümüzde konum olarak birbirine çok yakın olan bu iki çarşıdan Büyük Çarşı, 1987 yılında kentsel sit alanı sınırlarında yer almış ve alandaki yapılar kültür varlığı olarak tescillenmiştir. 2009-2013 yılları arasında, Bornova Belediyesi tarafından Büyük Çarşı'da yer alan ticaret dokusunun korunmasına yönelik "Büyük Çarşı Sokak Sağlıklaştırma ve Çevre Düzenleme" projeleri hazırlatılarak uygulanmıştır. Bu çalışmalar ile bu alanda ticari yaşamın devam etmesi teşvik edilmiştir. Büyük Çarşı özgün doku özelliklerini- sokakları ve yapıları ile oluşturduğu mütevazı kurgusu, insan ölçeğine yakınlığı- bugün dahi korumaktadır. Osmanlı kentlerindeki çarşı kültürü Bornova'nın kalbinde, hala canlı olarak yaşamakta, ticari ve sosyal bir merkez olma özelliğini sürdürmektedir. Ancak Küçük Çarşı'da yer alan doku için aynısını söylemek mümkün değildir. Bir bölgenin özgün özellikleri ile korunabilmesi için yapı ve alan ölçeğinde detaylı tespit ve değerlendirmelerin yapılması, alana dair değerlerin ve sorunların anlaşılabilmesi için bir önkoşuldur. Bu çalışma Bornova'da geleneksel çarşı bölgesinde yer alan anıtsal yapıların ve ticaret dokusunun analizi, değerlendirilmesi ve gelecekte varlıklarını sürdürebilmeleri için korunmalarına yönelik öneri geliştirilmesini amaçlamaktadır.Öğe Trabzon yöresi halk oyunlarının etnokoreolojik yönden değerlendirilmesi(Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Tahmaz, Çağatay; Ünlü, Ömer BarbarosTrabzon coğrafyasında özel gün ve dönemlerde, karşılaştığımız halk oyunları ve müzikleri önemli bir yer tutmaktadır. Günümüze kadar yapılan çalışmalar belli bölgeler ile sınırlı kalmış, oyunlar ve müzikler noktasında süre gelen tekrarlar görülmüştür. Bu çalışmada, Etnokoreoloji bilimi ışığında birçok disiplinler ile birlikte araştırmalar yapılmış, çıkan sonuçlar gerekli analizler ile ortaya konulmuştur. Sosyolijik etkenler, tarihi süreçlerde etkilenen bölgeler ve coğrafi şartlar ile oyunların ve müziklerin farklılıkları ve benzerlikleri gösterilmiştir. Yapılan tespitler neticesinde coğrafi etkenler ile Trabzon halk oyunları bölümlere ayrılarak 4 ayrı konu başlıkları adı altında sınıflandırılmıştır. Farklılıklar ve benzerlikler üzerinden sonuçlandırmalar yapılmıştır. Geçmiş ile karşılaştırıldığında teknolojik katkılar ile gelecek dönemlerde alan için kaynak oluşması amaçlanmıştır.Öğe Türk ve Amerikan distopik romanlarında mekan(Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Yalçın, Serap; Deni̇zarslanı, YoncaTürk ve Amerikan Distopik Romanlarında Mekân Batı'da Moderleşme ile birlikte gelişen siyasi ve kültürel devrimler sonucu ortaya çıkan kitlesel göçler ve savaşlar, alışılagelmiş mekân algısını dönüşüme uğratmıştır. İmparatorlukların dağılması ve ulus devletlerin yükselmesiyle coğrafi sınırların yok olmaya başlaması ve bireylerin geleneksel bakış açısından uzaklaşıp köklerinden kopmaya başlaması; buna bağlı olarak değerlerin ve imgelerin anlam değiştirmesi, iktidarların kendilerini mekân üzerinden kurgulaması, gelip geçiciliğin ve zamanın hız kazanmasıyla kendisini hissettiren zaman ve mekan sıkışması hayatın her alanında olduğu gibi edebiyatta da kendisini göstermiştir. Bu dönüşümlerin yansımaları distopya tarzı romanlarda daha kaotik bir dünyayı anlatan belli imgelemler aracılığıyla ortaya çıkmıştır. Zamansal olarak Batı modernitesinin kültürel devrimlerinden farklı yönde gelişim göstermiş olan Türk modernitesi, kendine özgü siyasi ve toplumsal eğilimlerinin yarattığı dönüşümler bağlamında düşünüldüğünde, Batı kökenli ilerleme süreçlerinde ortaya çıkmış olan Amerikan toplumunun modernleşme aşamalarından farklı yönlerle ayrılmakla birlikte; günümüz küresel kültür konjonktürleri düşünüldüğünde, bu iki ulusun distopik eserlerinde karşılaştırmalı edebiyat alanında örtüşen belli temalar görülmektedir. Distopik roman türüne temel olan belli biçemsel unsurlarla beraber mekan kavramı bu anlatı biçimlerine yansıyan felsefik ard alanın ürünü olduğu anlaşılmaktadır. Bu bağlamda, bu tez çalışmasıyla Türk edebiyatından Zülfü Livaneli'nin Son Ada (2008) adlı distopik romanı ile Amerikan distopik romanlarından olan Ray Bradbury'nin Fahreinheight 451 (1953) ve Philip K. Dick'in Androidler Elektrikli Koyun Düşler mi? adlı eserlerinde (1968) eserlerinde zaman kavramı incelenecektir.Öğe Lise öğrencilerinin sosyal medya kullanım alışkanlıkları ve okul başarısı(Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Gençer, Nesibe; Erol Işık, NuranBu tez, sosyolojinin konularının arasında yer alan eğitim konusuna lise öğrencilerinin sosyal medya kullanım alışkanlıkları ile okul başarısı ilişkisi üzerine yapılmıştır. Farklı sosyal ve kültürel yapılara sahip olan lise öğrencileri ile görüşülmüş ve sosyal medya kullanımı ile başarıları arasındaki ilişki incelenmiştir. Lise öğrencilerinin sosyal medya kullanım pratikleri ve bunun akademik başarılarına nasıl etki ettiği üzerinde durulmuştur. Özellikle lise öğrencilerinin akademik çalışmalarda sosyal medyaya ne derece başvurdukları, sosyal medya kullanımlarının eğitim ilişkisi ve okul başarısına etkisi üzerinde çalışılmıştır. Bu çalışmada sosyal medyanın öğrenciler üzerindeki hem olumlu hem de olumsuz etkileri ele alınmıştır. Çalışmanın temelini oluşturan sorun ise, lise öğrencilerinin sosyal medya kullanımlarının onların eğitimleri üzerindeki temel etkileri ve yine öğrencilerin sosyal medyaya ilişkin düşünce, inanış ve fikirleri üzerinde söylemlerinin ne olduğudur. Bu tez nitel bir araştırma örneğidir. Çalışmada 12 kadın ve 8 erkek lise öğrencisi ile derinlemesine görüşmeler kullanılmıştır. Katılımcılar farklı sosyal ve kültürel yapılara sahip olan lise öğrencilerinden oluşmaktadır. Çalışmada ilk olarak toplum ve eğitim konusuna değinilmiş, sosyolojik bir kurum olarak eğitimin tanımı yapıldıktan sonra Bourdieu'nun eğitim anlayışı ve Türkiye'de eği-tim kurumları ele alınmıştır. Devamında sosyal medyanın ortaya çıkışı, sosyal medya araçları ve bunların gençlere etkisi tartışılmıştır. Burada sosyal medya eğitimin kesişme noktasını kavraya-bilmek için lise öğrencilerinin sosyal medya kullanım pratiklerinin okul başarısına etkisi incelenmiştir. İnceleme için 20 lise öğrencisi ile derinlemesine görüşme tekniği ile görüş-meler yapılmıştır. Mülakat için hazırlanmış sorular öğrencilere sorulmuştur. Görüşmede verilen cevaplar analiz edilip değerlendirilmiştir. Değerlendirmelerden elde edilen sonuç-lar veri analizi olarak sunulmuşturÖğe Arap grameri açısından Şerif Murteza'nın emalisi(Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024) Arslan, Ebubekir; Efe, SeyfullahEmâlî, bir hocanın düzenli aralıklarla öğrencilerine hadis metinleri, gramer, belâgat, fıkıh, tefsir metinleri ve akaid konuları gibi çeşitli ilimleri yazdırarak oluşturduğu edebi bir türdür. Emâlî türü eserler, İslam kültüründe eğitim ve öğretim geleneğinin bir parçası olarak kabul edilmiş ve İslami ilimlerin öğretilmesinde önemli bir rol oynamıştır. Bu eserler, genellikle hocaların belirli bir konuyu öğrencilerine aktarması, öğrencilerin de bu bilgileri yazıya geçirmesiyle oluşmuştur. Ancak, bazı durumlarda sadece bir konu ile sınırlı kalmayıp birden fazla hususa değinilmektedir. Şerîf Murtazâ'nın el-Emâlî (Gurerü'l-Fevâid ve Dürerü'l-Kalâid) adlı kitabı da bu tarz eserlerden biridir. İmâmiyye Şia'sının önde gelen âlimlerinden olan Şerîf Murtazâ, el-Emâlî adlı eserinde Arap şiiri ve deyimleri, gramer ve belâgat unsurlarından yararlanarak içinde luğavi, kelâmi, fıkhî vb. meselerinin de bulunduğu âyet ve hadisleri mezhebi açıdan yorumlamaya gayret göstermiştir. Bu çalışmamızda, Şerîf Murtazâ'nın âyet ve hadislerin açıklanmasında kullandığı nahiv, sarf ve belâgat konularının yanı sıra eserinde izlediği yöntemi (el-Emâlî'nin genel özelliklerini) inceledik.