Yazar "Zihnioğlu, Figen" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 30
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Arpa (Hordeum vulgare)dan Tip 2 diyabet tedavisinde etkin olabilecek biyoaktif peptidlerin aktiviteye dayalı saflaştırılması ve tanımlanması(Ege Üniversitesi, 2019) Zihnioğlu, FigenTip 2 Diyabet hiperglisemi ve insulin dirençliliğinde bozukluk ile karakterize edilen multifaktoriyel, kronik bir metabolizma hastalığıdır. Her geçen gün dünya popülasyonunda hastalığa maruz kalan kişilerin artması ile gerek hastalığın oluşumunun engellenmesi gerekse yeni tedavilerin geliştirilmesi bir zorunluluk halini almıştır. Bu bağlamda DPP IV, ?- Glukozidaz gibi enzimlerin spesifik inhibitörlerinin bulunması ve özellikle diyabetik komplikasyonların önlenmesinde önemli olan protein glikasyonunun inhibisyonu üzerine çalışmalar yoğunlaşmıştır. Son yıllarda birçok doğal kaynaktan diyabet tedavisinde kullanılabilecek ve farklı mekanizmalar üzerinden etkin olabilecek bileşiklerin incelenmesine ilgi artmıştır. Doğal kaynaklardan elde edilen tedavi edici etkiye sahip bileşikler sentetik orijinli olanlara oranla düşük toksisite, fizyolojik koşullarda yüksek kararlılık ve yeni ilaçların dizaynı için çeşitli kimyasal yapıları içermeleri açısından avantajlıdırlar. Biyoaktif peptidler. bitkisel, hayvansal, fungal, bakteriyel ve venom kaynaklıdırlar ve aminoasit sekansına bağlı olarak antidiyabetik, antioksidan, antimikrobiyal, antihipertensif, antitümör, antiviral vb. olarak değerlendirilebilmektedir. Doğal kaynaklardan biyoaktif peptid eldesinde izlenecek yöntem peptidin endojen veya ekzojen olmasına göre değişmektedir. Endojen biyoaktif peptidler çeşitli ekstraksiyon yöntemleri ile elde edilebilirken ekzojen biyoaktif peptidler proteinlerin in vitro koşullarda proteazlar ile hidrolizi sonucu biyolojik aktiviteye sahip peptid fragmentlerinin oluşturulmasını temel alır. Hedef protein kaynağından elde edilen ve saflaştırılan biyoaktif peptidlerin yapılarının aydınlatılması sonucunda rekombinant DNA teknolojisi kullanılarak peptidlerin üretimi gerçekleştirilebilmektedir. Üretilen biyoaktif peptidler sentetik ilaç katkı maddelerine alternatif, doğal ve tedavi edici özellikte bileşenler olması nedeniyle aktivitelerine bağlı olarak çeşitli ilaçların geliştirilmesinde kullanılabilmektedir. Bu bağlamda bu projede ülkemizde yaygın olarak kullanılan ve ekonomik açıdan değerli olan Arpa ( Hordeum vulgare L) dan çimlendirme sonrası Tip 2 diyabet tedavisinde etkin olabilecek endojen biyoaktif peptidlerin eldesi, aktiviteye dayalı saflaştırılması ve yapılarının tanımlanması hedeflendi. Sonuç olarak arpa çim 3 kDa dan küçük peptidleri içeren preparat tan aktiviteye dayalı olarak saflaştırılan peptid yapıları aydınlatılarak özelllikle antiglikasyon etkinliğin kuvvetli olduğu peptidin olası yapılarının dizileri aydınlatılmıştır. Diğer yandan diyabet ve komplikasyonları ile ilişkili birden fazla biyolojik etkinlik gözlenmesi nedeni ile diyabet ve komplikasyonlarının önlenmesinde potansiyel ilaç etken maddeleri için kaynak olabilecekleri ancak bu amaca yönelik olarak etken madde saflaştırılması ve yapı tayini, in vitro ve in vivo kinetik çalışmalar vb. ileri düzeyde çalışmalarının yapılmasının gerekli olduğu açıktır.;Tip 2 Diyabet, Biyoaktif Peptidler, Arpa (Hordeum Vulgare L).;Type 2 Diabetes Mellitus, Bioactive Peptides, Barley (Hordeum Vulgare L).Öğe Bazı bitkilerde hiperglisemi ve diyabetik komplikasyonların engellenmesinde etkin olabilecek fenolik yapıda bileşiklerin incelenmesi ve karakterizasyonu(Ege Üniversitesi, 2018) Zihnioğlu, Figen; Çetin, GoncaDiyabet, hiperglisemi ve insulin dirençliliği ile karakterize edilen multifaktöriyel, kronik bir metabolizma hastalığıdır. Her geçen gün dünya popülasyonunda hastalığa maruz kalan kişilerin artması ile gerek hastalığın oluşumunun engellenmesi gerekse yeni tedavilerin geliştirilmesi bir zorunluluk halini almıştır. Son yıllarda birçok doğal kaynaktan diyabet tedavisinde kullanılabilecek ve farklı mekanizmalar üzerinden etkin olabilecek bileşiklerin incelenmesine ilgi artmıştır. Doğal kaynaklardan elde edilen tedavi edici etkiye sahip bileşikler sentetik orijinli olanlara oranla düşük toksisite, fizyolojik koşullarda yüksek kararlılık ve yeni ilaçların dizaynı için çeşitli kimyasal yapıları içermeleri açısından avantajlıdırlar. Bu amaçla birçok bitki ekstresi gerek fitokimyasal gerekse biyolojik etkinlikleri açısından araştırılmış olup bitkisel kaynaklarda yapılan çalışmalarda benzeri etkileri gösteren polifenolik bileşiklerin ağırlıkta olduğu çok sayıda çalışma mevcuttur. Fenolik bileşikler çok etkin olmakla birlikte kullanım dozları ayarlanmadığında veya ekste olarak alındıklarında bazı sağlık problemlerine neden olduklarından dolayı tartışılmaktadırlar. Bu çalışma kapsamında Hibiscus sabdariffa L. (Hibiskus), Hypericum sp. (Sarı kantaron), Calendula sp. (Aynı sefa) ve Prunus laurocerasus L. (Karayemiş) ekstrelerinin fitokimyasal testleri, fenolik bileşik içeriklerinin belirlenmesi, antioksidan etkinliği ve diyabet ile ilgili çeşitli biyolojik etkinliklerinin incelenmesi ve karakterizasyonu hedeflendi. Tüm bitki ekstrelerinin fenolik bileşiklerce zengin olduğu gözlendi. Hibiskus ekstrelerinde antioksidan etkinlik, lipoksigenaz ve ?-amilaz inhibisyonu; Sarı kantaron ekstrelerinde antioksidan ve deglikasyon etkinlik, ?-glukozidaz ve dipeptidil peptidaz 4 inhibisyonu; Aynı sefa ekstrelerinde antioksidan ve metal şelatlama etkinliği; Karayemiş esktrelerinde ise antioksidan, metal şelatlama ve deglikasyon etkinlik, ?-glukozidaz, ? -amilaz ve dipeptidil peptidaz 4 inhibisyonu gözlendi. Sonuç olarak her bitki ekstresinde, diyabet ve komplikasyonları ile ilişkili birden fazla biyolojik etkinlik gözlenmesi nedeni ile diyabet ve komplikasyonlarının önlenmesinde potansiyel ilaç etken maddeleri için kaynak olabilecekleri ancak bu amaca yönelik olarak etken madde saflaştırılması ve yapı tayini, in vitro ve in vivo kinetik çalışmalar vb. ileri düzeyde çalışmalarının yapılmasının gerekli olduğu açıktır.;Diyabet, fenolik bileşikler, antioksidan, enzim inhibisyonu.;Diabetes mellitus, phenolic compounds, antioxidant, enzyme inhibition.Öğe Bitkilerden Glutatiyon-S-Transferaz'ın kısmi saflaştırılması ve bazı özelliklerinin incelenmesi(Ege Üniversitesi, 1999) Coşkun, Gülseren; Zihnioğlu, FigenMultifonksiyonel bir enzim ailesi olan glutatiyon-s- transferazlar (GSTs: ec 2.5.1.18), bitkiler, mikroorganizmalar, böcekler ve memelilerde birçok ksenobiyotiğin detoksifikasyonunda önemli bir rol oynarlar. Bu enzimler hidrofobik elektrofilik bileşiklerin indirgenmiş glutatiyonla (GSH) konjugasyon reaksiyonunu katalizler. Glutatiyons- transferazlar memeli dokularında yaygın olarak çalışılmıştır. Bitkilerde son yıllarda yapılan çalışmalar ise bu enzimin pestisitlerin metabolizması ile ilgili olduğu ortaya koyduğu koymuştur. Ancak bitki glutatiyon-s-transferazları ve bunların tarım açısından önemleri hakkında hala yeterli bilgi mevcut değildir. Bu çalışmada, glutatiyon-s-transferazın bitkilerden saflaştırılması ve bazı özelliklerinin incelenmesi planlandı. Bu amaçla öncelikle ülkemizde yaygın olarak üretimi yapılan buğday (Triticum sativum L.), arpa (Hordem vulgare L.), nohut (Cicer arietinum sativum L.) ve mercimek ( Lens culinaris Medik.) bitkilerinde glutatiyon-s-transfez düzeyleri belirlenerek bazı pestisitlerle enzim indüksiyonu araştırıldı. Bunu izleyen aşamada kontrol ve pestisitli (paratiyon metil) bitkilerden(buğday) enzimin kısmi saflaştırılması gerçekleştirildi ve bazı özellikleri incelendi. Anahtar sözcükler: Glutatiyon-s-transferaz, detoksifikasyon, pestisit, saflaştırma.Öğe Çeşitli kaynaklarda peptid temelli deglikasyon ajanlarının araştırılması ve izolasyonu(Ege Üniversitesi, 2017) Kani, Hatice Kübra; Zihnioğlu, FigenDiabetes mellitus multifaktoriyel, kronik bir metabolizma hastalığıdır. Her geçen gün dünya popülasyonunda hastalığa maruz kalan kişilerin artması ile gerek hastalığın oluşumunun gerekse hastalık sonucunda gelişen nefropati, retinopati, nöropati, anjiyopati vb. komplikasyonların engellenmesine yönelik yeni tedavilerin geliştirilmesi bir zorunluluk halini almıştır. Bu bağlamda birçok araştırıcı tarafından farklı yönleriyle araştırılmaktadır. Hiperglisemide, glukoz ve proteinlerin amino grupları arasında kendiliğinden gelişen enzimatik olmayan glikasyon reaksiyonları yoluyla önce Schiff bazları, sonrasında daha stabil olan Amadori ürünleri oluşur. Amadori ürünlerinin oluşumundan sonra ileri glikasyon son ürünleri(AGE) meydana gelir. Son zamanlarda yapılan çalışmalarda AGE oluşumunun glukozun oto-oksidatif prosesine bağlı olduğu ve serbest oksijen radikallerinin oluşumunu etkiledikleri gösterilmiştir. İleri glikasyon son ürünleri olarak adlandırılan bu ürünlerin birikmesi ile doku proteinlerinde yapısal ve fonksiyonel değişiklikler oluşmaktadır. Sonuç olarak yaşlanma ve yaşlanmaya bağlı hastalıklar, diyabetik komplikasyonlar, romatoid artrit, nörodejeneratif hastalıklar vb. birçok önemli hastalığın patojenezinde önemli rol oynadıkları bilinmektedir. Bu nedenle enzimatik olmayan bu glikasyonun ve ileri glikasyon ürünlerinin oluşumunun engellenmesi son yıllarda üzerinde sıklıkla durulan konular arasındadır. Genel anlamda AGE oluşumunun inhibisyonunda diğerlerinin arasında en etkin olduğu düşünülen deglikasyon prosesi de enzimatik olmayan prosesin ilk ürünleri olan Schiff bazları (glikozaminler) üzerindendir. Bu deglikasyon prosesindeki ilk adım transglikasyon olarak adlandırılmaktadır ve şekerin Schiff bazından düşük molekül kütleli intraselüler nükleofillere transferini içerir. Transglikasyon ajanları sayesinde, glikasyon ilk evrelerinde tersine çevrilir. Bunu gerçekleştirebilme yeteneğine sahip bir bileşiğin etkinliği ne kadar fazla ise, yaşam süresini uzatmak ve kaliteli kılmak açısından önemli olacaktır. Bu bağlamda bu tez çalışmasında sistein ve histidince zengin bitkilerden deglikasyon etkinliği olan peptid yapıda bileşiklerin izolasyonu gerçekleştirilerek deglikasyon etkinliklerine bakıldı. Sonuç olarak hazırlanan bitki peptid izolatlarından sırasıyla soya, arpa, bağdem ve buğday'ın antiglikasyon etkinliklerinin karnozin ve aminoguanidin'e kıyasla kayda değer ölçüde etkin olduğu belirlendi. İncelenen tüm parametreler açısından değerlendirildiğinde ise soya peptid izolatının en iyi deglikasyon, antioksidan ve metal bağlama etkinliği olduğu saptanmış olup daha etkin ve seçimli inhibitörlerin geliştirilmesi açısından önemli olduğu düşünüldü.;Glikasyon, deglikasyon, AGE, biyoaktif-peptid.;Glycation, deglycation, AGE, bioactive peptide.Öğe Chemical modification of ?-galactosidase from Thermus thermophilus HB8(1998) Telefoncu, A; Zihnioğlu, Figen; Önal, Seçil; Denizci, Akın…Öğe Dipeptidil peptidaz IV enziminin saflaştırılması, karakterizasyonu ve inhibitörlerinin belirlenmesi(Ege Üniversitesi, 2012) Zeytünlüoğlu, Ali; Zihnioğlu, FigenDipeptidil peptidaz IV (EC 3.4.14.5); immun cevap, T hücre aktivasyonu, sinyal transdüksiyonu, T hücre proliferasyonu ve metabolik homeastazın kontrolünde kritik fonksiyona sahip birçok biyolojik aktif peptidin hidrolizinden sorumlu multifonksiyonel bir serin ekzopeptidazdır. Bu çalışmada; Dipeptidil peptidaz IV enzimi koyun akciğerinden amonyum sülfat çöktürmesi sonrası sırasıyla; DEAE-Sefaroz, Con A ve Gly-Pro- EC-HA Sepabeads afinite kromatografileri kullanılarak % 6 verimle 370 kat saflaştırıldı. Non-denaturePAGE ve SDS-PAGE jellerde aktivite/glikoprotein boyaması ve triptik peptidlerin LC-MS/MS analizi ile enzimin DPPIV varlığı teyid edildi. Enzimin karbohidrat içeriği % 18,9 olarak belirlendi. Saflaştırılan DPPIV ile CD26 primer antikorlarının reaksiyon vermemesi CD26 ve akciğer DPPIV'ünün identik olmadığını gösterdi. Koyun akciğerinden saflaştırılan DPPIV'ün molekül kütlesi SDS-PAGE'de 90 kDa, jel filtrasyon kromatografisi sonrası yapılan değerlendirmeler ile yaklaşık 180 kDa olarak belirlendi ve enzimin dimerik yapıda olduğu düşünüldü. İzoelektrik noktası yaklaşık 4,6-5,2 olarak belirlendi. Enzimin optimum sıcaklık ve pH'sı; 45 oC ve 7,4 olarak bulundu. Gly-Pro-pNA substratı kullanılarak KM ve Vmax değerleri; 0,32 mM ve 35,9 mol/dk/mg olarak hesaplandı. DPPIV'ün termal ve pH kararlılığı; 0-45 °C ve pH 7.0 - 9.0 aralığında % 100 ve % 94 olarak belirlendi. Ayrıca, enzimin -80 °C'de 8 hafta depolama süresi sonrası aktivitesinin % 88'ini koruduğu gözlendi. Zn+2, Hg+2, Cd+2 ve Ba+2'un koyun akciğer DPPIV enzimine inhibisyon etkisi gösterdiği buna karşın Mg+2, Mn+2 ve Ca+2 iyonlarının enzim aktivitesini arttırdığı belirlendi. Diprotin A'nın 0,1 mM konsantrasyonunda enzim aktivitesinin % 91'inin inhibe edildiği bulundu. PMSF ve 1-10 fenantrolinin 0,1-5,0 mM konsantrasyonlarında konsantrasyon artışına paralel olarak enzim inhibisyon etkinliklerinin arttığı; aynı konsantrasyon aralıklarında -mercaptoethanol, DTT'nin enzimi çok az inhibe ettiği tespit edildi. Serin proteaz inhibitörlerinden benzamidin ve pABA'nın sadece yüksek konsantrasyonlarında inhibisyon etkisi göstermesinin enzimin tripsin benzeri serin proteazlarla olan substrat afinite farklılığından kaynaklandığı düşünüldü. Enzimin; prolin içeren sentetik ve doğal substratları daha hızlı, alanin içerenleri ise daha yavaş hidrolizlediği gözlendi. İleri aşamada DPPIV enziminin inhibisyonuna yönelik yapılan tarama çalışmasında; en fazla inhibitör etkisi sulu ekstraksiyonla hazırlanan bitkilerden Dulavratotu (Arctium tomentesum) ve Aslan pençesi (Alchemilla vulgaris)'nde gözlendi ve IC50 değerleri 4,6 ve 16,9 g/ml olarak hesaplandı. Dulavrat otunun IC50 değeri, DPPIV inhibitörü olan Diprotin A'ya göre ( 10,1 g/ml) daha etkin bulundu.;Serin proteaz, dipeptidil peptidaz IV, saflaştırma, inhibisyon, karakterizasyon.;Serine protease, dipeptidyl peptidase IV, purification, inhibition, characterization.Öğe The effect of primaquine on the activity of glucose-6-phosphate dehydrogenase (G-D-PD)(1990) Zihnioğlu, Figen; Telefoncu, A…Öğe Effect of some biocides on glutathione-s-transferase in barley, wheat, lentil and chickpea plants(2002) Coşkun, Gülseren; Zihnioğlu, FigenGlutationun herbisitler ve insektisitlerle konjugasyonu, bitkilerin detoksifikasyon mekanizmalarının en Önemlilerinden biridir. Bu konjugasyon, glutation-s-transferazlar olarak bilinen multifonksiyonel bir enzim ailesi taraf?ndan katalizlenir. Buğday (Triticum aestivum L.cv.Cumhuriyet-75), arpa (Hordeum vulgare L.cv.Kaya), nohut (Cicer arietinum L.cv.Üspanyol) ve mercimeğin (Lens culinaris Medik.cv.Kışlık-kırmızı-51) seÇilen herbisitler; 2,4-D (2,4-dikloro fenoksiasetik asit), linuron (N-(3,4-diklorofenil)-N«- metoksi-N«-metil Üre) ve insektisitler; paratiyon metil (O,O-dimetil O-(4-nitrofenil)fosforotiyoat), malatiyon (S-1,2- bis(etoksibikarbonil)etil O,O-dimetil fosforoditiyoat) ile muamelesi, köklerde ve filizlerdeki glutation-s-transferaz aktivitesinde yükselen bir artışa sebep olduÛu görülmüştür. Enzim aktivitesinde maksimum artış, 1,37 mM paratiyon metille muamele edilmiş buÛday köklerinde kontrolün %485'i olarak gözlenmiştir. Benzer, fakat daha düşük bir artış, bitkilerin kök ve filizleri için, orijine ve pestisit türüne göre farklanarak glutation (GSH) düzeylerinde gözlenmiştir.Öğe The effect of trypsin and Ca+2 ions on the activity of human gastric lipase (HGL)(1993) Zihnioğlu, Figen; Telefoncu, A…Öğe Evaluation of some plants for potential dipeptidyl peptidase IV inhibitory effects in vitro(2015) Zeytünlüoğlu, Ali; Zihnioğlu, FigenAmaç: Dipeptidil peptidaz IV(DPP IV); çeşitli proseslerin regülasyonunda özellikle plazma glukoz dengesinin sağlanmasında önemli rol oynayan inkretin peptid hormonlarının [glukagon benzeri peptid-1 (GLP-1) ve glukoz-bağımlı insülinotropik polipeptid (GIP)] yıkımından sorumlu bir serin amino (ekzo) peptidazdır. Bu enzimin inhibisyonunun gerçekleştirilmesi ile diyabetin kontrol altına alınması, son yıllarda benimsenen stratejilerin başında gelmektedir. Bu çalışmanın amacı, antidiyabetik özelliğe sahip 16 bitkinin DPP IV inhibisyon etkinliğinin farklı koşullarda hazırlanan sulu ekstraklarında protein değerleri esas alınarak belirlenmesidir.Metod: DPP IV inhibisyonu, oda sıcaklığı ve 60°C'de hazırlanan bitki sulu ekstraktlarının spesifik inhibitör aktivitelerinin ölçülmesi ile değerlendirildi.Bulgular: Test edilen bitkilerden V. vinifera L., A. dracunculus L., P. laurocerasus L., R. caesius L. ve O. europea L.'nın sulu ekstraktlarında DPP IV inhibitor aktivitesinin IC50 değerleri 0.04-0.09 mg protein/ml olarak gözlendi. Yapılan kinetik analizler ile A. dracunculus ekstraktının inhibitor potansiyelinin diğer ekstraktlara göre daha güçlü olduğu belirlendi. Sonuç: Bu çalışma ile seçilmiş olan antidiyabetik tıbbi gıdaların sulu ekstraktlarında DPP IV inhibitor aktivitesinin taranması ve ön karakterizasyonu için ilk rapor oluş- turulmuştur. Bu çalışma tip 2 diyabet tedavisinde kullanılabilecek bitkiler için DPP IV inhibitörleri taranmasına yönelik yeni bir bakış açısı sağlayacaktır.Öğe Farklı kaynaklardan enzimatik hidroliz yoluyla biyoaktif peptid eldesi ve biyolojik etkinliklerinin incelenmesi(Ege Üniversitesi, 2018) Zihnioğlu, FigenBiyoaktif peptidler canlıların vücut fonksiyonlarına ve sağlığına olumlu etkileri bulunan spesifik protein fragmentleridir. Ağız yolu ile alındıklarında aminoasit sekansına bağlı olarak kardiovasküler, sindirim, immun ve sinir sistemi gibi başlıca vücut sistemlerine yönelik tedavi edici etkileri bulunmaktadır. Biyoaktif peptidler bitkisel, hayvansal, fungal, bakteriyel ve venom kaynaklı olabilmektedir. Hedeflenen biyolojik kaynaktan elde edilecek olan biyoaktif peptidler endojen ya da eksojen peptidler olarak değerlendirilebilmektedir. Biyoaktif peptid eldesinde izlenecek yöntem peptidin endojen veya eksojen olmasına göre değişmektedir. Endojen biyoaktif peptidler çeşitli ekstraksiyon yöntemleri ile elde edilebilirken ekzojen biyoaktif peptidler proteinlerin in vitro koşullarda proteazlar ile hidrolizi sonucu biyolojik aktiviteye sahip peptid fragmentlerinin oluşturulmasını temel alır. Yapılan araştırmalarda; farklı protein kaynaklarından antihipertensif, antioksidatif, antitrombotik, antimikrobiyal, antikanser ve immünomodülatör etkili birçok biyoaktif peptid elde edilmiştir. Üretilen biyoaktif peptidler sentetik ilaç katkı maddelerine alternatif, doğal ve tedavi edici özellikte bileşenler olması nedeniyle aktivitelerine bağlı olarak çeşitli ilaçların geliştirilmesinde kullanılabilmektedir. Biyoaktif peptidlere yönelik yapılan araştırmalarda protein kaynağı olarak farklı biyolojik materyaller kullanılabilmektedir. Ülkemizdeki biyolojik kaynakların en verimli şekilde kullanılması ışığında ülkemizin ekonomik gelişimine katkı sağlanması, gıda ve farmakoloji uygulamalarında kullanılabilecek tedavi edici bileşenlerin elde edilmesi amacı ile farklı protein kaynakları (arı larvası vb.) kullanılarak enzimatik hidroliz yöntemi ile peptid eldesi ve elde edilen peptidlerin biyolojik aktivitelerinin araştırılması bu tez önerisinde amaçlandı. Bu bağlamda çalışmada halk arasında inflamasyon, bağışıklık sisitemi hastalıkları, kanser vb. birçok hastalıkta tedavi ve koruyucu etkisi olduğu bilinen bal arısı (Apis Mellifera) larvası kaynak olarak seçildi. Arı larvası peptid hidrolizatlarının elde edilmesinde homojenize edilen larvaların tripsin ve nötraz enzimleri ile hidroliz etkinliği belirlendi. Bu amaçla öncelikle farklı E/S oranları ve hidroliz süreleri denenerek optimizasyon çalışmaları gerçekleştirildi. İleri aşamada elde edilen peptid hidrolizatlarının DPP4, ?-glukozidaz, ACE enzimleri inhibisyonu, metal şelatlama ve antioksidan etkinlikleri araştırıldı. Bu çalışma sonucunda arı larvası peptid hidrolizatlarının potansiyel biyolojik etkilerinin bulunması ile ileriye yönelik medikal araştırma çalışmalarına katkıda bulunulacağı düşünüldü.;Arı Larvası, Biyoaktif Peptidler, DPP4 İnhibisyonu, ? - Glukozidaz İnhibisyonu, Antioksidan, Metal Şelatlama, ACE İnhibisyonu.;Bee Larvae, Bioactive Peptides, DPP4 Inhibition, ? - Glucosidase Inhibition, Antioxidant, Metal Chelation, ACE Inhibition.Öğe Glutation- S-Transferaz enziminin farklı taşıyıcılarda immobilizasyonu ve bazı özelliklerinin incelenmesi(Ege Üniversitesi, 2007) Coşkun, Gülseren; Zihnioğlu, FigenGlutathione s-transferase, detoxification, immobilization, chitosan, alginate, liver.;Glutatiyon-s-transferaz, detoksifikasyon, immobilizasyon, kitosan, aljinat, karaciğer.;Glutatiyon-s-transferazlar (GST?lar) (EC 2.5.1.18) hücresel detoksifikasyonu ve pek çok fizyolojik ve ksenobiotik maddelerin salınımını kapsayan çok fonksiyonlu bir enzim ailesidir. Enzimler karaciğer, böbrek, bağırsak ve diğer dokuların sitozolünde bulunurlar. İndirgenmiş glutatiyonun (?-glutamil-sisteinil-glisin) tiol grubunun, organik bileşiklerdeki elektrofilik merkezlere nükleofilik katılmayı katalizlerler. Bu transferazlar, kimyasal kanserojenler, çevresel kirleticiler ve antitümör ajanları gibi elektrofilik ksenobiotiklerin detoksifikasyonu yanı sıra oksidatif stres esnasında sekonder metabolit olarak oluşan endojen Ü,?-doymamış aldehitler, kinonlar, epoksitler ve hidroperoksitleri inaktive ederler. GST?lar çeşitli kaynaklardan saflaştırılmalarına, mekanizmaları ve özellikleri geniş bir biçimde çalışılmasına rağmen, bu enzimle az sayıda immobilizasyon çalışması bulunmaktadır. Bu çalışmada, glutatiyon-s-transferaz koyun karaciğerinden hazırlandı ve adsorbsiyon, kovalent bağlama ve tutuklama gibi çeşitli tekniklerle immobilize edildi. İmmobilize enzimin bazı fiziksel ve kimyasal özellikleri incelendi. Ayrıca depo, pH, termal ve operasyonel kararlılıkları da araştırıldı.Öğe Glutatiyon-S-Transferaz enziminin immobilizasyonu ve bazı özelliklerinin incelenmesi(Ege Üniversitesi, 1999) Menek, Arzu; Zihnioğlu, FigenMultifonksiyonel bir enzim ailesi olan Glutatiyon-S-transferazlar (GSTs: EC 2.5.1.18), bitkiler, mikroorganizmalar, böcekler ve memelilerin; elektrofilik bileşiklerin toksik etkilerinden korunmasında önemli bir rol oynarlar. Bu enzimler hidrofobik elektrofilik bileşiklerin indirgenmiş glutatiyonla (GSH) konjugasyon reaksiyonunu katalizlerler. Glutatiyon-S-transferazlar memeli dokularında yaygın olarak çalışılmıştır. Bitkilerde son yıllarda yapılan çalışmalar, Glutatiyon-S-transferaz izoenzimlerinin görevinin pestisitlerin metabolizması ile ilgili olduğunu ortaya koymuştur. Ancak bitki Glutatiyon-S-transferazları ve bunların tarım açısından önemleri hakkında hala yeterli bilgi mevcut değildir. Bu çalışmada arpadan elde edilen Glutatiyon-S-transferaz preparatının kalsiyum aljinat içinde tutuklanarak immobilizasyonu ve bazı özelliklerinin incelenmesi amaçlandı. İleri aşamada; depo, pH ve termal kararlılıkları da belirlendi. Anahtar sözcükler: Glutatiyon-S-transferaz, detoksifikasyon, immobilizasyonÖğe Glutatiyonun seçimli ayırım ve tayinine yönelik moleküler damgalı polimerlerin hazırlanması ve kromatografik karakterizasyonu(Ege Üniversitesi, 2007) Dinçer, Ayşe; Zihnioğlu, FigenGlutathione, Molecularly imprinted polymers, High performance liquid chromatography (HPLC), Characterisation.;Glutatiyon, Moleküler Damgalı Polimerler, Yüksek performans sıvı kromatografisi (HPLC), Karakterizasyon.Öğe HPLC separation of ?-galactosidase from watermelon (Citrullus vulgaris)(1999) Önal, Seçil; Zihnioğlu, Figen; Telefoncu, A…Öğe Influence of Red Kidney Bean Seed Proteins on Development, Digestive ?-amylase Activity and Gut Protein Pattern of Leptinotarsa decemlineata (Say)(2017) Ashourı, Shabnam; Pourabad, Reza Farshbaf; Zihnioğlu, Figen; Kocazorbaz, Ebru KocadağThe effects of red kidney bean, Phaseolus vulgaris cv. Goli (L.), seed proteinaceous extract on larval development, digestive ?-amylase and gut protein pattern of Colorado potato beetle, Leptinotarsa decemlineata (Say) were investigated. the results showed that four proteinaceous ammonium sulfate precipitated fractions (30, 50, 70, and 100%) of bean seed extract caused significant inhibition, in vitro, on ?-amylase activity of all larval stages and adults up to 69%. Affinity chromatography using larval gut sample as ligand and silicon dioxide as matrix, were used to identify enzyme inhibitor proteins, but purified protein was not recognized on SDS-PAGE. Alpha-amylase activity of larvae fed on the treated leaves of four different potato cultivars (Agria, Burren, Picasso, and Marx) by bean seed extract was inhibited significantly up to the 60% on Burren. in the bioassay, weight of fourth instar larvae was reduced 19 mg and the larval growth was decreased by 45.35% on Picasso, as compared to the control. in two-dimensional electrophoresis and SDS-PAGE, the gut protein patterns were changed in effects of feeding on leaves treated with bean seed extract. These data revealed that red kidney bean seed extract suppressed digestive ?-amylase activity in vitro and in vivo, caused side effects on the actual parameters monitored and had an impact on the gut protein pattern of L. decemlineataÖğe İnsan gastrik lipaz aktivitesi üzerine tripsin ve Ca+2 iyonlarının etkisi(Ege Üniversitesi, 1989) Zihnioğlu, Figen; Telefoncu, Azmi-iv- O Z E T İnsan gastrik lipazi; konjenital pankreatik lipaz eksikliğinde midede yağ sindiriminin gerçekleşmesi açısından önemlidir. Bu çalışmada preduedonal bölgede etkin bir enzim olan tripsinin(EC 3.4.21.4) insan gastrik lipazına karşı inhibisyon etkÖğe Investigation and isolation of peptide based antiglycating agents from various sources(2019) Kani, Hatice K; Kocazorbaz, Ebru K; Zihnioğlu, FigenAbstract Background: in this work, peptide based antiglycation agents from various sources against the advanced glycation endproducts (AGE) formation was investigated. Materials and methods: As a source of peptides with deglycating activity, Glycine max, Hordeum vulgare, Triticum aestivum, Avena sativa, Prunus dulcis ve Juglans regia were used. the metal chelating activity and antioxidant activity were determined by Cu(II) chelating activity and CUPRAC (Cupric Reducing Antioxidant Capacity) methods. Antidiabetic activity was evaluated through BSA-glucose model. Results: Most of the extracts obtained have inhibitory activity against AGE formation. Among all plant peptide isolates soybean was found to be most efficient by means of antiglycating (IC50 1.33 ?g/mL), antioxidant (28.2?±?1.4 ?mol AAE/mg) and metal chelation activity (55%). Conclusion: As a result, this study can provide preliminary data to literature to support researches those focused on peptide based glycation inhibitors and discovery of potent AGE inhibitory peptidesÖğe Isolation, purification and immobilization of UDC-glucuronyl transferace.(Ege Üniversitesi, 1992) Zihnioğlu, Figen; Telefoncu, AzmiÖZET Ksenobiyotiklerin, organizmadan atılımı, genellikle toksik maddelerin suda çözünebilir metabolite dönüştürülmesini gerktiren bir prosestir. Glukuronidasyon, bu sistemde yer alan ve ksenobiyotiklerin veya endobiyotiklerin suda çözünebilir forma çevrimini sağlıyarak, bu maddelerin idrar ve safra yoluyla atılımını kolaylaştıran bir reaksiyon mekanizmasıdır. Detoksifikasyon sisteminde yer alan enzimatik oksidasyon ve indirgeme reaksiyonlarının fonksiyonları yaygın bir şekilde araştırılmıştır. Kimyasalların gulukuronit konjugatlarına çevriminden sorumlu olan enzimatik prosesler ise son yıllarda ilgi odağı olan bir konudur. Konjugasyon reaksiyonları; iki faz gerektiren bir reaksiyon sistemi olup; oksidasyon (Faz I) reaksiyonlarında madde önce bir hidroksilasyon reaksiyonuna girer ve bunu gulukuronidasyon (Faz II) reaksiyonu takip eder. İlgili olan substratın (toksik madde, ilaç vb.) yapısına bağlı olarak bu mekanizmada farklılıklar gözlenebilir. Birçok ilaçlar ve çervresel kimyasallar (öm;morfin, naftoller ve fenoller) hidroksillenerek organizmadan atılımları sağlanabilir veya aminler, karboksilik asitler ve diğer bazı substrat sınıfları, faz I reaksiyonlarına gerek duymaksızın direkt olarak gulukuronidasyon reaksiyonlarına (Faz II) girebilirler. Böylece, gulukuronidasyon; ksenobiyotik ajanlar için organizmada ilk detoksifikasyon mekanizması olarak yer alır. Gulukuronidasyon reaksiyonları bir enzim ailesi olan UDP-gulukuronil transferazlarca katalizlenir. Bu enzimler; endüstriyel kimyasalların, ilaçların, karsinojenlerin, besin katkı maddelerinin, pestisitlerin konjugasyonlarını gerçekleştirebilirler ve bu sayede organizmayı, birçok toksik maddenin yarattığı zararlı etkilerinden koruyabilirler. İnsan üretimi kimyasalların çeşitliliğinin sınırsız olması, UDP-gulukuronil transferazlar gibi enzimlerin, farklı formlarının, organizmanın detoksifikasyon sistemindeki önemli rolünü açıkça ortaya koymaktadır. UDP-Gulukuronil transferazların, ksenobiyotik metabolizmasındaki potansiyeli bilindiğine göre bu enzimlerin normal ve hastalık durumlarındaki fonksiyonlarının iyi anlaşılabilmesi için daha fazla araştırma yapmaya ihtiyaç duyulacağı açıktır. UDP-Gulukuronil transferazlar hakkında daha çok bilgiye sahip olabilmek amacıyla, bu çalışmada; UDP-gulukuronil transferazların farklı formlarının saflaştırılması ve immobilizasyonu (yapay detoksifikasyon ünitesi olarakkullanımı) amaçlandı. Bazı saf UDP-gulukuronil transferaz preperasyonlart, ksenobiyotikleri ve endojen bileşikleri substrat olarak kullanabilme yeteneklerine bağlı olarak karakterize edilmişlerdir. Bu enzimlerin substrat spesifiklikleri araştırılarak, steroidler ve safra asitleri için spesifik olan bazı enzim formlarının bağıl olarak kapasitelerenin; naftoller, fenoller v.blerine nazaran daha az etkin oldukları saptanmıştır. Fakat, bu enzim formlarının girişim yapan bir substrat spesifikliğine de sahip olduğu da belirlenmiştir. Bu nedenle, saflaştırma işlemine başlamadan önce UDP-gulukuroniltransferaz enzimlerinin substrat spesifiklikleri test edildi. Daha sonra, lamotrigine ve imipramine UDPGT izoformlarmın saflaştırılması amacıyla, bu substrata karşı en aktif olan tür (guinea domuzu, sıçan, tavşan ve insan) belirlendi. Ayrıca, çözünürleştirme adımı için; enzim formlarının farklı substratlara karşı deterjanla aktivasyonu araştırıldı. Farklı UDPGT formlarının saflaştırılması metodlar üzerinde bazı modifikasyonlar yapılarak öç ayrı tür (sıçan.tavşan, guinea domuzu) kullanılarak gerçekleştirildi. Sıçan karaciğer mikrozomları kullanılarak imipramine-UDPGT 60 kat saflaştırıldı. 1-Naftol ve bilirubin UDPGT sırasıyla yaklaşık 14 ve 70-107 kez, guinea pig mikrozomlarından birlikte; ve bunun yanısıra lamotrigine UDPGT tavşan karaciğerinden saflaştırıldı. ileri aşamada, UDP-gulukuronil transferaz (hepatik mikrozom formunda) chitosan'da tutuklama yöntemiyle immobilize edilerek, immobilize enzimin kimyasal ve fiziksel karakterizasyonu yapıldı. Çalışmanın son aşamasında ise UDP-gulukuronil transferazların detoksifikasyon ünitesi olarak ilaç metabolizma çalışmalarında, medikal kullanımı amacıyla reaktör tasarımı yapıldı. Çalışmalar boyunca elde edilen bulgular doğrultusunda, yapılan yorumlar, sonuçlar ve tartışma kısmında ilgili kısımlarda detaylıca tartışıldıÖğe Isolation, purification and immobilization of UDP-Glucuronyl transferase(Ege Üniversitesi, 1993) Zihnioğlu, Figen; Telefoncu, AzmiKsenobiyotiklerin organizmadan atılımı, genellikle toksik maddelerin suda çözünebilir matebolite dönüştürülmesini gerektiren bir prosestir. Glukuronidasyon, bu sistemde yer alan ve ksenobiyotiklerin veya endobiyotiklerin suda çözünebilir forma çevirimini sağlayarak, bu maddelerin idrar ve safra yoluyla atılımını kolaylaştıran bir reaksiyon mekanizmasıdır. Defoksifikasyon sisteminde yer alan enzimatik oksidasyon ve indirgeme reaksiyonlarının fonksiyonları yaygın bir şekilde araştırılmıştır. Kimyasalların gulukuronit konjugatlarına çeviriminden sorumlu olan enzimatik prosesler ise son yıllarda ilgi odağı olan bir konudur. Konjugasyon reaksiyonları; iki faz gerektiren bir reaksiyon sistemi olup; oksidasyon (Faz I) reaksiyonlarında madde önce bir hidroksilasyon reaksiyonuna gider ve bunu gulukuronidasyon (Faz II) reaksiyonu takip eder. İlgili olan substratın (toksik madde, ilaç vb.) yapısına bağlı olarak bu mekanizmada farklılıklar gözlenebilir. Birçok ilaçlar ve çevresel kimyasallar (örn; morfin, naftoller ve fenoller) hidroksillenerek organizmadan atılımları sağlanabilir veya aminler, karboksilik asitler ve diğer bazı substrat sınıfları faz I reaksiyonlarına gerek duymaksızın direkt olarak gulukuronidasyon reaksiyonlarına (Faz II) girebilirler. Böylece, gulukuronidasyon ajanlar için organizmada ilk detoksifikasyon mekanizması olarak yer alır. Gulukuronidasyon reaksiyonları bir enzim ailesi olan UDP- gulukuronil transferazlarca katalizlenir. Bu enzimler; endüstriyel kimyasalların ilaçların, karsinojenlerin, besin katkı maddelerinin, pestisitlerin konjugasyonlarını gerçekleştirebilirler ve bu sayede organizmayı, birçok toksik maddenin yarattığı zararlı etkilerden koruyabilirler. İnsan üretini, kimyasalların çeşitliliğinin sınırsız olması, UDP-gulukuronil transferazlar gibi enzimlerin farklı formlarının, organizmanın detoksifikasyon sistemindeki önemli rolünü açıkça ortaya koymaktadır. UDP-gulukuronil transferazların, ksenobiyotik metabolizmasındaki potansiyeli bilindiğine göre bu enzimlerin normal ve hastalık durumlarındaki fonksiyonlarının iyi anlaşılabilmesi için daha fazla araştırma yapmaya ihtiyaç duyulacağı açıktır. UDP-gulukuronil transferazlar hakkında daha çok bilgiye sahip olabilmek amacıyla, bu çalışmada; UDP-gulukuronil transferazların farklı formlarının saflaştırılması ve immobilizasyonu (yapay detoksifikasyon ünitesi olarak kullanımı) amaçlandı. Bazı saf UDP-gulukuronil transferaz preparasyonları, ksenobiyotikleri ve endojen bileşikleri substrat olarak kullanabilme yeteneklerine bağlı olarak karakterize edilmişlerdir. Bu enzimlerin substrat spesifiklikleri araştırılarak, steroidler ve safra asitleri için spesifik olan bazı enzim formlarının bağıl olarak kapasitelerinin; naftoller, fenoller v.b.lerine nazaran daha az etkin oldukları saptanmıştır. Fakat bu enzim formlarının girişim yapan bir substrat spesifikliğine de sahip olduğu da belirlenmiştir. Bu nedenle saflaştırma işlemine başlamadan önce UDP-gulukuronil transferaz enzimlerinin substrat spesifikleri test edildi. Daha sonra lamotrigine ve imipramine UDPGT izoformlarının saflaştırılması amacıyla, bu substrata karşı en aktif olan tür (guinea domuzu, sıçan, tavşan ve insan) belirlendi. Ayrıca, çözünürleştirme adımı için; enzim formlarının farklı substratlara karşı deterjanla aktivasyonu araştırıldı. Farklı UDPGT formlarının saflaştırılması metodlar üzerinde bazı modifikasyonlar yapılarak üç ayrı tür (sıçan, tavşan, guinea domuzu) kullanılarak gerçekleştirildi. Sıçan karaciğer mikroorganizmaları kullanılarak imipramine-UDPGT 60 kat saflaştırıldı. 1-Naftol ve bilirubin UDPGT sırasıyla yaklaşık 14 ve 70-107 kez, guinea pig mikroorganizmalarından birlikte; ve bunun yanı sıra lamotrigine UDPGT tavşan karaciğerinden saflaştırıldı. İleri aşamada, UDP-gulukuronil transferaz (hepatik mikrozom formunda) chitosan'da tutuklama yöntemiyle immobilize edilerek, immobilize enzimin kimyasal ve fiziksel karakterizasyonu yapıldı. Çalışmanın son aşamasında ise UDP-gulukuronil transferazların detosifikasyon ünitesi olarak ilaç metobolizma çalışmalarında, medikal kullanımı amacıyla reaktör tasarımı yapıldı. Çalışmalar boyunca elde edilen bulgular doğrultusunda, yapılan yorumlar, sonuçlar ve tartışma kısmında ilgili kısımlarda detaylıca tartışıldı.