Yazar "Kurugöl, Zafer" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 20
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Bordetella pertussis enfeksiyonunun farklı yöntemlerle araştırılması(Ege Üniversitesi, 2013) Koturoğlu, Güldane; Aydemir, Şöhret; Kurugöl, ZaferGiriş ve Amaç: Boğmaca, B. pertussis' in neden olduğu tüm yaş gruplarını etkileyen bulaşıcı bir solunum sistemi enfeksiyonudur. Özellikle yenidoğan ve bebeklerde yüksek morbidite ve mortaliteye sahiptir. Ergen ve erişkinlerde atipik ve ılımlı seyreden hastalığa çoğu zaman tanı konularnamakta; bu hastalar duyarlı bebek ve çocuklara bulaşta önemli bir kaynak oluşturmaktadır. Bu nedenle iki haftadan uzun süren öksürüğü olan çocuk ve ergenlerde B. pertussis enfeksiyonunun laboratuvar incelemeleri ile araştırılması önerilmektedir. Bu çalışma ile uzamış öksürüğü olan 0-18 yaş grubu hastalarda kültür, gerçek zamanlı PZR ve serolojik tanı ile B. pertussis enfeksiyonu araştırılması, bu alanda yeni olan tanı testlerinin Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Bakteriyoloji Laboratuvarı'nın rutin laboratuvar çalışmalarına yerleştirilmesi, boğmaca tanısında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları kliniğine laboratuvar desteği verilmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Genel Pediatri Polikliniği'ne Aralık 2009-Ağustos 2010 tarihleri arasında başvuran, uzamış (>14 gün) öksürüğü olan 0-18 yaş grubu 51 hastanın nazofarengeyal sürüntü örneklerinde B. pertussis araştırılması için kültür ve IS481 gen bölgesinin hedeflendiği gerçek zamanlı PZR yöntemleri uygulanmıştır. Ayrıca iki-dört hafta arayla elde edilen iki serum örneğinde anti-PT IgG ve anti-FHA IgG düzeylerinin ölçüldüğü "in-house" ELISA çalışılmış; antikor titresinde dört kat artış veya tek serum örneğinde 100 EU/ml'nin üzerindeki anti-PT IgG titreleri B. pertussis enfeksiyonunun serolojik kanıtı olarak değerlendirilmiştir. Bulgular: Bu çalışmaya alınan 51 hastanın nazofarengeyal sürüntü örneklerinden birinin kültüründe B. pertussis üredi. Altı (%11.8) hastanın nazofarengeyal sürüntü örneğinde IS481 gerçek zamanlı PZR testi pozitifliği saptandı. Serolojik tanı ile dokuz (%17.6) olgu B. pertussis enfeksiyonu olarak değerlendirildi. Toplam 12 (%23.5) hastada en az bir yöntem ile B. pertussis enfeksiyonu saptandı. Bu hastalardan birinde her üç tanı testi ile, ikisinde IS481 gerçek zamanlı PZR ve serolojik tanı ile, üçünde sadece 1S481 gerçek zamanlı PZR ile ve altısında sadece serolojik tanı ile pozitiflik saptandı. Sonuç: Çalışmaya alınan uzamış öksürüğü olan çocuk ve ergenlerin %23.5 (12151)'ü B. pertussis enfeksiyonu olarak değerlendirildi. Uzamış öksürüğü olan çocuk ve ergenlerde kültür, PZR ve serolojik tanı testleri ile araştırıldığında etken olarak B. pertussis'in önemli oranda saptandığı, laboratuvar testleri ile araştırılması gerektiği ve bu alanda standardize testlere gereksinim olduğu sonucuna varıldı.;Prolonged cough, Bordetella pertussis(B. pertussis), culture, real time polymerase chain reaction, serology.;Uzamış öksürük, Bordetella pertussis(B. pertussis), kültür, gerçek zamanlı polimeraz zincir reaksiyonu, seroloji.Öğe Case report: Diarrhea due to Cryptosporidium in a hypogammaglobulinemic child(2001) Delibaş, Songül Bayram; Kurugöl, Zafer; Pektaş, Bayram; Vardar, Fadıl; Özen, Samim; Turgay, NevinCryptosporidiosis immun sistemi sağlam insanlarda kendini sınırlayan diyareyle karakterize iken immün sistemi bozulmuş hastalarda diger GIS şikayetleriyle birlikte görülen uzun süreli ve ciddi diyareye sebep olan zoonotik bir hastalıktır. Bu olgu sunumunda tanisi beklenenden daha hafif ve kisa süreli Cryptosporidium enfeksiyonu sonrasında konulmuş, hipogamaglobulinemik çocuk hasta anlatılmaktadır.Öğe Causes of death in a pediatric oncology unit(1996) Çetingül, Nazan; Kurugöl, Zafer; Kavaklı, Kaan; Öztop, Senay; Nişli, GüngörThe causes of death among cancer patients are categorized as active primary disease, recurrent disease and other factors such as infections, drug toxicity metabolic disturbance, intracranial bleeding or surgery. This study was performed to determine the survival of patients with malignant disease and causes of death in childhood cancer. Two hundred-fifty three patients with malignancy were diagnosed and followed up at the Ege University from January 1988 to December 1993. Fifty-three percent of these patients died during the study period. Fifty-one percent of deaths occurred with active disease, 41.1% with active primary disease and 9.9% during recurrent disease. Seven patients (5.1%) died during remission. Infection was the cause of death in 37 patients (27.2%). Nine patients (6.6%) died due to intracranial bleeding, 6 (4.4%) due to drug toxicity, 5 (3.7%) due to surgical complications and one (0.7%) due to cerebral leukodystrophia. the relative risk of death due to leukemia, lymphoma and Wilms‘ tumor was low. the comparison of percentage of death with corresponding referral percentages shows a relative increase in the risk of death due to CNS tumors, neuroblastoma, bone tumors and soft tissue sarcomas.Öğe Clinical Features of COVID-19 in Children(2020) Bal, Zümrüt Şahbudak; Kurugöl, Zafer; Ozkınay, FerdaIn early December, pneumonia cases of unknown origin started to appear and, on the 7th of January 2020, these cases were declared to be caused by a novel beta-coronavirus according to viral genome sequencing on the 11th of February, 2020. Coronaviruses are enveloped, single strand RNA viruses that have been known to have the ability to mutate rapidly, alter tissue tropism and adjust to different epidemiological situations. As of the end of April 2020, 122,392 laboratory-confirmed cases of COVID-19 had been detected in Turkey, of whom 3,258 died. From the beginning of the COVID-19 epidemic, children seem to be less affected than adults. Therefore, there are limited data regarding the clinical features of COVID-19 in children. The majority of children with confirmed COVID-19 had a history of household contact. The most common symptoms were fever and cough. Previous data suggest that nearly half of patients are afebrile at the onset of the disease. Hospitalization and PICU admission rates for children were lower than for adults. However, PICU admission can be necessitated in children with severe disease. Infants, particularly under the age of 12 months, were more likely to develop severe disease. In children, milder and asymptomatic cases can be challenging and can play a role in transmission. In particular, clinicians should test those children who have a history of family cluster even though they are asymptomatic or present with mild symptoms.Öğe Çocuklarda, astma bronşiale kriz sağıltımında, adrenalin efedrin kürü ile terbutalin inhalasyonunun karşılaştırılması(Ege Üniversitesi, 1982) Kurugöl, Zafer; Süren, Türkan- 6?. - O Z E T Çocukluk yaşlarında A"Bronchiale kriz sağıltımmda genellikle uygulanan adrenalin efedrin kürü ile elde edilen iyileşmeyi, selektir betao agonisti olan terbutalin inhalas- yonuyla elde edilenle karşılaştırma amacıyla, Ege Üniversite si EgeÖğe Çocukluk çağında kazalar ve zehirlenmeler(2001) Kurugöl, Zafer; Mutlubaş, Fatma; Koturoğlu, Güldane; Sözbilen, Murat; Vardar, Fadıl; Özkınay, Ferda; Özkınay, CihangirKazalar, çocukluk çağında sık görülen önemli morbidite ve mortalite nedenidir. Kaza epidemiyolojisi ile ilgili çalışmalar, kazaların önlenmesine katkıda bulunacaktır. Bu çalışmanın amacı, bölgemizde çocukluk çağında sık görülen kaza nedenlerini ve kazaların dağılımını incelemek ve bu verilere dayanarak korunma için alınacak önlemleri saptamaktır. Ocak 1995 - Eylül 1999 yılları arasında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi acil servisine kaza nedeni ile başvuran 9885 çocuk hasta retrospektif olarak değerlendirildi. Düşme, trafik kazası, zehirlenmeler, yanıklar, iş kazaları ve elektrik çarpması başlıca kaza nedenleriydi. Kaza nedenleri arasında en sık düşme saptanırken zehirlenmeler de önemli yer almaktaydı. İlaç zehirlenmesi en sık zehirlenme nedeniydi. Bunu sırasıyla, besin, kimyasal madde ve karbonmonoksit zehirlenmeleri izlemekteydi. Kazalar ve zehirlenmeler en sık yaz ve ilkbahar aylarında; öğleden sonra ve akşam saatlerinde olmakta, hastaneye başvuru da bu zamanlarda olmaktaydı. En sık erkeklerde ve 1-4 yaş grubunda görülmekteydi. Mortalite oranı kazalar için %0.5, zehirlenmeler için ise % 0.2 olarak saptandı.Öğe Diagnostic Value of the Mean Platelet Volume in the Prediction of Respiratory Syncytial Virus in Acute Bronchiolitis(2019) Gökçe, Şule; Kurugöl, Zafer; Koturoğlu, Güldane; Aslan, Aslı; Polater, Sibel; Saydam, Candan ÇiçekAim: Respiratory syncytial virus (RSV) is a viral pathogen that causes lower respiratory system infections in childhood. The purpose of this study was to examine whether mean platelet volume (MPV) changes are significant in the prediction of RSV bronchiolitis. Materials and Methods: One hundred and eighty-four infants who were diagnosed with acute bronchiolitis were divided into groups based on being RSV positive and other respiratory viruses positive. Using the receiver operating characteristic (ROC), diagnostic accuracy was evaluated according to the areas under the curves (AUC) for the diagnosis of bronchiolitis. A p value of <0.05 was considered statistically significant. Results: MPV was significantly lower in patients with single RSV (6.6±1.1 vs 7±1.2, p<0.05). The MPVs were similar in patients diagnosed with positive and negative RSV bronchiolitis (6.8±1.5 vs 7±1.3, p>0.05) and other viruses. ROC curve analysis indicates that the MPV level cut-off point for making the diagnosis of single RSV bronchiolitis was 6.63 fL with a sensitivity and specificity of 55% and 63% respectively. The median AUC was 0.384 for the MPV (95% CI 0.270-0.499, p=0.04). Conclusion: Volume of MP may be a useful marker to provide a prediction on single RSV bronchiolitis. However, the measurement of MPV might not be correct and sufficient to provide a prediction on the types of respiratory viruses in bronchiolitis.Öğe Down sendromlu çocuklarda hepatit B aşısı(2000) Özkınay, Ferda; Kurugöl, Zafer; Demir, Helda; Vardar, Fadıl; Çoğulu, Özgür; Özkınay, CihangirDown sendromlu çocuklarda genellikle rutin aşılama programının uygulanması önerilmektedir. Ancak farklı çalışmalarda Down sendromluların hepatit B aşısına yanıtı ile ilgili çelişkili sonuçlar verilmektedir. Bu çalışmada, rutin doz ve şema ile uygulanan hepatit B aşısının Down sendromlu çocuklarda yeterli bağışıklık sağlayıp sağlamadığının araştırılması amaçlandı. Yaşları 3 ay ile 19 yıl arasında değişen 24 Down sendromlu çocuk çalışmaya alındı. Bu çocuklara 0, 1 ve 6. ay şeması ile hepatit B aşısı (Engerix B) yapıldı. Son aşı dozundan iki ay sonra ilk altı ay içinde anti-HBs düzeyleri kontrol edildi. Yirmi üç (%96) Down sendromlu çocukta koruyucu düzeyin üstünde (>10 IU ml) anti-HBs antikoru oluştuğu görüldü. Ondokuz (%79) çocukta anti-HBs antikor titrasyonu 100 IU ml1 üzerinde, dört (%17) çocukta 10-100 IU ml1 idi. Sadece bir (%4) çocukta antikor düzeyi 10 ml'1 in altında bulundu. Bu çocukta da bir doz daha aşı yapıldıktan sonra yeterli antikor düzeyi geliştiği saptandı. Sağlıklı çocuklarla Down sendromlu çocukların hepatit B aşı yanıtları arasında anlamlı bir fark saptanmadı. Down sendromlu olgularda, hepatit B aşısının da normal çocuklardaki gibi aynı doz ve şema ile yapılmasının uygun olacağı sonucuna varıldı.Öğe Effect of nutritional support on nutritional status of pediatric cancer patients(1998) Egemen, Ayten; Kurugöl, Zafer; Çetingül, Nazan; Tuncer, Nilhan; Kavaklı, Kaan; Öztop, Senay; Nişli, GüngörRecommended dietary intakes can not be achieved by consuming certain amounts and kinds of foods in pediatric cancer patients, since anorexia is the major reason of inadequate dietary intake. the aim of this study is to evaluate the effect of nutritional support achieved by a commercial formula which contains more calories in smaller volumes on pediatric cancer patients. Anthropometric and biochemical measurements of 13 patients supplemented for 12 weeks with a formula were compared with .those of 19 patients who were not (group 1 versus group 2). Anthropometric measurements such as weight, weight/height, mid-arm circumference, mid-arm muscle circumference, body mass index and prealbumin levels of group 1 at the end of 12 weeks were significantly higher compared to initial values. Whereas the anthropometric and biochemical indices of group 2 were lower than the initial values. Week 12 anthropometric measurements and prealbumin levels of the group 1 were significantly higher than those of group 2. Early nutritional support results in a significant improvement in prealbumin levels. Supplementing pediatric cancer patients with a formula which contains adequate protein and calorie in small volumes appears to have anabolizing effect on body composition in a short time.Öğe Evaluation of clinical and immunological parameters in children with primary humoral immünodeficiency treated with intravenous immunoglobulin(1996) Kütükçüler, Necil; Kurugöl, Zafer; Demir, Esen; Aydoğdu, SemaThe authors evaluated five patients with humoral immunodeficiency (two X-linked hypogammaglobulinemia, two common variable immunodeficiency and one hyper-igM syndrome) who were being treated by intravenous immunoglobuiin (IVIG). the children suffered from severe and recurrent bacterial infections, mainly of the respiratory tract, and malabsorption. One of them presented symptoms of arthralgia resembling juvenile rheumatoid arthritis. After the use of IVIG regimen in a dose of 400 mg/kg/4 weeks, the severity and frequency of infections decreased significantly. Serum total IgG, IgM, IgA and IgG subgroup levels were controlled before and after treatment. Minor adverse reactions (chills, fever) were observed only in one child.Öğe Evaluation of post-COVID symptoms of the SARS-CoV-2 Delta and Omicron variants in children: a prospective study(Springer, 2023) Yıldırım Arslan, Sema; Avcu, Gülhadiye; Şahbudak Bal, Zümrüt; Arslan, Asli; Özkınay, Feristah Ferda; Kurugöl, ZaferThe post-COVID-19 syndrome is a new syndrome defined in patients with a history of probable or confirmed SARS-CoV-2 infection, usually within three months of the onset of COVID-19, with symptoms and effects lasting at least 2 months. This study is aimed at comprehensively comparing symptoms of the post-COVID-19 syndrome in children with Delta and Omicron variants. This prospective study included children with COVID-19 followed in hospitalized or outpatient clinics in a tertiary hospital. We used a special questionnaire to ask about the presence of persistent symptoms more than 12 weeks after the initial diagnosis. Patients with positive SARS-CoV-2 PCR were selected randomly and grouped according to the dominant variants in our country at that time as follows: Omicron group (after December 16, 2021); Delta (B.1.617.2) group (August 15, 2021, and December 15, 2021). This study included 200 children, 71 of whom were in the Delta group and 129 of whom were in the Omicron group. Weakness (8.5% vs. 1.6%; p = 0.017), the impact of physical efforts (5.6% vs. 3.9%; p = 0.020), fatigue (22.5% vs. 8.5%; p = 0.009), anxiety disorder (12.7% vs. 0.8%; p = 0.001), and gastrointestinal changes (12.7% vs. 4.7%, p = 0.050) were statistically significantly higher in patients with the Delta variant compared to patients with the Omicron variant. There were no differences between the groups regarding anorexia, anosmia/ageusia, arthralgia, influenza-like symptoms, sleeping disorders, decreased physical activity daily, headache, need for analgesia, concentration and memory disorder, and weight loss (p > 0.05).Conclusion: This study showed that weakness, the impact of physical efforts, fatigue, anxiety disorder, and gastrointestinal changes were more frequent in the Delta group compared to the Omicron group. The incidence of post-COVID-19 syndrome is high in children as well as adults and affects several systems; therefore, it should be kept in mind that children should be followed for post-COVID-19 syndrome.Öğe Gastrointestinal ğnfections(2014) Kurugöl, Zafer; Devrim, İlkerİshalli hastalıklar bütün dünyada sağlık kurumlarına başvurunun en sık nedenleri arasında sayılmaktadır. Dünya genelinde yılda yaklaşık 2-3 milyar kişinin gastroenterite yakalandığı tahmin edilmektedir. Beş yaş altındaki çocukların yılda ortalama 3,2 kez ishal oldukları bildirilmiştir. Gastrointestinal infeksiyonlar hijyen koşullarının ve sağlık sisteminin geri olduğu, alt yapının ve besin sanitasyonunun yetersiz olduğu gelişmekte olan ülkelerde yaygın olarak görülmekte- dir. Akut gastroenterit (AGE) dışkı kıvamının yumuşa- ması ve/veya sıklığının artması (günde 3 veya daha fazla) olarak tanımlanır. Ateş veya kusma eşlik edebi- lir. İshal genel olarak 7 günden daha kısa sürer ve 14 günü aşmaz. Gastrointestinal sistem infeksiyonlarına virus, bakteri, protozoa, helmit ve mantarlar neden olur. Antibiyotik tedavisi bakterilere sekonder enterik bakteryel infeksiyonlarda belli endikasyon ve bakteri- ler için endikedir. Gastroenterit tedavisinde en önem- li basamak çocuğun sıvı ve elektrolit dengesini sağla- mak için rehidratasyon ve replasman tedavisidir. Birçok hastada oral rehidratasyon tedavisi yeterlidir.Öğe Hemofilik çocuklar sünnet edilmeli mi?(1999) Kavaklı, Kaan; Kurugöl, Zafer; Nişli, GüngörHemofili hastalarının topluma sosyal ve kültürel entegrasyonu modern hemofili tedavisinin temel ilkesidir. Sünnet, hemofili hastaları ve aileleri için önemli bir sosyal sorundur. Bu çalışmada, hemofilili çocukların ve anne-babalarının sünnet konusundaki düşüncelerinin ve olayın psikososyal boyutunun ortaya konması amaçlandı. Çalışmaya katılan 105 hemofili hastası ve ailesi ile birebir görüşüldü ve anket uygulandı. Sünnet olmamış hasta ailelerinin %94'ü çocuklarına ısrarla sünnet yaptırmak istiyordu. Bunların %80'i toplumsal gelenek ve dini zorunluluk olduğu için sünnetin mutlaka yapılması gerektiği düşüncesindeydi. Sünnet olamamak hastaların %80'inde, ailelerin %82'sinde utanç ve eksiklik duygusuna neden oluyordu. Ancak, hemofili hastalarının %60'ı, ailelerin %85'i sünnet işleminden endişe duymaktaydı. Kanama riski en önde gelen (%70) endişe nedeniydi. Çocuğunu sünnet ettiren ailelerin tümü "artık çocukları toplum içinde eksikli biri olmadığı için" mutluydu. Toplumsal baskılarla bunalan ve sünnet olmaya istekli olan hemofili hastalarının sünnet edilmesi, onlara ve ailelerine destek olunması, hastaların topluma entegrasyonuna yardımcı olacaktır.Öğe İzmir'de beş yaş altı çocuklarda rotavirüs gastroenteriti: Sıklık, klinik, risk faktörleri(Ege Üniversitesi, 2001) Kurugöl, Zafer; Özkınay, Cihangirlotaviruslar, gerek gelişmekte olan gerekse gelişmiş ülkelerde, çocuklarda, özellikle yaşından küçük çocuklarda gastroenteritlerin en önde gelen etkenidir. Gelişmiş Ikelerde hospitalizasyon, morbiditeye, dolayısıyla önemli mali kayıplara yol açar. lelişmekte olan ülkelerde ise morbiditeye neden olması yanında malnütrisyona, »ortaliteye de neden olmaktadır. Rotavirus enfeksiyonlarına karşı koruyucu bir aşı ygulaması ile rotavirus enfeksiyonuna bağlı morbidite ve mortalitenin önemli ölçüde zaltılabileceği düşünülmüş; birçok ülkede rotavirus aşılaması gündeme gelmiştir, ncak, böyle bir aşının uygulanmasına karar vermek için, öncelikle o ülkede rotavirus nfeksiyonunun topluma getirdiği yükün bilinmesi gerekmektedir. Bu nedenle, elişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde rotavirus gastroenteritinin topluma getirdiği ûkü araştıran çalışmalar planlanmıştır. u çalışmada, bir yıl boyunca Izmirdeki üç eğitim hastanesine akut ishal nedeniyle aşvuran ya da yatırılan 5 yaş altı çocuklarda rotavirus gastroenteriti sıklığı ve rtavirus enfeksiyonu sıklığını etkileyebilecek mevsim, yaş, sadece anne sütü ile eslenme, sosyoekonomik durum, anne-baba eğitimi, yerleşim yeri gibi risk fakörleri raştırılmıştır. Vesikari skorlaması kullanılarak rotavirus ishallerin klinik ağırlığı rtavirus dışı etkenlerin yaptığı ishallerle karşılaştırılmış; aşılamanın gerekli olup Imadığını tartışılmıştır. alışma, İzmir ilinde üç eğitim hastanesinde 1 yıl süresince yapılmış; akut ishal 9deniyle başvuran 5 yaş altı çocuklardan 920'si çalışmaya alınmıştır. Bu hastaların aita örneklerinde ELİSA yöntemi le rotavirus antijeni araştırılmıştır. Olguların 36'sında (%39.8) rotavirusların ishal etkeni olduğu saptanmıştır. Rotavirus antijeni Dzitif saptanan gaita örneklerinde PCR ile rotavirus serotiplemesi yapılmış, olguların >85'înde G1 serotipinin sorumlu olduğu saptanmıştır. 71Cinsiyet, prematüre doğum, ebeveynlerin eğitim düzeyi ve çalışma durumu, ailenin sosyoekonomik düzeyi, yerleşim yeri, yaşanılan evin hijyen koşullan gibi durumların otavirus enfeksiyonlan için risk faktörü olmadığı gösterilmiştir. Sadece anne sütü ile \ aydan daha kısa süre beslenen çocuklarda, 4 aydan daha uzun süre beslenenlere jöre rotavirus gastroenteritine yakalanma riskinin iki kat fazla olduğu saptanmıştır. Yaş ile rotavirus pozitifliği arasında anlamlı ilişki olduğu bulunmuştur. Rotavirus gastroenteritlerinin 6-23 ay grubu çocuklarda sık görüldüğü; rotavirus pozitif olguların %48.1'inin 1 yaş, %80.7'sinin 2 yaş altındaki çocuklar olduğu saptanmıştır. Rotavirus ishallerinin, mevsimsel bir dağılım gösterdiği; Ocak-Mart aylarında pik yaparken, yaz aylarında nadir görüldüğü saptanmıştır. Rotavirus pozitif olgularda günlük ishal ve kusma sayısı anlamlı derecede daha fazla olduğu; kusmanın rotavirus pozitif olgularda anlamlı derecede daha uzun sürdüğü saptanmıştır. Akut ishal nedeniyle hastaneye yatışların %53'ünden rotavirus sorumlu olduğu; ishale bağlı hastaneye yatışlarda da etken olarak rotaviruslar ilk sırada yer aldığı gösterilmiştir. Rotavirusa bağlı ishallerin rotavirus dışı ishallere göre daha ağır seyrettiği, daha ağır dehidratasyona ve hospitalizasyona yol açtığı saptanmıştır. Bu çalışmanın sonuçları, Izmirde rotavirusların 5 yaş altındaki çocuklarda görülen jastroenteritJerin en sık nedeni olduğunu, rotavirus gastroenteritlerinin sanılanın ıksine dehidratasyonla seyreden ağır gastroenterite neden olduğunu göstermektedir. 5u nedenle, rotavirus enfeksiyonlarına karşı koruyucu olan bir aşının, süt çocuğu shallerini özellikle ağır ishalleri önleyebileceği sonucuna varılmıştır. 72Öğe Önceden Sağlıklı Çocuklarda Aşılama: Türkiye CumhuriyetiUlusal Bağışıklama Çizelgesinde Yer Alan ve AlmayanAşılara İlişkin Uygulama Önerileri - 2020(2020) Somer, Ayper; Hacımustafaoğlu, Mustafa; Çiftçi, Ergin; Arısoy, Emin Sami; Tezer, Hasan; Kurugöl, Zafer; Kara, Ateş[Abstract Not Available]Öğe Outbreak of varicella in preschool children despite one-dose vaccination(2018) Kurugöl, Zafer; Gökçe, ŞuleIn Turkey, a single-dose varicella vaccine was introduced into the National Immunization Program in 2013. Before this implementation, varicella vaccine had been available in the private sector since 2000. However, varicella outbreaks continued to occur in preschools and elementary schools. We investigated a varicella outbreak to estimate the effectiveness of 1-dose varicella vaccine and to evaluate potential risk factors for breakthrough disease. This study was carried out during a varicella outbreak in 3 preschools in İzmir, Turkey, in April 2016. Using questionnaires, data including children’s medical and vaccination histories were collected from their parents. Attack rates in vaccinated and unvaccinated children were calculated and the analyses of vaccine effectiveness and of risk factors for breakthrough disease were conducted. A total of 124 children were enrolled in the study. of the 124 children, 77 (62%) had received 1-dose varicella vaccine before the outbreak. Varicella developed in 34 of 124 children during the outbreak, and 18 of them (53%) had breakthrough varicella. the attack rate was 23.4% among vaccinated children and 34% among unvaccinated children. the effectiveness of singledose varicella vaccine was 33.6% against varicella disease of any severity and 82.5% against moderate or severe varicella. Children vaccinated 5 or more years before the outbreak had 3.5 times the risk of disease than those who had been vaccinated more recently (OR 3.5 [95% CI, 1.08-11.5]); p= 0.046). Age at vaccination (<15 months vs.?15 months) and the brands of varicella vaccine were not associated with the increased risk of breakthrough varicella. Our study suggests that one-dose of varicella vaccine is not sufficient to prevent school outbreaks. A 2-dose varicella vaccination program may help to prevent varicella outbreaks and achieve effective control of the disease.Öğe Primary ovarian rhabdomyosarcoma coexisting with Pseudo-Meigs’ syndrome in a young patient: a case report and brief literature review(2020) Gökçe, Şule; Kurugöl, Zafer; Orujov, Elvin; Serin, GürdenizPrimary rhabdomyosarcoma is one of the malignant soft tissue sarcomas of childhood originating from embryonic mesenchyme. the tumor can occur in the head, neck region, and limbs, and genitourinary system. Primary ovarian rhabdomyosarcoma is an extremely rare malignancy with a few documented pediatric patients in the literature. Pseudo-Meigs’ syndrome is a type of Meigs’ syndrome that is usually associated with other benign ovarian tumors or any other type of malignant tumors. It is a rare condition characterized by ascites, pleural effusion, benign ovarian tumors or fibroma-like tumors, and resolution of ascites and pleural effusion after the removal of the tumor. A patient of Asian origin came to our clinic with symptoms of mild dyspnea, and gradually increasing abdominal swelling. Magnetic resonance imaging scans indicated masses with solid cystic components on both ovaries with a suspicion of malignancy, showing bilateral pleural effusion and massive ascites. This is the first reported case of a pure primary ovarian rhabdomyosarcoma associated with a Pseudo-Meigs syndrome in a young girl.Öğe Primary ovarian rhabdomyosarcoma coexisting with Pseudo-Meigs’ syndrome in a young patient: a case report and brief literature review(2020) Gökçe, Şule; Kurugöl, Zafer; Orujov, Elvin; Serin, GürdenizPrimary rhabdomyosarcoma is one of the malignant soft tissue sarcomas of childhood originating from embryonic mesenchyme. The tumor can occur in the head, neck region, and limbs, and genitourinary system. Primary ovarian rhabdomyosarcoma is an extremely rare malignancy with a few documented pediatric patients in the literature. Pseudo-Meigs’ syndrome is a type of Meigs’ syndrome that is usually associated with other benign ovarian tumors or any other type of malignant tumors. It is a rare condition characterized by ascites, pleural effusion, benign ovarian tumors or fibroma-like tumors, and resolution of ascites and pleural effusion after the removal of the tumor. A patient of Asian origin came to our clinic with symptoms of mild dyspnea, and gradually increasing abdominal swelling. Magnetic resonance imaging scans indicated masses with solid cystic components on both ovaries with a suspicion of malignancy, showing bilateral pleural effusion and massive ascites. This is the first reported case of a pure primary ovarian rhabdomyosarcoma associated with a Pseudo-Meigs syndrome in a young girl.Öğe Sever hastalığı: Bir olgu nedeniyle(2006) Koturoğlu, Güldane; Kurugöl, ZaferSever hastalığı genellikle 10-13 yaşları arasındaki erkeklerde görülen kalkaneusun osteokondrozudur. Bir veya her iki topukta ağrı vardır. Ağrı genellikle Aşil tendonunun kalkaneusa yapışma yerindedir. Tanı fizik muayene ile konur ancak ayırıcı tanı açısından radyolojik inceleme önerilir. İki haftadır her iki topuktaki ağrı yakınması ile başvuran 12 yaşındaki erkek olguya klinik bulgulara dayanılarak ve olası diğer nedenler ekarte edilerek Sever hastalığı tanısı konuldu. Bu olgu sunumu ile özellikle adolesan dönemdeki erkek çocuklarda herhangi bir travma olmaksızın ortaya çıkan topuk ağrılarında Sever hastalığı'nın düşünülmesi gerektiğini, aktivite kısıtlaması ve antiinflamatuar tedavi ile kolay yanıt alınabileceğini vurgulamak istedik.Öğe Vaccination in Previously-Healthy Children: PracticeRecommendations on Vaccines Included and Not Includedin the National Immunization Schedule of the Republic ofTurkey – 2020(2020) Somer, Ayper; Hacımustafaoğlu, Mustafa; Çiftçi, Ergin; Arısoy, Emin Sami; Tezer, Hasan; Kurugöl, Zafer; Kara, Ateş[Abstract Not Available]