Yazar "Kerry, Zeliha" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 28
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Anjiyotensin Dönüştürücü Enzim İnhibitörlerininAlzheimer Hastalığında Kullanım Potansiyeli:Avantaj ve Dezavantajları: Geleneksel Derleme(2022) Anacak, Günay Yetik; Başol, Cemre; Kerry, ZelihaAlzheimer, bilişsel fonksiyonlarda kayıplara neden olan nörodejeneratif bir hastalıktır. Alzheimer’ın patogenezinde toksik amiloidbeta (Aß) peptid birikimi, tau proteinlerinin hiperfosforilasyonu ve asetilkolin seviyelerindeki azalma yatmaktadır. Bu kapsamda, kolinesteraz inhibitörleri ve N-metil-D-aspartat antagonistleri ileri Alzheimer tedavisinde kullanılmaktadırlar. Ancak yine de ileri veya orta düzeydeki Alzheimer’da daha etkin tedavilerin bulunmasına ihtiyaç vardır. Bu nedenle bilim insanları, Alzheimer’ın patolojisindeki moleküler yolakları ve bu süreçleri etkileyebilecek ilaçları araştırmaktadırlar. Alzheimer’da anjiyotensin dönüştürücü enzim [angiotensin converting enzyme (ACE)] inhibitörlerinin kullanımına yönelik çelişkili çalışmalar mevcuttur. İn vitro çalışmalar, ACE’nin P maddesi seviyesini ve peroksizom proliferatör aktive reseptör-gama aktivitesini azaltarak, Aß yıkımını azaltabileceğini göstermiştir. Ayrıca ACE’nin asetilkolin salınım inhibisyonunu ve Aß birikimini artırdığı kanıtlanmıştır. Bu kapsamda, ACE inhibitörlerinin Alzheimer prognozunu azalttığını gösteren klinik çalışmalar mevcuttur. Bu çalışmaların tersine, ACE inhibitörlerinin Alzheimer’da demans riskini artırdığına yönelik klinik bulgular da vardır. ACE’nin aynı zamanda N terminal bölgesi ile Aß birikimini direkt azalttığının gösterilmiş olması bu paradoksu açıklayabilir. Dolayısıyla ACE inhibitörleri, Alzheimer tedavisinde Aß birikimini direkt artırarak düşman, ancak “downstream” mekanizmalar üzerinden etki göstererek dost bir yaklaşım ortaya koyabilir. Bütün bu veriler göz önüne alındığında, Alzheimer tedavisi için santral sinir sistemine girebilen ve N terminal bölgesini değil, C terminal bölgesini inhibe eden ACE inhibitörlerinin geliştirilmesi umut verici bir hedef olabilir. Bu derlemede, ACE inhibitörlerinin Alzheimer gelişimindeki olumlu ve olumsuz rolleri, mekanizmaları, santral etkili ve aktif bölge seçici ACE inhibitörlerinin ayrımı incelenmiştir.Öğe Balon anjiyoplasti uygulanan tavşanlarda taurinin LOX-1 reseptör ekspresyonu üzerine etkileri(Ege Üniversitesi, 2008) Gökçe, Göksel; Kerry, ZelihaLektin benzeri okside düşük yoğunluklu lipoprotein reseptörü (LOX-1), yüksek oranda aterojenik LDL'nin damar endotel hücrelerine bağlanması ve internalize olmasından sorumlu temel reseptördür. Bu çalışma, balon hasarı ve oksidatif stresin tavşan ilyak arterinde LOX-1 ekspresyonu üzerine etkilerinin, ve bu etkilerin taurin tarafından düzenlenmesinin incelenmesi amacıyla gerçekleştirilmiştir. Balon hasarı, ilyak arterde aortik bifurkasyonun 2-3 mm önünde oluşturulmuştur. Oksidatif stres, özgül bir glutatiyon sentez inhibitörü olan butiyonin sülfoksiminin (BSO, 75 mg/kg b. wt., s.c) 15 gün uygulanmasıyla oluşturulmuştur (BSO grubu, n = 5). Taurin, içme suyu içinde % 1 oranında (ağ / hac) tek başına ya da BSO varlığında uygulanmıştır (Taurin Gubu ve BSO+taurin grubu, n = 5). Plasebo grubuna ve sadece taurin uygulanan gruba BSO çözücüsü olarak 4 ml % 0.9 NaCl verilmiştir. Orta kulak arteri kanüle edilerek hayvanların kan basınçları ölçülmüştür. Kan örneklerinde glutatiyon, okside glutatiyon, glutatiyon peroksidaz, katalaz ve malondialdehid düzeyleri spektrofotometrik olarak ölçülmüştür. Neointimal hiperplazinin büyüklüğü hematoksilin ve eozin ile boyanmış arter segmentlerinde incelenmiştir. Düz kas hücreleri intimal alandaki varlığı Ü-aktin antikoru ile saptanmıştır. LOX-1 ekspresyonu, immunohistokimyasal olarak belirlenmiş, LOX-1 protein ve gen ekspresyon düzeyleri Western Blot analizi ve kantitatif RT-PCR ile hesaplanmıştır. Taurin, BSO tarafından baskılanan plazma antioksidanlarının düzeylerini geriye çevirmiştir ve BSO'nun kan basıncında oluşturuduğu artışı baksılamıştır. Plasebo grubunda % 29,9 olan stenoz yüzdesi BSO grubunda % 72'ye çıkmıştır. Bu artışı, taurin % 42'ye geriletmiştir (ANOVA; BSO ve BSO+taurin; P <0,001; n =5). LOX-1 reseptörünün BSO grubunda hem intimal hem de medyal alanda eksprese olduğu gösterilmiştir. Taurin, BSO grubunda LOX-1 gen ekspresyonundaki artışı azaltmıştır. (ANOVA; BSO ve BSO+taurin; P <0.01; n = 5). Sonuçlarımız balon hasarı oluşturulmuş tavşan ilyak arterinde stenoz yüzdesi ve LOX-1 ekspresyonunun oksidatif stresteki artışla korelasyon içinde olduğunu göstermiştir. Taurinden restenozun önlenmesinde terapötik olarak faydalanılabilir.Öğe Bazı Kalsiyum kanal blokörü ilaçların izole tavşan torasik aorta ring preparatında endotelyuma bağlı gevşemeler üzerindeki etkilerinin araştırılması(Ege Üniversitesi, 1993) Kerry, Zeliha; Özer, AslıBu çalışmada üç farklı kimyasal gruba ait kalsiyum kanal blokörünün (Diltiazem, Verapamil ve Nikardipin) tavşan torasik aorta ring prepatında asetilkolin ile stimule edilen endotele-bağlı gevşemeler üzerindeki etkileri araştırılmıştır. Nikardipin incelenen tüm konsantrasyon düzeylerinde, diltiazem yüksek (10-4 ve 105 M) konsantrasyon düzeylerinde, anlamlı bir inhibisyon meydana getirirken, verampil ile tüm konsantrasyon düzeylerinde herhangi anlamlı bir inhibisyon gözlenmemiştir.Öğe Different responses of fluvastatin to cholesterol-induced oxidative modifications in rabbits: evidence for preventive effect against DNA damage(Wiley-Blackwell, 2013) Sevin, Gulnur; Yasa, Mukadder; Akcay, Delen Yasemin; Kirkali, Guldal; Kerry, ZelihaHypercholesterolemia is a major risk factor for atherosclerosis and related occlusive vascular diseases. We investigated the effect of low-dose fluvastatin (2 mg kg-1 day-1) on antioxidant enzyme activities [superoxide dismutase (SOD), catalase], vascular reactivity changes and oxidatively induced DNA damage in early stage of atherosclerosis in hypercholesterolemic rabbits. The animals were divided into three groups each composed of 10 rabbits. The control group received a regular rabbit chow diet, and the cholesterol group had hypercholesterolemic diet (2%, 4 weeks). The fluvastatin group was given hypercholesterolemic diet plus fluvastatin. Dietary intake of cholesterol significantly increased total cholesterol levels in rabbits (control, 0.85 +/- 0.29; cholesterol, 12.04 +/- 4.61; fluvastatin, 8.07 +/- 2.72 mmol l-1 ). Hypercholesterolemic diet revealed discernible fatty streaks in arcus aortae. Fluvastatin significantly reduced the areas of the lesions. The diet significantly increased SOD activities in both erythrocyte and tissue. Treatment with fluvastatin normalized the increased activity of SOD in both erythrocyte and aortic tissues from the cholesterol group. Cholesterol feeding decreased the sensitivity to acetylcholine, and treatment with fluvastatin significantly restored the diminished sensitivity to acetylcholine in thoracic aortae. Cholesterol feeding caused oxidatively induced DNA damage in liver tissues determined by the increased levels of 8-hydroxyguanine (8-OH-Gua) and 2,6-diamino-4-hydroxy-5-formamidopyrimidine (FapyGua). Fluvastatin decreased only FapyGua level in liver. In conclusion, our results may suggest that fluvastatin seems to play a protective role on high cholesterol-induced oxidative stress and DNA damage. Copyright (c) 2012 John Wiley & Sons, Ltd.Öğe Dihidropiridin türevi CD-832 ile tedavinin tavşan karotid arterind neo-intima gelişimi ve vasküler reaktivite üzerine etkisi(Ege Üniversitesi, 1999) Kerry, ZelihaDüz kas hücrelerinin arter duvarı içerisine birikimi intimal kalınlaşma olarak adlandırılır ve aterosklerozun erken dönemini yansıtır (1). Son 10 yılda, tavşan karotid arteri çevresine silikon yaka uygulanması ile intimal kalınlaşma oluşturulmasına yönelik deneysel çalışmalar yürütülmüştür (2,3). Bu projede de kullanılan söz konusu modelde, intimal tabakada kalınlaşmaya sahip arterler, insanda aterom gelişiminin erken dönemine benzer şekilde, serotonine duyarlılık artışı ve asetilkoline gevşeme cevaplarında azalma gibi karakteristik vasküler reaktivite değişiklikleri gösterir(4,5). Çeşitli hayvan çalışmalarında ve son zamanlarda insanlarda yapılan incelemelerde, kalsiyum kanal blokörlerinin erken lezyon döneminde aterosklerotik proçesin gelişimini geciktirdiği bildirilmiştir (6). Kesin mekanizma(lar) tam olarak aydınlatılmadıysa da, kalsiyum kanal blokörlerinin düz kas hücre göçünü ve poliferasyonunu (7,8) inhibe ettiği, damat duvarına trombosit adhezyonunu azalttığı (9) ve serbest radikal kaynaklı hücre hasarına karşı koruduğu (10) gösterilmiştir. CD-832, [(4R)-(-)-2-(nikotinoil-amino)etil 3-nitroppropil 1,4-dihidro-2,6- dimetil-4,3-nitrofenil, 3,5-piridin dikarboksilat], yapısında bir nitrat ester grubu içeren dihidropiridin türevi yeni bir kalsiyum kanal blokörü olarak, CD-832'nin antiaterosklerotik ekinliği çalışılmamıştır. Bu nedenle, bu projenin amacı CD-832'nin tavşan karotid arterinde yaka uygulamasına bağlı olarak meydana gelen intimal kalınlaşma ve buna eşlik eden vasküler reaktivite değişiklikleri üzerine etkilerinin incelenmesidir. Çalışmamızdan elde edilen sonuçlar yeni bir dihidropiridin türevi kalsiyum kanal blokörü olan CD-832'nin yaka modelinde intimal kalınlaşma ve birlikte gelişen vasküler reaktivite değişikliklerini etkilemediğini göstermektedir.Öğe Endotel hasarı sonrası gelişen vasküler düz kas proliferasyonunda telomer devamlılığında araştırılması(Ege Üniversitesi, 2007) Kerry, Zeliha; Özşarlak Sözer, GönenDüz kas hücre proliferasyon ve/veya migrasyonuna bağlı olarak gelişen intimal hiperplazinin ateroskleroz patojenezi ile balon anjiyoplasti sonrası oluşan restenozdan sorumlu olduğu bilinmektedir. Ökaryotik hücrelerde, kromozomların uçlarında bulunan telomerler kromozomal bütünlüğünü korumak üzere etkinlik gösterirler. Söz konusu telomerler kromozomal replikasyon sürecinin sürdürülmesinde ve yine hücresel yaşlanma sürecinin zamanlanmasında anahtar bir rol oynarlar. Telomer devamlılığı telomeraz enziminin aktivitesi ile sürdürülür. Yüksek oranda proliferasyon gösteren hücrelerde telomeraz aktivitesinin arttığı gösterilmiştir. Bunun yanı sıra, damar düz kas hücrelerinde telomeraz aktivitesinin arttığı ve telomeraz inhibisyonunun ise damar düz kas hücre büyümesini engellediği de gösterilmiştir. Bu açıdan bakıldığında, ateroskleroz ve balon anjiyoplasti sonrası gelişen restenozun patojenezindeki telomeraz aktivitesi ve telomer devamlılığının rolü tam olarak saptanamamıştır. Bu projede vasküler düz kas hücre proliferayonunda telomeraz aktivitesinin rolü ile düz kas hücre proliferasyonu ve telomer devamlılığı arasındaki ilişkinin araştırılması amaçlanmıştır. Bu amaçla tavşan ilyak arterine balon anjiyoplasti uygulanmış ve daha sonra hasar gören ve görmeyen ilyak arterler izole edilerek telomeraz aktivitesi ve telomer devamlılığı araştırılmıştır. Bunun yanı sıra ilyak arter segmentlerinde intimal hiperplaziyi saptamak üzere morfometrik ve immünohistokimyasal analizler gerçekleştirilmiştir. Çalışmamızın sonuçları ilyak artere balon anjiyoplasti uygulamasının, hasar görmüş arterlerde damar düz kas hücrelerinin intimal tabakaya göç etmesinden kaynaklanan bir intimal hiperplaziye neden olduğunu göstermiştir. Ayrıca, hasar gören ilyak arter segmentlerinde telomeraz aktivitesi saptanmamıştır. Çalışmamızın sonuçları, bunların yanı sıra, hasar görmüş ilyak arter damar segmentlerinde telomerik restriksiyonel fragmanların kısaldığına işaret etmektedir.Öğe Endotel hasarı sonrası gelişen vasküler düz kas proliferasyonunda telomer devamlılığında araştırılması(Ege Üniversitesi, 2007) Kerry, ZelihaDüz kas hücre proliferasyon ve/veya migrasyonuna bağlı olarak gelişen intimal hiperplazinin ateroskleroz patojenezi ile balon anjiyoplasti sonrası oluşan restenozdan sorumlu olduğu bilinmektedir. Ökaryotik hücrelerde, kromozomların uçlarında bulunan telomerler kromozomal bütünlüğünü korumak üzere etkinlik gösterirler. Söz konusu telomerler kromozomal replikasyon sürecinin sürdürülmesinde ve yine hücresel yaşlanma sürecinin zamanlanmasında anahtar bir rol oynarlar. Telomer devamlılığı telomeraz enziminin aktivitesi ile sürdürülür. Yüksek oranda proliferasyon gösteren hücrelerde telomeraz aktivitesinin arttığı gösterilmiştir. Bunun yanı sıra, damar düz kas hücrelerinde telomeraz aktivitesinin arttığı ve telomeraz inhibisyonunun ise damar düz kas hücre büyümesini engellediği de gösterilmiştir. Bu açıdan bakıldığında, ateroskleroz ve balon anjiyoplasti sonrası gelişen restenozun patojenezindeki telomeraz aktivitesi ve telomer devamlılığının rolü tam olarak saptanamamıştır. Bu projede vasküler düz kas hücre proliferayonunda telomeraz aktivitesinin rolü ile düz kas hücre proliferasyonu ve telomer devamlılığı arasındaki ilişkinin araştırılması amaçlanmıştır. Bu amaçla tavşan ilyak arterine balon anjiyoplasti uygulanmış ve daha sonra hasar gören ve görmeyen ilyak arterler izole edilerek telomeraz aktivitesi ve telomer devamlılığı araştırılmıştır. Bunun yanı sıra ilyak arter segmentlerinde intimal hiperplaziyi saptamak üzere morfometrik ve immünohistokimyasal analizler gerçekleştirilmiştir. Çalışmamızın sonuçları ilyak artere balon anjiyoplasti uygulamasının, hasar görmüş arterlerde damar düz kas hücrelerinin intimal tabakaya göç etmesinden kaynaklanan bir intimal hiperplaziye neden olduğunu göstermiştir. Ayrıca, hasar gören ilyak arter segmentlerinde telomeraz aktivitesi saptanmamıştır. Çalışmamızın sonuçları, bunların yanı sıra, hasar görmüş ilyak arter damar segmentlerinde telomerik restriksiyonel fragmanların kısaldığına işaret etmektedir.Öğe Endotel hasarı sonrası gelişen vasküler düz kas proliferasyonunda telomer devamlılığının araştırılması(Ege Üniversitesi, 2008) Özşarlak Sözer, Gönen; Kerry, ZelihaDüz kas hücre proliferasyon ve/veya migrasyonuna baglı olarak gelisen intimal hiperplazinin ateroskleroz patojenezi ile balon anjiyoplasti sonrası olusan restenozdan sorumlu oldugu bilinmektedir. Ökaryotik hücrelerde, kromozomların uçlarında bulunan telomerler kromozomal bütünlügünü korumak üzere etkinlik gösterirler. Söz konusu telomerler kromozomal replikasyon sürecinin sürdürülmesinde ve yine hücresel yaslanma sürecinin zamanlanmasında anahtar bir rol oynarlar. Telomer devamlılıgı telomeraz enziminin aktivitesi ile sürdürülür. Yüksek oranda proliferasyon gösteren hücrelerde telomeraz aktivitesinin arttıgı gösterilmistir. Bunun yanı sıra, damar düz kas hücrelerinde telomeraz aktivitesinin arttıgı ve telomeraz inhibisyonunun ise damar düz kas hücre büyümesini engelledigi de gösterilmistir. Bu açıdan bakıldıgında, ateroskleroz ve balon anjiyoplasti sonrası gelisen restenozun patojenezindeki telomeraz aktivitesi ve telomer devamlılıgının rolü tam olarak saptanamamıstır. Diger taraftan hücrelerdeki telomer boyu yaslanma süreci iliskilendirilmistir. Oksidatif stresin de yaslanma sürecine katkısı birçok çalısmada ortaya konmustur. Bu çalısmada balon aanjiyoplasti yöntemi ile balon hasarı olusturulan tavsan iliyak arterlerde telomer devamlılıgının arastırılması ve oksidatif stresin bu süreçteki etkisinin arastırılması amaçlanmıstır. Ayrıca olası bir etkinin antioksidanlar ile modüle olup olmadıgı da arastıma kapsamındadır. Bu amaçla çalısmanın ilk bölümünde tavsan ilyak arterine balon anjiyoplasti uygulanmıs ve daha sonra hasar gören ve görmeyen ilyak arterler izole edilerek telomeraz aktivitesi ve telomer devamlılıgı arastırılmıstır. Çalısmanın ikinci bölümüne ise balon anjiyoplasti uygulanan tavsanlarda BSO ile oksidaitif stres olusturulmus ve telomer devamlılıgına etkisi arastırılmıstır. Bunun yanı sıra her iki bölümde de ilyak arter segmentlerinde intimal hiperplaziyi saptamak üzere morfometrik ve immünohistokimyasal analizler gerçeklestirilmistir. Çalısmamızın sonuçları ilyak artere balon anjiyoplasti uygulamasının, hasar görmüs arterlerde damar düz kas hücrelerinde proliferasyona neden olarak intimal hiperplaziye yol açtıgını göstermistir. Ayrıca, hasar gören ilyak arter segmentlerinde telomeraz aktivitesi saptanmamıstır. Çalısmamızın sonuçları, bunların yanı sıra, hasar görmüs ilyak arter damar segmentlerinde telomerik restriksiyonel fragmanların kısaldıgına isaret etmektedir. BSO uygulaması ortalama telomer boyunun azalmasına neden olmustur. Bir antioksidan olan taurin BSO'nun ortalama telomer boyunda olusturdugu azalmayı kısmen geri döndürmüstür.Öğe Endotelin reseptör antagonizmasının tavşanlarda, erken ateroskleroz modelinde meydana gelen biyokimyasal parametreler vasküler reaktivite ve damar morfometrisindeki değişiklikler üzerine olan etkisi(Ege Üniversitesi, 2003) Reel, Buket; Kerry, ZelihaEndotelin güçlü bir mitojendir ve yaka modeli ile oluşan intimal kalınlaşmaya katkıda bulunabilir. Endotelin (ET) reseptör antagonizması intimal kalıunlaşmayı inhibe edebilir ve vasküler reaktivite değişikliklerini etkileyebilir. Bu çalışmada yeni bir ETA/ ETB reseptör antagonisti olan TAK-044' ün yaka uygulanmış tavşan karotid arterinde intimal kalınlaşma gelişimi ve vasküler reaktivite değişiklikleri üzerindeki etkilerin araştırılması amaçlanmıştır. Çalışmamızda her iki cinsiyetten beyaz tavşanlar kullanılmış (n=20) ve iki gruba ayrılmıştır. Tedavi grubu s.k. yoldan 5mg/kg/gün dozunda TAK-044, plasebo grubu ise taşıyıcı olarak % 0.9 NaCl almıştır. TAK-044 ve plasebo uygulamasının 8. gününde hayvanlar sodyum pentobarbital (30 mg/kg, IV) ile anestezi edilmiştir. Takiben soll karotid arterleri çevre dokulardan ayrılmış ve sıkıştırıcı olmayan, inert bir silikon yaka sol karotid arter etrafına yerleştirilmiştir. Sağ karotid artere yalancı operasyon uygulanmıştır. Operasyon sonrası tavşanlar yaka uygulanmış olarak 2 hafta boyunca standart diyet ile beslenmişlerdir. Tavşanlar 22. gün aşırı doz pentobarbital uygulanarak sakrifiye edilmişlerdir. Histolojik analizler ve organ banyosu deneyleri için tavşanların heriki karotid arterleri izole ve disekte edilmiştir. Histolojik analiz için ayrılan dokular % 10 luk tamponlu formalin ile fikse edilmiş, rutin doku prosesi sonrası parafin bloklara gömülmüştür. Morfometrik analizler için bu bloklar 5æm' lik kesitlere ayrılmış ve hematoksilin-eosin ile boyanmıştır. Kesitlerin lümen, intima ve medya alanları bir imaj analiz programı kullanılarak ölçülmüştür. Ayrıca kalınlaşmış intimadaki hücrelerin proliferatif aktivitesi Ki-67 monoklonal antikoru kullanılarak immunohistokimyasal olarak değerlendirilmiştir. Organ banyosu deneyleri için ayrılan dokular vasküler reaktivite çalışmalarında kullanılmıştır. Verilerin istatistiksel analizleri ANOVA testi kullanılarak gerçekleştirilmiş ve p değeri<0.05 olduğunda anlamlı kabul edilmiştir. Sonuçlar ortalama± ortalamanın standart hatası olarak gösterilmiştir. 10 Bu çalışmada plasebo grubu (n=9) yaka arterlerde intimal alan (æm2 ) yalancı operasyon uygulanan arterlere kıyasla anlamlı şekilde artmıştır (sırasıyla 183.2.± 48.8 æm2 ve 64.6 ± 22.6 æm2 , p<0.05). Tedavi grubunda (n=9) TAK-044 yaka uygulalanan arterlerde yalancı operasyon geçiren arterlere zıt olarak intimal kalınlaşmayı anlamlı şekilde inhibe etmiştir (sırasıyla 33.9 ± 10.8 æm2 ve 34.4 ± 10.8 æm2 , p<0.05). Plasebo grubunda lüminal alan (æm2 ) yaka yerleştirilmesinden etkilenmemiştir. TAK-044 tedavisi heriki arter tipinde lüminal alanı anlamlı şekilde artırmıştır (p<0.05). Plasebo grubunda yalancı operasyon geçirenlere kıyasla yaka arterlerin lüminal alanları sırasıyla 2551.0 ± 93.4 ve 2636.2 ± 130.9 æm2 iken tedavi grubunda 2877.2 ±99.7 æm2 ve 3039.0 ± 183.5 æm2 olmuştur. Medyal aln yaka uygulaması ve tedaviden etkilenmemiştir. Önceki deneylerle uyumlu olarak yaka yerleştirilmesi serotonine karşı duyarlık artışı, agonistlere karşı maksimum kontraktil cevapların azalması gibi tipik vasküler reaktivite değişikliklerine sebep olmuştur. Sonuç olarak TAK-044, bu modelde intimal kalınlaşmayı inhibe etmiş ve arterlerin lümen alanlarını artırarak pozitif yeniden modellenmeye neden olmuştur. Bununla beraber yaka ile oluşan vasküler reaktivite değişikliklerini etkiliyor gibi gözükmemektedir.Öğe Endothelin Receptor-Independent Correlation Between HSP47 and Collagen in Rabbit Model of Early Atherosclerosis(Ortadogu Ad Pres & Publ Co, 2011) Reel, Buket; Cavdar, Zahide; Ergur, Bekir Ugur; Ozkal, Sermin; Ozsarlak-Sozer, Gonen; Oktay, Gulgun; Kerry, ZelihaObjective: Collagen in the extracellular matrix (ECM) plays an important role in modulation of response to the vascular injury during the progression of atherosclerosis and restenosis. Collagen can regulate smooth muscle cell (SMC) proliferation, migration and matrix metalloproteinase (MMP) production. Therefore, collagen turnover in the arteries is an important determinant of intimal thickening. Heat shock protein 47 (HSP47), a collagen-specific molecular chaperone, is thought to be essential for the processing and secretion of procollagen molecules. Endothelin (ET) is a strong chemoatractant and mitogen promoting SMC proliferation and migration. The aim of this study was to investigate the possible role of HSP47 and its relation to collagen synthesis, and the effects of a nonselective ETA/ETB receptor antagonist, TAK-044 in collar-induced early atherosclerosis model. Material and Methods: New Zealand white rabbits were divided into two groups. Both groups received vehicle (0.9% NaCl 0.8 ml/kg/day, s.c.) or TAK-044 (5 mg/kg/day, s.c.) for three weeks. On 8th day, a non-occlusive silicon collar was placed around the left carotid artery. The right carotid artery was sham-operated. HSP47 expression in carotid arteries were determined immunohistochemically. Furthermore, total collagen levels, collagen expression and type I procollagen expression were established. Results: HSP47 expression correlated with collagen expression did not change in collared arteries. TAK-044 treatment did not affect HSP47 and collagen levels. Conclusion: There was a correlation between HSP47 expression and collagen expression in carotid arteries. However, intimal thickening did not induce HSP47 expression and early collagen development. The ineffectivenes of TAK-044 suggests that ET-1 signaling may not be implicated in HSP47 and collagen in this model.Öğe Erken ateroskleroz modelinde kolajen ve ısı şok proteinlerinin (Heat shock proteinleri, HSP) olası rolü:(Ege Üniversitesi, 2007) Reel, Buket; Kerry, Zeliha; Özşarlak Sözer, GönenKollajen başta olmak üzere ekstraselüler matriks bileşenlerinin birikimi aterosklerotik lezyonların karakteristik özelliklerinden biri olan intimal kalınlaşmaya neden olur. Hasar sonrası meydana gelen neointima oluşumunun anjiyoplasti sonrası gelişen hızlı restenoz gibi, aterosklerotik lezyonların da başlangıç aşamasındaki önemli faktörlerden biri olduğuna inanılmaktadır. Isı Şoku Proteinleri (Heat shock proteins, HSPs) veya moleküler şaperonlar ısı şoku veya diğer çevresel strese yanıt olarak prokaryotik ve ökaryotik hücrelerde sentez edilebilen bir protein ailesini oluşturular. HSP?lerin arasında bulunan HSP47 prokollajen ve kollajenlere spesifik olarak bağlandığı için özel bir öneme sahiptir. HSP47 kollajene spesifik bir moleküler şaperon olarak endoplazmik retikulumda bulunur; prokollajen moleküllerinin uygun şekilde sekresyonu için de esastır. Diğer yandan monositler için kemotaktik bir ajan olan endotelin-1 (ET-1) ateroskleroz gelişiminde önemli bir rol oynamaktadır. Bunun yanı sıra ET-1?in damar düz kas hücre migrasyon ve proliferasyonunu artıran güçlü bir mitojen olduğu da bilinmektedir. Çeşitli çalışmalarda aterosklerotik damarlarda ET-1?in düzeylerinin artmış olduğu da gösterilmiştir. Bu çalışmada, biz, tavşanlarda yaka uygulamasına yanıt olarak HSP47 ekspresyonu ve kollajen yapımında değişiklik olup olmadığını araştırmayı hedefledik. Bunun yanı sıra çalışmamızda bir endotelin reseptör antagonisti olan TAK-044?ün yaka modelinde HSP47 ekspresyonu ve kollajen yapımı üzerindeki etkilerini de araştırdık. Sonuçlarımız, bu modelde yaka uygulamasının ve TAK-044 ile tedavinin total kollajen düzeylerini etkilemediğini ortaya koymuştur. Benzer şekilde, immunohistokimyasal incelemeler yaka uygulaması ve TAK-044 ile tedavinin HSP47 ekspresyonu üzerine bir etkisinin olmadığını göstermektedir.Öğe Glutathione Depletion by Buthionine Sulfoximine Induces Oxidative Damage to DNA in Organs of Rabbits in Vivo(Amer Chemical Soc, 2009) Gokce, Goksel; Ozsarlak-Sozer, Gonen; Oktay, Gulgun; Kirkali, Gueldal; Jaruga, Pawel; Dizdaroglu, Miral; Kerry, ZelihaGlutathione (GSH) exists in mammalian tissues in vivo at high concentrations and plays an important protective role against oxidatively induced damage to biological molecules, including DNA. We investigated oxidatively Induced damage to DNA by GSH depletion in different organs of rabbits in vivo. Rabbits were treated subcutaneously with buthionine sulfoximine (BSO), an effective GSH-depleting compound. GSH levels were measured in heart, brain, liver, and kidney of animals. BSO treatment significantly reduced GSH levels in heart, brain, and liver, but not in kidney. DNA was isolated from these tissues to test whether GSH depletion causes oxidatively induced DNA damage in vivo. Gas chromatography-mass spectrometry and liquid chromatography-mass spectrometry with isotope dilution methods were applied to measure typical products of oxidatively induced damage in isolated DNA samples. Several such products were identified and quantified in all organs. BSO treatment caused significant formation of 8-hydroxyguanine, 2,6-diamino-4-hydroxy-5-formamidopyrimidine, 8-hydroxyadenine, and (5'S)-8,5'-cyclo-2'-deoxyadenosine in DNA of organs of rabbits. Animals were fed with the semiessential amino acid 2-aminoethanesulfonic acid (taurine) during BSO treatment. Taurine significantly inhibited GSH depletion and also formation of DNA products. Depletion of GSH correlated well with formation of DNA products, indicating the role of GSH in preventing oxidatively induced DNA damage. Our findings might contribute to the understanding of pathologies associated with DNA damage, oxidative stress, and/or defective antioxidant responses and improve our understanding of the effect of BSO in increasing the efficacy of anticancer therapeutics.Öğe Glutatyon tüketimi ile oluşturulan oksidatif stresin sıçanlarda kalp fonksiyonları ve kontraktil proteinler üzerine etkisi(Ege Üniversitesi, 2014) Kerry, Zeliha; Sevin, GülnurKoroner kalp hastalığı tüm dünyada meydana gelen ölümlerin en önemli nedenlerinden biridir. Oksidatif stres reaktif oksijen türlerinin yapımı ile antioksidan savunma sistemi arasındaki dengenin bozulması ile ortaya çıkar. Oksidatif stresin kalp hastalığının patofizyolojisinin oluşumunda rolü olduğu bilinmektedir. Oksidan stresin bu etkisinin altında yatan temel mekanizmalarda kalpte MMP-2 enziminin işlevi olduğu düşünülmektedir. Bu projenin amacı, oksidaitif stresin kardiyak doku bileşenleri üzerindeki rolünün aydınlatılmasına yöneliktir. Bu amaca uygun olarak çalışmamızda oksidatif stres altındaki kalp dokularında, taurinin (semi-esansiyel amino asid; 2-aminoetan sülfonik asid) MMP-2 enzimi, reaktif oksijen radikalleri ve kalbin fonksiyonel parametreleri üzerindeki rolü araştırılmıştır. Sıçanlarda oluşturulan deneysel oksidatif stres modelinde, izole kalplerde Langendorff deney setinde kalbin kontraktil parametreleri ölçüldü; MMP-2 enziminin rolü zimografik çalışmalar ile saptandı. Oksijen radikalleri kemilüminesans yöntemi, MDA ve GSH ise HPLC ile saptandı. Çalışmamız taurinin kalp hastalıklarının tedavisinde MMP-2 ekspresyonunun düzenlenmesinde terapötik önemi olabileceğini düşündürmektedir.;MMP-2 enzimi, oksidatif stres, bütionin sülfoksimin, sıçan, kardiyak kontraktil parametreler.;MMP-2 enzyme, butionin sulfoximin, oxidative stres, cardiac contractile parameters, rat.Öğe İn vivo oksidan stresin tavşanlarda kardiyak doku bileşenleri üzerine etkisi ve bu etkinin taurin ile modifikasyonu(Ege Üniversitesi, 2012) Kerry, Zeliha; Sevin, GülnurKoroner kalp hastalığı tüm dünyada meydana gelen ölümlerin en önemli ölüm nedenlerinden biridir. Oksidan stresin koroner kalp hastalığının patofizyolojisinin oluşumunda rolü olduğu bilinmektedir. Oksidan stresin bu etkisinin altında yatan temel mekanizmalarda ise matriks metalloproteinaz enzimlerinin işlevi olduğu düşünülmektedir. Bu projenin amacı oksidatif stresin kardiyak doku bileşenleri üzerindeki rolünün aydınlatılmasına yöneliktir. Bu amaca uygun olarak çalışmamızda oksidatif stres altındaki kalp dokularında taurinin (semi-esansiyel amino asit 2-aminoatan sülfonik asit) jelatinazlar (matriks metalloproteinazlar, MMP-2 ve MMP-9) üzerindeki rolünü araştırılmıştır. Tavşanlarda oluşturulan deneysel oksidatif stres modelinde, izole edilen kalp dokularında MMP-2 ve 9 enzimleri zimografik ve immünohistokimyasal olarak, kolajen miktarı ise histolojik yöntemlerle saptanmıştır. Çalışmamız taurinin, kalp hastalıklarının tedavisinde MMP-2 ekspresyonu ve aktivasyonunun düzenlenmesinde terapötik önemi olabileceğini düşündürmektedir.;Oksidatif stress, MMP-2, MMP-9, Taurin, Tavşan.;Oxidative stress, MMP-2, MMP-9, taurine, rabbit.Öğe İntimal hiperplazide oksidatif stresin rolü: Taurin ile oksidatif stres belirteçlerinin modifikasyonu(Ege Üniversitesi, 2008) Kerry, ZelihaBalon hasarı, tavşanlarda ilyak arterde aortik bifurkasyonun 2-3 mm önünde oluşturulmuştur. Oksidatif stres, özgül bir glutatiyon sentez inhibitörü olan butiyonin sülfoksiminin (BSO, 75 mg/kg b. wt., s.c) 15 gün uygulanmasıyla oluşturulmuştur (BSO grubu, n = 5). Taurin, içme suyu içinde % 1 oranında (ağ / hac) tek başına ya da BSO varlığında uygulanmıştır (Taurin Gubu ve BSO+taurin grubu, n = 5). Plasebo grubuna ve sadece taurin uygulanan gruba BSO çözücüsü olarak 4 ml % 0.9 NaCl verilmiştir. Kan örneklerinde glutatiyon, okside glutatiyon, glutatiyon peroksidaz, katalaz ve malondialdehid düzeyleri spektrofotometrik olarak ölçülmüştür. Kalp, karaciğer ve beyin dokularında oluşan reaktif oksijen türlerinin (ROT) miktarı luminometre ile belirlenmiştir. Peroksinitrit oluşumunun bir belirteci olan nitrotirozin düzeyleri ELİSA ile ölçülmüştür. İlyak arterlerde, neointimal hiperplazinin büyüklüğü hematoksilin ve eozin ile boyanmış arter segmentlerinde incelenmiştir. Düz kas hücreleri intimal alandaki varlığı Ü-aktin antikoru ile saptanmıştır. LOX-1 ekspresyonu, immunohistokimyasal olarak belirlenmiştir. Oksidatif stresin, guaninin oksidasyona uğramış metabolitleri olan FapyGua ve 8-OH-Gua düzeylerindeki etkileri LC-MS ve GS-MS ile incelenmiştir. Taurin, BSO tarafından baskılanan plazma antioksidanlarının düzeylerini geriye çevirmiştir. Taurin, kalp ve karaciğer dokularında BSO'nun artırdığı ROT üretimini azaltmıştır. Oksidatif stres, aorta ve karotisteki nitrotirozin düzeylerinde değişiklik oluşturmamıştır. İlyak arterde balon hasarı sonrası % 29,9 olan stenoz oranı, BSO uygulamasıyla % 72'ye çıkmıştır. Bu artışı, taurin % 42'ye geriletmiştir (ANOVA; BSO ve BSO+taurin; P <0,001; n =5). LOX-1 reseptörünün BSO grubunda hem intimal hem de medial alanda eksprese olduğu gösterilmiştir. Taurin, BSO uygulamasının beyin, karaciğer ve kalpte artırdığı FapyGua düzeyini belirgin şekilde düşürmüştür (P < 0.001). BSO'nun kalpteki 8-OH-Gua üretiminde oluşturduğu artışı taurin geri çevirmiştir (P < 0.001). Çalışmamızın sonuçları balon hasarı oluşturulmuş tavşan ilyak arterinde stenoz yüzdesinin oksidatif stresteki artışla korelasyon içinde olduğunu göstermiştir. Taurinden restenozun önlenmesinde terapötik olarak faydalanılabilir.Öğe İzole tavşan damarlarında dihidropiridin türevi kalsiyum kanal blokörleri ve çeşitli potasyum kanal blokörlerinin vasküler tonus üzerindeki etkilerinin incelenmesi(Ege Üniversitesi, 2002) Kerry, Zeliha; Kerry, Zeliha[Abstract Not Available]Öğe MMP-2 and MMP-9 Alteration in Response to Collaring in Rabbits: The Effects of Endothelin Receptor Antagonism(Sage Publications Inc, 2009) Reel, Buket; Oktay, Gulgun; Ozkal, Sermin; Islekel, Huray; Ozer, Erdener; Ozsarlak-Sozer, Gonen; Cavdar, Zahide; Akhisaroglu, Serpil Tanriverdi; Kerry, ZelihaMatrix metalloproteinases (MMPs), and, in particular, gelatinases (MMP-2 and MMP-9), have been implicated in vascular cell proliferation and/or migration, contributing to intimal thickening, an essential stage in the development of atherosclerosis and restenosis following balloon angioplasty. Endothelin, a strong chemoatractant and mitogen, has been shown to promote smooth muscle cell proliferation and migration by activating MMPs via endothelin-A (ETA) receptors. The positioning of a soft silicon collar around the left carotid artery in rabbits results in intimal thickening. In this study, we investigate the possible role of gelatinases and the effect of a nonselective ETA/ETB receptor antagonist, TAK-044 (5 mg/kg body weight/day, subcutaneously [sc]), on these enzymes. Our results demonstrated that both MMP-2 and MMP-9 activities increased in response to collaring in placebo group, while treatment with TAK-044 significantly suppressed both gelatinase activities and proMMP-2 levels, and inhibited intimal thickening in collared arteries. These results suggest that either enhanced MMP expression or endothelin receptor antagonism may be involved in the formation of intimal thickening in this model.Öğe MMP-2 and MMP-9 Alteration in Response to Collaring in Rabbits: The Effects of Endothelin Receptor Antagonism(Sage Publications Inc, 2009) Reel, Buket; Oktay, Gulgun; Ozkal, Sermin; Islekel, Huray; Ozer, Erdener; Ozsarlak-Sozer, Gonen; Cavdar, Zahide; Akhisaroglu, Serpil Tanriverdi; Kerry, ZelihaMatrix metalloproteinases (MMPs), and, in particular, gelatinases (MMP-2 and MMP-9), have been implicated in vascular cell proliferation and/or migration, contributing to intimal thickening, an essential stage in the development of atherosclerosis and restenosis following balloon angioplasty. Endothelin, a strong chemoatractant and mitogen, has been shown to promote smooth muscle cell proliferation and migration by activating MMPs via endothelin-A (ETA) receptors. The positioning of a soft silicon collar around the left carotid artery in rabbits results in intimal thickening. In this study, we investigate the possible role of gelatinases and the effect of a nonselective ETA/ETB receptor antagonist, TAK-044 (5 mg/kg body weight/day, subcutaneously [sc]), on these enzymes. Our results demonstrated that both MMP-2 and MMP-9 activities increased in response to collaring in placebo group, while treatment with TAK-044 significantly suppressed both gelatinase activities and proMMP-2 levels, and inhibited intimal thickening in collared arteries. These results suggest that either enhanced MMP expression or endothelin receptor antagonism may be involved in the formation of intimal thickening in this model.Öğe Molecular mechanisms of Alzheimer's disease: From therapeutic targets to promising drugs(Wiley, 2023) Alan, Elif; Kerry, Zeliha; Sevin, GulnurAlzheimer's disease (AD) is a neurodegenerative disease characterized by cognitive impairment so widespread that it interferes with a person's ability to complete daily activities. AD is becoming increasingly common, and it is estimated that the number of patients will reach 152 million by 2050. Current treatment options for AD are symptomatic and have modest benefits. Therefore, considering the human, social, and economic burden of the disease, the development of drugs with the potential to alter disease progression has become a global priority. In this review, the molecular mechanisms involved in the pathology of AD were evaluated as therapeutic targets. The main aim of the review is to focus on new knowledge about mitochondrial dysfunction, oxidative stress, and neuronal transmission in AD, as well as a range of cellular signaling mechanisms and associated treatments. Important molecular interactions leading to AD were described in amyloid cascade and in tau protein function, oxidative stress, mitochondrial dysfunction, cholinergic and glutamatergic neurotransmission, cAMP-regulatory element-binding protein (CREB), the silent mating type information regulation 2 homolog 1 (SIRT-1), neuroinflammation (glial cells), and synaptic alterations. This review summarizes recent experimental and clinical research in AD pathology and analyzes the potential of therapeutic applications based on molecular disease mechanisms.Öğe Oksidasyon stres oluşturulan izole sıçan torasik aortasında vazodilatör ve vazokonstriktör ajanlara verilen yanıtlar ve nitrik oksit sentez inhibisyonunun bu yanıtlara etkisi(Ege Üniversitesi, 2002) Gökçe, Göksel; Kerry, Zeliha[Abstract Not Available]