Yazar "Özdemir, Fezal" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 8 / 8
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Aktinik keilitde topikal fotodinamik tedavinin etkinliği(2001) Ceylan, Can; Erboz, Sezer; Özdemir, Fezal; Kazandı, AlicanAktinik keilit invaziv skuamöz hücreli karsinomaya dönüşebilen prekanseröz bir lezyondur. Fotodinamik terapi, hücre içinde biriken ışığa duyarlandırıcı maddelerin sitotoksik fotoaktivasyonu prensibine dayanan bir tedavi modelidir. Bu çalışmanın amacı aktinik keilit tedavisinde fotodinamik terapinin etkinliğini değerlendirmekti. Aktinik keilitli sekiz hasta 5-aminolevülinik asitin (ALA) yerel uygulamasını takiben inkoherent ışık kaynağı ile ışınlanarak başarı ile tedavi edilmiştir. Işınlama sırasında 580-720 nm dalga boyunda kırmızı ışık kullanılmıştır. Tedavi sırasında tüm hastalar yanma hissi ile hafif ağrı bildirmişlerdir. Tedavi öncesi ve tedaviden 2 ay sonra klinik ve histolojik değerlendirme yapılmıştır. Klinik değerlendirmede altı hasta (%75) tam düzelme gösterirken, histopatolojik değerlendirmede 5 hastada (%62.5) tam düzelme oranı saptanmıştır. on iki aylık takip süresince herhangi bir rekürrens bulgusu saptanmamıştır. Sonuç olarak ALA ile kombine fotodinamik tedavinin aktinik keilit tedavisinde etkin bir tedavi modeli olduğu sonucuna varılmıştır.Öğe Bir vulvar fordyce anjiokeratoma olgusu(2003) Ceylan, Can; Özdemir, Fezal; Akalın, TanerAmaç:Anjiokeratomlar, benign, hiperkeratozik yüzeyli damarsal papüler lezyonlardır. Vulvar anjiokeratom kadınlarda genital bölgede nadir görülen bir deri hastalığı olup etyopatogenezi tam olarak anlaşılamamıştır. Olgu sunumu: Vulvada çok sayıda kırmızı papüler lezyonları ve alt ekstremitelerde variköz genişlemeleri olan 56 yaşındaki kadın hasta sunulmaktadır. Sonuç: Histopatolojik inceleme tipik anjiokeratom özellikleri gösterdi. Bu olguda vulvadaki anjiokeratom lezyonlarının alt ekstremitelerdeki yüksek venöz basınca sekonder olabileceği düşünüldü.Öğe Deri ve mukoza yerleşimli kuşkulu lezyonların tanı amaçlı in vivo konfokal lazer tarama mikroskopi ile değerlendirilmesi(Ege Üniversitesi, 2015) Karaaslan, Işıl; Özdemir, Fezal; Yaman, BanuAmaç: Bu çalışmanın amacı deri ve mukoza yerleşimli klinik ve dermoskopik açıdan kuşkulu lezyonların İn Vivo Reflektans Konfokal Mikroskopi (RKM) ile değerlendirilmesidir. Mataryel ve Metod: Çalışmada Temmuz 2014-Mayıs 2015 tarihleri arasında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, Dermatoloji Anabilim Dalı, Dermato-Onkoloji Ünitesi'nde değerlendirilmiş olan toplam 59 hastada (11-82 yaş, 28 kadın, 32 erkek) saptanan klinik, dermoskopik açıdan kuşkulu toplam 65 lezyon in vivo konfokal lazer tarama mikroskopisi ile değerlendirilmiş ve bulgular histopatoloji eşliğinde gözden geçirilmiştir. Bulgular: Çalışmada toplam 65 lezyon değerlendirilmiştir. Bu lezyonların dağılımına bakıldığında 42 lezyon gövde ve ekstremite yerleşimli, 15 lezyon yüz yerleşimli, 4 lezyon planter yerleşimli ve 4 lezyon saçlı deri yerleşimli idi. Histopatolojik olarak 14 lezyon bazal hücreli karsinom, 13 lezyon melanom, 11 lezyon displastik nevus, 7 lezyon kompound nevus, 3 lezyon hemanjiom, 2 lezyon melanom metastazı, 2 lezyon Reed/Spitz nevüs, 2 lezyon seboreik keratoz, 2 lezyon konjenital nevüs, 2 lezyon aktinik keratoz, 1 lezyon atipik Spitzoid tümör, 1 lezyon SCC in situ, 1 lezyon Paget hastalığı, 1 lezyon intradermal nevus, 1 lezyon hidrokistoma, 1 lezyon berrak hücreli akantom, 1 lezyon blue nevüs olarak değerlendirilmiştir. Tartışma ve sonuç Bu çalışmada RKM'nin, olgulann %71'inde klinik ve dermoskopik tanı ile uyumlu olduğu, %26'sında doğru preoperatif tanı oranını arttırdığı, %3'ünde ise doğru preoperatif tanı için yarar sağlamadığı görülmüştür. Sonuçta çalışmaya alınan vakaların %97'sinde doğru tanı sağlayarak başarılı olduğu görülmüştür.;In vivo Reflectance Confocal Microscopy, Skin cancer, Melanoma .;İn Vivo Reflektans Konfokal Mikroskopi, Deri kanserleri, Melanom.Öğe Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde izlenmekte olan melanom olguları için veri tabanı oluşturulması(Ege Üniversitesi, 2016) Karaarslan, Işıl; Özdemir, FezalAmaç: Bu çalışmada Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde 2002-2012 yılları arasında izlenmiş olan melanom olguları için veri tabanı oluşturulması amaçlanmıştır. Mataryel ve Metod: 2002-2012 yılları arasında izlenmiş olan melanom hasta dosyaları tarandı. Veriler hasta veri formlarına ve ayrıca Excel dosyasına kaydedildi. Kaydedilen bu veriler istatistiksel olarak değerlendirildi. Bulgular: Toplam 492 hasta değerlendirmeye alınmıştır. Yaş ortalaması 56.3 (4-95 yaş) idi. Kadın/erkek oranı 1 idi. Bu hastalardaki en sık deri tipi Fitzpatrick deri tipi II idi (%51.6). En sık melanom yerleşim yeri gövde ve ekstremitelerdi (%56.8) . En sık melanom tipi kutanöz melanom olarak saptanmıştır (%88). Kutanöz melanomlarda en sık histopatolojik tip yüzeyel yayılan melanom idi (%32.6) . Çocukluk çağı ve erişkin yaşta güneş yanığı öyküsü bulunması ile yüzeyel yayılan melanom arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki bulunmuştur. Diğer demografık ve kişisel faktörlerle melanom tipi arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki bulunmamıştır. Melanom olgularının çoğunluğunun erken evre (evre 0, I, II) (%75.7) olduğu görülmüştür. Evre 0 olan hasta oranı % 17 olarak bulunmuştur. Tartışma ve sonuç: Bu çalışmada 2002-2012 yılları arasında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde izlenmiş olan melanom hastalarına ait veriler elektronik olarak kaydedilmiştir. Böylelikle bu hastalarımıza dair klinik ve demografık özelliklerin tanımlanması mümkün olmuştur.;Melanom, Veri tabanı, Kanser Kayıt.;Melanoma, Skin cancer, Demografic features.Öğe Geriatrik hastalarda deri bulguları(2002) Kılınç, Işıl; Ünal, İdil; Ceylan, Can; Özdemir, FezalGeriatrik hastalar, dermatoloji hastaları içinde hem deri hastalıklarının hem de sistemik hastalıkların daha sık görülebilmesi nedeniyle özel bir hasta grubudur. Geriatrik hastalarda özellikle ultraviolenin deri üzerindeki uzun süreli hasarı, kserozis, immunsupresyon, dolaşım bozuklukları ve sistemik hastalık insidansının artışı nedeniyle dermatozların görülme sıklıkları ve nitelikleri değişmektedir. Çalışmamızda 1995-2000 yılları arasında kliniğimizde yatırılarak izlenen geriatrik hastalarda görülen deri hastalıklarının klinik spektrumunun belirlenmesi amaçlandı. Çalışmaya 426 hasta (226'sı erkek ve 200'ü kadın, yaşları 65-98 arasında değişen) dahil edildi. Saptanan deri hastalıklarının sıklıkları belirlendi ve sonuçlar 100 kişilik geriatrik olmayan kontrol grubundaki deri hastalıklarının sıklıkları ile ki-kare testi kullanılarak istatistiksel olarak karşılaştırıldı. İnfeksiyöz dermatozlar (%51), prekanseröz ve kanseröz lezyonlar (%46), ve benign neoplaziler (%39) geriatrik hastalarda en sık saptanan deri hastalıklarıydı. Dermatolojik hastalıkların sıklıkları erken (65-74 yaş) ve ileri (75 yaş ve üzeri) geriartrik yaş grupları arasında istatistiksel olarak ki-kare testi kullanılarak değerlendirildiğinde sadece prekanseröz ve kanseröz lezyonların 75 yaş ve üzeri grupta anlamlı (p<0.05) olarak daha sık görüldüğü saptandı. Sonuç olarak, çalışmamız geriatrik hastaların kliniğimizde yatırılarak tedavi edilen hastaların önemli bir bölümünü oluşturmakta olduğunu göstermekte ve bu hastalarda özellikle infeksiyöz hastalık riskinin artmış olması nedeni ile koruyucu tedbirler alınmasının önemini vurgulamaktadır.Öğe Melanomlu olguların birinci derece yakınlarının nevüslerinin taranması ve takibi gereklimidir?(Ege Üniversitesi, 2015) Gerçeker Türk, Bengü; Karaaslan, Işıl; Özdemir, FezalMelanom yakınları, izlem, melanositik nevüs;Melanomlu olguların %5-12'sinin ailesinde melanom öyküsü bulunmaktadır. Ailede birinci derece akrabasında melanom varsa melanom gelişme riski normal popülasyona göre iki kat, 3 veya daha fazla birinci derece yakınında melanom varsa 35-70 kat arası artmaktadır. Bu nedenle melanom tanılı bireyin birinci derece yakınlarının taranması riskli popülasyonda yeni melanom olgularının erken tanısı ve aileyi melanom olgularının belirlenmesi açısından önemlidir. Projenin konusu melanomlu olguların birinci derece yakınlarının melanositik lezyonlarının değerlendirilmesidir. Bu konuda ülkemizde yapılmış bir çalışma yoktur. Aileyi melanom olgularının belirlenmesi melanom onkogenetiğine ilişkin çalışmalara ışık tutacaktır. Melanom tanısı alan hastaların yakınlarının tüm deri muayanesi dermoskop (DermLite pro HR II ) kullanılarak yapılmış, "Yedi puan kontrol listesi ve/veya patern analizi" kullanılarak değerlendirilmiştir. Sonraki vizitlerde; lezyonların klinik ve dermoskopik özellikleri değerlendirilmiştir. Şüpheli lezyonlar eksize edilmiştir. İzlem gerektirenler ise dijital görüntüleme yöntemi (Molemax III) kullanılarak takibe alınmıştır. Dijital görüntüleme yöntemi ile 6 aylık aralarla toplam dört vizit yapılmıştır. Proje kapsamında 113 melanom olgusunun 310 akrabası taranmıştır. 310 hastanın melanom olgularıyla yakınlığı 234 olguda 1. derecedendi, 62 olguda 2. dereceden, 13 olguda 3. derecedendi. Bir olguda 1-2-3.kuşaktan melanom öyküsü mevcuttu. Yetmiş altı lezyon eksize edilmişti. Bunlardan 5'i melanoma, 7' si displastik nevustü. Aile bireyinde melanom saptanmasını takiben aile taraması yapılması riskli olgularda erken tanı açısından önem taşımaktadır. Çalışma sonuçlarımız bu hipotezi desteklemektir. Çalışma kapsamında ünitemizde takip edilen melanomlu olguların birinci ve gereğinde ikinci derece yakınları taranmış ve bu yolla riskli aileler tespit edilmiştir. Dermoskopi ünitesinin teknik donanımı bu aileleri taramaya uygun hale getirilmiştir.Öğe Parapsoriasis plağında topikal fotodinamik tedavi(2001) Ceylan, Can; Özdemir, Fezal; Kazandı, AlicanFotodinamik tedavi, aktinik keratoz, Bowen hastalığı, melanom dışı deri kanserleri gibi epitelyal prekanseröz ve kanseröz lezyonlarda etkili bir tedavi yöntemidir. Işığa duyarlandırıcı madde ile ışığın etkileşimi sonucu ortaya çıkan reaktif oksijen ara ürünlerinin hastalıklı dokuyu tahrip etmesi prensibine dayanır. Büyük plak tipi parapsoriasis, mikozis fungoidese dönüşebilen bir lezyondur. Bu çalışmanın amacı büyük plak tipi parapsoriasiste fotodinamik tedavinin etkinliğini saptamaktır. Çalışma kontrol grubu olmayan pilot çalışma olarak yapılmıştır. Bu amaçla 70 yaşındaki plak parapsoriasisli hasta tedavi edildi. Tedavi öncesinde histopatolojik ve klinik değerlendirme yapıldı. Daha sonra lezyon, yerel 5-aminolevülinik asit uygulamasını takiben inkoherent ışık kaynağı ile ışınlanmak suretiyle tedavi edildi. Işınlama sırasında 580-720 nm dalga boyunda kırmızı ışık bandı kullanıldı. Onsekiz aylık takip sonucu rekürrens bulgusu saptanmadı.Öğe Topikal fotodinamik tedavi sonrası rekürrens ve kozmetik iyileşme sonuçları(2009) Ceylan, Can; Özdemir, Fezal; Kazandı, AlicanAmaç: Fotodinamik terapi (FDT), aktinik keratoz, Bowen hastalığı ve yüzeyel bazal hücreli karsinom gibi lezyonlarda yaygın ve etkin olarak kullanılan bir fotokemoterapi yöntemidir. Bu çalışma, topikal aminolevülinik asit (ALA) ve geniş bant ışık kaynağı ile ışınlama sonrası tedaviye tam yanıt veren deri lezyonlarında elde edilen kür oranları, rekürrens ve kozmetik iyileşme sonuçlarını değerlendirmek için yapılmıştır. Gereç ve Yöntem: Almış sekiz hastadaki (27 kadın, 41 erkek) 78 lezyon çalışma kapsamına alındı. Lezyonlardan 25’i aktinik keratoz, 8’i aktinik keilit, 30’u bazal hücreli karsinom, 3’ü Bowen hastalığı, 10’u intraepidermal epitelyoma ve birer tanesi de parapsoriazis ve plantar verrükadan oluşmaktaydı. Lezyonlar, topikal %20 ALA uygulaması sonrası 6-8 saat süreyle inkübasyona bırakıldıktan sonra geniş bant ışık kaynağı ile ışınlandı. Histopatolojik kontrol için 74 lezyondan deri biyopsisi alındı. Bulgular: Tedaviden iki ay sonra yapılan değerlendirmede 78 lezyonun 56’sında (%72) tam yanıt elde edilirken, histopatolojik olarak 74 lezyonun 47’sinde (%63,5) tam düzelme sağlandığı görüldü. Ortalama 36 aylık takip sonunda ise toplam 9 (%16) rekürrens saptandı. Rekürrens oranları aktinik keratozda 3 (%14), aktinik keilitte 1(%17), yüzeyel bazal hücreli karsinomda 1 (%8), nodüler bazal hücreli karsinomda 3 (%75) ve intraepidermal epitelyomada 1 (%12,5) oldu. Kırk yedi lezyonun 42’si (%89) mükemmel ve iyi, 3’ü (%6) orta, 2’si (%5) kötü kozmetik sonuç ile iyileşme gösterdi. Sonuç: Topikal fotodinamik terapi, seçilmiş deri lezyonlarında standart tedavi yöntemlerine iyi bir alternatif oluşturan noninvaziv, etkin ve kozmetik bir tedavi yöntemidir.