Yazar "Serra Kamer" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 12 / 12
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Agresif fibromatozis tedavisinde radyoterapinin yeri(2007) Yasemin Bölükbaşı; Serra Kamer; Yavuz Anacak; Arif ArasRadyoterapi Agresif Fibromatozis tedavisinde etkili bir tedavi yöntemidir. Bu çalışmada, Ocak 1991- Aralık 2005 tarihleri arasında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı’nda agresif fibromatozis tanısı ile radyoterapi uygulanan 24 olgunun tedavi sonuçları retrospektif olarak değerlendirilmiştir. Olguların 10’u erkek, 14’ü kadın olup, tümör 12 olguda gövde, 12 olguda da ekstremite yerleşimlidir. Olguların 14’ü primer cerrahi sonrası yinelemede eksternal radyoterapi programına alınmıştır. Altı olguya ilk operasyondan sonra adjuvan radyoterapi, iki olguya neoadjuvan radyoterapi ve iki olguya da cerrahi uygulanmadan definitif radyoterapi uygulanmıştır. Medyan 62 ay (5-144) izlem sonrası; 3 olguda lokal yineleme saptanmıştır. Bu olgulardan birine salvaj cerrahi ve ikisine tamoksifen tedavisi uygulanmıştır. Neoadjuvan radyoterapi uygulanan olguların birinde radyoterapi sırasında tümör tamamen kaybolmuştur ve operasyon piyesinde canlı tümör görülmemiştir. Halen 20 olgu sağ ve hastalıksız, 3 olgu progresyon göstermeyen kalıntı tümör ile izlenirken, bir olgu başka bir nedenle kaybedilmiştir. Beş yıllık hastalıksız sağkalım %81 olarak belirlenmiştir. Radyoterapi agresif fibromatozis tedavisinde cerrahi sonrası adjuvan veya cerrahiye izin vermeyen büyük tümörü olan olgularda neoadjuvan amaçlı güvenle etkin uygulanabilen bir tedavi modelidir.Öğe Akut Lenfoblastik Lösemide İzole Optik Sinir Relapsı: İki Olgu Sunumu(2014) Ayşen Türedi Yıldırım; Yeşim Oymak Yöntem Yaman; Yöntem Yaman; Osman Saatçi; Rana Malatyalı; Serra Kamer; Hüdaver Alper; Canan VerginLösemili hastalarda yoğun kemoterapi, intratekal metotrexate tedavileri ve proflaktik santral sinir sistemi radyoterapisine rağmen ekstramedüller relapslar görülebilmektedir.Akut lenfoblastik lösemili hastalarda izole optik sinir relapsı nadir görülür ve kemik iliği tutulumu gelişmeden önce ani görme kaybı ile belirti verebilir.Erken tanı ve hızlı tedavi ile görüş kaybı tamamen düzeltilebilir. Burada izole optik sinir tutulumu ile relaps olan ve ani görme kaybı ile başvuran 10 ve 12 yaşlarında, pre-T akut lenfoblastik lösemili, iki erkek hasta literatür bilgileri eşliğinde tartışıldı.Öğe Erken evre glottik larenks kanserlerinde küratif radyoterapi(2006) Mustafa Esassolak; Senem Dubova; Serra Kamer; Barbaros AydınAMAÇ Küratif radyoterapi uygulanan erken evre glottik larenks kanserli olgularda tedavi sonuçları ve prognostik faktörlerin değerlendirilmesidir. GEREÇ VE YÖNTEM 1995-2004 yılları arasında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalında, küratif radyoterapi uygulanan 83 hasta (80 erkek; 3 kadın; ort. yaş 62; dağılım 40-85) geriye dönük olarak değerlendirildi. BULGULAR Değerlendirmeye alınan 83 olgunun 29'u (%34.9) T1a, 29'u (%34.9) T1b, 25'i (%30.1) T2 evresinde idi. Ortalama 56 aylık takipte toplam 13 olguda yineleme görüldü. Beş yıllık lokal kontrol oranları T1 olgularda %90.5, T2 olgularda %73.2, lokal bölgesel kontrol oranları ise T1 olgularda %89, T2 olgularda %70.5 idi. Radyoterapiye beş günden fazla ara verilmesi lokal, lokal-bölgesel kontrolü etkileyen prognostik faktör olarak saptandı. Beş yıllık hastalığa özgü sağkalım oranları; T1 olgularda %94, T2 olgularda %79 olarak belirlendi; T evresi ve radyoterapiye beş günden fazla ara verilmesi hastalığa özgü sağkalımı etkileyen prognostik faktörler olarak saptandı. SONUÇ Erken evre glottik larenks kanserlerinde, tek başına küratif radyoterapi, etkin bir tedavi modelidir.Öğe Evre III-B küçük hücreli dışı akciğer kanserlerinde, cisplatin ve vinorelbine sonrası iki farklı radyoterapi uygulaması(2004) Serdar Özkök; Tuncay Göksel; Ufuk Yılmaz; Serra Kamer; Gülruh Polat; Ayfer Haydaroğlu; Tülin AysanAmaç: İki kür cisplatin (CP), vinorel bine (VN) kemoterapisi (KT) sonrası 2 farklı radyoterapi (RT) uygulamasının toksisite, tümör yanıtı ve sağkalım oranlarının değerlendirilmesi, sağkalım süre ve oranlarını etkileyen prognostik faktörlerin belirlenmesidir. Yöntem: Aralık 1995- Ağustos 2000 tarihleri arasında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyasyon Onkolojisi Kliniği’nde Evre III-B küçük hücreli akciğer kanseri tanısı almış 81 olguya 2 kür) kemoterapi [CP (80 mg/m 2, 1 gün) ve VN (30 mg/m2, 1. ve 8. gün)] sonrası, nonrandomize olarak 66 Gy eksternal konvansiyonel radyoterapi (KRT) (49 olgu) veya 69.6 Gy eksternal hiperfraksiyone radyoterapi (HRT) (32 olgu) olmak üzere 2 farklı RT şeması uygulanmış, sonuçlar retrospektif olarak değerlendirilmiştir. ‹statistiksel analizler SPSS 9.0 bilgisayar programı ile yapılmıştır. Sağkalım süre ve oranları Kaplan Meier yöntemi ile, gruplar arası sağkalım süre ve oranları arasındaki farklara dayalı tek değişkenli analizlerde log-rank testi kullanılmış, çok değişkenli analizlerde ise Cox proportional hazard modelinden yararlanılmıştır. Olasılık değeri (p) olarak 0.05 ve altı istatistiksel anlamlı kabul edilmiştir. Bulgular: Değerlendirmeye alınan 81 olgunun medyan yaşı 60, %95’i erkektir. Neoadjuvan KT sonrası % 48.1 tam ve kısmi yanıt elde edilirken, radyoterapi sonrası tüm olgularda yanıt oranı %75.3’e yükselmiş, her iki RT grubu arasında istatiksel fark bulunamamıştır (p=0.837). Tüm olgularda medyan sağkalım süresi 14.7 ay, 5 yıllık sağkalım oranı %15.3’tür. KRT grubunda bu oranlar sırası ile 14.8 ay ve % 11.3 bulunurken HRT grubunda 13.4 ay ve % 21.4 olarak tespit edilmiştir (p=0.456). Tek değişkenli analizler sonucunda sağkalımı etkileyen prognostik faktörlerin performans durumu, kilo kaybı, neoadjuvan kemoterapiye yanıt ve radyoterapiye yanıt olduğu, çok değişkenli analizler sonucunda ise nodal evre, performans, kilo kaybı, neoadjuvan kemoterapiye yanıt ve radyoterapiye yanıt olduğu belirlenmiştir. Her iki RT grubundaki olgu özelliklerinin benzer olduğu bu çalışmada derece 3-4 nötropeni oranı % 44.1, febril nötropeni oranı %5.3 olarak belirlenmiş, derece 3-4 özofajit oranı %6.1, derece 3-4 pulmoner toksisite oranı %9.8 olarak değerlendirilmiş ve her iki RT grubu arasında istatiksel fark olmadığı tespit edilmiştir. Sonuç: Evre III-B Küçük hücreli dışı akciğer kanserlerinin tedavisinde 2 kür CP-VN sonrası RT’nin konvansiyonel veya hiperfraksiyone uygulanması arasında toksisite-tolerans, yanıt oranları ve sağkalım süreleri arasında fark gözlenmemiştir.Öğe External Beam Radiation Therapy in The Treatment of Tracheobronchial Amyloidosis: Case Report(2016) Füsun Gediz Özdemirkıran; Filiz Vural; Selen Bayraktaroğlu; Serra Kamer; Nazan ÖzsanKlinik olarak amiloidoz localize ve sistemik formlara ayrılır. Trakeobronşial amiloidoz (TBA) ise sık karşılaşılmayan, trakea, ana bronş ve segmental bronşlarda amiolid depozitleri ile karakterize local bir formudur. Elli yaşında, 20 yıldır var olan disfoni ve stridor şikayetleri ile hastanemize başvuran hastanın uygulanan larengeal biyopsi patoloji bulguları primer amiloidoz ile uyumlu gelmiştir. Toraks bilgisayarlı tomografisinde larinks, trakea, ana bronş duvarlarında luminal daralmaya yol açan belirgin kalınlaşma saptanmış ve vocal kord, trakea ve bronşlardan alınan bronkoskopik biyopsi örneklerinde submukozal eozinofilik depozitler gözlenmiştir. Ayrıntılı incelemede sistemik hastalığa rastlanmaması üzerine trakeobronşial bölgeye yönelik local radyoterapi uygulanan olgu tedavi sonrası 6. yılında sistemik veya lokal relpassız olarak izlemdedirÖğe Glioblastoma Hastalarında Deksametazon Kullanı- mının D Vitamini Seviyesi ve Kas-Eklem Ağrısı ile İlişkisi(2017) Fatma Sert; Dilek Küpeli; Yavuz Anacak; Serra KamerAmaç: Glioblastoma (GBM) primer beyin tümörlerinin 2/3'ünü oluşturmaktadır. Tedaviye uyumu arttırmada ve semptomları önlemede glukokortikoidler, antiepileptik tedaviye ek olarak sıklıkla yararlanılan ilaç grubudur. Deksametazon genellikle tanıda, tümör ilişkili vazojenik ödemi azaltmak amacı ile başlanır. Deksametazon kullanımının uzaması durumunda hipokalsemi, hipopotasemi ve 25- Hidroksi Vit-D seviyelerinde azalma ve ağrı kesicilere dirençli kas-eklem ağrıları ortaya çıkmaktadır. GBM tanılı hastalarda deksametazon kullanımı ile gelişen 25-Hidroksi Vit-D eksikliği ve tamamlayıcı 25-Hidroksi Vit-D tedavisinin kas-eklem ağrılarının yönetimine etkisini objektif veriler eşliğinde araştırmaktır.Yöntem: Kliniğimize GBM tanısı ile Ocak 2014 ile Aralık 2014 tarihleri arasında tedavi edilmiş 44 hastanı kas-eklem ağrı seviyeli VAS (visual analog scale) kullanarak sorgulanmış, D vitamini ile ilişkisi değerlendirilmiştir. Tamamlayıcı D vitamini tedavisi sonrası yapılan VAS skalası başlangıç değerlendirmesi ile karşılaştırılmıştır. Dahil edilen hastaların ortanca yaşı 54 olup, 16 (%36.4)'sı kadın, 28 (%63.6)'i erkektir.Bulgular: Tamamlayıcı 25-Hidroksi Vit-D tedavisi öncesi ortanca 25-Hidroksi Vit-D seviyesi 19,5 nmol/L olarak saptanmıştır. VAS değerlendirmesine göre hastaların ağrı seviyeleri ortanca 9 olarak derecelendirilmiştir. Tamamlayıcı 25-Hidroksi Vit-D tedavisi sonrasında ortanca 25-Hidroksi Vit-D seviyesi 89 nmol/L olarak saptanmış olup tamamında minimum istenen 50 nmol/L seviyesine ulaşılmıştır. VAS skorları ortanca 3 seviyesine gerilemiştir. 25-Hidroksi Vit-D seviyesi ne kadar düşükse VAS skorlarının da istatistiksel olarak anlamlı seviyede düşük olduğu saptanmıştır (p=.034).Sonuç: Deksametazon tedavisi, GBM hastalarının destek tedavisinde önemli bir role sahiptir. Deksametazon kullanımının 25-Hidroksi Vit-D seviyesinde azalmaya ve sonuç olarak kas gelişim problemleri ile birlikte kas-eklem ağrılarına neden olmaktadır. olgularda 25-Hidroksi Vit-D seviyesinin bakılması ve gerekli ise minimum 1800 IU olacak şekilde takviyesi önerilir.Öğe Lokal ileri evre serviks kanserlerinde radikal radyoterapi sırasında Bcl-2 apoptotik indeksinde gözlenen değişiklikler(2006) Serra Kamer; Deniz Yalman; Zeynep Özsaran; Ayfer Haydaroğlu; Necmettin Özdemir; Aydın ÖzsaranAmaç: Radyasyona bağlı apoptoz çeşitli hayvan deneylerinde ve hücre kültürü çalışmalarında gösterilmiştir. Spontane veya radyasyona bağlı apoptozun mekanizması tam olarak aydınlatılamamış olmakla beraber, radyasyonun apoptozu indükleyerek etki ettiği bilinmektedir. Radyoterapinin erken dönemlerinde apoptozun hızlı artış gösterdiği olgularda radyoduyarlılığın yüksek olduğu düşünülebilir. Bu çalışmanın amacı; lokal ileri evre serviks kanserli olgularda radyoterapinin erken dönemlerinde apoptotik indekste meydana gelen değişimleri ve bunun tedaviye yanıt ile ilişkisini değerlendirmektir. Yöntem: Ege Üniversitesi Radyasyon Onkolojisi Kliniği'nde Evre HB lokal ileri evre serviks kanseri tanısı ile radikal radyoterapi uygulanan 10 olgunun tedavi öncesi ve 9 Gy radyoterapi sonrası alınan "punch" biyopsi materyallerinde Bcl-2 apoptotik indeksi immunhistokimyasal olarak değerlendirmeye alınmıştır. Bulgular: Olguların medyan yaşı 47'dir (aralık: 40-77). Üç olgu tedavi yanıtının yetersiz olması nedeniyle sadece eksternal radyoterapi alabilirken 7 olguya intrakaviter brakiterapi de uygulanmıştır. Performans durumu ve böbrek fonksiyon testleri uygun olan 5 olguya radyoterapi ile eşzamanlı haftalık 40mg/m2 dozunda cisplatin verilmiştir. Medyan 38 aylık takip sonrası (aralık: 10-53 ay) 2 olguda 3. ve 17. aylarda uzak metastaz, 1 olguda 21. ayda lokal yineleme tespit edilmiştir. Bu olgular hastalık progresyonu ile kaybedilmiştir. Olguların 9'unda tedavi öncesi alınan biyopsi örneğinde Bcl-2 boyanması saptanmıştır. Apoptotik indeks; boyanma yoğunluğuna göre (%33'den fazla veya az) göre (+), (++) olarak derecelendirilmiştir. 3 olguda tedavi sonrası boyanma paterninde tedavi öncesine göre azalma izlenirken, 6 olguda tedavi öncesi ve sonrası apoptotik indekste değişim gözlenmemiştir. Tedavi öncesi Bcl-2 boyanma özellikleri ve hastalık progresyonu arasındaki korelasyon incelendiğinde; boyanma göstermeyen ve (+) boyanma özelliği gösteren olguların (++) boyanma, özelliği gösteren olgulara göre daha sık yineleme ettikleri yönünde zayıf bir korelasyon tespit edilmiştir (p:0,3 , r: 0,37). 9 Gy radyoterapi sonrası apoptotik indeks oranında düşme izlenen ve değişim gözlenmeyen olgular hastahk yinelemesi yönünden değerlendirildiğinde; apoptotik indeksinde değişme gözlenmeyen olgularda yineleme oranlarının yüksek olduğu yönünde zayıf bir korelasyon tespit edilmiştir (p.0,2,r: 0,42). Sonuç: Serviks kanserinin radyobiyolojisi ve moleküler biyolojisi hakkında bilgilerimizi arttırmak yeni tedavi yaklaşımlarının geliştirilmesine öncülük edecektir. Aynı evre ve histolojideki, tümörlerde bile prognoz farklı olmaktadır. Tedavi sonuçlarını iyileştirmek için radyoduyarh veya radyodirençli alt grupların belirlenmesi gereklidir. Bu çalışmada radyoterapi sırasında bcl-2 apoptotik indeksinde gözlenen değişiklikler serviks kanserinde duyarlılığı belirlemede yardımcı olmamıştır; ancak bu konuda daha fazla sayıda hasta içeren daha ileri çalışmalar yapılmalıdır.Öğe Mastektomi sonrası adjuvan radyoterapi: 1494 olgunun değerlendirilmesi(2006) Ayfer Haydaroğlu; Serra Kamer; Deniz Yalman; Zeynep Özsaran; Senem Dubova; Arif Aras; Yasemin Bölükbaşı; Rasih YılmazAmaç: Mastektomi sonrası radyoterapi uygulanan meme kanserli olgularda tedavi sonuçlarının ve prognostik faktörlerin değerlendirilmesidir. Gereç ve Yöntem: Ocak 1982-Aralık 2002 arasında adjuvan radyoterapi uyguladığımız 1494 olgu retrospektif olarak değerlendirilmiştir. Radyoterapi göğüs duvarına ve yüksek risk taşıyan olgularda bölgesel lenfatiklere 1,8-2 Gy günlük fraksiyonlarla medyan 50 Gy dozunda uygulanmıştır. Bulgular: Medyan yaşı 49 olan olguların 22'si (%1,5) evre I, 222'si (%14,9) evre IIA, 421'i (%28,2) evre IIB, 607'si (%40,6) evre IIIA, 174'ü (%11,6) evre IIIB iken 48 olgu (%3,2) Tx veya Nx olmaları nedeniyle evrelendirilememiştir. Medyan 46 aylık (aralık 6-276 ay) izlemde 73 olguda (%4,8) lokal-bölgesel yineleme, 439 olguda (%29,3) uzak metastaz saptanmış, tüm grupta 5 yıllık lokal nükssüz, hastalıksız ve genel sağkalım oranları sırasıyla %94,2, %65,5 ve %82,9 bulunmuştur. Çok değişkenli analizlerde lokal nüksü etkileyen tek prognostik faktör metastatik aksiller lenf bezi sayısı (p=0,029) iken hastalıksız sağkalımı etkileyen faktörler T evresi (p=0,042), nodal evre (p=0,041) ve metastatik aksiller lenf bezi sayısı (p=0,000); genel sağkalımı etkileyen faktörler T evresi (p=0,008), nodal evre (p=0,005), metastatik aksiller lenf bezi sayısı (p=0,001), lenf damarı invazyonu (p=0,004) ve histolojik derece (p=0,042) olarak belirlenmiştir. Sonuç: Çalışmamızda mastektomi sonrası adjuvan RT uygulanan meme kanserli olgularda tümör evresi, nodal evre, evre, metastatik aksiler lenf bezi sayısı , cilt invazyonu, lenf damarı invazyonu gibi prognostik faktörlerin lokal-bölgesel kontrol, hastalıksız ve genel sağkalımı etkilediği saptanmıştır.Öğe Pediatric langerhans cell histiocytosis: single center experience over a 17-year period(2016) Dilek İnce; Bengü Demirağ; Gülcihan Özek; Ayşe Erbay; Ragıp Ortaç; Yeşim Oymak; Serra Kamer; Yöntem Yaman; Selcen Kundak; Canan Verginİnce D, Demirağ B, Özek G, Erbay A, Ortaç R, Oymak Y, Kamer S, Yaman Y, Kundak S, Vergin C. Pediatric langerhans cell histiocytosis: single center experience over a 17-year period. Turk J Pediatr 2016; 58: 349-355.This study aimed to analyze children with the diagnosis of Langerhans cell histiocytosis (LCH) who were diagnosed and treated between 1998-2015. Medical records were evaluated retrospectively for clinical and laboratory features, treatment details, and outcome. There were 20 patients, the median age of diagnosis was 37 months, M/F ratio: 1.5. Nine had single system (SS), 11 had multisystem (MS) LCH. Spontaneous regression occurred in three infants with skin limited LCH. Eight patients had risk organ involvement in MS-LCH group. The curettage alone was performed in only one case. Patients received LCH-II/ LCH-III based chemotherapy schema. Radiotherapy was performed to vertebral disease and residual craniofacial bone disease in four cases.The regression and relapse rates were 100% and 33% for SS-LCH. The regression and relapse rates were 73%, and 18% for MS-LCH. Two infants with MS-LCH died despite chemotherapy.Pulmonary and liver involvements affected outcome adversely in MS-LCH. Multidisciplinary treatment approaches are needed.Öğe Radikal radyoterapi uygulanan lokal ileri evre akciğer, baş-boyun ve serviks kanserlerinde serum selenyum düzeyi ve tedaviye yanıt ile ilişkisi(2006) Senem Dubova; Zeynep Özsaran; Serra Kamer; Ayfer HaydaroğluAMAÇ Lokal ileri akciğer, baş-boyun ve serviks karsinomlu olgularda radyoterapi öncesi selenyum düzeyini etkileyen faktörleri ve tedaviye yanıt ile ilişkisinin araştırılmasıdır. GEREÇ VE YÖNTEM Radikal radyoterapi uygulanan 33 olgunun genel özellikleri, tedavi öncesi selenyum düzeyleri ve tedavi yanıtı değerlendirildi. Selenyum ölçümü Perkin Elmer marka Atomik Absorbsiyon Spektrometresi (AAS) ve hidrür sistem kullanılarak yapıldı. Tedavi yanıtı Dünya Sağlık Örgütü kriterlerine göre değerlendirildi. BULGULAR Medyan yaşı 57 (aralık: 37-80) olan, 18 (%54.5) akciğer, 8 (%24.2) baş-boyun, 7 (%21.2) serviks karsinomlu olgunun 23'ü erkek (%69.7), 10'u kadındı (%30.3). Radyoterapi öncesi ortalama selenyum düzeyleri 102.2 µg/L (aralık: 53-141 µg/L) olarak bulundu, KPS ve Hb değeri düşüklüğü olan olgularda selenyum seviyesi de düşük bulundu (sırasıyla p=0.04, p=0.00). Tümör yanıtı ile selenyum seviyesi arasındaki ilişki değerlendirildiğinde, selenyum seviyesi yükseldikçe tedaviye yanıtın arttığı saptandı (p=0.02). SONUÇ Çalışmamızda selenyum düzeyinin düşüklüğünün tedaviye yanıtı kötü yönde etkilediği, selenyum düzeyinin Hb ve KPS ile ilişkili olduğu bulundu.Öğe Radyoterapi ile tedavi edilen jinekolojik tümör tanılı olgularda alt üriner sistem enfeksiyonları ve ilişkili bulgular(2008) Serra Kamer; Özlem Akagündüz; Zeynep Özsaran; Mustafa Esassolak; Arif ArasAMAÇ Jinekolojik tümör tanısı ile radyoterapi uygulanan hastalarda, tedavi öncesi ve tedavi sırasında ortaya çıkan alt üriner sistem bulguları ve enfeksiyon riskleri değerlendirildi. GEREÇ VE YÖNTEM Jinekolojik malignite tanısı ile pelvik radyoterapi programına alınan 45 olgu tedavi öncesi ve tedavi sı rasında genitoüriner bulguları, tam idrar tetkiki ve idrar kültürü ile değerlendirildi. BULGULAR Radyoterapi öncesi 4 olguda kültür ile tanımlanan idrar yolu enfeksiyonu saptandı; tedavi sırasında 7 olguda kültür ile kanıtlanan idrar yolu enfeksiyonu belirlendi. Tedavi öncesi 5 olguda dizüri yakınması saptandı; tedavi sonrası yapılan değerlendirmede 40 olguda semptomatik derece 1-2 dizüri kaydedildi. Tedavi sırasında gelişen dizüri, lökoüri ve idrar yolu enfeksiyonu gelişimi arasında anlamlı bir ilişki saptanmadı. SONUÇ Jinekolojik tümörü olan olgularda tedavi sırasında idrar yolu enfeksiyonu tanısı için en etkili yaklaşım idrar kültürü ile değerlendirmedir. Bu olgularda idrar yolu enfeksiyonu gelişme riski düşük olması nedeni ile radyoterapi sırasında rutin proflaktik antibiyoterapi önerilmemektedir.Öğe Review of Current Status of Radiotherapy Facilities and Assessment of Required Time for Radiotherapy Delivery Workflow in Turkey: On Behalf of Turkish Society for Radiation Oncology(2015) Fadime Akman; Cem Onal; Serra Kamer; Fulya Agaoglu; Yıldız Guney; Ayse Hıcsonmez; Mehmet Koc; Didem C Oksuz; Gokhan Ozyıgıt; Serdar OzkokTürkiye'deki Radyoterapi Donanımının Mevcut Durumu ve Radyoterapi Uygulaması için Gereken Sürenin İncelenmesi: Türk Radyasyon Onkolojisi Derneği ÇalışmasıBu çalışmanın amacı, Türkiye'deki radyoterapi (RT) merkezlerinin güncel durumu ve iş yükü değerlendirmesi, farklı tümörlü hastaların tedavi sırasında ekibin harcadığı süreler analiz ederek değerlendirmektir. Farklı tümörlerin tedavisi sırasında kullanılan teknikleri ve farklı teknikler için tedavi planlaması ve uygulam sırasında harcanan zamanı değerlendirmek amacı ile, aktif olarak RT uygulaması yapan tüm hastanelere e-mail yolu ile anket yollanmıştır. Sonuçlar, merkez türü (üniversite hastanesi veya devlet hastanesi) ve yıllık tedavi edilen hasta sayısına (yıllık tedavi edilen hasta sayısı <1000 veya yıllık tedavi edilen hasta sayısı >=1000) göre değerlendirilmiştir. Anket 48 merkeze gönderilmiş olup ankete yanıt oranı %71 (34 merkez) olarak bulunmuştur. Bir hekimin yıllık tedavi seansı 192 olarak bulunmuştur. Hekimin yıllık tedavi edilen ortalama hasta sayısı üniversite hastanesinde 210 ve devlet hastanesinde ise 101 olarak bulunmuştur. Bir hastayı 3-boyutlu konformal RT (3BKRT) ile tedavi etmek için harcanan ortalama süre 4 saat iken, yoğunluk ayarlıklı RT (YART) için harcanan süre ise 5 saat 45 dakika olarak bulunmuştur. Devlet hastanalerinde tüm hasta grubunda 3BKRT ve YART için harcanan süre üniversite hastanelerine göre daha yüksek bulunmuştur. Yeni RT tekniklerinin artan kullanımına paralel olarak, hastaların tedavisi için harcanan süre de de artmaktadır. Yeni RT tekniklerinin hastaların yararı için uygulamak için, yeterli ekipman ile birlikte, uygun ve eğitimli ekip gerekmektedir.