Yazar "Esra Engin" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 10 / 10
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Alkol bağımlılarının psikoterapi süreçlerini etkileyen faktörlerin incelenmesi(2012) Esra Engin; Ayşegül SavaşanAmaç: Alkol bağımlılarının psikoterapi süreçlerini etkileyen faktörlerin belirlenmesi, izlenecek terapötik sürecin seyrini belirleyebileceği gibi, bireylere özgü faktörlerin değerlendirilmesi açısından da önem taşımaktadır. Gereç ve Yöntem: Araştırma, bireysel psikoterapi alan, alkol bağımlısı 63 bireyle yapılmıştır. Verilerin toplanmasında, Birey Tanıtım Formu ve bilişsel davranışçı psikoterapi yöntemiyle tedavi sürecini değerlendirmede kullanılan ölçeklerden Beck Depresyon Ölçeği, Beck Anksiyete Envanteri, Sosyotropi-Otonomi Ölçeği, Rotter’in İç-Dış Kontrol Odağı Ölçeği, Sürekli Öfke-Öfke İfade Tarzı Ölçeği ve Problem Çözme Envanteri kullanılmıştır. Bulgular: Hastaların %73’ü henüz tedavi hedeflerine ulaşmadan tedaviye gelmeyi kesmiştir. Altı aylık izlem süresinde %57.1’i hiç kayma (lapse) yaşamamış, %20.6’sı bir kez, %17.5’i iki kez, %4.8’i üç kez lapse yaşamıştır. Tedaviden kopan ve tedaviden kopmayan hastaların öfke içe, iç-dıç kontrol odağı, düşünen yaklaşım ve değerlendirici yaklaşımları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark olduğu saptanmıştır (p<0.05). Hastaların laps yaşama durumlarına göre, gruplar arasında öfke kontrol puanları anlamlı bir şekilde farklılaşmaktadır (p<0.05). Sonuç: Alkol bağımlılarının psikoterapi süreçlerini etkileyen faktörlerin öfke içe, öfke kontrol, iç-dıç kontrol odağı, düşünen yaklaşım, değerlendirici yaklaşım olduğu söylenebilir.Öğe Alkol ve madde bağımlılarında yalnızlık ve etki eden faktörler(2011) Bilge Yıldırım; Esra Engin; Serap YıldırımAmaç: Bu araştırma, alkol ve madde bağımlısı bireylerde yalnızlık düzeyini ve yalnızlık düzeyini etkileyen faktörleri saptamak amacı ile yapıldı. Gereç ve Yöntem: Tanımlayıcı araştırma, Nisan-Eylül 2008 tarihleri arasında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, Psikiyatri Anabilim Dalı, Alkol ve Madde Bağımlılığı Servisi’nde araştırmaya katılmayı kabul eden 200 hastayla yapıldı. Veriler, tanıtıcı bilgi formu ve UCLA Yalnızlık Ölçeği ile toplandı. Verilerin analizinde ANOVA ve t-testi kullanıldı. Bulgular: Araştırmaya katılan alkol ve madde bağımlısı bireylerin yaş ortalaması 39.55±12.86 idi. Hastaların %79’unun erkek, %58’inin evli, %49’unun ortaokul/lise mezunu, %58’inin bir işte çalıştığı, %66’sının gelir durumunu orta düzeyde algıladığı, %89.5’inin sosyal güvencesinin olduğu, %84.5’inin çekirdek ailede yaşadığı belirlendi. Bağımlı bireylerin yalnızlık ile ilgili özelliklerine bakıldığında, %71’inin yalnızlık duygusunu yaşadığı, %35.9’unun yalnızlık duygusunu çok sık yaşadığı, %27.5’inin boş zamanlarını sanatsal/entelektüel uğraşlarla geçirdiği belirlendi. Bireylerin genel yalnızlık puan ortalaması 38.51±14.39 olup, yalnızlık puan ortalamalarını medeni durum, eğitim düzeyi, algılanan gelir düzeyi ve aile tipinin etkilediği saptandı (p<0.05). Sonuç: Türk aile ve sosyal destek sisteminden dolayı bağımlı bireylerin yalnızlık düzeyinin düşük olduğu sonucuna varılmıştır.Öğe Bir amatem kliniğinden taburcu olan bağımlı hastaların yaşam tarzı değişiklikleri ve nüks durumları(2013) Ayşegül Savaşan; Esra Engin; Dilek AyakdaşAmaç: Nüksleri önlemede; bağımlının alışkanlıkları, yaşam tarzı, alkol veya madde kullanımı ile ilgili yanlış düşünce ve beklentileri değiştirilmeye ve yeni başa çıkma yolları oluşturulmaya çalışılmaktadır. Bağımlı hastaların yaşam tarzı değişiklikleri ve nüks durumlarını belirlemek, araştırmanın amacını oluşturmaktadır. Gereç ve Yöntem: Tanımlayıcı nitelikteki araştırma, İzmir Katip Çelebi Üniversitesi, Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi, AMATEM Kliniği’nde 2011 Nisan-2012 Mart aylarında yatarak tedavi gören, 64 bağımlı hasta ile yapılmıştır. Veriler araştırmanın amacına yönelik hazırlanan sorulardan oluşan Birey Tanıtım Formu ile toplanmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde yüzdelik, ortalama, standart sapma kullanılmıştır. Bulgular: Hastaların yaş ortalaması 45.42±10.35’dir. %96.9’u erkek; %28.1’i lise mezunu; %32.8’i evli, %28.1’i boşanmış, %10.9’u eşinden ayrı yaşamaktadır. Hastaların %78’i alkol, %6’sı madde ve %16’sı hem alkol hem madde kullanmaktadır. Hastaların bir önceki yatışlarında hastanede kalma süreleri ortalama 34.78±19.74 gündür ve %37.5’i kendi isteğiyle taburcu olmuştur. %59.4’ü ise tedavi sürecini tamamlayarak taburcu olmuştur. Taburcu olduktan sonra yaşam tarzlarında değişiklik yaptıklarını belirtenlerin oranı %70.3’tür. Yaşam tarzı değişiklikleri olarak, hastaların %35.9’u arkadaş ortamını değiştirdiklerini; %37.5’i alkol/madde ortamına girmediklerini; %31.2’si sağlıklı beslendiklerini, %18.8’i düzenli sağlık kontrolü yaptırdıklarını; %17.2’si uğraşı, hobi edindiklerini; 15.6’sı adres, %6.2’si iş değişikliği yaptıklarını; %10.9’u ise Adsız Alkolikler (AA) toplantılarına katıldıklarını belirtmişlerdir. Hastaların %81.2’si ilk bir yıl içinde nüks yaşamıştır. İlk altı ay içinde nüks yaşayanların oranı %54.7’dir. Sonuç: Nüks açısından ilk altı ay ve bir sene içersinde düzenlenecek, bireysel yada grup psikoterapileri şeklinde destek programlarının oluşturulması önerilebilir.Öğe Bir huzurevinde yaşayan ve bilişsel bozukluğu olmayan yaşlıların uyku düzeni özelliklerinin incelenmesi(2009) Babacan Aysun Gümüş; Esra Engin; Gönül ÖzgürGiriş: Bu araştırmanın amacı, huzurevinde yaşayan ve bilişsel bozukluğu olmayan yaşlıların uyku düzeni özelliklerini incelemektir. Gereç ve Yöntem: Araştırma İzmir Zübeyde Hanım Gürçeşme Huzurevinde 132 yaşlı birey arasında yapılmıştır. Veriler Tanıtıcı Bilgi Formu ve Uyku Düzeni Özellikleri Soru Formu ile toplanmıştır. Bulgular: “Uykuya daldıktan sonra sık sık uyanma” (%58.3), “uyandıktan sonra kendini uykulu/ dinlenmemiş hissetme” (%56.1), “uyandıktan sonra şekerleme yapma” (%56.0), “uyandıktan sonra tekrar uyumakta güçlük çekme” (%49.3) ve “uykuya dalmakta güçlük çekme” (%47.8), yaşlıların sıklıkla yaşadığı sorunlar olarak saptanmıştır. Yaşlıların uyku düzeni özelliklerinin cinsiyet (t=4.643, p<0.01), fizik sağlık algısı (F=9.621, p<0.01), ruhsal sağlık algısı (F=9.045, p<0.01), fiziksel yakınmalar için ilaç kullanma durumu (t=2.776, p<0.05), uyku kalite algısı (F=63.540, p<0.01) ve huzurevinde isteyerek kalma durumuna göre (t=-2.468, p<0.05) istatistiksel olarak anlamlı farklılık gösterdiği belirlenmiştir. Sonuç: Huzurevinde yaşayan yaşlıların uykuya dalma, uykuyu sürdürme ve şekerleme yapma ile ilgili sorunları olduğu saptanmıştır.Öğe İnmeli Hastalara Bakım Verenlerin Yükü ve Yükü Etkileyen Faktörler(2013) Serap Yıldırım; Esra Engin; Vesile Aycan BaşkayaAmaç: Araştırma, inmeli hastalara bakım verenlerin yükü ve yükü etkileyen faktörleri incelemek amacıyla planlanmıştır. Yöntem: Bu tanımlayıcı araştırma, İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Nöroloji Kliniği’nde, araştırmaya katılmayı kabul eden 80 bakım veren ile yürütülmüştür. Veriler; Tanıtıcı Bilgi Formu ve Bakım Verenlerin Yükü Envanteri ile toplanmıştır. Bulgular: Bakım Verenlerin Yükü Envanteri’nin alt ölçek puan ortalamaları sırasıyla; zaman-bağımlılık yükü (15,31±4,07), gelişimsel yük (8,19±4,46), fiziksel yük (6,88±3,93), sosyal yük (5,55±4,40), duygusal yük (3,44±4,25) olduğu, toplam yük puan ortalamasının ise 39,36±13,83 olduğu saptanmıştır. Bakım verenlerin yaşları ile zaman-bağımlılık yükü, sosyal güvenceleri ile duygusal yük ve toplam yük, bakım verme konusunda eğitim almayı isteme durumu ile duygusal yük ve karşılaşılan güçlüklerle başa çıkma yöntemleri ile fiziksel yük alt ölçek puan ortalaması arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmuştur (p<0,05). Sonuç: Bu bulgular doğrultusunda, Türk toplumunda ailede bakım gereksinimi olan kişiye bakım vermenin bir görev ve sorumluluk olarak algılandığı ve bununla paralel olarak bakım verenlerin bakım verme sürecinde yaşadığı yükün farkında olmadığı ve yaşadıkları güçlükleri ifade etmekte zorlandıkları sonucuna varılmıştır. (Nöropsikiyat ri Arflivi 2012; 49: 169-174)Öğe Kişilerarası ilişkiler kuramı temelli çözüm odaklı terapinin etkinliği: Geriye dönük bir inceleme(2016) Ayşegül Bilge; Esra EnginAmaç: Araştırmanın amacı kişilerarası ilişkiler kuramı temelli çözüm odaklı danışma sürecinin etkinliğini geriye dönük olarak incelemektir. Yöntem: Ön test-son test kontrol grupsuz bir araştırma olarak planlanmıştır. Araştırmanın örneklemini bir üniversitenin sağlık yüksekokuluna kayıtlı ve aynı yüksekokuldaki ruhsal danışmanlık birimine sorunları nedeniyle başvuran 36 öğrenci oluşturmuştur. Araştırma öncesi öğrencilerden ve kurumdan izin alınmıştır. Veri toplama formu olarak Öğrenci Tanıtım Formu, Beck Anksiyete Ölçeği, Beck Depresyon Ölçeği, Problem Çözme Ölçeği kullanılmıştır. Araştırmada öğrencilere Peplau'nun kişilerarası ilişkiler kuramı temel alınarak, beş oturumluk çözüm odaklı terapi yaklaşımı uygulanmıştır. Ölçekler uygulama öncesinde ve sonrasında öğrenciler tarafından doldurulmuştur. Verilerin analizinde tanımlayıcı analizler, independent sample t test, Mann Whitney U, Kruskall Wallis testleri kullanılmıştır. Sonuç: Öğrencilerin terapi öncesi ve sonrasında anksiyete, depresyon ve problem çözme puan ortalamaları karşılaştırılmış; anksiyete, depresyon ve problem çözme ölçeği puan ortalamalarının istatistiksel olarak anlamlı düzeyde düştüğü saptanmıştır. Evde eğlence etkinliği yapma durumu ve sorunlarını paylaştıkları kişilerin olma durumu ile depresyon puan farklarının, aktif olarak hobisi olanların anksiyete ve problem çözme ölçeği puan farklarının anlamlı düzeyde düştüğü saptanmıştır. Tartışma: Ruhsal danışmanlık birimine başvuran öğrencilere uygulanan beş oturumluk Peplau'nun kişilerarası ilişkiler kuramı temelli çözüm odaklı kısa süreli terapi yaklaşımının etkili olduğu söylenebilir.Öğe Muhtarlara verilen ruhsal hastalığa yönelik damgalama ile mücadele eğitiminin etkililiğinin araştırılması(2014) Mahire Olcay Çam; Ayşegül Bilge; Esra Engin; Zehra Akmeşe Baykal; Emel Turgut Öztürk; Nurcan ÇakırÖZET Amaç: Toplum liderleri olarak muhtarlara verilen ruhsal hastalığa yönelik damgalama ile mücadele eğitiminin etkililiğini belirlemek amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Araştırma, öntest-sontest kontrol grupsuz bir araştırmadır. Veri toplama aracı olarak, Birey Tanıtım Formu, Bilge ve Çam (2008) tarafından geçerlilik ve güvenirliği yapılan Ruhsal Has- talığa Yönelik İnançlar Ölçeği ve Bağ ve Ekinci (2005) tarafından ge- çerlilik ve güvenirliği yapılan Ruhsal Sorunları Olan Bireylere Yönelik Toplum Tutumları Ölçeği kullanılmıştır. Etik kurul, araştırma yeri ve araştırmaya katılmayı kabul eden muhtarlardan izinler alındıktan sonra, eğitim öncesi veri toplama araçları uygulanmıştır. Damgalama ile mücadele eğitimi sonrası ölçekler yeniden uygulanmıştır. Bulgular: Muhtarların %72.2’sinin hizmet verdikleri bölgede ruhsal-psikolojik sorunu olan bireylerle nadiren karşılaştığı, %66.7’sinin ise ruhsal problemi olan kişilere girişimde bulunmadığı belirlenmiştir. Muhtarların %33.3’ünün akıl hastalığı denince akıllarına ilk gelen hastalık olarak ‘Akli dengesini yitirmiş, dengesizlik, delilik’ yanıtını verdiği belirlenmiştir. İyi Niyet Alt Ölçeği eğitim öncesi ve eğitim sonrası puan ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmıştır (Z=-2.350, p=0.019). Toplum Ruh Sağlığı İdeolojisi Alt Ölçeği puan ortalamasının eğitim sonrası yükseldiği ve Utanma Alt Ölçeği puan ortalamasının eğitim sonrası düştüğü saptanmıştır. Sonuç: Sonuç olarak muhtarlara uygulanan ruhsal hastalığa yönelik damgalama ile mücadele eğitiminin, muhtarların bu hastalıklara yö- nelik utanma duygusu ve tutumlarında olumlu değişiklikler yapma- sından dolayı etkili olduğu belirlenmiştir.Öğe Psikiyatri kliniğinde çalışan hemşirelerde farkındalık eğitiminin bireysel performans standartlarına etkisi(2006) Olcay Çam; Esra EnginAmaç: Farkındalığı artırmaya yönelik geliştirilen eğitim programının psikiyatri kliniğinde çalışan hemşirelerin bireysel performans standartlarına etkisinin incelenmesi amacıyla planlanmıştır. Yöntem: Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Psikiyatri ABD'nda çalışan, araştırmaya katılmayı kabul eden ve eğitim programını tamamlayabilen 22 hemşire örnekiemi oluşturmuştur. Araştırmada veri toplama aracı olarak 3 form kullanılmıştır. Hemşirelerin tanıtıcı özelliklerine yönelik veri formu, öz etkililik-yeterlilik ölçeği ve sosyotropi-otonomi ölçeğidir. Farkındalığı artırmaya yönelik geliştirilen eğitim programında, hemşirelerin temel duyguların tanımını yapabilmeleri, sağlıklı ve patolojik duygu durumlarını fark edebilmeleri, bu temel duyguları kendileri ve bakım verdikleri hastalarda tanımlayabilmeieri amaçlanmıştır. Eğitim programı 12 konu ve 72 saatten oluşmaktadır. Bulgular: Eğitim öncesi hemşirelerin öz etkililik-yeterlilik algıları orta düzeyden daha düşük iken, eğitim sonrası öz etkililik- yeterlik algıları orta düzeyden daha yüksek bir düzeye ulaşmıştır. Hemşirelerin eğitim öncesi sosyotropik kişilik özellikleri orta düzeyde iken, eğitim sonrasında sosyotropik kişilik özellikleri orta düzeyin üzerine çıkmış, otonomik kişilik özellikleri eğitim öncesinde orta düzeyden yüksek iken, eğitim sonrasında hemşirelerin otonomik kişilik özelliklerinde daha belirgin bir artış gözlenmiştir. Sonuç: Farkındalığı artırmaya yönelik.olarak geliştirilen eğitim programının, hemşirelerin bireysel performans standartlarını oluşturan öz etkililik-yeterlilik algısı ve otonomik kişilik özelliklerini arttırıcı bir etki oluşturmuştur. Bu etkinin farklı sosyodemografik, mesleki özellik ve mesleki algıya sahip tüm hemşirelerde benzer şekilde etkili olabilecek bir eğitim programı olduğu görülmüştür.Öğe Yoğun bakım hemşirelerinin iş doyumları ve etkileyen faktörler(2011) Gülyan Kahraman; Esra Engin; Şeyda DülgerlerGiriş: İş doyumu, iş deneyimlerine karşı geliştirilen duygusal tepkidir. Hemşirelerin iş doyumları kişilik özellikleri, yoğun çalışma, hastane politikaları, meslektaşların ve ekip üyelerinin tutumları gibi pek çok değişkenden etkilenmektedir. Amaç: Araştırma yoğun bakım hemşirelerinin iş doyumunu ve iş doyumunu etkileyen faktörleri incelemek amacıyla tanımlayıcı olarak planlandı. Yöntem: Araştırmanın örneklemini 15.12.2007-15.02.2008 tarihleri arasında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi yoğun bakım ünitelerinde çalışan 89 hemşire oluşturdu. Veriler, araştırmacılar tarafından oluşturulan ‘Tanıtıcı Özellikleri Belirleme’ formu ve ‘Minnesota İş Doyumu Ölçeği’ ile toplandı. Veriler t test ve ANOVA ile analiz edildi. Bulgular: Yoğun bakım hemşirelerinin eğitim düzeylerinin, çalışma yıllarının ve çalışma tiplerinin, işlerinden memnun olma durumlarının ve mesleklerinin gelecekleri hakkındaki görüşlerinin iş doyumlarını etkilediği belirlendi. Hemşirelerin iş doyumu puan ortalamalarının 58.88 ± 1.53 ve iş doyumlarının ‘orta düzeyde’ olduğu saptandı. Sonuç: Sonuç olarak, algıların ve deneyimlerin yoğun bakım hemşirelerinin iş doyumlarını etkilediği bulundu. Bu konu hakkında meta-analiz çalışmalarının yapılması önerildi.Öğe Zihinsel engelli çocuğu olan anne-babaların kaygı, anne-baba tutumları ve başa çıkma stratejileri açısından değerlendirilmesi(2010) Gülseren Keskin; Ayşegül Bilge; Esra Engin; Şeyda DülgerlerAmaç: Zihinsel engelli çocuğu olan anne-babaların birtakım stres kaynaklarına maruz kaldığı yapılan çalışmalarla ortaya konmasına karşın, anne-babaların yaşadığı anksiyete, başa çıkma stratejileri ve bu durumun anne-baba tutumlarını nasıl etkilediğine ilişkin çok az şey bilinmektedir. Bu çalışmada zihinsel engelli çocuğu olan anne-babaların yaşadığı anksiyete ve bu anksiyete ile başa çıkma durumlarının saptanması ve zihinsel engelin anne-baba tutumları üzerine etkisinin araştırılması amaçlanmıştır. Yöntem ve gereç: Behçet Uz Çocuk Hastalıkları Hastanesi Nöroloji Polikliniği’nde tedavi gören zihinsel engelli çocukların anne-babalarından 96’sı araştırmaya alınmıştır. Anne-babalarda anksiyete, çocuk yetiştirme tutumu ve başa çıkma stratejini saptamak amacı ile üç ölçek kullanılmıştır: Durumluk-Sürekli Kaygı Ölçeği (DSKÖ), Aile Hayatı ve Çocuk Yetiştirme Tutumu Ölçeği (AHÇYTÖ), Başa Çıkma Stratejisi Ölçeği (BÇSÖ). Anne-babalara çalışma ile ilgili sözel olarak bilgi verilmiş ve bilgilendirilmiş onamları alınmıştır. Bulgular: Araştırma grubunda anne-babaların yaş ortalaması 33.90±10.1’dir. Anne-babaların DSKÖ’nün durumluk alt ölçeği ortalama puanı 43.7±5.9, sürekli alt ölçeği ortalama puanı 43.1±15’tir. Anne-babalar BÇSÖ’den en yüksek puanı problem çözme alt boyutundan, AHÇYTÖ’den en yüksek puanı ise aşırı annelik alt boyutundan almıştır. Araştırmaya katılan anne-babanın anksiyetesinin anne-baba tutumuna etkisi değerlendirilmiş, durumluk ve sürekli kaygı ile aşırı annelik tutumu arasında negatif yönde (p=0.000, r=-0.52 ve p=0.000, r=-0.41); ev kadınlığını reddetme tutumu (p=0.000, r=0.59 ve p=0.041, r=0.31) ve karı koca geçimsizliği (p=0.000, r=0.66 ve p=0.005, r=0.39) ile pozitif yönde anlamlı ilişki saptanmıştır. Anne-babaların durumluluk ve sürekli kaygı ile problem çözme becerisi arasında negatif (p=0.000, r=-0.38 ve p=0.000, r=-0.44), durumluk kaygı ile sosyal destek arama arasında negatif (p=0.000, r=-0.27) ilişki belirlenmiştir. Sonuç: Bu çalışma sonunda zihinsel engelli çocuğu olan anne-babaların durumluluk kaygılarının yüksek olduğu, baş etme için problem çözme yöntemini kullandıkları saptanmıştır. Anne-babaların çocuk yetiştirme tutumlarının ise aşırı annelik yönünde baskın olduğu belirlenmiştir.