Yazar "Özyürek, Arif Ruhi" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 5 / 5
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Elastic properties of the abdominal aorta in the children with bicuspid aortic valve: an observational study(2012) Gürses, Dolunay; Özyürek, Arif Ruhi; Levent, Reşit Ertürk; Tutar, Zülal ÜlgerAmaç: Biküspit aortik kapaklı hastalarda aort anülüsü ve asendan aort anomalileri oldukça yaygın görülmektedir. Bu çalışmanın amacı biküspit aortik kapaklı çocuklarda abdominal aort sertliğini değerlendirmektir. Yöntemler: Enine kesitli gözlemsel olan bu çalışmada, kapak fonksiyonu normal veya hafif derecede yetmezliği olan 35 biküspit aortik kapaklı çocuk ile kontrol grubu olarak alınan sağlıklı 35 çocuk değerlendirildi. Tüm çocuklar transtorasik ekokardiyografi ile noninvaziv olarak değerlendirildi. Aort anülüsü ve abdominal aorta çapları ölçüldü. Bu ölçümlerde alınan veriler ile aortik gerilme (G), gerilme elastik modülü (Ep), diyastolik basınç ile normalleştirilmiş gerilme elastik modülü (Ep*), aortik sertlik indeksi (?SI) ve aortik esneklik (ES) hesaplandı. Verilerin istatistiksel değerlendirmesinde Student’s t-testi, Ki-kare testi, Pearson’s korelasyon analizi ve çoklu lineer regresyon analizi kullanıldı. Bulgular: Aort anülüs çapı kontrol grubuna göre anlamlı olarak geniş bulundu (p<0.05). Abdominal aortun sistolik ve diyastolik çapları açısından farklılık saptanmadı (p>0.05). Biküspit aortik kapaklı çocuklarda G (0.210±0.04/0.267±0.07, p<0.001) ve ES (1.04±0.2/1.4±0.4 $10^{-6}$ $cm^{2}$ $dyne^{-1}$, p<0.001) kontrol grubuna göre belirgin düşük; Ep (200±39/153±47 N/$m^{-2}$, p<0.001), Ep* (3.42±0.9/2.5±0.9, p<0.001) ve ?SI (1.1±0.3/0.84±0.3, p<0.001) ise belirgin olarak yüksek bulundu. Abdominal aort sistolik ve diyastolik çapları ile aortik elastisite parametreleri arasında ilişki saptanmadı (p>0.05). Sonuç: Biküspit aortik kapak, çocuklarda artmış aort sertliği ile ilişkilidir. Bununla birlikte abdominal aort elastisitesindeki bu bozulma aortik dilatasyondan kaynaklanmamaktadır. (Anadolu Kardiyol Derg 2012; 12: 413-9)Öğe Kardiyomiyopatili çocuk hastaların gerçek zamanlı üç boyutlu ekokardiyografi(3D EKO) ile değerlendirilmesi(Ege Üniversitesi, 2017) Özyürek, Arif Ruhi; Levent, Ertürk; Ülger Tutar, ZülalÇocuklarda, dilate kardiyomiyopati, kötü prognozu olan ağır bir kardiyak hastalıktır. Dilate kardiyomiyopatili çocukların, sol ventrikül fonksiyonlarının izlemi ekokardiyografi ile yapılmaktadır. .En sık kullanılan parametreler kısalma fraksiyonu ve sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonudur. Bununla birlikte, geometrik varsayımlar uygulanılmaz olduğunda veya senkronizasyon bozukluğu arttığında, bu parametreler daha az güvenilir olur. Üç boyutlu benek takip ekokardiyografi bu problemlerden etkilenmez; Bölgesel ve global sol ventrikül sistolik fonksiyonların ölçümü için güvenilir olduğu gösterilmiştir. Bu araştırmada, dilate kardiyomiyopatili çocuk hastaların sol ventrikül fonksiyonlarının, üç boyutlu ekokardiyografi ile değerlendirilmesi amaçlandı. Ayrıca bu parametrelerin ölçümlerinin yeniden üretilebilirliği araştırıldı. Ege Üniversitesi Pediatrik Kardiyoloji Bölümü'nde izlenen 31 dilate kardiyomiyopatili çocuk ve 29 sağlıklı çocuktan oluşan kontrol grubu araştırmaya dahil edildi. Çalışma ve kontrol grubundaki çocukların hepsi üç boyutlu ekokardiyografi ile değerlendirildi ve sol ventrikül strain analizleri rapor edildi. Dilate kardiyomiyopatili çalışma grubunda kontrol grubuna kıyasla, sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu, global longitudinal, sirkumferansiyal ve radial strain ölçümleri belirgin düşük saptandı. Sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu ile global longitudinal, sirkumferansiyal ve radial strain ölçümleri arasında istatistiksel anlamlı korrelasyon saptandı. Strain ölçümleri için intraobserver değişkenlik düşüktü. Üç boyutlu ekokardiyografi ile yapılan strain analizi, dilate kardiyomiyopatili çocuk hastaların sol ventrikül fonsiyonlarmın değerlendirilmesi için güvenilir ve faydalı bir yöntemdir.;Three-dimensional echocardiography, Dilated cardiomyopathy, Strain.;Üç boyutlu ekokardiyografi, Dilate kardiyomiyopati, Strain.Öğe Kawasaki hastalığı geçirmiş çocukların ateroskleroza yatkınlıklarının değerlendirilmesi(Ege Üniversitesi, 2014) Bozabalı, Sibel; Demirel Sezer, Ebru; Özyürek, Arif RuhiKawasaki disease, atherosclerosis, pulse wave velosity, carotidis intima media thickness, homocystein.;Kawasaki hastalığı ilk kez 1967 yılında Japonya'da Tomisaku Kawasaki tarafından tarif edilmiş çocukluk çağının akut ve kendi kendini sınırlayan bir vaskülitidir. Tedavi edilmeyen hastalarda %15-25 oranında koroner arter anevrizması gelişmektedir. Koroner arterde tromboz ve miyokard infarktüsü ile ölüme neden olabilmektedir. Yapılan çalışmalar akut dönemde başlayan enflamasyonun ilerleyen zamanlarda ateroskleroza sebep olabileceğini düşündürmektedir. Bu çalışmada damar etkilenimini gösterebilen farklı yöntemleri kullanarak kawasaki hastalığında ateroskleroza yatkınlığın olup olmadığının gösterilmesi amaçlandı. Çalışmaya yaş, kilo, boy ve cinsiyet bakımından aralarında fark olmayan 50 Kawasaki hastası ile 37 sağlıklı çocuktan oluşan toplam 87 olgu alındı. Kawasaki hastalarının 27'inde (%54) tanı anında koroner arter tutulumu bulunmaktaydı. Kawasaki hastalığı tanısı konulan 50 hastamızın 26'ı(%52) inkomplet Kawasaki, 24'ü (%48) ise tipik Kawasaki kriterlerine uymakta idi. Tüm olgulara 2D-Mmod ekokardiyografi çekildi, ossilometrik yöntemle PWV ve AIx değerlerine bakıldı ve kan analizleri yapıldı. Aterosklerozu gösteren parametrelerden CIM kalınlığı Kawasaki hastalığı geçirmiş olanlarda (ortalama 51,557+/-5,36) normal gruptan (46,23+/-3,54) istatistiksel olarak oldukça anlamlı ölçüde yüksek bulunmuştur (p=0,00). Stiffness indeksleri ve distensibilite değerleri her iki grup karşılaştırmasında istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır. PWV ve AIx hasta grubunda normal gruba oranla daha yüksek tespit edilmiş olup aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır. Kawasaki hastalığı geçirmiş olanların trombosit seviyeleri 323160+/-78000/mm3; normal grubun ortalama değeri olan 294611+/-50597/mm3'ten istatistiksel olarak da anlamlı olan bir seviyede yüksek bulunmuştur. High sensitive CRP ortalama değerleri hastalık grubunda 2,88+/-5,27 olup sağlıklı gruptan(1,344+/-1,79) daha yüksek bulunmuştur. İstatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (p=0,07). Hastalık grubunun ortalama homosistein seviyesi 7,56+/-3,07, sağlıklı grubun ortalama değerinden (5,35+/-2,36 ) daha yüksek tespit edilmiştir(p=0,001). HbA1c değerleri kawasaki grubunda kontrol grubuna göre anlamlı derecede yüksek bulundu (5,97+/-0,422:5,74+/-0,351 p=0,023) Hasta grubu kendi içinde tipik ve atipik (inkomplet) Kawasaki hastaları olarak gruplandırılıp tüm çalışma parametreleri açısından karşılaştırıldıklarında aralarında istatistiksel açıdan bir fark olmadığı görüldü. Koroner arter tutulumu olanların sistolik ve diyastolik kan basınçlarının, CMIT, PWV ve AIx değerlerinin daha yüksek olduğu gözlendi ancak aralarındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı. Koroner tutulumu olan grubun WBC ortalama değeri (8602,22+/-2654;6777,82+/-2304), trombosit miktarı (343407,41+/-84537,32;299391,30+/-63611,56), Homosistein seviyesi (8,468+/- 2,99;6,606+/-2,94) koroner arter tutulumu olmayanlara göre istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulundu. Koroner tutulumlu olan grubun HDL değerleri ortalaması olmayan gruba göre anlamlı düşük bulundu. Sonuç olarak, Kawasaki hastalığı özellikle koroner arterleri tutan bir vaskülit olup hastaların ileriki hayatlarında kardiyovasküler risk oluşturabilir. Sebep olduğu bu vasküler değişiklikleri göstermede CIMT noninvazif ve pratik bir yöntemdir. Ossilometrik yöntemle PWV çalışmaları daha büyük serilerde çalışılmalıdır. Çocuklarda Kawasaki hastalığının etkilerini gösterebilmek adına daha önce bu yöntemin kullanıldığı bir çalışmaya literatürde rastlanılamamıştır. Ayrıca Kawasaki hastalığının erişkin döneme ulaşan bireylerde klinik ve subklinik olarak ne gibi etkileri olacağını daha iyi anlayabilmek için bu hastaların belirli aralıklarla takibi ve incelenmesi önemli ve doğru bir yaklaşım olacaktır.;Kawasaki hastalığı, ateroskleroz, nabız dalga hızı, karotis intima media kalınlığı, homosistein.Öğe Kawasaki hastalığı geçirmiş çocukların genetik yatkınlıklarının değerlendirilmesi(Ege Üniversitesi, 2017) Özyürek, Arif RuhiKawasaki hastalığı ilk kez 1967 yılında Japonya'da Tomisaku Kawasaki tarafından tarif edilmiş çocukluk çağının akut ve kendi kendini sınırlayan bir vaskülitidir. Tedavi edilmeyen hastalarda %15-25 oranında koroner arter anevrizması gelişmektedir. Kawasaki hastalığının etyolojisi bilinmemekte ancak genetik olarak yatkın olan bireylerde çeşitli etkenlerle ortaya çıktığı düşünülmektedir. Bu çalışmada kawasaki hastalığının patogenezinde önemli olan inflamatuar düzenleyici genlerden bazılarındaki olası polimorfızmlerin incelenmesi amaçlanmıştır. Çalışmaya 50 Kawasaki hastası ile 50 sağlıklı çocuktan oluşan toplam 100 olgu alındı. Tanı anında toplam 24 (%46) hastada koroner arter tutulumu mevcuttu. 26 (%54) olguda koroner tutulum negatif olarak değerlendirildi. ICAM1 geninde Gly241Arg polimorfizmi tespit edildi. Sağlıklı grupta GG'nin hasta grubunda ise GA ve AA'nın daha fazla olduğu tespit edilmiştir p=0.024. ICAM1 geninde Gly241Arg polimorfizminde GA ve AA taşıyanların hastalığa yakalanma, GG taşıyanların ise hastalığa yakalanmama olasılıkları anlamlı derecede daha yüksek olarak tespit edilmiştir (p=0.022, OR=0,286, %95C1=0,094-0,868). Koroner arter tutulumu olanların %78'inde GA+AA mevcut iken koroner tutulum olmayanlarda ise bu oranın %36 olduğu tespit edildi. Koroner tutulum olmayanlarda %63 oranında GG olduğu görüldü. Sonuçlar istatistiksel olarak da anlamlı idi (p=0,023). eNOS geninde G894T polimorfizmi hasta ve kontrol grubu arasında karşılaştırıldığında hasta grubunda GT (%55,3) ve TT (%71,4) alellerinin, sağlıklı grupta ise GG (%58,7) alelinin daha fazla olduğu tespit edildi. Ancak iki grup arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı (p=0,201). Hasta grubunun 19'unda (%38) GG, 31'inde (%62) GT+TT var iken kontrol grubunda 27 olguda (%54) GG, 23 (%46) olguda olguda GT+TT mevcut idi. ancak gruplar arasında allel dağılımı bakımından anlamlı bir fark tespit edilmedi (p=0,108). Koroner arter tutulumu olanların %32'sinde GG aleli, %68'inde GT+TT alelleri varken koroner arter tutulumu olmayanların ise %43'ünde GG, % 57'inde GT+TT alelleri mevcuttu. Koroner arter tutulumu olanlarda olmayanlara göre GT+TT nin daha fazla oluşu istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı (p=0,462). VEGF geninde iki lokasyondaki polimorfızm (405 ve 460) hasta ve kontrol grubundaki dağılımları açısından değerlendirildi. VEGF405GG,GC ve CC dağılımı karşılaştırıldığında hasta grubunda GG ve CC'nin kontrol grubunda ise GC'nin daha fazla olduğu tespit edildi. Ancak aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı (p=0,53). Hasta grubunda 32 kişide GG veya CC homozigot form varken 18 kişide GC mevcut idi. Kontrol grubunda ise 30 bireyde GC mevcut iken 20 bireyde GG veya CC bulunmakta idi. Bu dağılım istatistiksel olarak da anlamlı derecede farklı idi. (p=0,016; OR=2,667; %95CI=1,188-5,985). Koroner arter tutulumu olanlarda olmayanlara göre GG + CC varlığı daha yüksek iken GC varlığı ise daha düşüktü. Ancak koroner arter tutulumuna göre alel dağılımı arasındaki bu fark istatistiksel olarak anlamlı değildi (p=0,240). VEGF geninin 460.pozisyonunda CC, CT, TT ve TC olmak üzere dört farklı polimorfizm görülmüştür. Bunların dağılımına bakıldığında özellikle CT ve TT hasta grubunda daha fazla iken TC ve CC kontrol grubunda daha fazla tespit edildi. VEGF460TC hasta grubunda hiç yokken %100'ü (n:22) sağlıklı olan kontrol grubunda bulunmakta idi. (p=0,000). Koroner arter tutulumu olanların %37'sinde CC, %26'sında CT, %37'sinde TT mevcut iken koroner tutulumu olmayanların %24'ünde CC, %43'ünde CT, %33'ünde TT tespit edildi. Tutulum olanlarda CT görülme oranı diğerlerine (CC ve TT) göre daha seyrek gözlemlenirken tutulum olmayanlarda daha sık görülmekte idi. Ancak bu farklılık istatistiksel olarak anlamlı değildi (p=0,5). PTX3 geninin incelenmesinde 48. exon düzeyinde Ala48Asp polimorfizmi tespit edilmiş olup Ala48AspHomozigot form sadece hasta grubunda görülürken normal olarak değerlendirilenler özellikle sağlıklı grupta bulunmakta idi. Hasta grubunda Ala48AspHomozigot ve Ala48AspHeterozigot kontrol grubuna göre belirgin oranda daha fazla tespit edildi. Bu farklılık istatistiksel olarak da anlamlı bulundu (p=0,000). Koroner arter tutulumu olanların %21'i normal, %53'ü heterozigot, %26'ı homozigot iken koroner arter tutulumu olmayanlarda bu dağılım sırası ile %10, %62, %28 olarak tespit edildi. Polimorfizmin koroner arter tutulumuna göre dağılımının anlamlı bir fark göstermediği tespit edildi (p=0,591). Sonuç olarak, Kawasaki hastalığı genetik zeminde bir yatkınlıkla birlikte çeşitli faktörler tarafından ortaya çıkarılabilen bir vaskülittir. ınflamatuar patogenezde etkili olan genlerde literatürde çeşitli polimorfizmler tespit edilmiştir. Bizim çalışmamızda da ICAM1, eNOS, VEGF, PTX genlerinde polimorfizmler tespit edilmiştir. Özellikle ICAM1 genindeki polimorfizm koroner arter tutulumu ile ilişkili bulunmuştur.;Kawasaki Hastalığı, Genetik, Polimorfizm, eNOS, ICAM1, VEGF, PTX3.;Kawasaki Disease, Genetic, Polymorphism, eNOS, ICAM1, VEGF, PTX3.Öğe Sağlıklı çocuklarda plasma serbest karnitin düzeyleri(1997) Özyürek, Arif Ruhi; Akısü, Mete; Demir, N.; Coşkun, Ş.; Kültürsay, Nilgün; Hüseyinov, Afig; Arcasoy, M.…