Yazar "Öztaş, Zafer" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 5 / 5
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Kapsül ve/veya zonül yetmezlikli afakik olguların cerrahi tedavisinde “iris kıskaç” lenslerin kullanılması(Ege Üniversitesi, 2009) Öztaş, Zafer; Erakgün, TansuWorst’un 1978 yılında temellerini attığı İKL implantasyonu ilk olarak afakinin tedavisinde kullanılmıştır. Doksanlı yıllarda lensin modifiye edilmesi ile fakik implantasyon amaçlı kullanımı gündeme gelmiş ve İKL’ler bu konu da popüler olmuştur. Lensin afakik modelinin tekrar dizayn edilmesi ile afakinin tedavisinde 6. jenerasyon modern ÖKL’leri arasında yerini almıştır. İKL birçok hasta üzerinde kullanılmış ve güvenilirliğini kanıtlamıştır. Bu çalışmada kapsül ve/ veya zonüler desteğinin yetersiz olduğu afakik olguların tedavisi için yerleştirilen İKL’lerin ameliyat sonrası dönemdeki anatomik ve fonksiyonel başarısı, erken ve geç dönem komplikasyonları araştırılmıştır. Göz içine yerleştirilen sekonder İOL seçiminde dikkat edilecek noktalar, ameliyat öncesi planlama ve ameliyat sonrası hekim ve hastayı bekleyen güçlükler incelenmiştir. Lensin kullanılması teknik olarak kolay ve cerrahi süre sütürlü AKL’i implantasyonuna göre kısa bulunmuştur. Bununla birlikte pupil önüne ve retropupiller mesafeye implantasyonda cerrahi tecrübe gerekmektedir. Hastalarda elde edilen GK seviyeleri tatminkar bulundu. En önemli komplikasyonlar KMÖ, tiltasyon ve glokomun progresyonudur. Burada lens implantasyonundan önce yeterli ön vitrektomi yapılması çok önemlidir. Lensin avantajları; açı temasının olmaması, ÖKL’ine göre daha küçük boyutlarda olması, cerrahi kolaylık, retropupiller yerleştirilebilmesi, pediatrik dizaynının bulunması, kalıcı sütür gerektirmemesi, ektopik pupillada pupiller zona göre ayarlama yapılabilmesidir. Lensin dezavantajları; yeterli iris dokusu gerektirmesi, nispeten büyük korneal kesi gerektirmesi, kolay bir teknik olsa da cerrahi tecrübe gerektirmesi, geç dönemde travmatik dislokasyon, kornea endotel tehditi ve subklinik enflamasyon riskidir. Günümüzde İKL’ler afakinin tedavisinde kullanılan önemli bir alternatiftir. Sekonder implantasyonda sadece ÖKL’i veya sütürlü AKL’lerinin kullanılması mümkün değildir. Her hasta için klinisyen uygun alternatifleri düşünmeli ve hastaya özel en uygun tedavi şeklini seçmelidir.Öğe Pars Plana Vitrektomi Sonrasında Geç Dönemde Kapanan Evre III İdiyopatik Maküla Deliği(2015) Afrashi, Filiz; Öztaş, Zafer; Nalçacı, SerhadElli yedi yaşındaki kadın hasta kliniğimize sağ gözünde görme azalması yakınması ile başvurdu. Yapılan detaylı göz muayenesinde sağ gözde maküla deliği varlığı saptandı. Optik koherens tomografi (OKT) görüntüleme ile evre III tam kat maküla deliği varlığı doğrulandı. Tedavi için pars plana vitrektomiyi takiben uzun etkili gaz tamponad (C3F8) uygulandı. Cerrahiden 30 gün sonra klinik muayenede OKT görüntüsü ile doğrulanan persistan maküler delik saptandı. Hastaya tekrar operasyon planlanmasına rağmen hastaya ait kişisel sebeplerle cerrahi ertelendi. İlginç şekilde cerrahiden beş ay sonra maküler delik alanında, eşlik eden epiretinal membran ile birlikte kapanma paterni başladığı görüldü ve bu kapanma ilave girişim olmaksızın cerrahiden sekiz ay sonra tamamlandı. İlk cerrahi sonrasında kapanmayan maküla deliği olgularında, ikinci cerrahi uygulanamıyorsa, deliğin kendiliğinden kapanma olasılığı nedeniyle OKT ile izlem önerilir. Bununla birlikte cerrahiyi takiben sebat eden maküler deliğin kendiliğinden kapanması oldukça nadir bir durumdur. Dolayısıyla kapanmayan maküla deliklerinde erken tanı ve cerrahi müdahale öncelikli hedef olarak kalmalıdırÖğe Posterior segment intraocular foreign bodies: the effect of weight and size, early versus late vitrectomy and outcomes(2015) Öztaş, Zafer; Nalçacı, Serhad; Afrashı, Filiz; Erakgün, Tansu; Menteş, Jale; Değirmenci, Cumali; Akkın, CezmiBACKGROUND: the objective of this study was to identify the effects of weight and size characteristics of posterior segment intraocular foreign bodies (IOFBs) in open globe injuries.METHODS: Fifty-eight eyes of 58 patients with posterior segment IOFBs were enrolled in the study. All IOFBs were removed by pars plana vitrectomy. Factors including age, gender, best corrected visual acuity (BCVA), nature of IOFBs, weight and dimensions of IOFBs, initial ocular features, timing of IOFB removal, entry site of IOFBs, interventions and complications were evaluated.RESULTS: Mean age of the patients was 32.7±14.2 years, and mean follow up period was 18±13.3 months. Weight, length, width and thickness of IOFBs were found negatively correlated with initial and final BCVA levels (p<0.05). Weight of IOFBs was significantly greater in eyes with initial hyphema, vitreous hemorrhage, retinal hemorrhage, retinal detachment, and uveal prolapse (p<0.05). Width and thickness of IOFBs were significantly greater in eyes with hyphema, vitreous hemorrhage, retinal hemorrhage and uveal prolapse (p<0.05). Length of IOFBs was significantly longer in eyes with hyphema (p<0.05). Presence of initial or subsequent retinal detachment was associated with poor final BCVA (p<0.05). There was no association between the timing of IOFB removal and incidence of endophthalmitis.CONCLUSION: Greater weight and size of posterior segment IOFBs were associated with worse outcomes in open globe injuries. Protective eyewear has a crucial importance to avoid work-related injuries. in our study, early or late vitrectomy for an IOFB removal had no significant effect on anatomic and visual outcomes. Therefore, vitrectomy can be postponed until optimal conditions are obtainedÖğe Retinal Angiomatous Proliferation: Multimodal Imaging Characteristics and Follow-up with Eye-Tracked Spectral Domain Optical Coherence Tomography of Precursor Lesions(2018) Öztaş, Zafer; Menteş, JaleObjectives: To present the multimodal imaging characteristics of precursor retinal angiomatous proliferation (RAP) lesions and follow-up results with eye-tracked spectral-domain optical coherence tomography (SD-OCT). Materials and Methods: Six eyes of 6 patients aged 77.5±5.9 years diagnosed with precursor RAP lesion were included in this prospective observational case series. Best corrected visual acuity (BCVA) measurement and complete ophthalmologic examination were performed for all subjects, as well as fundus photography (FP), fundus autofluorescence (FAF), SD-OCT, fluorescein angiography (FA), indocyanine green angiography (ICGA), optical coherence tomography angiography (OCTA), and their long-term follow-up results are presented. Results: the mean BCVA was 0.8±0.16 (0.6-1) Snellen and the mean follow-up was 26.3±14.8 months. Images of the precursor RAP lesions demonstrated no specific findings on FP and FAF, showed focal hypofluorescent foci with no leakage on FA and IGA, and appeared as extrafoveal small, round, well-defined, hyperreflective foci typically located in the outer retinal layers on SD-OCT B-scans with high sampling density. OCTA demonstrated the precursor lesions as the deep capillary plexus abnormalities in 3 eyes. Two eyes progressed to stage 1 RAP during the follow-up period. Conclusion: This study defined the diagnostic characteristics and clinical course of precursor RAP lesions. Our findings highlight the importance of B-scans with high sampling density for the diagnosis of precursor lesions and using eye-tracking mode SD-OCT during follow-up.Öğe Von Hippel-Lindau Hastalığı: Retinal Hemanjiyoblastomların Tanıdaki Önemi(2017) Atik, Sevinç Şahin; Solmaz, Aslı Ece; Öztaş, Zafer; Eğrilmez, Emine Deniz; Uğurlu, Şeyda; Atik, Tahir; Afrashi, FilizVon Hippel-Lindau (VHL) hastalığı birden fazla sistemi ilgilendiren selim veya habis tümörlerle karakterize ailesel kanser sendromudur. Retinal hemanjiyoblastomlar genellikle hastalığın ilk bulgusu olup görme kaybına neden olabilmektedirler. Otuz iki yaşında erkek hasta sol gözünde 2 aydır olan görme kaybı nedeniyle kliniğimize başvurdu. Hastanın serebral hemanjiyoblastom nedeniyle daha önce opere olduğu, soygeçmişinde annesinin bir gözünde ileri görme kaybı bulunduğu ve böbrek kanseri nedeniyle kaybedildiği öğrenildi. Olgunun oftalmolojik muayenesinde her iki gözde çok sayıda retinal hemanjiyoblastomlar görüldü. Hastaya VHL gen dizi analizi yapıldı ve heterozigot p.R161X mutasyonu saptandı. Hastanın kız kardeşinde ve kızında da aynı mutasyon belirlendi. Hasta ve etkilenmiş aile bireyleri için izlem ve tedavi planı düzenlendi. Retinal hemanjiyoblastomların ayırıcı tanısında VHL hastalığının düşünülmesi bu hastalarda görülen hayatı tehdit eden tümörlerin erken saptanmasında önemli bir yere sahiptir.