Yazar "Özsaran, Zeynep" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 23
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Baş-boyun kanseri tanısı ile radyopterapi gören olgularda geç yan etkilerinin değerlendirilmesi(2003) Özsaran, Zeynep; Yalman, Deniz; Yıldırım, Gökçen; Parvızı, Morteza; Esassolak, Mustafa; Haydaroğlu, AyferAmaç: Baş-boyun bölgesine yönelik radyoterapi gören 120 olgu, geç yan etkiler ve görülme sıklığını etkileyen prognostik faktörlerin belirlenmesi amacıyla kliniğimizde tedavi sonrası en erken 6. ayda olmak üzere "Radiation Therapy Oncology Group/ European Organization for Research and Treatment of Cancer" (RTOG/EORTC) kriterlerine göre değerlendirilmiştir. Gereç ve Yöntem: Tümör yerleşimi; 53 olguda (%44.2) larinks, 17 (%14.2) olguda nazofarinks, 13 (%10.8) olguda dil, 7 (%5.8) olguda ağız tabanı, bukkal mukoza, 10 olguda (%8.3) hipofarinks, tonsil veya parotiste olup, 20 (%16.7) olguya primeri bilinmeyen servikal lenf bezi metastazı nedeniyle baş-boyun bölgesinden radyoterapi uygulanmıştır. Radyoterapi dozu medyan 66 Gy (aralık:54-90 Gy) olup, tedavi 103 olguda Co 60 teleterapi cihazı ile 17 olguda ise 6-25 MV lineer hızlandırıcı ile uygulanmıştır. Bulgular:Geç yan etki açısından sorguladığımız 120 olgunun 17'sinde (%14.2) geç yan etki gözlenmezken, 39 olguda (%32.5) derece 1, 49 olguda (%40.8) derece 2, 15 olguda (%12.5) derece 3 toksisite ile karşılaşılmıştır. Geç yan etki gelişimini etkileyebilecek faktörler araştırıldığında, cins (p=0.799), operasyon uygulanması (p=0.743), radyoterapi dozu(<66 Gy) (p=0.229), kullanılan foton enerjisi (Co 60 veya 6 MV) (p=0.860), sosyoekonomik durum (p=0.440), kemoterapi uygulaması (p=0.656) ile geç yan etki gelişimi arasında istatistiksel anlamlı ilişki bulunmazken, uygulanan operasyon tipinin (yalnız tümör eksizyonu ve tümör eksizyonuyla birlikte boyun disseksiyonu) geç yan etki oranlarını arttırdığı belirlenmiştir (p=0.004). Ayrıca ağız mukozasının %50'sinden fazlasının saha içinde kalması durumunda geç yan etki oranlarının yükseldiği saptanmıştır (p=0.006). Sonuç: Baş-boyun kanseri nedeniyle radyoterapi uygulanan olgularda farklı derecelerde olmakla birlikte yüksek oranda geç toksisiteye rastlanmaktadır. Bu yan etkilerin daha ayrıntılı bir şekilde standart bir derecelendirme sistemi kullanarak her hastada radyoterapiden önce, radyoterapi sırasında ve sonrasında değerlendirilmesi belki de geç toksisite görülebilecek olguları önceden belirleyip buna yönelik koruyucu tedbirler almamızda yardımcı olacak ve hastaların yaşam kalitesini yükseltecektir.Öğe Baş-boyun kanseri tanısı ile radyoterapi gören olgularda geç yan etkilerin değerlendirilmesi(2003) Özsaran, Zeynep; Yalman, Deniz; Yıldırım, Gökçen; Parvizi, Morteza; Esassolak, Mustafa Adnan; Haydaroğlu, Ayfer…Öğe Bir Olgu Üzerinden Opere Endometrium Kanserinde Postoperatif Vajinal Brakiterapi(2017) Sert, Fatma; Eren, Hakan; Özsaran, Zeynep[Özet Yok]Öğe Ege Üniversitesi Hastanesi veri tabanında meme kanseri hastalarının epidemiyolojisi ve genel sağ kalım özellikleri(2019) Haydaroğlu, Ayfer; Çakar, Burcu; Gökmen, Erhan; Özdemir, Necmettin; Zekioğlu, Osman; Özsaran, Zeynep; Yeniay, LeventAmaç: Ege Üniversitesi Hastanesinde 1992-2017 arası kanser tanı ve tedavisi yapılan 13079 meme kanser tanılı hastanın genel özellikleri, tedavi modaliteleri ve sağ kalım sürelerinin tanımlanması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Ege Üniversitesi Kanserle Savaş Araştırma ve Uygulama Merkezi tarafından toplanan meme kanseri verileri CANREG özel bilgisayar programına kayıt edilmiş, DSÖ ve SEER sistemleri temelinde gruplanarak analizler yapılmıştır. İstatistik analizlerde Ki-kare, General Linear Model, Kaplan Meier sağ kalım analizleri uygulanmıştır. Kaplan Meier Sağ kalım analizinde Log Rank (Mantel-Cox), Breslow (Generalized Wilcoxon) ve Tarone-Ware istatistikleri kullanılmıştır. İstatistik analizlerde p<0,05 istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmiştir Bulgular: 13079 meme kanser tanılı hasta verisi analiz edilmiştir. Meme kanseri(MK) olgularımızın %98,7’si kadın, %1,3’ü erkektir. Olgularımızın en sık görüldüğü yaşlar kadınlarda 40-49 yaşlarda, erkeklerde ise 60-69 yaş aralığındadır. Kadın olgularımızda tanı anındaki görülme yaşları erkek olgulara göre daha genç yaşlardadır. Meme kanserli olgularımızda en sık yerleşim üst-dış kadranda (%46), en sık histolojik alt tip invaziv duktal kanser (%57,3) olarak izlenmiştir. Hastaların yaklaşık yarısı lokal ileri dönemde tanı almaktadır. Denovo metastatik hastalık erkeklerde %17,7 iken kadınlarda bu oran %8,4 dür. Evrelere göre beş ve 10 yıllık GSK sırasıyla; Lokalize kanserlerde %94,1 ve %86,6, Lokal ileri evrede ise %85,5 ve %71,1, metastatik dönemde ise %39,1 ve %22,7’dir. Tüm evreler birlikte değerlendirildiğinde kadınlarda 5 ve 10 yıllık sağ kalımlar %85,4 ve %77,4 iken erkeklerde bu oranlar %74,3 ve %63’e düşmektedir. Sonuç: EÜ Hastane Tabanlı Kanser Kayıt sisteminde kadın kanserlerinin dörtte birini meme kanserleri oluşturmaktadır. Bizim 13079 olgu içeren serimiz tek merkez olarak Türkiye’deki en geniş meme kanseri serisidir. Kadın olgularımızda meme kanseri erkek cinsiyete göre daha erken yaşta izlenmektedir ve daha iyi sağ kalımla ilişkilidir.Öğe Ege Üniversitesi'nde kanser kayıt analizleri: 34134 olgunun değerlendirmesi(2007) Haydaroğlu, Ayfer; Bölükbaşı, Yasemin; Özsaran, ZeynepAMAÇ Ege Üniversitesi Kanserle Savaş Uygulama ve Araştırma Merkezi 1991'de başlatılan “İzmir Kanser İnsidansı ve Veri Toplama Projesi” dahilinde Ege Üniversitesi Hastanesi kanser verilerini toplamaktadır. Hastanemizde 1992-2004 yıllarında kanser tanısı ile tedavileri yapılan olguların cinsiyet, tümör tipi ve evresinin, yaşam yeri ile ilişkisi değerlendirildi. GEREÇ VE YÖNTEM Çalışmaya katılan 34134 olgunun %56.6'sı erkek, %43.4'ü kadındı. Lokal hastalık %31.6, lokal ileri hastalık %43 ve metastatik hastalık %25.4 oranında saptandı. BULGULAR Erkeklerin kadınlara (p=0.00), İzmir dışında yaşayan olguların ise İzmir içinde yaşayanlara göre daha ileri evrede hastaneye başvurdukları görüldü (p=0.00). Yaşadığı il, evre ve cinsiyet değerlendirildiğinde İzmir'de yaşayan kadın (p=0.011) ve erkek (p=0.04) olguların daha erken evrede tanı aldıkları belirlendi. Tümör tiplerine göre; larenks, prostat, meme kanserli olgular İzmir içinde daha erken evrede tanı alırken (sırasıyla p=0.05, p=0.008, p=0.000), akciğer, kolorektal, serviks ve endometriyum kanserlerinde anlamlı belirginlik saptanmadı. SONUÇ Gelişmiş tanı ve tedavi merkezlerine yakınlık şehir merkezinde yaşayanlar, kadınlara yönelik tarama ve tanıtım programları ise kadınlar üzerinde etkili olmaktadır. Kanser tanıtım programlarının kırsal alan yanı sıra erkeklere yönelik olarak genişletilmesi uygun olacaktır.Öğe Ege Ünı?versı?tesı? Hastanesı?nde jinekolojik kanserlerin epidemiyolojik ve genel sağ kalım özellikleri(2019) Haydaroğlu, Ayfer; Özsaran, Zeynep; Şanlı, Ulus Ali; Zekioğlu, Osman; Yıldırım, Nuri; Akman, Levent; Özsaran, Ahmet AydınA ç: Ege Üniversitesi Hastanesinde (EÜH) jinekolojik kanser (JK) tanısı ile tedavileri yapılan olguların epidemiyolojik ve genel sağ kalım (GSK) özelliklerini istatistiksel açıdan değerlendirmektir. Ge eç e Yö e : EÜ Kanserle Savaş Araştırma ve Uygulama Merkezi (EÜKAM) tarafından 1992-2017 arası EÜH’de 8332 JK kaydı yapılmıştır. CANREG-4 programı ile kaydedilen veriler SPSS programına aktarılmıştır. İstatistik analizde Ki-kare yöntemi ve doğrusal modellemeler yapılmış ve p <0,05 anlamlı kabul edilmiştir. Bulgular: JK’ler, EÜH Kanser Kayıt Sisteminde tüm olguların %7,1’ini, kadın olguların ise %15,1’ini kapsamaktadır. JK’nin %41,6’sı korpus uteri, %31,8’i serviks uteri, %21,3’ü ise over kanseri, %3,7’si vulvavajina kanseri olarak saptanmıştır. Korpus uteri kanseri serviks uteri kanserine göre daha ileri yaşlarda görülmektedir (p<0,0001). Korpus uteri kanseri en sık 50-59 yaş grubunda (%35,9), serviks uteri kanseri 40-49 yaşlarda (%28,1), over kanseri ise 50-59 yaşlarda (%30,1) görülmektedir. Korpus uteri kanserinin görülüşünde yıllara göre doğrusal artış, serviks uteri kanserinde ise doğrusal azalma gözlenmektedir (p<0,0001). Korpus uteri kanserleri, serviks uteri ve over kanserlerine göre daha erken evrelerde tanı almaktadır (p<0,0001). Yerleşime göre en sık tanı; korpus uteri kanserinde %70 lokal evrede, serviks uteri kanserinde %47,2 lokal ileri evrede, over kanserinde %63,6 metastatik evrede olmaktadır. S uç: EUH Kanser Kayıt Sisteminde JK’ler tüm sistemler arasında altıncı sıradadır. JK’nin içinde korpus uteri kanseri %41,6 ile ilk sırada yer almaktadır. Yıllar içinde görülme sıklığı açısından korpus uteri kanserinde doğrusal artış, serviks uteri kanserinde doğrusal azalma gözlenmektedir.Öğe Evre I seminom tanılı 79 vakanın postoperatif radyoterapi sonuçları.(2002) Özsaran, Zeynep; Anacak, Yavuz; Yalman, Deniz; Korkmaz, Elif; Akcay, C. Akay; Haydaroğlu, Ayfer…Öğe Jinekolojik endokaviter brakiterapi uygulamalarında bilgisayarlı planlama ve termolüminesans (TLD) dozimetrisi ölçümlerinin karşılaştırılması(2024) Olacak, Nezahat; Özsaran, ZeynepAmaç: Opere/inopere serviks ve endometrium kanserli hastaların endokaviter brakiterapi tedavisinde rektum ve mesane dozlarının dozimetrik değerlendirilmesidir. Gereç ve Yöntem: On inopere, 12 opere serviks ve endometrium kanserli hastanın endokaviter brakiterapi tedavilerinde rektumdaki dozları ölçmek için, thermolüminisans dozimetre (TLD) içeren rektal prob yerleştirildi. Mesane dozlarını belirlemek için mesane boynuna foley sonda (balon) ve tabanına bir zincir yerleştirildi. Hastaların simülatörde çekilen radyografileri üzerinde aplikatör noktaları, vagina, mesane ve rektum noktaları belirlenip brakiterapi tedavi planlama sisteminde doz dağılımları hesaplatıldı. Rektumda 4 noktada hesaplanan ve TLD ile ölçülen dozlar yüzde fark olarak karşılaştırıldı. Mesane boynundaki doz, tabanındaki en yüksek doz ile istatistiksel olarak karşılaştırıldı. Bulgular: Rektum için, opere ve inopere hastalarda iki teknik arasındaki farklar; sırasıyla, maksimum %17,68 ve %17,96, minimum %0,38 ve %0,20, ortalama R1:%5,62, R2:%4,22, R3:%5,96, R4:%7,58 ve R1:%6,73, R2:%4,36, R3:%4,34, R4:%7,53 olarak belirlendi. Mesane boynu ile tabanındaki maksimum doz noktası arasındaki fark opere hastalarda anlamlı (p=0,0037) iken, inopere hastalarda anlamsız bulundu (p=0,3863). Sonuç: Rektumda hesaplanan ile ölçülen dozlar arasındaki fark klinik açıdan önemli değildir. Rektal komplikasyonlar için dozlar birçok noktada belirlenmelidir. Mesane boynunda belirlenen doz mesane komplikasyonları için yeterli değildir, mesane tabanında da dozlar belirlenmelidir.Öğe Jinekolojik kanserler için geliştirilmiş hastaya özgü dozimetrik kalite kontrol yapabilen brakiterapi aparatı(Ege Üniversitesi, 2023) Özsaran, Zeynep; Hazeral, Yusuf ZiyaAmaç: Jinekolojik kanserlerin tedavisinde kullanılan çok kanallı silindirik aplikatör ile hastaya özgü kalite kontrol yapabilmektir. Yöntem: Rutin hasta tedavilerinde kalite kontrol yapabilmek için öncelikle elimizdeki dozimetrik araçlar göz önüne alınarak aplikatör tasarımı ve üretimi için literatür araştırmaları yanı sıra tekrarlanabilir sterilizasyon, sağlamlık ve su eşdeğerliğine yakınlık bakımından uygun materyal araştırması da yapılmıştır. Araştırma sonucunda tasarlanan ve üretilen aplikatörün Hounsfield Unit (HU) açısından su eşdeğerliği durumu, homojen yapıda olması, 192Ir için suya göre doz geçirgenliği gibi testler yapılmıştır. Lineer hızlandırıcıda bir takım ölçüm ve değerlendirmeler ardından TLD'ler lineer hızlandırıcıda kalibre edilmiş ve ECC ve RCF tanımlamaları yapılmıştır. Son olarak tasarlanan aplikatör üzerinde Oncentra planlama sistemi ile plan yapılarak TLD ile doz verifikasyonu yapılmıştır. Böylelikle sistemin çalışır ve hastaya uygulanabilir olup olmadığı test edilmiştir. Bulgular: Yapılan araştırmalar sonucunda aplikatör üretimi için polietereterketon (PEEK) materyali seçilmiştir. Tasarlanan ve üretilen aplikatörün HU incelemesi sonucunda, homojen bir yapıda ve Nucletron aplikatöre göre su eşdeğerliği bakımından daha iyi sonuç verdiği görülmüştür. 192Ir ile yapılan suya göre yüzde geçirgenlik ölçümleri tasarlanan aplikatör için %96, 7, Nucletron aplikatör için %96, 1 olarak bulunmuştur. Özel olarak tasarlanan aplikatör üzerinde elde edilen doz karşılaştırmalarında her üç ölçüm de dikkate alındığında maksimum +%5, 87 ile -4, 16 arasında bir doz değişimi elde edilmiştir. Yetmiş iki nokta için doz doğrulamasında 64 tanesi ±%5 sınırları içerisinde kalırken 8 tanesi aykırı olarak +%5 sınırı dışında kalmıştır. Ortalama doz değeri incelendiği zaman TLD ile ölçülen doz, planlama sisteminin hesapladığı dozdan birinci ölçümde +%0, 51, ikinci ölçümde +%2, 00, üçüncü ölçümde +%1, 19 daha fazla çıkmıştır. Her üç ölçümün ortalama değerleri planlama ile karşılaştırıldığı zaman 24 nokta doz doğrulamasının tamamının ±%5 sınırları içerisinde kaldığı görülmüştür. Bunlardan 7 tanesi +%3 sınırı üzerinde 2 tanesi de +%4 sınır üzerindedir. Sonuç: Yapılan ölçümler sonucunda tasarlanan aplikatörün hasta tedavileri yanı sıra rutin olarak hastaya verilen dozun doğrulanması işlemelerinde de kullanılabileceği görülmüştür. Tasarlanan aplikatör ile doz doğrulaması, hem hasta tedavisi sırasında (invivo) hem de tedavi öncesinde (hastaya özgü kalite kontrol) yapılabilme imkânı sağlayabilmektedir. Çalışmada kullanılan TLD'lerin doz sonuçları ile literatür sonuçlarının uyumlu çıkmasına rağmen TLD'lerin doz sonuçlarının, TLD'lerin yüksek doz okuma hassasiyetleri katkısı ile birlikte yaklaşık olarak ±%5'lik bir dalgalanmaya sahip olduğu görülmüştür. Her ne kadar ortalama TLD doz sonuçları tedavi planlama sistemi (TPS) ile oldukça uyumlu olsa da TLD'lerin bireysel olarak sergilemiş olduğu bu dalgalanma daha hassas ölçüm yapabilen mikro düzeydeki elektronik sistemlerin gerekliliğini ortaya koymaktadır.;Brakiterapi; Jinekolojik Aplikatör, Kalite Kontrol; Termolüminesans Dozimetre (TLD).;Brachytherapy; Gynecological Applicator; Quality control (QA); Thermoluminescent Dosimeter (TLD).Öğe Kadın Genital Sistemin Nadir Bir Tümörü: Radyoterapi Uygulanmış Vajinal Tümörlü Olguların Tedavi Sonuçlarının Değerlendirilmesi(2019) Sert, Fatma; Alanyalı, Senem; Aras, Arif; Özsaran, ZeynepAmaç: Vajen yerleşimli tümörler, kadın genital sistemin göreceli olarak oldukça nadir izlenen tümörlerini oluşturmaktadır. Amacımız, nadir izlenen vajen yerleşimli tümörlerimizin, özelliklerini ve tedavi yanıtlarını değerlendirmektir. Yöntem: Ocak 2000 ile Aralık 2017 yılları arasında kliniğimizde vajinal kitle nedeni ile eksternal radyoterapi (RT) uygulanmış 30 olgu retrospektif olarak değerlendirilmiştir. Tedavi 6-18 MV lineer akselatörler kullanılarak küratif tedavilerde 1.8 Gy/fx ile toplam ortanca 50.4 Gy(45-59.4 Gy), palyatif tedavilerde 3-5Gy/fx ile toplam ortanca 30 Gy(20-45Gy) uygulanmıştır. İstatistiksel analizler SPSS 23.0 kullanılarak yapılmıştır. Bulgular: Olgularımızın değerlendirilmesinde, ortanca yaş 69(aralık 33-84) olup; %50’si 70 ve üzeri yaştadır. FIGO evrelemesine göre; 11(%36,7)’i Evre 2, 11(%36,7)’i Evre 3, 4(%13,3)’ü Evre 4A ve yine 4(%13,3)’ü Evre 4B olarak evrelenmiştir. En sık izlenen patolojik tanı %63,3 (n=19) ile epidermoid karsinom olup, bunu %20 (n=6) ile adenokarsinom, %10 (n=3) ile sarkomlar ve %6,7 (n=2) ile malign melanom izlemektedir. Olguların 27 (%90)’sine küratif, 3 (%10)’üne ise palyatif amaçla RT uygulanmıştır. Ortanca 49,5(5-156 ) aylık izlem sürecinde; 8(%27)’inde lokal yineleme, 5(%17)’inde bölgesel yineleme ve 2(%7)’sinde ise her ikisi birden izlenmiştir. Başlangıçta uzak metastazı olmayan 4(%14) olguda izlem sürecinde uzak metastaz gelişmiştir. Beş-yıllık lokal-bölgesel, hastalıksız ve genel sağkalım oranları sırasıyla %48, %40 ve %52’dir.Çok değişkenli analizde olumsuz prognostik faktörler olarak;?70 yaş olmak(p=0.039), başlangıçta uzak yayılımlı olmak(p=0.023), tedaviye yanıt olmaması(p=0.018) ve epidermoid dışı histopatolojide hastalık(p=0.041) olarak bulunmuştur Sonuç: Multidisipliner yaklaşımlarla bile vajinal tümörler kötü prognoza sahiptir ve hastalar sıklıkla uzak yayılımlı evrede tanı almaktadır. Moleküler prognostik faktörlerin araştırılması bireyselleştirilmiş tedavilerin geliştirilmesi açısından gereklidirÖğe Kadın Genital Sistemin Nadir Bir Tümörü: Radyoterapi Uygulanmış Vajinal Tümörlü Olguların Tedavi Sonuçlarının Değerlendirilmesi(2019) Sert, Fatma; Alanyalı, Senem; Aras, Arif; Özsaran, ZeynepAmaç: Vajen yerleşimli tümörler, kadın genital sistemin göreceli olarak oldukça nadir izlenen tümörlerini oluşturmaktadır. Amacımız, nadir izlenen vajen yerleşimli tümörlerimizin, özelliklerini ve tedavi yanıtlarını değerlendirmektir. Yöntem: Ocak 2000 ile Aralık 2017 yılları arasında kliniğimizde vajinal kitle nedeni ile eksternal radyoterapi (RT) uygulanmış 30 olgu retrospektif olarak değerlendirilmiştir. Tedavi 6-18 MV lineer akselatörler kullanılarak küratif tedavilerde 1.8 Gy/fx ile toplam ortanca 50.4 Gy(45-59.4 Gy), palyatif tedavilerde 3-5Gy/fx ile toplam ortanca 30 Gy(20-45Gy) uygulanmıştır. İstatistiksel analizler SPSS 23.0 kullanılarak yapılmıştır. Bulgular: Olgularımızın değerlendirilmesinde, ortanca yaş 69(aralık 33-84) olup; %50’si 70 ve üzeri yaştadır. FIGO evrelemesine göre; 11(%36,7)’i Evre 2, 11(%36,7)’i Evre 3, 4(%13,3)’ü Evre 4A ve yine 4(%13,3)’ü Evre 4B olarak evrelenmiştir. En sık izlenen patolojik tanı %63,3 (n=19) ile epidermoid karsinom olup, bunu %20 (n=6) ile adenokarsinom, %10 (n=3) ile sarkomlar ve %6,7 (n=2) ile malign melanom izlemektedir. Olguların 27 (%90)’sine küratif, 3 (%10)’üne ise palyatif amaçla RT uygulanmıştır. Ortanca 49,5(5-156 ) aylık izlem sürecinde; 8(%27)’inde lokal yineleme, 5(%17)’inde bölgesel yineleme ve 2(%7)’sinde ise her ikisi birden izlenmiştir. Başlangıçta uzak metastazı olmayan 4(%14) olguda izlem sürecinde uzak metastaz gelişmiştir. Beş-yıllık lokal-bölgesel, hastalıksız ve genel sağkalım oranları sırasıyla %48, %40 ve %52’dir.Çok değişkenli analizde olumsuz prognostik faktörler olarak;?70 yaş olmak(p=0.039), başlangıçta uzak yayılımlı olmak(p=0.023), tedaviye yanıt olmaması(p=0.018) ve epidermoid dışı histopatolojide hastalık(p=0.041) olarak bulunmuştur Sonuç: Multidisipliner yaklaşımlarla bile vajinal tümörler kötü prognoza sahiptir ve hastalar sıklıkla uzak yayılımlı evrede tanı almaktadır. Moleküler prognostik faktörlerin araştırılması bireyselleştirilmiş tedavilerin geliştirilmesi açısından gereklidirÖğe Kadın Genital Sitemin Nadir Bir Tümörü: Radyoterapi Uygulanmış Vajinal Tümörlü Olguların Tedavi Sonuçlarının Değerlendirilmesi(2019) Sert, Fatma; Alanyalı, Senem; Aras, Arif Bülent; Özsaran, Zeynep…Öğe Kemik metastazlarında palyatif radyoterapi: Radyasyon doz ve fraksiyonunun randomize edildiği bir çalışma(Ege Üniversitesi, 1995) Özsaran, Zeynep; Esassolak, Y. MustafaG- ÖZET Kemik metastazlı olgularda eksternal radyoterapinin doz- fraksiyon şemalarına göre palyatif etkisini karşılaştırmak amacıyla Mart 1994-Haziran 1995 tarihleri arasında 87 olgu, 109 lokalizasyonda randomize radyoterapi programına alınmıştır. Başvuru sıralarına göre randomize edilen olguların 36'sı 1x8 Gy, 38'i 5x4 Gy, 35'i 10x3 Gy lokal radyoterapi şemasına dahil edilmiştir. Yaşlan 15-81 arasında değişen olguların 45'i (%51.7) kadın, 42'si (%48.3) erkektir. Primer tümör histolojilerine göre dağılım %42.9 meme.Ca, %24.5 akciğer Ca, %4.5 prostat Ca, %2.2 GIS tümörü, %12.6 primeri bilinmeyen olarak bulunmuştur. Kemik metastazlarının anatomik yerleşimi tedavi edilmeyen lokalizasyonlarda dahil edildiğinde %35.7 vertebra, %26.1 pelvis, %20.3 femur, %10.3 humerus, %7.1 kraniurridur. Olgular ağrı palyasyonu, radyolojik yanıt ve yan etkiler yönünden değerlendirilmiş olup tüm olgular için % 50 ve üzeri palyasyon ortalama %74.8 oranında elde edilmiş, %80 ve üzeri ağrı palyasyonu için 10x3 Gy randomizasyon kolunda diğer doz-fraksiyon şemalarına göre istatiksel anlamlı üstünlük saptanmıştır (p=0.008). Aynı karşılaştırma %50 ye üzeri palyasyon elde edilen olgular için tekrarlandığında 10. gün sonrası değerlendirmede anlamlılığını kaybetmiştir. Radyolojik değerlendirmesi yapılan olgularda %57.5 kısmi yanıt, %37.5 stabil durum gözlenmiştir. Geniş lokal radyoterapi sahalarının kullanılmasına karşın tedaviye ara vermeyi yada hastahane şartlarında tedaviyi gerektirecek yan etkiyle karşılaşılmamıştır. Randomize prospektif çalışmamızın sonucunda 10x3 Gy radyoterapinin sağladığı yüksek palyasyon oranları gözönüne alınarak beklenen yaşam süresi uzun, genel durumu iyi olgularda uygulanması avantajlı bulunurken, genel durumu bozuk, immobilize, beklenen yaşam süresi kısa olgularda, 1x8 Gy ve 5x4 Gy gibi kısa süreli tedavi şemaları ile sağlanan ortalama %70 palyasyon oranı sosyal, psikolojik ve ekonomik açıdan daha üstün kabul edilmiştir. 58Öğe Korpus uteri kanserlerinin epidemiyoloji ve sağ kalım özellikleri(2019) Akman, Levent; Yıldırım, Nuri; Terek, Mustafa Coşan; Özsaran, Zeynep; Alanyalı, Senem; Haydaroğlu, Ayfer; Özsaran, Ahmet AydınAmaç: Ege Üniversitesi Hastanesinde 1992-2017 arası kanser tanı ve tedavisi yapılan 3379 korpus uteri kanserinin epidemiyolojik ve sağ kalım özelliklerini analiz etmek ve sonuçları literatürle karşılaştırmaktır. Gereç ve Yöntem: Ege Üniversitesi Kanserle Savaş Araştırma ve Uygulama Merkezi tarafından toplanan korpus uteri kanseri verileri CANREG özel bilgisayar programına kayıt edilmiş, DSÖ ve SEER sistemleri temelinde gruplanarak analizler yapılmıştır. İstatistik analizlerde Ki-kare, General Linear Model, Kaplan Meier sağ kalım analizleri uygulanmıştır. Kaplan Meier Sağ kalım analizinde Log Rank (Mantel-Cox), Breslow (Generalized Wilcoxon) ve Tarone-Ware istatistikleri kullanılmıştır. İstatistik analizlerde p<0.05 istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmiştir. Bulgular: Korpus uteri kanseri jinekolojik kanserler arasında en sık görülen kanser (%41,6) olarak saptanmıştır. En sık görüldüğü yaş grubu 50-59’dur. Histolojik alt tip olarak en sık epitelyal tümörler ve bu grupta da endometrioid karsinom görülmüştür. Daha nadir görülen mezenkimal tümörlerden en sık stromal sarkom görülürken miks tip tümörlerde miks müllerian tümör görülmektedir. Hastalık tanı anında genellikle lokalize tümördür (%70,6). Ortalama sağ kalım süresi 120 ay olarak saptanmıştır. Genel sağ kalım oranı beş yıllık %68,9 ve 10 yıllık ise %66 olarak bulunmuştur. Sonuç: Jinekolojik kanserler arasında en sık korpus uteri kanseri görülür. Hastanemizin 25 yıllık verileri değerlendirildiğinde demografik verilerin ve histopatolojik bulguların literatür ile uyumlu olduğu, sağ kalım sürelerinin ise gelişmiş ülkeler ile benzer olduğu görülmektedir.Öğe Küratif radyoterapinin kan antioksidan düzeylerine etkisi(Ege Üniversitesi, 2009) Demirci, Senem; Ak Çelik, Handan; Aydın, Hakan; Özsaran, Zeynepcervix carcinoma, radiotherapy, antioxidant levels;İnopere serviks kanserinde radyoterapi (RT) sıklıkla kullanılan tedavi yöntemidir. Çalışmaya Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyasyon Onkolojisi AD'da 2006-2008 yılları arasında tedavi edilen 35 inopere servikskanserli hasta ve 35 sağlıklı kontrol grubu dahil edilmiştir. Hastaların RT öncesi ve RT'nin son haftasında 2 defa ve sağlıklı kontrol grubunun 1 defa olmak üzere kan örnekleri toplanmış ve toplanan toplanan örneklerde glutatyon (GSH), glutatyon peroksidaz (GPx), superoksit dismutaz (SOD), ve malondialdehit (MTA) düzeyleri incelenmiştir. Medyan yaşı 60 (aralık: 38-79) olan 35 serviks kanserli olgunun RT öncesi ortalama GSH düzeyinin ve GPx aktivitesinin kontrol grubundan daha düşük, SOD aktivitesinin daha yüksek olduğu, ve MDA düzeyinin 2 grup arasında farkı olmadığı saptanmıştır. Hasta yaşının,ek hastalık varlığının, ekstraperitoneal lenfadenektomi yapılmasının, tümor evresinin,erken ve geçdönemde oluşan yan etkilerin, kan antioksidan düzeyleri ile ilişkili olmadığı saptanmıştır. Benzer şekilde hastaların RT'nin son haftasında elde edilen kan örneklerindeki ortalama GSH düzeyinin ve GPx aktivitesinin kontrol grubuna göre daha düşük,SOD aktivitesinin daha yüksek olduğu, ve MDA düzeyinin kontrol grubuna göre daha düşük, SOD aktivitesinin daha yüksek olduğu, ve MDA düzeyinin de 2 grup arasında farklı olmadığı saptanmıştır. Radyoterapi öncesi ve son haftasında elde edilen ortalama antioksidan düzeylerinin birbirinden farklı olmadığı saptanmıştır. Serviks kanserli olguların kan antioksidan düzeylerindeki değişiklikler kanser hastalığının bir nedeni olabileceği gibi sonucuda olabilir. Antioksidan sistemin kanser biyolojisindeki rolünün daha iyi anlaşılabilmesi için daha çok sayıda hasta içeren çalışmalara ihtiyaç vardır.;serviks kanseri, radyoterapi, antioksidan düzeyleriÖğe Lokal ileri evre serviks kanserlerinde yoğunluk ayarlı radyoterapi ve volumetrik ayarlı ark tedavinin dozimetrik karşılaştırılması.(2018) Nalbant, Berna; Sert, Fatma; Tavlayan, Emin; Olacak, Nezahat; Özsaran, Zeynep…Öğe Long-Term Follow-Up of Patients with Male Breast Cancer, Single-Center Experience(2019) Çakar, Burcu; Sert, Fatma; Gürsoy, Pınar; Emekdaş, Barış; Özsaran, Zeynep; Gökmen, Erhan; Haydaroğlu, AyferOBJECTIVE Male breast cancer (BC) represents <1% of all BC cases. Our study aimed to define immunohistochemistry (IHC) based surrogate subtype distribution of male BCs, and to define the recurrence pattern and survival among subgroups. METHODS We retrospectively reviewed the medical records of patients with male BC admitted to Ege University School of Medicine, Medical Oncology and Radiation Oncology Clinics between 1998 and 2017. Patient demographics, pathological feature of the primary tumor, adjuvant treatment options, and survival data were analyzed. We defined intrinsic BC subtypes according to estrogen receptor (ER), progesterone receptor (PR), HER-2, and ki-67 status. RESULTS We identified 58 patients with male BC. the median age at diagnosis was 59 years (IQR: 30–78), and median follow-up was 83.7 months. Invasive ductal carcinoma was the most common histology (79.3%). of the patients, 8.6% presented with stage-4 disease. A total of 24 (41.4%) patients had luminal A-like, 28 (48.3%) had luminal B-like, 2 (3.4%) had HER-2 positive, and 4 (6.9%) had triple negative breast cancer (TNBC). Eighteen deaths were observed during follow-up. the overall survival (OS) and disease-free survival (DFS) rates among BC subgroups were not statistically significant. Median OS was 161 months (95% CI 94.7–228.4) in the patient group. DFS was statistically related to initial tumor stage. CONCLUSION the disease onset was found at younger age with more locally advanced setting compared to literature. Luminal predominance was demonstrated. Initial stage but not BC subtypes predict the risk of relapse in patients with male BC.Öğe Meme koruyucu cerrahi sonrası yüksek lokal yineleme riski bulunan meme kanserlerinde HDR brakiterapi boostu: 27 olgunun değerlendirilmesi.(2003) Özsaran, Zeynep; Anacak, Yavuz; Kamer, Emine Serra; Niang, U.; Yalman, Deniz; Esassolak, Mustafa Adnan; Aras, Arif Bülent…Öğe Postmastectomy Radiotherapy Decision for Patients without Lymph Node Metastases: Turkish Radiation Oncology Society Breast Cancer Working Group(2019) Altınok, Ayşe; Gürsel, Şükriye Bilge; Ergen, Şefika Arzu; Alanyalı, Senem; Özsaran, Zeynep; Eren, Ayfer Ay; Akmansu, MügeOBJECTIVE Recent meta-analysis have not revealed any positive effects of postmastectomy radiotherapy (PMRT) on locoregional recurrence (LRR) or overall survival in axilla-negative patients. However, risk of LRR increases to 15% in the presence of two or more adverse factors for the same patient group. in this study, PMRT indications and volume selections of radiation oncologists in Turkey for axilla-negative breast cancer was investigated. METHODS Questionnaires were distributed to members of the breast cancer study group. Data of patients with axillary negative or isolated/micrometastasis and PMRT over 10 years (2006–2016) were collected from 10 participating centers. Clinical and tumor histopathological features and treatment details of 185 patients were analyzed. RESULTS the median age of patients was 48 years. Ratio of early-stage patients was 60% (T1-15%,T2-45%). There were 147 (79%) negative cases, 32 (17%) with micrometastasis, and 6 (3%) with isolated tumor cells. Half of the patients had only their chest walls (CW) irradiated. Peripheral lymphatics were also included in the rest. in Nmic cases, ratio of irradiation of supraclavicular and axillary lymph nodes with CW were statistically significant compared to CW irradiation (72% and 28%, respectively; p=0.015). CONCLUSION Considering the low number of patients treated over 10 years in 10 different centers in Turkey, it can be said that PMRT is often done in node-negative breast cancer. It is difficult to reach a definite conclusion for patients with Nmic, due to lack of data from patients with PMRT. However, the general tendency is to irradiate peripheral lymphatics in Nmic cases if PMRT is to be performed.Öğe Postoperative brachytherapy in ear and ear lobe keloids: evaluation of four cases.(1998) Arıcan, Armağan; Özsaran, Zeynep; Yalman, Deniz; Anacak, Yavuz; Haydaroğlu, Ayfer…