Nöropatik olmayan mesane sfinkter disfonksiyonu
dc.contributor.advisor | Avanoğlu, Ali | |
dc.contributor.author | Ural, Zeliha | |
dc.date.accessioned | 2024-08-19T19:48:21Z | |
dc.date.available | 2024-08-19T19:48:21Z | |
dc.date.issued | 2001 | |
dc.department | Ege Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Çocuk Cerrahisi Ana Bilim Dalı | en_US |
dc.description | Bu tezin, veri tabanı üzerinden yayınlanma izni bulunmamaktadır. Yayınlanma izni olmayan tezlerin basılı kopyalarına Üniversite kütüphaneniz aracılığıyla (TÜBESS üzerinden) erişebilirsiniz. | en_US |
dc.description.abstract | 7.ÖZET ARAŞTIRMANIN ADI: Nöropatik Olmayan Mesane Sfınkter Disfonksiyonu (NOMSD) AMAÇ: Nöropatik olmayan mesane sfınkter disfonksiyonunun sosyodemografık, klinik, radyolojik, ürodinamik bulgularının incelenmesi ve tedavi sonuçlarının değerlendirilmesi. YÖNTEM: Bu çalışmada 1995-2000 yılları arasında Ege Üniversitesi Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı'na başvurmuş ve (NOMSD) tanısı almış 362 olgunun epidemiyolojik ve tanısal özellikleri, uygulanan klinik yaklaşım ve tedavi sonuçları retrospektif olarak değerlendirilmiştir. Araştırma sırasında toplanan veriler SPSS for Windows 8.0 ve Epi İnfo 2000 paket programlan kullanılarak analiz edilmiştir. Verilerin değerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistikler yapılmıştır. Oranlar arasındaki farkların anlamlılığı ki-kare analizi, ortalamalar arasındaki farkların anlamlılığı ise t testi ve Tek Yönlü Varyans analizi ile değerlendirilmiştir. p>0,05 anlamlı kabul edilmiştir. BULGULAR: Hastalığın ortaya çıkma yaşı her iki cinste benzerdir ve ortalama 7,7±2,9 yıldır. Cinsiyet dağılımı %70,2 kız, %69,8 oğlan şeklindedir. Küçük yaşlardaki başvurularda TİYE, VUR ve renal incinme ön plandadır. Kızlarda TİYE ve izlemde TİYE sıklığı daha yüksek orandadır. Oğlanlarda VUR daha sık izlenmektedir. NOMSDli olguların öncelikli yakınması inkontinanstır ( %86,7) ve en sık rastlanan inkontinans tipi gece ve gündüz idrar kaçırmadır. NOMSD'li olguların %65,2'sinde TİYE tabloya eşlik etmektedir. 155Urge sendromu ve disfonksiyonel işemede TİYE riski açısından anlamlı bir fark saptanmamıştır. NOMSD en sık TİYE ve inkontinans birlikteliği şeklinde ortaya çıkmaktadır (%33) NOMSD'da GİS disfonksiyonu oranı yüksektir (%17,1). Disfonksiyonel işemede üst üriner dilatasyon daha sıktır ve üst üriner dilatasyonda renal incinme sıklığı daha yüksektir. NOMSDli olguların %46,9'unda LSV'de posterior elemanlarda minimal füzyon defekti saptanmıştır. NOMSD'de VUR sıklığı yüksektir (% 45.6). Urge sendromu ve disfonksiyonel işeme arasında VUR sıklığı açısından anlamlı bir fark yoktur. Eşlik eden VUR TİYE riskini arttırmaktadır. VUR prognozu ile NOMSD major tipleri arasında anlamlı bir ilişki yoktur. Derecesinden bağımsız olarak VUR'un tek taraflı veya iki taraflı olmasının VUR prognozuna veya renal incinmeye etkisi yoktur. VUR'de renal incinme daha sıktır. NOMSD-TİYE-VUR birlikteliği olan olgularda renal incinme daha sıktır. Ürodinamik olarak NOMSDli olguların %70,1'ine urge sendromu, %25,3'üne disfonksiyonel işeme, %2,8'ine tembel mesane tanısı konulmuştur. Seride disfonksiyonel işeme tanısı alan olguların % 85, 5 'inde tabloya dolma fazında inhibe edilemeyen detrusor kontraksiyonlarının eşlik ettiği ve olguların % 15. 5 'inde ise sadece boşalma fazında disfonksiyon izlendiği görülmüştür. 156Yaş grupları ile ürodinamik basınçlar arasında anlamlı ilişki saptanmamıştır. Cinsiyetler ile ürodinamik basınçlar arasındaki ilişki ise anlamlıdır. İşeme basıncı NOMSDlu oğlanlarda anlamlı olarak yüksektir. Ürodinamik olarak NOMSD'da VUR mekanizmasını araştırdığımızda, ürodinamik basınçlar arasında sadece dolma fazında maksimum basıncın VUR ile anlamlı ilişki gösterdiği görülmüştür Üst üriner traktus incinmesi ile ürodinamik basınçlar arasındaki ilişki anlamlı değildir. Dolma fazında maksimum basınç, sızdırma ve işeme basıncı ortalamaları açısından disfonksiyonel işeme ve urge sendromu arasında anlamlı bir fark yoktur. Tedavinin mesane kapasitesini anlamlı şekilde arttırdığı ve dolma fazında maksimum basıncı düşürdüğü gösterilmiştir. Olguların çoğunda VUR sadece medikal tedavi ile kaybolur (%70). Disfonksiyonel işemenin tedavisi daha uzun sürmektedir. Kontrol ürodinamik incelemede instabil kontraksiyonların kaybolması yada azalması ile VUR kaybolması arasında anlamlı bir ilişki saptanamamıştır. En son poliklinik kontrolünde aciliyet semptomları olguların % 50' sinde kaybolmuş, % 25'inde azalmış % 25'inde ise sürmektedir. Gündüz işemeleri nedeniyle en son poliklinik kontrolünde halen oksibutinin kullanmakta olan olguların en son poliklinik kontrolünde tam basan oranı %85,3'dür. Klinik düzelme nedeniyle oksibutinin kullanımı sonlandırılan olgularda ise tam basan %68,7 oranında gerçekleşmiştir. En son poliklinik kontrolünde gece işemesi açısından %48.1 tam basan sözkonusudur.Son poliklinik kontrolünde inkontinansın sürmesi ile İYE tedavisinde başarısızlık arasında anlamlı korelasyon saptanmamıştır. TARTIŞMA: Literatürde NOMSD hastalarının sınıflandırılmasında kullanılan terminolojideki tutarsızlık araştırma sonuçlarının tartışılmasını güçleştirmektedir. Anatominin ve işeme pozisyonunun farklı olması kız çocuklarını sosyal gerekçelerle fizyolojik işeme refleksinin baskılanmasına ve NOMSD'ye daha yatkın kılmaktadır. TİYE için inhibe edilemeyen detrusor kontraksiyonlarının detrusor- sfinkter uyumsuzluğundan daha önemli bir risk faktörü olduğunu destekleyen bulgular saptanmıştır. Urge sendromu ve disfonksiyonel işeme arasında VUR sıklığı açısından anlamlı bir fark olmaması NOMSD'de VUR mekanizmasında inhibe edilemeyen detrusor kontraksiyonlarının temel olduğunu düşündürmektedir. Sistoskopik incelemede trabekülasyon sıklığının urge sendromu ve disfonksiyonel işemeli olgulardaki dağılımındaki benzerlik trabekülasyonun detrusor aşın aktivitesinin bir sonucu olduğu düşüncesini desteklemektedir Sistoskopi endikasyonu konan urge sendromlu ve disfonksiyonel işemeli olgularda vezikoüreteral anatomiye ilişkin değişiklikler arasında anlamlı bir fark olmaması NOMSD'de vezikoüreteral bileşke anatomisinde meydana gelen değişikliğin primer sorumlusunun dolma fazında inhibe edilemeyen detrusor kontraksiyonları olduğunu düşüncesini desteklemektedir. Bulgularımız konjenital yada kazanılmış olduğu spekülasyonuna girmeden küçük yaştaki olgularda üreterovezikal bileşkedeki anormalliğin baskın olduğunu söylememize izin vermektedir. [58 | en_US |
dc.identifier.endpage | 1216075 | en_US |
dc.identifier.startpage | 1 | en_US |
dc.identifier.uri | https://hdl.handle.net/11454/87450 | |
dc.identifier.yoktezid | 111845 | en_US |
dc.language.iso | tr | en_US |
dc.publisher | Ege Üniversitesi | en_US |
dc.relation.publicationcategory | Tez | en_US |
dc.rights | info:eu-repo/semantics/closedAccess | en_US |
dc.subject | Çocuk Cerrahisi | en_US |
dc.subject | Pediatric Surgery | en_US |
dc.title | Nöropatik olmayan mesane sfinkter disfonksiyonu | en_US |
dc.type | Specialist Thesis | en_US |