6 ay-5 yaş arası çocuklarda demir eksikliği anemisi ile febril konvülziyon arasındaki ilişkinin araştırılması
dc.contributor.advisor | Erer Del Castello, Buket | |
dc.contributor.author | Aladağ, Memnune Aşkın | |
dc.date.accessioned | 2018-12-14T12:30:17Z | |
dc.date.available | 2018-12-14T12:30:17Z | |
dc.date.issued | 2011 | |
dc.department | Ege Üniversitesi, Tıp Fakültesi | en_US |
dc.description.abstract | Febril konvülziyon çocukluk çağının en sık gözlenen konvülziyon şeklidir. Tüm çocukların %2-4'ünde görülmektedir. Daha çok 6 ay- 5 yaş arasında görülmekte ve 18-22 ayda pik insidansına ulaşmaktadır. Patogenezi henüz tam olarak aydınlatılamamıştır. Demir eksikliği dünyadaki en yaygın nütrisyonel eksiklik olup 1-2 yaş arası çocukların %9'unu etkilemektedir. DSÖ verilerine göre DEA gelişmekte olan ülkelerde %36, gelişmiş ülkelerde %8 oranında görülmektedir. Demir eksikliği ve febril konvülziyonun aynı yaşlarda pik yapması ve sık görülmesi aralarında ilişki olabileceğini akla getirmektedir. Demir eksikliğinin hem motor hem de mental gelişme geriliği olmak üzere çeşitli nörolojik problemlere yol açtığı bilinmektedir. Bu çalışmada febril konvülziyon ile demir eksikliği anemisi arasında ilişki olup olmadığının araştırılması amaçlandı. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk acil servisine Eylül 2010- Aralık 2010 arasında başvuran 6 ay- 5 yaş arası febril konvülziyon tanısı almış 53 hasta olgu grubu olarak ve ateş nedeni ile başvuran, konvülziyonu olmayan aynı yaş grubunda 49 hasta kontrol grubu olarak alındı. Çalışma prospektif olarak yapıldı. Sonuçlar: Olguların 28'i (%52,8) erkek, 25'i (%47,2) kız, kontrol grubunun ise 24'ü (%49) erkek 25'i (%51) kız idi. Yaş ortalamaları olgu grubunda 2,53 ± 1,21; kontrol grubunda ise 2,93 ± 1,43 idi. Gruplar yaş ve cinsiyet dağılımı açısından uyumlu bulundu. İki grup arasında tanılar açısından anlamlı fark saptanmadı, her iki grupta da en sık ateş nedeni ÜSYE olarak saptandı. Annenin gebelikte demir kullanımı, çocuğun demir profilaksisi, anne sütü alma süreleri, beslenme durumu, anne öğrenim durumu ve ailenin aylık geliri sorgulandı. Olgu ve kontrol grubu arasında aylık gelir dışında sayılan parametreler açısından istatistiksel anlamlı fark saptanmadı . Ailenin aylık geliri düşük olanlarda febril konvülziyon daha sık olduğu saptandı (p=0,013). Ailede FK öyküsü olgu grubunda %43,4 iken kontrol grubunda %6,1 olarak saptandı (p<0,001). Demir eksikliği anemisi hemoglobin düzeylerine göre olgu grubunda %49,1, kontrol grubunda %16,3 olarak bulundu. Kontrol grubunda da DEA'nın yüksek bulunması ülkemizdeki DEA prevalansının yüksek olduğunu desteklemektedir. Hemoglobin, hematokrit, serum demiri ve transferrin saturasyon yüzdesi değerleri olgu grubunda anlamlı olarak düşük saptandı (p<0,05). MCV ve ferritin düşüklüğü, TDBK, RDW ve sTfR yüksekliği DEA ile uyumlu olarak olgu grubunda daha yüksek oranda bulundu, ancak aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı. Çalışmamız diğer çalışmalardan farklı olarak prospektif olarak yapıldı. Diğer çalışmalarda bakılmayan akut enfeksiyon durumundan etkilenmeyen ve fonksiyonel demir durumunu gösteren soluble transferrin reseptör (sTfR) düzeyi de çalışmaya eklendi. Olgu grubunda demir eksikliği anemisi ile uyumlu olarak sTfR düzeyi daha yüksek saptandı ancak aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı. Her iki çalışma grubunda yüksek sTfR, düşük ferritin, demir ve TSY'li hastalar ayrıca Hb değerlerinin düşük veya normal olmasına göre karşılaştırıldığında olgu grubunda yüksek oranda DEA, kontrol grubunda ihmal edilemeyecek kadar yüksek oranda DE olduğu saptandı. Bu sonuçlar hastalarda Hb düşmesini beklemeden demir durumunun gözden geçirilerek gerekli tedavinin erken başlanmasının önemini ortaya çıkarmaktadır. Çalışmamızda olgu ve kontrol grubu arasında hemoglobin, hematokrit ve demir düzeyleri arasında anlamlı farklılık saptandı. Bu verilerle DEA ile FK arasındaki ilişkiyi açıklayabilecek iki hipotez öne sürebiliriz: 1- Demir, santral sinir sistemindeki pek çok enzim ve nörotransmitter yapısında ve sentezinde yer alan esansiyel bir element olup, SSS doku demiri belirli bir düzeyin altına düştüğünde nöronal eksitabilite artarak FK tetiklenmektedir. 2- Hemoglobin dokulara oksijen taşıyan molekül olduğundan anemi durumunda ateşli hastada doku hipoksisine bağlı olarak nöbet riski artmaktadır. Yukarıda belirtilen mekanizmalar ışığında gerek demir gerek se hemoglobinin FK'yı tetikleyici eşik değerlerini belirleyecek geniş randomize prospektif çalışmalara ihtiyaç vardır. Bu eşik değerlerin belirlenmesi, FK riski olan çocuklarda nöbetlerin önlenmesinde yenilik getirecek, FK'nın risk faktörlerinde önemli değişiklere yol açacaktır. | en_US |
dc.identifier.uri | https://hdl.handle.net/11454/6003 | |
dc.language.iso | tr | en_US |
dc.publisher | Ege Üniversitesi | en_US |
dc.relation.publicationcategory | Tez | en_US |
dc.rights | info:eu-repo/semantics/openAccess | en_US |
dc.subject | Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları A.B.D. | en_US |
dc.title | 6 ay-5 yaş arası çocuklarda demir eksikliği anemisi ile febril konvülziyon arasındaki ilişkinin araştırılması | en_US |
dc.type | Specialist Thesis | en_US |