Robot yardımlı laparoskopik histerektomi ve prostatektomi operasyonu geçiren hastalarda trendelenburg pozisyonu ile serebral hipoksi arasındaki ilişki
Yükleniyor...
Dosyalar
Tarih
2016
Yazarlar
Dergi Başlığı
Dergi ISSN
Cilt Başlığı
Yayıncı
Ege Üniversitesi, Tıp Fakültesi
Erişim Hakkı
info:eu-repo/semantics/openAccess
Özet
Bu araştırma projesinde robot yardımlı laparoskopik histerektomi ve prostatektomi operasyonu olacak toplam 50 hastada; trendelenburg pozisyonu ile serebral hipoksi arasındaki ilişkinin değerlendirilmesini amaçlandı. Tüm hastalara preoperatif standardize minimental test (SMMT) işlemden bir saat önce uygulandı. Rutinde uygulanan standart genel anestezi prosedürü gereğince en az 6 saatlik preoperatif açlığı sağlanan hastalar operasyon salonuna alındı. Daha sonra 16-18 gauge intravenöz kanül ile damar yolu açıklığı sağlandı ve intravenöz kristaloid 1000 cc solüsyonu ile hidrasyona başlandı. Standart EKG, puls oksimetre ve non-invazif kan basıncı monitörizasyonu yapıldı. Ayrıca hastaların alın bölgeleri alkollü pamukla temizlenerek iki adet NIRS probu yapıştırıldı monitörde görülen değerler T1 olarak kaydedildi. Sonrasında hastalara 0.5 mg atropin(0.5mg, Galen ilaç sanayi, İstanbul, Türkiye), 1-2 mg/kg propofol (propofol %1, 20 ml ampul, Fresenius Kabi, Avusturya), 1.5-2 mcg/kg fentanil(0.5mg, 10ml, Vem ilaç sanayi,İdol ilaç dolum, İstanbul , Türkiye), 0.6 mg/kg roküronyum (Esmeron 50 mg, 5 ml flakon, Organon, Hollanda) İ.V. uygulanarak endotrakeal entübasyon gerçekleştirildi. Anestezi idamesi % 50 O2, %50 hava eşliğinde % 4-6 desfluran, tidal volüm 8-10ml/kg ve 0.05-1 mcg/kg/dk remifentanil(ultiva 5mg flk, Brentford, UK) infüzyonu ile sağlandı. Hastaların radial arterine kanül yerleştirildi ve invazif arter basınçları (İAB) monitörize edildi. Sonrasında arteriyel kan gazı (AKG) alınarak bazal değer olarak kaydedildi ve her 60 dk'da bir kez AKG bakıldı. Ayrıca NIRS monitöründeki değerler de; anestezi sonrası T2, trendelenburg pozisyonuna alınınca T3, desüflasyondan sonra T4 ve sonrasında hasta tekrar supin pozisyona getirilinceye kadar her 20 dk'da bir sağ ve sol olacak şekilde (rSO2- lSO2)ayrıca kaydedildi. Bu değerler kaydedilirken eş zamanlı olarak hastaların sistolik arter basınçları (SAB), diyastolik arter basınçları (DAB), ortalama arter basınçları (OAB), oksijen saturasyonları, kalp atım hızları (KAH), end-tidal CO2 basınçları (PEtCO2), tidal volüm (TV), dakika volümü, uygulandıysa PEEP değerleri ve pnömoperitonyum basınçları da kaydedildi. Tüm bu parametreler operasyon bitimine doğru hasta tekrar supin pozisyona getirildikten 10 dk sonra tekrar kaydedildi. Postoperatif bir saat sonra hastalara tekrar SMMT yapıldı. Hastalarda gelişen serebral desatürasyon oranı saptandı ve komplikasyonlarla ilişkisi olup olmadığı istatiksel olarak belirlendi. Verilerin tanımlayıcı istatistiklerinde ortalama, standart sapma, medyan en düşük, en yüksek, frekans ve oran değerleri kullanıldı. Değişkenlerin dağılımı kolmogorov simirnov test ile ölçüldü. Nicel verilerin analizinde bağımsız örneklem t test kullanıldı. Tekrarlayan ölçümlerin analizinde tekrarlayan ölçümler varyans analizi, eşleştirilmiş örneklem t test ve wilcoxon test kullanıldı. Korelasyon analizinde pearson ve spearman korelasyon analizi kullanıldı. Analizlerde SPSS 22.0 programı kullanıldı. p<0.05 değeri istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi. Hastalarımızın yaş ortalaması 62.9±6.8 yıl olarak tespit edildi. RSO₂ değerinin zamanlar arasında ( T, T 40, T 80, T100, T120, T140, T160, T 180 ve supin dönemleri) değerleri başlangıca göre istatiksel olarak anlamlı (p0.05) değişim göstermedi. T, T20, T40, T60, T80, T100, T120, T140, T160, T180, supin dönemlerinde LSO₂ değeri T, T20, T40, T60, T80, T100, T120, T140, T180, supin dönemlerinde sistolik kan basıncı operasyon başlangıcına göre anlamlı (p 0.05) değişim göstermemiştir. T, T20, T40, T60, T80, T100, T120, T140, T180, supin dönemlerinde kalp hızı, SKB, DKB, OKB, SpO2'nunda operasyon başlangıcına göre anlamlı (p0.05) fark bulunmadı. Pnömoperitonyum değerinin başlangıca göre anlamlı (p0.05) değişim göstermediği, sadece T20, T 40 döneminde pnomoperitonyum değeri başlangıçtan anlamlı (p0.05) olarak daha düşük olduğu görüldü. Hastaların postoperatif SMMT değerlerinde preoperatif döneme göre anlamlı (p0.05) bir düşüş tespit edildi. T40, T100, T160 dönemlerinde PAO₂ değeri başlangıca göre anlamlı (p0.05) değişim göstermemiştir. T100, T160 dönemlerinde PaCO₂ değerlerinde operasyon başlangıcına göre anlamlı (p0.05) artış bulundu. T40, T100, T160 dönemlerinde SATO₂ değerlerinde ise başlangıca göre anlamlı (p0.05) artış görüldü. Başlangıca göre T, T60, supin dönmelerinde RSO₂ değişim miktarı ile aynı dönemde LSO₂ değişim miktarı arasında anlamlı (p0.05) pozitif korelasyon mevcuttu. Başlangıca göre supin döneminde RSO₂ değişim miktarı ile aynı dönemde ortalama arter basınç değişim miktarı arasında anlamlı (p0.05) negatif korelasyon mevcuttu. Başlangıca göre supin döneminde RSO₂ değişim miktarı ile aynı dönemde ETCO₂ değişim miktarı arasında anlamlı (p0.05) pozitif korelasyon vardı. Başlangıca göre T40 döneminde LSO₂ değişim miktarı ile aynı dönemde sistolik basınç değişim miktarı arasında anlamlı (p0.05) negatif korelasyon mevcuttu. Başlangıca göre T40, T60, supin döneminde LSO₂ değişim miktarı ile aynı dönemde diastolik basınç değişim miktarı arasında anlamlı (p0.05) negatif korelasyon mevcuttu. Başlangıca göre T40, supin döneminde LSO₂ değişim miktarı ile aynı dönemde ortalama arter basınç değişim miktarı arasında anlamlı (p0.05) negatif korelasyon bulundu. Başlangıca göre T60 ve supin döneminde LSO₂ değişim miktarı ile aynı dönemde ETCO₂ değişim miktarı arasında anlamlı (p0.05) pozitif korelasyon vardı. Robotik yardımlı laparoskopik cerrahi planlanan hastalarda hem trendelenburg pozisyonunun hem de pnömoperitonyumun serebral perfüzyon üzerine olumsuz etkilerinin dikkatli değerlendirilmesi gerekmektedir. Özellikle yaşlı hastalar da serebral hipoksiye yatkınlık lması ve serebral monitorizasyonun ile zamanında müdahale edilmesinin gelişebilecek serebral komplikasyonu önleme de yararlı olabileceğine inanmaktayız. Ayrıca hastalardaki hemodinamik değişiklikler (SKB, OKB), ETCO2, PaO2, PaCO2 değerlerinin serebral hipoksi de önemli olduğu postoperatif dönemde gelişebilecek serebrovasküler komplikasyonları öngörme açısından ipucu verebileceğini düşünmekteyiz.