1990 sonrası Türk Sineması'nda taşra, taşralı ve taşracılık olgusu
Yükleniyor...
Dosyalar
Tarih
2012
Yazarlar
Dergi Başlığı
Dergi ISSN
Cilt Başlığı
Yayıncı
Ege Üniversitesi
Erişim Hakkı
info:eu-repo/semantics/openAccess
Özet
Seksenli yıllardan başlayarak dünya ölçeğinde örgütlü kapitalizmin yapılarında büyük bir aşınma yaşanmıştır. Sosyo-ekonomik anlamda risk, kaygı, sürekli yeniden yapılanma ve yersiz yurtsuzlaşma yerleşik bir hal almıştır. Bütün bireyler ekonomik gereklilikler karşısında yeniden yapılanma zorunluluğunu içselleştirmek durumunda kalmıştır. Toplum ve sınıf gibi modern cemaatlerin anlamlandırma pratikleri ve güven mekanizmalarından yoksun kalan bireyler için kimlik, aidiyet gibi kavramlar ön plana çıkmıştır. Bu süreçte sınıfsal ve ideolojik taleplerden boşalan kamusal alan, özel yaşam ve kimlik gibi kavramlarla donatılmıştır. Ancak aynı süreç aile kurumunun aşınmasını da barındırmaktadır. Özel ve kamusal alanın aynı anda yaşadığı istikrarsızlığa karşı; uzak bir coğrafyada; hatırlanan geçmişe yönelik nostaljik bir talep yükselmiştir. Taşra ve kırsal yaşam; gelenek ve birincil ilişkilerin güvenli dünyası ile ailenin istikrarlı yapısının devam ettiği bir imge olarak yükselmiştir. Doksanlara kadar kent dışından kent içine bakan Türk Sineması bu süreçte kent içinden kent dışına bakmaya başlamıştır. Ancak bireysel araç (otomobil) kullanımı, bireysel iletişim araçlarının yaygınlaşması ve paranın mobilleşmesi ölçeğinde, kent dışı alanlar da kapitalizm ve tüketim kültürü tarafından düzenlenmekte ve kırsal yaşam biçimleri hızla dönüşmektedir. Üretilen taşra söylemi ile kırsal alanın sosyo-ekonomik gerçekliği arasında bir uyuşmazlık söz konusudur. Örneklem grubunda taşra imgesini kentin yozlaşma ve gerilemesine karşı bir kutup olarak üreten filmler olduğu gibi, kırsal alanda yaşanan parasallaşma ve kültürel dönüşümü ortaya koyan örnekler de bulunmaktadır.
Açıklama
Anahtar Kelimeler
Radyo-Televizyon ve Sinema A.B.D.