Romatoid artritli olgularda pulmoner hipertansiyon sıklığı

Küçük Resim Yok

Tarih

2001

Dergi Başlığı

Dergi ISSN

Cilt Başlığı

Yayıncı

Ege Üniversitesi

Erişim Hakkı

info:eu-repo/semantics/closedAccess

Özet

ÖZET I. RA, bilinen BDH'ları arasında en sık görülenidir. E.Ü.T.F Romatoloji B.D. Polikliniğine 1990-99 yılları arasında başvuran ve bir BDH tanısı alan olgular arasında da RA'in, %50.3 ile ilk sırayı aldığı görülmüştür. 1. Sekonder PHT'a neden olabilecek bir hastalık öyküsü olan olgular (pulmoner emboli, KOAH, sigara içimi gibi) dışlanarak, rastgele seçilen 40 RA'li olgunun 11 'inde (%27.5), doppler ekokardiyografi ile yapılan ölçümlerde PHT varlığı saptanmıştır. 3. RA'te PHT; İAH, pulmoner vaskülit, serum hiperviskozitesi, vazokonstrüktif hastalık ve pulmoner tromboembolizme bağlı olarak meydana gelebilir. İAH, RA'in en sık izlenen akciğer komplikasyonudur. Çalışmamızda da 40 olgunun 7'sinde (% 17.5) İAH saptanmış olup, diğer komplikasyonlar arasında (nekrobiotik nodüller, plevral effüzyön, küçük hava yolu hastalığı gibi) ilk sırayı almıştır. İAH saptanan 7 olgunun 4'ünde (%57.2) PHT saptanmış olup, İAH saptanmayan gruptaki PHT sıklığı (%21.2) ile aradaki farklılık istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (p=0.053). Ancak, İAH saptanan gruptaki artmış PHT riski dikkat çekmiştir. i. Direkt grafi ve toraks BT'lerinde, PHT düşündürecek bulgulara rastlanmadığı halde, 2 olgumuzda, doppler ekokardiyografi ile ölçülen pulmoner arter basınçları yüksek bulunmuştur. Bu olguların birinde hem FEV-1 hem de DLCO değerleri, diğerinde ise yalnızca DLCO değeri normalden düşük bulunmuştur. PHT'u izole pulmoner vaskülit şeklinde geliştiren olgularda da, grafilerde herhangi bir parankimal değişiklik olmaksızın, izole DLCO düşüklüğü olabileceğini bildiren pek çok çalışmanın olduğu (11,12, 13, 27, 29, 32, 33) dikkate alınacak olursa, bu olgularımızda da pulmoner vaskülit olabileceği düşünülmüştür. Bu amaçla yapılan immünolojik analizlerde, 1 olguda 1/20 titrede p-ANCA olumluluğuna rastlanmıştır. 5. Çalışmaya alınan 40 olgunun 34'ü (%85) kadın, 6'sı (%15) erkek olgulardan oluşmaktadır (K/E=5.6/1). PHT'un hastalık yaşı ile olan ilişkisini değerlendirmek amacı ile yapılan analizlerde, PHT varlığı ile hastalık yaşı arasında istatistiksel anlamda bir farklılık olmadığı görülmüştür (p=0.076) (Tablo-5). Benzer araştırma, PHT ile cinsiyet arasında yapıldığı zaman, kadın ve erkek olgular arasında PHT gelişimi açısından istatistiksel anlamda bir farklılık olmadığı görülmüştür (p=0.93) (Tablo-4). 42. PHT'un çeşitli laboratuvar değişkenleri ile (ESH, Rf, CRP, Htc, WBC, Pit.) ilişkisini ortaya çıkarabilmek amacı ile yapılan incelemelerde, PHT gelişen olgularda trombosit sayılarının PHT gelişmeyen gruba göre belirgin yüksek olduğu görülmüştür (p=0.015). Diğer parametreler ile PHT gelişimi arasında ise, bir ilişki saptanamamıştır. Bu veri, olgularımızda, bu parametreler arasında trombositozun, aktif hastalık göstergesi olma dışında, PHT oluşumunda da bir risk faktörü olabileceğini düşündürmektedir. '. Olgularımız arasında, bir deformite varlığına %60 sıklıkta (24 olgu), 20'den fazla eklem tutulumuna ise %25 sıklıkta (10 olgu) rastlanmıştır. Ancak, PHT gelişiminin tutulan eklem sayısı ve deformite varlığı ile olan ilişkisini araştırmak için yapılan analizlerde, aradaki farklılığın istatistiksel olarak anlamlı olmadığı görülmüştür (Tablo-7). i. El grafilerinin radyolojik skorlaması ile elde edilen veriler, PHT'un daha çok evre-2 ve evre-3 aşamasındaki olgularda sıklaştığı, PHT saptanmayan olguların ise daha çok evre-0 ve evre-1 aşamasında oldukları görülmüştür. Aradaki farklılık ise istaistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p=0.007). Bu veri, el grafileri radyolojik olarak ileri evrelerde destrüktif değişiklikler gösteren olgularda PHT sıklığının daha fazla olduğunu düşündürmektedir (Tablo-8). ). Raynaud fenomeni, olgularımızın 3'ünde (%7.5), romatoid nodul ise olgularımızın 10'unda (%25) tespit edilmiştir. Belirtilen eklem dışı bulguların, PHT gelişimi ile ilişkisi olmadığı görülmüştür (Tablo-9). 1 0. Olgularımızın yapılan fizik bakılarında; 7 olguda (%17.5) oskültasyonda 2. kalp sesinin pulmoner komponentinde sertleşme olduğu belirlenmiştir. Bu grup, oskültasyon bulguları normal olan grup ile PHT varlığı açısından karşılaştırılmış ancak, arada istatistiksel anlamda bir farklılık olmadığı görülmüştür. P2'de sertleşme saptanan 7 olgunun ise 4'ünde (%57.1) PHT belirlenmesi, dikkatli bir fizik bakı ile, PHT ön tanısına yaklaşılabileceğini düşündürmüştür (Tablo-10). 11. Olgularımız arasında Rf olumluluğu %85, ANA olumluluğu %25, p-ANCA olumluluğu %25, c-ANCA olumluluğu %7.5 ve ACA olumluluğu ise %15 olarak bulunmuştur. Bu otoantikorların varlığı ile PHT gelişimi arasında istatistiksel anlamda bir ilişki saptanamamıştır. Ancak, Rf ve ANA olumluluklarının, RA'te belirtilen sıklığı ile benzerliği dikkati çekmektedir (Tablo-11). 432.Tümüne solunum fonksiyon testleri uygulanan hastaların 9'unda (%22.5) FEV-1, 20'sinde (%50) DLCO beklenen değerlerin altında bulunmuştur. PHT saptanan ve saptanmayan olgular, bu veriler dikkate alınarak karşılaştırıldığı zaman, arada istatistiksel anlamda bir ilişki olmadığı görülmüştür. Ancak, PHT saptanan 11 olgunun 8'inde (%72.7) DLCO'nun düşüklüğü dikkat çekicidir (Tablo-12). PHT'u izole pulmoner vaskülit şeklinde geliştirmiş olan olgularda, izole DLCO düşüklüğünün sıkça rapor edilmesi ise dikkat çekici bulunmuştur. 3. Etkili ilaç kombinasyonu kullanımı ile PHT gelişimi arasındaki ilişki incelenmiş ve kombine tedavi alan grup ile almayan grup arasında PHT gelişimi arasında istatistiksel anlamda bir farklılık görülmemiştir (Tablo-13). Olgularımız bu açıdan sorgulandıkları zaman, tedavilerini düzenli olarak sürdürdükleri ve gerekli ilaç kombinasyonları ile tedaviye alınmış oldukları görülmüştür. 4.Toraks BT'lerinde PHT lehine bulgulara (İAH, vasküler yapılarda perifere gidildikçe ani kesilme ve incelmeler) rastlanan olguların doppler ekokardiyografileri incelendiğinde çoğunda PHT'a rastlandığı görülmüştür (Tablo 14). Toraks BT'de PHT lehine bulgulara rastlanması ile doppler ekokardiyografide eş zamanlı PHT varlığı arasındaki ilişki ise yapılan istatistiksel analizlerde anlamlı bulunmuştur (p=0. 00089). Bu veri de doppler ekokardiyografinin PHT saptamada güvenilir bir tanı metodu olduğunu göstermektedir. 44

Açıklama

Bu tezin, veri tabanı üzerinden yayınlanma izni bulunmamaktadır. Yayınlanma izni olmayan tezlerin basılı kopyalarına Üniversite kütüphaneniz aracılığıyla (TÜBESS üzerinden) erişebilirsiniz.

Anahtar Kelimeler

Romatoloji, Rheumatology

Kaynak

WoS Q Değeri

Scopus Q Değeri

Cilt

Sayı

Künye