İyi diferansiye tiroit kanserli hastaların TSH supresyonu ile takibinin kemik mineral yoğunluğuna etkisi

Yükleniyor...
Küçük Resim

Tarih

2009

Dergi Başlığı

Dergi ISSN

Cilt Başlığı

Yayıncı

Ege Üniversitesi

Erişim Hakkı

info:eu-repo/semantics/openAccess

Özet

Tiroit kanseri, malign neoplazmların %1'ini oluşturan nadir bir tümör olmasına rağmen endokrin sistemin en sık malignitesidir. Günümüzde tanı yöntemlerinin gelişmesi ve hastaların daha erken doktora başvurması nedeniyle iyi diferansiye tiroit kanseri tanısı almış hastalarla daha sık karşılaşılmaktadır. İDTK'da uygulanan total veya totale yakın tiroidektomi ve radyoaktif iyot ablasyonu ile yüksek sağ kalım oranları sağlamak mümkündür. Uzun yıllar takip edilebilen İDTK hastaları TSH supresyonu altında izlenmektedir. TSH supresyonu sonucunda oluşan hafif düzeydeki hipertiroidik durum kemik yapım-yıkımını hızlandırmakta ve normal kemik yeniden oluşum döngüsünü kısaltmaktadır. Bu nedenle genel kanı hastaların TSH supresyonu altında izleminin osteoporoz riskini arttırdığı yönündedir. Bu çalışmada amacımız, total veya totale yakın tiroidektomi sonucunda İDTK tanısı almış olan hastalara EÜTF Nükleer Tıp Anabilim Dalı'na ilk başvurularında ve ortalama 19 ay sonra yapılan kemik dansitometri sonuçlarını karşılaştırmak ve TSH supresyonunun kemik mineral yoğunluğuna etkisini araştırmaktır. Bu hastalardan tanı anında ve tanı almalarından ortalama 19 ay sonra kontrol dansitometri tetkiki yapılmış olan 68 hasta çalışmaya dahil edilmiştir. Olgu grubu, yaşları 19 ile 69 arasında değişen (ortalama 44.5±11.7) 58 kadın (%85.3) ve 10 erkek (%14.7) hastadan oluşmaktaydı. Tüm olgular ek hastalık varlığı, sigara kullanımı, fiziksel aktivite durumu, kalsiyum replasmanı alma öyküsü, radyoaktif iyot tedavisi alması, toplam hipertiroidik ve hipotiroidik olarak geçirdikleri süreler sorgulandı ve olguların tiroit fonksiyon testleri, bazı biyokimyasal parametreler açısından incelenmiştir. Dansitometri sonuçları tanısal değer taşıyan L1-4. vertebra ortalaması, femur boynu ve femur totali değerleri kullanılarak değerlendirilmiştir. Yapılan analizler sonucunda genel olarak hasta grubunda tanı anı ve kontrol değerlendirmelerinde KMY değerlerinde istatistiksel olarak anlamlı bir düşüş saptanmamıştır. Bununla birlikte KMY değerinde kötüleşme izlenen vakalarda bu durumun özellikle lomber bölgede belirgin olduğu ve bu durumun çeşitli parametrelerle ilişkili olabileceği görülmüştür. Papiller mikrokarsinom tanılı olgularda diğer tanı gruplarına oranla, tiroit bezi dışına invazyon saptanmayan grupta, radyoaktif iyot tedavisi almayan grupta ve kalsiyum replasmanı alanlarda tanısal değer taşıyan ölçüm bölgelerinden en az birisinde istatistiksel olarak anlamlı düzeye daha düşük oranda kötüleşme gözlenmiştir. Bu durum bu gruptaki hastalara klinik durumları nedeniyle daha agresif TSH supresyonuna ihtiyaç duyulması nedeniyle olabileceğini düşündürmektedir. Bununla paralel olarak TSH değeri TSH < 0.17 µIU/ml olan hastaların KMY değerlerindeki kötüleşme oranları TSH değeri > 0.17 µIU/ml olanlardan daha yüksek olarak saptanmıştır. Ayrıca istatistiksel olarak anlamlı olmamakla birlikte, premenopozal hastalarda postmenopozal hasta grubuna oranla ve fiziksel olarak daha aktif grupta sedanter yaşayanlara göre daha düşük oranda KMY kaybı mevcuttur. Sonuç olarak bizim çalışmamızda hastalarda kısa dönem (ortalama 19 aylık) levotiroksin kullanımı ile kemik mineral yoğunluğunda istatistiksel olarak anlamlı bir düşüş izlenmemektedir. Ancak mevcut osteopeni/osteoporozu olan hastalarda buna yönelik tedavinin verilerek negatif kalsiyum dengesinin önlenmesi, hastanın klinik durumu (nüks/metastaz olasılığı düşük olgularda) göz önüne alınarak TSH'yi suprese edecek minimal dozda L-tiroksin kullanılarak agresif TSH supresyonundan kaçınılmasını önermekteyiz.

Açıklama

Anahtar Kelimeler

Nükleer Tıp A.B.D.

Kaynak

WoS Q Değeri

Scopus Q Değeri

Cilt

Sayı

Künye