Kombine spinal epidural blok ile total kalça ve diz cerrahisi uygulanan geriatrik hastalarda postoperatif deliryum insidansı
Yükleniyor...
Dosyalar
Tarih
2017
Yazarlar
Dergi Başlığı
Dergi ISSN
Cilt Başlığı
Yayıncı
Ege Üniversitesi, Tıp Fakültesi
Erişim Hakkı
info:eu-repo/semantics/openAccess
Özet
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Kliniğinde etik kurul onayı alındıktan sonra 2016-2017 tarihinde elektif şartlarda kombine spinal epidural blok ile total kalça ve diz protez operasyonu olan 60 yaş ve üzeri toplam 100 hastada gerçekleştirildi. Postoperatif deliryum insidansı prospektif kohort çalıĢma ile belirlendi. Preoperatif dönemde tüm hastalara işlemden 1 saat önce kognitif fonksiyonları saptamak için SMMT (Standart Mini Mental Durum Değerlendirme Testi ve CAM (Konfüzyon Belirleme Metodu) testleri uygulandı. Uygulanan kombine spinal epidural anestezi sonrası operasyon süresince hastaların hemodinamik takipleri (sistolik arter basıncı, diyastolik arter basıncı, EKG, kalp atım hızı, pulse oksimetre) 3 dakika aralıklarla yapıldı ve kaydedildi. İntraoperatif dönemde sistolik arter basıncı 90 mmHg altı veya sistolik arter kan basıncı preoperatif değerin %30 altına düşünce hipotansiyon olarak tanımlandı ve tedavi protokolü (İV Gelofusine replasmanı yeterli olmaması durumunda İV efedrin ) uygulandı. Operasyona alınan hastanın izlem formunda hastaya ait demografik veriler, kullandığı ilaçlar, ek hastalıklar, daha önceki cerrahi öyküsü,alkol- sigara kullanımı , operasyon ve anestezi süreleri, operasyon süresince kullanılan analjezik miktarı kaydedildi. Prostoperatif dönemde standart olarak 48 saat süre ile PCA (hasta kontrollü analjezi) epidural analjezi sağlandı. Hastalara postoperatif 1. ve 2. gün sabah 10:00-11:00 ve öğleden sonra 15:00-16:00 saatlerinde ikişer kez SMMT ve CAM testleri uygulandı. Konfüzyon değerlendirme ölçeğine göre ilk iki maddenin pozitif olması ve diğer 8 maddelerden herhangi birinin pozitif olmasıyla deliryum tanısı konuldu. Hastaların % 70'ini kadın, % 30 'unu erkek hastalar oluşturmuştur. Hastalarımızın %2'sinde deliryum geliştiği gözlenmiştir. Çalışmamızda yer alan hastaların yaş aralığı 60-87 yıl arasındadır. Hastaların yaş ortalaması deliryum tanısı almayanlarda 68,83±6,07 yıl iken deliryum tanısı alanlarda 82,50+3,53 yıl olarak bulundu. Yaş ile postoperatif deliryum arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki vardı. Deliryum tanısı almayan hastaların ortalama BMİ değeri 31,01+4,90, kilo ortalaması 80,80+12,23 kg olurken, deliryum tanısı alanların ortalama BMİ değeri 24,21+1,10, kilo ortalaması 62,00+2,82 kg olduğu saptanmıştır. Deliryum tanısı ile, BMİ ve kilo arasında istatistiksel olarak anlamlı ve kuvvetli bir ilişki saptanmıştır (p<0,05). Çalışmada yer alan toplam 100 hastanın 2 tanesinde deliryum tanısı tespit edilmiştir. Hastalarımızın deliryum tanısı almayanların % 29,6'sı kadın ve % 70,4'u erkek hasta olurken, deliryum tanısı alan hastaların %50'sinin kadın ve %50'sinin erkek hastalar olduğu saptanmıştır. Çalışmaya dahil edilen hastaların eğitim düzeylerine göre incelendiğinde % 68'si ilkokul, % 5'i ortaokul, %10'u lise mezunu iken %17'sinin üniversite mezunu olduğu saptanmıştır. Deliryum tanısı alan hastalarımızın %50'sinin ilkokul %50'sinin ise lise mezunu olduğu bulunmuştur. Tüm hastalarımızın %9'unun ASA III skorunda iken deliryum tanısı alan hastalarımızın ikisininde ASA III skorunda olduğu görülmüştür. Çalışmamızda deliryum tanısı ile hastaların cinsiyetleri, eğitim durumları ve ASA skorları arasında ise istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanmamıştır (p>0,05). Tüm hastalarımızın %60'ında hipertansiyon, %28'sinde diyabet hastalığı, %13'inde Astım-KOAH hastalığı, %15'ünde Kardiovasküler hastalık, %15'inde diğer endokrin hastalıklar (tiroid hastalıkları,lipid bozuklukları,osteoporoz) ve %20'inde diğer hastalıklar (prostat bezi hastalıkları, lomber diskopati, glokom, GÖRH, romatoid artrit, SLE,otoimmun hepatit) varlığı görülmüştür. Buna göre deliryum tanısı alan hastaların ikisinde de hipertansiyon ve kardiyovasküler hastalık, birinde diyabet hastalığı ve birinde %50'sinde Astım-KOAH hastalığı bulunduğu saptanmıştır. Deliryum tanısı ile hastaların sahip oldukları yandaş hastalıklardan kardiovasküler hastalık ile aralarında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki tespit edilirken (p<0,05), diğer hastalıklarla deliryum tanısı arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki tespit edilmemiştir (p>0,05). Çalışmamızda tüm hastalarımızın %25'i aktif sigara kullanırken %81 daha önce kullanıp bırakmış: ayrıca %25'i aktif alkol kullanırken % 4.ü daha önce kullanıp bırakmıştı. Deliryum tanısı alan hastalarımızın %50'si aktif sigara ve alkol kullanırken %50'sinin daha önce kullanıp bırakmış olduğu saptanmıştır. Bu hastaların alkol ve sigara kullanımıyla deliryum arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanmıştır (p<0,05). hastaların % 61'inde antihipertansif ilaç kullanımı, % 28'inde antidiyabetik ilaç kullanımı, %13'ünde bronkodilatatör kullanımı, % 15'inde antikoagülan kullanımı, %16'sında diğer endokrin ilaç (antilipidemik. D vit, tiroid ilaçları) kullanımı bunun yanı sıra hastaların %33'ünde de diğer hastalıklar için ilaç (NSAİİ, PPİ, steroid, diüretik, antiaritmik) kullanımı olduğu saptandı. Çalışmamızda deliryum tanısı alan hastaların ikisinde de antihipertansif ilaç kullanımı, birinde antidiyabetik ilaç kullanımı, birinde bronkodilatatör kullanımı. biri antikoagülan kullanımı ve birinde başka ilaç kullanımı mevcut idi. Deliryum tanısı ile hastaların sahip oldukları diğer yandaş hastalıklar için kullandıkları ilaçlar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanmadı (p>0,05). Tüm hastaların % 73'üne 1 mg midazolam ile sedasyon uygulanırken % 14'üne 2 mg midazolam ile sedasyon uygulandı, %13 hastaya ise hiç sedasyon uygulanmadı. Deliryum tanısı alan hastaların hepsinde 1 mg sedasyon uygulanmıştı. Deliryum tanısı almayan hastaların % 72,4-üne lmg, % 14.2'sine 2 mg sedasyon uygulandığı tespit edildi. Çalışmamızda deliryum tanısı alan hastaların hiçbirinde hipotansiyon gelişmezken, deliryum tanısı almayan hastaların % 17,3'ünde hipotansiyon geliştiği görülmüştür. Hipotansiyon gelişen hastaların % 82.6'sında hipotansiyon süresinin 0-3 dk aralığında olduğu tespit edilmişti. Bu hastaların % 35,2'sine 5mg, % 29.4'üne 10 mg ve % 15mg efedrin tedavisi, % 29,4'üne ise sıvı tedavisi uygulanmıştı (Tablo 5). Çalışmadaki Deliryum tanısı ile hastaların sedasyon kullanımı, hipotansiyon gelişme durumu ve efedrin kullanımı ile aralarında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanmadı (p>0.05) Anestezi başlangıcındaki dönemde deliryum tanısı alan ve almayan hastaların SAB, DAB ve MAB tansiyon değerlerinin ortalamalarında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmadı. Anestezi başlangıcındaki dönemde deliryum tanısı alan ve almayan hastaların SAB tansiyon değerlerinin ortalamalarında önemli farklılıklar saptanmazken, deliryum tanısı hastaların DAB ve MAB tansiyon değerlerinin ortalamalarının deliryum tanısı almayan hastalardan daha düşük olduğu tespit edildi. Anestezinin 3. dk dönemde deliryum tanısı alan ve almayan hastaların SAB ve MAB tansiyon değerlerinin ortalamalarında önemli farklılıklar saptanmazken, deliryum tanısı hastaların DAB tansiyon değerlerinin ortalamalarının deliryum tanısı almayan hastalardan daha düşük olduğu tespit edildi. Anestezinin 6. dk‟ki dönemde deliryum tanısı alan hastaların SAB değerleri deliryum tanısı almayan hastalardan daha yüksek değerde olduğu saptandı. DAB ve MAB tansiyon değerlerinin ortalamalarında önemli farklılıklar saptanmazken, deliryum tanısı hastaların DAB ve MAB tansiyon değerlerinin ortalamalarının deliryum tanısı almayan hastalardan daha düşük olduğu tespit edildi. Anestezinin ‟20. dk‟ dönemde deliryum tanısı alan ve almayan hastaların SAB tansiyon değerlerinin ortalamalarında önemli farklılıklar saptanmazken, deliryum tanısı hastaların DAB VE MAB tansiyon ortalamalarının deliryum tanısı almayan hastalardan daha düşük olduğu tespit edildi. Deliryum tanısı almayan hastaların ortalama cerrahi süreleri 117,21±25,60 dk ve ortalama anestezi süreleri 127,37±25,90 dk olarak tespit edilmiştir. Deliryum tanısı alan hastaların ortalama cerrahi süreleri daha kısa olup 99,00±26,87 dk ve ortalama anestezi süreleri 112,50±31,82 dk olduğu bulundu. Deliryum tanısı ile cerrahi ve anestezi süreleri arasında istatistiksel olarak ise anlamlı bir ilişki saptanmadı (p>0,05).
SMMT preoperatif değeri deliryum tanısı almayan hastalarda 25,72 ±2,61 olarak hesaplanırken deliryum tanısı alan hastalarda 25,50 ±2,12 olarak bulunmuştur. Deliryum tanısı ile hastaların SMMT preoperatif değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmadı (p>0,05). Deliryum tanısı alan ve almayan hastaların SMMT. Postoperatif 1.Gün sabah ortalama değerleri ve standart sapmaları tablo 8‟de gösterilmektedir. Deliryum tanısı ile hastaların SMMT postoperatif 1.Gün sabah değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanmamıştır (p>0,05). Deliryum tanısı alan ve almayan hastaların SMMT postoperatif 1. gün öğleden sonra ortalama değerleri ve standart sapmaları tablo 9‟da gösterilmektedir. Deliryum tanısı ile hastaların SMMT postoperatif 1. gün öğleden sonra değerleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanmamıştır (p>0,05). Deliryum tanısı ile hastaların SMMT postoperatif 2.gün sabah değerlerinin alt boyutlarından yönelim, kayıt hafıza, hatırlama, lisan ve motor fonksiyonları ve algılama arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulundu (p<0,05). . Deliryum tanısı ile hastaların SMMT postoperatif 2.gün öğleden sonra değerlerinin alt boyutlarından yönelim ve motor fonksiyonları ve algılama arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanmıştır (p<0,05).