Somon kalsitonini standardizasyonu ve emilmeli yolla uygulamada biyoyararlanımının incelenmesi

Yükleniyor...
Küçük Resim

Tarih

2010

Dergi Başlığı

Dergi ISSN

Cilt Başlığı

Yayıncı

Ege Üniversitesi

Erişim Hakkı

info:eu-repo/semantics/openAccess

Özet

Osteoporoz düşük kemik kütlesi ve kemik dokusunun mikromimari yapısının bozulması sonucu kemik kırılganlığında ve kırığa yatkınlıkta artış ile karakterize olan sistemik bir iskelet hastalığıdır. Günümüzde osteoporoza bağlı kırıklar önemli bir sağlık sorunu haline gelmiştir. Bu hastalıkda hem önleyici hem de farmakolojik ve farmakolojik olmayan tedavi edici yaklaşımlar uygulanmaktadır. Klinik olarak, somon kalsitonini çeşitli kemik metabolizması rahatsızlıklarında ve özellikle menopoz sonrası osteoporozda yaygın olarak kullanılmaktadır. Somon kalsitonininin istenmeyen yan etkilere ve rahatsızlık ve huzursuzluk gibi dezavantajları olan enjektabl formu 1974'de ortaya çıkmıştır. Nazal sprey formunun avantajları ; uzun dönem kullanıma daha uygun olması, lokal ve sistemik olarak iyi hazmedilmesi, yan etkisinin çok az olması ve hasta uyuncunun yüksek olmasıdır. Fakat somon kalsitonininin nazal uygulamasının biyoyararlanımı çok düşüktür (yaklaşık % 3). Biyoyararlanımı artırma konusunda çok sayıda formülasyon farklı uygulama yolu denemesi yapılmıştır. Çalışmamızda öncelikle somon kalsitoninine ait amino asitler türevlendirilerek sıvı kromotografisi cihazıyla tespit edilmiştir. Ancak türevlendirme yöntemiyle sCT'nin yapısında bulunan amino asit tayinlerinde başarı sağlanamamıştır. Diğer bir çalışmada sCT miktar tayini analizleri için YPSK yöntemi valide edilmiştir. Yöntemin standartizasyonu ile formülasyonların ve ticari nazal ürünün in vitro Franz difüzyon hücresinden ve difüzyon tüplerinden geçiş çalışmaları değerlendirilmiştir. Somon kalsitonininin biyoyararlanımını artırmak amacıyla nazal uygulanacak üç farklı pH'da, termojel formülasyonları geliştirilmiştir. Sıcaklık duyarlı bu farmasötik formların nazal uygulamalarının sCT'nin burun deliklerinde daha uzun kalarak ve mukosilyer klirense karşı koyarak biyoyararlanımı artıracağı düşünülmüştür. Formülasyonun optimizasyonu için burun içi sıcaklığı olan 35-36 ºC'de jelleşebilen sol-jel formları çalışılmıştır. Formülasyonların sıcaklığa karşı viskoziteleri 4-40 ºC arasında incelenmiştir. Formülasyonlara ait yoğunluk, tonisite, iletkenlik ve kırılma indisi parametrelerinin ölçümleri yapılmıştır. Formülasyonların ve ticari nazal ürünün aylık kimyasal stabiliteleri 4 ºC'de buzdolabında, 25±0.5 ºC-% 60±5 nemde ve 40±0.5 ºC-% 75±5 nemde iklim kabinlerindeki saklama koşullarına göre YPSK'de değerlendirilmiştir. Formülasyonlarla ticari ürünün stabiliteleri karşılaştırılmıştır. Nazal uygulamalar için ideal olduğu düşünülen en iyi iki formülasyonun parçacık büyüklüğü tayini yapılmıştır. Bu formülasyonlarla ticari ürünün tavşanlara uygulanabilmesi için başka bir ürünün sprey aygıtı kullanılmıştır. Doz tek düzeliğini sağlamak amacıyla gravimetrik dozaj farklılıkları incelenmiştir. Formülasyonlar, nazal ticari ürün ve iv ticari ürün 24 tavşana uygulanmıştır. Belirli zamanlarda alınan tavşan kan örneklerinden plazmaları elde edilerek enzim immünoassay yöntemi ile plazmalardaki sCT miktarları saptanmıştır. Ticari ürünün iv uygulamasına karşılık mutlak biyoyararlanım ve ticari ürünle formülasyonlar arasında bağıl biyoyararlanım değerlendirilmiştir. Formülasyonlar ve nazal ticari ürün 14 gün boyunca tavşanların sağ ve sol burun deliklerine uygulanarak nazal mukozalarındaki tahribatı incelenmiştir. Her bir ürün altı tavşana uygulanmıştır. Uygulama yapılan tavşanların nazal septumları çıkartılarak sağ mukozalar ışık mikroskobunda ve sol mukozalar yayılmalı elektron mikroskobunda değerlendirilmiştir. Formülasyonlar ile ticari ürünün histopatolojik karşılaştırması yapılmıştır.

Açıklama

Anahtar Kelimeler

Farmasötik Teknoloji A.B.D.

Kaynak

WoS Q Değeri

Scopus Q Değeri

Cilt

Sayı

Künye