Lomber bölge faset eklem sendromu olan hastalarda transkütanöz elektriksel sinir stimülasyonu tedavisi ile konvansiyonel radyofrekans ve pulse radyofrekans tedavi yöntemleri etkinliklerinin karşılaştırılması
Yükleniyor...
Dosyalar
Tarih
2015
Yazarlar
Dergi Başlığı
Dergi ISSN
Cilt Başlığı
Yayıncı
Ege Üniversitesi
Erişim Hakkı
info:eu-repo/semantics/openAccess
Özet
Amaç: Bu prospektif, randomize, tek kör çalışmanın amacı lomber omurga bölgesinde faset eklem sendromu olan hastalarda fizik tedavi kliniklerinde uygulanmakta olan TENS (transkütanöz elektriksel sinir stimülasyonu) tedavisi ile algoloji kliniklerinde uygulanmakta olan konvansiyonel radyofrekans (RF) termokoagulasyon ve pulse radyofrekans (RF) tedavi yöntemi etkinliklerini birbiri ile karşılaştırmaktır. Gereç ve yöntem: Çalışmaya katılan hastalar Ege üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı ile Algoloji Bilim Dalı polikliniklerine en az 3 aydır devam eden ve medikal tedaviye yanıt vermemiş kronik bel ağrısı şikâyeti ile başvuran kişiler arasından seçildi. Önceden belirlenen dışlama kriterlerini taşımayan ve Algoloji Bilim Dalı'nda uygulanan diagnostik test dozu uygulamasına yanıt veren hastalar çalışmaya dâhil edilerek randomize olarak üç gruba ayrıldı. Söz konusu her 3 grupta da 20 hasta olmak üzere toplamda 60 hasta çalışmaya alındı. 1. grup hastalara tek seferlik konvansiyonel RF termokoagülasyon işlemi yapılarak işlem sonlandırıldı. 2. gruba 15 gün boyunca ve günde 30 dk konvansiyonel TENS uygulandı. 3. gruba ise Pulse RF uygulanarak işlem sonlandırıldı. Ayrıca her 3 grup hastaya tüm izlem süresi olan 6 ay boyunca haftada en az 2 kez olmak üzere ekstansiyon ve rotasyon haricinde bel eklem hareket açıklığı ve izometrik egzersiz programı şeklinde ev egzersiz programı verildi. Hastalar başlangıçta(0.ay), 1. Ay ve 6. Ay sonunda olmak üzere toplamda 3 kez değerlendirildi. Bulgular: 1.grup olan konvansiyonel RF grubunun tedavi öncesi ölçülen el-yer mesafesi ölçümü, VAS skoru, oswestry skoru, oswestry skoruna göre dizabilite düzeyi, beck depresyon skoru, SF_36 alt parametrelerinden fiziksel rol skalası, ağrı skoru ölçümü, mental sağlık skoru ölçümlerinin 1. ay ve 6. aydaki değişimleri istatistiksel olarak anlamlı bulundu (P<0,05). 2.grup olan TENS grubunda tedavi öncesi ölçülen 20 m'lik mesafeyi yürüme süresi, VAS ağrı düzeyi, oswestry skoru, SF-36 alt parametrelerinden fiziksel rol skoru, ağrı skoru, vitalite skoru, değişimlerinin 1. ay ve 6. aydaki değişimleri istatistiksel olarak anlamlı bulundu (P<0.05). 3. grup olan pulse RF grubunda ise tedavi öncesi ölçülen el-yer arası mesafe ölçümü, 6 dk. yürüme mesafesi ölçümü, VAS ağrı düzeyi, oswestry skoru, oswestry skoruna göre dizabilite düzeyi, beck depresyon skoru, SF-36 alt parametrelerinden fiziksel rol skoru, ağrı skoru, fiziksel fonksiyon skoru ölçümü, 1. ay ve 6. aydaki değişimleri istatistiksel olarak anlamlı bulundu (P<0.05). Her 3 grubun kendi arasında yapılan karşılaştırmada ise herhangibir değerlendirme parametresinde bir grubun diğer bir gruba üstünlüğü saptanmadı. (p>0,05) Tartışma: Lomber bölge faset sendromu tedavisinde fizik tedavi uygulamalarından birisi olan TENS ile algolojik tedavi yöntemleri olan konvansiyonel RF ve Pulse RF tedavileri günümüzde başarılı bir şekilde uygulanmakta olup daha önce yapılan çalışmalarda bu tedavilerin etkin olduğuna dair birçok veri mevcuttur. Ancak bu 3 tedaviyi kıyaslayan özellikle de noninvazif bir tedavi yöntemi olan TENS ile invazif tedavi biçimleri olan RF tedavilerini kıyaslayan bir çalışma yapılmamıştır. Biz yaptığımız çalışmada özellikle ağrı düzeyi azaltımı, bel hareket fonksiyonunu iyileştirme ve hayat kalitesini yükseltme açısından TENS tedavisinin, konvansiyonel RF ve pulse RF tedavileri ile kısa dönem ve uzun dönem sonuçları açısından eşit derecede etkin olduğunu saptadık. Bu tespite dayanarak bu grup hastalarda invazif tedavi biçimleri olan konvansiyonel ve pulse RF tedavilerini uygulamadan önce bir noninvazif tedavi biçimi olan TENS tedavi uygulamasının yapılmasını daha doğru bir yaklaşım olacağı kanaatindeyiz. Ancak tespit ettiğimiz bu durumun olgu sayısı daha fazla olan kaliteli çalışmalarla desteklenmesi gerektiği kanaatindeyiz.