Prepubertal ratlarda epididimal ve vazal obstrüksiyonun epididim ve testis üzerine etkilerinin değerlendirilmesi
Küçük Resim Yok
Tarih
2004
Yazarlar
Dergi Başlığı
Dergi ISSN
Cilt Başlığı
Yayıncı
Ege Üniversitesi
Erişim Hakkı
info:eu-repo/semantics/closedAccess
Özet
66 7. ÖZET Sekretuar epitelyumun dejenerasyonu ekzokrin bezlerin çıkım obstrüksiyonuna genel yanıtıdır. Seminifer epitelyum çok kompleks bir yapı olup obstrüksiyonun lokalizasyon ve zamanlaması çok farklı histopatolojik değişikliklere neden olabilmektedir. Prepubertal vazal veya epididimal obstrüksiyonlar spermatik kord torsiyonu, akut ve kronik epididimitler gibi patolojiler ile birlikte iatrojenik olarak orşiopeksi, varikoselektomi ve herni onarımı gibi sık uygulanan cerrahiler sonrası da görülmektedirler. Bu dönemde oluşan obstrüktif patolojilerin erişkin dönemde oluşanlardan daha şiddetli hasara yol açtığı ve kalıcı olarak spermatogenezi etkilediği de öne sürülmüş ve bazı yazarlar tarafından ipsilateral ve hatta kontrlateral testis hasarı özellikle hayvan deneylerinde gösterilmiştir. Bu çalışmada prepubertal raflarda oluşturulan tek taraflı epididimal ve vazâl obstrüksiyon modellerinde puberte sonrası testiküler ve epididimal değişiklikler histopatolojik ve immünohistokimyasal olarak incelenmiştir. 18 adet 20 günlük prepubertal erkek albino rat 3 gruba ayrılarak, 1. gruba sham operasyonu, 2. gruba unilateral epididimal ligasyon ve 3. unilateral gruba vazal ligasyon uygulanmış ve operasyonları takiben 100 gün sonra epididim ve testisler bilateral olarak çıkarılarak testiküler ve epididimal değişiklikler histopatolojik olarak H&E, gomori boyası ile ve peritübüler ve periduktal değişikliklerin immünohistokimyasal boyanma afiniteleri açısından anti- vimentin, anti-laminin, anti-kollajen ve anti-desmin ile değerlendirilmiştir. Ek olarak tüm gruplarda organ ağırlıkları, ortalama seminifer tübül çapları (MSTD), ortalama epididimal tübül çapları (METD) ve ortalama testiküler biyopsi skorları (MTBS) ölçülerek bulgular Mann Whitney U, Wilcoxon ve Kruskal Wallis testleri ile analiz edilmiştir. MTBS her iki ligasyon yapılan grupta sham grubuna göre anlamlı olarak azalmış olarak saptanmış olmakla beraber epididimal ligasyon yapılan grupta bu azalma çok daha belirgin olarak izlenmiştir. Testis ağırlıkları her iki deney67 grubunda sham grubuna göre belirgin olarak düşük saptanmakla beraber iki cerrahi işlem arasında farklılık göstermemiştir. Epididim ağırlıkları ise sham grubuna göre deney gruplarında artmış olarak bulunmasına karşın istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır. MSTD ölçümlerinde epididimal ligasyon yapılan grupta tübül çaplarında sham grubuna göre belirgin azalma mevcut iken kontrlateral testiste sham grubuna göre artış dikkat çekmektedir. Vazal ligasyon grubunda ise hem ipsilateral ve daha da belirgin olarak kontrlateral testiste sham grubuna göre tübül çaplarında artış saptanmıştır. METD ölçümlerinde ipsilateral tübül çapları sham grubuna göre artış gösterirken kontrlateral deney gruplarında bu artış daha az belirgin olarak izlenmiştir. Deney gruplarında histopatolojik incelemelerde ipsilateral testis ve epididimde özellikle epididimal ligasyon grubunda dejeneratif ve atrofik bulgular ön planda olmak üzere laminin ve tip 4 kollajen ile çok belirgin olarak bazal membran bütünlüğünde bozulma ve irregüler antikor depositleri izlenmiştir, ipsilateral epididimal ve seminifer tübül lümenleri içerisinde belirgin olarak antivimentin ve antidesmin aktivitesi ve yaygın granülom oluşumları da dikkat çekmiştir. Kontrlateral testis ve epididimdeki histopatolojik bulgular ise obstrüktif değişiklikler olarak karşımıza çıkmış olup tübüler dilatasyon ve ektazi ile birlikte germ hücre vakuolizasyonları en belirgin bulgular olmuştur. Ancak immünohistokimyasal olarak bazal membran ve intersitisyum yapısı kontrlateral testis ve epididimde korunmuştur. Sonuç olarak prepubertal ratlarda epididimal ve vazal ligasyon testis ağırlığının azalması ile birlikte spermatogenezin şiddetli bir şekilde etkilenmesi ile sonuçlanmaktadır. Prepubertal epididimal ligasyonda vazal ligasyona göre daha şiddetli histopatolojik bulgular oluşmaktadır. Epididimal ligasyonda uzun dönem obstrüksiyonda MSTD'nin azalması ile birlikte bu bulguya germ hücre serilerinde belirgin kayıp gibi atrofik değişiklikler eşlik etmektedir. Unilateral obstrüksiyonda kontrlateral testiste atrofik değişiklikler izlenmemekle birlikte68 belirgin obstrüktif değişiklikler izlenmekte olup bunlardan en belirgin olanı olarak MSTD artışı karşımıza çıkmaktadır. MSTD artışının obstrüktif bir bulgu olmakla beraber seminal obstrüksiyonlarda testiküler hasarın hem ipsilateral hem de kontrlateral tarafta bir erken dönem indikatörü olduğuna inanılmaktadır
Açıklama
Bu tezin, veri tabanı üzerinden yayınlanma izni bulunmamaktadır. Yayınlanma izni olmayan tezlerin basılı kopyalarına Üniversite kütüphaneniz aracılığıyla (TÜBESS üzerinden) erişebilirsiniz.
Anahtar Kelimeler
Üroloji, Urology