Nev'izade Atayi ve Hamse'si

Yükleniyor...
Küçük Resim

Tarih

1982

Dergi Başlığı

Dergi ISSN

Cilt Başlığı

Yayıncı

Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü

Erişim Hakkı

info:eu-repo/semantics/closedAccess

Özet

Nefhat’ül-ezhar besmeleyi konu alan bir bölümle başlar. Bu bölümde de besmelenin İslam anlayışındaki önemli yeri ayrıntılı bir biçimde dile getirilirken özellikle Kuran’ın ve Fatiha’nın başında yer alışı, pek çok dini sır içerişi, yol gösterici ve her şeyin başında yer alıcı niteliği belirtildikten sonra harf ve işaretlerin yazıdaki görünüşünden kaynaklanan inanış ve değerlendirmeler söz konusu olur. Söz gelişi ism-i zatın “elif” inin besmelede gizli oluşu, “medd”i ile “mim”inin hakikat yolunda kılı kırk yarışı, elif ile lam’ın el uzatıp rahmet umuşu, batında Kuran’ın icazını ihtiva edişi, besmelede Fatiha’nın gizli oluşu, besmelein sırrının “ba”da “ba”nın sırrının da “nokta-i yekta”da oluşu, “ba”nın noktasında gizli bir nokta ve irfan kapısının mührü oluşu v.b. Atayi, besmeleyi “Rahmet” sıfatı mükerrer olarak anıldığı için Allah’ın ulu bir nimeti sayar ve okuyucunun besmeleyi kendisi gibi daima dilinden düşürmemesini bekler. Besmeleyi izleyen ve “Hitab’ı hame-i sihr- saz ve tahrik-i kilk-i nükte-perdaz be-heva-yı hamd-i Huda-yı bi-niyaz” başlığını taşıyan bölümde, başlıktan da anlaşıldığı gibi Atayi kaleme seslenip onu överek, kalemi besmeleden sonra bir de hamdele yazmaya çağırır. Kalemden hamd bayrağını kaldırıp mana mülküne yürümesini, besmeleye hamdeleyi redif etmesini bekler; ilk olarak besmelenin lazım ikinci olarak hamdelenin vacip olduğunu hatırlatır. Bu arada gönlüne de seslenir. Şükürle nimetler arttığı için hamd etmesini ister, böylece daha kolay ve başarılı yazabilecektir. Bölümün sonunda kaleme kendisine yardım etmesini ve inlemelerini hem-nefis olarak yazmasını söylek. Kaleme seslenişin ardından tahmid gelir. Atayi tahmide kendisine hamd etme gücü veren Allah’a hamd ederek başlar ve hemen onun birliğinin kesretle –bununla bütün yaradılışı kasdetmektedir- sebit olduğunu belirtir. Allah’ın Hayy, Kadir, Sani ve Basir gibi sıfatlarını sayar. Bir yandan Allah’ın maddi alemdeki her şeyin yaratıcısı olduğunu belirtmek için toprağı, bitkileri, gökyüzünü, güneşi, ayı ve benzerlerini yaratışından söz ederken bir yandan yaratıkların varlıklarını onun sayesinde sürdürdüğünü hatırlatır ve bir yandan da manevi alemde yaptıklarını gözler önüne sermek için yokluk karanlığının perdesini açışını, kutsal kitapları ve Kuran’ın ortaya çıkarışını, şaşırmışlara yol gösterişini, kişiye “aynü’l-yakin”i nasib kılışını, akla ışık, gönle güç verişini ve şeriat ışığını yakışını anar. Sonra tasavvufi bir yaklaşımla yaratılışı anlatır: Cihan yokken, ademde gizli iken, Allah; güzelliği görünsün diye bir ayna istemiştir. Bundan dolayı bir nur oluşturur. Bir gevher-i yekta ortaya çıkarır. Nurun tecellisine layık kılar. Gevher, Tur dağı gibi o nurdan sıvı haline gelir. O sıvı, suyu gevher çıkaran bir deniz olur ve dalgasının köpüğü toprak, buharı da sema olur. Gizli hazine görünür hale gelir. Altı cihet, dokuz gökyüzü katı oluşur. Silsile-i mümkinat birbirine bağlanır. Dört ana, yani dört unsur ve üç evlat, yani bitkiler, hayvanlar ve İnsanlar ortaya çıkar. Cihan sur çalınmış gibi canlanır. Allah’ın lutfu yaratılışı onaylamasa her şey evvele döner. Atayi sözlerini, akıldan fikirden yararlanıp nefsi yok etmek gerektiğini, Allah’ı vasfetmeye teşbih ve mecazın yetmeyeceğini, hükemanın sözlerinin boş olduğunu, mantığın anlamsızlığını, Allah’a ulaşmak için hame gibi dili kesmek gerektiğini vurgulayıp, Allah’ın kendisini işlerinde başarıya ulaştırmasını dileyerek bitirir.

Açıklama

Anahtar Kelimeler

Anahtar kelime mevcut olmadığı için bu alan boş bırakılmıştır.

Kaynak

WoS Q Değeri

Scopus Q Değeri

Cilt

Sayı

Künye