The beat generation and the American society
dc.contributor.advisor | İşçi, Günseli | |
dc.contributor.author | Ergin, M. Seçil | |
dc.date.accessioned | 2022-03-16T07:22:32Z | |
dc.date.available | 2022-03-16T07:22:32Z | |
dc.date.issued | 1993 | en_US |
dc.date.submitted | 1993 | |
dc.department | Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Batı Dilleri ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı | en_US |
dc.description.abstract | 50'li yılların yazar ve aydınları içerisinde özgün bir kimlik kazanmış olan Beat Akımı yazarları, yaşadıkların çağın yalnızca bir değişim ve gelişim çağı değil, aynı zamanda bir bunalım çağı olduğunun bilincindedir. İdeolojilerin anlatımını yitirdiği son iki savaşın yüzlerce insanın ölümüne yol açtığı, Auschwitz'den Hiroşima'ya uzanan bir vahşetin belleklere yerleştiği, nükleer bir savaş tehlikesinin baş gösterdiği, ırk ve cins ayrımının kol gezdiği, azınlıkların ve siyah Amerikalıların ilkel yaşama koşullarının karşısına büyük tekellerin dikildiği bir dünyada değerler sisteminde gedikler açılmaktadır. 2. Dünya Savaşı'nı izleyen yılların çalkantılı politik ortamı, soğuk savaş, McCarthy döneminin cadı kazanı, Amerikalı siyasetçilerin Amerika'nın içte ve dışta güvenliğini sağlamak amacıyla uyguladıkları politikalar görünür ve görünmez baskılara yol açmaktadır. Bir yandan da teknoloji hızla ilerlemekte, aya adım adım yaklaşılmakta, genetik bilimi hızla gelişmektedir. Teknolojik gelişmeler insanlık için bir umut ışığı mıdır, yoksa ilerlemenin sınırları ürkütücü müdür? Yirminci yüzyıla kadar dünya düzenini belirlemiş olan değerler sisteminde ortaya çıkan boşluklar çeşitli yorumlar ile doldurulmaya çalışılır. Batılı olma bilincinin sorgulandığı yorumlar Doğu mistisizminden, Zen Budizmine ve varoluşçuluk gibi felsefi yaklaşımlara kadar uzanırlar. Var olma sanatının felsefesi ile ilgilenmesi açısından psikanaliz ise söz konusu ortamın yarattığı ruhsal sorunlara belirli çözümler sunar ve bunun yanı sıra Freud ve Jung'un incelemeleri aracılığıyla yazarlara insanın iç çelişkilerini sergileme yolları konusunda örnekler sağlar. Beat Akımı yukarıda kısaca özetlenen toplumsal kültürel ortama bir tepki, bir başkaldırı olarak doğar ve Zen Budizminden, psikanalize uzayan gelişmelerden etkilenir. Başlıca sözcüleri arasında Allen Ginsberg, William Burroughs, Gary Synder, Gregory Corso, John Clellon Holmes, Neal Cassady ve Jack Kerouac'ın bulunduğu Beat Akımı yazarları, karşılıklı etkileşim yasaları gereği yaşadıkları ve eserlerini ürettikleri dönemin kültürel ortamını etkilerler. San Francisco, Greenwich Village barlarından ve cafe'lerinden, Columbia Üniversitesi kampüsünden yola çıkan bu genç bohemler, değerlerin alt üst olduğu bir dünyaya başkaldırır, orta sınıfın tutucu kalıplarına meydan okur, yerleşik kurumları ve empoze edilmiş kuralları reddeder, ve uyum yapmakta güçlük çektikleri bir dünyaya duydukları güvensizliği ve tepkiyi kendilerine özgü marjinal bir yaşam biçimi ile sergilerler. Bu yaşam biçiminin ayrılmaz parçaları cinsel özgürlük, caz müziği, uyuşturucudur. Haz ve kimlik peşinde çıktıkları yolculukta maddiyattan uzaklaşır ve sahip oldukları her şeyi paylaşırlar. Beat Akımı yazarlarının temel özelliklerinden birisi, Amerikan edebiyatı ve düşünce sisteminin temellerini atmış yazarları kendilerine birer öncü olarak görmeleridir: Emersonʼun doğa ve mistisizme olan ilgisi, Thereauʼnun toplumsal sisteme olan tepkisi, Whitmanʼın bireyin gücüne olan inancı, Beat Akımı yazarlarının eserlerinde yeniden hayat bulur. Beat Akımıʼnın temel yönelimlerini özgün bir biçimde yansıtan yazarlardan birisi Jack Kerouacʼın On the Roadʼı Beat Akımıʼnın ruhunu yakalamış olması ve bunu çok yönlü bir biçimde aktarması açısından Beat Akımıʼnın ruhunu yakalamış olması ve bunu çok yönlü bir biçimde aktarması açısından Beat Akımıʼnın manifestosu olarak kabul edilebilir. Yol ve yolculuk hem Amerikan Edebiyatıʼnın hem de Dünya Edebiyatıʼnın temel temalarından birisidir. Yol teması bir yandan Amerikan toplumunun temel özelliklerinden birisini aktarır: yolculuk serüveni toprak ve altın uğruna Batıʼya göç ile başlamış, Doğu ile Batıʼyı birleştiren tren yolculukları ile sürmüş ve daha sonra oto yollarda arabalar ile yapılan yolculuklara dönüşmüştür. Öte yandan ise, yerleşik değerlere, empoze edilmiş ahlak kurallarına, tüketim toplumunun bireyci niteliklerine başkaldırarak çıkılan bir yolculuk, aynı zamanda kişilik ve kimlik arayışı uğruna çıkılan bir yolculuktur; ve bu temaya uygun bir Batı Edebiyatıʼnın başlıca türlerinden birisi olan pikaresk roman türüdür. Bu anlamda On the Road, Odesseyʼden başlayarak, Pilgrimʼs Progress, Heart of Darkness, Moby Dick, Adventures of Huckleberry Finn ile süren pikaresk roman türünün çizgisindedir; ve dolayısıyla yolculuk-arayış-macera-mit kalıbını kullanarak bireyin varlığının anlamını ve kimliğini aramasını simgeler. Kısaca On the Road amacına uygun düşen geleneksel pikaresk roman türünü kullanarak Beat Akımıʼnın düşünsel ve sanatsal yönelimlerini birçok yönden yansıtır: hem 2. Dünya Savaşıʼnı izleyen yılların getirdiği değerler karmaşasını, soğuk savaş ve McCarthy döneminin yol açtığı politik baskıları sorgular, hem yabancılaşmış aydının güvensizliğini ve uyumsuzluğunu yansıtır, hem de insanoğlunun kimlik peşinde atıldığı serüveni simgeler. On the Roadʼın bir başka özelliği otobiyografik bir eser olmasıdır; bu birçok Beat Akımı yazarının eserlerinde görülen ortak özelliktir. Örneğin, genç bir yazar olan başkahraman Sal Paradise kılık değiştirmiş Kerouac'dır; arkadaşı Dean Moriarty ise Neal Cassady'dir. Karmaşık bir yaşam içerisinde hevesle bir yolculuğa çıkan, ama bir ev, bir dost bulamayan, reddedilmiş komik bir serseri ve cinsel olarak uyumsuz olan kahraman artık bir aziz değildir; nedensiz bir başkaldırı uğruna kendisini feda etmek ile, teknoloji toplumuna uyum yapma arasında gidip gelen yabancılaşma bir anti-kahramandır. On the Road empoze edilmiş kurum ve kurallara başkaldırısını kullandığı dil ile de yansıtır. Eserde, belirli seslerin ve sözcüklerin tekrarı ile blues ritmini çağrıştıran, caz müziği izlenimi bırakan spontane bir düzyazı kullanılır. Hızlanan, yavaşlayan, yükselen, alçalan bir ritm kullanan ve geleneksel yazım kurallarına uymayan, sıra dışı bir dil arayışı motifinin hizmetine girer ve bu motifi destekler. 80'li yıllardan bu yana akademik çevrelerin ilgi odaklarından birisini oluşturan Beat Akımı ve yazarları yeni bir gözle değerlendirilmektedir. Bu açıdan Keronac'ın 1969'da ölümünden bu yana edebiyat dünyası içerisindeki konumu değişmektedir. Başlangıçta Kerouac Beat Akımı;'nın özelliklerini ve yönelimlerini yansıtan bir yazar olarak görülürken, bugün Kerouac'ın eserlerinin edebi nitelikleri ön plana çıkmakta ve Kerouac Üniversitelerin akademik programları içerisinde yer almaktadır. | en_US |
dc.identifier.uri | https://hdl.handle.net/11454/74203 | |
dc.language.iso | en | en_US |
dc.publisher | Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü | en_US |
dc.relation.publicationcategory | Tez | en_US |
dc.rights | info:eu-repo/semantics/closedAccess | en_US |
dc.subject | Anahtar kelime mevcut olmadığı için bu alan boş bırakılmıştır. | en_US |
dc.title | The beat generation and the American society | en_US |
dc.type | Master Thesis | en_US |