Endometrial adenokarsinom olgularında stroid reseptör ve serum sex streoidlerinin prognostik değeri
Tarih
Yazarlar
Dergi Başlığı
Dergi ISSN
Cilt Başlığı
Yayıncı
Erişim Hakkı
Özet
Çalışmalarımızda 16 endometrial adenokarsinom ve 14 kontrol vakası, hücre nucleuslarındaki ER ve PgR düzeyleri immunohistokimyasal teknik kullanılarak formalin ile fiske edilerek parafinde saklanmış dokularda, monoklonal antikorlar kullanılarak değerlendirilmiştir. Endometrial kanserli vakalarda kontrol grubuna göre ER ve PgR pozitifliğinin daha düşük olduğu, ER ve PgR değerlerinin genelde benzerlik göstermesine (p0,05) rağmen endometrial kanserli hastalarda ER/PgR oranının daha düşük olduğu görülmüştür. Bilinen prognostik indikatörler ile ER ve PgR düzeyleri karşılaştırıldığında: Yaş ile ER (p0,05) ve PgR (P0,01), klinik sınıflama ile ER (p0,05) arasında ters yönlü korelasyon tespit edilmiştir. Histolojik derece ve histolojik tıp ile ER ve PgR değerlerinin, istatistiksel olarak anlamlı olmamakla birlikte, ilgili oldukları görülmüştür. Reseptör pozitifliği, hiperplazi zemininde gelişmiş karsinomlarda daha yüksek bulunmuştur. Myometrial invazyon ile reseptör düzeyi arasında korelasyon tespit edilememiş, peritoneal sitoloji, adneks ve lenf nodu metastazlı hasta sayısının az olması nedeniyle bu parametreler değerlendirilememiştir. Endometrial kanserli ve kontrol grubundaki hastaların endokrin profilleri arasında istatistiksel olarak bir fark tespit edilememiştir. Bununla birlikte endometrial karsinom vakalarında, kontrol grubuna kıyasla; FSH ve LH daha düşük, E2 ve prolaktin (p=0.07) daha yüksektir. Histolojik tiplere göre değerlendirildiğinde, tipik adenokarsinom vakalarında FSH, LH ve E2 düşük, adenoskuamöz karsinomda E2 yüksek, berrak hücreli karsinomda ise prolaktin yüksek (p0,01) bulunmuştur. FSH, LH ve E2 değerleri ile ER&PgR arasında bir korelasyon tespit edilememiştir. Prolaktin ise hem ER hem de PgR ile ters korelasyon göstermektedir (p0,05). Klasik prognostik indikatörlerden bağımsız olduğu görülen reseptör düzeyi, sadece hastalığın agresif seyrinin bir göstergesi olmayıp, hormonal tedaviye alınacak cevabı da belirlemesi açısından klinik uygulamaya katkısı olan değerli bir parametredir.