Sorun çözme terapisinin ergen alkol-madde kullanım bozukluklarındaki etkinliğinin araştırılması
Dosyalar
Tarih
Yazarlar
Dergi Başlığı
Dergi ISSN
Cilt Başlığı
Yayıncı
Erişim Hakkı
Özet
Giriş: Alkol-madde kullanım bozuklukları (AMKB), çok sayıda kişiyi etkileyen, pahalı sonuçları olan ve tekrarlayan bir hastalık olarak tanımlanmaktadır. Sorun Çözme Terapisi (SÇT), insanın günlük yaşamda karşılaştığı problemler veya sorun durumlar karşısında zorlanmasından ve bu zorlanmanın sonucu gelişen bir takım ruhsal durumların çözümlenmesinde kullanılabilen bir sağaltım yöntemidir. Amaç: Çalışmamızda, ergen yaş grubunda alkol-madde kullanım bozukluğu tanısı almış hastalarda bir bilişsel davranışçı terapi (BDT) yöntemi olan, sorun çözme terapisinin etkinliğinin araştırılması amaçlanmaktadır. Yöntem: Tüm olgulara K-SADS ve WISC-R/WAIS-R uygulanarak tedaviye uyumu engelleyecek düzeyde ek psikopatoloj ileri olan ve/veya mental retardasyonu olan olgular çalışma dışı bırakılmıştır. 30 olgu SÇT, 16 olgu kontrol grubunda alınmıştır. BDE, KAYBÖ, TMA, GSSÇE, BAPİ her iki gruba ilk görüşmede uygulanmıştır. Her iki grubunda rutin poliklinik görüşmeleri devam etmekle beraber SÇT grubuna ek olarak 5 hafta süreyle SÇT uygulanmıştır. 5 haftanın sonunda ölçekler her iki gruba da ikinci kez uygulanmıştır. Bulgular: Örneklemin %45.7'si (n=21) kız, %54.3'ü (n=25) erkek, yaş ortalaması 16,3 ± 0,84 olarak belirlenmiştir. Tüm sosyo-demografik veriler, olguların madde kullanım özellikleri, komorbid psikopatolojileri ve ölçeklerin birinci ölçülen ortalama skorları sonuçlarına göre gruplar birbirine benzer bulunmuştur. BDE ve KAYBÖ her iki grupta da istatistiksel olarak anlamlı düzeyde düşüş göstermiştir. SÇT grubunda BDE'nin düşüşü daha fazla olmuştur. SÇT grubunun TMA ve GSSÇE ortalama skoru yükselirken, kontrol grubunda bu iki ölçekte azalma gözlenmiştir. BAPİ ortalama skoru SÇT grubunda düşerken, kontrol grubunda yükselmiştir. Sonuç: Çalışmamızda BDT + ilaç kombinasyonun depresyon skorlarını daha fazla azaltması açısından yazınla uyumlu bulunmuştur. Terapi alan grubun tedavi motivasyonun artması ve 131 bununla paralel bağımlılık şiddetinin azalması da yazın ile uyumludur. AMKB tanılı bireylerde komorbid tanıların tedavi seyrini olumsuz yönde etkilediği bilinmektedir. Bununla birlikte düşük tedavi motivasyonu olan hastaların daha fazla kayma yaşadıkları da bilinmektedir. Bir BDT tekniği olan SÇT hem ek psikopatolojilerin sağaltımında hem de tedavi motivasyonunun artırılmasında etkili bulunmuştur. Ancak örneklem sayılarının artırılmasına ve başka çalışmalara ihtiyaç vardır.
Introduction:Alcohol and substance abuse disorder is a reccurrent psychopathology that influences great numberof individuals and accounts for expensive consequences. Problem Solving Therapy (PST) is an amelioration method which is widely used to solve the consequences of daily problems that individuals encountered. Objective: It was aimed to assess the effect of Problem Solving Therapy , a type of Cognitive Behavioral Therapy, on the patients diagnosed with alcohol and/or substance abuse disorder. Method: KSADS-PL and WISC-R/WAIS-R was introduced to the patients in order to exclude the ones having mental retardation and/or different psychopathology that might hamper conformity to the treatment.30 patiens was enrolled PST, 16 patients was enrolled control subroups. BDI, SCARED, addiction profile index, TMQ, SPSI were applied to the both subgroups. Along with the routine outpatient follow-up for both subgroups PST was additionally administered to the PST subgroup for 5 weeks . All the scales were applied again at the end of 5 weeks. Results: Sample was comprised of 21 females (45.7%) and 25 males (54.3%), mean age was 16,3 ± 0,84. The both subgroup was found statistically similar according to results of all sociodemographic data, patients’ substance use features, comorbid psychopathology and primary mean scores of the scales. BDI and SCARED was shown as statisctically decreased in either subgroups. Attenuation of BDI was greater in the PST subgroup. While mean scores of TMQ and SPSI of PST subgroup were increased attenuation in the both scales was observed in the control group. Whilst mean “addiction profile index” score was decreased in PST subgroup it was increased in the control group. Conclusion: Our study was found consistent with literature findings regarding attenuation of depression scores by CBT+pharmacotherapy. Increase in the motivation for treatment and in paralle with this alleviation of the severity of dependence were also compatible with literatüre. It was known that comorbidity in the alcohol and substance abuse patients adversely influences the progress of the treatment. However it was also known that recurrence was higher in patients possessing low motivation for treatment. PST which is a CBT technique was considered significant in either treatment of comorbid psychopthologies and enhancement of motivation for treatment. But large number sample size and additional studies are needed.