Amasya Cem Âşıkları ve Cem ritüellerindeki müzikler
Yükleniyor...
Dosyalar
Tarih
2016
Yazarlar
Dergi Başlığı
Dergi ISSN
Cilt Başlığı
Yayıncı
Ege Üniversitesi
Erişim Hakkı
info:eu-repo/semantics/openAccess
Özet
Alevi, Ayet, Deyiş, Duaz-ı imam, Mihraçlama, Gönüller Semahı.;Alevi, Ayet, Deyiş, Duaz-ı imam, Mihraçlama, Gönüller Semahı.;Âşıklık Anadolu'da yaygın bir şekilde devamlılığını sürdürürken 19. yüzyıl ve 20. Yüzyıl başlarında altın çağını yaşamıştır. Bu verimli dönem Alevi-Bektaşi edebiyatı için de geçerlidir. Bu topluluk 19. Yüzyıl başlarında ünü Anadolu'yu saran âşıklar yetiştirmiştir. "Âşıkların dergâhlardan beslenmesi, âşıklığı meslek ve geçim kaynağı edinmeleri, Anadolu halkının iş harici zamanını ve sohbetlerini dolduracak meşgalelerinin olmayışı, Alevi-Bektaşi edebiyatında yol âşıkları değerli görülerek hak aşığı şeklinde nitelendirilmesi, deyişlerinin hak kelamı olarak görülmesi, bu dönemlerde âşıklara olan itibarı arttırmıştır. Ayrıca bazı âşıkların inanç misyonları gereği deyiş söylemeleri ve yöre yöre dolaşmaları halk üzerindeki etkilerini daha da geçerli kılmıştır. Bu düşünceye göre, âşık kerametinden aldığını halka vermektedir. Bunun yanı sıra ustaçırak ilişkisi içinde yetişen âşıklar sanat açısından da bu âşıkları kuvvetli kılmaktadır. Bu gibi sebepler dolayısıyla ünleri Anadolu'yu da aşan âşıklar çıkmıştır"1. Halkın yaşamında yer alan tüm sorunları kelamı ve de sazı ile dile getirmiş, hem edebi hem de müzikal anlamda kültüre katkıları olmuştur. Yaşamın her alanında konuları işlemiş, bazen ağalığa, zorbalığa karşı gelmiş, bazen de sevgiliye ulaşmanın zorluğunu dile getirmişlerdir. "Bu döneme damgasını vuran âşıklara örnek olarak, Emlek yöresinden Dertli Kemter, Derviş Ali, İğdecikli Âşık Veli, Alacalı Hüseyin, İmatlı Mehemmet, Ali Turabi Baba, Çankırılı Zahmi, Malatya'dan Derviş Mehemmet ve Sadık Baba bu âşıkların mürşidi konumunda Amasya'da Hasreti ve Katibi'yi sayabiliriz. Bu yüzyılın 2. yarısında ve 20. yüzyılın başlarında ise Erzurumlu Noksani Baba, Hekimhanlı Esiri, Keçecili Deruni Baba, Seyitgazi'den Ali İlhami, İstanbul'dan Gencabdal, Edip Harabi, Harızlı Sıdkı Baba, Keçiköylü Kul Hüseyin, Kıreymirli Kul Fakır, Yazırlı Sefil Ali, Sarımbeyli Deli Boran, Tokatlı Gedayi, Kalecikli Mirati, Şarkışlalı Agahi gibi yüzlerce âşık sayabiliriz"2. "Âşıkların kendileri dışında deyişlerini yaşatan diğer önemli etken ise zakirlerdir. Zakirler öğrendikleri usta mallarını cem, sohbet, karşılaşma, düğün, şenlik gibi etkinliklerde pazar etmektedir. Ayrıca deyişlere inanç gereği ve ilgi alanı gereği meraklı olan sıradan insanların da etkisi büyüktür. Bilindiği üzere bu kişiler tarafından cönkler ve mecmualar oluşturulmuştur"3. Özellikle Alevi-Bektaşi geleneğinin yaşatılmasında büyük rol oynayan zakir, Aşık vs. gibi ozanlar ustalarından almış olduğu sözlü geleneği yaşatmaya çalışmışlardır. Bu geleneği yaşatırken aktarımlar araştırmacılar tarafından kaleme alınarak cönk, el yazma, mecmualara aktarılmış, bir nebze de olsa geleceğe az kayıpla ulaştırılmıştır. Ancak aktarımlarına bağlı olarak zakirler, yazmalar kadar önemlidir. Zakir yöreleri dolaşmış, kendi gibi birçok zakir, âşık, ustaz, arif, cem, muhabbet görmüş çok sayıda deyiş ezberlemiştir. Dolayısıyla deyişlerin aktarımında temeldir. Eski zakirler ile yeni zakirler arasında da önemli farklılıklar görülmektedir. Eski zakirlerde belli bir misyon var iken günümüzde bu misyonun yerini başka düşünce ve ihtiyaçlar almaktadır. Zakir, cemin on iki hizmetlisinden biridir, post sahibidir. Bu durum inanç gereği maddi bir karşılık beklemeden yapılan bir hizmettir. Maddi kaygılarla yapılan zakirlik hizmeti değerli görülmemektedir. Yöredeki âşıklar aynı zamanda iyi birer zakir olup, sadece kendisine ait olanı değil usta malı da söylemişlerdir. Eski zakirler bulundukları cem ve muhabettlerde diğer zakirlerle birlikte hareket eder. Zakir yeri geldiğinde o anki gereksinime ve konuya bağlı olarak deyiş ile dedeye yol açar. Dede yahut konuşmacı söylenen deyişi açıklayarak meclistekilere faydalı olmaya, yol göstermeye çalışır. Zakir veya zakirler deyişlerle konuyu pekiştirir. İlk zakirin aktardığı deyiş hangi aşığın ise diğer zakirlerde aynı âşıktan gitmek zorunda idiler. Bu örnek zakirliğin zorluğuna ve zakirin aklındaki deyiş arşivinin genişliğini anlatmaya güzel bir örnektir. Günümüzde bu gelenek kalmamış ve aşıklar farklı aşıkların deyişleriyle konuyu anlatmakta veya pekiştirmektedirler. Günümüzde zakirler de âşık sıfatıyla anılmaktadır. Bu durum ise âşık ve zakir konusunun karışmasına sebep olmaktadır.
Açıklama
Araştırma Projesi -- Ege Üniversitesi, 2016