Kronik böbrek yetmezliğinde kolelityazis
dc.contributor.advisor | Özütemiz, Ömer | |
dc.contributor.author | Ardeniz, Ömür | |
dc.date.accessioned | 2024-08-19T19:45:19Z | |
dc.date.available | 2024-08-19T19:45:19Z | |
dc.date.issued | 1999 | |
dc.department | Ege Üniversitesi, Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı | en_US |
dc.description | Bu tezin, veri tabanı üzerinden yayınlanma izni bulunmamaktadır. Yayınlanma izni olmayan tezlerin basılı kopyalarına Üniversite kütüphaneniz aracılığıyla (TÜBESS üzerinden) erişebilirsiniz. | en_US |
dc.description.abstract | ÖZET Kolelityazis, erişkin toplumun %10-20 gibi yüksek bir oranını ilgilendirmekte ve meydana getirdiği komplikasyonlar nedeniyle önemli bir mortalite ve morbidite nedeni olmaktadır. Her yıl 100-200 /1 milyon hastanın ölümüne neden olduğu tahmin edilen kronik böbrek yetmeliğinde, düşük proteinle beslenme-safra kolesterol saturasyon artışı-lipid profil değişiklikleri ve üremik otonom nöropati gibi faktörler, safra taşı gelişimine katkıda bulunabilir. Günümüze kadar yapılan ve hemodializ olgularının ağırlıklı olarak incelendiği çalışmalarda, kolesistektomi öyküsünü de dikkate alındığı ve safra taşı gelişimine etkisi olabilecek diğer parametrelerin (sex-BMl-kronik KC hastalığı-kan lipid profili-menapoz-gebelik ve çocuk sayısı-ilaç kullanımı-OKS kullanımı-kan Tx sayısı-diabet-sigara/alkol kullanımı-tam biyokimya profili-PTH seviyesi-diet) bağımsız olarak incelenmediği belirlenmiştir. Bu çalışmanın amacı : Kronik böbrek hastalarında ve çeşitli dializ tedavisi gören olgularda, safra taşı prevalansını araştırmaktır. Çalışmaya Ekim 97-Ekim 98 arasında, 5 ayrı dializ merkezinde düzenli hemodializ uygulanan 92 olgu, EÜTF dializ merkezince takip edilen 49 CAPD olgusu yanısıra, kontrol grubunu oluşturan, EÜTF nefroloji polikliniğince renal yetmezlik tanısıyla izlenmekte olan ve dialize girmeyen 88 hastadan oluşan toplam 229 vaka ultrasonografik olarak incelenmiştir. Dializ öncesinde veya dialize başlandıktan sonra kolesistektomi öyküsü verenler, çalışmadan dışlanmıştır. Ayrıca tüm olgularda anamnez kaydedilmiş, yaş, cins, BMİ, tanı, hastalık süresi, dializ süresi-tipi-sıklığı, diet protein içeriği, kan Tx sayısı, aile öyküsü, ilaç-OKS-sigara/alkol kullanım öyküsü, gebelik sayısı, menapoz süresi, diabet süresi değerlendirmeye alınmıştır. SGOT-SGPT-bilurubin-ALP-GGT- albumin-kalsiyum-fosfat-sodyum-potasyum-TG-kolesterol-üre-kreatinin'den oluşan biyokimya tetkikleri yapılmıştır. Olgularda Hct ve bakılabildiği kadarıyla PTH tayini yapılmış, HBV-HCV serolojisi değerlendirmeye alınmıştır. HD, CAPD ve poliklinik grupları arasında SGOT, SGPT, GGT, sodyum, potasyum, fosfat, Hct, PTH, TG düzeyleri ile cinsiyet, gebelik, menapoz, çocuk sayısı, BMİ, aile öyküsü, diabet sıklığı, sigara/alkol kullanımı açılarından anlamlı fark saptanmamıştır. En yüksek albumin ve ALP düzeyleri HD grubunda saptanırken, en yüksek Ca++ ve kolesterol ortalamasına CAPD grubunda rastlanmıştır. HD grubunda 7 kişide (%7.6), CAPD grubunda 4 kişide (%8.2) ve poliklinik grubunda 5 kişide (%5.7) olmak üzere toplam 16 olguda (%7.3) taş belirlenmiş, HD-CAPD-poliklinik grupları arasında taş açısından anlamlı fark saptanmamıştır. Taş saptanan olguların % 62.5'inin erkek ve % 37.5'inin kadın olduğu belirlenmiştir. Taş olan grupta yaş ve BMİ'i ve ALP düzeylerinin anlamlı oranda daha yüksek olduğu saptanmış yine bu grupta Ca++ ve TG düzeylerinin istatistiki anlama ulaşmamakla beraber, taş saptanmayan olgulara kıyasla daha yüksek olduğu, belirlenmiştir. Hastalık süresi, dializ süresi, dializ tipi, hepatit serolojisi, diabet süre ve sıklığı, Hct, kan Tx, PTH düzeyleri, ilaç kullanımı açılarından taş saptanan ve saptanmayan olgular arasında anlamlı fark saptanmamıştır. Ayrıca kolelityazis saptanan grupta, dializ süresinin diğer gruba kıyasla daha kısa olduğu ve farkın istatistiki açıdan anlamlı olduğu belirlenmiştir. Kolelityazis gelişimi üzerine 75etkili olabilecek parametreler 'forward stepwise' yöntemiyle incelendiğinde, önem sırasına göre yaş-BMİ-ALP düzeyi-GGT düzeyindeki artışların, taş gelişimi ile pozitif korelasyon gösterdiği saptanmıştır. Sonuç olarak böbrek yetmezliğinin, safra taşı prevalansına anlamlı etkide bulunmadığı, ancak yaş ve BMİ ile anlamlı korelasyon gösterdiği belirlenmiştir. Ayrıca ALP ve SGOT yüksekliği bulunanlarda, kolelityazis açısından ultrasonografik incelemenin uygun olacağı düşüncesine varılmıştır. 76 | en_US |
dc.identifier.endpage | 91 | en_US |
dc.identifier.startpage | 1 | en_US |
dc.identifier.uri | https://hdl.handle.net/11454/86825 | |
dc.identifier.yoktezid | 90256 | en_US |
dc.language.iso | tr | en_US |
dc.publisher | Ege Üniversitesi | en_US |
dc.relation.publicationcategory | Tez | en_US |
dc.rights | info:eu-repo/semantics/closedAccess | en_US |
dc.subject | Nefroloji | en_US |
dc.subject | Nephrology | en_US |
dc.subject | Böbrek yetmezliği-kronik | en_US |
dc.subject | Kidney failure-chronic | en_US |
dc.subject | Kolelityaz | en_US |
dc.subject | Cholelithiasis | en_US |
dc.subject | Kolesterol | en_US |
dc.subject | Cholesterol | en_US |
dc.title | Kronik böbrek yetmezliğinde kolelityazis | en_US |
dc.type | Specialist Thesis | en_US |