Ege ve Akdeniz kıyılarımızdaki antik kent ve limanların kıyı çizgisi değişmelerinin delgi sondaj yöntemleri ile belirlenmesi
Dosyalar
Tarih
Yazarlar
Dergi Başlığı
Dergi ISSN
Cilt Başlığı
Yayıncı
Erişim Hakkı
Özet
Türkiye'nin Ege ve Akdeniz kıyıları, jeolojik ve jeomorfolojik açıdan farklılık taşımasına karşılık, bu kıyılar boyunca, ilk yerleşmelerin başladığı dönemlerden bu yana, pek çok antik kent merkezi yer almıştır. Bunların bir kısmı günümüzde kıyı çigisinden içeride olmasına karşılık, geçmiş dönemlerde birer liman kenti olarak işlev görmüştür. İlk kurulduklarında kıyıda bulunan bu liman kentleri, özellikle son 6-7 bin yıllık sürede (Orta ve Geç Holosen'de) alüvyal birikimler nedeniyle kıyı çizgisinin açığa doğru ilerlemesi sonucu, giderek kıyıdan içeride kalmışlar, buna bağlı önemlerini yitirerek günümüzde harabeler şeklinde ören yerleri haline gelmişlerdir. Bazıları ise, liman yerlerinin yer değiştirmesine rağmen üzerlerinde günümüz kentleri gelişmiştir. Ege kıyılarımız, kıyıya dik yapısal uzanımlar nedeniyle oldukça girintili çıkıntılı; buna karşılık Akdeniz kıyılarımız yapısal ünitelerin kıyıya paralel olması nedeniyle nispeten düz uzanışlı, yüksek ve dik kıyılar halindedir. Özellikle Ege kıyılarımızın yapısal-jeomorfolojik özelliklerine bağlı olarak gelişen girintiler, aynı zamanda iç kesimlere doğru uzanan çukurluklar halinde olup içlerine büyük akarsular da yerleşmiştir. Bu akarsuların kıyıyıya ulaştığı noktalardaki liman kentleri verimli ovalara sahip olmaları, tatlısu kaynaklarına yakınlıkları ve iç kesimlere bağlantıların daha kolay olması avantajlarıyla daha da gelişmişlerdir. Ege kıyılarımızda Troia, Yenibademli, Yeldeğirmeni, Myrina, Panaztepe-Limankent, Bayraklı, Smyrna, Limantepe, Bağlararası, Teos, Efes, Kadıkalesi, Milet, Pilavtepe-Damlıboğaz bu antik kent ve limanlara örnektir. Akdeniz kıyılarımız, yapısal özelliklerinden dolayı dik ve yüksek kıyılar olmaları nedeniyle, Ege kıyılarına oranla daha düz uzanışlı olup fazla girintili-çıkıntılı değildir. Bu kıyılarda daha çok kıyı ile iç kesimler arasında bağlantının nispeten kolay olduğu yine büyükçe akarsu vadilerinin denize ulaştığı noktalarda antik limanlar gelişmiştir. Tektonik çukurların kıyılarında da olsa antik limanların gerisinde alüvyal düzlüklerin ve geniş vadilerin uzandığı kesimdekiler daha çok gelişme göstermiştir. Patara, Andriake, Finike, Anemurium, Perge, Aspendos, Rhegma, Burnaz, Seleucia Pieria gibi antik limanlar bunlara örnektir. Söz konusu bütün bu antik kent ve limanların bulunduğu kesimlerde kıyı çizgisi değişmeleri, bazen onların gelişimine olumlu etki yaparken, çoğunlukla olumsuz yönde etkili olmuştur. Buralardaki kıyı çizgisi değişmelerinin nedeni alüvyon birikimi (alüvyal boğulma) olduğu için, bu alüvyonların iç özelliklerini delgi sondajlarla inceleyerek, bu değişmeler ortaya konabilmektedir. Bu projemizin amacı da, seçilmiş örnek bölgelerden kıyı değişmelerini, Eijkelkamp el burgusu ve Cobra benzin motorlu çakma kompresörü ekipmanlarımızla yaptığımız ve yapacağımız alüvyal delgi sondajlarla ortaya koymaktır. Sondajlar ve bu sondajlardan alınan sedimanların granülometrik ve paleontolojik analizleri sonucu değişen ortam şartları ile eski kıyı çizgileri belirlenecek, kesitler, paleoco rafya haritaları çizilecek ve bu değişmelerin seçilmiş antik kent ve limanlar üzerindeki etkileri jeoarkeolojik açıdan yorumlanacaktır.
Although Turkey's Aegean and Mediterranean coasts have geological and geomorphological differences, many ancient city centers have been located along these coasts since the beginning of the first settlements. Although some of these are located inland from the coastline today, they served as port cities in the past. These port cities, which were located on the coast when they were first established, were gradually left inland as a result of the coastline moving towards the front of coast due to the alluvial accumulations, especially in the last 6-7 thousand years (in the Middle and Late Holocene), and accordingly, they lost their importance and are now in the form of ruins. They have become ruins. In some of them, cities in nowadays have developed despite the displacement of their port locations. Our Aegean coasts are quite indented due to the structural extensions perpendicular to the shore; On the other hand, our Mediterranean coasts have relatively flat, high and steep coasts due to the structural units being parallel to the coast. The depressions, which developed especially depending on the structural-geomorphological characteristics of our Aegean coasts, are also depressions extending inland, and large rivers have settled inside them. The port cities at the points where these rivers reach to the coast have become more developed with the advantages of having fertile plains, proximity to freshwater resources and easier connections to the inland. On our Aegean coasts, Troia, Yenibademli, Yelde irmeni, Myrina, Panaztepe-Limankent, Bayraklı, Smyrna, Limantepe, Ba lararası, Teos, Efes, Kadıkalesi, Milet, Pilavtepe-Damlıbo az are examples of these ancient cities and ports. Our Mediterranean coasts are straighter and higher than the Aegean coasts due to their structural features and are not as indented or protruding. On these coasts, ancient ports were developed mostly at points where the connection between the coast and the interior was relatively easy and where large river valleys reached the sea. Even though they are on the shores of tectonic pits, those in the area where alluvial plains and wide valleys lie behind the ancient ports have shown more development. Ancient ports such as Patara, Andriake, Finike, Anemurium, Perge, Aspendos, Rhegma, Burnaz, Seleucia Pieria are examples of these. Coastline changes in the areas where all these ancient cities and ports are located sometimes had a positive impact on their development, but mostly had a negative impact. Since the cause of coastline changes here is alluvial accumulation (alluvial drowning), these changes can be revealed by examining the internal features of these alluviums with drilling. The aim of this project is to reveal the coastal changes in selected sample regions with alluvial core drillings that we have made and will carry out with our Eijkelkamp hand auger and Cobra gasoline engine driven compressor equipment. As a result of drillings and granulometric and paleontological analyzes of the sediments taken from these drillings, changing environmental conditions and old coastlines will be determined, crosssections and paleogeographic maps will be drawn, and the effects of these changes on selected ancient cities and ports will be interpreted from a geoarchaeological perspective.