Yazar "Yoldaş, Tayfun" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 4 / 4
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Benign tiroid hastalıklarında, cerrahi sonrası hastalığın nüksü ve nükse etkili olan faktörler(Ege Üniversitesi, 2010) Akyıldız, Mahir; Yoldaş, TayfunAMAÇ: Günümüzde tiroidin benign hastalıklarında en uygun cerrahi tedavi seçeneği konusunda fikir birliği sağlanmış değildir. Bu fikir ayrıcalıklarından yola çıkarak kliniğimizde bening tiroid hastalığı nedeniyle tiroidektomi uygulanan hastalarda nüks oranlarını belirlemek ve nükse etkili olan risk faktörlerini ortaya koymayı amaçladık. GEREÇ YÖNTEM: Ege ünivertesi Tıp Fakültesi, Genel Cerrahi Kliniği'nde, Haziran 1996- Kasım 2005 yılları arasında bening tiroid hastalığı nedeniyle tiroidektomi uygulanan toplam 2020 hasta kontrole çağrıldı. Polikliniğimize başvuran 734 olguya fizik bakı, tiroid fonksiyon testleri, tiroid ultrasonografisi uygulandı. Değerlendirme sonucu nüks nodül saptanan ve saptanmayanlar olmak üzere iki gruba ayrıldı; (Grup 1: nüks guatr saptanmayan hastalar ve Grub 2: nüks guatr saptananlar). BULGULAR: Polikliniğimize başvuruda bulunan 734 hastanın 550'sinde nüks nodül saptanmazken, 184 (%25) hastada nüks izlendi. Yaş, cinsiyet, yandaş hastalık ve aile öyküsü açısısından iki grubun homojen olduğu izlendi. Postoperatif tiroid hormon replasmanı Grup 1'de daha yüksek oranda (%95,8) saptandı (p>0,05). Tek taraflı total, tek taraflı subtotal, total ve bilateral subtotal şeklinde tanımlanan cerrahi prosedürler için iki grup karşılaştırıldığında Grup 1 de oranlar sırası ile %7.8, %3.9, %38.3, %50, Grup 2 için ise sırasıyla %14.7, %18.4, %7.4, %59.6 olarak belirlendi ve aradaki fark istatistiksel açıdan anlamlı olarak değerlendirildi. Operasyon ile polikliniğimize başvuru anı arasındaki ortalama süre Grup 1 için 5.96 yıl, Grup 2 için 8.19 yıl olarak bulundu. Aradaki bu fark istatistiksel olarak anlamlı idi. SONUÇ: Günümüzde nüks sonrası gündeme gelen reoperasyonların yüksek komplikasyon oranları göz önünde bulundurulduğunda nüksten korunmak için subtotal girişimler terk edilmeli ve benign bilateral tiroid hastalıklarında total veya totale yakın tiroidektomi daha sık tercih edilmelidir.;Benig tiroid hastalıkları, nüks, ultrason.;Benign thyroid diseases, recurrens, ultrasonography.Öğe Benign tiroid hastalıklarında, cerrahi sonrası hastalığın nüksü ve nükse etkili olan faktörler(Ege Üniversitesi, 2007) Yoldaş, Tayfun; Yıldız, Mahir[Abstarct Not Available]Öğe Kolorektal kanserli hastaların çeşitli klinik örneklerinde ihmal edilmiş fırsatçı etkenlerin araştırılması(Ege Üniversitesi, 2020) Yoldaş, Tayfun; Töz, Seray; Caner, Ayse; Bozbıyık, Osman; Bağcı, Özlem Ulusan; Mert, UfukKolorektal kanserler dünyada en sık görülen kanserlerden olup, toplumda görülme sıklığı giderek artmakta ve kanserle ilişkili mortalitelerin önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Kolorektal kanserler, tedavideki gelişmelere rağmen, tanısının geç konulabilmesinden dolayı en sık ölüme neden olan kanserler arasında üçüncü sırada bulunmakta, hastalar genellikle metastaz ve enfeksiyonlardan dolayı kaybedilmektedir. Fırsatçı enfeksiyonlar bağışıklığı sağlam hastalarda kolonize olabilen veya latent olarak kalabilen ve bağışıklık sistemi baskılandığı anda morbiditesi ve mortalitesi yüksek enfeksiyonlara neden olabilen ihmal edilmiş fırsatçı etkenlerdir. Rutin mikroskobik yöntemlerle ve kültür işlemleriyle tanınamazlar, identifikasyonları için özel boyama yöntemleri, floresan antikor testi ve moleküler yöntemlere gereksinim duyulmaktadır. Projede kolorektal kanser hastalarında enfeksiyon etkeni olabilen ve/veya kanser etyopatogenezinde rol oynadığı düşünülen fırsatçı etkenlerinin saptanması ve bunların prevalansinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Çalışmaya 50 kolorektal kanser hasta ve 50 sağlıklı gönüllü dahil edilmiş ve diski, tükürük, balgam ve kan örnekleri toplanmıştır. Bu hastalara klinik bulgular kaydedilmiştir. Öncelikle konvansiyonel yöntemlerle diski örneklerinde paraziter enfeksiyonlar araştırılmıştır. Daha sonra, dışkı DNA örneklerinden Cryptosporidium spp., Microsporidium spp., Cyclospora spp., S. stercoralis; balgam/tükrük DNA örneklerinden P. jiroveci, Cryptosporidium spp., Microsporidium spp., Cyclospora spp, S. stercoralis, Lophomonas spp., T. gondii; kan örneklerinden P.jiroveci, Cryptosporidium spp., Cyclospoa spp., S.stercoralis, Microsporidium spp., T.gondii mikroorganizmalarına ait spesifik DNA'lar gerçek zamanlı PZR yöntemi ile araştırılmıştır. Çalışmanın sonucunda moleküler yöntemlerinin klasik yöntemlerden çok daha hassas olduğu tespit edilmiştir. Diski örneklerinde yapılan karşılaştırmalı analizlerde özellikle Cryptosporidium spp, Cyclospora ve Microsporidium spp. için anlamlı bir istatiksel fark elde edilmiştir (p=0.0011, 0.043 ve 0.003 sırasıyla). Moleküler yöntemler ile bazı hastaların balgam örneklerinde Cryptosporidium spp., Microsporidium spp. ve P. jiroveci pozitif olarak saptanmıştır (p=0.31, 0.012 ve 0.56, sırasıyla). Ayni mikroorganizmalar tükürük örneklerinde de pozitif olarak bulunmuştur. Fakat pozitiflik oranı daha düşük olarak tespit edilmiştir (p=0.314, 0.153 ve 0.314, sırasıyla). Genel olarak, kolorektal kanser hastalarının örneklerinde Cryptosporidium spp., ve Microsporidium spp sıklığı oldukça yüksek ve istatiksel olarak anlamlı tespit edilmiştir. Bu mikroorganizmalar pozitif olarak tespit edilen hastaların çoğunun III ve IV evre olduğu belirlenmiştir. Bunun yanında bu hastalarda eşlik eden diğer bağırsak mikroorganizmaların bulunduğu da tespit edilmiştir. Sonuç olarak, kolorektal kanserli hastalarda ihmal edilmiş bu etkenlerin moleküler yöntemler kullanılarak tanıların konulması, görülme sıklığının belirlenmesi, etkenler ile ilgili farkındalık oluşturulması, tanı ve tedavi planlanmamasında yol gösterici olabilecek bilgiler sunmaktadır.;Kolorektal kanserler, Fırsatçı enfeksiyonlar, Tanı, Balgam, Dışkı, Tukuruk, Kan, PZR.;Colorectal cancers, Opportunistic infections, Diagnosis, Sputum, Stool, Saliva, Blood, PCR.Öğe Troid kanserinde değişim süreci:1995'den 2006'ya(2007) Makay, Özer; Yoldaş, Tayfun; İçöz, Gökhan; Akyıldız, Mahir; Yetkin, EnisAmaç: Bu çalışma ile tiroid kanser patolojisinde ve evresinde bir değişim sürecinin olup olmadığını ortaya koymayı amaçladık. Durum değerlendirilmesi: Tiroid kanseri görülme sıklığı, geçmiş yıllara oranla değişiklik göstermektedir ve bu değişimi etkileyen birçok neden ileri sürülmektedir. İyot profilaksisi, radyasyon ve beslenme gibi etkenlerin tiroid kanseri histolojik tipinde ve evresinde değişime neden olduğunu ifade eden birçok çalışma mevcuttur. Yöntem: Aralık 1995 - Aralık 2005 tarihleri arasında, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı'nda tiroid kanseri nedeniyle tedavi edilen toplam 321 olgu iki farklı zaman diliminde (Dönem I = 174 olgu, Aralık 1995 - Aralık 2001 ve Dönem II = 147 olgu, Ocak 2002 - Aralık 2005) geriye dönük olarak incelendi. Bulgular: Kanser sıklığının zamanla anlamlı olarak arttığı görüldü (%11.6'ya karşın %20.7 ve p<0.05).Tümör histopatolojisi açısından papiller, folliküler, medüller, anaplastik ve papiller mikrokarsinomlar araştırıldığında; sırasıyla Dönem I'de bu oranlar: %58.5, %16, %7, %3 ve %15.5 iken; Dönem II'de %66.3, %2.7, %4.7, %2 ve %18.3 olarak izlendi. Papiller kanser oranındaki artışa rağmen aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmazken, folliküler kanser oranındaki azalma anlamlı idi (p<0.05). Bununla birlikte, hastalar DeGroot tümör evresi açısından irdelendiğinde, Dönem II'de Evre 1 ve 2'deki hasta oranlarının artarken (p>0.05) Evre 3'te azaldığı izlendi (p<0.05). Sonuç: Birtakım etkenlerin tiroid kanser histopatolojisini ve evresini değişime uğrattığı gerçektir. Bu çalışmada hem tiroid patolojisinde hem de kanser evresinde ortaya konan değişimin iyot profilaksisi ile ilişkilendirilmesi için öncelikle ülkemizdeki iyot profilaksisinin yeterliliği irdelenmeli ve toplumsal idrar iyot ölçümleri gerçekleştirilmelidir.