Yazar "Ulus Akarca" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 7 / 7
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Differentiation of Entamoeba histolytica/Entamoeba dispar by the polymerase chain reaction in stool samples of patients with gastrointestinal symptoms in the Şanliurfa province(2013) Fadile Zeyrek Yıldız; Nevin Turgay; Aysegül Ünver; Şebnem Üstün; Ulus Akarca; Seray TözAmaç: Çalışmamızda, endemik bir bölgede olan Şanlıurfa’da gastrointestinal semptomları olan hastalarda amebiazisin tanısı ve Entamoeba histolytica (E. histolytica) ve Entamoeba dispar (E. dispar) tanımlanmasını amaçladık. Yöntemler: Şanlıurfa’da gastrointestinal semptomu olan 181 hastadan toplanan dışkı örnekleri amebiazis tanısı için aşağıda belirtilen 3 yöntemle incelenmişlerdir: E. histolytica/E. dispar ayıran “small-subunit (SSU) rRNA gen” bölgesinde yerleşen 135 bazlık bölgenin hedeflendiği in house PCR, Entamoeba sensu lato antijenini gösteren ticari kit RIDASCREEN® stool ELISA ve Trichrome boyama ile mikroskobik inceleme yöntemleri. Bulgular: Yüz seksen bir dışkı örneğinin 83’ü (%45,9) PCR ile ve 79’u (%43,6) mikroskobi ile E. histolytica/E. dispar pozitif bulunmuştur. Kırk beş hasta, antijen saptama yöntemi ile pozitif bulunmuştur. Elli dokuz örnek ise PCR ve mikroskobi birlikte pozitif tespit edilmiştir. E. dispar (%39,8) ile enfekte bulunan hastaların sayısı, E. histolytica (%3,3) ile enfekte olanlara göre fazla bulunmuştur. Beş hastada (%2,8) ise PCR ile E. histolytica+E. dispar mix enfeksiyonu saptanmıştır. Sonuç: Amebiazisin rutin tanısında mikroskobi ve antijen saptama yöntemlerinin yanı sıra, her iki türün hassas olarak ayırımı için referans test olarak PCR’ın uygulanması önerilmektedir.Öğe Hepatosellüler karsinomlarda somatostatin reseptör 1 ekspresyonu(2006) Gül Yüce; Deniz Nart; Yıldıray Yüzer; Ömer Özütemiz; Galip Ersöz; Ulus Akarca; Yücel BaturSomatostatin, hücre proliferasyonunu inhibe eden bir nöropeptidtir. Somatostatin analoglarının hepatosellüler karsinomlarda yaygın olarak kullanılmasına rağmen malign hepatositlerin reseptör ekspresyonu hakkında bilinenler yeterli değildir. Elli üç hepatosellüler karsinom olgusunda parafin kesitlerde immunohistokimyasal olarak somatostatin reseptör 1 (SSTR1) uygulandı. SSTR1 pozitifliği ile morfolojik parametreler arasında bir korelasyon saptanamadı. Ancak, Kİ67 ile SSTR1 arasında anlamlı negatif ilişki görüldü. Çalışmamızda SSTR1 ekspresyonunun Kİ67 proliferasyon markeri ile negatif korelasyon göstermesi somatostatin analoglarının antiproliferatif etkisini desteklemiştir.Öğe Kronik C hepatitinde HCV genotiplerinin dağılımı(2001) Tijen Özacar; İmre Altuğlu; Ayşın Zeytinoğlu; A. Arzu Sayıner; Ulus Akarca; Selda Erensoy; Altınay BilgiçBu çalışmada 1997-1999 yılları arasında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne başvuran kronik hepatit C virüs (HCV) enfeksiyonu tanısı almış 170 hastada HCV genotipleri araştırılmıştır. HCV genotiplerini belirlemek için HCV-RNA tarama testi olarak kullandığımız RT-PCR (HCV Amplicor Test) yöntemi ile elde edilen ürünler; line probe assay (LiRA) testi ile genotiplendirilmiştir. Bu yöntemle genotiplendirilemeyen örnek olmayıp, genotip 1b en sık saptanan genotip olarak bulunmuştur (%81.2). Bunu genotip 1a (%10) izlemektedir. Ayrıca genotip 2a/2c (%1.8), 2b (%0.6), 3a (%0.6), 4 (%0.6) ve 4c/4d (%0.6) saptanmış olup hastaların %4.7'sinde birden fazla genotip belirlenmiştir. Örneklerin büyük çoğunluğu Gastroenteroloji kliniği hastalarına aittir ve yaş gruplarına göre genotiplerin dağılımında farklılık saptanmamıştır.Öğe Kronik hepatit C virüs (HCV) enfeksiyonunda glukoz intoleransı ve glukoz yüklemeye insülin C-peptid yanıtı(1999) Fulya Günşar; Ulus Akarca; Galip Ersöz; Mehmet Tüzün; Yücel BaturKronik HCV enfeksiyonunda diğer siroz nedenlerinden farklı olarak daha yüksek oranda diabetes mellitus (DM) görülmektedir. Bu çalışmada kronik HCV enfeksiyonlu hastalarda (43 hasta) glukoz metabolizmasındaki değişikliklere ışık tutabilmek için oral glukoz tolerans testi (OGTT) ve bu teste insülin, C-peptid yanıtı incelenmiş, elde edilen değerler kronik B hepatitli hastalar (24 hasta) ve kontrol grubu (11 olgu) ile kıyaslanmıştır. OGTT ile kronik HCV enfeksiyonlu 6 (%14) olguda DM, 4 (%9) olguda glukoz intorensı tesbit edilirken, kronik HBV enfeksiyonlu 4(%16) olguda DM, 1 (%4)olguda glukoz intoleransı saptanmıştır. Kronik HCV'li olgularda 1. saat insülin ve bazal C-peptid düzeyleri kontrol grubundan daha yüksekti (p<0.05). Eğri altında kalan glukoz alanları hem C hepatit hem de C sirozlu hastalarda, insülin alanı ise yalnızca C sirozlu olgularda kontrol grubundan yüksekti (p<0.05). Kronik HCV enfeksiyonunda 1. saat C-peptid/insülin oranı kontrol grubundan belirgin olarak düşüktü (p<0.05). Kronik B hepatit ve B sirozlu hastaların insülin ve bazal C peptid düzeyleri, glukoz ve insülin alanları kontrol grubundan farklı değildi. Sonuç olarak glukoz, insülin alanları, bazal C-peptid düzeylerindeki yükseklik ve 1. saatteki hiperinsülinemi her 3 grup karşılaştırıldığında kronik HCV enfeksiyonunda belirgindir. Kronik HCV enfeksiyonunda C-peptid/insülin oranında 1. saatte düşük değerler elde edilmesi karaciğerde insülin klirensindeki bir bozukluğa bağlı olarak oluşan hiperinsülinemiyi akla getirmektedir. Kronik HCV enfeksiyonunda hiperinsülinemiye karşın glukoz tolerans bozukluğu insülin direncini düşündürmektedir. Olasılıkla da insülin direnci HCV enfeksiyonundaki glukoz intoleransından sorumlu faktörlerden biridir.Öğe Özofagus varis kanaması kontrolunda terlipressin ve somatostatinin etkinlikleri(2001) Rukiye Vardar; Zeki Karasu; Ulus Akarca; Galip Ersöz; Nermin Kılınçsoy; Ömer Özütemiz; Yücel BaturSirotik hastalarda aktif özofagus varis kanaması kontrolunda, terlipressin ve somatostatin etkinliğini karşılaştırmak amacıyla bu çalışma planlanmıştır. Özofagus varis kanaması nedeniyle hastanemize müracaat eden olgular kabul ediliş sıralarına göre randomize edilerek somatostatin veya terlipressin tedavisine alınmışlardır. İki grup arasında yaş, cins, Child Pugh skorları, akut kanama kontrolu, kan transfüzyonu sayısı, taze donmuş plazma transfüzyonu sayısı ve mortalite oranları yönünden fark saptanmamıştır. Terlipressin ve somatostatin özellikle Child A ve B grubu hastaların tamamında kanama kontrolunu sağlamışlardır. Bu nedenle her iki ilaç da bu grup hastalarda ilk tedavi seçeneği olarak kullanılabilirler.Öğe Results of endoscopic management of anastomotic biliary strictures after orthotopic liver transplantation(2006) Sinan Akay; Zeki Karasu; Galip Ersöz; Murat Kılıç; Murat Akyıldız; Fulya Günşar; Ulus Akarca; Yücel Batur; Tankut İlterAmaç: Anastomoz bilyer darlıkları karaciğer nakli sonrası sıklıkla ortaya çıkabilen komplikasyonlardır. Karaciğer nakli sonrası ortaya çıkan anastomoz bilyer darlıklarının tedavisinde ERCP'nin başarısını değerlendirdik. Yöntem: İkiyüzonaltı karaciğer nakli hastasının 20'sinde 32 ERCP uygulandı. Bulgular: Hastaların beşinde darlığın kılavuz ile gecikmemesi nedeniyle ERCP başarısız olmuştur. Hastaların dördü sadece balon dilatasyonu ile tedavi edilirken bunlardan ikisi 24 ve 8 aydır nükssüz olarak takip edilmektedir. Sekiz hastaya primer tedavi olarak balon dilatasyonu ile beraber plastik stent uygulanması yapılmıştır. Bunların altısında, takibin geri kalanında (22±13 ay) anastomoz açık kalmıştır. Beşinde ilk stentle-me sonrası darlık nüks etmiş ve tekrar stentleme gerekirken, dördünde üçüncü stentleme ve üçünde dördüncü stentleme ihtiyacı olmuştur. Sonuç: Endoskopik balon dilatasyonu ve stentleme karaciğer nakli sonrası ortaya çıkan anastomoz bilyer darlıklarının tedavisinde etkili ve güvenli bir yoldur.Öğe Sirozlu hastalarda safra kesesi boşalma fonksiyonu(1997) Galip Ersöz; Ömer Özütemiz; Oktay Tekeşin; Ulus Akarca; Tankut İlter; Yücel BaturKaraciğer sirozunda safra taşı prevalansı yüksektir, bunun nedeni tam olarak bilinmemekte ve çeşitli görüşler öne sürülmek¬tedir. Bu çalışmanın amacı, karaciğer sirozlu hastalarda safra kesesi (SK) boşalma fonksiyonunu araştırmaktır. Çalışmaya Mart 1995 ile Mayıs 1995 arasında yatırılarak kesin tanısı konan, ortalama yaşları 52.6 yıl (30 -69 arası) olan, 15 erkek ve 6 kadın toplam 27 sirozlu hasta ile benzer yaş grubundaki 5 erkek ve 5 kadından oluşan 10 normal gönüllü katılmıştır. Hastalarda 12 saatlik açlık sonrası ultrasonografik olarak SK volümleri saptanmış, daha sonra 250 mi sıvı standart test yemeği verilerek 30 ve 60. dakikalarda ölçümler yinelenmiştir. İki grup arasında gerek açlık gerekse de test yemeğinden sonraki SK volümleri arasında istatiksel olark fark bulunmamıştır. Birincin saat sonrası için SK ejeksiyon fraksiyonları (EF) hesaplandığında sirozlularda %64.3, normallerde ise %74.9 bulunmuştur (p=0.061). Zamana göre SK volümünün açlık vplümüne göre değişimi değerlendirildiğinde 30. dakikada sirozlularda %49.1, normallerde ise %73.4 saptanmıştır (p-0.020). Cinsiyet, yaş, Child sınıflandırılması açısından gruplar arasında anlamlı bir fark bulunmamıştır. Bu sonuçlara göre, sirozlu hastalarda sıvı test yemeğinin SK boşalmasına etkisinin normallere benzer olduğu düşünülmüştür.