Yazar "Günbay, Tayfun" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 17 / 17
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe 15 yıllık süreçteki mandibüler kırıkların retrospektif incelenmesi(1998) Koca, Hüseyin; Günbay, Tayfun; Çetingül, ErdoğanAmaç: Kişiler ve ırklar arasında, .şekil ve pozisyon açısından farklılık gösteren yüz iskeleti kırıkların oluşumunda, sıklığında ve komplikasyonlarında farklılıklara neden olabilmektedir. Bu çalışmanın amacı kliniğimize başvuran alt çene kırıkları ile retrospektif istatistiki incelemenin yapılmasını kapsamaktadır. Materyal ve Metod: E.Ü. Dişhekimliği Fakültesi Ağız Diş Çene Hastalıkları Cerrahisi Anabilim Dalı'na 1980-1995 yılları arasındaki 15 yıllık sürede başvuran travmaya uğramış 779 hasta inceleme kapsamına alındı. Bulgular: Alt çene kırıkları erkeklerde, kadınlara oranla daha fazla görüldü. Yaptığımız incelemede en çok kırık çizgisinin angulus mandibulae'da meydana geldiği saptandı. Birleşik kırıklarda simfiz + processus condylaris bölgeleri en sık rastlanılan kırık bölgeleri olarak ortaya çıktı. Alt çene kırıklarına uygulanan tedavilerde en sık intermaksiller flksasyon , plak-vida osteosentez ve tel osteosentezden faydalanıldı. Sonuç: Bu incelememizde alt çene kırıklarının daha çok genç erkeklerde trafik kazaları nedeniyle sıklıkla korpus ve simfiz + kondil bölgelerinde oluştuğunu saptadık.Öğe Alveoler distraksiyon osteogenezisi(Ege Üniversitesi, 2006) Akay, M. Cemal; Günbay, Tayfun[Abstract Not Available]Öğe Apikal rezeksiyonlarda, yönlendirilmiş doku rejenerasyon yöntemine göre kollagen membran ile demineralize kemik matriksinin iyileşmeye etkileri ve değişik kanal patlarının kullanımı(Ege Üniversitesi, 2000) Özveri Koyuncu, Banu; Günbay, TayfunBu çalışmada, apikal rezeksiyon hastalarında kanal dolgu maddesi olarak polikarboksilat siman ile diaket uygulandı. 20'şer hastadan oluşan bu iki grup iyileşmeye olan katkıları açısından değerlendirildiler. Kanal dolgu maddesi olarak diaket kullanılan hastalarda apikal rezeksiyon kavitelerinde Yönlendirilmiş Doku Rejenerasyon tekniğine göre kollagen membran ve kollagen membran+DKDKA uygulandı. 20'şer hastadan oluşan bu gruplar, kanal dolgu maddesi olarak diaket uygulanan kontrol grubuyla iyileşmeye olan katkıları açısından karşılaştırıldılar. Olgular klinik ve radyolojik olarak 1.,3.,6.,12. ve 18. aylarda incelendi. Bu incelemeler sonucunda kanal dolgu maddesi olarak diaketin polikarboksilat simana tercih edilebileceği görüldü. Kollagen membranın ve DKDKA - nın manüplasyonunun kolay olduğu, herhangi bir allerjik reaksiyon, ensizyon yerinde açılma, enfeksiyon veya greft atılım reaksiyonuna yol açmadığı saptandı. YDR tekniği ve YDR+DKDKA uygulanan olgularda özellikle büyük periapikal defektlerde, takip süresince bu materyallerden beklenen katkının sağlandığı tespit edildi.Öğe Çift taraflı atrofik mandibulada otojen blok greft ve zenginleştirilmiş kemik greft matriksi ile ogmentasyonun radyolojik ve histomorfolojik olarak değerlendirilmesi(Ege Üniversitesi, 2019) Günbay, TayfunTedavisi hekimler açısından zorlayıcı olan ve tedavi sonuçları tahmin edilemeyen atrofik mandibulanın ogmentasyonunda halen altın standart olarak kabul edilen otojen blok kemik greft materyaline alternatif oluşturmak ve zenginleştirilmiş kemik greft matriksi olan 'yapışkan kemik' materyalinin kemik kazanımı ve yeni oluşan kemik doku yönünden tedaviye etkilerinin değerlendirilmesidir. Çalışmamız, Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi AD'na başvurmuş, çift taraflı atrofik mandibulaya sahip ve dental implant talebinde bulunan 13 hasta ile yürütülmüştür. Bu prospektif çalışmada, bir tarafta enjekte edilebilir trombositten zengin fibrin (E-TZF) ile elde edilen Zenginleştirilmiş kemik greft matriksi olan 'yapışkan kemik' (test grubu), bir tarafta ise otojen blok kemik greft materyaliyle (kontrol grubu) kemik ogmentasyonu gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın belirleyici değişkeni, E-TZF uygulaması ve gruplar arasındaki farklılıklardır. Buna göre, çalışmamızda, birincil olarak, gruplar arasındaki kemik yapımı ve hacmi değerlendirilmiş ve ikincil olarak, kemik örnekleri üzerinde yeni kemik, greft materyali ve bağ dokusu içeriği karşılaştırılmıştır. Bir diğer değişken olarak çalışma gruplarındaki komplikasyon oranları değerlendirilmiştir. Çalışma sonucunda elde edilen veriler, bilgisayara aktarılmış ve anlamlılık düzeyi p<0,05 olarak belirlenmiştir. Bu prospektif çalışma, 11 hasta (7 kadın, 4 erkek; yaş ortalaması 50,92) ile tamamlanmıştır. Klinik bulgular değerlendirildiğinde komplikasyon oranları açısından gruplar arasında anlamlı bir farklılık gözlenmemiştir (p>0,05). Test ve kontrol grupları radyolojik bulgular yönünden karşılaştırıldığında, dikey yönde kemik kazanımı kontrol grubunda istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksek bulunmuştur (p<0,05). Farklı olarak, yatay yöndeki kemik kazanımı, iki grupta benzer oranda gözlenmiş ve istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamıştır (p>0,05). Histolojik olarak, canlı kemik doku oranı test grubunda, kontrol grubuna göre daha yüksek gözlenmekle birlikte istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamıştır (p>0,05). Greft materyali oranı ise test grubunda, kontrol grubuna göre düşük gözlenmiş ve bu değer, istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0,05). Otojen blok kemik greft materyali, ogmentasyon cerrahisinde altın standart olarak kabul edilmekle birlikte travmatik bir işlem olması nedeniyle hasta konforunu olumsuz etkilemektedir. Ek olarak kemik greft materyalleri aracılığıyla gerçekleştirilen ogmentasyon cerrahileri özellikle yatay yöndeki kemik kazanımlarında alternatif sunmaktadır. Bu materyallerin trombosit konsantreleriyle birlikte kemik yapımına katkı sağladığı histolojik analizde gözlenmektedir. Bu çalışma doğrultusunda, zenginleştirilmiş kemik greft matriksi ile nitelikli sonuçlar elde edilebileceği düşünülmektedir.;Atrofik Mandibula; Kemik Ogmentasyonu; Otojen Blok Kemik Grefti; Trombosit Konsantreleri; Zenginleştirilmiş Kemik Greft Matriksi; Yapışkan Kemik.;Atrophic Mandible; Bone Augmentation; Autogenous Block Bone Graft; Platelet Concentrations; Enriched Bone Graft Matrix; Sticky Bone.Öğe Dental İmplant Çevresindeki Kemik Defektlerinin TamirindeEnjekte Edilebilir Trombositten Zengin Fibrin ile KullanılanSentetik Kemik Greftinin Etkinliğinin Değerlendirilmesi:Retrospektif Çalışma(2021) Günbay, Tayfun; Işık, Gözde; Yüce, Meltem Özden; Kenç, Selin; Günbay, SevtapGİRİŞ ve AMAÇ: Bu retrospektif çalışmanın amacı, enjekte ediliebilir trombositten zengin fibrin (E-TZF) ile kullanılan sentetik kemikgreftlerinin, implant çevresi defektlerin tamirinde kullanımının kısa dönem sonuçlarının değerlendirilmesidir.YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu retrospektif çalışma, 2018 ve 2019 Ocak ayları arasında, maksillada dental implant cerrahisi ile birlikteYKR uygulanmış ve YKR’de E-TZF ile sentetik kemik grefti kullanılmış olan hasta dosyaları incelenerek gerçekleştirilmiştir. Ogmentebukkal kemik genişliğindeki değişiklik, operasyonu takiben ve 6.ayda alınan dental volümetrik tomografiler üzerinden ölçülmüştür.Protetik yüklemeyi takiben 3. ve 6. ayda alınan periapikal radyografilerde marjinal kemik kaybı hesaplanmıştır. Ayrıca, bir yıllık takipsürecinde dental implant sağ kalımı değerlendirilmiştir.BULGULAR: Toplam, 20 hasta dosyası (8 erkek ve 12 kadın; yaş aralığı 33 ile 56; yaş ortalaması 45.75 ± 6.43) değerlendirmeyealınmıştır. Zaman içinde, ogmente bukkal kemik genişliğindeki azalma ve marjinal kemik kaybı düşük oranda gözlenmiştir ancak bufarklılık, istatistiksel olarak anlamlıdır (p<0.001). Dental implantların ortalama sağ kalım oranı % 98.64’tür.TARTIŞMA ve SONUÇ: E-TZF ile kullanılan sentetik kemik grefti kısa dönemde olumlu sonuçlar göstermiştir. Bununla birlikte, buretrospektif çalışmanın sonuçlarını desteklemek için uzun süreli ve daha büyük örneklem sayısına sahip randomize kontrollü klinikçalışmalara ihtiyaç vardır.Öğe DENTAL İMPLANTIN PRİMER STABİLİTESİNDE OSSEODENSİFİKASYON KAVRAMI(2021) Işık, Gözde; Kafadar, İrem Asya; Günbay, TayfunOsteointegrasyon, canlı kemik doku ile dental implantın yüzeyi arasında kurulan yapısal ve işlevsel bir bağlantı olarak tanımlanır.Dental implantın stabilitesi, osteointegrasyonun sağlanmasında etkili bir faktördür. Dental implantın mekanik bağlantısı olaraktanımlanan primer stabilite ve hücresel aktivite sonucu oluşan sekonder stabilite, birbirini takip eden süreçlerdir. Primer stabilitekaybı veya bu mekanik stabilitenin sağlanamaması, sekonder stabilite için gerekli olan kemik tamir mekanizmasının bozulmasınaneden olur ve bu durum, dental implant kaybına yol açabilir. Son dönemde, tedavi başarısında etkili bir faktör olan primerstabilitenin arttırılması için dental implant yuvasının hazırlanmasında, yeni bir frezleme tekniği tanıtılmıştır. Bu sayede, dentalimplant yuvası hazırlanırken kemik dokunun korunduğu ve yoğunluğunun arttırıldığı belirtilmiştir. Bu derleme,osseodensifikasyon tekniği ve bu tekniğin konvansiyonel osteotomiye avantajları üzerine odaklanmıştır.Öğe FARKLI DENTAL İMPLANTLARIN BAŞARI ORANLARININ GERİYE DÖNÜK OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİ(2017) Adalı, Emine; Yüce, Meltem Özden; Günbay, Tayfun; Işık, Gözde…Öğe Implant screwdriver aspiration during dental procedure at a geriatric patient: a case report(2022) Günbay, Tayfun; Kenç, Selin; Işık, Gözde; Kahraman, Seda; Çelik, FeritThe aim of this case report is to present a geriatric patient who had aspirated an implant screwdriver. An 82-year-old male patient involuntarily closed his mouth during the healing cap placement phase of implant treatment, and the implant screwdriver disappeared through the pharynx. As the patient exhibited no signs of airway obstruction, it was considered that the implant screwdriver might have passed into the gastrointestinal tract. However, no foreign object was detected in the esophageal mucosa. Therefore, the procedure was repeated using C arm fluoroscopy for guidance. The examination revealed the presence of the implant screwdriver in the bifurcation of the left lower lobe bronchus, which was confirmed by posterior-anterior chest radiography. The following day, the patient underwent a flexible bronchoscopy, however the screwdriver could not be retrieved during the procedure. Further treatment was refused by the patient. After one month, the implant screwdriver was expelled through the gastrointestinal tract. At the three-year follow-up, there was no evidence of a late complication. Aspiration of screwdrivers and treatment failures of these complications are reported a small number of cases in the geriatric patients. Therefore, documentation of the rare cases is necessary to provide valuable information.Öğe Kemik rejenerasyonu ve rekonstrüksiyonunda yeni nesil trombosit konsantrelerinin değerlendirilmesi(Ege Üniversitesi, 2023) Günbay, Tayfun; Günbay, Sevtap; Işık, Gözde; Şirin, Cansın; Tomruk, Canberk; Bayır, Ece; Özgül, SemihaAmaç: Bu deneysel çalışmanın amacı, beta trikalsiyum fosfat (ß-TCP) ile gelişmiş-(A-PRF) ve enjekte edilebilir-trombositten zengin fibrin (i-PRF) kullanımının bu greftin kemik defektlerinin onarımındaki etkinliğini artırıp artırmadığını değerlendirmekti. Materyal ve metot: Bu deneysel çalışma, 6-8 aylık, ortalama 2-2, 5 kg ağırlığında, 14 Yeni Zelanda tavşanı üzerinde gerçekleştirildi. Hayvanların her iki femurunda 3 mm çapında, toplam dört adet kemik defekti oluşturuldu. Bu defektler, i-PRF+ß-TCP, A-PRF+ß-TCP, tek başına ß-TCP ile ogmente edildi veya kontrol grubu olarak boş bırakıldı. Postoperatif 4. ve 8. haftalarda hayvanlar sakrifiye edildi ve kemik örnekleri toplandı. Histolojik analizler, hematoksilen-eozin boyaması ile gerçekleştirildi ve iyileşen dokudaki hücreleri tanımlamak için fibronektin ve bone sialoprotein immünreaktivitesi değerlendirildi. Kemik hacmini ve kemik mineral yoğunluğunu analiz etmek için micro-CT kullanıldı. Bulgular: 4. ve 8. haftalardaki histolojik analizlerde, en fazla i-PRF+ß-TCP grubunda, matür kemik oluşumuna rastlandı ve A-PRF+ ß-TCP ve tek başına ß-TCP gruplarında benzer histolojik sonuçlar elde edildi. i-PRF+ß-TCP grubunda, düşük oranda fibronektine rastlanırken (p<0.001), bone sialoprotein oranı A-PRF+ß-TCP ve tek başına ß-TCP gruplarına göre daha yüksek bulundu (p<0.001). Micro-CT ile 4. ve 8. haftalarda yapılan analizlerde, A-PRF+ß-TCP ve tek başına ß-TCP gruplarına kıyasla i-PRF+ß-TCP grubu, daha yüksek oranda kemik hacmi ve yoğunluğu gösterdi (p<0.001). Sonuç: i-PRF ile birlikte kullanılan ß-TCP, tek başına ß-TCP ve A-PRF ile kullanımına kıyasla daha üstün sonuçlar sunmuştur. Bu nedenle, i-PRF'in kemik doku oluşumunu desteklemek için kullanılabileceği düşünülmektedir.;Trombosit konsantresi, beta trikalsiyum fosfat, kemik rejenerasyonu, hayvan modeli.;Platelet concentrate; beta tricalcium phosphate; bone regeneration; animal model.Öğe Maksiller Sinüs Ogmentasyonu ile Eş Zamanlı İmplant Yerleştirilmiş Hastalarda İmplant Kaybı ile İlişkili Risk Faktörlerinin Retrospektif Olarak Değerlendirilmesi(2022) Işık, Gözde; Kafadar, İrem Asya; Dadaş, Ömer Faruk; Günbay, TayfunGiriş ve Amaç: Bu retrospektif çalışmada, lateral yaklaşım ile maksiller sinüs ogmentasyonu uygulanmış ve implantların eş zamanlı olarak yerleştirildiği hastalarda, implant kaybı ile ilişkili risk faktörlerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Yöntem ve Gereçler: 2015 Ocak ile 2018 Aralık ayları arasında maksiller sinüs ogmentasyonu uygulanmış 36 hastada toplam 105 implant retrospektif olarak incelenmiştir. Yaş, cinsiyet, implant yapısı, boy, çap ve yeri, kullanılan kemik grefti ve bariyer membran, sinüs membran perforasyonu, greft kaybı, greft enfeksiyonu ve rezidüel kemik yüksekliği ile kaybedilen implantlar değerlendirilmiştir. İmplant sağkalım oranları toplam yerleştirilen implant sayısına göre yüzdelik olarak hesaplanmış ve implant kaybı ile ilişkili risk faktörlerini belirlemek için Multiple Lojistik Regresyon analizi yapılmıştır. Bulgular: Yüz beş implantın 10’u kaybedilmiştir. İmplant sağkalım oranı %90.4’tür. Makineyle işlenmiş boyun yapısına sahip implantların, implant kaybına yol açması olasılığının pürüzlü boyun yapısına sahip implantlara göre 12,96 kat daha fazla olduğu (p=0,018) ve rezidüel kemik yüksekliğindeki 1 mm'lik artışla implant kaybı olma olasılığının yaklaşık %71 azaldığı (p=0,012) bulunmuştur. Tartışma ve Sonuç: Çalışmamızdan elde edilen sonuçlara göre, makineyle işlenmiş boyun bölgesine sahip implantların kullanımı ve 4 mm’nin altında rezidüel kemik yüksekliği implant kaybı riskini arttırmaktadır.Öğe Odontojen Kistik Lezyonlarla İlişkili Derin Gömülü Mandibular Yirmi Yaş Dişlerine Cerrahi Yaklaşım: Retrospektif Değerlendirme(2020) Günbay, Tayfun; Işık, Gözde; Şimşek, Birant; Yüce, Dt Meltem Özden; Arslan, SelmanAmaç:Gömülü yirmi yaş dişi çekimleri, Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi pratiğinde sıklıkla lokal anestezi altında gerçekleştirilen güvenli cerrahi işlemlerdir. Operasyon sırasında ve/veya sonrasında meydana gelebilecek olan komplikasyonların görülme sıklığı odontojen kistik lezyonla ilişkili olan derin gömülü mandibular yirmi yaş dişi çekimlerinde artmaktadır.Bu çalışmanın amacı; 2017-2019 yılları arasında Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Anabilim Dalı ameliyathanesinde farklı cerrahi teknikler kullanılarak opere edilen odontojenik kistik lezyonla ilişkili derin gömülü yirmi yaş dişlerinin, operasyon sonrası komplikasyon oranlarının geriye dönük değerlendirilmesinin yapılarak önleyici tedavi tekniklerini değerlendirmektir.Yöntem: Bu çalışmada; 2017-2019 yılları arasında Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Ağız Diş ve Çene Cerrahisi Anabilim Dalı’na başvuran ,odontojen kistik lezyonla ilişkili gömülü yirmi yaş dişine çekim endikasyonu konulmuş toplam 42 hastada, farklı cerrahi teknikler kullanılarakuygulanan operasyonların sonuçları değerlendirildi. Kontrol seanslarında hastaların klinik ve radyolojik bulguları kaydedildi. Ayrıca; bireylerin yaş ve cinsiyet dağılımları, odontojen kistik lezyonun tipi, tedavi şekli ve meydanagelen komplikasyonlar değerlendirildi. Bulgular: Bu çalışmada, toplam 42 hastanın odontojenik kistik lezyon ile ilşkili gömülü mandibular yirmi yaş dişine yönelik cerrahi işlem yapılmıştır. Hastaların %73,80’inde kitlenin eksizyonunu takiben gömülü diş total olarak çıkarılmıştır. Hastaların %9,52 sinde kitlenin eksiyonunu takiben diş total olarak çıkarılmış ve profilaktik olarak osteosentez plağı uygulanmıştır. Hastaların %16,66 sında kitlenin eksizyonunu takiben dişin kronu separe edilerek çıkarılmış; kök bölümü mandibular kanal ile yakın ilişkisi nedeniyle bırakılmıştır. Hastaların %92,8 ‘inde patolojik kitlenin biyopsi sonucu dentigeröz kist olarak raporlanmıştır.Sonuç: Çalışmada, patolojik kitlenin eksizyonunu takiben sadece total ekstraksiyon uygulanan hastaların %11,90’ında geçici n.alveolaris inferior parestezisi; %4,76’sında geç dönem çene kırığı meydana gelmiştir. Operasyon öncesi hastanın doğru görüntüleme tekniklerinin kullanılması ile doğru değerlendirilmesi ve yüksek risk grubunda bulunan hastaların tespit edilerek, uygun tedavi planlaması yapılması komplikasyon riskini azaltmak için önem taşımaktadırÖğe OTOJEN DİŞ KEMİK GREFTİNİN BİYOLOJİK ÖZELLİKLERİ VE KLİNİK KULLANIMI(2020) Işık, Gözde; Günbay, Tayfun; Koyuncu, Banu Özveri; Becerik, Sema ÇınarKemik dokunun tamiri ve yenilenmesinde, allogreft, ksenogreft ve sentetik kemik greftlerinin eksikliklerinin üstesinden gelebilecek ve otojen kemik greftlerine benzer kemik rejenerasyon kapasitesine sahip yeni materyaller geliştirmek için çalışmalar devam etmektedir. Otojen diş kemik greftleri, fiziksel ve biyolojik yapısı kemik doku ile benzer olan bir materyaldir. Bu greft, inorganik ve organik olmak üzere iki bileşene sahiptir. Organik yapı içerisinde yer alan kemik morfogenetik proteinleri, kollajen ve kollajen olmayan proteinler ile inorganik yapının oluşumunda bir iskelet görevi görür. İnorganik yapının büyük bir yüzdesini oluşturan hidroksiapatit kristalleri dokuya dayanıklılık kazandırır veorganik yapı ile birlikte yeni kemik doku oluşumunu sağlar. Bu derleme, geleneksel kemik greft materyallerine göre daha iyi bir alternatif olarak hizmet edebileceği düşünülen otojen dişkemik greftleri hakkında bilgi sunmaktadır.Öğe Posterior çift taraflı diş eksikliğinde CAD-CAM yöntemi ile hazırlanmış cerrahi rehberlerle uygulanan implant yerleştirilmesinin tedavi başarısına etkisinin değerlendirilmesi(Ege Üniversitesi, 2015) Özden, Meltem; Çömlekoğlu, Erhan; Çömlekoğlu, Mine; Günbay, TayfunSurgi-guide, bilgisayar rehberli implantoloji, dental implant.;Surgi-guide,guided implant surgery, dental implant.;Teknolojik gelişmeler ile dental implant tedavisine karşı yaklaşım gün geçtikçe değişmektedir. CAD-CAM teknolojisi ile üretilen cerrahi kılavuzlar BT taramaları ile birlikte cerrahi işlem öncesi tedavi planlamasını geliştirmiş olup, temel biyomekanik prensipler göz önünde bulundurularak klinisyenin hem fonksiyonel hem estetik ihtiyaçlarını gidermiştir. Azaltılmış radyasyon oranı ve maliyeti ile birlikte DVT kullanımı da preoperatif implant planlamasında populer hale gelmiştir. Bununla birlikte; bilgisayar rehberli cerrahi kılavuzlar ile yapılan implant cerrahisi daha öngörülebilir ve minimal invaziv bir yöntem olmasına rağmen implant cerrahisinde yeni bir teknoloji olmasından dolayı performansı ciddi bir şekilde değerlendirilmelidir. Yakın zamanda yayınlanan in vivo ve in vitro çalışmalar dental implantolojide kullanılan farklı bilgisayar rehberli cerrahi sistemler arasında anlamlı bir farklılık olmadığını belirtmişlerdir. Çalışmalar genellikle bilgisayar rehberli cerrahi sistemlerin doğruluğunu değerlendirmek için yapılmıştır; sadece birkaç çalışma bu sistemleri konvansiyonel cerrahi methodla karşılaştırarak cerrahi kılavuzların etkinliğini değerlendirmiştir. Bu sebeple, bu çalışmanın amacı, her iki yöntemin doğruluğu, operasyon süresi, postoperatif ağrı açısından karşılaştırarak, bilgisayar rehberli cerrahi kılavuzların tedavi başarısına etkisini değerlendirmektir. Çalışmanın sınırlamaları göz önünde bulundurulmak koşuluyla; bu çalışma bilgisayar rehberli cerrahi kılavuz kullanımı ile hassas ve hatasız bir şekilde öngörülebilir sonuçlara yakın sonuçlar elde edildiğini ancak birçok vakada konvansiyonel yöntemle implant yerleştirilmesinin hassasiyetinin yeterli olduğunu göstermiştir. Çalışmada her iki yöntem ile uygulanan operasyonların süresi ve operasyonlar sonrası ağrı değerleri verilerinin sonucu olarak; bilgisayar rehberli cerrahi kılavuzların geleneksel yönteme göre postoperatif ağrı ve cerrahi sürenin az olması açısından daha üstün olduğu gösterilmiştir.Öğe Survival and Success of implants with Laser-LokMicrochannels: A Retrospective Study of Cases with 5-YearFollow-Up(2021) Günbay, Tayfun; Sezer, Bahar; Çömlekoğlu, Erhan; Çalış, Aylin Sipahi; Koyuncu, Banu ÖzveriPurpose: The use of osseointegrated implants as an endoestal anchorage device to provide support for dental prostheses is a reliableand widely accepted treatment modality. The purpose of this study was to evaluate the long-term clinical performance of a dentalimplant system.Material and Methods: One hundred fifty-five consecutive patients (71 men, 84 women), aged between 18 and 72 years (mean: 54years) participated in this study. A total of 500 implants (internal; BioHorizons, Birmingham, AL, USA) were inserted. The cases wereexamined retrospectively in order to evaluate the clinical efficiency of BioHorizons implants placed and to determine the success rateof implant supported prostheses after a 5-year follow-up period. All implants were assessed clinically and radiographically on a yearlybasis. Results: The 5-year cumulative success rates for maxillary and mandibular implants were 98.7% and 99.6%, respectively. Among allexamined implants, 4 failed to osseointegrate before loading, they were surgically removed and were considered as early failures.Failed implants were not associated with any clinical signs of periimplant infection with suppuration. The most common prostheticcomplication was abutment screw loosing.Conclusion: Within the limitations of the observation period and sample number, the present findings confirmed sufficient success andsurvival rates for the implants placed in mandible as well as implants placed in the maxilla after a 5-year period.Öğe Trombosit konsantrelerinin yumuşak doku iyileşmesi üzerine etkisinin değerlendirilmesi: Retrospektif çalışma(2020) Işık, Gözde; Yüce, Meltem Özden; Özgül, Semiha; Günbay, Sevtap; Günbay, TayfunAmaç: Bu retrospektifçalışmanınamacı, lökosit ve trombositten zengin fibrin (L-TZF) ile konsantre büyüme faktörünün (KBF) yumuşak doku iyileşmesi üzerine etkisinikarşılaştırmaktır.Yöntem: Çalışmada, cerrahi işlemlerinde L-TZF ve KBF kullanılan 120 hastanın verileri incelenmiştir. Hastalar, yönlendirilmiş kemik rejenerasyonu (YKR),diş çekimi (DÇ) ve yumuşak doku cerrahileri (YDC) olmak üzere üç çalışma grubuna ayrılmıştır. Her bir grup,kullanılantrombosit konsantresi, yarakenarlarındaaçılma ve enflamasyon yönünden değerlendirilmiştir.Bulgular: Toplamda 104 hasta değerlendirmeye alınmıştır. Çalışma gruplarında, yara kenarlarında açılma ve enflamasyon bulguları düşük oranda gözlenmiştir ve L-TZF ile KBF kullanımı arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamıştır. Çalışma gruplarında yara kenarlarında açılma değerlendirildiğinde, DÇ grubundaki değişim, her iki trombosit konsantresi için istatistiksel olarak anlamlıdır (L-TZF: x2 (2)= 12; p=0,002; KBF: x2 (2)= 6; p=0,05).Sonuç:Çalışmamızda, KBF fibrin materyalininyumuşak doku iyileşmesi üzerinde L-TZF kadar etkiliolduğugözlenmiştir. Cerrahi işlemi gerçekleştiren hekimin deneyimi ve hastanın ağız hijyeni konusunda yeterliliği klinik sonuçları etkileyen faktörlerdir. Bu nedenle, farklı trombosit konsantrelerinin yumuşak doku iyileşmesi üzerine etkisini değerlendirecek kontrollü klinik çalışmalara ihtiyaç vardır.Öğe Trombosit konsantrelerinin yumuşak doku iyileşmesi üzerine etkisinin değerlendirilmesi: Retrospektif çalışma(2020) Işık, Gözde; Günbay, Tayfun; Yüce, Meltem Özden; Özgül, Semiha; Günbay, SevtapAmaç: Bu retrospektifçalışmanınamacı, lökosit ve trombositten zengin fibrin (L-TZF) ilekonsantre büyüme faktörünün (KBF) yumuşak doku iyileşmesi üzerine etkisinikarşılaştırmaktır.Yöntem: Çalışmada, cerrahi işlemlerinde L-TZF ve KBF kullanılan 120 hastanın verileri incelenmiştir. Hastalar, yönlendirilmiş kemik rejenerasyonu (YKR),diş çekimi (DÇ) ve yumuşak doku cerrahileri (YDC) olmak üzere üç çalışma grubuna ayrılmıştır. Her birgrup,kullanılantrombosit konsantresi, yarakenarlarındaaçılma ve enflamasyon yönünden değerlendirilmiştir.Bulgular: Toplamda 104 hasta değerlendirmeye alınmıştır. Çalışma gruplarında, yara kenarlarında açılma ve enflamasyon bulguları düşük oranda gözlenmiştir ve L-TZF ile KBF kullanımı arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmamıştır. Çalışma gruplarında yara kenarlarında açılma değerlendirildiğinde, DÇ grubundaki değişim, her iki trombosit konsantresi için istatistiksel olarak anlamlıdır (L-TZF: x2 (2)= 12; p=0,002; KBF: x2 (2)= 6; p=0,05).Sonuç:Çalışmamızda, KBF fibrin materyalininyumuşak doku iyileşmesi üzerinde L-TZF kadar etkiliolduğugözlenmiştir. Cerrahi işlemi gerçekleştiren hekimin deneyimi ve hastanın ağız hijyeni konusunda yeterliliği klinik sonuçları etkileyen faktörlerdir. Bu nedenle, farklı trombosit konsantrelerinin yumuşak doku iyileşmesi üzerine etkisini değerlendirecek kontrollü klinik çalışmalara ihtiyaç vardır.Öğe Yeni bir submental distraktör tipinin imalatı ve biyomekanik test sonuçları(Ege Üniversitesi, 2012) Efeoğlu, Candan; Akay, M. Cemal; Çelen, Serap; Günbay, TayfunGenioplasi, distraksiyon osteogenezisi, submental distraktör, biyomekanik testler.;Genioplasti, çene ucu yüksekliginin azaltılması, osteotomi ile çene konturlarının düzeltilmesi ve implantlarla çene ucu ogmentasyonu gibi tekniklerin uygulanmasıyla çene ucunun estetik görüntüsünü arttıran bir cerrahi operasyondur. Literatürde genellikle tek asamalı islemle yapılan birçok genioplasti teknigi tanımlanmıstır ancak son yıllarda distraksiyon osteogenezis teknigi de uygulanmaktadır. Kemik defektlerinin rekonstrüksiyonunda uygulanan distraksiyon osteogenezisinin bilim dünyasındaki önemi giderek artmaktadır. Bu çalısmada, mikrognatiyi düzeltmek için yeni bir submental distraktör dizayn ettik ve apareyin biyomekanik özelliklerini test ettik.;Genioplasty, distraction osteogenesis, submental distractor, biomechanic tests.