Yazar "Enis Yetkin" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 5 / 5
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Melatonin tirotoksikozlu sıçanlarda nitrik oksit yanıtını baskılar(2008) Zafer Önen; Özer Makay; Gökhan İçöz; Gökhan Özgen; Çiğdem Yenisey; Nilüfer Genç Şimşek; Mahir Akyıldız; Enis YetkinAmaç: Nitrik oksitin deneysel hipertiroidizmdeki rolünü ve melatoninin nitrik oksit yanıtına etkisini araştırmak. Durum Değerlendirilmesi: Hipertiroidizm, serbest oksijen radikali üretimine, serbest oksijen radikalleri de hücrede hasara neden olmaktadır. Metabolizma düzenlenmesinde etkin rol oynayan bir hormon olan melatonin, direkt antioksidan etkisiyle nitrik oksit (NO) gibi oksidatif strese yol açan serbest radikallerin biyomoleküller üzerindeki zararlı etkilerini önler. Gereç ve Yöntem: Çalışmada 30 adet Wistar Albino dişi sıçan üç grup olarak randomize edildi. Grup A'ya (negatif kontrol grubu) intraperitoneal serum fizyolojik; Grup B'ye (pozitif kontrol grubu) intraperitoneal 0,2 mg/kg/gün L-tiroksin ve Grup C'ye (tedavi grubu) intraperitoneal 0,2 mg/kg/gün L-tiroksinin ile birlikte intraperitoneal 3 mg/kg/gün melatonin uygulandı. Üçüncü hafta sonunda, tüm sıçanlar dekapite edilerek serum, karaciğer ve kalp dokularından örneklemeler yapıldı. Biyokimyasal olarak kan ve dokuda serbest T3 (FT3), serbest T4 (FT4), tiroid stimulan hormon (TSH) ve NO düzeyleri araştırıldı. Bulgular: Kan FT3 düzeyi açısından, Grup A ve B ile Grup B ve C arasında, istatistiksel olarak anlamlı fark izlendi (p<0.001 ve p=0.004, sırasıyla). Grup A ve B ile Grup A ve C arasında, kan FT4 düzeyleri açısından istatistiksel olarak anlamlı fark izlendi (p<0.001 ve p=0.02, sırasıyla). Median değerleri sırasıyla 5,93 ?M/L; 48,41 ?M/L ve 42,69 ?M/L olan kan NO düzeyleri de gruplar arasında anlamlı fark gösterdi (p<0.001). Kalp NO median değerilerine bakıldığında, B grubunda A grubu ile aynı (1,74 µmol/g'a karşın 1,74 µmol/g) olduğu ve bu değerin C grubunda baskılandığı (1,25 µmol/g), ancak bu yanıtın istatistiksel olarak anlamlı olmadığı görüldü (p=0,05). Karaciğer NO düzeyleri arasındaki fark ise, Grup A ve B arasında anlamlı bulunurken (p<0.001) Grup B ve C arasında anlamlı değildi (0,30 µmol/g; 0,46 µmol/g ve 0,41 µmol/g, sırasıyla). Sonuç: Bu çalışmanın, melatoninin değişik dozlarda ve/veya zaman aralıklarında uygulanımıyla yapılacak çalışmalarla doğrulanması ve desteklenmesi halinde; birçok klinik alanda kullanıma girdiği bildirilen melatonin ile hipertiroidizm gibi tüm sistemleri etkileyen patolojilerle savaşımda, yeni açılımlar sağlanabileceği inancındayız.Öğe Retrosternal guatrlara cerrahi yaklaşım(1998) Gökhan İçöz; Özer İlkgül; Mahir Akyıldız; Enis YetkinEge Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi AD'nda; Ocak 1993-Aralık 1997 tarihleri arasında öpere edilen 39 retrosternal guatrlı olgu retrospektif olarak incelendi. Olguların 23'ü kadın, 16'sı erkek iken ortalama yaş; 56 idi. Tanı yöntemi olarak kullanılan konvansiyonel akciğer grafileri ile % 61 oranında tanıya ulaşıldı. Sadece yedi olguda tanı intraoperatif olarak kondu. Olguların 36'sına subtotal tiroidektomi, 2'sine total tiroidektomi, l'ine lo-bektomi uygulandı. Sadece iki olguya sternotomi yapıldı. Sternotomi yapılan bir olguda pnömotoraks ve perikard. yaralanması gelişti. Toplam iki olguda patoloji malin geldi. Retrosternal guatrlarda cerrahi tedavi düşük morbidité ve mortalité nedeniyle tek tedavi seçeneğidir. Cerrahi girişimin öncelikle boyun insizyonu ile yapılması, gereken vakalarda sternotomi uygulanmasının güvenilir bir yöntem olduğunu düşünmekteyiz.Öğe Tiroid hemiagenezisi: Görüntüleme yöntemleri bizi yanıltabilir mi?(2006) Gökhan Ünsal; Özer Makay; Özgür Kırdök; Gçkhan İçöz; Mahir Akyıldız; Enis YetkinTiroid hemiagenezisi, tiroid dokusunun embriyonik gelişimi sırasında oluşan defekt sonucu görülen ve oldukça nadir rastlanan bir tiroid patolojisidir. Literatürde, günümüze dek yaklaşık 260 tiroid hemiagenezisi olgusu rapor edildi. Tiroid hemiagenezisi, genellikle tiroid hormon bozukluğu nedeniyle tetkik edilirken tesadüfen saptanmaktadır. Hemiagenezinin tanısı, sıklıkla tetkik sırasında görüntüleme yöntemleri eşliğinde konulmaktadır. Bu sunumda preoperatif dönemde sintigrafik olarak ortaya konamayan bir tiroid hemiagenezisi olgusu sunulmaktadır. Tiroid agenezisi çok ender görülse de, cerrahi tedavi kararını değiştirebilecek yanılgıların önüne geçebilmek amacıyla her bir görüntüleme yönteminin aralarında multidisipliner bir anlayış içerisinde değerlendirilmesi gerektiği düşüncesindeyiz.Öğe Total, totale yakın ve subtotal tiroidektomi - Hangi durumda hangi yöntem uygulanmalı?(2006) Özer Makay; Gökhan İçöz; Mahir Akyıldız; Enis YetkinThe optimal extent of thyroidectomy for different thyroid diseases with surgical indications is controversial. Since the risk of reccurence for benign and malignant disease is a major consequence, more aggressive surgical management is believed to be warranted. Although there seems to be a strong selection bias in favor of the use of near-total and total thyroidectomy, more conservative approaches like subtotal or partial thyroidectomy have also been suggested for both benign / malignant conditions. ‘Which procedure, in which case’ has been a matter of debate. This debate is likely to continue. Advantages, disadvantages and the benefit-risk ratio have to be outweighed carefully. Herein, our objective was to find out the current place of the changing concepts of the extent of thyroidectomy in patients undergoing thyroid surgery.Öğe Troid kanserinde değişim süreci:1995'den 2006'ya(2007) Özer Makay; Tayfun Yoldaş; Gökhan İçöz; Mahir Akyıldız; Enis YetkinAmaç: Bu çalışma ile tiroid kanser patolojisinde ve evresinde bir değişim sürecinin olup olmadığını ortaya koymayı amaçladık. Durum değerlendirilmesi: Tiroid kanseri görülme sıklığı, geçmiş yıllara oranla değişiklik göstermektedir ve bu değişimi etkileyen birçok neden ileri sürülmektedir. İyot profilaksisi, radyasyon ve beslenme gibi etkenlerin tiroid kanseri histolojik tipinde ve evresinde değişime neden olduğunu ifade eden birçok çalışma mevcuttur. Yöntem: Aralık 1995 - Aralık 2005 tarihleri arasında, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı'nda tiroid kanseri nedeniyle tedavi edilen toplam 321 olgu iki farklı zaman diliminde (Dönem I = 174 olgu, Aralık 1995 - Aralık 2001 ve Dönem II = 147 olgu, Ocak 2002 - Aralık 2005) geriye dönük olarak incelendi. Bulgular: Kanser sıklığının zamanla anlamlı olarak arttığı görüldü (%11.6'ya karşın %20.7 ve p<0.05).Tümör histopatolojisi açısından papiller, folliküler, medüller, anaplastik ve papiller mikrokarsinomlar araştırıldığında; sırasıyla Dönem I'de bu oranlar: %58.5, %16, %7, %3 ve %15.5 iken; Dönem II'de %66.3, %2.7, %4.7, %2 ve %18.3 olarak izlendi. Papiller kanser oranındaki artışa rağmen aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmazken, folliküler kanser oranındaki azalma anlamlı idi (p<0.05). Bununla birlikte, hastalar DeGroot tümör evresi açısından irdelendiğinde, Dönem II'de Evre 1 ve 2'deki hasta oranlarının artarken (p>0.05) Evre 3'te azaldığı izlendi (p<0.05). Sonuç: Birtakım etkenlerin tiroid kanser histopatolojisini ve evresini değişime uğrattığı gerçektir. Bu çalışmada hem tiroid patolojisinde hem de kanser evresinde ortaya konan değişimin iyot profilaksisi ile ilişkilendirilmesi için öncelikle ülkemizdeki iyot profilaksisinin yeterliliği irdelenmeli ve toplumsal idrar iyot ölçümleri gerçekleştirilmelidir.