Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Emin Karaca" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 5 / 5
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Comparison of CD38, ZAP70 and hTERT Expression with Known Prognostic Markers in Patients with Chronic Lymphocytic Leukemia During Five-Year Follow- up Period
    (2014) Filiz Vural; Emin Karaca; Nur Soyer; Cumhur Gunduz; Fahri Sahın; Buket Kosova; Guray Saydam; Seckin Cagırgan; Murat Tombuloglu; Ferda Ozkınay; Ozgur Cogulu
    Kronik Lenfositik Lösemi (KLL), eriskinlerde en sık görülen lösemidir. KLL hastalarında, son zamanlarda CD38 ZAP70 ve hTERT etkinliğinin değerlendirilmesi ve prognozun yanında evreleme ve lenfosit ikileme zamanı ile iliskisinin belirlenebilmesi için çalısmalar yapılmaktadır. KLL hastalarında prognozun değerlendirilmesi için yapılan çalısmalarda tutarsız sonuçların olduğu görülmektedir. Bu çalısmada KLL hastalarında CD38 ZAP70 ve hTERT değerleri birbirleriyle ve bilinen prognostik faktörler arasında karsılastırma yapılarak değerlendirildi. Çalısmaya dâhil edilen 30 KLL hastası ilk tanıdan sonra 5 yıl boyunca takip edildi. KLL hastaları ve kontrol olguları ortalama hTERT değeri sırasıyla 1.00±1.31 ve 3.89±3.58 idi (p< 0.05). Ortalama CD38 ve ZAP70 değerleri sırasıyla 6.20±7.60 ve 5.51±5.67 olarak saptandı. CD38 ZAP70 ve hTERT aktiviteleri arasında anlamlı bir iliski saptanmadı. Bu parametrelerle, Rai evrelemesi, periferik lenfosit değerleri, yas, cinsiyet, beta-2 mikroglobulin (B2M) ve tedaviye cevap gibi bilinen prognostik faktörler arasında istatiksel olarak anlamlı bir fark saptanmadı. KLL hastalarında 5 yıllık ortalama sağ kalım süresi %96.7 olarak saptandı. Daha büyük, takip süreleri daha uzun hasta grupları ile ileri çalısmaların yapılmasının uygun olacağı düsünülmüstür.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    The effect of interleukin-10 gene promoter polymorphisms on early-onset coronary artery disease
    (2011) Emin Karaca; Meral Kayıkçıoğlu; Hüseyin Onay; Cumhur Gündüz; Ferda Özkınay
    Amaç: Bu çalışmada, koroner kalp hastalığı (KKH) ve interlökin-10 (IL-10) -1082 G/A ve -592C/A promotor polimorfizmleri arasındaki ilişkinin değerlendirilmesi hedeflenmiştir. Yöntemler: Enine-kesitli gözlemsel olarak tasarlanan bu çalışmada, koroner kalp hastalığı tanısı alan 86 hasta (ortalama yaş 43.36±4.930 yıl) KKH ve 88 sağlıklı kontrolde (ortalama yaş 47.07±8.135 yıl) interlökin-10 (IL-10) -1082 G/A ve -592C/A promotor polimorfizmleri RFLP ve jel elektroforezi yöntemi ile çalışılmıştır. KKH ve kontrol grubu arasındaki polimorfizmlerin genotip dağılımları Ki-kare analizi ile değerlendirilmiştir. Bulgular: Hasta (GG:%38.3; GA:%51.1; AA:%10.6) ve kontrol (GG:%43.1; GC:%43.1; CC:%13.8) (p=0.57) grupları arasında IL-10, -1082 G/A polimorfizmi genotip dağılımları arasında bir fark saptanmadı. Aynı polimorfizm allel sıklığı açısından değerlendirildiğinde A alleli sıklığı hasta grubunda %36.6, kontrol grubunda %35.3 olması nedeniyle belirgin bir fark görülmedi. IL-10 -592C/A polimorfizmi hem allel, hem de genotip frekansları değerlendirildiğinde hasta ve kontrol grupları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farka rastlanmadı. Polimorfizmlere özgü allel ve genotip frekansları ve haplotipler ile anjiyografik ve klinik bulgular arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmadı. Genç KKH olan (<45 yaş), hastaların yaş uyumlu kontrolleri ile yapılan karşılaştırmada IL-10 -592C/A polimorfizmi allel sıklığı (OR=2.00 % GA=0.9434-4.2579) açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmıştır. Sonuç: Bu çalışma IL-10-592 C/A polimorfizminin genç KKH’na yatkınlıkta bir rolünün olabileceğini düşündürtmektedir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Mental retardasyon ve kromozomlarda subtelomerik bölge
    (2006) Özgür Çoğulu; Emin Karaca; Ferda Özkınay
    Mental retardasyon toplumun yaklaşık olarak %3’ünü etkiler. Olguların yaklaşık olarak 1/3’ünde tanı konulabilmektedir. Orta-ağır mental retarde olguların % 40’ında ve hafif mental retarde olguların %70’inde bu duruma yol açan neden bilinmemektedir. Standart kromozom incelemesi ile 3 Mb’dan daha büyük DNA kayıpları, kazanımları veya yer değişiklikleri tespit edilebilmektedir. Floresan in situ hibridizasyon (FISH) yöntemiyle DNA probları kullanarak 2-3 Mb’dan daha küçük kromozom anomalileri tespit edilebilir. Subtelomerik bölge kromozomları n telomer adı verilen uç kısımlarının hemen altında yer alan bölümdür. FISH ile yapılan incelemelerde idiopatik mental retarde olguların önemli bir kısmından (%2.2-%23) subtelomerik bölge anomalilerinin sorumlu olabileceği bildirilmiştir. Bu makalede mental retardasyon nedenleri ve nedeni bilinmeyen mental retarde olgularda kromozomların subtelomerik bölgesiyle ilgili yapılan çalışmalar tartışılmıştır.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Molecular evaluation of t(14;18)(bcl-2/IgH) translocation in follicular lymphoma at diagnosis using paraffin-embedded tissue sections
    (2012) Nur Selvi; Buket Kosova; Mine Hekimgil; Cumhur Gündüz; Burçin Kaymaz Tezcanlı; Emin Karaca; Saydam, Güray; Murat Tombuloğlu; Filiz Büyükkeçeci; Seçkin Çağırgan; Yeşim Ertan; Nejat Topçuoğlu
    Amaç: Foliküler lenfoma, lenfomalarda sıklıkla görülür ve hastaların %80 inden fazlası t(14;18) (q32;q21) translokasyonu ile karekterizedir. Bu çalışmada; 32 adet parafine gömülü doku örneğinde t(14;18) translokasyonunun tespiti için MBR ve mcr pozitifliği değerlendirildi. Gereç ve Yöntemler: MBR kırılma noktası LightCycler t(14;18) Quantification Kit (MBR) ile gerçek zamanlı PCR, multiplex PCR, and semi-nested PCR yöntemleri kullanılarak araştırıldı. mcr kırılma bölgesi spesifik primerler kullanılarak; Fast Start DNA Master SYBR Green I kiti kullanılarak gerçek-zamanlı bir cihazı olan LightCycler’ da değerlendirildi. t(14;18) (q32;q21) translokasyonunun floresans in situ hibridizasyon (FISH) yöntemi ile tespit edilebilmesi için; parafine-gömülü doku örneklerinden nükleus izolasyonu yapıldı ve örnekler IgH/bcl-2 dual color,dual fusion translokasyon probu ile inkübe edildi. Bulgular: B5- Formalin ile fikse edilen parafine-gömülü 12 adet doku örneğinde DNA ve nükleus izolasyonununda sırasıyla % 42 ve % 33 başarı elde edilirken, formalinle fikse edilen 20 adet doku örneğinde bu başarı sırasıyla % 95 ve % 60 e kadar yükselmiştir. DNA izolasyonu başarılı olan 24 adet parafine-gömülü doku örneğinde; MBR pozitifliği % 82.14 başarı gösterirken, multipleks PCR sonuçlarına göre başarı oranı % 53.57 ve gerçek-zamanlı PCR ile % 28.57 olarak bulunmuştur.MBR negatif örneklerde mcr yeniden düzenlenmesi çalışılmış pozitif sonuç elde edilmemiştir. Nukleus izolasyonu başarılı olan 16 örneğin 15 inde (% 93.75) t(14;18) (q32;21) translokasyonu FISH yöntemi ile pozitif olarak bulunmuştur. Sonuç: Sonuç olarak semi nested PCR ve FISH yöntemleri tümörün genetik karekterizasyonunun aydınlatılması için kullanılabilecek iki fonksiyonel moleküler metoddur. Bu nedenle FISH ve PCR yöntemlerinin birbirini tamamladığı ve t(14;18) translokasyonunun tespitinde oldukça önemli birer parametre olduğu düşünülmektedir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Pediatrik Cerrahide Sık Karşılaşılan Konjenital Anomalilere Genetik Yaklaşım
    (2013) Asude Durmaz; Burak Durmaz; Emin Karaca; Orkan Ergün; Özgür Çoğulu
    Konjenital anomaliler, tüm doğumların %3-4’ünde görülen, perinatal mortalite ve morbidite nedeni olan önemli gelişimsel defektlerdir. Sıklıkla yenidoğan dönemi ve sonrasında bu anomalilerden biri veya daha fazlasının saptanması durumunda, öncelikle bunların sınıflandırılarak olası tedavi seçeneklerini hızlı bir biçimde gözden geçirmek gerekir. Bu aşamada Pediatrik Cerrahi Anabilim Dalı çoğu zaman devreye girmekte ve bu anomalilerin düzeltilmesine katkıda bulunmaktadır. Genetik servisleri ise bu gibi olgularda dismorfolojik muayene ile olası bir genetik sendromun tanımlanmasının yanısıra özellikle daha sonra olacak gebeliklerdeki risklerin belirtildiği genetik danışmanlık sürecinde aileler için büyük öneme sahiptir. Bu derlemede, Pediatrik Cerrahi alanında sık karşılaşılan konjenital anomaliler ve bunların genetik temelleri, tanı, tedavi ve prognoz açısından yeni yaklaşımların güncel literatür bilgileriyle sistematik bir şekilde sunulması amaçlanmıştır.

| Ege Üniversitesi | Kütüphane | Açık Erişim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Ege Üniversitesi Rektörlüğü Gençlik Caddesi No : 12 35040 Bornova - İZMİR, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim