Yazar "Burçak Karaca" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 3 / 3
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Rektal skuamöz hücreli karsinom: Bir olgu sunumu ve literatürün gözden geçirilmesi(2008) Yüksel Küçükzeybek; Gürbüz Görümlü; Ercüment Cengiz; Burçak Karaca; Çiğdem Erten; M.Kemal Gül; Fatih Tekin; A. Can Kazandı; Bülent KarabulutKolorektal skuamöz hücreli karsinom oldukça nadir bir tümördür. Kolorektal kanserlerin %0.01-0.025’ini oluşturmaktadır. Ellibeş yaşında rektal kanama şikayeti nedeniyle dış merkezde rektosigmoidoskopi tetkiki yapılan olguda rektumda ülserovejetan kitle saptanarak biopsi alındı. Histopatolojik inceleme sonrasında epidermoid karsinom tanısı alan hastanın bilgisayarlı tomografi tetkikleri sonrasında karaciğer içinde çeşitli segmentlerde hipodens nodüler lezyonlar saptandı. Tekrar rektosigmoidoskopi yapılan hastada rektumda 7-10 cm’ler arasında ülserovejetan kitle saptanarak biyopsi alındı. Histopatolojik inceleme sonrasında skuamöz hücreli karsinom tanısı koyuldu. Ağrı şikayeti olan olguya palyatif amaçlı radyoterapi uygulandı. Sonrasında bilinen standart kemoterapi rejimi olmaması nedeniyle urasil-tegafur ve karboplatin kombinasyonu uygulandı. Üç siklus kemoterapi sonrasında radyolojik değerlendirmede stabil hastalık klinik değerlendirmede genel durumunda düzelme saptanması nedeniyle kemoterapiye devam edilmesi planlandı. Altı siklus kemoterapi sonrasında radyolojik değerlendirme ile progresif hastalık saptandı. Kemoterapi durduruldu. Rektumun primer skuamöz hücreli karsinomunun nadir görülmesi, metastatik hastalıkta standart bir kemoterapi rejimi bulunmaması nedeniyle sunulması planlanmıştır.Öğe Renal hücreli karsinom, tiroid ve parotis bezi metastazı: Bir olgu sunumu ve literatürün gözden geçirilmesi(2007) Yüksel Küçükzeybek; Gürbüz Görümlü; Ercüment Cengiz; Burçak Karaca; Çiğdem Erten; M.Kemal Gül; Yeşim Ertan; Bülent KarabulutRenal hücreli karsinom bütün kanserlerin % 2 sini oluşturur. Renal hücreli karsinom tanılı olgularda beklenmedik organ ve doku metastazları saptanabilmektedir. Von Hippel Lindau hastalığı tanısı olanlarda renal hücreli karsinom tanısı konulabilmektedir. Literaütür değerlendirildiğinde, tiroid ve parotis metastazı birlikteliği saptanmamıştır. Bu olgu sunumunda, klinik olarak Von Hippel Lindau hastalığı tanısı düşünülen bilateral renal hücreli karsinom tanısı alan ve tiroid ve parotis bezi metastazı birlikteliği olan olgu sunulmuşturÖğe Türk meme kanseri hastalarında kanserli ve normal meme dokusu örneklerinde FGFR2 gen polimorfizminin belirlenmesi(2011) Aslı Kısım; Burçak Karaca; Harika Atmaca; Duygu Ünüvar Purcu; Selim Uzunoğlu; Rüçhan UsluAmaç: Bu çalışmada amaç, Türk meme kanserli kadın hastaların (n=48) normal ve kanserli dokularını, FGFR2 geninin 2 nolu intronundaki rs2981582 polimorfizmi açısından taramak ve bu polimorfik dağılışın hastaların klinikopatolojik bulgularıyla olası ilişkisini saptamaktır. Yöntem ve Gereçler: Çalışmada, 2008-2009 yılları arasında Ege Üniversitesi Genel Cerrahi bölümünde ameliyat edilen 48 meme kanseri hastasından alınan normal ve kanserli dokular kullanıldı. Doku örneklerinden, High Pure PCR Product purification kiti (Roche, Mannheim, Germany) kullanılarak DNA izolasyonu gerçekleştirildi. FGFR2 geninin 2 nolu intronundaki rs2981582 TNP’nin belirlenmesi için hastaların DNA’sı LightCycler 480 cihazında Hibridizasyon prob sistemi kullanılarak genotiplendi. İzole edilen DNA’lar high-resolution melting (HRM) analizi ile çalışıldı. Hastalara ait klinikopatolojik veriler de hasta dosyalarından özetlendi. Bulgular: Yapılan analiz sonucunda, 48 hastanın genotip dağılımı CC (wildtype), CT (heterozigot) ve TT (polimorfik) genotipleri için sırasıyla, %43,8 (n=21), %41,6 (n=20) ve %14,6 (n=7) olarak bulundu. Hastaların normal ve kanserli dokuları arasında genotipik farklılık gözlenmedi (p>0,05). FGFR2 polimorfizmi olan 7 hastanın (TT genotipi) östrojen reseptörü ekspresyon durumlarına bakıldığında tamamının immunohistokimyasal açıdan kuvvetli bir ekspresyon paterni gösterdiği ve tamamının luminal benzeri alt tipte yer aldığı görüldü. Aksiller metastatik lenf nodu tutulumu açısından ise ortalamalar karşılaştırıldığında wild-type genotipteki (CC) hastalarda polimorfik (TT) gruptaki hastalara kıyasla aksiller metastazlar daha fazla saptanmıştır (U=36,5, p=0,043). Sonuç: Bu çalışma Türk meme kanseri hastalarında, FGFR2 gen polimorfizminin araştırıldığı ilk çalışmadır. Genel olarak daha iyi prognostik özelliklere sahip olduğu bilinen luminal benzeri alt tip ile FGFR2 polimorfizmi arasındaki bağlantının daha ayrıntılı çalışılması meme kanseri tanısal/ tedavisel bilgiler sağlayacaktır.