Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "İz, Sultan Gülçe" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 8 / 8
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    BİTKİLERDE 3D TEKNOLOJİSİ UYGULAMALARINA GENEL BAKIŞ: FENOMİK, ROBOTİK SİSTEMLER İLE HARİTALANDIRMA, MİMARİ TASARIMLAR, BİTKİ VE HAYVAN DOKU KÜLTÜRÜ YAKLAŞIMLARI
    (2018) Güler, Begüm; Metiner, Pelin Sağlam; İz, Sultan Gülçe
    İki boyutlu çalışmaların karmaşık bitkisel formlar hakkında yetersiz kalması ve gelişen teknolojilerin daha ayrıntılı veriler toplanmasına izin vermesi, araştırmacıları yeni alternatifler arama yoluna itmiştir. Bitki biyoteknolojisi ile ilgili gelişmeler, son yirmi yılda mikroskobi, yapısal ve fonksiyonel bitki modellemeleri, fenotiplendirme ve genomik çalışmaları gibi teknolojilerdeki ilerlemelere bağlı olarak hızlı bir şekilde değişim göstermiştir. Özellikle “fenomik” adı verilen ve fenotiplendirme ile bitkilerin incelendiği çalışmalar, araştırıcıların ilgisini çeken son yılların popüler konularından biri durumundadır. Günümüzde tarımsal alanda gerçekleştirilen bilimsel araştırmalar ve üretim teknikleri, dijital ve görsel olarak daha yüksek kararlılıkta gerçekleştirilir hale gelmiştir. Robot ve sensör sistemlerindeki hızlı gelişmeler; tarımsal araştırmalarla bir araya gelerek tarımsal biyoteknolojide yeni ufuklar açmış, birçok araştırmacı için mükemmel bir model olan bitki mimarisinin ve hatta bitkisel dokuların da belirlenmesi sağlanmıştır. Üç boyutlu biyoteknoloji, tarımsal araştırmalarda fenotiplendirme çalışmalarının yanı sıra, robotik sistemlerle algılama ve haritalandırma alanlarında da sıklıkla kullanılmaktadır. Ayrıca bitkilerin 3D yapılarını veren bilgisayar algoritmaları aracılığıyla mimari tasarımlar yapılabildiği gibi, çeşitli ürün ve sanat eserleri de üretilmektedir. Bitkisel dokuların yapı ve fonksiyonlarının belirlenmesi ve bitki doku kültürü tekniklerinde yeni kültür sistemlerinin geliştirilmesi için 3D baskılama teknolojisinden yararlanılması önemli bir yaklaşım haline gelmeye başlamıştır. Son zamanlarda, hayvan doku mühendisliğindeki mikro benzerliklerden dolayı, bitki formlarının ve bitkilerden elde edilen çeşitli ürünlerin doku iskelesi üretiminde kullanım potansiyelleri araştırılmaktadır. Çoğunlukla hayvan hücre kültürü tekniklerinde kullanılan mikroakışkan sistemler, bitkisel hücrelerle ilişkili araştırmalarda da yoğun şekilde ele alınmaktadır. Bahsedilen tüm bu teknikler ile elde edilen veriler, tarımda zararlılarla mücadeleden, tıpta yapay organların tasarlanmasına, bilgisayar oyunlarının programlanmasından ormancılığa kadar pek çok alanda kullanılmaktadır. Bu makalede, bitkisel sistemlerde 3D teknolojisi ile gerçekleştirilen çalışmalar özetlenmeye çalışılmıştır.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    BİTKİLERDE 3D TEKNOLOJİSİ UYGULAMALARINA GENEL BAKIŞ: FENOMİK, ROBOTİK SİSTEMLER İLE HARİTALANDIRMA, MİMARİ TASARIMLAR, BİTKİ VE HAYVAN DOKU KÜLTÜRÜ YAKLAŞIMLARI
    (2018) Güler, Begüm; Metiner, Pelin Sağlam; İz, Sultan Gülçe; Gürel, Aynur
    …
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Bitkilerde 3d Teknolojisi Uygulamalarına Genel Bakış: Fenomik, Robotik Sistemler ile Haritalandırma, Mimari Tasarımlar, Bitki ve Hayvan Doku Kültürü Yaklaşımları
    (2018) Güler, Begüm; Metiner, Pelin Sağlam; İz, Sultan Gülçe
    İki boyutlu çalışmaların karmaşık bitkisel formlar hakkında yetersiz kalması ve gelişen teknolojilerin daha ayrıntılı veriler toplanmasına izin vermesi, araştırmacıları yeni alternatifler arama yoluna itmiştir. Bitki biyoteknolojisi ile ilgili gelişmeler, son yirmi yılda mikroskobi, yapısal ve fonksiyonel bitki modellemeleri, fenotiplendirme ve genomik çalışmaları gibi teknolojilerdeki ilerlemelere bağlı olarak hızlı bir şekilde değişim göstermiştir. Özellikle “fenomik” adı verilen ve fenotiplendirme ile bitkilerin incelendiği çalışmalar, araştırıcıların ilgisini çeken son yılların popüler konularından biri durumundadır. Günümüzde tarımsal alanda gerçekleştirilen bilimsel araştırmalar ve üretim teknikleri, dijital ve görsel olarak daha yüksek kararlılıkta gerçekleştirilir hale gelmiştir. Robot ve sensör sistemlerindeki hızlı gelişmeler; tarımsal araştırmalarla bir araya gelerek tarımsal biyoteknolojide yeni ufuklar açmış, birçok araştırmacı için mükemmel bir model olan bitki mimarisinin ve hatta bitkisel dokuların da belirlenmesi sağlanmıştır. Üç boyutlu biyoteknoloji, tarımsal araştırmalarda fenotiplendirme çalışmalarının yanı sıra, robotik sistemlerle algılama ve haritalandırma alanlarında da sıklıkla kullanılmaktadır. Ayrıca bitkilerin 3D yapılarını veren bilgisayar algoritmaları aracılığıyla mimari tasarımlar yapılabildiği gibi, çeşitli ürün ve sanat eserleri de üretilmektedir. Bitkisel dokuların yapı ve fonksiyonlarının belirlenmesi ve bitki doku kültürü tekniklerinde yeni kültür sistemlerinin geliştirilmesi için 3D baskılama teknolojisinden yararlanılması önemli bir yaklaşım haline gelmeye başlamıştır. Son zamanlarda, hayvan doku mühendisliğindeki mikro benzerliklerden dolayı, bitki formlarının ve bitkilerden elde edilen çeşitli ürünlerin doku iskelesi üretiminde kullanım potansiyelleri araştırılmaktadır. Çoğunlukla hayvan hücre kültürü tekniklerinde kullanılan mikroakışkan sistemler, bitkisel hücrelerle ilişkili araştırmalarda da yoğun şekilde ele alınmaktadır. Bahsedilen tüm bu teknikler ile elde edilen veriler, tarımda zararlılarla mücadeleden, tıpta yapay organların tasarlanmasına, bilgisayar oyunlarının programlanmasından ormancılığa kadar pek çok alanda kullanılmaktadır. Bu makalede, bitkisel sistemlerde 3D teknolojisi ile gerçekleştirilen çalışmalar özetlenmeye çalışılmıştır.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Cytoprotective effect of a functional antipollutant blend through reducing B[a] P-induced intracellular oxidative stress and UVA exposure
    (2018) Örs, Gizem; İz, Sultan Gülçe
    Benzo[a]pyrene (B[a]P) is a ubiquitous environmental pollutant that reacts with skin and induces intracellular oxidative stress through reactive oxygen species (ROS) accumulation. The antipollution properties of natural extracts, especially including antioxidants, for inhibiting ROS in cells are gaining importance, in addition to the anticancer effects attributed to them. In this study, a commercial functional antipollutant blend of plant extracts consisting of ellagic acid standardized Punica granatum peel extract, Sambucus nigra fruit extract, Prunus cerasus seed extract, and hydrolyzed wheat protein with high antioxidant properties and UV damage-protective properties attributed to each one was investigated. The cytoprotective effect of this functional antipollutant blend was determined by ROS assay through reducing the level of intracellular ROS induced by B[a]P as an oxidative stress factor in human neonatal keratinocytes and fibroblast cells. In addition, the cytoprotective effect of the functional antipollutant blend after UVA exposure was also determined. It is shown that the oxidative damage induced by B[a]P and UVA, which are the most abundant factors of chemical and physical pollution, would be prevented by the functional antipollutant blend. Thus, it can be concluded that this antipollutant functional blend may offer a promising ingredient for the cosmetic industry’s skincare products.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Cytoprotective effect of a functional antipollutant blend through reducing B[a] P-induced intracellular oxidative stress and UVA exposure
    (2018) Örs, Gizem; İz, Sultan Gülçe
    Benzo[a]pyrene (B[a]P) is a ubiquitous environmental pollutant that reacts with skin and induces intracellular oxidative stress through reactive oxygen species (ROS) accumulation. the antipollution properties of natural extracts, especially including antioxidants, for inhibiting ROS in cells are gaining importance, in addition to the anticancer effects attributed to them. in this study, a commercial functional antipollutant blend of plant extracts consisting of ellagic acid standardized Punica granatum peel extract, Sambucus nigra fruit extract, Prunus cerasus seed extract, and hydrolyzed wheat protein with high antioxidant properties and UV damage-protective properties attributed to each one was investigated. the cytoprotective effect of this functional antipollutant blend was determined by ROS assay through reducing the level of intracellular ROS induced by B[a]P as an oxidative stress factor in human neonatal keratinocytes and fibroblast cells. in addition, the cytoprotective effect of the functional antipollutant blend after UVA exposure was also determined. It is shown that the oxidative damage induced by B[a]P and UVA, which are the most abundant factors of chemical and physical pollution, would be prevented by the functional antipollutant blend. Thus, it can be concluded that this antipollutant functional blend may offer a promising ingredient for the cosmetic industry’s skincare products.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Klorheksidin içeren cam iyonomer siman restoratif materyalinin sitotoksisitesinin, çeşitli klorheksidin içeren dental materyallerle karşılaştırmalı olarak incelenmesi
    (Ege Üniversitesi, 2010) İz, Sultan Gülçe; Deliloğlu Gürhan, İsmet; Eden, Ece; Ertuğrul, Fahinur
    Cytotoxicity, chlorhexidine, mouthrinse, glass ionomer cement.;Diş hekimliğinde kullanılan materyallerin sitotoksisitesinin bilinmesi materyallerin güvenirli kullanılabilirliği açısından önemlidir. Cam iyonomer simanlar pediatrik diş hekimliğinde oldukça fazla kullanım alanı bulan restoratif materyallerdir. Uygulama kolaylığı, restorasyondan salınan ve plak mikroorganizmalarının inhibisyonunu sağlayan flor salınımı materyalin en büyük avantajıdır. Fakat zamanla materyalden salınan florun azalması sebebiyle antibakteriyal madde ilavesi gündeme gelmiştir. Klorheksidin gram + ve gram - bakteriler üzerinde oldukça etkili bir antibakteriyel ajandır. Bu nedenle cam iyonomer simanlara klorheksidin ilavesi yapılarak çürük oluşturan mikroorganizmalar üzerinde daha uzun süreli etki sağlanması amaçlanmıştır. Klorheksidin diglukonat formu uzun yıllardır diş eti hastalıklarının tedavisinde ve çürük profilaksisinde gargara olarak kullanılmaktadır. Ayrıca klorheksidin kavite ve kanal dezenfektanı olarak da geniş bir kullanım alanı bulmaktadır. Çalışmamızda yeni bir ürün olan klorheksidin içeren cam iyonomer siman ile klorheksidin içermeyen formunun laboratuar koşullarında hücre kültürü düzeyinde sitotosisitelerini incelenmiş ve diğer klorheksidin içeren kanal irrigasyonu ve gargara formları ile karşılaştırmalı olarak sitotoksisiteleri değerlendirilmiştir. Sonuç olarak, klorheksidin içeren cam iyonomer simanın sitotoksisitesinin konvasiyonel cam iyonomere göre daha yüksek olduğu, dolguların vernik ile örtülenmesinin her iki materyalin sitotoksisitesini azalttığı bulunmuştur. Çalışmamızda %0.2lik klorheksidin içeren gargara ve kanal dezenfektanlarının sitotoksik etkilerinin benzer bulunduğu saptanmıştır. Çalışmada kullanılan solüsyon formdaki test materyalleri dilüe edildikçe sitotoksik etkilerinin azaldığı tespit edilmiştir.;Sitotoksisite, klorheksidin, gargara, cam iyonomer siman.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Polyclonal Antibody Production Against HaptenStructured KDN Molecule by Using Different Adjuvants Alternative to Freund’s Adjuvant
    (2018) İz, Sultan Gülçe; Metiner, Pelin Sağlam; Kımız, Ilgın; Kayalı, Çağlar; Gürhan, Saime İsmet Deliloğlu
    Objective: KDN (2-keto-3-deoxy-D-glycero-D-galacto-nononic acid), a member of the sialic acid family, is a hapten-structured low-molecular-weight monosaccharide on the cell membrane, which cannot induce immune responses without a carrier protein. Since it is over-expressed on the cancerous cells’ membrane, it is thought to be a great target molecule for anti-cancer treatments. the aim of this study is to obtain high titersof the anti-KDN polyclonal antibody response without using any carrier protein against the hapten-structured KDN molecule alternative to Freund’s adjuvants. Methods: Montanide™ ISA 61 VG, a water-in-oil adjuvant; ISA 201 VG, a water-in-oil-in-water emulsion adjuvant; and IMS 1313 VG NPR, an aqueous-dispersion-based nanoparticle (50-200 nm) microemulsion adjuvant; and Freund’s adjuvant were used as anti-KDN antibody response stimulators. FourBALB/c mice were used for each adjuvant group, and immunization was performed at eight different time points. Anti-KDN antibody levels induced after each immunization with different adjuvants were detected with indirect enzyme-linked immunosorbent assay. Results: the adjuvant efficiency of Montanide™ ISA 61 VG water in oil adjuvant was 1.4 times higher than in Freund’s adjuvant (p<0.0001), with a maximum anti-KDN level on Day 83. Conclusion: It’s shown that without any carrier protein conjugation molecules such as hapten-structured KDN, higher amount anti-KDN antibody titres could be obtained by using a more safe and effective Montanide™ ISA 61 VG water-in-oil adjuvant as an alternative to Freund’s adjuvants. in this regard, it may be possible to produce high-antibody titers without using any carrier molecule, especially when commercial large scale monoclonal antibodies are desired to be produced against haptens as therapeutic approaches.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Şap hastalığına karşı DNA aşı modeli geliştirilmesi
    (Ege Üniversitesi, 2011) İz, Sultan Gülçe; Delioğlu Gürhan, S. İsmet
    Şap hastalığı, şap virüsünün neden olduğu çift tırnaklı çiftlik hayvanlarının çok bulaşıcı bir hastalığıdır. Şap hastalığı, ekonomik olarak Türkiye ve şap virüsünün endemik olduğu pek çok ülkede, en önemli hayvan sağlığı problemidir. Bu çalışmanın amacı, şap virüsüne karşı bir DNA aşı modeli geliştirilmesidir. Bu amaçla, çift promotorlu pIRESEGFP DNA aşı vektörü kullanılmıştır. pIRESEGFP vektörünün ilk promotoru sonrasına ScFv gen bölgesi ile şap virüsü B ve T hücre epitopları, ikinci promotoru sonrasına ise Bcl-xL anti-apoptotik proteini gen bölgeleri eklenmiştir. Böylece, pIRES2EGFP/ScFvBCBOTCTC/Bcl-xL DNA aşı vektörü oluşturulmuştur. ScFv, dendritik hücrelere özgü bir monoklonal antikorun tek zincirli değişken bölgesidir. Bu çalışmada şap virüsü antijenik epitopları ile füzyon şeklinde eksprese edilmekte antijenlerin dendritik hücrelere hedeflenmesini sağlamak için DNA aşı vektöründe kullanılmaktadır. Bunun yanında, DNA aşı vektörüne, aşılanan hücrelerin yaşam ömrünün uzatılması amacıyla Bcl-xL anti-apoptotik proteini eklenmiştir. İşlemler sonucunda, Bcl-xL anti-apoptotik proteinini eksprese eden hücrelerde, şap virüsü antijenik epitoplarının uzun süreli ekspresyonunun sağlanması ve hayvan modelinde, şap virüsü antijenik epitoplarına karşı gelişen bağışık yanıtın arttırılması amaçlanmıştır. Bu çalışmada geliştirilen DNA aşısı ve kontrol vektörleri kullanılarak DNA aşı vektörünün etkinliği in vitro hücre kültüründe ve in vivo hayvan modelinde belirlenmiştir. İn vitro hücre kültüründe, DNA aşı vektörü ile transfeksiyon sonrası, Bcl-xL anti-apoptotik proteinin ve ScFv proteini ile füzyon şeklinde şap virüsü epitoplarının ekspresyonu Western blot analizi ile gösterilmiştir. Bcl-xL antiapoptotik proteininin etkilerinin gösterilmesi için serum yoksunluğu ile apoptozis uyarılmış ve aktive kaspaz 3 oranı akış sitometrisi ile ölçülmüş Bcl-xL antiapoptotik protein ekspresyonunun transfekte hücrelerde ölüm sürecini geciktirdiği gösterilmiştir. Farelerde yapılan in vivo hayvan denemelerinde salgısal bağışık yanıt, serum nötralizasyon testi ve peptit ELISA ile hücresel bağışık yanıtlar ise akış sitometrisi ile CD4+ ve CD8+ T lenfositlere ait hücre içi IFN-γ ve IL-4 salgılayan hücre oranının saptanması, sitokin ELISA ile hücre dışına salgılanan IFN-γ ve IL-4 miktarlarının tayini ile belirlenmiştir. Geliştirilen DNA aşı modelinin etkinliğinin araştırılması için farklı fare gruplarına sadece DNA aşısı, DNA aşısı sonrası son doz olarak peptit aşısı veya sadece peptit aşısı uygulanmıştır. Elde edilen bulgulara göre CD4+ ve CD8+ T lenfositlere ait hücre içi IFN-γ salgılanmasının en güçlü şekilde DNA aşısı ve ikinci en yoğun olarak da DNA aşısı sonrası soz doz olarak uygulanan peptit aşısı ile sağlanması, şap virüsüne karşı hücresel bağışık yanıtın başlıca DNA aşısı tarafından uyarıldığını göstermektedir. Bu çalışmada elde edilen veriler ışığında, şap virüsüne karşı nötralizan antikor, özgün IgG2a antikoru, CD4+ ve CD8+ T lenfositlere ait hücre içi IFN-γ salgılanan geniş yelpazeli bir bağışık yanıt oluşturulması istendiğinde, öncelikle DNA aşısı ile hücresel bağışık yanıtın oluşturulması ve sonrasında oluşan hücresel bağışık yanıtın DNA aşısı sonrası son doz olarak peptit aşısının uygulanması ile salgısal yönünün güçlendirilmesinin önemli olacağı sonucuna varılmıştır.

| Ege Üniversitesi | Kütüphane | Açık Erişim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Ege Üniversitesi Rektörlüğü Gençlik Caddesi No : 12 35040 Bornova - İZMİR, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim