Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Ünal, İdil" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 10 / 10
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Beş günlük radyoterapi uygulamasından sonra görülen deri değişiklikleri
    (Ege Üniversitesi, 1992) Ünal, İdil; Solak, Saffet
    SONUÇ ve ÖZET Bu çalışmada, deri epithel ioması nedeni ile radyoterapi uygulanan hastalardan 5. seanstan sonra biyopsi al inmiştir. Radyoterapinin meydana getirdiği deri değişiklikleri mikroskopta incelenmiş ve bunların hem epidermayı hem de dermayı ilgilendirdiği saptanmıştır. Mikroskopi incelemelerinde esas tümör dokusu ile meşgul olunmamıştır.Tümörü örten yada ona komşu olan, X-ışını alanı içindeki deri dokusu incelenmiştir. X-ışını etkisi ile deride meydana gelen en önemli değişiklik olarak, bazal hücrelerin s i top 1 azmalarında şeffaf görünüm tarzında likef aksiyon dejenerasyonu bulunmuştur.Vakaların bazılarında, bazal hücrelerde nekroza varan değişiklikler saptanmıştır. Ayrıca radyoterapiye bağlı subepidermal yarık ve veziküllere, bül denebilecek kavitelere rastlanmıştır, ve bu da bazal hücrelerdeki likefaksiyon dejenerasyonuna veya nekroza, bazal membrandaki harabiyete, yüzeye 1 dermanın üst kesimlerindeki ödematöz dejenerasyona bağlanmıştır. Vakaların bir kısmında; nüvelerin kromatin dağılımında, büyüklüğünde ve şekillerinde patolojik görünümler tespit edi lmiştir.Bazı alanlarda saptanan hiperkeratozik ve diskeratozik değişikliklerin, X-ışınlarına bağlı gelişip A5gelişmediği şüpheli bulunmuştur. Değişikliklerin epidermanın tamamını ilgilendirdiği vakalarda, epidermik kretlerde silinmeye kadar giden düzensizlikler, kısalmalar saptanmıştır.Dejenerasyona ve nekroza uğrayan bir kısım bazal elemanların melanofor özelliklerini kaybettiği görülmüştür. Dermal değişiklikler ödem, kapiller dilatasyon ve bag dokusu dejenerasyonu olarak saptanmıştır.Bag dokusundaki dejenerasyon bulgularının, soler etkilerle de oluşabileceği vurgulanmıştır. Bunların dışında, X-ışınlarının etkisi ile ilgili olmayarak, 4 kesitte demodex fol 1 iculorum ve 3 kesitte de mikozik sporlar tespit edilmiştir. 46
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Bir inflamatuar meme karsinomu olgusu
    (2000) Ceylan, Can; Ünal, İdil; Erboz, Sezer; Şanlı, Ulus
    Metastatik deri karsinomları açısından dişi sekste en sık rastlanılan primer organ memedir. Sol meme tümörü olan 66 yaşındaki kadın olguya mastektomi uygulandı. Histopatolojik tetkik sonucu invaziv duktal karsinoma olarak bildirildi. Tümör mastektomiden 4 yıl sonra deri metastazı ile rekürrens gösterdi. Hastaya klinik ve histopatolojik bulgulara göre "inflamatuar meme karsinomu" tanısı konuldu.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Comparison of Skin Scraping and Standard Superficial Skin Biopsy in the Laboratory Diagnosis of Scabies
    (2020) Zorbozan, Orçun; Ünver, Ayşegül; Töz, Seray; Turgay, Nevin; Türk, Bengü Gerçeker; Acar, Ayda; Ünal, İdil
    Objective: Scabies is diagnosed based on the presence of burrows on the skin, Sarcoptes scabiei adult, egg, or scybala in skin scrapings. the laboratory diagnosis of scabies poses various challenges. We aimed to compare the analytical performance of skin scraping and standard superficial skin biopsy (SSSB) and to investigate the correlation with false negative results in the laboratory diagnosis of scabies.Methods: Skin scraping and SSSB were applied from July 1 to December 31, 2018 on 42 patients whose burrows were marked using dermatoscopy, as obtained from the laboratory information system.Results: the number of patients who tested positive for scabies with skin scraping was 18 (42.9%) and 24 (57.1%) with SSSB, and the difference was significant (p=0.003). Sensitivity was 42.9% for skin scraping and 57.1% for SSSB. the number of positive cases with both techniques was 15 (35.7%). the number of patients positive with only skin scraping was 3 (7.1%) and only SSSB was 9 (21.4%).Conclusion: To date, it has seemed impossible to diagnose scabies using a single clinical or laboratory test. According to our results, SSSB is an inexpensive and easy-to-apply method with high sensitivity for obtaining skin samples for scabies laboratory diagnosis.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Geriatrik hastalarda deri bulguları
    (2002) Kılınç, Işıl; Ünal, İdil; Ceylan, Can; Özdemir, Fezal
    Geriatrik hastalar, dermatoloji hastaları içinde hem deri hastalıklarının hem de sistemik hastalıkların daha sık görülebilmesi nedeniyle özel bir hasta grubudur. Geriatrik hastalarda özellikle ultraviolenin deri üzerindeki uzun süreli hasarı, kserozis, immunsupresyon, dolaşım bozuklukları ve sistemik hastalık insidansının artışı nedeniyle dermatozların görülme sıklıkları ve nitelikleri değişmektedir. Çalışmamızda 1995-2000 yılları arasında kliniğimizde yatırılarak izlenen geriatrik hastalarda görülen deri hastalıklarının klinik spektrumunun belirlenmesi amaçlandı. Çalışmaya 426 hasta (226'sı erkek ve 200'ü kadın, yaşları 65-98 arasında değişen) dahil edildi. Saptanan deri hastalıklarının sıklıkları belirlendi ve sonuçlar 100 kişilik geriatrik olmayan kontrol grubundaki deri hastalıklarının sıklıkları ile ki-kare testi kullanılarak istatistiksel olarak karşılaştırıldı. İnfeksiyöz dermatozlar (%51), prekanseröz ve kanseröz lezyonlar (%46), ve benign neoplaziler (%39) geriatrik hastalarda en sık saptanan deri hastalıklarıydı. Dermatolojik hastalıkların sıklıkları erken (65-74 yaş) ve ileri (75 yaş ve üzeri) geriartrik yaş grupları arasında istatistiksel olarak ki-kare testi kullanılarak değerlendirildiğinde sadece prekanseröz ve kanseröz lezyonların 75 yaş ve üzeri grupta anlamlı (p<0.05) olarak daha sık görüldüğü saptandı. Sonuç olarak, çalışmamız geriatrik hastaların kliniğimizde yatırılarak tedavi edilen hastaların önemli bir bölümünü oluşturmakta olduğunu göstermekte ve bu hastalarda özellikle infeksiyöz hastalık riskinin artmış olması nedeni ile koruyucu tedbirler alınmasının önemini vurgulamaktadır.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Nazolabial dolgu sonrası nodül gelişimi: Bir olgu sunumu
    (2020) Sağduyu, İlgen Ertam; Acar, Ayda; Yaman, Banu; Ünal, İdil
    Dolgular, yüzeyel kırışıkların görünümünü azaltmak, yüzün derin kırışıklık ve kıvrımlarını yumuşatmanın yanı sıra atrofik skar, dudak büyütme, lipoatrofi veya yaşlanmaya bağlı yağ kaybedilen bölgelere hacim kazandırmak amacıyla uygulanabilmektedir. Dermal dolgu uygulaması sonrası gecikmiş nodül gelişimi hipersensitivite reaksiyonu, biyofilm gelişimi, yumuşak doku enfeksiyonu veya yabancı cisim granülomu gelişimine bağlı görülebilir ve kalıcı dolgu uygulamalarında geçici dolguya göre daha sık görülürler. Burada kalıcı dermal dolgu uygulaması sonrası fluktuasyon gösteren geç nodül gelişimi olan ve altı hafta doksisiklin ve siprofloksasin kullanımından sonra iki kez lezyon içine kortikosteroid uygulaması ve kolşisin tedavisiyle kontrol altına alınan bir olgu, dermal dolgu uygulamalarının komplikasyonlarına dikkat çekmek amacıyla sunulmaktadır.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    The prevalence and risk factors of hand eczema among emergency healthcare workers during the COVID-19 pandemic
    (2021) Kodik, Meltem Songur; Çetin, Zeynep Dila; Ünal, İdil; Altunci, Yusuf Ali
    Aim: The preventive measures to decelerate the spread of the novel coronavirus include intense hand sanitizing which is a risk factor for hand eczema. Occupational hand eczema is common among healthcare workers due to their exposure to wet work and chemical irritants. We aimed to evaluate the prevalence of hand eczema among healthcare workers currently working in the emergency department and investigate the alterations regarding the risk factors during the COVID-19 pandemic that began in March 2020 in Turkey. Materials and Methods: An online survey was sent to healthcare workers in emergency departments all over Turkey. Participants were asked to evaluate their frequency of hand washing, hand eczema, glove use and moisturizer use as prior to and during the COVID-19 pandemic. Hand eczema and associated symptoms were self-reported. Results: Three hundred fifty-four healthcare workers, consisting of 260 emergency physicians and 94 nurses returned the survey. The prevalence of HE among 354 participants with a median age of 32 was 48.6% (n=161). HE was associated with having an atopic history (p<0.001). 54.8% (n=194) of the participants reported having symptoms associated with HE prior to the pandemic and the rate increased significantly to 64.7% (n=229) during the pandemic (p<0.001). The exposure to the risk factors of hand eczema such as hand washing frequency and duration of glove use showed a relevant increase during the pandemic (p<0.001). As well as moisturizer applying frequency which also increased during the pandemic (p<0.001). Conclusion: With the outbreak of the COVID-19 pandemic, Healthcare workers intensified their hand hygiene practices as recommended and increased their risk for hand eczema.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Psoriazis hastalarında rutin göz muayenesi, flaremetre ve optik koherens tomografi ile saptanan göz bulgularının psoriasis tipleri ve şiddeti ile ilişkilendirilmesi
    (Ege Üniversitesi, 2022) Ünal, İdil; Akdeniz, Funda Kuşcu; Yılmaz, Suzan Güven; Aksu, Kenan; Acar, Ayda; Barış, Mine Esen
    AMAÇ: Psoriasis, çeşitli klinik varyantları olan kronik inflamatuar bir deri hastalığıdır. Obezite, metabolik sendrom, hipertansiyon, diyabet, aterosklerotik hastalık ve üveit gibi multiple komorbiditeler ile ilişkili olabilmektedir. Bu bağlamda bu hastaların ek şikayetlerine uygun tarama ve tedavi seçimi önemlidir. GEREÇ VE YÖNTEM: Psoriasis hastalarında zaman zaman göz ardı edilebilen göz muayenesini vurgulamak, intraoküler inflamasyon bulgularını saptamak ve bu klinik belirtilerin; hastalık tipi ve şiddeti ile ilişkisini belirleyebilmek için bu çalışmayı yürüttük. Bu amaçla klinik ya da patolojik olarak psoriasis tanısı alan 60 vaka ve benzer yaş gruplarında 60 adet de kontrol grubu sağlıklı kişiler, göz hastalıkları hekimi tarafından görme keskinliği muayenesi, göz içi basınç ölçümü, ön ve arka segment bakısı, optik koherens tomografi, flare metre (lazer flare fotometre) cihazı ile infalamasyon muayenesi yapılarak değerlendirildi. Ek olarak psoriasis tanılı hastalar eklem tutulumu açısından romatoloji hekimine konsülte edildi. Verilerin tanımlayıcı istatistikleri; ortalama, standart sapma, medyan, minimum, maksimum, frekans ve yüzde değerleri olarak verilmiştir. Nicel verilerin normallik varsayımı Shapiro-Wilk testi ile kontrol edilmiştir. Normal dağılım gösteren değişkenler için Bağımsız örneklem t-testi kullanılırken normallik varsayımını sağlamayan değişkenler için Mann-Whitney U testi ve Kruskal-Wallis testi kullanılmıştır. Nicel değişkenlerin birbiriyle olan korelasyonu Spearman's Rho korelasyon katsayısı ile değerlendirilmiştir. Kategorik değişkenler arası ilişkiler, Pearson Ki-kare testi ile incelenmiştir. Tüm analizlerde anlamlılık düzeyi 0, 05 olarak belirlenmiştir. BULGULAR: Hastalık ile refraksiyon kusuru, görme keskinliği, ön segment anormal bulgu varlığı, arka segment patoloji varlığı/OCT anormal bulgu varlığı arasında ilişki saptanmadı. Çalışmamızda optik diskte anormal bulgu hiç bir hastada tespit edilmediği için incelenemedi. GİB psoriasis hastalarında daha yüksekti, cinsiyet olarak da kadınlarda 1.3 kat daha yüksekti. Hastalarımızın hiç birinde aktif üveit yoktu, ancak inflamasyonu saptamak için flare metre değerleri alındı. Çalışmamızda 7 ve üzeri flare metre değerleri anlamlı olarak kabul edildi, hasta grupta intraoküler inflamasyon belirgindi; bu grupta flare metre değeri ?7 PH/ms olan kişilerin oranı %11, 7, sağlıklı gönüllülerde ise %0, 8 idi; sonuç üveit riski için anlamlıydı. SONUÇ: Psoriasis ciddi komorbiditelere sebep olabilecek inflamatuar bir hastalıktır. Hem birey hem toplum için maddi ve manevi yüke neden olmaktadır. Komorbidite ve komplikasyonları erken tanımak önem teşkil etmektedir. Bu bağlamda; hastalara, düzenli aralıklarla ya da semptom varlığında ilgili branşlara konsülte edilerek multidisipliner yaklaşılmalıdır.;Psoriasis, üveit, OCT, göz, flare metre, lazer flare fotometre.;Psoriasis, uveitis, OCT, eye, flaremetry, laser flare photometry.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Retrospective evaluation of clinical features in hospitalized herpes zoster patients
    (2022) Karaarslan, Işıl; Sağduyu, İlgen Ertam; Ünal, İdil; Yoldaş, Ayşe Hande; Acar, Ayda; Ceylan, Can; Öztürk, Günseli
    Aim: Herpes zoster is a dermatomal vesicular eruption caused by the reactivation of varicella-zoster virus (VZV) that remains latent in the dorsal root ganglia. Due to the impairment of cellular immune capacity with aging, it is commonly seen in advanced age. Approximately 3-10% of the cases need to be hospitalized. We aimed to determine the frequency of dissemination and the demographic and clinical characteristics in hospitalized herpes zoster patients in a dermatology clinic of a tertiary hospital. Materials and Methods: The records of 19 herpes zoster patients hospitalized in our clinic between June 2019 and November 2020 were retrospectively reviewed. Patients' age, gender, dermatome involved, presence of dissemination, concomitant diseases, and development of post-herpetic neuralgia were noted. Results: Disseminated herpes zoster was seen in 36.8% (no:7) of the patients. Of patients 63.2% (no:12) had ophthalmic herpes zoster. The relationship between dissemination and age, gender, presence of immunosuppression and development of post-herpetic neuralgia was not statistically significant. While no death was observed in the non-disseminated group, one patient died in the disseminated herpes zoster group. Conclusion: In this study, the mean age of the patients, the accompanying immunosuppressive state, and the rate of post-herpetic neuralgia were found to be higher in the disseminated herpes zoster group than the non-disseminated group. But it was not significant. Studies on disseminated herpes zoster which have a higher mortality are limited due to the low frequency of the disease. Studies involving larger numbers of patients are needed in order to report the clinical features and mortality rates more clearly in these patients.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Sellülit tedavisinde vakum+masaj yönteminin etkinliği
    (Ege Üniversitesi, 2014) Ertam, İlgen; Çakmak, Şerife; Ünal, İdil
    Cellulite, vacuum+massage treatment.;Sellülit, vakum+masaj tedavisi.;Selülit fibröz bağ dokusu içine subkutan yağ dokusunun fıtıklaşması ile oluşur. Kadınlarda sıklıkla görülür ve daha çok kalça bölgesi, alt ekstremiteler ve abdomende ortaya çıkar. Bu çalışmada, selülitte vakum+masaj yönteminin etkinliğini göstermeyi amaçladık. Otuz kadın çalışmaya dahil edildi. Yaşları 29-50 arasındaydı. Bütün hastalar 12 seans tedavi edildi (Haftada 2 ve 3 olmak üzere). Pelvik ve femoral bölge ölçümleri tedavi öncesi ve sonrasında yapıldı. Tedavi öncesi ve sonrası ölçümlerde istatistiksel olarak anlamlı değişim olmamasına rağmen, deri yüzeyinde düzelme ve sıkılaşma izlendi. Sonuç olarak, vakum+masaj yöntemi deri sıkılaşmada ve indirek olarak selülitte kullanılabilecek bir yöntemdir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Sjögren sendromu ile birlikteliği olan eritem annüler santrifüj tanılı bir olgu
    (2010) Ertam, İlgen; Erçal, Hanife Ezgi; Kazandı, Alican; Ünal, İdil; Alper, Fatma Sibel
    Eritem anüler santrifüj sıklıkla yetişkinlerde görülen eritemli bir dermatozdur. Perifere doğru asimetrik genişleyen ve pitriyazik skuamın eşlik ettiği eritematöz lezyonlar şeklinde görülür. Etyolojide infeksiyon, tümör, besin alerjisi, ilaç reaksiyonu olabilmekle birlikte, çoğu olgu idyopatiktir. Kırk dokuz yaşında kadın hasta, her iki bacak ve kollarda on beş gün önce oluşan kızarıklık şikayeti ile başvurdu. Özgeçmişinde bir buçuk ay önce tanı konan Sjögren Sendromu ve kinin tablet kullanma öyküsü yanı sıra geçirilmiş granulom anüler tanısı vardı. Soygeçmişinde özellik yoktu. Dermatolojik muayenesinde, her iki bacakta ve kolda ortası daha soluk, periferinde yakalık tarzında deskuamasyon gözlenen eritemli plakları mevcuttu. Lezyonlardan alınan biyopsinin histopatolojik incelemesinde, epidermiste fokal spongiyoz, yüzeyel dermada ödem, damar proliferasyonu ve perivasküler lenfosit ve histiyositlerden zengin eozinofillerin eşlik ettiği manşon tarzında yangısal hücre infiltrasyonu gözlendi. Yapılan tetkiklerinde hemogram, karaciğer fonksiyon testleri, böbrek fonksiyon testleri, sedimentasyon, C-reaktif protein normal değerlerde idi. Romatoid faktör 30, antinükleer antikor 1/640 granüler olarak saptandı. Sjögren Sendromu ile birlikteliği olan eritem anüler santrifüj tanılı olgu, sendromun diğer deri bulguları ile birlikte tartışılmaktadır.

| Ege Üniversitesi | Kütüphane | Açık Erişim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Ege Üniversitesi Rektörlüğü Gençlik Caddesi No : 12 35040 Bornova - İZMİR, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim