Yazar "Öztekin, Kemal" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 8 / 8
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Blighted ovumda kromozom ve patoloji sonuçlarının incelenmesi(1998) Öztekin, Kemal; Özşener, Serdar; Çabuk, Arzu; Özkınay, Erdinç; Sapmaz, GülBlighted ovum, klinikte ender olmayan bir durumdur. Çoğu kez nedeni tam olarak bilinmez. Bu çalışmada, ultrason ile blighted ovum tanısı konulmuş 12 olgunun küretaj materyallerinden yapılan sitogenetik ve patoloji sonuçlan sunulmuştur. Olguların ikisinde trizomi 16saptanmış, birinde karyotip 47, xy, +16/46, xy (11 metafazdan 8'inde trizomi 16), diğerinde ise 47,xx, +16 (tüm metafazlarda) tespit edilmiştir. Bir olguda triploidi (69,xxx, tüm metafazlarda) bulunmuştur. İki olguda besi yerinde enfeksiyon geliştiği için karyotipleme yapılamamış, diğer olguların ise normal karyotipte olduğu saptanmıştır. Kromozom anomalisi saptanan olguların patolojik incelemesinde, cüluslarda hidropik dejenerasyon gözlenmiştir.Blighted ovum saptanan olgularda, elde edilen materyallerde sitogenetik araştırma yapılmasının etiyolojiyi aydınlatmak açısından yararlı olabileceği ve sonraki gebelikler için yorum getirebileceği kanısındayız.Öğe Continuous transdermal estrogen and interrupted progestogen and continuous combined oral estrogen and progestogen as two bleed-free regimens for postmenopausal women(2000) Özşener, Serdar; Sağol, Sermet; Yoldemir, Tefik; Öztekin, Kemal; Bilgin, Onuriki farklı hormon replasman tedavisinin; (a-transdermal sürekli östrojen ve aralıklı progesteron, b-sürekli kombine oral östrojen ve progesteron), postmenopozal kadınlarda endometrium, kanama düzeni, menopozal yakınmaların gerilemesi ve hasta uyumu üzerindeki etkisinin değerlendirilmesi amacıyla çalışma planlandı. Postmenopozal dönemdeki 30 kadın çalışmaya alındı. Altı ay süreyle, 15 kadına ilk dört gün yalnız transdermal östrojen ve diğer üç gün transdermal kombine östrojen ve norethisteron asetat olacak şekilde sürekli haftalık tedavi verildi. 15 kadın ise 6 ay süreyle oral yoldan sürekli kombine östrojen ve norethisteron asetat ile tedavi edildi. Tedavi öncesi ve sonrası lipid profilleri ve endometrial biyopsileri alındı ve kanama düzenleri ve menopozal semptomların gerilemesi iki grup olguda değerlendirildi. Altı aylık tedavide, sürekli kombine transdermal gruptaki olguların %70'inde ve sürekli kombine oral gruptaki olguların ise %83'ünde vaginal kanama yoktu. Endometrial biyopside hiçbir olguda endometrial hiperplazi veya atipik değişiklik saptanmadı. Hormon replasman tedavisinin kan lipid profili üzerine etkisi transdermal tedavi grubunda hafif düzeyde daha iyiydi. Her iki tedavi protokolü Kupperman indeksini iyileştirdi. Her iki sürekli kombine transdermal ve sürekli kombine oral östrojen ve progesteron protokolü postmenopozal kadınlar içip iyi hasta uyumu ve endometrial koruma ile birlikte vaginal kanamasız hormon replasman tedavisi sağlamaktadır.Öğe The effect of alendronate administration on bone mineral density alone and combined with continuous combined oral estradiol and norethisterone in postmenopausal women(2000) Özşener, Serdar; Sağol, Sermet; Terek, Coşan; Öztekin, Kemal; Bilgin, OnurTek başına ya da sürekli kombine hormon replasman tedavisi ile birlikte alendronat uygulanmasının postmenapozal kadınlardaki kemik mineral yoğunluğuna etkisinin araştırılması. Menapoz kliniğimize başvuran kemik mineral yoğunluk skoru düşük (T-skor < -1) 54 postmenopozal kadın çalışmaya alındı. Hastalar randomize olarak 2 gruba ayrıldı. Birinci grupda 21 tane postmenapozal yalnızca alendronate ve kalsiyum kullanan hasta yer aldı. İkinci grupta 23 hastaya 2 mg 17-beta estradiol ve 1 mg noretisteron, alendronate ve kalsiyum ile birlikte uygulandı. Tedavi öncesi ve bir yıl sonra DXA yöntemiyle lumbal ve proksimal femur kemik dansitometresi ölçümleri yapıldı. Lumbar ve femur trokanter ortalama kemik dansite ölçümleri, alendrofiate/kalsiyum ve alendronate/kalsiyum ile birlikte kombine estrojen ve progesteron kullanan her iki grupta da tedavi sonrasında anlamlı ölçüde arttı (P<0.01). İki grup kemik mineral dansitesi artışı açısından karşılaştırıldığında aralarında anlamlı farklılık saptanmadı (P>0.05). Tek başına ya da sürekli kombine estrojen ve progestogen ile birlikte alendronat uygulanmasının postmenapozal osteopenik kadınlarda kemik mineral dansitesi üzerinde olumlu etkisi vardır. Fakat iki tedavi grubu karşılaştırıldığında aralarında anlamlı fark bulunmamaktadır.Öğe Gestasyonel diabetes mellituslu hastaların glukoz regulasyonunda egzersizin etkinliği(1999) Klavuz, Hakan; Öztekin, Kemal; Sağol, Sermet; Özşener, Serdar; Bilgin, OnurAMAÇ: Gestasyonel diyabetes mellituslu gebelerde diyet ve egzersizin kan şekeri regülasyonundaki etkinliğini araştırmak. GEREÇ VE YÖNTEM: 24-32. gebelik haftaları arasında diyabetes mellitus tanısı konan 111 olgu çalışmaya alındı. Çalışma grubunu oluşturan 55 gebeye diyet ile birlikte egzersiz tedavisi başlandı, 56 olgu ise kontrol grubu olarak alındı ve yalnız diyet uygulandı. Tüm olguların tedaviye başlanmadan önce ve tedavinin 7.günü kan şekeri profilleri çıkartıldı. Gebeler doğuma kadar izlendi ve insülin tedavisi gereksinimi, doğum şekli, maternal ve fetal komplikasyonlar kaydedildi. Student-t testi ve chi-square testi istatistiksel değerlendirme için kullanıldı. BULGULAR: Yalnız diyet uygulanan 56 olgunun %32'sinde (18 olgu) kan şekeri regulasyonu sağlanamayıp insülin başlandı. Diyet ile birlikte egzersiz tedavisinin kullanıldığı 55 olgunun ise %9 'una (5 olgu) insülin tedavisi uygulandı (p=0.002). Birinci hafta sonunda, çalışma grubu ile kontrol grubu arasında açlık kan şekeri ortalamaları yönünden anlamlı fark saptanmadı (85±17 mg/dl, 88±32 mg/dl sırasıyla, p=0.16). Birinci hafta sonu 2.saat tokluk kan şekeri ortalamaları ise çalışma grubunda kontrol grubuna oranla belirgin olarak düşüktü (102±23 mg/dl 115±39 mg/dl, p<0.001). Çalışma grubunda sezaryen oranı % 43 olmasına karşın, kontrol grubunda % 70 düzeyindeydi (p<0.05). SONUÇ: Gestasyonel diyabetes mellituslu gebelerde diyet ile birlikte egzersiz kullanımı kan şekeri regulasyonu kolaylaştırmakta ve insülin kullanım oranını azaltmaktadır.Öğe Laparoskopik histerektomide üriner sistem komplikasyonları ve yönetimi(2013) Şendağ, Fatih; Akman, Levent; Öztekin, Kemal[Özet Yok]Öğe Over rezervinin değerlendirilmesinde kan anti müllerian hormon düzeyleri(Ege Üniversitesi, 2011) Bilgin, Onur; Öztekin, KemalAMAÇ: Çalışmamızda intrauterin inseminasyon sikluslarında over rezervini değerlendirmede Antimüllerian hormon ile diğer rezerv belirteçlerini karşılaştırarak Antimüllerian hormonun (AMH) güvenilirliğinin araştırılması amaçlanmıştır. MATERYAL METHOD: Eylül 2009 ile Mayıs 2011 tarihleri arasında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği İnfertilite Bölümü'ne başvuran ve intrauterin inseminasyon yapılan 80 hasta değerlendirilmiş olup bu hastaların 9'unda polikistik over ve hipotalamohipofizer yetmezlik tanısı konulması üzerine çalışma grubuna dahil edilmediler ve çalışmaya dahil edilen 71 hasta klomifen sitrat ve gonadotropin kullanılan hastalar olarak iki gruba ayrıldı. Her grup over yanıtına göre kendi arasında az, normal, fazla over yanıtı olarak ayrılarak gruplar bazal AMH, LH, FSH, E2, PRL, yaş, antral follikül sayısı, gebelik açısından karşılaştırıldı. BULGULAR: Klomifen sitrat ve gonadotropin verilen gruplar karşılaştırıldığında sadece infertilite süreleri arasında istatiksel fark saptandı (p<0,01). Az, normal, fazla over yanıtına göre AMH, FSH, LH, antral follikül sayısı, yaş, E2 değerleri karşılaştırıldığında istatiksel olarak anlamlılık saptanmamıştır. AMH'ın antral follikül sayısı (p<0,01) ve yaş (p<0,05) ile korele olduğu saptanmıştır. Klinik gebelik ile over yanıtı arasında istatiksel fark saptanmamıştır. SONUÇ: Sonuç olarak, temel bulgu serum AMH konsantrasyonunun rFSH ve klomifen sitrat ile tedavi edilen ovulatuar IUI hastalarında over cevabını tahmin etmede anlamlı olmadığı ancak AMH'ın antral follikül sayısı ve yaş ile korele olduğudur.Öğe Preeklampside plazma fibronektin, interleukin-6 ve tümör nekroz faktör- $\alpha$ seviyeleri(1998) Çabuk, Arzu; Özşener, Serdar; Öztekin, Kemal; Özsaran, Aydın; Karadadaş, Nedim; Özkıyay, ErdinçBu çalışmada; plazma flbronektin (pFN), Interleukin-6 (IL-6) ve Tümör nekrozis faktör-a'nın (TNF- $\alpha$ ) preeklampsi etiyolojisinde ileri sürülen vasküler endoteliyal hücre hasarının oluşmasındaki rolleri araştırılmıştır. Maternal ve fetal komplikasyonu olmayan 34-36 inci gebelik haftasında toplam 68 gebe çalışmaya alınmış, 30 gebe kontrol grubunu, preeklampsi tanısı konmuş 38 gebe ise preeklamptik grubu (11 hafif, 27 ağır) oluşturmuştur. Her olgudan tam kan sayımı, idrar analizi, kan biyokimyası ve kreatinin klirensi rutin olarak çalışılmış, pFN, IL-6 ve TNF- $\alpha$ seviyelerine bakılmış ve gruplar arasında karşılaştırma yapılmıştır. İstatistiksel analiz için chi-square test, Fischer's exact test ve Newman-Keuls test kullanılmıştır. Preeklamptik ve kontrol gruplarında; plazma FN ve IL-6 seviyeleri arasında belirgin istatistiksel fark saptanırken, ağır ve hafif preeklamptik grupta istatistiksel anlamlılık saptanmamıştır. TNF- $\alpha$ seviyelerinde, preeklamptik ve kontrol grubu arasında istatistiksel anlamlılık tespit edilmemiştir (p>0.05). Sonuç olarak pFN ve IL-6 seviyelerindeki yükselme preeklampsi etiyolojisini açıklamada immünolojik teorileri destekler nitelikte bulunmuştur.Öğe Transvaginal sonografi ile servikal uzunluk ölçümünün erken doğumun belirlenmesinde kullanımı(Ege Üniversitesi, 2009) Bilgin, Onur; Öztekin, Kemal; Şendağ, Fatih; Turan, VolkanAmaç: İkinci trimester gebelerde transvaginal ultrasonografi esliginde servikal uzunluk ölçümü ile servikal dilatasyon olmadan önce servikal degisikliklerin belirlenmesi ve erken dogumun önlenmesi. Materyal metot: Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Dogum polikliniginde Agustos 2008 ile Eylül 2009 tarihleri arasında, takip olan 207 tekiz gebede, 20-26. gebelik haftaları arasında transvaginal ultrasonografi ile servikal uzunluk ölçüldü. Çogul gebelikler, daha önce erken dogum öyküsü olanlar, erken doguma neden olabilecek fetal ya da uterin anomalileri ve obstetrik problemleri ( preeklampsi, gestasyonel diabet vb) olanlar çalısmaya alınmadı. Hastalar daha sonra takip edilerek servikal uzunluk ile erken dogum arasındaki iliski arastırıldı. Sonuçlar: Servikal uzunluk ölçümü yapılan 207 hastadan 202'sine ulasılabildi. Ölçüm yapılan gebelerin ortalama yası 27.9 yıl olarak hesaplandı (18-43 yas). Ortalama preterm dogum oranı %10.2 olarak bulundu. Preterm dogum yapan hastaların ortalama servikal uzunlugu 29.2 mm iken term dogum yapan gebelerde bu uzunluk ortalama 38.1 mm olarak hesaplandı (p<0.001). Yirmi bes milimetre ve altında degerler ölçülen 6 hastanın hepsi 37 haftanın altında dogum yaparken, 25 mm ve üzeri degerlerde servikal uzunluk saptanan hastaların 15 - inde (%7.5) 37 haftanın altında dogum oldu (p<0,001) Tartısma: Düsük riskli gebe kadınlarda ikinci trimesterde yapılan servikal uzunluk ölçümünde serviksteki kısalık erken dogum açısından uyarıcı olabilmesine karsın, normal servikal uzunluga sahip gebelerde erken dogum kesin olarak ekarte edilemez.;Erken dogum, servikal uzunluk.;Preterm delivery, cervical lenght.