Yazar "Uysal, Ahmet" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 7 / 7
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Combination and comparison of two models in prognosis of pulmonary embolism: Results from TUrkey Pulmonary Embolism Group (TUPEG) study(Pergamon-Elsevier Science Ltd, 2014) Ozsu, Savas; Ozlu, Tevfik; Senturk, Aysegul; Ucar, Elif Yilmazel; Kirkil, Gamze; Kadioglu, Esra Ekbic; Altinsoy, Bulent; Saylan, Bengu; Selimoglu, Hatice Sen; Dabak, Gul; Tutar, Nuri; Uysal, AhmetBackground: Clinical parameters, biomarkers and imaging-based risk stratification are widely accepted in pulmonary embolism(PE). The present study has investigated the prognostic role of simplified Pulmonary Embolism Severity Index (sPESI) score and the European Society of Cardiology (ESC) model. Methods: This prospective cohort study included a total of 1078 patients from a multi-center registry, with objectively confirmed acute symptomatic PE. The primary endpoint was all-cause mortality during the first 30 days, and the secondary endpoint included all-cause mortality, nonfatal symptomatic recurrent PE, or nonfatal major bleeding. Results: Of the 1078 study patients, 95 (8.8%) diedwithin 30 days of diagnosis. There was no significant difference between non-low-risk patients ESC [12.2% (103 of 754;)] and high-risk patients as per the sPESI [11.6% (103 of 796)] for 30-day mortality. The nonfatal secondary endpoint occurred in 2.8% of patients in the the sPESI low-risk and 1.9% in the ESC low-risk group. Thirty-day mortality occurred in 2.2% of patients the sPESI low-risk and in 2.2% the ESC low-risk group (P = NS). In the present study, in the combination of the sPESI low-risk and ESC model low-risk mortality rate was 0%. Conclusions: The sPESI andthe ESCmodel showed a similar performance regarding 30-daymortality and secondary outcomes in the present study. However, the combination of these two models appears to be particularly valuable in PE. (C) 2014 Elsevier Ltd. All rights reserved.Öğe Geç dönemde hastanede gelişen pnömoni etkenlerinin hızlı moleküler biyolojik yöntemler ile saptanması(Ege Üniversitesi, Tıp Fakültesi, 2017) Uysal, Ahmet; Taşbakan, Mehmet SezaiGiriş ve Amaç: Hastaneye yatışı takip eden 5. günden sonra ortaya çıkan geç dönemde hastanede gelişen pnömonilere (HGP) genellikle çok ilaca dirençli bakteriler neden olmaktadır. Etkenlerin geç saptanması, uygun antibiyotiğin zamanında başlanamaması HGP prognozunu olumsuz olarak etkilemektedir. Son yıllarda enfeksiyon etkeni mikroorganizmaların hızlı moleküler yöntemlerle kısa sürede izole edilmesi, tedavinin daha erken ve etkin olarak başlanmasını sağlamaktadır. Bu durumun prognozu olumlu yönde etkileyeceği düşünülmektedir. Bu çalışmada, HGP'de etkenlerin hızlı moleküler yöntemlerle saptanması ve sonuçların konvansiyonel yöntemlerle karşılaştırılması amaçlanmıştır. Gereç-Yöntem: Ocak 2014 ile Ocak 2016 tarihleri arasında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları ile Anestezi ve Reanimasyon yoğun bakım ünitelerinde izlenen ve 2005 yılında yayınlanan ATS-IDSA kriterlerine göre HGP tanısı alan 62 hasta çalışmaya alınmıştır. HGP tanısı konulduğu anda hastalardan bronkoskopik (BAL, BASP) ve nonbronkoskopik (mini-BAL) yöntemlerle alt solunum yolu örnekleri alınmıştır. Alınan örnekler hem konvansiyonel yöntemler ve hem de hızlı moleküler yöntemlerle bakteriyolojik etkenler açısından incelenmiştir. Bulgular: Hasanede gelişen pnömoni tanısı alan 62 hasta (42 erkek, yaş ortalaması 69.7±15.6) alınmıştır. Hastaların %95.2'sinde ek hastalık olup, 33 hastaya invaziv mekanik vetilasyon (İMV), 28 hastaya İMV + noninvaziv mekanik ventilasyon (NİV) uygulanmıştır. Hastanede gelişen pnömoni tanısı anında 59 hastanın 39'inin akciğer grafisinde tek taraflı infiltrasyon, 20'sinde çift taraflı infiltrasyon saptanmıştır. Üç hastanın akciğer grafisinde ise tek taraflı infiltrasyon yanısıra plevral efüzyon uyumlu dansite artışı izlenmiştir. Konvansiyonel yöntem ile 62 hastanın 40'ında (%64.5) bakteriyel etken saptanırken, polimeraz zincir reaksiyon (PCR) ile 62 hastanın 57'sinde (%91.9) bakteriyel etken izole edilmiştir. Etken saptanması açısından konvansiyonel yöntem ile PCR yönteminin birbiriyle uyumlu olduğu gözlenmiştir (kappa:0.797). Ayrıca, PCR ile etken saptanma oranının anlamlı olarak yüksek olduğu görülmüştür (p=0.0004). Her iki yöntem ile en sık Acinetobacter baumannii saptanmıştır. İzlemde 62 hastanın 45'inde (% 72.6) mortalite izlenmiştir. Sonuç: Geç dönemde ortaya çıkan HGP etkenlerinin saptanmasında konvansiyonel yöntemler ile PCR arasında uyumun iyi olduğu ve PCR ile daha fazla hastada etken saptanabileceği bu çalışmada gösterilmiştir. Bakteriyel etkenlerin hızlı moleküler yöntemlerle saptanmaya başlanmasının, hastanede gelişen pnömoni etkenlerinin hızla belirlenmesi sonucu, etkin bir şekilde tedavi edilmesinin yolunu açabileceği düşünülmüştür.Öğe Geç Dönemde Hastanede Gelişen Pnömoni Etkenlerinin Hızlı Moleküler Biyolojik Yöntemlerle Saptanması(2021) Aydemir, Şöhret; Pullukçu, Hüsnü; Uysal, Ahmet; Çilli, Feriha; Taşbakan, M. Sezai; Bacakoğlu, FezaGiriş: Hastaneye yatışı takip eden beşinci günden sonra ortaya çıkan geç dönemde hastanede gelişen pnömonilere (HGP) genellikle çok ilaca dirençli bakteriler neden olmaktadır. Etkenlerin geç saptanması, uygun antibiyotiğin zamanında başlanamaması HGP prognozunu olumsuz olarak etkilemektedir. Son yıllarda infeksiyon etkeni mikroorganizmaların hızlı moleküler yöntemlerle kısa sürede izole edilmesi, tedavinin daha erken ve etkin olarak başlanmasını sağlamaktadır. Bu çalışmada, HGP’de etkenlerin hızlı moleküler yöntemlerle saptan-ması ve sonuçların konvansiyonel yöntemlerle karşılaştırılması amaçlanmıştır.Materyal ve Metod: Ocak 2014 ile Ocak 2016 tarihleri arasında göğüs hastalıkları ile anestezi ve reanimasyon yoğun bakım ünitelerinde izlenen ve 2005 yılında yayımlanan ATS-IDSA kriterlerine göre HGP tanısı alan altmış iki hasta çalışmaya alınmıştır. HGP tanısı düşü-nüldüğü anda hastalardan bronkoskopik (BAL, BASP) ve nonbronkoskopik (mini-BAL) yöntemlerle alt solunum yolu örnekleri alınmıştır. Alınan örnekler hem konvansiyonel yöntemler ve hem de hızlı moleküler yöntemlerle bakteriyolojik etkenler açısından incelenmiştir.Bulgular: Hastanede gelişen pnömoni tanısı alan altmış iki hasta (kırk iki erkek, yaş ortalaması 69.7 ± 15.6) alınmıştır. Hastaların %95.2’sinde ek hastalık olup, otuz üç hastaya invaziv mekanik ventilasyon (İMV), 28 hastaya İMV + non-invaziv mekanik ventilasyon (NİV) uygulanmıştır. Konvansiyonel yöntem ile altmış iki hastanın kırkında (%64.5) bakteriyel etken saptanırken, polimeraz zincir reaksiyon (PZR) ile altmış iki hastanın elli yedisinde (%91.9) bakteriyel etken izole edilmiştir. Etken saptanması açısından konvansiyonel yöntem ile PZR yönteminin birbiriyle uyumlu olduğu gözlenmiştir (kappa: 0.797). Ayrıca, PZR ile etken saptanma oranının anlamlı olarak yüksek olduğu görülmüştür (p= 0.0004). Her iki yöntem ile en sık Acinetobacter baumannii saptanmıştır. İzlemde altmış iki hastanın kırk beşinde (%72.6) mortalite izlenmiştir.Sonuç: Geç dönemde ortaya çıkan HGP etkenlerinin saptanmasında konvansiyonel yöntemler ile PZR arasında uyumun iyi olduğu ve PZR ile daha fazla hastada etken saptanabileceği bu çalışmada gösterilmiştir.Öğe Geç dönemde hastanede gelişen pnömoni etkenlerinin hızlı moleküler biyolojik yöntemlerle saptanması(Ege Üniversitesi, 2017) Taşbakan, Mehmet Sezai; Uysal, AhmetGiriş ve Amaç: Hastaneye yatışı takip eden 5. günden sonra ortaya çıkan geç dönemde hastanede gelişen pnömonilere (HGP) genellikle çok ilaca dirençli bakteriler neden olmaktadır. Etkenlerin geç saptanması, uygun antibiyotiğin zamanında başlanamaması HGP prognozunu olumsuz olarak etkilemektedir. Son yıllarda enfeksiyon etkeni mikroorganizmalann hızlı moleküler yöntemlerle kısa sürede izole edilmesi, tedavinin daha erken ve etkin olarak başlanmasını sağlamaktadır. Bu durumun prognozu olumlu yönde etkileyeceği düşünülmektedir. Bu çalışmada, HGP'de etkenlerin hızlı moleküler yöntemlerle saptanması ve sonuçlann konvansiyonel yöntemlerle karşılaştınlması amaçlanmıştır. Gereç-Yöntem: Ocak 2014 ile Ocak 2016 tarihleri arasında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları ile Anestezi ve Reanimasyon yoğun bakım ünitelerinde izlenen ve 2005 yılında yayınlanan ATS-IDSA kriterlerine göre HGP tanısı alan 62 hasta çalışmaya alınmıştır. HGP tanısı konulduğu anda hastalardan bronkoskopik (BAL, BASP) ve nonbronkoskopik (mini-BAL) yöntemlerle alt solunum yolu örnekleri alınmıştır. Alınan örnekler hem konvansiyonel yöntemler ve hem de hızlı moleküler yöntemlerle bakteriyolojik etkenler açısından incelenmiştir. Bulgular: Hasanede gelişen pnömoni tanısı alan 62 hasta (42 erkek, yaş ortalaması 69.7±15.6) alınmıştır. Hastaların %95.2'sinde ek hastalık olup, 33 hastaya invaziv mekanik vetilasyon (İMV), 28 hastaya İMV + noninvaziv mekanik ventilasyon (NİV) uygulanmıştır. Hastanede gelişen pnömoni tanısı anında 59 hastanın 39'inin akciğer grafisinde tek taraflı infiltrasyon, 20'sinde çift taraflı infiltrasyon saptanmıştır. Üç hastanın akciğer grafisinde ise tek taraflı infiltrasyon yanısıra plevral efüzyon uyumlu dansite artışı izlenmiştir. Konvansiyonel yöntem ile 62 hastanın 40'ında (%64.5) bakteriyel etken saptanırken, polimeraz zincir reaksiyon (PCR) ile 62 hastanın 57'sinde (%91.9) bakteriyel etken izole edilmiştir. Etken saptanması açısından konvansiyonel yöntem ile PCR yönteminin birbiriyle uyumlu olduğu gözlenmiştir (kappa:0.797). Ayrıca, PCR ile etken saptanma oranının anlamlı olarak yüksek olduğu görülmüştür (p=0.0004). Her iki yöntem ile en sık Acinetobacter baumannii saptanmıştır. İzlemde 62 hastanın 45'inde (% 72.6) mortalite izlenmiştir. Sonuç: Geç dönemde ortaya çıkan HGP etkenlerinin saptanmasında konvansiyonel yöntemler ile PCR arasında uyumun iyi olduğu ve PCR ile daha fazla hastada etken saptanabileceği bu çalışmada gösterilmiştir. Bakteriyel etkenlerin hızlı moleküler yöntemlerle saptanmaya başlanmasının, hastanede gelişen pnömoni etkenlerinin hızla belirlenmesi sonucu, etkin bir şekilde tedavi edilmesinin yolunu açabileceği düşünülmüştür.;Hastanede gelişen pnömoni, bakteriyel etkenler, hızlı moleküler yöntemler.;Hospital acquired pneumonia, bacterial agents, rapid molecular methods.Öğe İnguinal endometrioma: Vaka sunumu(2014) Uysal, Ahmet; Mun, Semih; Taner, Cüneyt Eftal; Uysal, FatmaEndometriozis uterus dışında aktif olarak büyüyen ve fonk siyon gösteren stromal veya glandüler endometriyal doku olarak tanımlanmaktadır. En sık gözlenen implantasyon alanları pelvik organlar ve peritondur. Endometrial implantasyon için inguinal bölge veya periosteum seyrek gözlenen bölgelerdir. Bu bölgedeki endometriozisin klinik prezentasyonu ise siklik olarak ağrılı hassas inguinal nodül dür. En iyi tedavi yöntemi ise komplet eksizyondur. Biz vakamızda, periosta invaze olduğu için girişimsel olmayan medikal tedaviyi tercih ettik. Bu vaka sunumunda, pubik kemik üzerine fikse endometrioma odağı klinik ve patolojik özellikleri ile beraber sunuldu.Öğe Lophomonas blattarum Associated Broncho- Pulmonary Infection After Immunotherapy: A Case Report and A Smart-phone Based Video of Trophozoite(2019) Zorbozan, Orçun; Uysal, Ahmet; Bacakoğlu, Feza; Turgay, Nevin; Töz, SerayThe frequency of bronchopulmonary protozoan infections has raised due to increased number of immunosuppressed patients in recent years. One of them is Lophomonas blattarum which is a multi-flagellated protozoan parasite of termites and several cockroach species. the drug regimens commonly used in bronchopulmonary infections are not effective against L. blattarum. Therefore, rapid and accurate diagnosis of L. blattarum infection is of great importance in the treatment success. the laboratory diagnosis of L. blattarum infection is made on the basis of observation of the characteristic trophozoite in various samples. It is of a great importance to distinguish the protozoon from ciliated respiratory epithelium to avoid wrong positivity. the presented case developed an acute respiratory distress syndrome a short while after taking nivolumab immunotherapy. the morphological features of L. blattarum were demonstrated by examining the bronchoalveolar lavage fluid of the patient under light microscopy. Additionally, URL (https://youtu.be/EQIAsFl6AJY) of a smart-phone based video of trophozoite of this patient was added into this report.Öğe Prevention of infectious morbidity after elective abdominal hysterectomy(Springer Heidelberg, 2012) Uysal, Ahmet; Taner, Cuneyt Eftal; Mun, Semih; Aydemir, SohretOur aim was to investigate whether posthysterectomy infectious morbidity could be reduced by intravaginal therapy before operations. Women expected to undergo elective total abdominal hysterectomy were included. Vaginal flora was evaluated by preoperative Gram-stained vaginal smears up to Nugent's criteria. Study group were administered vaginal combination therapy including 500 mg metronidazole and 100 mg miconazole nitrate two times a day for 7 days. Control group were not given any preoperative vaginal therapy. Postoperative infectious morbidity was evaluated and compared. Ninety-five women in the study group and 97 women in the control group completed the study protocol. Women with abnormal flora had significantly more wound and vaginal cuff infections than the women with normal flora in the control group. Urinary infections were significantly higher in the study group (38.9 vs. 23.7 %) and vaginal cuff infections were significantly higher in the untreated control group (2.1 vs. 8.2 %). We concluded that postoperative vaginal cuff infections can be decreased by treating abnormal vaginal flora before elective abdominal hysterectomies.