Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Temizkan, Abdullah" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 11 / 11
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    ATINI YİTİREN TOPLUM: UZUNYAYLA ÇERKESLERİNİN ATÇILIK VE BİNİCİLİK KÜLTÜRÜ ÜZERİNE
    (2019) Temizkan, Abdullah; Çatalkılıç, Didem
    Atın evcilleştirilmesi, insanlık tarihinin dönüm noktalarından biridir. İnsanoğlu, atın gücünden ve hızından faydalanarak birçok işin üstesinden gelmiştir. Kafkasya coğrafyası da kendi doğal habitatı içinde kendi iklimi ve coğrafi yapısına uygun at cinslerinin geliştirilmesine imkân sağlamıştır. Kafkasya’da yaşayan toplulukların aristokrat tabakası, iyi cins binek atları geliştirmek suretiyle hem kendi konumlarını güçlendirmiş hem de alt sınıfların kontrolünü sağlamada güçlü bir vasıtaya sahip olmuştur. 1864 yılında kitlesel göçlerin başlamasından sonra karayoluyla Osmanlı ülkesine göç eden Kafkasyalı muhacirler, bu at cinslerinden bazılarını yanlarında getirmişlerdir. At yetiştirmeye elverişli bir doğası olan Uzunyayla’ya iskân edilen Çerkesler, geleneksel at yetiştiriciliği yöntemlerini burada uygulayarak ciddî bir ekonomik kazanç elde etmişlerdir. Ülkenin ihtiyaçlarına uygun at cinsi geliştirmek için Uzunyayla’da devlet eliyle bir takım girişimlerde de bulunulmuştur. Özellikle Türk ordusu tarafından talep edilen bu atlar ciddî fiyatlara alıcı bulmuştur. İri yapılı ve sağlam kemik yapısına sahip olan bu atlar, sadece binmede değil aynı zamanda top arabası çekmede de kullanılmıştır. Ancak 1950 yılından itibaren Türk ordusunda ve tarımda makineleşmenin artması, atlara olan talebi çok ani bir şekilde azaltmıştır. Uzunyayla atlarına talebin azalması, at yetiştiriciliğinin de sonunu getirmiş ve UzunyaylaÇerkesleri, ciddî bir ekonomik kayıp yaşamıştır.Böylece UzunyaylaÇerkeslerinin köyden kente göç süreci de yeni bir ivme kazanmıştır.Çerkeslerin, Kafkasya’dan Uzunyayla’ya sadece at cinslerini değil onunla birlikte özgün bir binicilik kültürünü de taşıdıkları bilinmektedir. Söz konusu kültür, köyden kente göçün kesif bir hâl almaya başladığı 1960’lı yıllarda maddî kültür unsurlarıyla birlikte kaybolmaya başlamıştır. Biz bu incelemede Kafkasya’dan Uzunyayla’ya taşınan at yetiştiriciliği ve atlı binicilik kültürünün Çerkes kültüründeki yerini ve ortadan kalkış sürecini incelemeyi amaçlıyoruz.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    BİR HAFIZA MEKANI OLARAK UZUNYAYLA’NIN PINARBAŞI İLÇESİNE BAĞLI ABAZA VE ÇERKES KÖYLERİ
    (2020) Çatalkılıç, Didem; Temizkan, Abdullah
    Anavatanları Kafkasya’dan geldikten sonra Uzunyayla köyleri köyden kente iç göçün yaşandığı sürece kadar neredeyse 100 yıl boyunca kadim Kafkasya kültürüne ev sahipliği yapmıştır. Köyler uzun yıllar boyunca vorşer, haçeş, cenaze törenleri ve düğün gibi platformlar sayesinde Kafkasya ile bağ kurmayı sağlayan hafıza mekanlarının canlı kalmasını sağlamıştır. Ancak 1950’lerde tarımda makineleşmeyle birlikte başlayan iç göç süreci zamanla hızlanmış ve günümüzde köyler boşalma noktasına gelmiştir. Çocuklarına eğitim yoluyla daha iyi bir hayat sağlamak vearazinin miras yoluyla bölünmesi gibi farklı nedenlerle gerçekleşen köyden kente göç, büyük aile yapısının kırılmasına, dilin kaybına, taşımalı eğitime ve hafıza mekanlarının kaybına yol açmıştır. Biz coğrafi olarak Çörümşek ve Uzunyayla bölgelerini kültürel olarak Uzunyayla adı altında ele alarak köylerdeki ören yerlerini, sit alanlarını fotoğraflar ve tablolarla anlatmaya çalışacağımız bu makalede 2017, 2018 ve 2019 yıllarında Uzunyayla köylerindegerçekleştirdiğimiz alan çalışmalarımız esnasında kaynak kişilere yönelttiğimiz sorular yoluyla yaşanan iç göçün hafıza mekanları üzerindeki etkilerini inceleyeceğiz.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Dede Korkut Destanlarında Göçebe Oğuzların Savaş Stratejileri Üzerine Bir Deneme
    (2023) Temizkan, Abdullah
    Dede Korkut destanlarında göçebe Oğuzların savaş stratejilerine ilişkin yapılan çalışmalarda strateji kavramının içeriği, yerleşik toplumların kurduğu devletlerin oluşturduğu kurumsal orduların uygulamaları göz önünde bulundurularak belirlenmiştir. Biz genel kabul gören bu tanımların Göçebe orduları için geçerli olmadığını, göçebe ordularının kendilerine has bir stratejisi olduğunu düşünüyoruz. Üstelik göçebe Oğuzların uyguladığı strateji ve taktiklerin sadece savaş zamanına has olmadığını, Oğuzların hayat tarzının kendisinin bir strateji olduğunu ileri sürüyoruz. Dede Korkut destanlarının Oğuzların hayat tarzını yansıtan çok önemli metinler olduğu gerçeğinde hareketle düşüncemizi öncelikle bu metinlerle test etmeye karar verdik. Bu noktadan hareket ederken çalışmamızın temeline Pierre Bourdieu’nun strateji tanımını koyduk. Çalışmamızın teorik yaklaşımında ise Jill Deleuze ve Felix Quattari’nin Savaş makinesi teorisini benimsedik. Araştırmamızda doğal olarak Dede Korkut destan metinlerini kullandık ancak tezimizi daha güçlü desteklemek için bazı yerlerde Oğuz tarihine ilişkin bazı verileri de kullandık. Bu araştırma bize ordu toplum özelliği gösteren göçebe Oğuzların yaşam tarzının hayatın her anında savaşa hazır olan dinamik bir özelliğe sahip olduğunu gösterdi. Söz konusu çalışma bize Oğuz toplumunun ve bu toplumun her ferdinin sahip olduğu yetenek, donanım ve yatkınlıklarının bu stratejiyi oluşturduğunu göstermiştir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Dedem Korkut Kitabındaki Silah Terminolojisi Üzerine Bir İnceleme
    (2015) Temizkan, Abdullah; Çoban, Recep Efe
    …
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Ergenekon Türk Destanı mı, Moğol Destanı mı?
    (2024) Özdemir, Şükrü; Temizkan, Abdullah
    Câmiü’t-Tevârîh’in Türk tarihi araştırmaları açısından en büyük önemi Türklerin geçmişine ait şifahî ve destanî rivayetleri toplamış olmasıdır. Oğuz Kağan Destanı’nın bir varyantı bize Câmiü’t-Tevârîh aracılığıyla ulaştığı gibi Ergenekon Destanı’nın, şayet Çin kaynaklarındaki anlatı paralel ve eş değer görülürse, bize ulaşan iki varyantından biri Câmiü’t-Tevârîh’teki rivayettir. Bu makalede Câmiü’t-Tevârîh’teki Türk-Moğol müşterek ananesi ve Ergenekon menkıbesi incelenmiş, bu doğrultuda Türklere ait Ergenekon’un Reşîdeddîn ve takipçisi olan İranlı müverrihler tarafından niçin Moğollar üzerinden anlatıldığı hususu açıklığa kavuşturulmaya çalışılmıştır. Bu analiz çabasında anahtar rolü oynadığını düşündüğümüz Ergenekon’dan demir madeninin eritilerek çıkıldığı yönündeki rivayet, Cengiz Han’a isnad olunan demircilik ananesi ile birlikte yeniden düşünülmüştür. Klaproth ve Howorth’tan Zeki Velidi Togan’a kadar birçok araştırmacının dile getirdiği Cengiz Han’ın soyunun demirci Türk tarhanlara dayandığı iddiası da konuyla ilgisi dolayısıyla tartışmaya dahil edilmiş, iddiaya mesnet teşkil eden kaynakların ifadeleri yardımcı argümanlar olarak kullanılmıştır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Kent ve Seyyah: Evliya Çelebi'nin gözüyle İzmir ve çevresi
    (Ege Üniversitesi, 2013) Ekici, Metin; Gökçe, Turan; Temizkan, Abdullah
    Evliya Çelebi, 1671 yılında İzmir'e gelmis ve Bergama, Menemen, Foça, İzmir merkez, Urla, Karaburun, Çesme, Sıgacık, Seferihisar, Selçuk, Tire, Bayındır ve Birgi'yi ziyaret etmistir. Seyahatnâme; tarih, kültür, dil ve mekânlar gibi konuları içeren çok yönlü bir yapıya sahiptir ve İzmir'de tarihten, mekânlara, yiyeceklerden geleneklere uzana genis bir yelpazede ele alınmıstır. Bu proje ile Evliya Çelebi'nin satırlarında anlatılan İzmir, farklı disiplinlerden arastırmacılar tarafından disiplinler arası bir yaklasımla incelenmis ve bu çalısmaların sonucunda görsel kayıtları içeren bir arsiv olusturulmustur. Disiplinler arası yaklasıma dayanan bir üniversitede; tarih, sanat tarihi, halk bilimi, dil bilim, cografya ve iletisim alanlarından akademisyenlerin katılımıyla gerçeklestirilen bu çalısma ile farklı alanlardaki birikimlerin birbirlerine aktarılmaları sonucunda üniversitemizin sehri İzmir, Evliya Çelebi'nin muazzam eseri "Seyahatnâme" ve onun ısıgında analiz edilmistir. Bu proje sonucunda, Evliya Çelebi Seyahatnâmesi İzmir kısmının günümüz Türkçesine aktarılmıs metni, makalelerden olusan bir inceleme ve bir belgesel hazırlanmıstır.;İzmir, Evliya Çelebi, Seyahatnâme (Travelbook), city, culture.;İzmir, Evliya Çelebi, Seyahatnâme, Kent, Kültür.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Küresel güç denkleminde Rusya ve Rus Avrasyacılığının Kafkasya pratiği
    (Ege Üniversitesi, 2016) Shakirov, Elchin; Temizkan, Abdullah
    Rusya, bir birlerinden kültürel, sosyal ve politik anlamda tamamen farklı iki kıtaya yayılmış büyük bir imparatorluktur. Kiev prenslikleri döneminde Batı ile olan ilişkileri göreceli olarak daha güçlü iken sonrasında yaşadığı Moğol-Tatar istilası ile yaklaşık 300 yıl kadar Batı'dan izole bir şekilde varlığını sürdüren Rusya'nın yönünü tekrar Batı'ya çevirmesi gerçek anlamda Büyük Petro (1682-1725) döneminde gerçekleşmiştir. Sıkı reformlar ve ülkeye davet edilen Avrupalılar ile Batı düşünce tarzına uygun bir devlet sistemi kurulmak istenmiştir. Petro ve ardılları dönemlerinde çağrılan Batılı ve özellikle Alman bilim insanları, kurulan araştırma merkezleri ve üniversiteler sayesinde Rusya'daki Doğu Araştırmaları belirli bir seviyeye ulaşmıştır. 19. yüzyılda Batı Düşünce hayatındaki değişimlerden ve özellikle Alman Romantizminden etkilenen Rus aydınları, Rusya'nın kimliği ve geleceği konusunda kendi içerisinde büyük tartışmalar yaşamıştır. Bu tartışmaları sonucunda Doğu'nun, Rusya'nın geleceği için ele geçirilmesi gereken bir coğrafya olduğu hususunda hemfikir olunmuştur. Bu zihniyet yapısı Sovyet Rusya'sı ve Rusya Federasyonu pilatikalarına da yansımış bu bağlamda Çarlık Rusyası'nın genişlemeci geleneği devam ettirilmiştir. Dünya sistemi içerinde kendisine yer edinmek isteyen Rusya, günümüzde de Kafkasya'yı kıskacına almıştır. Bizim bu projede incelemek istediğimiz nokta, Rusya'nın emperyal amaçları doğrultusunda,tarihi süreç içerisinde ülke içindeki siyaseti, genişleme hareketleri ve günümüze kadar Kafkasya'da gerçekleştirmiş olduğu istila hareketleri olmuştur. Bu doğrultuda Rus düşüncesi ürünüAvrasyacı teorinin, Rus emperyal ilerleyişine olan katkısı incelenmiştir.;Avrasyacılık, Rusya, Kafkasya, Çarlık, SSCB, Rusya Federasyonu.;Eurasianism, Russia, Caucasus, Tsarist Russia, USSR, Russian Federation.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Kırım Hanı I. Selim Giray'ın Osmanlı-Lehistan ilişkilerindeki rolü:
    (Ege Üniversitesi, 2013) Şen, Muhammet; Temizkan, Abdullah
    1671-1704 tarihleri arasında dört defa olmak üzere toplam 22 yıl 7 ay Kırım Hanlıgı görevinde bulunan Selim Giray, ömrünün büyük kısmını Osmanlı sefer organizasyonları kapsamında cephelerde geçirmistir. Selim Giray'ın 1671-1677 tarihleri arasındaki birinci hanlık dönemi, Osmanlı Devleti ile Lehistan arasında yasanan mücadelelere tesadüf etmektedir. Kırım Hanı tayin edilir edilmez Osmanlı Devleti tarafından Lehistan üzerine tertip edilen ve 1672 tarihli Bucas Anlasması ile neticelenen I. Lehistan (Kamaniçe) ve 1676 tarihli zvançe (Zurawno) Anlasması ile sonuçlanan II. Lehistan seferlerine katılan Selim Giray, emrindeki Kırım kuvvetleriyle bu seferlerde gösterdigi basarılarıyla Osmanlı Devleti'nin Podolya ve Ukrayna topraklarındaki hakimiyetini Lehistan'a kabul ettirmesinde büyük rol oynamıstır. Selim Giray'ın 1684-1692 tarihleri arasındaki ikinci hanlık dönemi, Ahmed Refik'in ifadesiyle Osmanlı Devleti için "Felaket Seneleri 1683-1699) olarak adlandırılan döneme tesadüf etmekteydi. Bu dönem içerisinde Osmanlı Devleti, basta Avusturya olmak üzere Venedik, Lehistan ve 1686'da kutsal ittifaka dahil edilen Rusya'ya karsı dört cephede mücadele etmek zorundaydı. Rusya'nın ülkesini isgale yönelik 1687 ve 1689 tarihlerindeki isgal tesebbüslerini tek basına gögüslemek zorunda kalan Selim Giray, Avusturya karsısında Osmanlı Devleti'nin emrinde yer almakla beraber diger taraftan Kutsal ttifakın (Holy League) mimarı Lehistan Kralı Sobieski'nin 1672 Bucas ve 1676 zvançe Anlasmaları ile Osmanlı Devleti'ne bırakmak zorunda kaldıgı Kamaniçe, Podolya ve Ukrayna topraklarını Osmanlı Devleti'nden geri alma çabalarına geçit vermemistir. Selim Giray'ın tüm bu çabalarına ragmen Lehistan amacına ancak Osmanlı Devleti'nin Avusturya karsısında 1697 senesinde ugradıgı Zenta bozgunu sonrası imzalamak zorunda kaldıgı Karlofça Anlasmasıyla ulasabilmistir.;Selim Giray, Crimean Khanate, Ottoman Empire, Poland.;Selim Giray, Kırım Hanlıgı, Osmanlı Devleti, Lehistan.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Mülazım Hüseyin Hamid Beyin hatıratına göre I. Dünya Savaşı'nda Nargin Adasındaki esir Türkler
    (Ege Üniversitesi, 2017) Temizkan, Abdullah; Taştan, Yahya Kemal
    I. Dünya Savaşı içindeki Türk-Rus muharebeleri, 29 Ekim 1914-15 Aralık 1917 tarihleri arasında ağırlıklı olarak Kafkas ve kısmen Avrupa cephelerinde meydana gelmiştir. Bu muharebelerde Rus ordusu, Türk ordusundan yaklaşık 65.000 civarında savaş esiri almıştır. Aynı şekilde Rus ordusunun işgal ettiği Türk topraklarından alınıp Rusya'ya sevk edilen sivil Türk esirleri de vardır. Savaş sürecinde Rusya'daki Türk esirlerinin sayıları tam ve sağlıklı bir şekilde tespit edilememiştir. Bu çalışmada Mülazım Hüseyin Hamid Beyin Hatıratına göre Nargin ve Nikolsk'taki Türk esirlerin hayatları irdelenmektedir.;Birinci Dünya Savaşı, esir, Kafkasya, Rusya, Türk esirleri, Nargin, Nikolsk.; First World War, slaves, Caucasus, Russia, Turkish prisoners, Nargin, Nikolsk.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Oryantalizm bağlamında kafkasya'da Rus sömürgeciliği
    (Ege Üniversitesi, 2015) Akan, Mertcan; Temizkan, Abdullah
    Russia, Caucasus, Orientalism, Colonialism, Western Voyagers.;Rusya, bir birlerinden kültürel, sosyal ve politik anlamda tamamen farklı iki kıtaya yayılmış büyük bir imparatorluktur. Kiev prenslikleri döneminde Batı ile olan ilişkileri göreceli olarak daha güçlü iken sonrasında yaşadığı Moğol-Tatar istilası ile yaklaşık 300 yıl kadar Batı{dan izole bir şekilde varlığını sürdüren Rusya'nın yönünü tekrar Batı{ya çevirmesi gerçek anlamda Büyük Petro (1682-1725) döneminde gerçekleşmiştir. Sıkı reformlar ve ülkeye davet edilen Avrupalılar ile Batı düşünce tarzına uygun bir devlet sistemi kurulmak istenmiştir. Petro ve ardılları dönemlerinde çağrılan Batılı ve özellikle Alman bilim insanları, kurulan araştırma merkezleri ve üniversiteler sayesinde Rusya'daki Doğu Araştırmaları belirli bir seviyeye ulaşmıştır. Kazan, St. Petersburg ve Moskova'da kurulan Doğu Araştırmaları Merkezleri, İmparatorluk Coğrafya ve Tarih dernekleriyle birlikte Doğu'nun değişik bölgelerine akademik seyahatler organize etmiştir. 19. yüzyılda Batı Düşünce hayatındaki değişimlerden ve özellikle Alman Romantizminden etkilenen Rus aydınları, Rusya'nın kimliği ve geleceği konusunda kendi içerisinde büyük tartışmalar yaşamıştır. Bu tartışmaları sonucunda Doğu'nun, Rusya'nın geleceği ve Anavatan'ın şanı adına zaferlerle ele geçirilmesi gereken bir coğrafya olduğu hususunda hemfikir olunmuştur. Dünya sistemi içerinde kendisine yer edinmek isteyen Rusya, ticaret yollarına ve hammaddeye hâkim olma amacıyla - bir bakıma Edward Said'in "oryantalizm - sömürgecilik" söyleminin en güçlü uygulamalarını sergileyerek- Kafkasya'yı işgal etmiştir. Bizim bu projede incelemek istediğimiz nokta Rusya'nın emperyal amaçları doğrultusunda Kafkasya'da gerçekleştirmiş olduğu istila hareketlerinin akademik oryantalizm ile olan ilişkisi olmuştur. Bu doğrultuda Rus Düşünce Sisteminin Doğu'ya bakışı ve Avrupa'dan ithal edilen akademik oryantalizm çalışmalarının Rus emperyal ilerleyişine olan katkısı incelenmiştir.;Rusya, Kafkasya, Oryantalizm, Sömürgecilik, Batılı seyyahlar.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    The Society that Lost It's Horse:On the Circassian's Culture of Horse Breeding and Riding
    (Milli Folklor Dergisi, 2019) Temizkan, Abdullah; Catalkilic, Didem
    Domestication of the horse is one of the milestones of human history. Human beings have overcome many things by taking advantage of the power and speed of the horse. in the natural habitat of the Caucasus, it has enabled the development of horse breeds suitable for its own climate and geographical structure. the aristocratic stratum of the Caucasus communities have strengthened their position and developed a powerful means of providing control of the lower classes by developing good-breed riding horses. Caucasian immigrants who migrated to the Ottoman country by road after the mass migration began in 1864, brought some of these horse breeds with them. the immigrant Circassians settled in Uzunyayla district of Kayseri, which has a nature suitable for horse breeding, have achieved a serious economic gain by applying the methods of traditional horse breeding here. A number of attempts were made by the state in Uzunyayla to develop the breed of horse according to the needs of the country. These horses, especially demanded by the Turkish army, found buyers for serious prices. These horses, which have large body structure and solid bone structure, were used not only as a roadster but were also used for pulling cannon. However, after 1950, the increased mechanization in the Turkish army and in agriculture has reduced the demand for these horses very abruptly. the decrease in the demand for Uzunyayla horses brought the end of horse breeding in the district and Uzunyayla Circassians experienced a serious economic loss. Thus, the process of migration of Uzunyayla Circassians from the village to the city gained a new momentum. It is known that Circassians carried not only some horse breeds but also a unique horse riding culture from the Caucasus to Uzunyayla. the culture in question, in the 1960s when the migration from the village to the city intensified, began to disappear with elements of material culture. in this study, we aim to investigate the position of horse breeding and horse riding culture in the Circassian culture, which is carried from Caucasus to Uzunyayla and the process of it's disappearance.

| Ege Üniversitesi | Kütüphane | Açık Erişim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Ege Üniversitesi Rektörlüğü Gençlik Caddesi No : 12 35040 Bornova - İZMİR, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim