Yazar "Saraçoğlu, Ahmet" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 7 / 7
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Bruksizmli bireylerin tedavisinde okluzal splintin ve okluzal düzenleme yöntemlerinin etkinliğinin klinik ve deneysel olarak değerlendirilmesi(Ege Üniversitesi, 1994) Saraçoğlu, Ahmet; Özpınar, BirgülÖZET Çiğneme sistemi rahatsızlıkları içerisinde değerlendirilen ve toplumda oldukça sık görülen bruksizm, psikofizy ol ojik kökenli bir p araf oksiy önel davranış biçimidir. Multif aktoriy el kökenli olan rahatsızlığın etyoloj isinde en önemli yeri stres ve okluzal faktörler tutmaktadır. Çalışmamızın invitro bölümünde, artikülasyon kağıdı, folyo ve ipek şeritten oluşan kalitatif yöntemler ile T-scan okluzal analiz sisteminden oluşan kantitatif yöntemlerin genel özellikleri ve işaretleme yetenekleri incelenmiştir. İnvivo bölümde ise bruksizmli 20 bireye okluzal splint uygulanarak aşırı kas aktiviteleri azaltılmış, bu kas aktiviteleri EMG yardımıyla değerlendirilmiş ve daha sonra kalitatif ve kantitatif kayıt materyalleri kullanılarak okluzal düzenleme işlemi gerçekleştirilmiştir. Tedavi başarısı her iki grup için istatistiksel olarak değerlendirilmiştir. Çalışmanın sonucunda tüm kayıt materyalleri arasında işaretleme özellikleri açısından belirgin fark saptanmıştır. Kayıt materyalleri aynı hastada birden fazla kullanımda duyarlılık kaybı göstermiştir. Bu nedenle kayıt materyallerinin tek kez kullanımını önermekteyiz. Ayrıca okluzal ilişkilerin belirlenmesinde T-scan dışındaki kayıt materyallerinin kullanımında ağızın kurutulmasına büyük özen gösterilmelidir.87 Bruksizmli bireylerin tedavisinde kullandığımız okluzal splint ile masseter kas aktivi t esinde belirgin değişikler elde edilmiştir. Bu farklılıkların belirlenmesinde EMG oldukça başarılı sonuçlar vermiştir. Masseter kas aktivi t esi asimetri indeksini belirli düzeyde azaltabildiğimiz bireylere kalitatif veya kantitatif yöntemler kullanılarak okluzal düzenleme işlemi uygulanmıştır. Her iki yöntem arasında belirgin bir fark saptanamamakla birlikte, eklem sesi dışındaki semptomlar ya belirgin oranda azalmış yada tümüyle ortadan kalkmıştırÖğe Farklı protetik uygulamaların çene hareketleri ve çiğneme döngüsünde oluşturduğu değişimlerin komputerize mandibular tarayıcı yardımıyla saptanması(Ege Üniversitesi, 2007) Cura, Cenk; Hatipoğlu, Hüseyin Anıl; Saraçoğlu, AhmetBu çalismanin amaci, farkli türde protezler tasiyan ve protez tasimayan bireylerde mandibular hareketlerde olusacak degisimleri ve çigneme etkinliklerini gözlemlemektir. Çalisma için dentisyona sahip, sabit protez tasiyan, hareketli bölümlü protez ve tam protez kullanan 10?ar gruptan olusan 40 hasta seçilmistir. Ölçümler komputerize alt çene tarayicisi ile alinmistir. Çigneme etkinligi ölçmek ve çigneme döngüsü kayitlari almak için bireylere 15 çigneme darbesi ile jelatin küp ve 10 çigneme darbesi ile sakiz çignetilmis ve analiz edilmistir. Çalismamizin sonucunda standartize edilmis jelatin partiküllerini en iyi dogal disli ve sabit protez tasiyan bireyler parçalayabilmis en düsük verimlilik ise tam protez kullanan bireylerde bulunmustur. Eksik disleri bulunmayan dogal disli bireyler çignemeyi belirli bir düzen içinde gerçeklestirdigi görülmüstür. Az sayida dis çekimine bagli olarak yapilmis olan küçük boyutlu sabit protezlerin mevcut oldugu agizlarda çigneme düzeni aynen dogal disli bireylerdeki gibi oldugu fakat hareketli bölümlü ve tam protez kullanan hastalarda çigneme düzeninde bazi degisiklikler oldugu gözlenmistir. Sabit protezlerde çigneme potansiyel degerleri hareketli bölümlü ve tam protez kullanan bireylere göre daha yüksek bulunmustur. Ayrica çigneme sirasinda sagital düzlemde dogal disli bireylerin, tam protez kullanan bireylere göre çigneme sirasinda dislerini tekrarlanabilir sekilde sentrik oklüzyona getirdikleri saptanmistir.;Çigneme etkinligi, çigneme döngüsü, komputerize alt çene tarayicisi, çene hareketleri, protez.;Masticatory efficiency, chewing pattern, mandibular kinesiograph, chewing movement, prosthesis.Öğe Farklı yüzey işlemleri sonrası poliamid ve PMMA esaslı protez kaide materyali ile değişik astar malzemelerinin bağ dayanımının araştırılması(Ege Üniversitesi, 2014) Saraçoğlu, Ahmet; Kümbüloğlu, Övül; Yıldırım, BengisuProtez kaidesi için kliniklerde kullanılan polimerlerden bir tanesi de poliamidlerdir. Poliamid içerikli protez kaide materyallerinin bir kaide materyalinden beklenen dayanıklılığı göstermesi, esnekliği ve şeffaflık özelliği sayesinde metal kroşelerin yerine alternatif olması ve sitotoksik olmaması gibi avantajları PMMA'a alternatif olarak gösterilmelerini sağlamıştır. Ancak tamir, astarlama veya yapay diş eklenmesi gerektiği durumlarda otopolimerizan rezinlerle yeterli derecede bağlantı sağlanamamaktadır. Bu işlemler klinik olarak çok sık tekrarlandığı için bağ dayanımını artırmaya yönelik olarak çeşitli yüzey işlem metotları denenmektedir. Bizim in-vitro çalışmamızda farklı yüzey işlemleri uygulanan PMMA ve poliamid kaide materyali örnekleri ile çeşitli astar malzemeleri arasındaki bağ dayanımı çekme testi ile ölçülmüş ve ölçülen bağ dayanım sonuçları karşılaştırılmıştır. 10x10x2,5 mm boyutlarında poliamid ve PMMA örneklerden kaide örnekleri hazırlanmıştır. Elde edilen örnekler önce dört yüzey hazırlık işlemi grubuna kontrol, Rocatec ile tribokimyasal silika kaplama (3M Espe, Almanya), V-Primer uygulanması (Sun Medical, Japonya), taş ile mekanik pürüzlendirme (Blaudent, Macaristan) göre gruplandırıldı. Sonra bağlanan kaide materyaline bağlanan astar malzemelerine göre ısı ile polimerize PMMA-otopolimerizan PMMA, ısı ile polimerize PMMA-GC Hard Reline, Deflex-otopolimerizan PMMA, Deflex-GC Hard Reline dört alt gruba ayrıldı. Hazırlanan örnekler 5-55°C'de 2500 kez termal döngü işlemine tabi tutuldu. Ardından örneklere universal test makinesinde (Autograph, Shimadzu, Japonya), 0,5 mm/dak hızda çekme testi uygulandı. Bağ dayanım değerleri (MPa ± SS) kaydedildi ve istatistiksel analizleri Shapiro-Wilk, Mann Whitney testi ile (p<0.05) yapıldı. Ortalama TBSD (tensile bond strength değerleri) bağlantı gruplarından bağımsız olarak incelendiğinde; ROC grubu (6,78±4,05) tüm yüzey işlemi grupları içinde en yüksek bağlanma değerine sahip yüzey işlemi grubu olarak bulunmuştur (p<0.05). V-Pr grubu (3,59±2,25) değerleri tüm yüzey işlemi grupları içinde en düşük bağlanma değerine sahip yüzey işlemi grubu olarak bulunmuştur (p<0.05). Ortalama TBSD (tensile bond strength değerleri) bağlantı gruplarında incelendiğinde; en yüksek ortalama çekme bağ dayanımı Rocatec ile yüzey işlemi uygulanmış ısı ile polimerize PMMA ile otopolimerizan PMMA arasında 11,4±4,51 MPa bulunmuştur. En düşük ortalama çekme bağ dayanımı ise V-Primer uygulanmış deflex ile otopolimerizan PMMA (1,10±0,83) MPa arasında bulunmuştur. İn-vitro koşullarda yapılan bu çalışma sonucunda kaide materyalleri (ısı ile polimerize PMMA ve poliamid) ile astar malzemelerinin arasında daha başarılı bağlantıların elde edilebilmesi için Rocatec ile tribokimyasal kaplama işlemi bir alternatif olarak görülebilir.Öğe Fractal Analysis for assessment of trabecular peri implant alveolar bone using panoramic radiographs(2010) Karaca, Betül; Güneri, Pelin; Saraçoğlu, Ahmet; Koca, Hüseyin; Boyacıoğlu, HAYAL…Öğe Protetik tedavide okluzal düzenleme(Ege Üniversitesi, 1994) Özpınar, Birgül; Saraçoğlu, AhmetÇiğneme sistemi rahatsızlıkları içerisinde değerlendirilen ve toplumda oldukça sık görülen bruksizm, psikofizyolojik kökenli bir parafoksiyonel davranış biçimidir. Multifaktoriyel kökenli olan rahatsızlığın etyolojisinde en önemli yeri stres ve okluzal faktörler tutmaktadır. Çalışmamızın invitro bölümünde, artikülasyon kağıdı, folyo ve ipek şeritten oluşan kalitatif yöntemler ile T-scan okluzal analiz sisteminden oluşan kantitatif yöntemlerin genel özellikleri ve işaretleme yetenekleri incelenmiştir. İnvivo bölümde ise bruksizmli 20 bireye okluzal splint uygulanarak aşırı kas aktiviteleri azaltılmış, bu kas aktiviteleri EMG yardımıyla değerlendirilmiş ve daha sonra kantitatif kayıt materyalleri kullanılarak okluzal düzenleme işlemi gerçekleştirilmiştir. Tedavi başarısı her iki grup için istatistiksel olarak değerlendirilmiştir. Çalışmanın sonucunda tüm kayıt materyalleri arasında işaretleme özellikleri açısından belirgin fark saptanmıştır. Kayıt materyalleri aynı hastada birden fazla kullanımda duyarlılık kaybı göstermiştir. Bu nedenle kayıt materyallerinin tek kez kullanımını önermekteyiz. Ayrıca okluzal ilişkilerin belirlenmesinde T-scan dışındaki kayıt materyallerinin kullanımında ağzın kurutulmasına büyük özen gösterilmelidir. Bruksizmli bireylerin tedavisinde kullandığımız okluza splint ile masseter kas aktivitesinde belirgin değişiklikler elde edilmiştir. Bu farklılıkların belirlenmesinde EMG oldukça başarılı sonuçlar vermiştir. Masseter kas aktivitesi asimetri indeksini belirli düzeyde azaltabildiğimiz bireylere kalitatif veya kantitatif yöntemler kullanılarak okluzal düzenleme işlemi uygulanmıştır. Her iki yöntem arasında belirgin bir fark saptanamamakla birlikte, eklem sesi dışındaki semptomlar ya belirgin oranda azalmış ya da tümüyle ortadan kalkmıştır.Öğe Temporomandibular eklem incelemelerinde ortopantomografilerin boyutsal güvenilirliği(2002) Saraçoğlu, Ahmet; Özpınar, Birgül; Öztürk, BerranBu araştırmanın amacı, temporomandibular eklem (TME) patolojilerinin ve asimetrilerinin ortopantomografi (OPG) ile incelenmesinde, tekniğin en önemli dezavantajı olan distorsiyon sorununun incelenmesidir OPG cihazına hem horizontal hem de sagittal düzlemde açılandırılarak yerleştirilen insan mandibula modelinden radyografiler alınmış ve radyografi üzerinde önceden belirlenmiş iki nokta arası mesafe karşılıklı olarak ölçülmüştür. Mandibula modelinin açılı yerleştirilmesine bağlı olarak değişik oranlarda asimetri oluşmuştur. Bu asimetrinin nedeni TME nin filmden ve ışık kaynağından iki tarafta eşit uzaklıkta olmayışıdır. TME in çift taraflı karşılaştırmalı incelemelerinde saptanan asimetri, yapısal olabileceği gibi başın konumlandınlmasındaki hatalara bağlı da olabilir. Bu nedenle OPG çekiminde başın konumuna büyük özen gösterilmelidir. Belirgin asimetri olguları dışındaki küçük farklılıklar şüpheyle karşılanmalıdır.Öğe Zirkonyum oksit seramik materyalinin farklı yüzey işlemlerinden sonra değişik yapıdaki simanlarla olan bağ dayanımının invitro olarak incelenmesi(Ege Üniversitesi, 2014) Yıldırım, Bengisu; Saraçoğlu, AhmetZirkonya üstün mekanik ve estetik özellikleri sayesinde protez alt yapı materyali olarak günümüzde sıklıkla tercih edilmektedir. Ancak zirkonyanın stabil yapısı nedeniyle rezin simantasyonunda istenilen bağlantı değerleri elde edilememektedir. Bu nedenle zirkonyanın yüzey özelliklerini değiştirmek ve simanlara bağlanmasını arttırmak için çok sayıda yöntem ve malzeme denenmektedir. Bizim in-vitro çalışmamızda simantasyon öncesi farklı yüzey işlemleri uygulanan zirkonya örneklerle simanlar arasındaki bağ dayanımı makaslama testi ile ölçülmüş ve ölçülen bağ dayanım sonuçları karşılaştırılmıştır. Bu çalışmada zirkonya bloklardan (Ava Dent, İtalya) makaslama testi için 10 tane (2,1{604}2,1{604}1 cm) zirkon blok elde edildi. Elde edilen örnekler önce beş yüzey hazırlık işlemi grubuna [Kontrol, zirkonya primer (Z-Prime Bisco, Schaumburg, İsrail), Rocatec ile tribokimyasal silika kaplama (3M Espe, Almanya), AlN ile kaplama (H.C. Stark, Almanya), lazer uygulama (Fotono, Slovenya)] göre gruplandırıldı. Sonra beş siman grubuna [Panavia F 2.0 (Kuraray Medical, Japonya), Superbond (SunMedical, Japonya), G-Cem Automix (GC, Japonya), Bifix QM (Voco, Liechtenstein) ,Poly F (Dentsply, Danimarka) ] göre alt gruplara (n=8, toplam=200) ayrıldı. 2 mm yüksekliğinde 3 mm çapında bioplastdan (Biostar Great Lakes Orthodontics, A.B.D) hazırlanan kalıplara yerleştirilen simanlardan rezin içerikli olanlar her bir taraftan 20 sn toplamda 60 sn saniye ışık uygulanarak (Bluephase, Ivoclar Vivadent, Schaan, Liechtenstein) polimerize edildi, kimyasal yoldan polimerize olan Poly-F ve Super Bond simanları polimerize olmaya bırakıldı. Hazırlanan örnekler 5-55°C'de 5500 kez termal döngü işlemine tabi tutuldu. Ardından örneklere universal test makinesinde 0,5 mm/dak hız ile (Autograph, Shimadzu, Japonya) makaslama testi uygulandı. Bağ dayanım değerleri (MPa ± SS) kaydedildi ve istatistiksel analizleri (Shapiro-Wilk, ANOVA, p<0.05) yapıldı. Kırık alanları çevresel taramalı elektron mikroskobu (ESEM) (Quanta 250 FEG SEM , FEI., Oregon, A.B.D) kullanılarak incelendi. Kırık tiplerinin dağılımı ışık mikroskobu (Leica, Almanya) kullanılarak (ki kare, p<0.05) istatistiksel olarak değerlendirildi. Son olarak en düşük ve en yüksek bağlanma değerleri elde edilen kontrol ve Rocatec ile tribokimyasal silika kaplama grubunda ortalama yüzey pürüzlülük değerleri AFM (Veeco Metrology Group, A.B.D) ile istatistiksel (Kolmogorov-Smirnov, Kruskall - Wallis p<0.05) olarak değerlendirildi. Ortalama SBSD (shear bond strength değerleri) siman gruplarından bağımsız olarak incelendiğinde; ROC grubu (16,42±5,59) tüm yüzey işlemi grupları içinde en yüksek bağlanma değerine sahip yüzey işlemi grubu olarak bulunmuştur (p<0.05). KON grubu (6,07±9,02 siman gruplarından bağımsız olarak incelendiğinde en düşük bağlanma dayanımının görüldüğü yüzey işlemi grubu olmuştur (p<0.05). Ortalama SBSD değerleri yüzey işlemi gruplarından bağımsız olarak incelendiğinde; POL (1,93±1,13) grubu en düşük bağ dayanımı gösteren siman grubu olmuştur (p<0.05). GC grubu (13,53±7,51) yüzey işlemi gruplarından bağımsız olarak incelendiğinde en yüksek bağ dayanımı gösteren siman grubu olmuştur (p<0.05). Siman gruplarından bağımsız olarak yüzeylerdeki adeziv/koheziv/kombine kırıklar için tüm gruplar arasındaki fark istatiksel olarak anlamlı değildir (p>0.05). Tüm gruplar içinde en yüksek ortalama makaslama bağ dayanımı değeri Rocatec ile tribokimyasal yüzey işlemi ve GCem adeziv simanın kombine kullanımı ile elde edilmiştir. AFM analizinde Rocatec ile tribokimyasal yüzey işlemi sonucunda zirkonyum oksit yüzey pürüzlülüğünün anlamlı derecede arttığı görülmüştür. İn-vitro koşullarda yapılan bu çalışma sonucunda zirkonya restorasyonların adeziv simantasyon protokolü için Rocatec ile tribokimyasal işlem sonrasında GCem simanın kullanılması bir alternatif olarak görülebilir.