Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Sözbilen, Murat Celal" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 4 / 4
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Elektrikli scooter kullanımı ilişkili üst ekstremite yaralanmalarının ortopedi polikliniği başvuruları üzerinden değerlendirilmesi
    (Ege Üniversitesi, 2024) Sözbilen, Murat Celal; Öztürk, Volga; Bari, Berkay; Vaha, Arman
    Giriş ve Amaç: Elektrikli scooter (e-scooter), teknolojik gelişmelerin sonucunda son yıllarda ulaşım aracı olarak popülerleşmeye başlamıştır. Türkiye'de e-scooter paylaşım sistemi Mart 2019'da başlamış olup mobil uygulamalar aracılığıyla kiralanabilmesi ve kolay ulaşılabilir olması escooter kullanımı oldukça yaygın hale getirmiştir. Bu çalışmanın birincil amacı, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne e-scooter ilişkili yaralanmalar ile başvuran hastaların, yaralanma verilerini tanımlamak ve ilişkili risk faktörlerini incelemektir. İkincil amaç olarak; ülkemizde gerçekleşen e-scooter yaralanmalarının verileri ışığında koruyucu önlemlerin artırılması ve yapılacak yasal düzenlemelere katkı sağlamak hedeflenmektedir. Gereç ve Yöntem: Haziran 2020 ile Kasım 2022 tarihleri arasında e-scooter yaralanması sonrası acil servise başvuran hastalar değerlendirilmiştir. Başvuran hastaların üst ve alt ekstremite ilişkili travma verileri geriye dönük olarak ve hasta görüşmesi yöntemi ile incelenmiştir. Olguların yaş, cinsiyet, meslek, eğitim düzeyi gibi demografik verileri; düştükleri zemin türü, hava durumu, kazanın yeri gibi çevresel risk faktörleri incelenmiştir. Kaza anında scootera binen kişi sayısı, alkol kullanımı bunun yanı sıra sürücünün herhangi bir ehliyete sahip olup olmadığı, güvenlik ekipmanı kullanımı, gelir düzeyi ve sürücünün bisiklet ya da motosiklet kullanabilmesi gibi kişiye bağlı risk faktörleri değerlendirilmiştir. Ayrıca scooterın kiralama şirketine ya da bireye ait olması, kazanın sebebi; yaralanmanın ekstremite dominansı, lokasyonu, kapsamı (hasarlı yapılar ve hasarın derecesi), gereken/uygulanan tedavi, opere edilen hastaların operasyon verileri analize dahil edildi. Bulgular: Değerlendirilen 68 hastanın %67’si erkek, %60,3’ü öğrenciydi. 38’i (%55) üniversite mezunuydu veya öğrencisiydi. Hastaların %57,4’ü 16.00-00.00 saatleri arası kaza yapmıştı. Cerrahi oranı ile birlikte konservatif takip durumu incelendiğinde olguların %94,1’inde kırık; %38,2’sinde cerrahi gerektiren kırık tespit edildi. 68 hastadan sadece 14’ü bisiklet yolunda düşmüştü, bisiklet yolunda düşen hastaların prognozu daha iyiydi. 61 hastanın 40’ının üst ekstremite kırığı vardı, bunların 16’sı dirsek ve dirsek üstü kırığıydı. Hastaların %92,6’sının güvenlik ekipmanı kullanımı yoktu. Hastaların %48’nin herhangi bir ehliyeti yoktu. Scooterı ilk kullanımında kaza yapan hastaların prognozu daha kötü sonuçlandı. Tartışma ve Sonuç: E-scooter ilişkili yaralanmalar sanıldığının aksine ciddi yaralanmalara sebep olmaktadır. Kazaların sebebi incelendiğinde küçük ve sert yapıda tekerlerin olması aşma ve atlama kapasitelerini düşürmekte, böylece zemine bağlı kazalar daha sık (%32,4) gerçekleşmektedir. Hastalar tecrübe açısından değerlendirildiğinde deneyimden bağımsız olarak daha önceden scooter kullanan kişilerin daha fazla düştüğü gözlemlendi. Hastaların %92,6’sının güvenlik ekipmanı kullanmaması nedeniyle, büyük çoğunluğunun dirsek ve dirsek üstü olan kırıklar uygun güvenlik ekipmanı kullanımıyla azaltılabilir. Sonuç olarak e-scooter kazalarının sanıldığının aksine ciddi yaralanmalara sebep olduğu ve scooter kullanımı ile ilgili koruyucu ve önleyici önlemlerin resmi düzeyde alınması gerektiği görülmüştür.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Epidermal büyüme faktörü, hiperbarik oksijen ve tetanoz toksini uygulamasının ratlarda spinal kord yaralanma modelinde iyileşmeye etkisi
    (Ege Üniversitesi, Tıp Fakültesi, 2016) Sözbilen, Murat Celal; Özyalçın, Halit
    Spinal kord yaralanması, kordun major fonksiyonlarında yitime neden olmakla birlikte, sonuçları açısından da büyük bir sosyal problemdir. Omurilik yaralanmalarında en etkin tedavi, kaçınılmaz olan çarpma etkisiyle başlayan ikincil hasarın önlenmesidir. Bu hasarda en önemli tedavi hedefleri ise apoptotik hücre ölümünün engellenmesi ve rejenerasyon mekanizmalarıdır. Bu çalışmada, hiperbarik oksijen (HBO) uygulaması, tetanoz toksini (TT) ve epidermal büyüme faktörünün (EGF), apoptotik kaskadların önlenmesindeki ve antioksidan mekanizmaları ile motor nöron koruyucu etkilerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Bu çalışmada, üç tedaviyi karşılaştırma amacıyla altı grup Sprague Dawley tür ratlar (HBO, TT, EGF, metilprednizolon-pozitif kontrol, travma ve sham) üstünde çalışılmıştır. Sham grubu hariç tüm gruplara T4-T10 vertebra seviyesinden anevrizma klibi ile ekstradural olarak kompresyon uygulanarak spinal kord yaralanması yaratılmıştır. Tetanoz ve EGF tedavileri travmadan hemen sonra, HBO ise ilk birinci saat içinde olmak üzere yedi gün boyunca aynı saatte uygulanmıştır. Fonksiyonel değerlendirme için BBB (Basso-Beattie-Bresnahan) skorları günlük olarak kaydedilmiştir. Akut ve subakut dönemin sonunda (8. gün) sakrifiye edilen ratların spinal kord örneklerinde, SOD, GPx ve katalaz anti-oksidan enzim aktiviteleri ölçülmüştür. Apoptoz değerlendirmesi amacıyla ise bax, bcl-2 ve kaspaz-3 protein miktarı western blot yöntemiyle saptanmıştır. HBO uygulamasının SOD ve GPx enzim aktiviteleri ile fonksiyonel skorları anlamlı şekilde yükselttiği görüldü (p<0.05). Western blot analizinde ise kaspaz-3 ve bax proteinlerini yükselterek mitokondri aracılı apoptozu arttırdığı tespit edildi (p<0.05). EGF uygulamasında antioksidan enzim aktivitelerinin anlamlı artışına karşın (p<0.05), apoptoz ve fonksiyonel açıdan diğer gruplarla karşılaştırıldığında etkisiz olduğu görüldü (p<0.05). Tetanoz toksini uygulamasının fonksiyonel skorları ve antioksidan enzim aktivitelerini anlamlı düzeyde arttırdığı tespit edilmiştir (p<0.05). HBO uygulanan gruptan farklı olarak ise, anti-apoptotik bcl-2 düzeyini arttırıp, apoptotik bax ve kaspaz-3 protein düzeyini ise anlamlı şekilde azalttığı; böylece apoptozu engellediği görülmüştür (p<0.05). HBO tedavisi serbest oksijen radikalerini uzaklaştırması ve fonksiyonel iyileşmeyi arttırması nedeniyle iyi bir tedavi seçeneği olarak görülmüştür; ancak apoptozu arttırdığı mekanizmanın gelecek çalışmalarla açıklanması gerekmektedir. Tetanoz toksininin motor nöron koruyucu ve iyileştirici etkisi ortaya konmuş olup, her üç değerlendirmedeki sonuçlarıyla tedavide etkin bir ajan olarak kullanılması beklenmektedir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Influence of total knee arthroplasty approaches on component positioning
    (2018) Biçer, Elcil Kaya; Sözbilen, Murat Celal; Aydoğdu, Semih; Sur, Hakkı
    Purpose: the aim of this study was to evaluate the influence of subvastus and medial parapatellar total knee arthroplasty approaches on component positioning and to explore the possible negative effects of potentially more restrictive approaches especially in highly deformed knees. Materials and Methods: 88 knees of 84 patients (46 knees operated with medial parapatellar approach (group 1), and 46 knees operated with subvastus approach (group 2)) who had undergone total knee arthroplasty. the patients were also regrouped according to their preoperative mechanical axis deviations. Postoperative femoral and tibial component positioning on frontal and sagittal planes were evaluated. Results: Frontal femoral (?) and tibial (?) component angles as well as sagittal femoral and tibial component angles were not significantly different between two groups (mean values of ? of groups 1&2: 96.79±2.86° and 96.81±3.22°, respectively, of ? 89.07°± 3.45° and 89.97°± 3.00° respectively, of sagittal femoral angle 4.85° ± 3.84° and 3.31° ± 3.58°, respectively, of sagittal tibial angle 5.10° ± 3.88° and 4.08 °± 3.18°, respectively). Postoperatively, posterior tibial slope was significantly decreased in both groups. Conclusion: None of the total knee arthroplasty approaches tested in this study found to exert a significant effect on component positioning even in highly deformed knees. the components can be placed properly utilizing both approaches.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Prevalence of perioperative hypothermia and predisposing factors in a children's hospital
    (2022) Şahin, Kübra Evren; Sözbilen, Murat Celal
    Aim: Perioperative hypothermia is more common in pediatric patients than in adult patients due to increased body surface area/weight ratio and limited subcutaneous fat deposits. Therefore, active and passive warming techniques are used more frequently in the surgeries applied to pediatric patients. This study presents the prevalence of perioperative hypothermia and the predisposing conditions for perioperative hypothermia in pediatric orthopedic surgeries in which active and passive warming techniques are applied.Methods: This cross-sectional, descriptive, and observational study included 102 children admitted to the pediatric orthopedic clinic of a children’s hospital. Temperature measurements were made with a calibrated infrared tympanic thermometer in all cases while they were waiting in the service room, when they entered the operation theater, when they left the operation theater and when they left the postoperative care unit. Their demographic data, hemogram and thyroid hormone parameters, preoperative fasting times related to the procedure and temperature were recorded. Also, the humidity and temperature values of the operating theater, the operation type performed, the duration of the operation, the time spent in the operating theater and the recovery time from anesthesia, were all recorded in their follow-up forms. Data analysis was done using the SPSS V21.0 and was conducted at a 95% confidence interval.Results: Hypothermia was observed in 20.58% of 102 patients included in the study. Predisposing factors for perioperative hypothermia included the fact that the patient had a diagnosis of concomitant cerebral palsy, the patient's body temperature was low in the service area, low temperature and humidity values in the operating theatre and staying in the operating theatre for a prolonged period of time.Conclusion: Although active and passive warming techniques are applied during the operation, perioperative hypothermia was observed in 20.58% of pediatric patients who underwent the orthopedic operation. Consideration of predisposing factors together with active and passive warming techniques may reduce the incidence of perioperative hypothermia.

| Ege Üniversitesi | Kütüphane | Açık Erişim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Ege Üniversitesi Rektörlüğü Gençlik Caddesi No : 12 35040 Bornova - İZMİR, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim