Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Mustafa Korkut" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 16 / 16
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Akciğer kanserinin nadir bir komplikasyonu: İnce barsak perforasyonu - olgu sunumu
    (2011) Tayfun Yoldaş; Cemil Çalışkan; Murat Sezak; Mustafa Korkut
    Akciğer kanser metastazına bağlı ince barsak perforasyonu oldukça nadir görülen bir klinik tablodur. Metastaz gastrointestinal traktusun herhangi bir bölümünde görülebilir ve metastatik odak masif kanama, obstrüksiyon, perforasyon gibi komplikasyolara neden olabilir. Bu durumda acil cerrahi girişim ihtiyacı doğmaktadır ve bu malignitesi olan hastalar için yüksek mortalite ve morbidite anlamına gelir. Biz daha öncesinde akciğer kanseri tanısı bulunan ve ince barsak perforasyonu nedeniyle acil laparotomi uygulanan olgumuzu sunmayı amaçladık.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Alt gastrointestinal sistem kanamalarında tedavi yönetimi: Cerrahi ve minimal invaziv tedavi yöntemlerinin irdelenmesi
    (2013) Varlık Erol; Tayfun Yoldaş; Tufan Gümüş; Ömer Özütemiz; Cemil Çalışkan; Erhan Akgün; Mustafa Korkut
    Giriş ve Amaç: Alt gastrointestinal sistem kanamaları, Treitz ligamanı- nın distalindeki gastrointestinal sisteme ait patolojilerden kaynaklanır. Bu çalışmada kliniğimizde, akut alt gastrointestinal sistem kanaması nedeniyle acil cerrahi uygulanan ve non-operatif takip edilen hastaların preoperatif ve postoperatif dönemdeki verilerinin ve izlem verilerinin irdelenmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Ege Üniversitesi Tıp Fakülte- si Hastanesi Genel Cerrahi Anabilim Dalında alt gastrointestinal sistem kanaması nedeni ile takip ve operasyon uygulanan 29 hasta ve opere edilmeden medikal izlem ile takip edilen 23 hasta retrospektif olarak in- celendi. İncelemeye dahil edilen parametreler; başvuru şikayeti, muaye- ne bulguları, görüntüleme yöntemleri, operasyon bulguları, morbidite, mortalite olarak belirlendi. Bulgular: Nisan 2008–Nisan 2012 tarihleri arasında alt gastrointestinal sistem kanaması tanısı alan 52 hasta ret- rospektif olarak incelendi. Acil cerrahi uygulanan grupta ortalama yaş 62,4 olarak belirlendi. Bu grupta; 12 (%41,3) hasta kadın, 17 (%58,7) hasta ise erkek idi. Non-operatif takip grubunda ise ortalama yaş 64,9, 7 (%30,4) kadın, 16 (%69,6) hasta ise erkek idi. Mortalite oranı opere edilen grupta %10,3 (3 hasta), non-operatif takip grubunda ise %8,7 (2 hasta) olarak belirlendi. Sonuç: Akut alt gastrointestinal sistem kana- malarının tedavisinde kolonoskopik hemostaz teknikleri güvenli ve yay- gın bir şekilde kullanılabilmektedir. Masif kanama sonucu mortalite ora- nı yaklaşık %10-15 olduğundan, olabildiğince hızlı bir şekilde kanama odağı tespit edilerek müdahale edilmelidir. Alt gastrointestinal sistem kanamalarının %80-90’ı spontan olarak ya da konservatif önlemlerle durmaktadır. Kolonoskopik veya anjiografik yöntemlerle kontrol altına alınamayan kanamalarda cerrahi girişim endikasyonu vardır ve operas- yon kararı geciktirilmemelidir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Anorektal bölge yerleşimli malign melanomlar: Dört olgunun sunumu
    (2009) Cemil Çalışkan; Özgür Fırat; Özer Makay; Fatih Tekin; Gürdeniz Serin; Başak Doğanavşargil; Murat Sezak; Erhan Akgün; Mustafa Korkut
    Melanomun deri ve gözden sonra en sık rastlandığı üçüncü yer anorektal bölgedir. Bu çalışmanın amacı anorektal malign melanom ile ilgili deneyimlerimizi gözden geçirmek ve meslektaşlarımızla paylaşmaktır. Kliniğimizde 1998 ve 2008 yılları arasında tedavi edilen dört malign melanomlu hastanın verileri geriye dönük olarak incelendi. Dört hastanın üçü erkekti. Ortalama yaş 54,75 (dağılım 45-64) idi. Tüm hastalarda esas yakınma rektal kanamaydı. Dört hastanın üçü ilk iki yıl içinde dissemine hastalık sebebi ile kaybedildi. Onkolojik cerrahide küratif rezeksiyon yapabilmek için erken teşhis şarttır. Primer anorektal malign melanom genellikle tanıdaki gecikmeler nedeniyle tüm tedavi çabalarına karşın oldukça kötü prognoza sahip saldırgan ve nadir bir tümördür.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Aşağı yerleşimli rektum tümörlerinde intersfinkterik rektum rezeksiyonu: Beş olgunun sunumu
    (2010) Cemil Çalışkan; Mustafa Korkut
    Amaç: İntersfinkterik rezeksiyon aşağı yerleşimli rektal kanserlerde abdominoperineal rezeksiyona alternatif olabilecek bir tedavi yöntemidir. Bu çalışmanın amacı intersfinkterik rezeksiyon hakkında kısıtlı deneyimin gözden geçirilmesidir. Hastalar ve Yöntem: Aralık 2006- Mart 2009 tarihleri arasında aşağı yerleşimli rektum tümörü sebebiyle müdahale edilen beş olgunun verileri retrospektif olarak incelendi. Bulgular: Beş hastanın üçü kadındı. Ortalama yaş 61.2 (45–72) olarak saptandı. Tüm hastalar intersfinkterik rezeksiyon, koloanal anastomoz ve saptırıcı stoma ameliyatı ile tedavi edildiler. Kolostomi üç olguda kapatıldı. Geçici fekal inkontinans dışında morbidite ve mortalite saptanmadı. İnkontinans skorları ve günlük dışkılama sayısı ile değerlendirilen dışkılama fonksiyonu girişimden üç ay sonra kabul edilebilir oranlardadır. Sonuç: Kesin belirlenmiş kurallar çerçevesinde intersfinkterik rezeksiyon aşağı rektum kanserlerinde sfinkter koruyucu cerrahi yapabilmek için nitelikli bir seçim olabilir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    The comparative effects of calcium channel blockers in an experimental colitis model in rats
    (2004) Murat Zeytunlu; Mustafa Korkut; Erhan Akgün; Özgür Fırat; Murat Aynacı; Gökhan İçöz; Murat Kılıç; Sinan Ersin; Ömer Özütemiz
    Amaç: Bu çalışmada iki kalsiyum kanal blokerinin ratlarda oluşturulan deneysel kolit modelindeki etkileri lokal ve sistemik teropötik açıdan karşılıklı olarak araştırılmıştır. Yöntem: 80 erkek Swiss albino rat 8 gruba ayrılarak çalışma gerçekleştirilmiştir. 1) Herhangibir medikasyon uygulamaksızın 1 mlt. %4’lük Asetik asit uygulaması ile kolit oluşturulan grup. 2) Sham grubu 3) Kolit oluşturulmadan önce 5 gün sistemik olarak Diltiazem uygulanan grup. 4) Kolit öncesi 5 gün sistemik olarak Verapamil uygulanan grup. 5) Kolit oluşturulmadan önce 2 gün boyunca transrektal (TR) lavman olarak Diltiazem uygulanan grup. 6) Kolit oluşturulmadan 4 saat önce TR salin uygulanan grup. 7) Kolit oluşturulmadan 4 saat önce lavman olarak TR Diltiazem uygulanan grup. 8) Kolit oluşturulmadan 4 saat önce lavman olarak TR Verapamil uygulanan grup. Tüm tedavilere ratların sakrifiye edildiği 48. saate kadar devam edildi. Tüm gruplardaki ratlar asetik asit ile kolit oluşturulduktan 48 saat sonra sakrifiye edilerek distal kolon segmenti makroskopik ve mikroskopik olarak kolon hasarının değerlendirilmesi ve myeloperoksidaz ölçümleri amacıyla incelemeye alındı. Bulgular: Kontrol kolit grubu (Grup 1)’nun tüm değerleri sistemik olarak Diltiazem ve Verapamil uygulanan gruplara göre yüksekti (3,100±0,7379 karşı 1,300±0,9487 ve 1,600±0,9661) (p<0,05). Sham grubunun değerleri kolit oluşturulan tüm gruplara göre düşüktü (p<0,05). Lokal etki spektrumu açısından değerlendirilen grup 5, 6, 7 ve 8 arasında, kontrol grubu oluşturan grup 6 değerleri istatiksel olarak daha yüksek bulundu (3,300±0,4830 karşı 1,800±0,6325 ve 1,700±0,8233) (p<0,05). Sonuç: Kalsiyum kanal blokerlerinin kolit modelinde hem sistemik, hem de lokal olarak olumlu etkileri vardır.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    İnce barsak lezyonlarının gösterilmesinde enteroklizisin yeri
    (2001) Özer İlkgül; Gökhan İçöz; Mustafa Korkut; Mustafa Tercan; Işıl Bilgen; Nevra Elmas
    İnce barsak lezyonlarının radyolojik olarak görüntülenmesi oldukça güçtür. Herlinger'in popularize ettiği enteroklizis yöntemi sayesinde ince barsak lezyonlarının spesifik olarak görüntülenebileceği düşünülmektedir Bu çalışmada gastrointestinal sistem yakınma ve bulguları ile kliniğimize başvuran 21 olgu retrospektif olarak incelenmiştir. Öpere edilen olguların; yedisinde Crohn, altısında düz kas hücreli tümör, dördünde ince barsak lenfoması, birinde posttravmatik darlık, birinde anjiofolliküler lenf nodu hiperplazisi (Castleman hastalığı), birinde postoperatif darlık, birinde adeno karsinom saptanmıştır. Tüm olgularda enteroklizisin anatomik olarak lezyonu lokalize ettiği, lezyonu'n doğası ve yayılımı hakkında bilgi verdiği görülmüştür. Biz enteroklizis tekniğinin ince barsak lezyonlarının tespiti konusunda oldukça duyarlı bir yöntem olduğu düşüncesindeyiz.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    İnce barsakta adenoskuamöz karsinom: Olgu sunumu
    (2007) Banu Sarsık; Ayşe Yazıcı; Başak Doğanavşargil; Cemil Çalışkan; Mustafa Korkut; Müge Tunçyürek
    Gastrointestinal sistemin primer adenoskuamöz karsinomları, tüm gastrointestinal sistem boyunca gelişebilirler ancak daha çok gastroözofagial bileşke ve anal kanal girişinde görülür. İnce bağırsağın adenoskuamöz karsinomları nadir olup, adenokarsinom ve skuamöz hücreli karsinomun histolojik özelliklerini birlikte gösterir. Karın ağrısı şikayeti ile hastanemiz acil servisine başvuran olgunun yapılan tetkikleri sonrası intraabdominal tümör ön tanısı ile operasyonu yapılmış ve ileumdaki tümöral oluşumun histopatolojik incelemesinde adenoskuamöz karsinom tanısı konulmuştur. Olgu, bu lokalizasyonda ender görülmesi nedeniyle literatür bilgileri ışığında tartışıldı.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Kolorektal cerrahide kullanılan eldivenlerdeki delinme oranları
    (2010) Cemil Çalışkan; Özgür Fırat; Özer Makay; Erhan Akgün; Mustafa Korkut
    AMAÇ: Sağlam eldivenler cerrahın eli ile hasta arasında mükemmel bir bariyerdir. Ne var ki; eldivenlerde delinme cerrahi sırasında özellikle bazı disiplinlerde çok yaygın bir problemdir. Bu çalışmanın amacı kolorektal cerrahi girişimler sırasında meydana gelen ve gözle görülmeyen eldiven delinmelerinin oranını ortaya koymaktır. GEREÇ ve YÖNTEM: Kliniğimizde Eylül-Aralık 2006 tarihleri arasında rastgele seçilmiş 89 ameliyatta kullanılan 1000 adet eldiven delinme oranının araştırılması için test edildi. BULGULAR: Tüm eldivenlerde delinme oranı %17.9 olarak saptandı. Aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı olmak üzere bir saatten fazla kullanılanlarda delinme oranı %27.23 ve bir saatten az kullanılanlarda %15.37 olarak saptandı. Yine istatistiksel olarak anlamlı biçimde pelvik cerrahide kullanılan eldivenlerde delinme oranı %27.09 ve pelvis dışı karın cerrahisinde kullanılanlarda %17.06 olmak üzere fark saptandı. Ameliyat ekibinin tüm ameliyatlar için eldivenlerinde meydana gelen delinme oranlarına bakıldığında sırasıyla operatör, birinci-ikinci asistan ve ameliyat hemşiresi olmak üzere oranlar %23.5, 18.8, 4.3 ve 8.4 olarak izlendi. SONUÇ: Kolorektal cerrahi girişimler sırasında eldivenlerin düzenli olarak değiştirilmesi (özellikle pelvik cerrahide, dominant olmayan el için, bir saatten kısa aralıklarla) eldivenlerde delik bulunması olasılığını etkin bir şekilde azaltmanın bir yoludur.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Komplike meckel divertikülü ve tedavi yönetimi
    (2013) Varlık Erol; Tayfun Yoldaş; Samet Cin; Cemil Çalışkan; Erhan Akgün; Mustafa Korkut
    Amaç: Bu çalışmada kliniğimizde akut karın nedeniyle opere edilip, Meckel divertikülünün (MD) inflamasyonu sonucu gelişen komplikasyonlar ile karşılaşılan hastalardaki tedavi seçenekleri ve hasta yönetiminin literatür ile karşılaştırılarak irdelenmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntemler: Ekim 2007-Ekim 2012 tarihleri arasında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı’nda akut karın ve mekanik barsak tıkanıklığı nedeni ile opere edilen ve etyolojik neden olarak peroperatif ve histopatolojik olarak Meckel divertikülü tespit edilen 14 hasta retrospektif olarak incelendi. Bulgular: Meckel divertikülü ve buna bağlı komplikasyonlar nedeni ile opere edilen 14 hasta retrospektif olarak incelendi. Hastalarda radyolojik olarak abdominal bilgisayarlı tomografide mekanik barsak tıkanıklığı, Meckel divertikülü ve peridivertiküler abse ile uyumlu patolojiler ve direkt karın grafisinde serbest hava olduğu bildirildi. Meckel divertikülü komplikasyonu (tıkanıklık, divertikül, perforasyon) tanılı 14 hastadan 3’üne (%21,4) divertikül eksizyonu, 1 (%7,1) hastaya sağ hemikolektomi + ileotransversostomi ve 10 (%71,5) hastaya parsiyel ince barsak rezeksiyonu ve uç uca anastomoz uygulandı. Sonuç: Meckel divertikülü omfalomezenterik kanalın ince barsaktaki körelmiş bir kalıntısıdır. İnce barsağın üç katmanını da içeren gerçek divertiküler konjenital bir anomalidir. Ülserasyon, kanama, ince barsak tıkanıklığı, divertikülit, perforasyon gibi komplikasyonlar görülebileceğinden rastlantısal olarak saptandığında cerrahi eksizyon uygulanmalıdır. Meckel divertikülüne bağlı komplikasyonlar radyolojik ve klinik olarak spesifik bulgulara sahip değillerdir. Gecikmiş tanı ölümcül septik komplikasyonlara neden olabilmektedir. Meckel divertikülü ile ilişkili komplikasyonlar, özellikle preoperatif dönemde kesin tanıya ulaşılamamış hastalarda ayırıcı tanıda akılda tutulmalıdır. Komplike divertikül varlığında ise acil cerrahi müdahale uygun yaklaşım olacaktır.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Mechanical bowel obstruction due to colonic hemangioma: Report of a case
    (2006) Tolga Demirbaş; Necdet Güler; Cemil Çalışkan; Barış Gürcü; Başak Doğanavşargil; Mustafa Korkut
    Kolon hemanjiomları genellikle gençlerde olan ve ender görülen iyi huylu vasküler lezyonlardır. Başvuru yakınması sıklıkla tekrarlayan ağrısız rektal kanamalardır. Kolonik hemanjiomlar sıklıkla rektosigmoid alanda yerleşirler. 62 yaşında bir erkek hasta hastanemize mekanik barsak obstrüksiyonu yakınmaları ile başvurdu. Radyolojik görüntüleme yöntemleri ile transvers kolonda tumor olabileceği sonucuna varıldı. Bunun sonucunda hasta öpere edildi ve transvers kolektomi ve ucuca anastomoz gerçekleştirildi. Cerrahi girişim sonrası postoperative komplikasyon görülmedi. Kitlenin patolojik incelemesi neticesinde transers kolonun kavernöz hemanjiomu saptandı. Bu vaka takdiminin amacı, kolorektal yerleşimli hemanjiomların klinik prezentasyonunun sadece rektal kanama olmayıp mekanik barsak obstrüksiyonu olabileceğini vurgulamaktır.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Primer ince barsak tümörleri ve alt gastrointestinal sistem kanaması
    (1997) Ali Logmani; Murat Kapkaç; Sinan Ersin; Mustafa Korkut; Erhan Akgün; Adem Güler
    Primer ince barsak tümörleri nispeten seyrek olduğu hal¬de, hem tanılan ve hem de tedavileri gastrointestinal sistem cerrahlarını uğraştırmaktadır. Bu tümörlerin nadir rastlanmaları ve tanı koymadaki güçlükler vakaların geç tanınmaları ile sonuçlanabilir. Primer ince barsak tümör¬leri kolon karsinomları ile kıyaslandığında 40 ile 60 kez daha az görüldükleri bildirilmişse de, değişik faktörlere bağlı olarak geç tanı konulduğundan dolayı prognozlan kolon kanserlerine göre daha kötüdür. Bu tümörler genel¬likle gastrointestinal kanama veya obstrüksiyon gibi komplikasyonlar oluşturdukları zaman klinik olarak orta¬ya çıktıklarından dolayı bunun gibi durumlarda zaman ge¬çirmeden uygun tanı yöntemlerine başvurmak gerekmek¬tedir. Bu çalışmada 1985-1995 yılları arasında primer ince bar¬sak tümörüne bağlı gelişen alt gastrointestinal sistem ka¬naması nedeniyle Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı'nda tedavi edilen altı olgu retros¬pektif olarak incelendi.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Proktoloji ameliyatlarında dışvaka yönetiminde nelere dikkat edelim?
    (2009) Cemil Çalışkan; Erhan Akgün; Mustafa Korkut
    …
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Rectal rupture caused by compressed air: A case report
    (2001) Hüseyin Karali; İ. Hamit Hancı; Ekin Ö. Aktaş; Süheyla Ertürk; Mustafa Korkut
    The rectosigmoid injuries may be caused by gunshot, stab wounds, and aggravated sexual assaults; during rectoscopy, thermometer applications or other iatrogenic examinations. in this report a 31-year-old male, who had rectal rupture following application of compressed air produced by a compressor to the anal region by his friend as a joke is discussed. He was urgently operated with the diagnosis of rectal rupture. He undenvent a Hartmann colostomy. Traumatic colon injury is a life-threatening problem, although it is rarely seen. The most common etiology of colorectal injury is gunshot wounds. This case is interesting in its etiology.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Soliter rektal ülser sendromu
    (2009) Cemil Çalışkan; Erhan Akgün; Mustafa Korkut
    Amaç: Soliter rektal ülser (SRÜ), genellikle pelvik taban bozuklukları ile ilgili olduğu düşünülen nadir bir hastalıktır. Bu çalışmanın amacı kliniğimizde cerrahi tedavi önerilen olguların tedavi sonuçlarını gözden geçirmektir. Yöntem: Bu çalışmada 2003–2008 yılları arasında kliniğimizde takip ve tedavileri yapılan toplam onbir olgumuzun verileri retrospektif olarak değerlendirilerek tartışılmıştır. Sonuçlar: Toplam onbir hastamızın sekizi opere edilmiştir. Cerrahi uygulanan sekiz hastadan birine saptırıcı kolostomi gerekmiştir. Bir olguya girişimden 18 ay sonra bride bağlı ince barsak obstrüksiyonu nedeni ile bridektomi uygulanması gerekmiştir. Tıbbi tedavi uygulanan üç olgunun ikisine cerrahi tedaviyi reddetmeleri nedeni ile cerrahi uygulanamamıştır. Bir hastaya cerrahinin yüksek riskli olması sebebiyle tıbbi tedavi önerilmiştir. Ortalama takip süresi 21 aydır. İki olguda pelvik ağrı rekürrensi saptanmıştır. Sonuç: Soliter rektal ülser tedavisinde, bugün için cerrahi tedavinin başarısızlık ihtimaline rağmen inatçı kanama, yaşam kalitesini bozan pelvik ağrı ve tam prolapsus olan hastalar cerrahi tedavi adayı olabilirler.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Spontan intestinal intramural hematom: Yapılması ve yapılmaması gerekenler
    (2013) Tayfun Yoldaş; Varlık Erol; Cemil Çalışkan; Erhan Akgün; Mustafa Korkut
    Amaç: Spontan intestinal intramural hematom antikoagülan tedavinin nadir görülen bir komplikasyonudur. Bu ça- lışmada, kliniğimizde ince barsakta intramural hematom tanısıyla takip ve tedavi edilen 14 hasta retrospektif olarak incelenerek, intramural hematomun tanı ve tedavisindeki güncel yaklaşımların irdelenmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntemler: Şubat 2010-Ekim 2012 tarihleri arasında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı’nda ince barsak intramural hematomu tanılı 14 hastadan; klinik bulgular eşliğinde takip edilen 9 hasta ve operasyon uygulanarak peroperatif ve histopatolojik olarak ince barsak intramural hematomu tanısı alan 5 hasta retrospektif olarak incelendi. Bulgular: Radyolojik olarak abdominal bilgisayarlı tomografide 10 hastada ileal ve jejunal anslarda duvar kalınlaş- ması, 4 hastada ise mezenter vasküler hastalık ile uyumlu bulgular olduğu rapor edildi. Beş hastaya mekanik barsak obstrüksiyonu ve akut karın nedeniyle operasyon uygulandı. Non-operatif takip edilen 9 hastadan 8’i kardiyak by- pass ve kapak replasmanı nedeniyle warfarin kullanmaktaydı. Sonuç: Spontan intestinal intramural hematom, antikoagülan tedavinin nadir bir komplikasyonu olup, intramural hematoma bağlı olarak gelişen ince barsak obstrüksiyonlarının daha da nadir olarak karşılaşılan bir nedenidir. Ka- rın ağrısı ve obstrüksiyon bulguları ile başvuran bir hastada antikoagülan kullanım öyküsü ile birlikte International Normalized Ratio (INR) uzaması saptanması durumunda mutlaka ayırıcı tanıda intramural hematom tanısı göz önünde bulundurulmalı ve araştırılmalıdır. Erken tanı ve medikal izlem hastaların çoğunda ameliyat gerektirmeden tedaviye iyi yanıt alınmasını sağlayabileceğinden çok önemlidir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Travma sonucu gelişen iliyak arteriyovenöz fistül
    (2006) Anıl Z. Apaydın; Mustafa Parıldar; Hakan Posacıoğlu; Mustafa Korkut; Erman Pektok
    Sol iliyak damarlarında geniş arteriyovenöz fistül saptanan 41 yaşında erkek hasta kliniğimize yatırıldı. On yıl önce kurşunlanma nedeniyle kolostomi ve sol iliyak ven tamiri yapılan hasta beş yıl önce geçirdiği aort kapak replasmanı nedeniyle antikoagülan tedavi alıyordu. Öncelikle planlanan kaplı stent, ana ve eksternal iliyak damar çapları arasındaki büyük fark nedeniyle kullanılamadı. Ayrılabilir balon ile embolizasyon ve bu balonu yerinde tutmak için yerleştirilen stent sonuç vermedi. Arteriyovenöz fistül cerrahi olarak kapatıldı. Ameliyat sonrası dönemde hastanın sol bacağındaki bulgular hızla düzeldi. Her ne kadar endovasküler yaklaşımlar kompleks vasküler patolojilerin tedavileri için büyük avantajlar sunmaktaysa da, cerrahi tedavi halen en kesin çözüm olmaya devam etmektedir.

| Ege Üniversitesi | Kütüphane | Açık Erişim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Ege Üniversitesi Rektörlüğü Gençlik Caddesi No : 12 35040 Bornova - İZMİR, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim