Yazar "Kaya, Ahsen" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 47
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe 65 yaş ve üzeri olgular için düzenlenen adli raporların retrospektif incelenmesi(2020) Güler, Hülya; Kaya, Ahsen; Şenol, Ender; Belpınar, Mehmet Semih; Aktaş, Ekin ÖzgürAmaç: Bu çalışmada, adli raporları düzenlenen 65 yaş ve üzeri olguların kayıtları incelenerek, yaşlılardaki yaralanma özelliklerinin belirlenmesi ve bu travmaların önlenmesi için alınacak tedbirlere dikkat çekilmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalında 1 Ocak 2014-31 Aralık 2015 tarihleri arasında düzenlenen toplam 2471 rapor arasından, olay tarihindeki yaşı 65 yaş ve üzeri olan 101 olgunun raporu geriye dönük olarak incelendi. Veriler istatistik programına aktarılarak değerlendirildi. Bulgular: Raporu değerlendirilen 101 olgunun 63’ü (%62,4) erkekti. Ortalama yaş 72,8±6,04 ve maksimum yaş 89 idi. Trafik kazaları %82,3 ile en sık travma nedeni idi. Ekstremiteler en çok etkilenen vücut bölgesiydi. Sonuç: Yaşlı bireyler söz konusu olduğunda, diğer yaş gruplarına göre benzer travmaların kişide oluşturduğu hasar çok daha fazla olabilmektedir. Bu nedenle, 65 yaş ve üzeri olgularda en önemli travma nedeni olarak tespit edilen trafik kazalarının önlenmesi için gerekli tedbirlerin alınması mortalite ve morbiditeyi azaltmada etkili bir adım olacaktır. Yaşlılarda meydana gelen travmaların özelliklerinin açıklanmasının, bu konuda alınacak önlemlerin belirlenmesine katkıda bulunacağı düşünülmektedir.Öğe Acute aortic transection caused by traffic accident: As a forensic case(2019) Kaya, Ahsen; Varlıhan, Ali; Aktaş, Ekin ÖzgürTraffic accidents are one of the most common causes of blunt traumatic injuries and also significant causes of mortality and morbidity. To know injury patterns of traffic accidents will ensure early medical intervention and will reduce mortality and morbidity and also will facilitate the assessment of prevailing findings in criminal and compensation cases. in this case report, it was aimed to draw attention to the forensic subjects and the features of forensic cases via a 46-year-old male patient who had acute aortic transection due to traffic accidents.Öğe Adli Bir Olgu Olarak Çakmak Gazı İnhalasyonu ve Nörolojik Sekelleri(2020) Kaya, Ahsen; Temürkol, Selen Can; Özçalışkan, Burcu; Güler, HülyaUçucu maddelerin, bir diğer adıyla inhalan maddelerin tüm dünyada kullanımları giderek artmaktadır. Bu maddelerden kötüye kullanımıyla en sık karşılaşılanlardan biri, kolay ulaşılabilmesi, yasal olarak ve ucuza satın alınabilmesi, kısa sürede keyif verici etki göstermesi nedenleriyle çakmak gazıdır. Bu olgu sunumunda, yaklaşık üç yıl önce çakmak gazı inhalasyonu sonrası sokakta kardiak arrest halinde bulunan, yoğun bakım izlemi sırasında jeneralize tonik nöbet geçiren, kranial Manyetik Rezonans Görüntülemesinde hipoksik iskemik hasar ve bü- tan gazı inhalasyonuna sekonder değişiklikler izlenen, ağır motor ve mental nörolojik sekelleri saptanan 18 yaşındaki olgu sunuldu. Literatür taramasında daha çok çakmak gazı inhalasyonuna bağlı ani ölüm olguları ile ilgili otopsi çalışmaları olduğu görüldü. Sunulan olgunun, çakmak gazı inhalasyonu sonucu meydana gelebilecek nörolojik sekelleri belirgin bir şekilde ortaya koyması nedeniyle literatüre katkı sağlayacağı düşünüldüÖğe Adli tıp pratiğinde antaljik ve trendelenburg yürüyüş tiplerinin prospektif olarak değerlendirilmesi: Gözlemsel değerlendirme ile pedobarografik yürüyüş analiz yönteminin karşılaştırılması(Ege Üniversitesi, 2024) Kaya, Ahsen; Çakal, Merve; Özgür Aktaş, Ekin; Bayraktar, Dilek; Öztürk, Anıl MuratAmaç: Bu araştırmada, adli tıp uzmanları ve engelli sağlık kurullarınca değerlendirilen önemli başlıklardan biri olan ve pratikte yalnızca gözlemsel olarak değerlendirilen yürüme bozuklukları üzerine çalışılmıştır. İki Adli Tıp Uzmanı tarafından gözlemsel yolla yapılan yürüyüş değerlendirmeleri ve video kayıt eşliğinde yapılan pedobarografik analiz değerlendirmesi sonuçlarının birbirleriyle olan uyum düzeylerinin gösterilmesi ve bu konuda objektif ve bilimsel bir yöntemin kullanılabilirliği üzerinde çalışılması amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışmamızda; yürüme bozukluğuna neden olabilecek bir nörolojik/konjenital hastalığı olmayan; ancak geçmişinde alt ekstremite yaralanması olan olgular prospektif olarak değerlendirildi. İki Adli Tıp Uzmanı tarafından olguların yürüyüşleri gözlemsel olarak değerlendirildi. En az bir gözlemci tarafından antaljik veya trendelenburg tipi yürüme bozukluğu olduğu bildirilen 31 olgu çalışmaya dahil edildi. Çalışmaya dahil edilen kişilerin, eş zamanlı iki yönlü video kaydı alınarak pedobarografik ölçümleri yapıldı. Pedobarografi cihazı kullanımında deneyimli bir Uzman Fizyoterapist tarafından, video kayıtları da izlenerek pedobarografik veriler analiz edildi ve yürüyüş bozukluğu varlığı ve türü açısından raporlama yapması istendi. Adli Tıp Uzmanı gözlemcilerin görüşleri ile raporlama sonuçları arasındaki uyum düzeyleri, Cohen's Kappa Testi ile saptandı. Raporlama sonuçları ile pedobarografi cihazından elde edilen verilerin, travma öyküsü bulunan ekstremitedeki durumu arasındaki ilişki Ki-Kare Testi ile araştırıldı. Bulgular: Adli Tıp Uzmanı gözlemciler arasında antaljik yürüyüş varlığı açısından "zayıf dereceli"; trendelenburg yürüyüşü varlığı açısından ise "orta altı düzeyde" uyum saptandı. Gözlemcilerin değerlendirme sonuçları ile video kaydı eşliğinde yapılan pedobarografik analiz sonucu arasındaki uyumlar incelendiğinde; çoğunlukla "orta altı düzeyde" olmak üzere, en iyi uyum orta-iyi düzey uyum sınırındaydı. Uzman Fizyoterapistin raporlama sonuçları ile pedobarografik verilerden "forefoot push off phase" süresindeki ekstremiteler arası asimetri arasında anlamlı ve güçlü düzeyde bir ilişki saptandı. Bu veri, trendelenburg tipi yürüyüş bozukluğunda yaralanma öyküsü bulunan ekstremite tarafında artış, antaljik yürüyüşte ise düşüş göstermekteydi. Bu veri için çalışılan tanı testi performans istatistiklerinde; saptama duyarlılığı, mükemmel tanı gücü seviyesinde doğruluğu, pozitif-negatif öngörücülüğü ile seçiciliği yüksek ve istatistiksel olarak anlamlı bulundu. Sonuç: Yüksek ve birbirine yakın düzeyde klinik tecrübesi bulunan Adli Tıp Uzmanı gözlemciler arasında bile, yürüyüş bozukluklarının tiplendirilmesi açısından; yalnızca gözlemsel olarak yapılan değerlendirme sonuçlarının birbiriyle düşük uyum göstermiş olması, bu yöntemin subjektifliğini göz önüne sermiştir. Bilimsel gerçeklere uygun, denetime elverişli ve adil raporlama yapılması gerektiği ilkesine dayanılarak; kişi ve kurumların mağduriyetine sebebiyet verilmemesi amacıyla, yürüyüş bozukluklarının gözlemsel olarak değerlendirilmemesi ve mümkün olduğunca yaralanmanın yol açtığı ve doğası gereği yürüme bozukluğuna neden olan diğer arızaların göz önünde bulundurulması gerektiğini düşünmekteyiz. Saptanan yüksek düzeydeki tanısal öngörücülüğü nedeniyle, pedobarografik verilerden "forefoot push of phase" süresinin yürüyüş bozukluğu tiplendirilmesinde kullanılabileceğini, diğer pedobarografik verilerin de daha geniş vaka gruplarında çalışılması halinde anlamlı sonuçlar sunabileceğini düşünmekteyiz.Öğe BİLİRKİŞİ MALPRAKTİSİ(2023) Aktaş, Ekin Özgür; Kaya, AhsenAdli ve idari mahkemelerde görülen davaların çözümlenmesinde bazen teknik bilgi veya uzmanlık amacıyla bilirkişi görüşüne başvurul- ması gerekmektedir. Uzmanlık belirli bir mesleğe özgü olarak tanım- lanmamaktadır. Davanın mahiyetine göre her meslek grubundan uzman görevlendirilmesi mümkündür. Uzmanlar; kendilerini görüş almak üzere atamaya yetkili makamlar tarafından atanan profesyonellerdir. Bilirkişilik faaliyetinin, Bilirkişilik Kanunu ve Yönetmeliği başta olmak üzere mevzuatın belirlediği usullere uygun olarak nitelikli kişiler tarafından yürütülmesi gerekmektedir. İlgili mevzuat uyarınca uzman olarak atanan kişinin, inceleme alanında güvenilir, tarafsız, dürüst, yet- kin ve bağımsız olması şarttır. Malpraktis genel olarak hekim hatası sonucu oluşan zararları ifade etse de tam anlamıyla \"bir işi gereği gibi yapmamak veya yanlış yap- mak\" anlamına gelmektedir. Uzmanlık ayrı bir meslek değildir. Bütün mesleklerde adli makamların görevlendirmesiyle yapılan ve mesleki faaliyetin bir parçası olan bir iştir. Bilirkişilerin görevlendirilmelerinden sonra yaptıkları hataları \"Bilirkişi Malpraktisi\" olarak adlandırmakta fayda vardır. Uzman görüşü sürecinde hatalı değerlendirmeler yapılabilmekte- dir. Bu durum hukuki yanılgılara yol açabilir. Tekrar başka bilirkişilerin görüşünün alınması gerektiğinden yargılama uzayabilir. Günümüzde yargı süreçlerinde bilirkişi görüşlerine olan ihtiyaç her geçen gün art- maktadır. Bilimsel görüşlerin ortaya çıkmasıyla birlikte tartışmalı ve zorlama yorumların kullanıldığı birçok rapor hazırlanmaya başlandı. Bu yazıda uzman değerlendirmelerinde ortaya çıkan hatalı uygu- lamalar ve bunların nedenlerinin tartışılması amaçlanmaktadır.Öğe Bir üniversite hastanesi adli kuruluna yönlendirilen velayet davalarının on yıllık geriye dönük incelenmesi(2024) Pilan, Birsen Şentürk; Akkaş, Öykü; Kaya, Ahsen; Bildik, TezanAmaç: Bu çalışmanın amacı, Ege Üniversitesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Adli Kurulu’nda velayet davası nedeniyle değerlendirilen olguların sosyodemografik özelliklerinin, mahkeme istem konusunun, adli kurul rapor sonuçlarının ve ruhsal durumlarının incelenerek literatür eşliğinde tartışılmasıdır. Gereç ve Yöntem: Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Anabilim Dalı’na Ocak 2011-Aralık 2021 tarihleri arasında velayet nedeniyle yönlendirilen 77 olgunun dosya bilgileri geriye dönük incelenmiştir. Olguların sosyodemografik özellikleri, aile yapıları, adli heyet raporları değerlendirilmiştir. Bulgular: Olguların %62,3’ü (n= 48) kızdır. Yaş ortalamaları 9.09 ±3.79 ‘tur. Olguların %26’sının (n=20), annelerin %13,6’sının (n= 9), babaların ise %12,1’inin (n= 8) en az bir psikiyatrik tanısı mevcuttur. Olguların % 72,7 ‘sinin velayet, %27,3 ‘ünün kişisel ilişki düzenlenmesi açısından değerlendirilmesi istenmiştir. Boşanma davalarının %27,3’ünün halen sürmekte olduğu, çocukların velayetinin/geçici velayetinin çoğunlukla (%92,2) annelerde olduğu ve olguların büyük çoğunluğunun (%84,4) anne ile birlikte yaşadığı belirlenmiştir. Rapor sonuçlarına göre velayetin çoğunlukla (%64,3) anneye verilmesi, dört (%7,1) olguda tekrar değerlendirmenin uygun olacağı kanaatine varıldığı görülmüştür. Sonuç: Velayet ve kişisel ilişki kararı, çocuğun yüksek yararı gözetilerek dikkatli bir değerlendirmeyi gerektirir. Boşanma sürecinde çocukların özel ihtiyaçlarının fark edilmesi sonraki yaşamlarında olumsuz sonuçların önlenmesi için önemlidir. Bu nedenle farklı meslek gruplarının objektif ve bilimsel ölçütlere göre, iş birliği içerisinde değerlendirme yapması oldukça önemlidir.Öğe The characteristics of intimate partner violence cases(2021) Kaya, Ahsen; Aktaş, Ekin Özgür; Özçalışkan, Burcu; Yilmazer, Hatice SezinIntimate partner violence (IPV) is an important public health problem. In this cross-sectional and descriptive study, it was aimed to evaluate the characteristics of IPV victims, their partners, and the violence and to discuss the protective measures. With this regard, a questionnaire was conducted on IPV victims aged 18 and over. In the questionnaire; the socio-demographic characteristics of the cases, their attitudes towards violence, the characteristics of the violence, and their partners were evaluated. Of 41 (2.0%) of the 2038 cases referred to Forensic Medicine Department in 2019 applied due to IPV. Two (5.9%) males and 32 (94.1%) females agreed to participate in the study. The participants were aged between 23-59 years old. They were mostly subjected to physical (97.1%) and emotional (70.6%) violence; 20.6% also experienced violence from their family members. Fifteen cases of partners had a history of exposure to domestic violence. The main thing for IPV is to prevent violence from occurring. For this purpose, determining risk factors are important. History of domestic violence and female sex were important risk factors in this study. In cases where violence cannot be prevented, psychological assessment and support should be provided after the victimization, and training on gender equity should be provided.Öğe The characteristics of older people suicides by sex and age subgroups(Elsevier Ireland Ltd, 2020) Kaya, Ahsen; Tasar, Pinar Tosun; Meral, Orhan; Sahin, Sevnaz; Balkay, Mustafa; Aktas, Ekin Ozgur; Akcicek, FehmiAs the older population steadily grows, a corresponding increase in elderly suicides is also expected. In addition, due to differences in the physical and psychosocial characteristics of this age group, the characteristics of elderly suicides are predicted to be different to those of other groups. In this study, we aimed to report the characteristics of suicides 60 years and older according to sex and age subgroups. We retrospectively reviewed the autopsy reports of individuals aged 60 and older who committed suicide in Turkey during the 10-year period between 2005 and 2014. Their age, sex, cause of death, and year, month, season, place, and method of suicide were analyzed. Comparisons were made based on sex, age subgroup, demographic variables, and descriptive characteristics of the suicides. Of 17,942 forensic autopsies, 525 were elderly suicides. Of these, 77.3% were men and the mean age was 71.26 +/- 8.16 (range, 60-94) years. There were statistically significant differences in suicide method according to sex (p < 0.001, X = 43.984) and age subgroups (p = 0.001, X = 51.457). For both sexes, hanging was the most common suicide method (59.4%) and the majority of suicides occurred at home (73.1%). The suicides occurred more frequently in the 65-74 age subgroup, in the summer, and in the months of June and July. Identifying the characteristics of elderly suicides, especially by sex and age subgroups, may be beneficial for suicide risk assessment and the development of prediction and prevention programs.Öğe Child and Adolescent Forensic Psychiatry Experiences During the COVID-19 Pandemic(Galenos Publ House, 2022) Pilan, Birsen Senturk; Kaleli, Ipek Inal; Erermis, Serpil; Kaya, Ahsen; Kose, Sezen; Ozbaran, Burcu; Bildik, TezanObjective: Coronavirus disease-2019 (COVID-19) changed the status-quo in psychiatric interview with the advent of telemental health practices, save for a select group of patients; forensic psychiatric interviews among them. The present study aimed to identify the predictors of completing forensic psychiatric evaluations mandated by the judicial authorities in the hospital setting during the COVID-19 outbreak. Method: Twenty-six patients who had completed an initial forensic psychiatric assessment and were required to complete a child and adolescent forensic psychiatry board interview during the height of the COVID-19 pandemic were recruited. Their records were retrospectively examined, sociodemographic data, Beck Depression Inventory (BDI), the Screen For Child Anxiety Related Disorders (SCARED), and Wecshler Intelligence Scale for Children-revised scores were recorded and analyzed. Results: Statistical analysis revealed an association between conduct disorder and concomitant substance use with missed appointments, and maternal employment and completed interviews. BDI and SCARED total scores showed no difference between the patients who missed or completed their mandatory forensic psychiatry board assessment. BDI individual items of loss of pleasure (item 4), suicidality (item 9), and loss of interest (item 12) were associated with missed appointments. Conclusion: The results of this study support the established relationship between conduct problems and depressive symptoms, and this demographic group may be among the most affected by the limitation of access to mental health services during the COVID-19 pandemic, as they are already less likely to seek help overall.Öğe Childhood sexual abuse and supportive factors(Wiley-Blackwell, 2017) Baytunca, Muharrem Burak; Ata, Emsal; Ozbaran, Burcu; Kaya, Ahsen; Kose, Sezen; Aktas, Ekin Ozgur; Aydin, Rezzan; Guney, Selcen; Yuncu, Zeki; Erermis, Serpil; Bildik, Tezan; Aydin, CahideBackground: Childhood sexual abuse (CSA) can be a devastating life experience and is associated with a higher incidence of mental disorders and suicide attempts. The aim of this study was therefore to identify predictors of mental disorder and suicide attempt in children and adolescents with a history of CSA. Methods: A total of 181 Turkish children and adolescents with a history of CSA were evaluated for age, gender, suicide attempts, family relationships and educational background. Abuse involving the insertion of an organ or foreign object into the individual's body was designated as "qualified sexual abuse" (QSA); other forms of sexual abuse were designated "basic sexual abuse" (BSA). Results: Suicide attempts were significantly higher in adolescent girls in the QSA subgroup; age, gender, family integrity, and school attendance were not associated with risk of mental disorders in this group. Among BSA patients, family integrity was significantly associated with suicide attempts. Suicide attempts were approximately 10-fold higher (OR, 10.154; 95% CI: 2.020-51.051; P = 0.005) in children from broken families. Family integrity and school attendance were also noted as weak protective factors against mental disorders in BSA patients. The incidence of mental disorders was 3.5-fold higher in children who had not been attending school (OR, 3.564; 95% CI: 1.379-9.211; P = 0.009). Conclusion: Family integrity and school attendance were weakly related with psychopathology (e.g. mental disorders or suicide attempts) in BSA survivors but not in QSA survivors. Female gender and puberty also increased the likelihood of suicide attempt in QSA survivors.Öğe Cinsel Saldırı ve İstismar Olgularında Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıkların Değerlendirilmesi(2020) Çağlayan, Derya; Kaya, Ahsen; Aktaş, Ekin ÖzgürCinsel saldırı ve cinsel istismar olgularının fiziksel ve ruhsal travma ile birlikte cinsel yolla bulaşan hastalıklar (CYBH) açısından da değerlendirilmesi önemlidir. Bu olgularda muayene genellikle travma bulgularının tespiti ve saldırganın kimliğinin tespitine yönelik örnek alımı ile sınırlı olmaktadır. Cinsel yolla bulaşan Neisseria gonorrhoeae, Chlamydia trachomatis, Trichomonas vaginalis, Hepatit B virüsü, Human immunodeficiency virüs ve sifiliz gibi çok sayıda etken mevcut olmakla birlikte ülkemizde bu etkenlere yönelik tarama testleri ve profilaksi uygulamaları ile ilgili standardize edilmiş bir rehber bulunmamaktadır. Bu nedenle, tüm olgularda bulaş riski göz önünde bulundurulmalı, gereklilik halinde tedavi ve profilaksi uygulamaları açısından değerlendirme yapılmalıdır. Ayrıca saldırgana ulaşılabildiği durumlarda gerek mağdurun CYBH için tıbbi bakım ihtiyacının belirlenebilmesi gerekse saldırganın yargılanma süreci ve illiyet bağının kurulabilmesi için bu kişilerin de muayenesi ve tetkikleri yapılmalıdır. Bu derlemede, cinsel saldırı ve cinsel istismar mağdurlarında görülebilecek cinsel yolla bulaşan hastalıkların değerlendirilmesi ve saldırganın muayenesi hususlarının, literatür bilgileri eşliğinde, adli-tıbbi yönden incelenerek sağlık çalışanlarının bu konuya dikkatlerini çekmek amaçlandıÖğe Çocuğa yönelik şiddette; çocuk, ebeveyn ve eğiticilerin algı farklılıklarının değerlendirilmesi(Ege Üniversitesi, 2010) Kaya, Ahsen; Aktaş, Ekin ÖzgürŞiddet; köklerini kültürel, ekonomik ve sosyal hayatta bulan evrensel bir sorun olup, şiddete maruziyet çocukların büyük bir bölümünün sağlıklı gelişimini etkileyen bir durumdur. Çoğu zaman şiddeti uygulayanlar, istismar veya şiddet içeren davranışlarını bu şekilde algılamasalar da, bu davranışa maruz kalan çocukların özellikle duygusal etkilenmeleri farklı olabilmektedir. İstismar kastı ve algısı olmaksızın yapılan bu davranışlar özellikle çocuklar ile yoğun olarak uğraşan kişilerin -öğretmen ve ebeveynlerin- sıklıkla gösterdikleri davranışlar olabilmektedir. Bu çalışmanın amacı; çocuğa yönelik şiddette ebeveynler, eğiticiler ve çocukların şiddet ile ilgili algı farklılıklarının belirlenmesidir. Bu amaçla, öğrenci, ebeveyn ve eğiticilere Çocukluk Çağı Travma Ölçeği'nin revize edilmesi ile oluşturulan ve birbirine paralel sorular içeren anket formları ile şiddet içerikli 17 parametre verilerek üç grubun yanıtları karşılaştırılmıştır. Uygulamalar sonucunda 411 öğrenci, 135 ebeveyn ve 85 öğretmen anketi değerlendirmeye alınmıştır. Her üç grupta da fiziksel şiddet içerikli parametrelerin şiddet olarak algılanma oranlarının, duygusal şiddet içerikli parametrelere göre daha yüksek olduğu saptanmıştır. Öğretmenler, şiddet algısı en yüksek grubu oluştururken, öğrenciler şiddet algısı en düşük grubu oluşturmuştur. Ebeveyn - çocuk ilişkisinde algı farklılıkları karşılaştırıldığında; arada istatistiksel olarak anlamlı fark saptanan pozitif ve negatif özellikli davranışlarda, ebeveynlerin çocuklarına göre pozitif özellikli davranışlar ile sözel ve fiziksel şiddet içerikli negatif özellikli davranışları daha yüksek oranlarda belirttikleri saptanmıştır. Öğretmen öğrenci ilişkisinde algı farklılıkları karşılaştırıldığında; tüm pozitif özellikli davranışlar ile vurmak ve döverek cezalandırmak gibi fiziksel şiddet içerikli davranışların ve sözel şiddet içerikli negatif davranışların öğretmenler tarafından daha yüksek yüzdelerle belirtildiği saptanmıştır. Öğrenciler tarafından algılanan ebeveyn ve öğretmen davranışları karşılaştırıldığında; tüm pozitif özellikli davranışlarda ebeveyn davranışlarının daha olumlu görüldüğü, negatif özellikli davranışlarda ise, öğretmenlerin ön plana çıktığı görülmüştür. Cezalandırma yöntemleri sorgulandığında, üç grupta da ilk sırada duygusal cezalandırma yöntemleri yer almıştır. Ebeveynler ve öğrenciler arasında fiziksel cezalandırma yöntemleri ile ilgili olarak, öğretmen ve öğrenciler arasında ise hem fiziksel, hem de duygusal cezalandırma yöntemleri ile ilgili olarak arada istatistiksel olarak anlamlı farklar saptanmıştır. Sonuç olarak; algılama, hem doğuştan gelen, hem de öğrenme yoluyla sonradan geliştirilebilen özellikleri olan bir durumdur. Öğretmenlerin şiddet algısı en yüksek grubu oluşturması, şiddetle ilgili olarak aldıkları eğitimler, bilinçlendirme programları sonrası algılarının yükseldiğinin bir göstergesidir. Bu durum, şiddet algısındaki hassasiyetin eğitim yoluyla sağlanabileceğini göstermektedir. Şiddetin doğal karşılanan, kabul gören bir kavram olmaktan çıkması için, algı farkındalığının ve birlikteliğinin sağlanması bir zorunluluktur. Ancak, şu da bir gerçektir ki; şiddetin önlenmesi için sadece algısal farkındalığın arttırılması yeterli değildir. Toplumda şiddetin disiplin ve eğitim amaçlı uygulanabilmesinin ve terbiye hakkı olarak değerlendirilmesinin önüne geçilmeli, şiddet bir sorun çözme, güç ve kontrol sağlama aracı olarak görülmemeli, şiddet mağdurlarının ve özellikle çocukların hakları korunmalı, şiddetin uygulayıcılarına yönelik caydırıcı yaptırımlar olmalıdırÖğe The Concept of Mental Health Deterioration in Light of Decisions by Higher Judicial Bodies(Turkiye Sinir Ve Ruh Sagligi Dernegi, 2014) Kaya, Ahsen; Aktas, Ekin OzgurImportant arrangements were made to protect an individuals' sexual safety in the Turkish Penal Code. During judgments of sexual crimes, the witnesses of medical experts are usually used for evidence collection and for researching whether the crimes were aggravated. Due to this, reports are frequently requested from all physicians in all fields of medicine in their daily clinical practices by judicial authorities. Following implementation of the new Turkish Penal Code, the concept of mental health deterioration was frequently discussed and is still a discussed topic in the fields of both law and medicine in terms of crimes against sexual immunity It is believed that subjects discussed in this article will provide important information for both adult, child and adolescent mental health professionals in terms of drawing attention to the importance of the medicolegal evaluations which are frequently requested from psychiatrists in their daily clinical practice and in terms of providing an evaluation of the concept of mental health deterioration in light of judicial decisions. Regarding the process from the beginning of application to the present, prejudications reduce questions about how the concept must be evaluated and what the meaning of the concept is. In this study, the decisions of Higher Judicial Bodies were researched and situations relating to how concepts must be evaluated and the meaning of the concept of mental health deterioration today in accordance with the prejudications were presented.Öğe Diş Hekimlerine Yönelik Şiddet: Bir Anket Çalışması(2016) Karadayı, Beytullah; Tokgözoğlu, Ende Varlık; Çakı, İbrahi?M Eray; Altınok, Mehmet; Kaya, Ahsen; Afşin, Hüseyin; Özaslan, AbdiAmaç: Bu çalışmanın iki amacı vardır. Birincisi ağız ve diş sağlığı tanı ve tedavi birimlerinde çalışan diş hekimlerinin maruz kaldıkları ve tanık oldukları şiddetin niteliklerinin belirlenmesidir. İkincisi ise yaşanan şiddet olayı sonrasındaki sürecin ortaya konulmasıdır.Gereç ve Yöntem: 1 Temmuz 2014 - 31 Aralık 2014 tarihleri arasında İstanbul'daki kamuya ait ağız ve diş sağlığı merkezleri ile üniversitelerin diş hekimliği fakültelerinde görev yapan diş hekimlerine yönelik bir anket çalışması yapıldı. Anket formu üç bölümden oluşturuldu. Birinci bölümde demografik veriler, ikinci bölümde şiddetin sebepleri ve şiddetin önlenmesine yönelik alınabilecek önlemler, üçüncü bölümde ise maruz kalınan şiddetin niteliklerinin belirlenmesine yönelik sorular bulunmaktadır.Bulgular: Katılımcıların %48.5'i (n=32) tüm meslek hayatları boyunca en az bir kere şiddete maruz kaldığını, şiddete maruz kaldığını belirtenlerin %65.6'sının (n=21) da son bir yıl içinde şiddetle karşılaştığı saptandı. Maruz kaldıkları şiddet türü sorgulandığında, %71.9'u (n=23) sadece sözel, %18.7'si (n=6) ise hem sözel hem de fiziksel şiddete maruz kaldıklarını belirtti. Toplumda şiddet vakalarının arttığına inananların oranı %95.5 (n=63) bulundu. Anket çalışması yapılan kurumda şiddet vakalarının arttığına inananların oranı %69.7 (n=46) ve şiddetin engellenebileceğini düşünenlerin oranı ise % 86.4 (n=57) olarak belirlendi.Sonuç: Çalışma küçük bir grubun bu konudaki görüşlerini yansıtmakla birlikte diş hekimlerinin de sağlık alanındaki şiddetten etkilendiğini göstermektedir.Öğe Estimation of sex from computed tomography images of skull measurements in an adult Turkish population(Sage Publications Ltd, 2022) Meral, Orhan; Meydan, Reyhan; Toklu, Belkis Betul; Kaya, Ahsen; Karadayi, Beytullah; Acar, TurkerBackground Nowadays, data on the anthropometric measurements of populations is needed in many areas, especially forensic and legal. Using various methods, researchers obtain various data such as race, sex, and age, and thus provide identification of the material used. Morphological or metric methods are often used for identification. Purpose To evaluate the usefulness of the results of skull measurements using computed tomography (CT) to determine sex in a Turkish population. Material and Methods We analyzed 300 male and 300 female CT images of Turkish individuals with an age range of 21-50 years. Maximum cranial length, maximum cranial breadth, bimastoid diameter, bizygomatic diameter, and bigonial breadth were measured by CT tomography. All data were subjected to discriminant function analyses for estimating sex. Intra-observer and inter-observer variances of the measurements were examined using intraclass correlation coefficient analysis. Results Discriminant function analysis indicated that there was a significant difference between male and female with 88% accuracy. Discriminant function for estimation of sex was obtained with satisfactory accuracy rates for the parameters used. Conclusion This study confirms that skull measurements show sexual dimorphism in the Turkish population, and also suggests that it may be useful to use CT to assess skull anthropometric measurements.Öğe Evaluation of the Cases who Applied to University Hospital Child and Adolescent Mental Health Committee Because of Sexual Abuse(Galenos Publ House, 2021) Pilan, Birsen Senturk; Erermis, Serpil; Ozcan, Tugce; Calisan, Reyhan; Barankoglu, Ilayda; Kaya, Ahsen; Senol, EnderObjective: The aim of this study was to examine the sociodemographic characteristics, psychiatric diagnoses and factors associated with psychiatric diagnoses of children and adolescents who are victims of sexual abuse. Method: The files of 92 children and adolescents aged between 0-18 who were referred to University Hospital Child and Adolescent Psychiatry Forensic Policlinic between January 2017 and December 2019 due to sexual abuse were evaluated retrospectively. Psychiatric diagnoses of the cases were made according to DSM 5 diagnostic criteria. Intellectual capacity of the cases was evaluated according to the latest verison of Wechsler Intelligence Scale for Children. Results: In our study, 78 (84.8%) cases were female and 14 (15.2%) were male. Mean age of the cases was 14.1 +/- 3.88 years. The most common type of sexual abuse was touching (52.2%, n=48). There was a psychiatric diagnose in 50 (54.3%) of them. The most common psychiatric diagnoses were posttraumatic stress disorder (n=29, 31.5%) and major depressive disorder (n=25, 27.2%). The rate of psychiatric diagnosis was significantly higher in cases exposed to coercion and violence (p=0.032). In 32 cases (34.8%), it was determined that the abuser was within the family. Conclusion: Sexual abuse has an effect on child's development throughout life.In our study, the rate of psychiatric diagnosis was high. It is very important to provide the necessary psychiatric support to the victims of sexual abuse. With the studies to be done in this area, awareness can be increased and necessary precautions can be taken.Öğe FORENSIC AUTOPSIES PERFORMED ON ELDERLY PEOPLE IN IZMIR: 2004-2007(Gunes Kitabevi Ltd Sti, 2012) Kaya, Ahsen; Senol, Ender; Bilgin, Umut Erdar; Kocak, Aytac; Aktas, Ekin Ozgur; Erturk, Suheyla; Sen, FatihIntroduction: We aimed to obtain statistical data and reveal the causes of deaths reliably, and to draw attention to the importance of forensic autopsies by examining the features of the autopsies performed on elderly people aged 65 and over in Izmir. Materials and Method: In this study, 934 cases aged 65 and over whose autopsies were performed at The Council of Forensic Medicine Branch of Izmir, between 2004 and 2007 were analyzed retrospectively. Data were analyzed by SPSS for Windows. Results: 650 of 934 cases were male, 284 of them were female. Average age of the cases was 73.9 +/- 6.7. The leading causes of deaths were cardiovascular diseases (n=331), traffic accidents (n=94), firearm injuries (n=31) and hangings (n=60) in the natural, accidental, homicidal and suicidal groups respectively. Conclusion: Old population is increasing rapidly in our country, as in all of the world. Results of this study showed that both natural and unnatural causes of deaths of the elderly as revealed in autopsies showed similarities with the results of younger autopsies. This study has supported the view that data obtained from forensic autopsies are of importance in order to reveal the causes and origins of deaths in the old age reliably.Öğe Forensic Cases in the Operating Room: Knowledge and Practices of Physicians and Nurses(Elsevier Science Inc, 2020) Ozsaker, Esma; Kaya, Ahsen; Alcan, Aliye Okgun; van Giersbergen, Meryem Yavuz; Aktas, Ekin OzgurPurpose: the purpose of this study was to investigate physicians' and nurses' knowledge and practices regarding forensic cases in the operating room. Design: This is a descriptive study. Methods: the sample consisted of 139 physicians and 59 nurses working in the operating rooms of a university hospital. Data were collected via a question form prepared by the researchers. Findings: Approximately half of the physicians and nurses did not know whether a patient brought to the operating room was a forensic case. Most of the physicians and nurses working in the operating room felt their knowledge and practice regarding the preservation and storage of evidence in forensic cases was inadequate. Conclusions: the results of this study highlight the necessity of an increased focus on forensic case process. (c) 2019 American Society of PeriAnesthesia Nurses. Published by Elsevier, Inc. All rights reserved.Öğe Gebelerde partner şiddetinin değerlendirilmesi ve kadına yönelik şiddetle mücadele konusundaki tedbir kararlarına ilişkin bilgi düzeylerinin belirlenmesi(2023) Kaya, Ahsen; Yılmaz, ElifAmaç: Bu çalışmanın amacı, gebelerde partner şiddeti özelliklerinin belirlenmesi ve gebelerin kadına yönelik şiddetle mücadele konusundaki tedbir kararlarına ilişkin bilgi düzeylerinin değerlendirilmesidir. Gereç ve Yöntem: Kesitsel tipte olan bu araştırmaya, Kadın Hastalıkları ve Doğum Polikliniği’ne başvuran 125 gönüllü gebe katıldı. Çalışmada veri toplama aracı olarak anket formu kullanıldı. Veriler SPSS 25.0 programı ile analiz edildi. İstatistiksel anlamlılık düzeyi p<0,05 olarak kabul edildi. Bulgular: Katılımcıların %45,6'sı gebelikte en az bir tür partner şiddetine maruz kalırken, %42,4’ü duygusal, %23,2’si ekonomik, %6,8’i fiziksel ve/veya cinsel, %4,0’ı siber şiddete uğramıştı. En sık haberdar olunan tedbir kararları evden uzaklaştırma ve barınma olanağı sağlanmasıydı. Katılımcıların çoğu (%97,6) tedbir kararı verilebilmesi için delil gerekmediğini ve 6 aydan uzun süreli alınabileceğini bilmiyordu. Sonuç: Araştırmada, genç yaşta gebelik, erken yaşta, istenmeyen ya da görücü usulü yapılan evlilikler, gebelikle ilgili olumsuz duygular, şiddetin kabul edilebilir olarak görülmesi, gebelikte partner şiddeti ile ilişkili bulundu. Tedbir kararlarına ilişkin bilgi düzeylerinin beklenen seviyede olmadığı görüldü.Öğe Görme Alanı Kaybı Gelişen Bir Olguda Tıbbi Uygulama Hatası Değerlendirmesi(2021) Kalemci, Serdar; Menteş, Jale; Tunçel, Rasim; Kaya, Ahsen; Aktaş, Ekin Özgür; Temürkol, Selen CanMinör cerrahi veya kısa süreli anestezi uygulamalarından sonra nadir de olsa perioperatif inme görülebilmektedir. İnme; bulanık görme, görme alanı bozuklukları, körlük gibi görsel sorunlara yol açabilmektedir. Bu yazıda, 3 yıl önce sedasyon ve spinal anestezi altında genital siğil koterizasyonu yapılan, perioperatif olarak posterior serebral arter infarktı ve buna bağlı olarak sağ homonim hemianopsi şeklinde ani görme alanı kaybı gelişen 30 yaşındaki erkek olgu sunulmuştur. Olgunun genital siğil koterizasyonu operasyonundan 3 gün sonra başvurduğu ilk göz hekimiyle ilgili olarak hekimin teşhis ve tedavi kaynaklı kusurunun olup olmadığı hususunda adli raporunun düzenlenmesi istenmiş olup; bu nadir olgu adli tıp açıdan tartışılmış ve rutin uygulamada görme alanı tetkikinin önemi vurgulanmıştır
- «
- 1 (current)
- 2
- 3
- »