Yazar "Ergenoğlu, Mete" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 2 / 2
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Farklı tıbbi endikasyonlar nedeni ile tubal cerrahi geçiren hastalardaki ve ektopik gebelik nedeniyle medikal tedavi uygulanan hastalardaki over rezervlerinin araştırılması(Ege Üniversitesi, 2016) Akdemir, Ali; Ergenoğlu, MeteAmaç: Ektopik gebelikte salpenjektomi ve metotreksat tedavisinin over rezervi üzerine etkisini araştırmak. Çalışma Dizaynı: Bu prospektif çalışmada 131 ektopik gebelik tanısı almış hasta; yalnız metotreksat, yalnız salpenjektomi ve metotreksatı takiben salpenjektomi tedavisi almış olarak 3 gruba ayrılmıştır. Tedavi öncesi ve sonrası anti - Müllerian hormon (AMH) seviyeleri ile birlikte 2 yıllık takipte gebelik sonuçları değerlendirilmiştir. Sonuçlar:Tedavi sonrasındaki ilk ayda grup 1 ve 2, ve grup 1 ve 3 arasında AMH seviyelerinde anlamlı fark olsa da, tedavi sonrasındaki 3. ay kontrol AMH seviyelerinde hiçbir grup arasında anlamlı istatiksel fark saptanmamıştır. Yalnız grup 3 'teki hastalarda tedavi öncesi ve tedavi sonrasındaki 3.ayda anlamlı fark saptanmıştır. Aynı zamanda gebelik sonuçları arasında hiçbir grupta anlamlı fark saptanmamıştır.Tartışma: Sistemik tek doz metotreksat tedavisi, tek taraflı salpenjektomi ve metotreksatı takiben salpenjektomi tedavileri, tedavi öncesi ve sonrası AMH seviyeleri dikkate alındığında güven verici yöntemlerdir. Mevcut medikal ve cerrahi tedavi yöntemlerinin over rezervi ve gebelik sonuçları üzerine olumsuz etkisi saptanmamıştır.;Ectopic pregnancy, salpingectomy, methotrexate, ovarian reserve.;Ektopik gebelik, salpenjektomi, metotreksat, over rezervi.Öğe Yardımcı üreme tekniklerinde kısa protokol uygulanan hastalarda GnRH agonist ve antagonist kullanımının serum ve follikül leptin düzeylerine ve gebelik oranları üzerine olan etkisi(Ege Üniversitesi, 2004) Ergenoğlu, Mete; Göker, Ege Nazan Tavmergen43 ÖZET GnRH analoglan 1980'li yıllardan itibaren infertilite tedavisinde yer almaya başlamış olup, başta 30% gibi yüksek oranda siklus ertelemelerine neden olan erken LH yükselmelerini engellemek için kullanılmıştır. Bu grup ilaçların kullanımı ile yaklaşık 98% oranında erken luteinizasyon engellenmiş olup beraberinde YÜT sikluslanyla birlikte izlenen birçok morbidite de azaltılmıştır. GnRH analoglan iki ana grupta incelenmekte olup bunlar agonistler ve antagonistlerdir. Her iki grup ilacın kullanım protokolleri, avantaj ve dezavantajları birbirlerinden farklı olmakla beraber aym amaçla kullanılmaktadırlar. Leptin, beyaz adipositlerden salınan, vücut ağırlığı regülasyonu ve gıda alınımında rol alan bir maddedir. Leptin metabolizmada artışa yol açarken, vücut yağ kütlesi ile korele olarak miktarı değişmekte, kalori alımına bağlı olarak salınımı değişmektedir. Ayrıca leptin, üreme fonksiyonları için yeterli enerji depolarının varlığını beyine sinyallerini ileten bir hormondur. Üreme üzerine etkilerini hormonal düzeyde Hipotalamus-Hipofiz-Over aksı üzerinden gösterirken son çalışmalarda elde edilen sonuçlara göre direkt intraovarian ve endometrial reseptörler üzerinden de etki göstermektedir. Çeşitli çalışmalarda da gebelik sonuçlarının ovulasyon indüksiyonu ve embriyo gelişimi süresince serum ve follikül sıvısı leptin seviyeleri ile ilişkili olduğunu gösterilmiştir. Bu çalışmamızda YÜT sikluslarında kısa protokol uygulanan hastalarda GnRH agonist ve antagonist kullanımının serum ve follikül leptin düzeyleri ile geberik oranlan üzerine olan etkisinin değerlendirilmesi planlanmıştır. Bu amaçla Ege Üniversitesi Rektörlüğü Aile Planlanması-İnfertilite Araştırma Uygulama Merkezinde Şubat 2004 ile Temmuz 2004 tarihleri arasında YÜT sikluslanna katılması planlanan randomize olarak seçilen 55 hasta değerlendirilmeleri sonrasında uygun protokollerle çalışmaya dahil edildiler. YÜT siklusu boyunca beş ayn dönemde alınan serum ve follikül sıvısı örneklerinde hastalann başta leptin olmak üzere östradiol, prolaktin ve LH değerleri çalışıldı.44 GnRH agonistleri ile antagonistleri karşılaştırıldığında benzer gebelik oranları izlendi. Antagonist grubunda düşük LH ve östradiol seviyelerinde anlamlı olarak fark izlendi. Her iki grubun leptin oranlan benzer olup, gebe olanlar ile olmayanlar arasında istatistiksel açıdan fark yoktu. Ancak gebe olan grupta antagonistlere göre agonistlerin bazal leptin değerleri daha düşük bulundu. Her iki grupta da follikül ve serum leptin seviyeleri anlamlı olarak farklı iken gebelik ile ilişkisi saptanmadı. Sadece antagonist grubunda VKİ ile leptin seviyeleri arasında anlamlı ilişki izlendi. Bizim çalışmamızın sonuçlan, literatürdeki son yıllarda yapılan çalışmaların her iki grup analogun benzer etkinliğe sahip olduğu ve özellikle düşük cevaplı hastalarda birbirlerine alternatif olabileceklerine dair sonuçlarına benzerdi. Leptin üzerine yapılan çalışmalarda özellikle düşük leptin seviyelerinin gebelik sonuçlan üzerine pozitif etkisi olduğu iddia edilmekte olup net olarak mekanizmalan açıklanamamıştır. Bizim çalışmamızda hem analog gruplan hem de gebe olanlar ile olmayanlar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark izlenmemiştir. Özellikle leptinin infertilite tedavisindeki yerinin değerlendirilebilmesi amacıyla daha fazla in- vivo ve in- vitro çalışmalara ihtiyaç vardır