Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Erdem Göker" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 15 / 15
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Adjuvant kemoterapi uygulanmış meme kanserli hastalarda prognostik faktörler
    (2004) Bülent Alkan; Bülent Karabulut; Ulus A. Şanlı; Veliddin C. Sezgin; Rüçhan Uslu; Necmettin Özdemir; Erdem Göker
    Meme kanseri önemli bir sağlık sorunu haline gelmiştir. Tedavi seçeneklerini en uygun şekilde kullanmak için bir çok prognostik ve prediktif faktör üzerinde yoğun olarak çalışılmaktadır. Bunlardan en önemlileri aksiller lenf nodu tutulumu, tümör çapı, hormon reseptör pozitifliği, p53 ve C-erbB2 onkoprotein varlığıdır. Biz çalışmamızda bu prognostik faktörlerin, opere meme kanseri tanısı ile adjuvant AC (Adriamisin-siklofosfamid) kemoterapisi almış hastalarımızda etkilerini araştırdık. Hastalar ortalama dört yıl süreyle takip edildi. İzlem süresinde 40 hastadan 5'inde metastaz tespit edildi. Kaplan-Meier yöntemi ile hastalıksız sağ kalım 2 yıl için %97.5, 4 yıl içinse %73.1 olarak hesaplandı. Hastalıksız sağ kalım ortalama 42.2 aydı. Log-rank ile yapılan subgrup sağ kalım anazlizinde ise p53 varlığının prognozu kötü yönde etkilediği tespit edildi. Diğer faktörlerin ise prognoz üzerine istatistiksel olarak anlamlı etkide bulunmadığı saptandı.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Aingle-angel oral etoposide in patients with relapsed or refractory extensive small-cell lung cancer
    (2002) Tuncay Göksel; Serdar Soyer; Sezai Taşbakan; Ulus Ali Şanlı; Mahmut Ateş; Erdem Göker
    Objective: To evaluate the effectiveness and toxicity of prolonged low-dose oral etoposide in patients with relapsed or refrac-tory extensive small-cell lung cancer. Patients and Design: Thirty-one patients with relapsed or refractory extensive SCLC were treated with oral etoposide 50 mg (25 mg bid) for 14 days every 3 weeks. Response, duration of response, survival and toxicity were evaluated. Setting: Departments of Pulmonary Medicine and Medical Oncology, School of Medicine, Ege University. Complete response was not observed. Median duration of response was 16 weeks. Median survival was 16 weeks (range, 4-48 weeks). Two patients developed grade 3 leukopenia and 6 had grade 1-2 leukopenia. Two patients had grade 1-2 thrombocytopenia One patient developed grade 2 nausea/vomiting, and one patient grade 2 diarrhea. Conclusion: Prolonged administration of low-dose oral etoposide is well tolerated in relapsed or refractory SCLC and has thera-peutic efficacy.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Arsenic trioxide has additive cytototix effects on MCF-7 breast cancer cell line with taxanes
    (2002) Canfeza Sezgin; Ulus Ali Şanlı; Rüçhan Uslu; Erdem Göker
    Breast cancer is the most prevalent cancer in women and an important cause of both morbidity and mortality. Although long-term disease-free survival is offered to women with early stage disease by current treatment modality, some, 30-40% of patients will have metastatic disease. Treatment of patients with metastatic disease is a great challenge for oncologists. Therefore, new drugs and therapeutic options for women with metastatic breast cancer are urgently required. Arsenical compounds have cytotoxic effects on several cancer cell lines including promyelocytic leukemia, esophageal carcinoma, megakaryocytic leukemia, and malignant lymphocytic cell lines. In addition, recent studies showed that arsenic trioxide (As2O3) can induce a clinical remission in patients with acute promyelocytic leukemia. In this study, we evaluated the cytotoxic effects of arsenic trioxide (As2O3) alone and combined with Taxane compounds (paclitaxel and docetaxel) on human breast carcinoma cell line MCF-7. It is clearly demonstrated that As2O3 has a significant cytotoxic effect on breast carcinoma cells. IC50 for As2O3 was 5 x 10-6 M after 72 h. Apoptosis of carcinoma cells was responsible for the cytotoxicity of As2O3. The additive effects of taxane compounds with As2O3 were shown. These in vitro results may suggest that As2O3 is a potential new cytotoxic agent for the treatment of breast cancer.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Daha önceden antrasiklin ve taksan tedavisi almış metastatik meme kanserli hastalarda gemsitabin tedavisi
    (2005) Veliddin C. Sezgin; Bülent Karabulut; Rüçhan Uslu; Ulus A. Şanlı; Erdem Göker
    Daha önceden antrasiklin ve taksan tedavisi almış metastatik meme kanserli 15 hastada gemsitabinin etkinliği ve tolerasyonu araştırılmıştır. Gemsitabin, 3 hafta haftada bir 1000 mg/m2 uygulamayı takiben bir hafta dinlenme olacak şekilde 4 haftada bir 30 dakikalık intravenöz infüzyon ile uygulanmıştır. Medyan tamamlanmış siklus sayısı 4 idi (aralık: 1-12). Yanıt oranı %7 ve medyan yanıt süresi 12 aydı. Medyan progresyonsuz sağkalım (PS) süresi 5 aydı (%95 CI: 3,56-6,44). Medyan genel sağkalım (GS) süresi 20 aydı (%95 CI: 11,70-40,30). Gemsitabin, daha önceden tedavi almış metastatik meme kanserli hastalarda oldukça iyi tolere edilmişti. Gemsitabin, farklı etki mekanizması ve toksisite profili ile meme kanseri tedavisinde etkin bir ajandır. Gemsitabin’in meme kanseri tedavisinde tek ajan veya kombinasyon şeklinde kullanımı konusunda daha ileri araştırmalar yapılması gerekmektedir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Hepatoselüler kanser tanısı konmuş hastalarda P53 mutasyonu sıklığı ve klinikopatolojik korelasyon
    (2001) Rüçhan Uslu; Cem Cengiz; Ulus Ali Şanlı; V. Canfeza Sezgin; Saydam, Güray; Bülent Karabulut; Funda Yılmaz; Gül Yüce; Tankut İlter; Serdar Bedii Omay; Erdem Göker
    Karaciğerin en sık görülen malign epitelyal tümörü hepatosellüler karsinomdur (HCC). Bir tümör baskılayıcı gen olan p53' te meydana gelen mutasyon sonucu oluşan mutant p53'ün (mp53) HCC gelişiminde rolü olduğunu gösteren çalışmalar mevcuttur. Bu çalışmada HCC tanısı alan 52 olgunun, doku örneklerinde, mp53 saptanması ve mp53 varlığının HCC etiyolojisi, nodul sayısı, histopatolojik tipi gibi parametrelerle ilişkisi araştırılmıştır. Çalışmanın sonucunda, % 50 vakada mp53 pozitif saptanırken yaş, cinsiyet, nodul sayısı, tümör çapı, HBV, HCV, alkol ve histopatoloji ile mp53 pozitifliği arasında herhangi bir ilişki saptanmamıştır.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Meme kanseri ve kronik lanfositik löseminin birlikte görülmesi: Olgu sunumu
    (2001) Bülent Karabulut; Saydam, Güray; Mustafa Özmen; Ulus Ali Şanlı; Canfeza Sezgin; Mine Hekimgil; Rüçhan Uslu; Erdem Göker; Filiz Büyükkeçeci
    Bir malignite seyrinde, ikinci bir malignitenin saptanması çok sık olmamaktadır. Genel populasyonla karşılaştırıldığında, kronik lenfositik lösemili (KLL) hastalarda ikinci bir kanser gelişme riskinin anlamlı olarak arttığı bilinmektedir. KLL seyrinde ikincil malignite olabildiği gibi, bazı diğer malignitelerin seyri esnasında da KLL saptanabilmektedir. Bu durumlarda ortak etyolojik bir faktörün söz konusu olduğu düşünülebilir. Bu yazıda, 1996 yılında meme kanseri tanısı alan bir olgu sunulmaktadır. Operasyonu takiben olguya radyoterapi ve kemoterapi uygulanmıştır. 1998 yılında periferik kanda lenfositoz ve kemik iliğinde matür lenfosit infiltrasyonu saptanmasıyla, olguya, meme kanseri ile birlikte KLL tanısı kondu. Multiorgan yetmezliği ve kemik iliği dahil multipl metastazlar nedeniyle olgu 2000 yılında exitus oldu.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Meme kanserinde C-ERBB-2 ekspresyonu ile diğer prognostik faktörler arasında ilişki var mı?
    (2003) Bülent Karabulut; Veliddin Canfeza Sezgin; Ulus Ali Şanlı; Rüçhan Uslu; Erdem Göker; Necmettin Özdemir; Selahattin Sanal
    C-erbB-2 insan meme kanserlerinde sık eksprese edilen bir gendir. Yapılan çalışmalarda özellikle aksiller lenf nodu tutulumu olan hastalarda bağımsız negatif prognostik bir faktör olduğu kabul edilmektedir. Bu çalışmada, 134 meme kanserli kadın hastada C-erbB-2 onkogen ekspresyonu ve diğer prognostik faktörlerle olan ilişkisi araştırılmıştır. C-erbB2 onkogeninin, aksiller lenf nodu metastazı ile ilişkisi gösterilemedi. Ancak aksiller metastatik lenf nodlarında yapışık lenf nodülleri (GATO) oluşumu ile c-erbB2 ekspresyonu arasında istatistik olarak anlamlı bir ilişkili saptandı. Ayrıca çalışmamızda, östrojen reseptörü (ER), progesteron reseptörü (PR), p53, yaş, tümör çapı, metastaz durumu gibi parametreler ile C-erbB-2 arasında anlamlı bir ilişki tespit edilmedi. Tüm bu sonuçlar ile C-erbB-2'nin literatürde de belirtildiği gibi diğer faktörlerden bağımsız bir prognostik faktör olabileceği görüşü desteklenmektedir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Meme kanserinde Kİ-67 ekspresyonu ve diğer prognostik faktörler ile ilişkisi
    (2003) Veliddin Canfeza Sezgin; Bülent Karabulut; Ulus Ali Şanlı; Rüçhan Uslu; Erdem Göker; Selahattin Sanal; Necmettin Özdemir
    İnsan meme kanserlerinin klinik seyrinin çeşitli şekillerde ortaya çıktığı bilinmektedir. Geçmişte güvenilir ve tekrarlanabilir Prognostik göstergeleri tanımlamak için çok çaba harcanmıştır. Lenf nodu tutulumu, tümör derecesi ve tümör çapı en önemli prognostik faktörler olarak kabul edilir. Diğer önemli prognostik faktörler proliferatif aktivite, c-erbB-2 onkoprotein ekspresyonu, steroid reseptör durumu, p53 ekspresyonu ve hastanın yaşıdır. Hücre proliferasyonunun değerlendirilmesinde Ki-67 monoklonal antikorunun kullanılması, kolay ve güvenilir bir yöntem olarak gösterilmektedir. Ki-67 ekspresyonu ve diğer prognostik değişkenler arasındaki ilişki, primer meme kanserli 140 hastada araştırıldı. Bütün hastalarda Ki-67, östrojen reseptörü ve c-erbB-2 ekspresyonunu belirlemek için immunohistokimyasal yöntem kullanıldı. Ki-67, c-erbB-2 ve östrojen reseptör (ER) ekspresyonu, lenf nodu pozitifliği sırası ile % 64, % 71, %34ve% 74 bulundu. Ki-kare P değerleri; Ki-67, c-erbB-2 ve ER ekspresyonu arasında ilişki olduğunu gösterdi. Ki-67 ekspresyonu, lenf nodu durumu ve hastanın yaşı ile ilişkili değildi.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Metastatik meme kanserinin tedavisinde capecitabine: Etkinlik ve toksisite
    (2003) Veliddin C. Sezgin; Ulus A. Şanlı; Bülent Karabulut; Rüçhan Uslu; Gamze G. Müezzinoğlu; Erdem Göker; Necmettin Özdemir
    Capecitabine, devamlı 5-fluorouracil infüzyonuna benzer etkiye sahip oral fluoropirimidin' dir. Ağız yoluyla alınması ve venöz girişimle ilişkili komplikasyonlara yol açmaması nedeni ile hastalar ve tıbbi onkologlar için daha kullanışlıdır. Klinik çalışmalarda, öncesinde antrasiklin ve taksan kullanılmış metastatik meme kanserli hastaların tedavisinde Capecitabine' in etkinliği ve toleransının iyi olduğu gösterilmiştir. Bu çalışmada öncesinde antrasiklin ve taksan tedavisi uygulanmış, metastatik meme kanseri olan olgularda Capecitabine'in etkinliği ve toksisitesi retrospektif olarak değerlendirilmiştir. Capecitabine, toplam 42 hastaya her 3 haftalık tedavi siklusunun 1-14. günlerinde 2000 mg/m2/gün dozunda oral olarak uygulanmıştır. Tam yanıt yoktu. Kısmi yanıt oranı %19, stabil yanıt oranı %45,2 olarak hesaplandı. Medyan progresyonsuz sağkalım süresi 5 aydı. Ayrıca cerbB2 alt grup analizi yapıldı. Progresyonsuz sağkalım cerbB2 negatif olan grupta cerbB2 pozitif gruba göre iyiydi. İki grup arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlıydı. Oral Capecitabine monoterapisi kabul edilebilir güvenlik profili gösterdi. Grad 3-4 yan etki görülme sıklığı düşüktü. Capecitabine tedavisi bu grup hastalarda antitümör aktiviteye ve kabul edilebilir güvenlik profiline sahiptir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Mide karsinomu seyrinde eozinofili: Olgu sunumu
    (2002) Ulus Ali Şanlı; Bülent Karabulut; Fatih Tekin; V. Canfeza Sezgin; Saydam, Güray; Gamze Göksel Müezzinoğlu; Fahri Şahin; F. Rüçhan Uslu; Erdem Göker
    Eozinofili, periferik kanda eozinofil sayısının 700/mm3 'den fazla olmasına denir. Eozinofilinin birçok nedeni vardır, en sık iki nedeni ise paraziter enfeksiyonlar ve allerjik hastalıklardır. Eozinofili, hematolojik malignitelerde, özellikle Hodgkin hastalığı, mikozis fungoidesde sık olarak görülmektedir; solid tümörlerde ise enderdir. Bu yazıda mide karsinomu ve kemoterapi sonrası dramatik olarak kaybolan eozinofili beraberliği gösteren bir olgu sunulmaktadır.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Osteosarkomun Neo-adjuvan tedavisindeki deneyimimiz
    (2005) Çiğdem Erten; Ayşenur Memiş; Taner Akalın; Dündar Sabah; Güven Yücetürk; Bülent Karabulut; Ulus A. Şanlı; Erdem Göker
    Amaç: Adjuvan veya neo-adjuvan kemoterapi rejimleri, tanı anında ekstremiteye sınırlı yüksek gradeli osteosarkom hastalarının prognozunu dramatik şekilde iyileştirmiştir. Çalışmamızda osteosarkomda neo-adjuvan olarak uygulanan sisplatin ve doksorubisin kombinasyonunun etkinliğini ve tolerabilitesini incelemek amaçlanmıştır. Yöntem: Ocak 1999 ve Ocak 2003 arasında, ekstremite yerleşimli osteosarkom tanılı 15 hasta, neo-adjuvan sisplatin 100 mg/m2 1. gün, 3 haftada bir ve doksorubisin 25 mg/mz 1., 2. ve 3. günler 3 haftada bir uygulanan kombine kemoterapi rejimi sonrası primer tümörü rezeke edilerek ve adjuvan kemoterapi uygulanarak tedavi edildi. Bulgular: 5 (%33) hastada, tümör nekroz oranlarına göre iyi cevap elde edildi. 5 yıllık hastalıksız sağ kalım %66, genel sağ kalım %80 olarak hesaptandı. 11 (%73) hastaya ekstremite koruyucu cerrahi uygulandı. Neo-adjuvan kemoterapi rejimi hastalar tarafından iyi tolere edildi. Sonuç: Sisplatin ve doksorubisin kombinasyon r&jimi, osteosarkomun neo-adjuvan tedavisinde uygun tedavi seçeneği olarak düşünülebilir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Prostatic involvement of non-hodgkin lymphoma: Case report
    (1997) Ayhan Dönmez; Çağ Çal; Mine Hekimgil; Seçkin Çağırgan; Mehmet Şencan; Evren Özdemir; Ceyhun Özyurt; Necmettin Çıkılı; Erdem Göker
    Involvement of the prostate gland by non-Hodgkin lymphoma (NHL) is very rare. Most frequent histologic types are aggressive lymphomas which involve prostate albeit low numbers of patients. In this report, the authors present two cases, one of which will be the first case in the literature with low grade histology diagnosed as folliculer non-Hodgkin lymphoma infiltrating the prostate gland at presentation.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Türkiye’de meme kanseri erken tanı ve tarama programlarının hazırlanması “Sağlık Bakanlığı meme kanseri erken tanı ve tarama alt kurulu raporu”*
    (2009) Vahit Özmen; Caner Fidaner; Erol Aksaz; Ümit Bayol; İsmet Dede; Erdem Göker; Bahadır M. Güllüoğlu; Abdurrahman Işıkdoğan; Uğur Topal; Mehmet Uhri; Zafer Utkan; Nurullah Zengin; Murat Tuncer
    Giriş: Meme kanseri gerek gelişmiş gerek ise gelişmekte olan ülkelerin birçoğunda, en sık görülen kadın kanseri ve kadınlarda en sık kanserden ölüm nedenidir. Toplumda meme kanseri farkındalığı oluşturmak ve toplum tabanlı organize tarama programları uygulamak, meme kanserinde erken tanıyı sağlayarak mortaliteyi azaltmakta ve memenin korunma şansını vermektedir. Bu şekilde, kadınlar vücut imaj bütünlüğü korunarak uzun süreli sağlıklı yaşamaktadırlar. Ülkemizde Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi Başkanlığı tarafından 81 ilde kurulmuş olan 84 kanser erken tanı ve tarama merkezinde fırsatçı kanser taramaları yapılmaktadır. Ancak, fırsatçı taramanın meme kanseri mortalitesi üzerine etkisi henüz bilinmemektedir. Bu amaca ulaşmak için, toplum tabanlı organize tarama programlarının uygulanması gerekir. Amaç: Ülkemizde en sık görülen ve sıklığı giderek artan meme kanserinin erken tanısı ve tedavi için gerekli olan ülke koşullarına uygun ulusal erken tanı ve tarama programlarının hazırlanması amaç edilmiştir. Yöntemler: Sağlık Bakanlığı Ulusal Kanser Danışma Kurulu Meme Kanseri Erken Tanı ve Tarama Alt Kurulu, Türkiye'de Meme Kanseri Erken Tanı ve Tarama Programlarını hazırlamak için Ankara'da 2008 yılında toplam üç çalıştay düzenlemiştir. Bunlara ek olarak 22-24 Ocak 2009 tarihinde Ankara'da dördüncü toplantı yapılmış ve bir rapor hazırlanmıştır. Bu çalıştaylara, Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi, Ulusal Meme Kanseri Erken Tanı ve Tarama Alt Kurulu ve Meme Hastalıkları Dernekleri Federasyonu tarafından belirlenen meme kanserinin erken tanı ve tedavisi konusunda uzman bilim adamları katılmıştır. Ayrıca üçüncü çalıştayda Dünya Sağlık Örgütünden iki temsilci bulunmuştur. Öncelikle meme kanserinin erken tanısı için hedefler, stratejiler belirlenmiş, olası engeller ve bunların ortadan kaldırılmasına yönelik önlemler ve izlem yöntemleri ortaya konulmuştur. Bulgular: Erken tanının önemi toplum ve özellikle hedef kitle tarafından bilinmedikçe, erken tanı ve tarama programlarının başarılı olması mümkün değildir. Bu nedenle, kadınların eğitimi ve bunlarda kanser farkındalığının oluşturulması ilk basamak olmalıdır. Topluma sağlık hizmeti veren elemanların (doktor, hemşire, ebe vs.) ve bunları yöneten idarecilerin (Sağlık Müdürü, Başhekim, vs.) kanser, erken tanı ve tarama programları konusunda eğitilmesi ve uygulama içerisine alınması da şarttır. Bu projelerin uygulanmasında gerçek bir bütçe oluşturulması ve uygulanması, uygulamayı yapacak olan kurum ve kuruluşlar arasında uyumlu bir çalışmanın sağlanması gerekir. Projelerin gerçekleştirilmesini önleyecek sosyal, kültürel ve diğer bölgesel faktörler ortaya konulmalı ve bunlarla mücadele edilmelidir. Uygulamalar, belirli aralıklarla kontrol edilmeli, elde edilecek veriler değerlendirilmeli ve düzenli olarak yayımlanmalıdır. Hazırlanan tablolarda, hedefler, stratejiler, aktiviteler, ilgili kuruluşlar, olası engeller ve ilerleme göstergeleri belirlenmiştir. Sonuçlar: Meme kanseri erken tanı ve tarama programının hazırlanması ve başarılı bir şekilde uygulanması, ciddi, planlı ve organize bir çalışma, ayrılan kaynakların yerinde ve zamanında kullanılması ile mümkün olabilecektir. Bunun sonucu olarak, tanı sırasında kanser evresinde küçülme ve mortalitede azalma mümkün olacaktır.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Villöz lenfositli splenik lenfoma: Olgu sunumu
    (1997) Seçkin Çağırgan; Mehmet Şencan; Ayhan Dönmez; Murat Tombuloğlu; Erdem Göker; Filiz Büyükkeçeci
    Villöz lenfositti splenik lenfoma son yıllarda tanımlanmış, ender görülen B hücreli kronik lenfoproliferatif bir hastalıktır. Diğer B hücreli lenfoproliferatif hastalıklardan ayırıcı tanısı önemlidir. Hastalığın tanısal özelliklerini tartışmak amacıyla villöz lenfositti splenik lenfoma tanılı bir olgu sunulmuştur.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Yüksek riskli malign melanomun adjuvan tedavisinde orta yüksek doz interferon alfa-2B tedavisinin etkinliği ve tolerabilitesi
    (2005) Bülent Karabulut; V. Canfeza Sezgin; Gamze Göksel; Ulus A. Şanlı; Rüçhan Uslu; Erdem Göker
    Malign melanomun adjuvan tedavisine ilişkin araştırmalar ve tartışmalar yoğun olarak devam etmektedir. 1995 – 2004 yılları arasında yüksek riskli non-metastatik opere malign melanom tanısı ile orta yüksek doz interferon alfa 2b tedavisi alan 49 hasta retrospektif olarak değerlendirildi. 23 hastada tanı sırasında bölgesel lenf nodu tutulumu vardı. İnterferon tedavisi, indüksiyon tedavisi olarak 10 milyon Ü/gün haftada beş gün, 4 hafta süreyle ve daha sonra da idame tedavisi olarak 11 ay süreyle haftada üç gün 10 milyon Ü/gün interferon alfa 2b tedavisi uygulandı. Hastalar ortalama 35 (2-101)) ay süreyle izlendi. İzlem süresinde 7 (%14) hastada lokal nüks, 12 (%24) hastada bölgesel lenf nodu metastazı (RLNM) ve 20 (%41) hastada uzak organ metastazı saptandı. 5 yıllık izlemde hastalıksız sağkalım %32, uzak metastazsız sağkalım %54 ve genel sağkalım %68 olarak hesaplandı. Tedavinin hastalar tarafından iyi tolere edildiği gözlendi. İlaç ile ilişkili grade 4 toksisite izlenmedi. Malign melanomun klinik seyri göz önüne alıdığında sonuçlar umut verici olarak yorumlanmıştır.

| Ege Üniversitesi | Kütüphane | Açık Erişim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Ege Üniversitesi Rektörlüğü Gençlik Caddesi No : 12 35040 Bornova - İZMİR, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim