Yazar "Belirgan, Sercan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 2 / 2
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Genel psikiyatri polikliniği ve bir aile danışmanlık merkezine ilk kez başvuran olgularda erişkin dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu ve erişkin dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu'na eşlik eden I. eksen psikiyatrik bozukluk yaygınlığının araştırılması(Ege Üniversitesi, Tıp Fakültesi, 2016) Belirgan, Sercan; Ersoy, M. AkifAMAÇ: Araştırmamızın birincil amacı bir üniversite hastanesi erişkin genel psikiyatri polikliniğine ilk kez başvuran ardışık olgular ile bir aile danışmanlık merkezine ilk kez başvuran ardışık olgulardaki erişkin dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB) yaygınlığını araştırmaktır. Araştırmamızın ikincil amacı ise erişkin DEHB'li olguların başvuru nedenlerini ve DEHB'ye eşlik eden I.eksen psikiyatrik bozukluk yaygınlığını belirlemektir. YÖNTEM: Araştırmamız Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi (EÜTF) Erişkin Genel Psikiyatri Polikliniği ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'na bağlı Psikoaktif Aile Danışmanlık Merkezi'nde yürütülmüş olan kesitsel bir epidemiyolojik çalışmadır. Araştırmayla ilgili bilgi verilerek araştırmaya katılmayı kabul ettiklerini gösterir yazılı onayları alınan ve klinik değerlendirme öncesinde dışlama ölçütlerini karşılamayan olgulardan araştırmada kullanılan olgu rapor formunu, Erişkin Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu Kendi Bildirim Ölçeği (ASRS)'yi, Turgay'ın DSM-IV'ye Dayalı Erişkin DEB/DEHB Tanı ve Değerlendirme Envanteri'ni ve Wender Utah Derecelendirme Ölçeği (WUDÖ)'yü başvurdukları merkez şartlarında doldurmaları istenmiştir. Tarama ölçeklerinin herhangi birinden kesme puanının üzerinde skor alanlar (ASRS'nin A bölümündeki taralı alanlarda 4 ya da daha fazla maddeyi işaretleyenler; Turgay'ın DSM-IV'ye Dayalı Erişkin DEB/DEHB Tanı ve Değerlendirme Envanteri'nde 1. veya 2. bölümdeki dokuzar sorudan en az beş tanesine 2 veya 3 puan verenler) genel psikiyatri polikliniğinde klinik görüşmeye alınmıştır. Aile danışmanlık merkezine başvuran olgular arasında tarama ölçeklerinin herhangi birinden kesme puanının üzerinde skor alanlar ise telefonla aranarak EÜTF'ye klinik görüşme için davet edilmiştir. Bu çalışmada duyarlılığı arttırmak için iki farklı tarama testi kullanılmıştır. Tarama testlerinin en az birinden geçerek klinik görüşmeye alınan olgulara Erişkinlerde DEHB için Tanısal Görüşme (DIVA 2.0) uygulanmıştır. Erişkin DEHB için tanısal değerlendirme yapılırken DSM-5 kriterleri dikkate alınmıştır. Mümkün olduğu durumlarda kişilerin 1.dereceden yakınları ile yüz yüze ya da telefonla görüşülerek çocukluk dönemleri ile ilgili bilgi alınmaya ve tanı doğrulanmaya çalışılmıştır. DIVA 2.0 ile değerlendirilerek erişkin DEHB tanısı konan olgulara DSM-IV Eksen I Bozuklukları için Yapılandırılmış Klinik Görüşme (SCID-I) uygulanmıştır. Çocukluk çağı DEHB belirtilerini sorgulamaya yönelik olarak kullanılan WUDÖ'de kesme puanı 36 ve üzeri olarak belirlenmiştir. Bu görüşmeler yaklaşık 2 saat süren tek oturumda yapılmıştır. BULGULAR: DSM-5 kriterlerine göre yapılan değerlendirmede 210 olgudan oluşan genel psikiyatri polikliniği örneklemindeki erişkin DEHB yaygınlığı %14,3 (n=30); 133 olgudan oluşan aile danışmanlık merkezi örneklemindeki erişkin DEHB yaygınlığı ise %9,8 (n=13) olarak hesaplanmıştır. SCID-I'e göre genel psikiyatri polikliniği erişkin DEHB olgularına en sık eşlik eden tanılar sırasıyla depresif bozukluk (%40), özgül fobi (%26,7), alkol kötüye kullanımı (%16,7), distimik bozukluk (%16,7) ve obsesif-kompulsif bozukluk (%13,4) şeklinde; aile danışmanlık merkezi erişkin DEHB olgularına en sık eşlik eden tanılar ise depresif bozukluk (%46,1) ve alkol kötüye kullanımı (%23,1) şeklinde sıralanmıştır. Genel poliklinik DEHB olgularına en az bir psikiyatrik bozukluk eşlik etme oranı %80, birden çok psikiyatrik bozukluk eşlik etme oranı %46,7'dir. Aile danışmanlık merkezi DEHB olgularına en az bir psikiyatrik bozukluk eşlik etme oranı %84,6, birden çok psikiyatrik bozukluk eşlik etme oranı ise %30,8'dir. Genel poliklinik DEHB olgularının ASRS (z=-2,345; p=0,019), Turgay'ın DSM-IV'ye Dayalı Erişkin DEB/DEHB Tanı ve Değerlendirme Envanteri 3. Bölüm (DEHB ile ilgili özellikler ve sorunlar bölümü)(z=-2,461; p=0,014) ölçek puanları aile danışmanlık merkezi DEHB olgularından anlamlı düzeyde yüksektir; WUDÖ ölçek puanları da genel poliklinik DEHB olgularında yüksek bulunmuş ancak aradaki fark istatistiksel anlamlılık kazanmamıştır (z=-1,045; p=0,296). Genel poliklinik DEHB olgularında DEHB'li olmayanlara göre disiplin cezası almış olma (χ²=9,210; p=0,011), sık iş değiştirme (χ²=11,989; p=0,002), polis ile başının derde girmiş olması (χ²=8,68; p=0,009), iş/ev kazası geçirmiş olma (χ²=5,501; p=0,028) oranları; aile danışmanlık merkezi DEHB olgularında ise DEHB'li olmayanlara göre disiplin cezası almış olma (χ²=18,423; p=0,001), polis ile başının derde girmiş olması (χ²=11,997; p=0,005), adli sorun yaşamış olma (χ²=5,466; p=0,035) oranları yüksek bulunmuştur. Genel poliklinik (χ²=1,776; p=0,180) ve aile danışmanlık merkezi (χ²=3,263; p=0,090) DEHB olgularında DEHB'li olmayanlara göre intihar girişiminde bulunmuş olma oranları da yüksek bulunmuş ancak aradaki fark istatistiksel anlamlılık kazanmamıştır. Çocukluk döneminde DEHB tanısı almış olan erişkin DEHB tanılı olguların oranı genel poliklinikte %16,7; aile danışmanlık merkezinde ise %30,8'dir. Genel poliklinik DEHB olgularının yalnızca %30'u, aile danışmanlık merkezi DEHB olgularının ise yalnızca %15,4'ü kendisinde DEHB olduğundan kuşkulanarak başvuruda bulunmuştur. Başvuru yakınmalarına baktığımızda aile danışmanlık merkezi DEHB olgularından evlilik/ilişki sorunları (%84,6'ya karşı %49,5) (χ²=5,680;p=0,037), kendi içinde yaşadığı sorunlar (%53,8'e karşı %14,7) (χ²=11,166; p=0,003), eğitim hayatındaki sorunlar (%46,2'ye karşı %9,5) (χ²=12,864; p=0,03) nedeniyle başvuranların oranının DEHB'li olmayanlardan istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksek olduğu; iş hayatındaki sorunlar (%30,8'e karşı %10,5) (χ²=4,153; p=0,064) nedeniyle başvuranların da istatistiksel anlamlılık kazanmasa da yine DEHB'li olmayanlardan yüksek olduğu görülmüştür. Genel poliklinikte DEHB tanısı alan ve almayan olgular arasında başvuru nedenleri açısından istatistiksel olarak anlamlı fark gözlenmemiştir. Aile danışmanlık merkezine başvurarak DEHB tarama testlerini geçen olguların %54'ü hastanede klinik görüşme yapılması için olan davete olumlu yanıt vermemiştir. SONUÇ: Araştırmamızda genel psikiyatri polikliniği ve aile danışmanlık merkezine başvuran olgulardaki erişkin DEHB yaygınlığı genel toplum örneklemi için bildirilenden yüksek bulunmuştur. Her iki merkezde de DEHB olgularının tamamına yakınında eşlik eden en az bir psikiyatrik bozukluğa rastlanmıştır. Genel psikiyatri polikliniğine başvuran DEHB olgularının daha ağır seyrettiği ve birden çok psikiyatrik bozukluk eşlik etme oranının istatistiksel anlamlılığa ulaşmasa da aile danışmanlık merkezi DEHB olgularından yüksek olduğu görülmüştür. Evlilik/ilişki sorunları, kendi içinde sorunlar, eğitim hayatında sorunlar, iş hayatında sorunlar yaşayan DEHB olguları ilaç dışı tedavi yöntemlerin uygulanmasını bekledikleri aile danışmanlık merkezine başvurmuştur. Aile danışmanlık merkezine başvuran olgular arasında DEHB olasılığı yüksek olan bir grubun psikiyatri polikliniğine yönlendirilmeleri konusunda güçlükler yaşanmıştır. DEHB tanısı psikiyatri kliniklerinde eş tanı oranlarının yüksek olması nedeniyle, aile danışmanlık merkezlerinde ise diğer yaşamsal sorunların ön plana çıkmış olması nedeniyle atlanıyor görünmektedir. Bu çalışmadan elde edilen verilerin DEHB'nin yaygınlığının, erişkinlerdeki klinik görünümünün, olguların psikiyatri klinikleri ve aile danışmanlık merkezlerine başvuru nedenlerinin daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunması umulmaktadır. Bu çalışma farmakoterapi dışı tedavi yöntemlerinin uygulanmasını bekleyen bir grupta erişkin DEHB prevalansını gösteren, DEHB'lilerin klinik görünümünü ve başvuru nedenlerini ortaya koyan ilk çalışmadır; ancak kuşkusuz bu alandaki bilgi birikimi ve deneyimin arttırılması için ruh sağlığı alanında hizmet veren veren kurumlarda daha geniş ölçekli yeni araştırmaların yapılmasına ihtiyaç vardır.Öğe Prevalence of adult attention deficit hyperactivity disorder and comorbid axis-I disorders among first time applied cases of a general psychiatry outpatient clinic and a private psychotherapy centre(Taylor & Francis Ltd, 2018) Belirgan, Sercan; Ersoy, Mehmet Akif; Ersoy, Hatice TopcuOBJECTIVES: The primary objective of this study was to identify the prevalence of adult attention deficit hyperactivity disorder (ADHD) among first time applied consecutive cases of a university hospital general psychiatry outpatient clinic (OC) and a private psychotherapy centre (PPC). The secondary aim of this study was to define the causes of application to these centres and prevalence of comorbid axis-I disorders in adult ADHD cases. METHODS: This study was a descriptive epidemiological study conducted in OC of Ege University Faculty of Medicine and Private Psikoaktif Psychotherapy Center. At each center, all the first time applied consecutive cases were approached. Adult ADHD Self-Report Scale (ASRS-v1.1) and Turgay's Adult ADD/ADHD DSM-IV Based Diagnostic Screening and Rating Scale were used as screening tests and Wender Utah Rating Scale (WURS) was used to evaluate childhood ADHD symptoms. Diagnostic Interview for ADHD in Adults (DIVA 2.0) was applied to positively screened cases and DSM-5 criteria were taken into consideration in diagnostic interviews. Patients who were diagnosed with adult ADHD via DIVA 2.0 were evaluated by Structured Clinical Interview for DSM-IV Axis-I Disorders (SCID-I). RESULTS: The prevalence of adult ADHD according to DSM-5 criteria in OC including 210 individuals was 14.3% (n = 30). The prevalence of adult ADHD in PPC including 133 individuals was 9.8% (n = 13). The most common type of comorbid psychiatric disorders among ADHD diagnosed patients of OC and PPC were depressive disorders (40.0% vs 46.1%). 80.0% of ADHD patients in OC were diagnosed with at least one additional psychiatric disorder and 46.7% were diagnosed with more than one additional psychiatric disorder; it was 84.6% and 30.8% for PPC, respectively. Only 30.0% of patients with ADHD in OC and only 15.4% of patients with ADHD in PPC were applied suspecting they had an ADHD. When we look at their causes of applications, it is seen that patients with ADHD in PPC reported more marriage/relationship problems (84.6% vs 49.5%) (p = 0.037), personal problems (53.8% vs 14.7%) (p = 0.003), and educational problems (46.2% vs 9.5%) (p = 0.003) than patients without ADHD. In OC, there was no statistically significant difference between ADHD and non-ADHD patients in terms of causes of application. CONCLUSIONS: In this study, we found the prevalence of adult ADHD in OC and PPC much higher than estimates for the general adult population. Almost all adult ADHD patients of both centres had at least one additional psychiatric disorder. Adult ADHD patients who have marriage/relationship, personal, and educational problems preferred applying to a PPC expecting a treatment method other than pharmacotherapy. To our knowledge, this is the first study to evaluate the prevalence of adult ADHD, their clinical presentation, and causes of application in a group expecting treatment method other than pharmacotherapy. However, further studies in other mental health centres with larger sample sizes are needed to improve the knowledge and experience in this field.