Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • Sistem İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Şenol, Ender" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 15 / 15
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    2014 yılında Karşıyaka Devlet Hastanesi Engelli Sağlık Kurulunca düzenlenen raporların incelenmesi
    (2017) Işıl, Ahmet Murat; Şenol, Ender; Çakır, Gürol
    Amaç: Bu çalışmada, İzmir Karşıyaka Devlet Hastanesi Sağlık Kurulunca 2014 yılı içinde düzenlenen Engelli Sağlık Kurulu raporları incelenerek bölgemizdeki engelli profilinin belirlenmesine katkıda bulunmak ve bu alanda çalışan resmi ya da özel kişi ve kurumlara, yasa yapıcılara ve uygulayıcılara istatistiksel anlamda ışık tutmak amaçlanmıştır. Yöntem: Bu çalışma, 01.01.2014-30.12.2014 tarihleri arasında Sağlık Kurulunca düzenlenen toplam 2166 Engelli Sağlık Kurulu Raporunun retrospektif olarak incelenmesiyle yapılmıştır. Olguların yaş, cinsiyet gibi sosyodemografik özellikleri, rapor tarihleri, muayene olup tanı aldıkları bölümler/klinikler, engel oranları, ağır engelli olup olmadıkları, rapor geçerlilik süreleri, engel grupları, rapor kullanım amaçları (rapor istek nedenleri) ayrı ayrı kodlanıp bilgisayar ortamına (SPSS for Windows 17.0 istatistiksel paket programı) aktarılarak analiz edilmiş ve benzer çalışmalarla karşılaştırılmıştır.Bulgular: Olguların %52,4'ü (1136 kişi) erkek, %47,6'sı (1030 kişi) kadındır. Yüzde 50 ve üzeri engel oranına sahip 1375 (%63,5) kişi varken, kalan 791 (%36,5) kişi %50'nin altında engel oranına sahiptir. Tüm olguların %15,7'sinin (339 kişi) ağır engelli olduğu tespit edilmiştir. Raporların geçerlilik sürelerine bakıldığında, 1978 kişinin (%91,3) engelli raporlarının sürekli olduğu saptanmıştır.Sonuç: Anayasamızda yer alan "sosyal devlet" ilkesinden hareketle, giderek artan engelli bireylere gereksinim duydukları sosyoekonomik destek ve rehabilitasyon hizmetlerini adil ve rasyonel bir şekilde ulaştırabilmek ve gerekli politikaların oluşturulabilmesi amacıyla engelli sayısının ve tiplerinin bilinmesi son derece önemlidir. Bu açıdan bakıldığında, toplam 2166 olgudan oluşan çalışmamızın bulgularını paylaşarak Türkiye istatistiklerine katkıda bulunduğumuzu ve yasa yapıcılara ve uygulayıcılara yol gösterici bulgular sunduğumuzu düşünmekteyiz
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    65 yaş ve üzeri olgular için düzenlenen adli raporların retrospektif incelenmesi
    (2020) Güler, Hülya; Kaya, Ahsen; Şenol, Ender; Belpınar, Mehmet Semih; Aktaş, Ekin Özgür
    Amaç: Bu çalışmada, adli raporları düzenlenen 65 yaş ve üzeri olguların kayıtları incelenerek, yaşlılardaki yaralanma özelliklerinin belirlenmesi ve bu travmaların önlenmesi için alınacak tedbirlere dikkat çekilmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalında 1 Ocak 2014-31 Aralık 2015 tarihleri arasında düzenlenen toplam 2471 rapor arasından, olay tarihindeki yaşı 65 yaş ve üzeri olan 101 olgunun raporu geriye dönük olarak incelendi. Veriler istatistik programına aktarılarak değerlendirildi. Bulgular: Raporu değerlendirilen 101 olgunun 63’ü (%62,4) erkekti. Ortalama yaş 72,8±6,04 ve maksimum yaş 89 idi. Trafik kazaları %82,3 ile en sık travma nedeni idi. Ekstremiteler en çok etkilenen vücut bölgesiydi. Sonuç: Yaşlı bireyler söz konusu olduğunda, diğer yaş gruplarına göre benzer travmaların kişide oluşturduğu hasar çok daha fazla olabilmektedir. Bu nedenle, 65 yaş ve üzeri olgularda en önemli travma nedeni olarak tespit edilen trafik kazalarının önlenmesi için gerekli tedbirlerin alınması mortalite ve morbiditeyi azaltmada etkili bir adım olacaktır. Yaşlılarda meydana gelen travmaların özelliklerinin açıklanmasının, bu konuda alınacak önlemlerin belirlenmesine katkıda bulunacağı düşünülmektedir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Adli amaçlı kullanılan kısa ardarda tekrar eden DNA dizilerinin (STR lokusunun) allel frekanslarının Türk popülasyonunda incelenmesi
    (Ege Üniversitesi, 2013) Aktaş, Ekin Özgür; Şenol, Ender
    İnsan genomunda kısa art arda gelen tekrar dizileri (STR) bulunmaktadır. Bu diziler tekrar sayılarındaki çeşitlilikten dolayı plimorfıktirler. Bu genetik işaretler adli bilimler açısından çok önemlidir. Bu çalışmanın amacı Türk toplumuna ait 16 somatik STR lokusunun gen sıktığım tespit etmektir. Araştırmaya rızası alınan 500 kişi dahil edilmiştir. Alınan örnekler PCR yöntemiyle analiz edilmiştir. Günümüzde adli amaçlı olarak kullanılan TH01 (Human tirozil hidroksilaz gene), vWA (Human Von Willebrand factor gene), TPDX (Human thyroid peroxidase gene), CSF1P0 (Human c-fms proto-oncogene for CSF1 receptor gene), FGA, D3S1358, D5S818, D7S820, D8S11179, D13S317, D16S539, D18S51, D21S11, D16S539 lokusları incelenmiştir. Araştırmanın sonucunda Türk toplumunda görülen en sık allel numaraları tespit edilmiştir.;STR, populasyon genetiği, Allelik frekans.;STR, population genetics, allelic frequency.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Bir Üroloji Kliniğindeki Adli Vakaların epidemiyolojisi
    (2011) Şimşir, Adnan; Şenol, Ender; Kalemci, Serdar; Turna, Burak; Çıkılı, Necmettin
    …
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalına Başvuran Olguların Meslekte Kazanma Gücünde Kayıp Oranları ile Engellilik Oranlarının Karşılaştırılması
    (2021) Çelik, Cemil; Şenol, Ender; Ata, Uğur
    Amaç: Maluliyet raporları düzenlenirken farklı cetveller kullanılması sonucunda aynı kişi için farklı oranlar tespit edilmektedir. Bu çalışmada “Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği (ÇGMKY)” ve “Engellilik Ölçütü, Sınıflandırılması ve Engellilere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik (EÖY)” eklerindeki cetvellere göre hesaplanan maluliyet oranları karşılaştırılarak, cetvellerdeki farklılıkları ortaya koymak ve bilirkişilerin karşılaştıkları güçlüklere dikkat çekmek amaçlanmıştır. Yöntem: Olguların cinsiyet, yaş, meslek, travma orijini, travma türü, rapor isteyen kurumun istek yazıları, olaya bağlı yaralanmalar ve muayene bulguları olgu rapor formlarına kaydedildi. Her olgunun saptanan arızasına bağlı meslekte kazanma gücündeki azalma oranı ile engellilik oranı hesaplanarak arasındaki farklara neden olan etkenler değerlendirildi. Bulgular: Travma sonucu en sık olarak tibia, fibula ve vertebra yaralanmasının meydana geldiği saptanmış olup, eklemde hareket kısıtlılığının ve yürüyüş bozukluğunun en sık saptanan arızalar (%52) olduğu görüldü. ÇGMKY kapsamında sekel saptanan olguların yaklaşık yarısında (%48,1’inde) arızalarının A Cetveli’nde tam karşılığı bulunamadığından, takdir kullanımına gidildi. EÖY kapsamında ise 5 (%3,1) olguda takdiren indirime gidildi. Olguların hesaplanan engel oranı ortalamasının (%9,01), meslekte kazanma gücündeki azalma oranı ortalamasına (%15,14) göre anlamlı olarak (p<0,05) daha az olduğu görüldü. Sonuç: Olay tarihine göre değişen yönetmelik kapsamında farklı cetvellerin kullanılması, aynı arızaya/arızalara bağlı farklı engel/maluliyet oranlarının saptanmasına neden olarak mağduriyetlere yol açmaktadır. Maluliyet raporları konusunda yaşanan sıkıntıların, çözüm yollarının paylaşıldığı tıp ve hukuk alanında ortak bilimsel toplantılar düzenlenerek cetvellerin uluslararası standartlara uygun olarak güncellenmesi ve kavramsal birliğin sağlanması, raporların ortak kabul görmesi açısından önemlidir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalında raporları düzenlenen vertebra kırığı olgularının retrospektif olarak değerlendirilmesi: 2021-2022
    (2023) Çöllü, Vural; Şenol, Ender; Temürkol, Ramazan; Ceran, Salih
    Amaç: Maluliyet hesaplamaları Adli Tıp uygulamalarında önemli bir yer tutan ve maluliyet hesaplamasında kullanılan cetvellerindeki uygulama ve hesaplama farklarından doğan sorunlarla ilgili çalışmaların sıkça yapıldığı bir konudur. Yönetmeliklerin ekinde bulunan cetvellerin yaralanmanın değerlendirmesindeki bakış açılarının farklılığı, benzer arızalarda farklı sonuçlar ortaya çıkabilmesine, bazı olguların değerlendirmesinde yetersiz kaldığı durumlara neden olabilmektedir. Çalışmamızda çelişkili yorumlara neden olan ve ilgili yönetmeliklerdeki hesaplamalarda birden çok modeli bulunan ya da hiç karşılığı olmayabilen travmaya bağlı vertebra (omurga) kırığı olgularının değerlendirilmesi, maluliyet oranı değerlendirmesinde kullanılmakta olan yönetmelik maddelerinin tartışılması ve geliştirilmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışmamıza 01.05.2021-01.05.2022 tarihleri arasında vertebra kırığı nedeniyle maluliyet raporu düzenlenmiş 75 olgunun sosyodemografik verileri, olaya ilişkin bilgileri, yaralanan vertebra bölgesi ve kısmı, uygulanan tedavi, değerlendirmede kullanılan çeşitli yönetmeliklere göre maluliyet oranları kaydedilerek frekans ve anlamlılık analizleri yapılmıştır. Bulgular: Olguların %84’ünde konservatif tedavi uygulanmışken %16’sında cerrahi tedavi tercih edilmiştir. Olguların meslekte kazanma gücünde azalma oranı ortalama 9,2±15,1, yaralanma modeline göre engellilik oranı 11,4±6,7, eklem hareket açıklığı modeline göre ise 9,6±7,4 olarak bulunmuştur. Korpus (gövde) kırığı olanların çoğunluğunda yaralanma mekanizması araç içi trafik kazası olarak bulunmuştur (p=0,013). Yalnızca korpus kırığı olan olgularda yaralanma modeline göre hesaplanan engellilik oranı eklem hareket açıklığı modeline göre hesaplanan engellilik oranından yüksek bulunmuştur (p=0,021). Cerrahi tedavi seçilen olgularda meslekte kazanma gücünde azalma oranı ve her iki modele göre hesaplanan engellilik oranları konservatif tedavi seçilenlere göre yüksek bulunmuştur (sırasıyla p=0,001, p=0,022 ve p=0,001). Sonuç: Vertebra yaralanmalarına bağlı maluliyet hesaplamalarında kullanılan yönteme göre değişen oranlar, itirazlar nedeniyle genellikle kişiler hakkında birden çok rapor düzenlenmesine, dolayısıyla hukuki sürecin uzamasına ve mağduriyetin artmasına neden olmaktadır. Bu sebeple bu tür travmalarda haksız kazanç ya da kayıpların önlenmesi ve hukuki sürecin uzamaması için her üç yönetmelikte de değişiklikler yapılması ya da kapsamlı tek bir yönetmelik üzerinde çalışılması gerektiğini düşünmekteyiz.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Ekstremite Kırığı Olgularında Tedavi Seçeneklerinin ve Meslekte Çalışma Gücü Kaybı Oranı ve Özürlülük Oranlarının Karşılaştırılması
    (2019) Şenol, Ender; Çelik, Cemil; Ata, Ugur; Meral, Orhan; Özkayın, Nadir
    Amaç: Çalışmamızda; trafik kazası sonucu meydana gelen kemik kırıklarına uygulanan tedavilerin başarıları ile bu tedavi sonucunda kalan sekellere ait meslekte kazanma gücü kaybı ve özürlülük oranlarının hesaplanarak kıyaslanması amaçlanmıştır.Gereç ve Yöntem: 01 Şubat 2016 – 01 Şubat 2017 tarihleri arasında travma sonucu Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalında tedavi uygulanmış ve Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalımıza sekel oranının hesaplanması için başvuru yapılması istenmiş tek taraflı ekstremite kırığı olan 142 olgu değerlendirildi.Bulgular: En sık kırık saptanan ilk üç kemik olan tibia, femur, tibia+fibula kırıklarının anlamlı olarak motosiklet kazalarında daha fazla gözlendiği saptandı. Alçı-atel tedavisi ile plak vida ve intramedüller çivi tedavileri arasında sekel oranları yönünden anlamlı fark ol-duğu saptanmıştır (p<0.05). Kırıkların ekstremitede bıraktığı sekeller üzerinden hesaplanan maluliyet ve özürlülük oranları değerlendirildiğinde; özürlülük ve meslekte kazanma gücü kaybı oranları arasında pozitif yönde güçlü korelasyon olduğu, meslekte kazanma gücü kaybı oranının ortalama %15, özürlülük oranının ise ortalama %5,5 olarak hesaplandığı ve her ikisi arasında saptanan bu farkın istatistiksel olarak anlamlı bir fark olduğu sonucuna ulaşıldı.Sonuç: Motosiklet kullanan genç erkek popülasyonuna yönelik eğitimlerin arttırılması ve özellikle kask ve diğer koruyucu kıyafetlerin yanında alt ekstremiteye yönelik olarak kul-lanılan koruyucu kıyafetlerin özendirilmesi ve yasal olarak desteklenmesi gerektiği, tazminat için meslekte kazanma gücü kaybı oranı yerine özürlülük oranının kullanılması ve bu oran hesaplanırken meslek ve yaş değerlendirilmesinin yapılmaması nedeniyle mevcut oranların düşmesi ve hak kayıplarına neden olması sebebiyle buna yönelik mağduriyetin ortadan kal-dırılması için daha objektif değerlendirmeleri içeren, yaş ile mesleğin de hesaba katıldığı ayrı bir yönetmelik oluşturmaya yönelik adımlar atılması gerektiği kanaatindeyiz.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı'nca 1997-2004 döneminde raporlanan olguların hayati tehlike özelinde değerlendirilmesi
    (2006) Şenol, Ender; Bakar, Coşkun; Akar, Taner; Demirel, Birol; Işık, Ali Fuat
    Giriş: Hayati tehlikesi bulunmayan olguların geçici adli raporlarında hayati tehlike varlığı belirtilmesi, olayın sanığının çoğu zaman hürriyetinin kısıtlanması gibi ağır hukuki sonuçlara yol açmakta, sonradan verilen kesin raporda hayati tehlikesinin olmadığının belirtilmesi ise hekimlere duyulan güveni sarsabilmektedir. Amaç: Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı'na başvuran adli vakaların, evvelce düzenlenen geçici adli raporlarında belirtilen hayati tehlike kavramı ile tarafımızca verilen kesin raporlarında belirtilen hayati tehlike kavramı arasındaki tutarlılığı araştırmaktır. Gereç ve Yöntem: Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı'nca 1997-2004 yılları arasında kesin rapor tanzim edilen 540 olgunun, 449'unun (%83.1) geçici adli raporlarına Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi arşivinden ulaşılmış olup olgular retrospektif olarak yaş, cinsiyet, olay türü, yaralanma bölgesi, geçici adli raporda ve kesin raporda hayati tehlike mevcudiyeti yönlerinden taranarak analiz edilmiştir. Bulgular: Başvuran adli olguların %62.0'ı (335) erkek, %38.0'ı (205) kadındır. Trafik kazaları %71.9 ile (388) adli vakaların başında gelmektedir. En sık yaralanan bölge, %57.2 ile (309) baş-boyun bölgesidir. Adli Tıp Uzmanı olmayan hekimlerce düzenlenen, geçici adli raporlarında hayati tehlike varlığı belirtilen olguların %46.6'smm (82) kesin raporlarında hayati tehlikelerinin olmadığı saptanmıştır. Bu fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0.05). Sonuç: Geçici adli raporlarda ve kesin raporlarda belirtilen hayati tehlike kavramı arasındaki farklılıkların, Adli Tıp Uzmanı olmayan hekimlerin verecekleri raporları objektif kriterlere dayandırmaları tutumunu kazanmalarıyla ortadan kalkabileceğini düşünmekteyiz.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    İntihar girişiminde bulunan olgularda triptofan hidroksilaz gen polimorfizmlerinin araştırılması
    (Ege Üniversitesi, 2013) Beden, Onur; Şenol, Ender
    Bu çalışma; intihar girişiminde bulunan olgulardan alınan kan örneklerinde Tiptofan Hidroksilaz genindeki polimorfizmlerin varlığının saptanmasının, adli olayların çözümünde kullanılabilirliğin ortaya konması amacıyla planlanmıştır. Bu amaçla EÜTF Etik Kurul'dan alınan izni takiben 2012 - 2013 tarihleri arasında EÜTF Acil Tıp Anabilim Dalı servisi ile EÜTF Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı polikliniklerine intihar girişimi nedeni ile başvuran 109 vaka bu çalışmaya dahil edilmiştir. Bu vakalardan alınan 5 ml kan EDTA'lı tüplere konmuş, analiz edilene kadar -80 derecede deep freeze'de saklanmıştır. Kontrol grubunda ise intihar girişimi öyküsü olmayan toplam 98 olgudan alınan 5 ml. kan örnekleri EDTA'lı tüpe konulmuş ve kontrol grubu olarak çalışmaya dahil edilmiştir. Çalışmada DNA ları ekstrakte edilemeyen olgular çalışmadan çıkarılmıştır. Çalışmamıza katılan toplam 109 intihar olgusunun 73'ü (%67) kadın, 36'sı (%33) erkekti. Kontrol grubundaki 98 olguda ise erkeklerin sayısı 48 (%49), kadınların sayısı ise; 50 (%51)'ydi. İntihar vakalarında en sık görülen yaş grubu, 45 vaka ile (%41.3) 26-35 yaş grubuydu. Bunu 27 vaka ile (%24.8) 18-25 yaş grubu izledi. Kullanılan intihar yöntemleri arasında ilaç intoksikasyonları 98 vaka ile ilk sırada yer aldı. Bunu 6 vaka ile ası izledi. Genotip açısından her iki grup arasında ki kare test uygulandığında; olgu grubunda AA genotipi kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde fazla saptanmıştır (p<0.05). Olgulara triptofan hidroksilaz allel frekansları açısından bakıldığında; intihar olgularında C alleli sayısı 117 A alleli sayısı 101'di. Kontrol grubunda ise C alleli 126, A alleli sayısı 70'ti. İntihar ve kontrol grubundaki A alleli sayısındaki bu fark istatistiksel olarak anlamlı bulundu. Kontrol grubunda C allelinin A alleline göre daha yoğun olduğu, intihar grubunda ise A ve C allellerinin birbirlerine daha yakın sayıda olduğu gözlendi.;İntihar, Triptofan hidroksilaz, Gen polimorfizmi.;Suicide, Tryptophan hydroxylase, Gene polymorphism.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Maluliyet hesaplamasında göz önünde bulundurulan cetvellerde yer almayan arızaların değerlendirilmesi
    (2022) Altındağ, Hayrettin; Şenol, Ender
    Amaç: Maluliyet raporları, Adli Tıp’ın önemli çalışma alanlarından birisidir. Bu raporlar düzenlenirken kullanılan yönetmeliklerde eksiklikler olduğu bilinmektedir. Bu eksiklikler nedeniyle hak kayıpları yaşandığı, düzenleyen kurumun veya doktorun yönetmeliği yorumlarken kullandığı takdir farklılığından aynı olgu hakkında alınan raporlarda çelişkiler olduğu görülmektedir. Çalışmamızda yönetmeliklerin eksikliklerine dikkat çekmek, çelişkili raporlar düzenlenme nedenlerini araştırmak amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada; 01.01.2015-01.01.2020 tarihleri arasında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi (EÜTF) Adli Tıp Anabilim Dalında düzenlenen Maluliyet Raporları incelenerek raporlar içerisindeki ilgili yönetmelikte arıza karşılığı bulunmayan arıza çeşidi; ilgili yönetmelikte arıza çeşidine en yakın olarak takdir kullanılarak belirlenen toplam 542 adet rapor dahil edildi. Araştırmaya dahil edilen raporlar incelenerek, arızanın Meslekte Kazanma Gücü Kayıp Oranı Tespit Cetvellerine (MKGKOTC) ve Engel Oranları Alan Kılavuzuna (EOAK) göre hangi maddeye karşılık geldiği, kullanılan takdirin niteliği (oranlama, yakın takdir, eşik altı değer, karşılığı yok, karşılığı var) olgu rapor formlarına kaydedildi. Bulgular: Çalışmaya dahil edilen MKGKOTC’ye göre en çok takdir kullanılan bölgelerin omuz eklemi (%15,5), diz eklemi (%13), ayak bileği (%12,5), el bileği (%8,5), kalça eklemi (%7,4), Ruh Sağlığı ve Hastalıkları (%6,5) olduğu görüldü. EOAK’ya göre en çok takdir kullanılan bölümlerin Kas İskelet Sistemi Arızaları (%77,7) olduğu görüldü. MKGKOTC’ye göre düzenlenen raporlarda yer alan arızalarda yakın takdir ve oranlama kullanımı anlamlı olarak yüksek bulundu (p<0.05). Sonuç: Meslekte Kazanma Gücü Kayıp Oranı Tespit Cetvellerinin çağımızın gereklerini karşılayamadığı, eksiklikler nedeniyle bilirkişilerin takdir kullanmak zorunda kaldıkları görülmüştür. Yönetmeliğin; onu kullanan hekimin tecrübesi ya da uzmanlık alanı nedeniyle oluşan yorum farkına neden olması sonucunda, aynı arızaya sahip bir kişi için düzenlenen raporlarda dramatik farklılıklar oluşabilmektedir. Bu nedenle, yönetmelikte uzmanlık alanı ne olursa olsun aynı şekilde kullanılmasını sağlayabilecek bir düzenleme yapılması gerekmektedir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Medicolegal Approach to The Case of Erectile Dysfunction After A Traffic Accident
    (2019) Kaya, Ahsen; Çelik, Cemil; Güler, Hülya; Şenol, Ender
    …
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Medicolegal Evaluation of the Case of Implantable Cardioverter Defibrillator (ICD) Lead Fracture Due to Domestic Violence134
    (2020) Kaya, Ahsen; Çelik, Cemil; Güler, Hülya; Şenol, Ender; Aktaş, Ekin Özgür
    There has been an increase in sudden cardiac death in recent years. Lately, implantable cardioverter defibrillator (ICD) is a device which is used to prevent sudden cardiac death. Some problems may occur in the device as a result of trauma. Lead fracture constitutes one of these problems. In the literature, blunt trauma-related ICD complications, particularly lead fracture, seem to be very rare. In this case report, we evaluated a female patient who was exposed to a blunt trauma while getting pulled her left arm by her ex-husband and to some inappropriate shocks due to lead fracture, in medicolegal aspect. In case, a lead fracture occurred by pulling her left arm without chest trauma. It is aimed to take importance that even a mild violence might cause life-threating, severe clinical outcome.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Significance of Dental Archiving in Forensic Sciences: A Retrospective Study
    (2022) Gürhan, Ceyda; Şener, Elif; Alpöz, Esin; Şenol, Ender; Ergul, Nesrin
    Objective: To retrospectively evaluate the forensic dental records of patients referred to our faculty and offer a standard dental record form. Material and Methods: All forensic odontology cases referred to the our faculty between 2011 and 2019 were evaluated. In addition to demographic findings such as age and gender, the reasons for referral (file types) and dental examination findings were recorded. Differences between the forensic file types according to years were obtained. Data were analyzed using descriptive statistics and frequency distributions. Results: Of 127 dental forensic files evaluated, 54% of the files were trauma, 33% were malpractice and 13% were determination of age. When referral reasons are examined according to gender, it was shown that the number of males was much higher than females in trauma cases while number of females is high in others file types. Analyzing the files according to years showed that the cases before the year 2011 were disorganized and forensic files in 2012-2014 were missing. The malpractice cases were increased while trauma cases were decreased over the years. Conclusion: Trauma cases were the most common reason for referral to forensic cases. However, it was observed that the forensic reports evaluated did not include parameters for the evaluation of injury crimes in terms of forensic medicine. Inadequate forensic dental records also prove the importance of archiving dental files in forensic cases. With the proposal of dental report form presented, it will be possible to standardize and improve the quality of the forensic records.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Trafik Kazası Sonrası Erektil Disfonksiyon Gelişen Olguya Adli Tıbbi Yaklaşım
    (2019) Kaya, Ahsen; Çelik, Cemil; Güler, Hülya; Şenol, Ender
    Erektil disfonksiyon, cinsel ilişki için yeterli ereksiyonun elde edilememesi veya sürdürülememesidir. Bu olgu sunumunda; trafik kazasına bağlı multitrav-malı olguda gelişen erektil disfonksiyonu adli-tıbbi açıdan değerlendirmek ve yaralama suçlarının adli tıp açısından değerlendirilmesi amacıyla kullanılan kıla-vuza katkıda bulunmak amaçlandı.Tıbbi evrakta; olaya bağlı pelvik kırıklar, mesane ve üretra rüptürü ve diğer yaralanmaları olduğu kayıtlıydı. Olgunun Anabilim Dalımıza başvurusu sonrası istenen Üroloji konsültasyonu sonucunda; mevcut bulgularla ereksiyonu gerçek-leştirmek için organik açıdan yeterli olmadığı anlaşıldı.Travmanın erektil disfonksiyona yol açtığı belirlenen olguda, yaralanmanın ürolojik açıdan kişinin organlarından birinin işlevinin sürekli yitirilmesine yol açtığı sonucuna varıldı.Erektil disfonksiyonun, cinsel fonksiyon bozuklukları başlığı altında ilgili kılavuzda yer almasının, adli rapor düzenleme sürecine yar-dımcı olacağı düşünülmektedir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Yargıtay Kararları Işığında Trafik Kazasına Bağlı Maluliyet Oranı Hesaplamalarında Dikkat Edilecek Unsurlar
    (2020) Güler, Hülya; Çelik, Cemil; Kaya, Ahsen; Aktaş, Ekin Özgür; Şenol, Ender
    Amaç: Trafik kazaları hem ceza hukuku hem de tazminat hukuku açısından sorumluluk doğurabilmektedir. Kalıcı sekellerin ve bu sekellere bağlı maluliyet oranlarınındeğerlendirilmesinde, Adli Tıp uzmanlarına büyük görevler düşmektedir. Bu araştırmada;trafik kazalarına bağlı maluliyet raporları hakkında Yargıtay’ın bozma kararları incelenerek,göz önünde bulundurulması gereken hususların değerlendirilmesini amaçladık.Gereç ve Yöntem: Trafik kazası sonucu meydana gelen maluliyet oranı hesaplamalarındakullanılan yasal mevzuat ve “trafik kazası” kavramları anahtar kelime olarak kullanılarak,“Yargıtay Karar Arama İnternet” adresinden ulaşılan kararlar tarandı. Yargıtay’ın trafikkazasına bağlı maluliyet oranı raporlarında, ilk derece mahkemelerince alınan kararlarıbozma nedenleri araştırıldı.Bulgular: Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 376 bozma kararına ulaşıldı. Haksız fiilingerçekleştiği tarihte yürürlükte olmayan tüzüğe/yönetmeliğe göre rapor düzenlenmesinin ensık (n=262, %69,7) bozma nedeni olduğu görüldü. Bunu sırasıyla; alınan raporlar arasındaçelişkili oranlar olması, hangi tüzüğün/yönetmeliğin esas alındığının belli olmaması/anlaşılamaması, yazım hatası olması, hükme esas alınacak maluliyet raporu alınmaması veilliyet bağı ile ilgili sorunların izlediği saptandı.Sonuç: Maluliyet raporlarının; anlaşılır, gerekçeli ve ilgili mevzuata uygun olarakdüzenlenmesi esas olmalıdır. Yürürlükteki mevzuata uygun olarak düzenlenmemiş, uygunşekilde gerekçelendirilmemiş, illiyet bağı konusuna dikkat edilmemiş, çelişki bulunan vedenetime elverişli olmayan raporlar hak kayıplarına, yargılama sürecinin uzamasına nedenolabilmektedir

| Ege Üniversitesi | Kütüphane | Açık Erişim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Ege Üniversitesi Rektörlüğü Gençlik Caddesi No : 12 35040 Bornova - İZMİR, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim