Yazar "İlbi, Hülya" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 26
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Bazı aromatik ve süs bitkisi tohumlarının pelletleme ve kaplama olanaklarının araştırılması:(Ege Üniversitesi, 2017) İlbi, Hülya; Dumanoğlu, Zeynep; Başlar, Gülgün; Çakmak, BülentEkonomik açıdan ülke ekonomisine katkıları olan aromatik ve süs bitkilerin üretimi gün geçtikçe artmaktadır. Bu türlerin üretimi için gerekli kaliteli tohumun sürekliliği önem taşımaktadır. Genel olarak kademeli tohum olgunlaşmasına sahip Oğulotu (Melissa officinalis L.) ve Soğan (Allium cepa L.) tohumlarında, tohum üretimi sonrası kalitenin korunması veya arttırılmasında tohum uygulamaları üretimde verim ve kaliteyi doğrudan etkilemektedir. Bu proje çalışmasında; Oğulotu (Melissa officinalis L.) tohumları ile Soğan (Allium cepa L.) tohumlarının kaplanması ve pelletlenmede farklı uygulamaların tohum kalite parametreleri üzerine etkileri araştırılmıştır. Kalite parametresi olarak, tohumların fiziksel, mekanik ve fizyolojik özelliklerindeki değişimler incelenmiştir. Öngörülen yöntemler arasında en iyi sonuç veren yöntem kullanılarak tohumlar kaplanmış ve pelletlenmiştir. Oğulotu (Melissa officinalis L.) tohumları kaplama ve pelletleme uygulamalarında ardından tohumların boyutlarında yaklaşık 3 kat artış olmuştur. Yüzey alan değerleri açısından Soğan (Allium cepa L.) tohumlarında kontrol grubu 1,26 mm, film kaplı grubu 1,18 mm iken pelletlenen tohumları 2,06 mm boyutlarına ulaşmıştır. Oğulotu (Melissa officinalis L.) tohumlarında da yüzey alan değerlerinde kontrol grubu 0,28 mm, film kaplı grup 0,28 mm ve pelletlenen tohumlar ise 0,75 mm boyutlarında artış belirlenmiştir. Soğan (Allium cepa L.) tohumlarında bin dane ağırlıkları, kontrol grubu 3,84 g, film kaplı grup 3,95 g ve pelletlenen tohumlar ise 10,28 g şeklinde belirlenmiştir. Oğulotu (Melissa officinalis L.) tohumlarının bin dane ağırlıkları ise; kontrol grubu 0,65 g, film kaplı grup 0,67 g ve pelletlenen tohumlar ise 1,10 g olarak bulunmuştur. Tohumlara ait hacim ağırlığı değerleri ise; Oğulotu (Melissa officinalis L.) tohumları 0,64 kg hL-1 olarak belirlenmiştir. Soğan (Allium cepa L.) tohumlarında ise 0,43 kg hL-1 hacim ağırlık değeri saptanmıştır. Bu bitkilere ait kontrol ve uygulama yapılan (film kaplı-pelletlenen) tohumlarının statik ve dinamik sürtünme katsayılarında, tohum durumunun, yüzey özelliklerinin ve birbirleri ile olan ilişkileri istatistiki açıdan önemli bulunmuştur. Hedeflenen kalitede film kaplanan ve pelletlenen Oğulotu (Melissa officinalis L.) ve Soğan (Allium cepa L.) tohumlarının farklı bazı fiziksel, fizyolojik ve mekanik özellikleri belirlenmiştir. Elde edilen veriler SPSS istatistik paket programı kullanılarak değerlendirilmiştir.;Tohum, Oğulotu (Melissa officinalis L.), Soğan (Allium cepa L.) film kaplama, pelletleme.;Seed, Oğulotu (Melissa officinalis L.), Onion (Allium cepa L.), film coating, pelleting.Öğe Bazı sebze genotiplerinde hastalık ve zararlılarına dayanıklılık genlerinin araştırılması(Ege Üniversitesi, 2018) Kun, Ali; Özdemir Göksu, Duygu; İlbi, HülyaDomates (Solanum lycopersicum L.) ve biber (Capsicum spp) ülkemizde üretimi ve ihracatı en fazla yapılan sebze türlerindedir. Üretiminin yoğun yapılmasına paralel olarak; domateste ve biberde üretimi sınırlayan pek çok hastalık ve zararlı bulunmaktadır. Bu çalışmanın amacı da tohum firmalarının domates ve biber hatlarında bu etmenlere karşı dayanıklılık genlerinin moleküler markörlerle belirlenerek, ıslah programlarında onlara yardımcı olunmasıdır. Bu çalışmada moleküler markörlerle domates hatlarının Domates Sarı Yaprak Kıvırcıklık Virüsü (TYLCV), Domates Lekeli Solgunluk Virüsü (TSWV) ve Kök ve Kök Boğazı Çürüklüğü (FORL) gibi viral ve fungal hastalıklar ve nematod; biber hatlarının Tütün Mozaik Virüsü (TMV), Patates Y Virüsü (PVY) ve Domates Lekeli Solgunluk Virüsü (TSWV) ve nematoda dayanıklılık durumları belirlenmiştir. Domateste Ty-1, Ty-3a, Sw-5, Frl ve Mi genlerini homozigot ve heterozigot olarak taşıyan hatlar yanısıra, birden çok dayanıklılık genini içeren hatlar da tespit edilmiştir. Biber hatlarında da L3, L4, PVr, Tswv ve Mech genlerini homozigot ve heterozigot formda taşıyan hatlar ve bu genleri çoklu olarak taşıyan hatlar belirlenmiştir. Sunuç olarak, moleküler tekniklerin ıslahta kullanılması hem klasik ıslah yöntemlerine göre daha kısa sürede istenen sonuca ulaşma hem de ıslahçılara ileriki çalışmalarında domates ve biberde gen piramidi oluşturmayı hızlandıracağı belirtilebilir.;MAS, Gen piramidi, Domates, Biber, TLYCV, TSWV, TMV, PVY, FORL, Nematod.;MAS, Gen pyramiding, Tomato, Pepper, TLYCV, TSWV, TMV, PVY, FORL, Nematod.Öğe Bazı sebze tohumlarının optimum önçimlendirme (priming) sürelerinin ve yöntemlerinin belirlenmesi(Ege Üniversitesi, 2001) Duman, İbrahim; İlbi, Hülya[Abstract Not Available]Öğe Bazı yerel kavun çeşitlerimizin fusarium solgunluğuna (Fusarium oxysporum f. sp. melonis) dayanıklılık durumlarının moleküler markörlerle belirlenmesi(Ege Üniversitesi, 2011) Kahraman, Ayşe; İlbi, HülyaÇalışmamızda kullandığımız ağırlıklı olarak Ege Bölgesinden ve farklı bölgelerden yerel kavun çeşitlerimizin Fusarium solgunluğuna(Fusarium oxysporum f. sp. melonis) dayanıklılıklarının klasik testleme yoluyla (FOM 0,FOM 1,FOM 2 ve FOM1,2 ırklarına ait izolatları kullanarak fide daldırma yöntemi ile ) ve Fom1 ve Fom2 genleri açısından ise SCAR(Sequence Characterized Amplified Region), CAPS(Cleaved Amplified Polymorphic Sequences ) moleküler markörleriyle belirlenmesi amaçlanmıştır.Morfolojik çalışmalar ve moleküler sonuçlar ele alınarak genotiplerin Fusariuma olan tepkileri değerlendirilmis ve genotiplerimizin dayanıklılık durumları saptanmıştır. FOM 1 ırkına dayanıklılık açısından markörlerle, klasik testleme sonuçları uyum sağlayarak TR-40559 (Malatya,var. cantalupensis), TR- 70699 ( Manisa var. inodorus), TR-61613 ( Muğla, var. inodorus) ve TR-69891 ( Kırkağaç, var. inodorus) genotipleri dayanıklı bulunmuştur. Belirlenen genotiplerin ileriki ıslah çalışmalarında FOM1 ırkına dayanıklılık kaynağı olarak kullanılabilecekleri belirtilebilir. FOM 2 ırkına yönelik testlemede markörlerle klasik testleme sonuçları uyumlu değildir.;Kavun, Fusarium, moleküler markörler,dayanıklılık.;Melon, Fusarium, molecular markers , resistance.Öğe Biber hatlarında moleküler markörlerle genetik ilişkilerin belirlenmesi(Ege Üniversitesi, 2016) Nas, Yahya; İlbi, HülyaBu çalışmada, biber saf (Capsicum annum L.) hatları arasındaki genetik ilişkinin belirlenmesi ve ıslah programının etkinliğinin arttırılması amaçlanmıştır. Çalışmada 35 adet çarliston ve 44 adet dolmalık biber saf hatları arasındaki genetik benzerlik, SRAP (Sequence Related Amplified Polymorphism) markörü ile araştırılmıştır. Çarliston biber hatları için 71 ve dolmalık biber hatları için ise 24 SRAP primer kombinasyonu denenmiştir. Kullanılan primer çiftlerinden çarliston biber hatlarında 50, dolmalık biber hatlarında ise 15 kombinasyon polimorfizm göstermiş ve bu kombinasyonlar değerlendirmeye alınmıştır. Çarliston biber hatları için 123 adet, dolmalık biber hatları için ise 25 adet polimorfik bant elde edilmiştir. Çarliston biber hatlarının genetik benzerlik düzeyleri 0.62 ile 0.98 arasında değişim göstermiştir Buna karşılık dolmalık biber hatlarının genetik benzerlik düzeylerinin 0.54 ile 1.00 arasında değişim gösterdiği tespit edilmiştir. Elde edilen dendogramlarda, genetik olarak en uzak bireyler çarliston biber hatları arasında 185 ile 193 nolu bireyler iken, dolmalık biber hatları arasında ise 141 ile 168 nolu bireyler olduğu belirlenmiştir. Bununla birlikte çarliston grubunda genetik olarak yakın hatlar 190-191 ve 218-219, dolmalık grubunda ise 163-164, 183-184 ve 180-181 nolu hatların olduğu tespit edilmiştir. Çalışma sonucunda elde edilen bulgular incelendiğinde SRAP markörü ile kendilenmiş saf hatların genetik uzaklıklarının belirlemede başarılı olduğu ortaya konulmuştur.;Biber, genetik akrabalık, SRAP, polimorfizm.;Pepper, genetic diversity, SRAP, polymorphism.Öğe Biber tohumluklarında uygulanabilecek performans testlerinin optimizasyonu(Ege Üniversitesi, 2006) Duman, İbrahim; Eser, Benian; İlbi, Hülya; Kavak, Süleyman[Abstract Not Available]Öğe Biber ıslahında moleküler markör yardımlı seleksiyon ile dayanıklı çeşit geliştirme(Ege Üniversitesi, 2017) Atasayar, İ. Aydın; İlbi, HülyaBiber (Capsicum spp.) dünyada üretimi en çok yapılan aromatik sebzelerden biridir ve bu özelliği ile dünya yiyecek endüstrisinde önemli bir rol oynar. Ülkemizde yaş meyve ve sebze üretiminde önemli bir paya sahip olan biber yetiştiricilinde üreticilerin karşılaştığı en büyük sorunlardan biri çok önemli verim kayıplarına yol açan patojenlerle mücadele zorluğudur. Bu patojenlerden Bakteriyel Leke, nematod, kök boğazı çürüklüğü, Tütün Mozaik Virüsü (TMV), Patates Y Virüsü (PVY) ve Domates Lekeli Solgunluk Virüsü (TSWV) mücadelesi en zor olanlardır. Bu patojenlerle mücadelede temiz tohum ve fide kullanımı, ekim nöbeti, toprak sterilizasyonu gibi kültürel işlemler ile kimyasal mücadele yöntemleri çoğu zaman yetersizdir. Bunun yanı sıra, kimyasal mücadelede kullanılan tarımsal ilaçların gerek insan sağlığına gerekse çevreye olan olumsuz etkileri düşünüldüğünde dayanıklı çeşit kullanımı en etkin ve çevreci yöntemdir. Bu çalışmada, moleküler markör yardımlı seleksiyon teknikleri kullanılarak birden fazla dayanıklılık geni içeren hibrit biber çeşitlerinin geliştirilmesine olanak sağlamak amaçlanmıştır. Bu amaçla LİDER tohum ve AD-ROSSEN tohum firmalarından temin edilen saf ve ileri hatlarında bakteriyel leke (Xanthomonas axonopodis pv. vesicatoria) hastalığına dayanıklılık sağladıkları bilinen Bs3, bs5 ve bs6, kök boğazı çürüklüğüne (Phytophthora capsici) dayanıklılığı kontrol eden Phyto gen bölgeleri ve kök ur nematoda (Meloidogyne spp.) dayanıklılık sağladıkları bildirilen Me1, Me3, Me7 ve N genleri ve TMV, PVY ve TSWV viral hastalıklara dayanıklılık lokusları bakımından taranmıştır. Böylece ileride bu hastalıklara karşı yürütülen dayanıklılık ıslahı programlarında gen piramidi çalışmalarına temel oluşturulmuş ve birden fazla dayanıklılık lokusu içeren biber çeşitleri geliştirilmiştir.;Biber, moleküler markör, Tütün Mozaik Virüsü (TMV), Patates Y Virüsü (PVY), Domates Lekeli Solgunluk Virüsü (TSWV), Meloidogyne spp., Bakteriyel leke.;Pepper, molecular markers, Tomato Spotted Wilt Virus (TSWV), Potato Virus Y (PVY), Tomato Mosaic Virüs (TMV), Meloidogyne spp., Bacterial leaf spot.Öğe Biberde domates lekeli solgunluk virüsü (TSWV) ve kök ur nematoduna karşı dayanıklılık genlerinin bazı genotiplerde araştırılması(Ege Üniversitesi, 2018) İlbi, HülyaBiber (Capsicum spp.) dünyada domatesten sonra üretimi en çok yapılan sebzelerden biridir. Ülkemizde yaş meyve ve sebze üretiminde önemli bir paya sahip olan biber yetiştiricilinde üreticilerin karşılaştığı en büyük sorunlardan biri çok önemli verim kayıplarına yol açan patojenlerle mücadele zorluğudur. Bu patojenlerden Domates Lekeli Solgunluk Virüsü (TSWV) ve nematod mücadelesi en zor olanlardır. Bu patojenlerle mücadelede kültürel önlemler ve kimyasal mücadele yetersiz kalmaktadır. Bu nedenle üretimde dayanıklı çeşit kullanımı en etkin ve çevreci yöntemdir. Bu çalışmada, moleküler markör yardımlı seleksiyon teknikleri kullanılarak hibrit biber çeşidi ıslahında birden fazla dayanıklılık geni içeren hibrit biber çeşitlerinin geliştirilmesine olanak sağlamak amaçlanmıştır. Bu amaçla tohum firmalarından temin edilen saf ve ileri hatlarda domates lekeli solgunluk virüsüne dayanıklılık geni TSWV ve kök ur nematoda (Meloidogyne spp.) dayanıklılık sağladıkları bildirilen Me1, Me3, Me7 ve N genleri bakımından taranmıştır. Böylece ileride bu hastalıklara karşı yürütülen dayanıklılık ıslahı programlarında gen piramidi çalışmalarına temel oluşturulmuş ve birden fazla dayanıklılık lokusu içeren biber çeşitleri geliştirilmiştir.;Biber, moleküler markör, Domates Lekeli Solgunluk Virüsü (TSWV), Meloidogyne spp.;Pepper, molecular markers, Tomato Spotted Wilt Virus (TSWV), Meloidogyne spp.Öğe Bornova koşullarında Maydanoz (Petroselinum crispum Mill) Yetiştiriciliğinde Farklı Ekim Dönemlerinin Verim Üzerine Etkileri(2000) Eşiyok, Dursun; İlbi, Hülya…Öğe Bornova koşullarında maydanoz yetiştiriciliğinde farklı ekim dönemlerinin verim, kalite ve karlılık üzerine etkileri(Ege Üniversitesi, 1999) Eşiyok, Dursun; İlbi, Hülya; Özen, ŞerefnurBu çalışmada, maydanoz yetiştiriciliğinde Bornova koşullarında verim ve kalitenin en fazla hangi ekim dönemi yetiştiriciliğinde yüksek olduğunun saptanması yanı sıra kış aylarında bitkileri alçak plastik tünel altına almak suretiyle açıkta yetiştiriciliğe göre verim ve kalitenin arttırılıp arttırılmayacağının belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla 1996-1998 yılları arasında Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü uygulama alanlarında İtalian Giant maydanoz çeşidi tohumları hem açık hem de alçak plastik tünel altına tüm yıl boyunca her ay ekilmiştir. Alçak plastik tüneller Nisan-Ekim ayları ararsında kaldırılmıştır. Açıkta ve alçak plastik tünel altında yetiştirilen maydanozlar, ekim zamanlarına bağlı olarak verim (g/m2), kuru yaprak ağırlığı (%), hasat sayısı ve hasat süreleri (gün) bakımından karşılaştırılmışlardır. Alçak plastik tünel altında yapılan yetiştiricilikte, tüm ekim dönemlerinde elde edilen toplam verim değerleri (g/m2) ve demet sayıları (adet/m2), açıkta yetiştirilenlere nazaran daha yüksek olmuştur. Ekim dönemlerine bağlı olarak verim değerleri, açıkta yetiştiricilikte en düşük Aralık ayında 2726 g/m2, en yüksek Mart ayında 16565 g/m2; alçak plastik tünel altında ise en düşük Ekim ayında 6288 g/m2, en yüksek açıkta olduğu gibi yine Mart ayında 20996 g/m2 arasında olmuştur. Verimin en yüksek olduğu Mart ayı ekim döneminde ortalama toplam demet sayısı, açıkta yetiştiricilikte 200 adet/m2 iken alçak plastik tünelde 273 adet/m2 - ye yükselmiştir. Ekim dönemlerine bağlı olarak açıkta veya alçak plastik tünel altında yetiştiriciliğin % kuru madde oranı üzerine önemli etkisi olmamıştır. Bornova koşullarında maydanoz yetiştiriciliğinde en uygun ekim dönemi olarak açıkta yetiştiricilikte Mart, alçak plastik tünel altında ise Mart ve Şubat ayları önerilebilir.Öğe Determination of Genetic Diversity in Banana and Bell Pepper Lines Using Molecular Markers(2022) Nas, Yahya; İlbi, HülyaSuccessful hybrid cultivar breeding is depend on the high genetic diversity of the plant sources, as well as the homozygous and genetically distant lines requiring hybridization. The aim of this study is to determine the genetic distance between the inbred lines of pepper (Capsicum annuum L.) in order to increase efficacy of the breeding program. In this study, the genetic distances between the inbred lines of 44 bell peppers and 35 banana peppers were investigated using the SRAP (Sequence Related Amplified Polymorphism) markers. Based on pattern scores, dendrograms were produced by the UPGMA (unweighted pair-group method of mathematical averages method). Out of the 71 primer combinations tested, 50 combinations revealed polymorphisms among the banana pepper lines, and a total of 123 polymorphic bands were obtained. In the bell pepper lines, 24 SRAP primer combinations were tested and 15 combinations had 25 polymorphic bands. Based on the UPGMA cluster analysis, the pepper lines divided into groups as bell peppers and banana peppers. While the genetic similarity among the banana pepper lines varied between 0.62 and 0.98, the genetic similarity among the bell pepper lines varied between 0.54 and 1.00. As a result, it can be stated that the SRAP markers can be used successfully for determining the genetic distances of the pepper inbred lines thus will help the breeding programme.Öğe Domateste Clavibaceter michiganensis subsp. michiganenensis etmeninin neden olduğu bakteriyel kanser hastalığına dayanıklılık genlerinin haritalanması(Ege Üniversitesi, 2018) Çakır Aydemir, Birsen; İlbi, HülyaClavibacter michiganensis subsp. michiganensis (Cmm) bakteriyel etmeni domateste bakteriyel kanser ve solgunluk hastalığına neden olmaktadır. Bu hastalığa karşı dayanıklılık çok genle kontrol edilmekte ve bu genler domatesin yabani türlerinden Solanum hirsutum ve Solanum peruvianum kaynaklı popülasyonlarda haritalanmıştır. Bu çalışmada, Cmm etmenine dayanıklılık kaynaklarına bağlı olarak belirlenen lokuslardaki moleküler markörlerin ıslah programlarında kullanılabilirliği araştırılmıştır. Bu çalışmada dayanıklı LA2157 ve LA407 hatları hassas BATEM1 hattı ile melezlenerek F1 ve BATEM1'le geriye melezlenerek oluşan popülasyonlarda Cmm inokülasyonu sonrası dayanıklı olan bireyler kullanılmıştır. LA2157 kaynağı kullanılan populasyonlarda Cmm dayanıklılığı ile ilişkili kromozom 7 üzerinde haritalanmış TG418, CT52 ve TG113 markörleri; LA407 kaynağı kullanılan popülasyonlarda Cmm dayanıklılığı ile ilişkili kromozom 2 ve 5'te haritalanmış CT59, CT94, CT202, TG318, TG620 ve RGA moleküler markörleri kullanılmıştır. Bu markörlerin dayanıklılığı klasik testleme ile belirlenmiş geri melez popülasyonlarındaki dağılımı belirlenmiştir. LA2157 dayanıklılık kaynağını içeren geri melez popülasyonlarda CT52 ve TG113 markörlerinin dayanıklılıkla ilişkili allellerini geri melez bireylerinin içermediği, buna karşın, TG418-PER markörünün LA2157 ve test edilen 68 dayanıklı geri melez bireylerinde 150bp'de band verdiği belirlenmiştir. LA407 dayanıklılık kaynağını içeren geri melez popülasyonlarda kromozom 2'deki CT59'un dayanıklılıkla ilişkili 400bp'deki allelini 21 geri melez bireyinin taşıdığı, CT94 markörünün dayanıklılıkla ilişkili 1000bp'deki allelini 25 geri melez bireyin taşıdığı, TG620 markörünün dayanıklılıkla ilişkili 180bp ve 280bp'deki allelerini 25 bireyin taşıdığı belirlenmiştir. Buna karşın kromozom 5'te haritalanmış CT202, TG318 ve RGA markörlerinin dayanıklılıkla ilişkili allelleri geri melez popülasyon bireylerde belirlenmemiştir.;Clavibacter michiganensis subsp. michiganensis, S. peruvianum, S. hirsitum, LA2157, LA407, TG620, CT59, CT94, TG418.;Clavibacter michiganensis subsp. michiganensis, S. peruvianum, S. hirsitum, LA2157, LA407, TG620, CT59, CT94, TG418.Öğe Domateste Fusarium oxysporum f. sp. radicis lycopersici'ye karşı dayanıklılık için moleküler işaretleyicilerin belirlenmesi(Ege Üniversitesi, 2011) İlbi, Hülya; Mutlu, NedimDomates, fusarium oxysporum f.sp.radicis lycopersici, MAS, Frl.;Domates, hem dünyada hem de Türkiye'de en çok yetiştirilen ve tüketilen sebzedir. Kök ve kök boğazı çürüklüğü etmeni Fusarium oxysporum f.sp. radicis lycopersici (FORL) domateste hastalık yapan toprak kökenli en önemli patojenlerden biridir. Hastalık sera ve açık alanda üretimi sınırlayıcıdır ve %20-60 arasında verim kaybına neden olabilmektedir. Kültür domateslerinde tek dominant bir genle (Frl) kontrol edilen dayanıklılık, Solanum peruvianum'dan aktarılmıştır. Projenin amacı üretimde önemli kayıplara neden olan bu hastalığa karşı dayanıklılık ıslahında kullanılabilecek yakınlık ve özellikte moleküler işaretleyicilerin belirlenmesidir. Bu doğrultuda dayanıklılıkla ilgili melezlemeler BATEM (Batı Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü)'de yapılarak F1, F2, F3 ve BC1 populasyonları oluşturulmuştur. Domates genetik haritalarından, Frl ile ilişkili moleküler işaretleyici belirlemek için, domatesin 9. kromozomunda olduğu bilinen 7 SSR ve 9 Cos II işaretleyicilerine ilaveten 247 SRAP, 419 dayanıklı gen analogları (RGA) ve 576 Cos II- SRAP primer kombinasyonu kullanılmıştır. Ayrıca yine 9. Kromozomda RFLP markırları T112-T1177 arasına tekabül eden bölgede bulunan (1.1 Mbp veya 1.100.000 bp) 27 COS ve 11 SSR primerleri ile polimorfizm açısından test edilmiştir. Dayanıklı ile hassas ebeveynler ve bulklar arasında polimorfizm tespiti için Bulk Segregant Analizi (BSA) yapılmıştır. Toplam 2963 markır lokusundan, 644'u SRAP, 29'u SSR, 1336'sı RGA lokusu ile 36'sı COS ve 918 adedi de Cos II- SRAP kombinasyonundan elde edilmiştir. İncelenen lokuslar bakımından bir adet ko-dominant SCAR ve bir adet ko-dominant CAPS markırı Frl geni ile yakın bağlantı göstermiştir. Her iki markır Frl genine 1.5 cM uzaklıkta bulunmuştur. C2_At3g63200 PCR ürününün TaqI enzimi ile kesimi sonucu bir CAPS markırı oluşturulmuştur. Geliştirilen bu markırların FORL patojenine karşı dayanıklı hat ve çeşitlerin geliştirilmesini hızlandırması, ucuzlatması ve kolaylaştırması beklenmektedir.;Tomato, fusarium oxysporum f.sp.radicis lycopersici, MAS, Frl.Öğe Domateste kök ve kök boğazı çürüklüğüne neden olan Fusarium oxysporum f. sp. radicis lycopersici’ye dayanıklılığın kalıtımı(2012) Kabaş, Aylin; İlbi, Hülya; Mutlu, Nedim; Ünlü, AbdullahKök ve kök boğazı çürüklüğü etmeni Fusarium oxysporum f. sp. radicislycopersici (FORL), domateste önemli verim kaybına sebep olmaktadır. Çalışmada, bu hastalığa dayanıklılığın kalıtımı araştırılmıştır. Dayanıklı Fla. 7781 ile hassas 560 numaralı hattın melezlenmesinden elde edilen F1, F2, BC1 ve ebeveynler, FORL izolatıyla testlenmiştir. Testlemede 493 F2 bitkisi, 476 BC1 bitkisi, 30’ar dayanıklı ve duyarlı ebeveynler ve 30 F1 bitkisi kullanılmıştır. Testleme sonucu X2 (Khi-kare) testine göre değerlendirilmiştir. Test edilen F2 popülasyonunda X2 değeri 0.298 (P=0.585) olup, 3:1 D:H dağılımı hipotezi istatiksel açıdan önemli bir sapma göstermemiştir. Bu sonuca göre dayanıklılık için açılımın 3:1 olduğu belirlenmiştir. Benzer şekilde, BC1 bitkilerinin testleme sonrası X2 değeri 1.64 (P=0.199) bulunmuş ve 1:1 dağılım hipotezinden önemli bir sapma göstermemiştir. Bu bulguların sonucunda dayanıklılığı ifade eden ve FORL olarak isimlendirilen genin tek ve tam dominant bir gen olduğu doğrulanmıştır.Öğe Effects of Seed Moisture Content and Threshing Methods on Bean (Phaseolus vulgaris L.) Seed Quality(2012) Kavak, Süleyman; İlbi, Hülya; Eser, Benian; Powell, Alison A; Matthews, StanleyBeyaz tohum kabuğuna sahip fasulye (Phaseolus vulgaris L.) çeşitlerinde düşük tohum kalitesi tarla çıkışında problemlere neden olabilmektedir. Türkiye'de fasulye tohumluk üretiminin büyük bir kısmı, kuru ve sıcak yaz sezonuna sahip olan Konya düzlüklerinde üretilmektedir. Fasulye tohumları, farklı ticari tohumluk üretim tarlalarından elle hasat edilen bitkilerden, %11 ile %20 arasında değişen tohum nem içeriklerinde elle veya mekanik olarak ayrılmışlardır. %14 tohum neminin altında makineli ayrımlarda, normal çim oranında azalma, anormal çim oranınında önemli ölçüde artışın yanısıra kırık tohum kabuğunun görülme sıklığının arttığı belirlenmiştir. İki farklı lokasyonda yapılan tarla çıkış testi, %11 tohum neminde makine ile ayrılan tohumlarda çıkıştaki azalmanın bir kanıtı olmuştur. Bu bulgular, fasulyede tohum kalitesinin korunumu isteniyorsa, %14'ün altındaki tohum neminde makineli hasat ve ayrımın yapılmaması gerektiğini göstermektedirÖğe Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Menemen Araştırma ve Uygulama Çiftliği topraklarının pedolojik özellikleri, verimlilik durumları ile 7. yaklaşım sınıflandırma sistemindeki yeri üzerine araştırmalar(Ege Üniversitesi, 2013) Bolca, Mustafa; İlbi, HülyaE. Ü. Z. F. Menemen Araştırma, Uygulama ve Üretim Çiftliği topraklarının yeni sistem olan toprak taksonomisine göre sınıfları, arazi kullanım yetenek sınıfları ve toprak verimlilik özellikleri ile toprak parametrelerinin jeoistatistiksel olarak dağılım özelliklerini ortaya çıkarmak için planlanan bu araştırmada toprağın morfo-genetik özelliklerine göre çiftlik toprakları sınıflandırılmıştır. Araştırma toprakları sediment kökenli ve suların taşıyıp biriktirdiği allüvium ana özdekleri üzerinde oluşmuşlardır. Pedogenetik horizon oluşumu çok zayıftır veya başlangıç basamağındadır. Yüzey horizonu (A), Ochric epipedon şeklindedir ve bu horizon yaz aylarında sert ve yek parçalıdır. Çiftlik topraklarının genetiksel özelliği toprak oluşum özellikleri ile çevre faktörleri sonucu şekillenen üst tanımlama horizonu, seri kontrol kesitlerinin mineral bileşimi, kireçlilik, tane büyüklüğü ve toprak sıcaklığına göre 8 ayrımlı familya içerisine yerleştirilmişlerdir. Araştırma yöresinde öncelikle düşünülen amaca yönelik örnek alınımı için, gözlem ve etüdlere göre 47 ayrımlı profil açılmıştır. Çiftlik toprakları arazi gözlemleri ile laboratuvar analiz sonuçlarına göre eski toprak sınıflandırmasında alluvial toprakları olarak tanımlanırsa da, yeni sınıflandırma sistemi olan Toprak Taksonomisi'nde 1 sıra, 2 alt sıra, 4 büyük grup, 4 alt grup ile 8 familya içerisinde sınıflandırılmışlardır. Çiftlik toprakları Entisol sırasında, Fluvent ve Psamment alt sırasında, Xerofluvent, Xeropamment büyük grubunda, Typic Xerofluvent, Aquic Xerofluvent, Typic Xeropamment ve Aquic Xeropsamment alt grubunda ve 8 familya içerisinde sınıflandırılmıştır. Çiftlik topraklarının büyük bir bölümü genel olarak alkali toprak pH değerlerinde, tuzluluk probleminin olmadığı, kireç içeriğince zengin, organik maddece fakir, kum ağırlıklı bünyede, azotça fakir, faydalı fosfor, potasyum, çinko, mangan ve bakır elementlerince yetersizdir. Araştırma alanı toprakları arazi kullanım yeteneklerine göre III, IV sınıfta yoğunlaşır. Buna yaklaşık eşit parsellerle I. ve II arazi kullanım yetenek sınıfları arasında dağılım göstermiştir.;Soil taxonomy, geostatistic, GIS, Menemen.;Toprak taksonomisi, jeoistatistik, CBS, Menemen.Öğe Kavun tohumlarında uygulanabilecek tohum gücü (Vigor) test yöntemlerinin optimizasyonu(Ege Üniversitesi, 2012) Kavlak, Süleyman; İlbi, Hülya; Pullu, HakanHızlandırılmış yaşlandırma ve kontrollü bozulma teslerii pek çok türde tohum gücünü (vigorunu) belirlemede yaygın kullanılan bir test olup, tohumların yüksek sıcaklık ve nem koşullarında belli bir süre yaşlandırılmasına esasına dayanmaktadır. Ancak, kavun tohumlarında bu testlerin uygulama koşullarının optimize edilmemiş olması, kullanımını sınırlandırmaktadır. Kavun tohumlarında kontrollü bozulma testi (KBT) ve hızlandırılmış yaşlanma test (HYT) koşullarının optimize edilmesi amacıyla gerçekleştirilen bu çalışmada, çimlenme gücü %80'nin üzerinde olan farklı kavun tohum partisi kullanılmıştır. Hızlandırılmış yaşlanma testinde tohumlar, farklı sıcaklık (43°C ve 45°C) ve sürelerde (48sa ve 72sa) yaşlandırılmaya maruz bırakılmışlardır. Kontrollü bozulma testi için ise tohumlar farklı nem sevilerinde (%20, 22 ve 24) 45°C'de 24 saat bekletilmişlerdir. Tohum partilerinin güç farklılığını belirlemek amacıyla çıkış testleri, sera koşullarında tohumların viyollere ekilmesi ve 15°C düşük sıcaklıkta çimlendirilme testi ile gerçekleştirilmiştir. Standart çimlenme testi ve farklı koşullarda gerçekleştirilen vigor testleri ile çıkış testleri arasındaki korelasyona bakılmıştır. Kavun tohumlarının hızlandırılmış yaşlanma koşulunun optimize edildiği denemede tohum partilerinin çimlenme gücü; %84 ile %100 arasında değişim gösterirken çıkış gücü değerleri %67 ile %92 arasında değişmiştir. Standart çimlenme testi ile çıkış testi arasında korelasyon (r=-0.059) istatistiki olarak önemsiz bulunmuştur. Hızlandırılmış yaşlanma testinde uygulama sıcaklığı ve süresi arttıkça tohum partilerinin çimlenme gücü azalma göstermiştir. Hızlandırılmış yaşlanma testi koşullarına bağlı olarak tohum partilerinin çimlenme gücü ile çıkış gücü arasındaki korelasyon, sadece 45°C'de 72 saat test koşulunda istatistiki önemde (r=0.691) bulunmuştur. Kavun tohumlarında kontrollü bozulma testi koşulunun optimize edildiği denemede ise tohum partilerinin çimlenme gücü %89 ile %97,5 arasında değişim gösterirken düşük sıcaklıkta (15°C) çıkış gücü %77 ile %94 arasında değişmiştir. Standart çimlendirme testi ile çıkış testi arasında korelasyon (r=0.112) istatistiki olarak önemsiz bulunmuştur. Kontrollü bozulma testi koşullarına bağlı çimlenme gücü ile çıkış testi arasında en yüksek koralasyon %22 tohum neminde 45°C'de 24 saat koşulunda bulunmuştur (r=0,948). Sonuç olarak, kavun tohumluk partilerinin performansını belirlemede ve tohum kalite kontrollerinde hızlandırılmış yaşlanma testinin ve konrollü bozulma testinin kullanılabileceği, en uygun test koşullunun HYT için 45°C'de 72 saat olduğu; KBT için %22 tohum nemi, 45°C'de 24 saat olduğu belirtilebilir.;Kavun, tohum gücü, hızlandırılmış yaşlandırma testi, kontrollü bozulma testi, fide çıkışı.;Melon, seed vigour, accelerated ageing test, controlled deterioration test, seedling emergence.Öğe MAS Yöntemiyle Domates Lekeli Solgunluk Virüsü’ne Dayanıklı Domates Hatlarının Geliştirilmesi(2024) Kahraman, Ayşe; İlbi, HülyaDomates, Solanaceae familyasına ait dünyada ve ülkemizde yetiştiriciliği en fazla yapılan sebze türüdür. Domates yetiştiriciliğini olumsuz yönde etkileyen birçok hastalık etmeni ve zararlı bulunmaktadır. Domates lekeli solgunluk virüsü (Tomato spotted wilt virüs, TSWV), bazı ülkelerde karantina kapsamında bulunan, Thrips tabaci ve batı çiçek tripsi (Frankliniella occidentalis) tarafından taşınan tehlikeli bitki virüslerinden biridir. Bu amaçla, Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü domates gen havuzunda yer alan sofralık ve sanayilik tüketime uygun domates hattı hassas M68 ile Tomato Genetic Resource Center (TGRC)’den temin edilen Domates lekeli solgunluk virüsüne dayanıklı LA3667 ile melezleme yapılarak oluşturulan popülasyonda MAS yöntemi kullanılarak homozigot dayanıklı nitelikli hatların moleküler olarak seleksiyonu yapılmıştır. Bu amaçla F? ıslah kademesinde monogenik (1:2:1) açılımına göre 150 F? bireyinde 35 homozigot dayanıklı, 74 heterozigot dayanıklı ve 41 hassas birey elde edilmiştir. Dayanıklı olarak belirlenen homozigot dayanıklı hatlar, F? kademesine kadar kendilenmiş, F? kademesinde tekrar moleküler olarak testlenmiş, Sw-5 lokusu bakımından homozigot dayanıklı 3 hat ve 2 hassas domates ıslah hattı mekanik inokülasyon yoluyla biyolojik testlemeye alınmış ve dayanıklılık sonuçlarının, moleküler ve biyolojik olarak birbiriyle uyumlu olduğu görülmüştür.Öğe Menemen Ovası Entisol Topraklarının Verimlilik Durumlarının Belirlenmesi ve Haritalarının Oluşturulması(2022) Özen, Fulsen; Kayıkçıoğlu, Hüseyin Hüsnü; Tepecik, Mahmut; Bayram, Seda; Bolca, Mustafa; İlbi, HülyaBu çalışma, Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Menemen Araştırma, Uygulama ve Üretim Çiftliği arazisi topraklarının bulunduğu Menemen Ovası’nda, tarımsal üretim stratejilerinin ve jeomorfolojik özelliklerinin etkisinde değişen alüviyal ana özdeği üzerindeki toprakların verimlilik durumlarını belirlemek amacıyla 2012 yılında gerçekleştirilmiştir. Çiftlik arazisindeki ortalama 69,2 da genişliğindeki 30 parselde profil incelemesi yapılarak, ayrımlı tabaka ve horizonlardan toprak örnekleri alınmıştır. İncelenen toprak örneklerinde pH değerleri 7,32-8,90 arasında değişim gösterdiği, ortalama pH değerlerinin 7,97 olduğu ve toprak reaksiyonu (pH) dağılımları dikkate alındığında topraklarının çoğunlukla hafif alkalin karakterde olduğu görülmüştür. Toprakların elektrik iletkenlikleri 586,16-2860,0 µS cm-1 arasında değişirken (ortalama 590,21 µS cm-1), yaklaşık %90’lık bölümünün kum bünyeli olduğu belirlenmiştir. Toprakların toplam karbonat içerikleri %4,46-15,65 arasında değişmekte olup ortalama %8,57 değeri ile kireç bakımından zengin sınıfında yer almaktadır. Toprakların organik maddesi (TOM) içeriği %0,05-2,97 arasında değişim göstermiş ve ortalama organik madde içeriği %1,17 olarak belirlenmiştir. TOM açısından toprakların %60 gibi büyük bir bölümünün organik maddece fakir olduğu saptanmıştır. Toprakların toplam azot değerlerinin %0,012-0,130, alınabilir fosfor miktarının 0,15-8,06 mg kg-1, potasyumun 19,6-494,7 mg kg-1, kalsiyumun 1100,0-6534,0 mg kg-1 ve magnezyumun 56,7-937,4 mg kg-1 aralığında olduğu belirlenmiştir. Toprakların alınabilir sodyum konsantrasyonu 19,2-1746,0 mg kg-1, demir 1,27-34,62 mg kg-1, çinko 0,07-2,04 mg kg-1, mangan 0,50-16,24 mg kg-1 ve bakır 0,07-2,86 mg kg-1 olarak saptanmıştır. Araştırma sonuçlarının, benzer jeolojik formasyona sahip ova toprakları için bir rehber niteliğinde olacağı düşünülmektedir.Öğe Morphological and agronomical characterization of beef type tomato hybrids(2024) Ünal, Ali; Özbaş, M. Onur; Arslan, Duygu; İlbi, HülyaTomato (Solanum lycopersicum L.) is one of the most important vegetable crops and agro-morphological characterization has a key role in the development of new varieties. In this study, 228 samples of the tomato hybrid type “Beef” (Solanum lycopersicum L.) were characterized by comparing with 11 standard varieties based on 24 quantitative traits and 2 qualitative traits to reveal the phenotypic diversity by using conventional descriptors proposed by IPGRI (1996) and UPOV (2011). A significant level of variability was found in most of the traits studied among the genotypes in two locations. A high level of broad-sense heritability (H2) was detected for many traits such as the number of fruits, firmness, immature fruit color, stem length up to the first inflorescence, total height, and number of days to the first flowering in both locations. There was a highly significant positive correlation among the color values (L*, a*, b*, c*, h*) but no positive correlation between a* and h*. Number of locule had a positive correlation with fruit width and fruit weight, and a positive correlation was determined between fruit length and pericarp thickness in both locations. While fruit weight had a highly significant negative correlation with the number of fruits and number of flowers, there was a highly significant negative correlation between the number of locules and the fruit length-to-width ratio in both locations. Results of PCA showed that PC1 and PC2 accounted for around 15.6% and 13.7% of total variation and 13.8% and 11.8% of total variation for Location 1 and Location 2, respectively. The first five principal components accounted for around 54.2% of the total variation for Location 1 and 48.2% of the total variation for Location 2. Cluster analysis grouped the 239 genotypes under six cluster groups for Location 1 and seven cluster groups for Location 2. Results of the cluster analysis revealed that Cluster 3 for Location 1 and Cluster 2 for Location 2 had prominent genotypes for some of the agronomically important traits like yield. The results showed that present phenotypic diversity could be useful in the selection of best-performing genotypes, which would be important candidates for the beef red tomato market in the spring season.