Yazar "Öniz, Haldun" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 3 / 3
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Çocukluk çağı Hodgkin hastalığında kesin iyileştirici tedavinin geç dönemde görülen olumsuz etkileri(Ege Üniversitesi, 1998) Öniz, Haldun; Öztop, Şenay; Çetingül, Nazan7. e ÖZET Amaç: Modern kanser tedavisindeki gelişmeler özellikle Hodgkin hastalığı tanısı almış olan çocuk hastaların yaşam sürelerinde büyük artışlar sağlamıştır. Sağlanan başarının bedeli geç dönemde ortaya çıkan tedaviye bağlı olumsuz etkilerdir. Bu çalışmada çocukluk çağı Hodgkin hastalığında tedaviye bağlı olarak çeşitli sistemlerde ortaya çıkan etkilerin araştırılması, hastaların izlemi ve alınabilecek önlemlerin belirlenmesi amaçlandı. Hastalar ve yöntem: Bu çalışmada Hodgkin hastalığı tanısı ile ortanca (median) 5 yıl önce kemoterapi ve/veya radyoterapi ile tedavi edilmiş olan 25 hastada kalp, akciğer, tiroid bezi, gonad fonksiyonları ve büyüme durumları değerlendirildi. Öykü ve fizik inceleme, telekardiyografi, EKG, M-mod ve Doppler ekokardiyografik inceleme, solunum fonksiyon testleri, karbonmonoksid difüzyon kapasitesi, puberte evrelemesi, bazal ve uyanlmış tiroid hormon ve gonadal hormon düzey ölçümleri, testis hacim ölçümleri, tiroid ultrasonografisi, pelvik ultrasonografi, sperm analizi, boy, kilo ve oturma yükseklikleri ölçümleri yapıldı. Bulgular: 25 hastadan 6'sı yalnız kemoterapi, 19'u radyoterapi ile birlikte kemoterapi almıştı. Tanı sırasında hastalar 3.2-15.8 yaşlan arasında idi (ortanca 6.7). Tetkik sırasında 6.7-22.4 yaşları arasında idiler (ortanca 14). Hastaların 5'i kız, 20'si erkekti. Tedavileri üzerinden en az 1.1, en çok 13.8 yıl (ortanca 5) süre geçmişti. Evre l'de 7, N'de 9, lirde 3, IVde 6 hasta vardı. Dört hasta lenfositten zengin, 15'i karışık hücreli, 6'sı nodüler sklerozan histoloji alt grubunda idi. Jinekomasti saptanan bir erkek hasta dışında tüm hastaların klinik incelemeleri normaldi. Kardiyotorasik indeksi büyük olan aynı hasta dışında tüm hastaların 123telekardiyografileri normal bulundu. EKG incelemelerinde 4 hastada (%16) ventriküller arası ileti bozukluğu (3 kişide inkomplet sağ dal bloğu, bir kişide 1. derece atrioventriküler blok ve inkomplet sağ dal bloğu) saptandı. Ekokardiyografik incelemede hastaların arka duvar sistol sonu ve diyastol sonu kalınlığı ile ventriküller arası duvar sistol sonu kalınlığı kontrol grubundan anlamlı derecede düşük bulundu. Arka duvar kalınlığı radyoterapiden bağımsız olarak antrasiklin kullanmış hastalarda daha düşük idi. 3 hastada (%12) sol, 5 hastada (%20) sağ ventrikül ejeksiyon fraksiyonu hafif düşük idi. Hastaların E/A oranı değerleri ve E/A oranı 2'nin üzerinde olan hasta sayısı kontrol grubundan anlamlı olarak daha yüksek bulundu. Bir hastada minimal pulmoner yetmezlik belirlendi. Hastaların hiçbirinde perikardit ya da koroner arter hastalığı yoktu. Aktif tüberküloz belirlenen bir hasta dışında tüm hastalara solunum fonksiyon testleri yapıldı. 7 hastada (%29.2) solunum fonksiyon testleri bozuk bulundu (3 restriktif tip, 2 obstriktif tip ve 2 kombine tip). Hastalar radyoterapi ve/veya kemoterapi almalarına göre gruplandıklarında aralarında anlamlı farklılık bulunmadı. Erkek hastaların tümünün ve biri dışında kız hastaların cinsel gelişimleri takvim yaşları ile uyumlu idi. Bir kız hastanın cinsel gelişimi takvim yaşına göre geri idi. Testosteron düzeyleri 19 hastadan 14'ünde normal değerlerin altında iken 3 hastada testis boyutları 3 persentilin altında bulundu. Spermogram yapılan 7 hastanın 5'inde azospermi, birinde oligospermi belirlendi. Bir kız hastada iç genital organlarda hipoplazi ve primer amenore saptandı. 9 erkek ve bir kız hastada yüksek bazal gonadotropik hormon düzeyleri saptandı. Hastaların 11'inde (tüm hastaların %45.8'i, boyun bölgesine ışın almış olan hastaların %68.8'i) hipotiroidi (1 klinik hipotiroidi, 3 klinik bulgu olmayan gizli hipotiroidi, 7 klinik bulgu olmayan kompanze hipotiroidi) belirlendi. Hipotiroidi saptanan hastaların tümü servikal ya da mantle alan ışınlaması almıştı. Radyoterapi almamış olan hastaların 124hiçbirinde hipotiroidi gelişmemişti. Ultrasonografik incelemede 1 hastada (%4) tiroid bezi içinde nodul belirlendi. llAB'nde maliynite bulgusu yoktu, diffüz hiperplazi saptandı. Hastalarda belirgin bir boy kısalığı ve kilo kaybı yoktu. 1 1 hastada (%32) oturma yüksekliği 2 SO altında bulundu. Radyoterapi ve/veya kemoterapi almalarına göre gruplanan hastalar arasında anlamlı farklılık bulunmadı. Radyoterapi sırasında 5 yaşın altında olan hastalarda klavikulalar arası mesafe daha büyük yaşlarda olan hastalara göre daha geniş saptandı. Yorum: Bu sonuçlar doğrultusunda Hodgkin hastalığının tedavi sürecinde pekçok organ ya da sistemin çeşitli derecelerde etkilendiği, hastaların tedavi bitiminden sonra mutlaka düzenli aralıklarla ve sistemik olarak izlenmeleri gerektiği, tüm kesin iyileşmiş (kür) olan çocukluk çağı maliynite olgularında bu izlemin gerekli olduğu ve bu amaçla özel birimler oluşturulması gerektiği sonucuna varıldı. Ayrıca elde edilen veriler sistem incelemelerinin, ayrı ayrı planlandığı ve o sisteme özgü daha ayrıntılı parametreler içeren çalışmalarla tekrar değerlendirilmesi gerektiğini düşündürmüştür. 125Öğe Pancreatoblastoma, a Rare Childhood Tumor: A Case Report(2017) Argon, Asuman; Çelik, Ahmet; Öniz, Haldun; Özok, Geylani; Yılmaz, Funda BarbetPancreatoblastoma, rarely encountered in the literature, is a malignant exocrine tumor seen in the pancreas. A 5-year-old boy suffering from abdominal pain was sent to our institute for further examination and treatment. Clinical examination was normal but for a palpable abdominal tumor mass. Abdominal Doppler ultrasonography showed a mass with well-defined margins within the body of the pancreas. Laboratory tests, including lactic dehydrogenase, alpha-fetoprotein and cancer antigen 125 were abnormal. the tumor invading the splenic vein and transverse colon was removed totally. We observed a hypercellular tumor in histopathological examination. the tumor had epithelial acinar cells and squamoid morules (corpuscles) separated by stromal bands. Adjuvant chemotherapy was used after surgery. However, the patient died 14 months later. All data about pancreatoblastoma have to be collected in order to choose the treatment to elucidate the molecular pathogenesis of the tumor, to diagnose it early and to develop target-specific treatments.Öğe Radiological nodule behavior: A critical parameter in the surgical management of pediatric pulmonary metastases(2018) Divarcı, Emre; Arslan, Serkan; Dökümcü, Zafer; Kantar, Mehmet; Demirağ, Bengü; Öniz, Haldun; Alper, HüdaverRadiological nodule behavior (RNB) means the course of nodule appearance on consecutive CT scans. in this study, we aimed to discuss the effects of RNB on prognosis of patients with pulmonary metastasis. Retrospective analysis of patients who underwent pulmonary metastasectomy (PM) between 2005- 2015 was performed. RNBs were grouped as stable, enlarging or new rising nodules. the effects of RNBs were analyzed on recurrence, 1- and 3-year event free survival (EFS) and mortality. Twenty-seven patients (18 male) underwent PM with a median age of 15 years (3-18 years). the diagnoses were listed as osteosarcoma (13), Wilms’ tumor (7), Ewing’s sarcoma (3), synovial sarcoma (2), rabdomyosarcoma (1) and mixed germ cell tumor of testis (1). RNBs were new rising in 15 patients (55%), enlarging in seven patients (26%) and stable in five patients (19%). Vital tumor metastasis was detected in all of the patients with enlarging nodules (100%); in 10 of the 15 patients with new rising nodules (66%) and none of the patients with stable nodules. None of the patients with stable nodules developed recurrence or died after PM (p?0.05). in patients with enlarging nodules, metastases recurred and they died in the postoperative period. These findings were similar in different types of tumors. RNB could be used as a critical parameter in deciding surgical management strategies of pulmonary metastases. Stabile nodules should be observed by close follow-up with serial CT scans without surgery. All of the suspected new rising nodules should undergo surgical sampling to avoid unnecessary chemotherapy. Nodule progression under chemotherapy is a poor prognostic criteria for overall survival.