Sezer, Ebru D.Sözmen, Eser Yıldırım2024-08-212024-08-212007http://155.223.63.101/tez3/2006tip011.pdfhttps://hdl.handle.net/11454/95704Yürütücüler; Bilal İlanbey, Meral Kayıkçıoğlu, Hakan KültürsayAraştırma Projesi -- Ege Üniversitesi, 2007Ateroskleroz tüm dünyada en yaygın ölüm nedenlerinden biridir. Aterogenezde merkezi bir rol oynayan LDL?nin oksidatif modifikasyonu ve koroner arter hastalığı ile HDL kolesterolün negative ilişkisi bunun bir kanıtıdır. HDL?nin antioksidan özellikleri apoA1 ve platelet activating factor acetyl hydrolase (PFAH) kadar paraoksonaz (PON) enzimine de bağlı olduğu çalışmalarad bildirilmiştir. Son yılarda plazma HDL kolesterol düzeylerinin düzenlenmesinde CETP?nin rolü gösterilmiştir. CETP geninde her ne kadar pek çok mutasyon ve polimorfizm tanımlanmış olsa da üzerinde en çok çalışılan polimorfizmi HDL düzeyleriyle ilişkili olan Taq1B polimorfizmidir. Bu veriler ışığında biz Türk toplumunda 50 yaş altındaki gençlerde, şu üç soruyu cevaplamak için vaka-kontrol çalışması yürüttük: a) KAH?da LDL?nin oksidatif parametrelerindeki değişikliğin CETP Taq1B polimorfizmi ile ilişkili olup olmadığı, b) değişik risk faktörlerine göre PON1 aktivitesi ve LDL?nin oksidasyona yatkınlığında bir etkilenme olup olmadığı, c) CETP Taq1B polimorfizminin gençlerde koroner arter hastalığı için bağımsız bir risk faktörü olup olmadığının araştırılması. Çalışmaya hasta grubu için, tipik göğüs ağrısı şikayetiyle başvurup AMI tanısıyla hastaneye yatırılan veya efor testi pozitif olan 97 kişi (<50 yaş) alındı. Renal, hepatik, malign veya immünolojik hastalığı olan kişiler çalışmaya alınmadı. Yine çalışmaya anjiografik olarak koroner arter hasalığı olmadığı kanıtlanmış ancak koroner arter hastalığı için risk faktörleri olan 14 kişi riskli gruba dahil edildi. 43 sağlıklı kişiden (14 erkek, 29 kadın) kontrol grubu oluşturuldu. Hasta grubu KAH için risk faktörlerinin (yaş, cinsiyet, sigara içimi, MI hikayesi, hipertansiyon ve aile hikayesi) sayısına göre değerlendirildi. Bu risk faktörleri, oksidatif stresde risk faktörlerin etkilerinin karşılaştırılmasında kullanıldı. Serum PON1aktiviteleri, LDL?nin oksidatif göstergeleri bütün gruplarda rutin biyokimyasal parametreler ile beraber bakıldı. Lökositlerden DNA ekstraksiyonunu takiben, CETP polimorfizmi PCR ile çoğaltılıp, restriksiyon enzimle kesilmesiyle belirlendi. Kadın hastaların trigliserid düzeyleri yüksek, apoA1 düzeyi ile paraoksonaz aktivitesi ise düşük olarak bulundu. Erkek hastalarda BMI değerleri yüksek, HDL ve apoA1 düzeyi ile paraoksonaz aktivitesinin ise düşük olduğu saptanmıştır. Ancak hasta grubundaki kadın ve erkekler birbirleri ile kıyaslandığında, biyokimyasal analizlerinde istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmamıştır. (p>0.05) Bu da gençlerde cinsiyetin tek başına önemli bir risk faktörü olmadığını, HDL düşüklüğü ile birlikte PON1 düşüklüğünün daha önemli olduğunu bize gösterdi. Tüm gruplar aterosklerozla ilişkili risk faktörleri açısından değerlendirildiğinde, bir veya daha fazla risk faktörü olan kişilerde, stimüle LDL-TBARS düzeyi yüksek, HDL-kolesterol düzeyi ve paraoksonaz aktivitesi düşük bulundu. Bazal LDL-dien ve paraoksonaz aktivitesi arasında negatif bir korelasyon olması okside LDL PON?un LDL oksidasyonunu önlemedeki rolünü bir kez daha ortaya koymaktadır. Bu çalışmada, kontrol grubunda üç genotipin dağılımları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmazken, hastalarda B1B2 genotipinin görülme sıklığı 10.536 kat daha fazla saptandı. Ancak hasta grubunda B1B1, B1B2 ve B2B2 genotipleri arasında yaş, BMI, bel kalça oranı ve biyokimyasal analizler açısından anlamlı farklılık görülmedi. B2B2 genotipinde HDL-kolesterol düzeyleri yüksek olmasına rağmen kontrol grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı. CETP kütlesi hastalarda kontrollere gore anlamlı olarak düşük bulundu (2.32 ± 0.71 vs 3.14 ± 0.84 og/mL). TaqI polimorfizmine gore control grubunda CETP kütleleri arasında anlamlı bir fark görülmez iken B2B2 polimorfizmine sahip olan hastalarda CETP kütlesi diğer polimorfizmlere gore daha düşük olarak bulundu. B1B1 genotipindeki, hastalarda kontrollere göre, trigliserid düzeyleri yüksek, HDL kolesterol ve apoA1 düzeyleri düşük bulundu. LDL oksidasyon ürünlerinde ve paraoksonaz enziminde kontrollere göre farklılık bulunmaması bize B1B1 genotipindeki aterosklerozun oluşumunda, total kolesterol ve LDL-kolesterol yüksekliğinden ziyade trigliserid yüksekliği ve özellikle HDL-kolesterol ve apoA1 düşüklüğünün önemli olduğunu düşündürmüştür. Bu genotipe sahip kişilerde HDL düşüklüğü ve bununla bağlantılı olarak PON1 aktivitesinde azalmanın aterosklerozun oluşumunda temel rol oynadığı söylenebilir. Risk faktörlerinin sayısında artışla korele bir şekilde LDL-TBARS düzeylerinde artış, paraoksonaz aktivitesinde azalma görüldü. Bu durum bize LDL?nin oksidasyona hassasiyetinde artışı göstermesi açısından bu iki parametrenin ateroskleroz için erken risk faktörü olabileceğini düşündürdü. Son olarak, hastaların genotipleri kardiyovasküler durumlarıyla ilişkili bulunmamıştır.;Ateroskleroz, CETP mass, CETP polimorfizm, oksidan stres.;Atherosclerosis, CETP mass, CETP polymorphism.trinfo:eu-repo/semantics/openAccessKoroner arter hastalığının ön göstergesi olarak kolesterol ester transfer protein (CETP) gen polimorfizminin öneminin araştırılmasıProject